ESNAF BAĞ-KUR SİGORTALILIĞININ TESPİTİ

ESNAF BAĞ-KUR SİGORTALILIĞININ TESPİTİ DAVASI

ESNAF BAĞ-KUR SİGORTALILIĞININ TESPİTİ DAVASI

Esnaf Bağ-Kur sürelerinin tespitine ilişkin davaların yasal dayanağı 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin b bendinin 1, 2 ve 3 numaralı alt bentleri, 6, 7, 9. ve geçici 8. maddeleri; anılan Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihi oncesi süre yonünden ise aynı Kanun’un geçici 7. maddesi delaletiyle mülga 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu’nun 24 ve 25. maddeleri olacaktır.

Esnaf Bağ-Kur sigortalılık sürelerinin geçmişe yonelik tespitine ilişkin olarak kanunlarda tespite imkân veren bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak kanun koyucu, vergiye kayıtlı olan donemlere ilişkin olarak belli sürede başvurulup borçlanma bedelini odeyerek sigortalılık verilmesine olanak tanımaktadır. 

1479 sayılı Kanun doneminde sigortalılık şartları yonuünden pek çok değişiklik yapılmıştır. Her kanunun yürürluükte olduğu donem için uygulanacağı ancak kazanılmış haklara engel oluşturmayacağı gozetilmelidir.

Bu durumda, sigortalılık şartlarının her kanun donemi için ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. 

1479 SAYILI KANUN DÖNEMİ

1479 Sayılı Kanun’un Yürürlükte Olduğu Döneme İlişkin Yasal Süreç ve Sigortalılık Şartları, Vergiye Kayıtlı Olan Sürelerin Borçlanılabilmesi ve Şartları 

01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanun’un 24 uncü ve 25 inci maddelerinde kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olan gerçek kişiler, meslek kuruluşuna kayıt yaptırarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren zorunlu sigortalı sayılmış iken 2229 sayılı Kanun ile yapılan ve 04.05.1979 günü yürürluüğe giren değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, kendi adına ve hesabına çalışma olgusu sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. Daha sonra 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun’la 1479 sayılı Kanun’un 24 üncü maddesinin (1) numaralı bendinin (a) ve (h) fıkralarında yapılan değişiklikle diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların zorunlu sigortalı kabul edilebilmesi için ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya gotürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar yonünden vergi kaydı, gelir vergisinden muaf olanlar yonünden kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı bulunma koşulu getirilmiş; 22.03.1985 günü yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun’la kapsam genişletilerek gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar (vergi kaydı bulunanlar) veya esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı bulunanlar ya da kanunla kurulu meslek kuruluşunda usulüne uygun kaydı olanlar zorunlu sigortalı olarak kabul edilmiş, 4956 sayılı Kanun’un 14 üncü maddesiyle değiştirilen hükümle zorunlu sigortalılık kapsamına yalnızca ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar alınmış, gelir vergisinden bağışık tutulanlar yonünden ise Esnaf ve Sanatkâr Sicili ile birlikte aynı zamanda kanunla kurulu meslek kuruluşuna yontemince kayıtlı bulunma şartı konulmuştur. 

1479 sayılı Kanun’un 24. maddesinde sigortalılık şartları, 25. maddesinde de sigortalı olamayacaklar düzenlenmiştir. 1479 sayılı Kanun’un 24 ve 25. maddelerinin son haline göre; kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulmuş olan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; 

Esnaf ve sanatkârlar ile diğer bağımsız çalışanlardan ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar ile gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkâr Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar, 

Kollektif şirketlerin ortakları, 

Adi Komandit şirketlerin komandite ve komanditer ortakları, 

Limited şirketlerin ortakları, 

Sermayesi paylara boüluünmuüş komandit şirketlerin komandite ortakları, 

Donatma iştirakleri ortakları, 

Anonim şirketlerin kurucu ortakları ile yonetim kurulu üyesi olan ortakları, sigortalı sayılmaktadır. 

Buna karşılık;

18 yaşını doldurmamış olanlar (1479 sayılı Kanun Ek Geçici Madde 5 – Ek: 19/4/1979 – 2229/34 md. 18 yaşını doldurmadıkları halde 1479 sayılı Kanun’un 24 üncü maddesi gereğince sigortalı sayılanlardan, bu kanunun yürürlük tarihindeki donem sonuna kadar 18 yaşını doldurmayanların kazandıkları haklar saklı kalmak kaydıyla sigortalılıklarına son verileceğinden bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihe kadar 18 yaşını doldurmayanlardan 1479 sayılı Kanun kapsamına girdikleri halde kayıt ve tescil için başvurmayanların her türlü borç ve yükümlülükleri kaldırılmıştır), 

Kanunla veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kuruluşlarına prim veya kesenek odeyenlerle bu tür kuruluşlardan malullük veya yaşlılık aylığı ile daimi tam iş goremezlik geliri almakta olanlar, aylık  veya gelir bağlanması için talepte bulunmuş olanlar (dul ve yetim aylığı veya Sosyal Sigortalar Kurumundan geçici veya sürekli kısmi iş goremezlik geliri alanlar hariç), 

Tarım işi yapanlar (tarım sanatlarına ait işleri yapanlar hariç),  sigortalı sayılmazlar. 

Kanunda, geçmişe yonelik olarak sigortalılık sürelerinin tespit olanağı bulunmamakta ise de kurum yapılan yasal değişikliklere gore belli tarihleri gozetmek suretiyle geçmişe yonelik olarak da sigortalılık tescili yapabilmektedir. Yasal düzenlemeler, kurum uygulamaları ve içtihatlar gozetildiğinde uygulamanın aşağıdaki şekilde olması gerektiği düşünülmektedir. 

20.04.1982 öncesine ilişkin süre yönünden 

1479 sayılı Kanun’da 14.04.1982 tarih ve 2654 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler oncesinde tescil edilmiş olanların kazanılmış hakları korunur. Tescile esas kayıtlar ile kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmasının devam etmesi şartıyla oncesinde başlayan sigortalılıklarının devam edeceği esas alınmalıdır (Y.10. HD 09.03.2004 tarih 22 – 1750 sayılı kararı).

Kural olarak 1479 sayılı Yasa’da 506 sayılı Yasa’da olduğu gibi geçmişe donük sigortalılığın tespitine ilişkin dava açılabileceğine ilişkin hüküm bulunmamaktadır. Ancak istisnai bazı durumlarda dava açılabilmektedir. Bu donem için açılan davalarda 1479 sayılı Yasa’nın Ek Geçici 12. maddesinin goz onuünde tutulması gerekir. Bu madde kuruma 20.04.1982 tarihinden once giriş bildirgesi verilmiş olmasına, tescil işlemi yapılmasına veya prim odenmesine rağmen kurumca sigortalılık koşulları yonuünden uyuşmazlık çıkartıldığı durumlarda, sigortalıya Ek Geçici 13. maddedeki sürelere tabi olmaksızın sigortalı olunan sürelerin tespitini dava etme hakkı tanımaktadır. 

Kişinin 20.04.1982 tarihinden once prim odemesi veya tescili yoksa 1479 sayılı Yasa’nın Ek Geçici 13. maddesine gore vergide kayıtlı olduğu süreleri borçlanma isteğinde bulunup bulunmadığı onem taşır. Yasal sürede yapılan borçlanma isteği ile hizmet süreleri elde edilebilir. İlgili maddelerde belirtilen sürelerde borçlanma başvurusu yoksa dava yoluyla sigortalılık süresi elde edilemez. 

20.04.1982 – 04.10.2000 tarihleri arası süre yönünden 

2654 sayılı Yasa ile kanunda 20.04.1982 tarihinde yapılan değişiklikle sigortalı olarak tescil edilebilmek için gerçek veya gotürü usulde vergide kayıtlı olmak koşul haline getirilmiş ise de 20.04.1982 tarihinden once tescili bulunan sigortalılar yonünden bağımsız faaliyetin, esnaf odası kaydının bu tarihten sonra da devamının kanıtlanması durumunda sigortalılığın devam ettiğinin kabulü gerekir. 

Sigortalının esnaf odası veya vergi kaydı ile tescil edilmiş olmasına karşın tuüm kayıtlarının silinmesi veya sigortalılık koşullarını yitirmiş olması durumunda kurum tarafından icra yoluyla primlerin tahsil edilmesi durumunda da, primleri alınan süreler yonünden sigortalılığın kabulü gerekir. 

Ayrıca sigortalılık koşullarını ilk tescil tarihinden sonraki donemde yitiren sigortalının, hiçbir araştırma yapılmaksızın 3780 ve 4247 sayılı Yasalardan yararlandırılarak primlerinin tahsil edilmesi ve kurum tarafından 5-10 yıl gibi uzun yıllar kullanılması durumunda da primleri odenen sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi gerekir. 

20.04.1982-14.03.1985 dönemi oncesinde tescili bulunmayan sigortalılar, 4956 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadar vermiş oldukları işe giriş bildirgesine, re’sen tescile veya tescil talebi yerine geçen prim odemesine dayalı olarak bu donemde vergi kayıtları varsa veya doğal olarak 1479 sayılı Yasa’nın 2654 sayılı Yasa ile değişik 24. maddesindeki diğer koşulları varsa bu donemin tespitini dava edebilirler. 

Bağımsız çalışanlar, 02.08.2003 tarihine kadar tescilleri, prim odemeleri veya tescil başvuruları yoksa aynı tarihten sonra sadece geçici 18. madde uyarınca vergide kayıtlı süreleri için borçlanma haklarını kullanarak sigortalılık süresi elde edebilirler. Ancak geçmişe yonelik hizmetlerini dava yoluyla tespit ettiremezler.

14.03.1985 tarihinde 3165 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasa’nın 24. ve 25. maddelerinde yapılan değişiklikle vergi kaydı yanında esnaf odası veya esnaf sicili kayıtlarının da sigortalılık tesciline esas alınacağı düzenlenmiştir. 

1479 sayılı Kanun’a 2654 sayılı Kanun ile eklenen Ek Geçici 13. madde ile “…sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olanların her türlü hak ve mükellefiyetleri bu Kanun’un yürürlüğe girdiği (20.4.1982) tarihinde başlayacaktır’’ hükmü getirilmiştir. Buna gore, sigortalılık niteliği taşıdığı halde, 20.04.1982 tarihinden once sigortalı olarak tescil edilmemiş olanların sigortalılıkları 20.04.1982 tarihinden itibaren başlatılacaktır. 

1479 sayılı Kanun’a 4956 sayılı Kanun’un 47. maddesiyle eklenen ve 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 18. madde uyarınca, 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı belirtilmiştir. 

Yukarıda belirtilen düzenleme oncesinde, sigortalılık şartlarının bulunması şartıyla, sigortalılık süresini 20.04.1982 tarihine kadar geriye gotürmeye engel bir hüküm bulunmamaktaydı. Yargıtay içtihatlarında tescil işlemi, 1479 sayılı Kanun’a 4956 sayılı Kanun’un 47. maddesi ile eklenen Geçici 18. maddesinin yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihinden once yapılanlar yönünden, sigortalılık şartlarının bulunması durumunda, sigortalılık süresinin 20.04.1982 tarihine kadar geriye gotürülmesi gerekeceği belirtilmektedir. Orneğin; 01.01.1981 tarihinden itibaren devam eden vergi kaydı bulunan sigortalının kuruma sigortalı olarak kayıt ve tescil işleminin 01.08.2003 tarihi ve oncesinde yapılmış olması durumunda, kurum, anılan durumdaki kişiyi 04.10.2000 tarihinden itibaren sigortalı olarak tescil etmektedir. Ancak yukarıda belirtilen açıklama gereğince bu durumdaki sigortalının 20.04.1982 tarihinden itibaren sigortalı olduğunun kabulü gerekir.

Ancak kanun koyucu, 1479 sayılı Kanun’un Geçici 18. maddesinde, sigortalılık niteliği taşıdığı halde, anılan maddenin yürürlüğe girdiği 03.08.2003 tarihine kadar kuruma kayıt ve tescilini yaptırmamış olanlar için bu maddenin yürürluüğe girdiği 03.08.2003 tarihinden itibaren 6 aylık süre içinde (05.02.2004 tarihine kadar) kuruma yazılı olarak başvurulması şartı ile 20.04.1982 – 04.10.2000 tarihleri arasında vergiye kayıtlı olunan donemleri borçlanabilme imkânı tanımıştır. Şüphesiz borçlanma bedelinin, kanun maddesinde açıkça yazıldığı gibi sağlık sigortası primlerini de kapsayacak şekilde odenmesi gerekecektir ve usulüne uygun borçlanılması durumunda, bu donem sigortalılık süresi olarak kabul edilecektir. Burada dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi de sigortalının, daha once herhangi bir tescilinin bulunmaması ve 02.08.2003 tarihinden itibaren vergi süresinin borçlanılabileceği altı aylık süre içinde 04.10.2000 tarihi sonrası donem için sigortalı olarak tescilinin bulunması gerekmektedir. 04.10.2000 tarihinden once sigortalı olarak tescil edilmemiş olanlar ile sigortalı olarak tescillerinin vergi borçlanması için belirtilen altı aylık sürenin sona erdiği 05.02.2004 tarihinden sonraki bir tarihte tescil işlemi yapılanların, anılan Kanun’un Geçici 18. maddesindeki vergi borçlanmasından yararlandırılamayacağı anlaşılmaktadır. 

04.10.2000 – 01.10.2008 tarihleri arası süre yönünden

Sigortalılık niteliği taşıdıkları halde, 1479 sayılı Kanun’un Geçici 18. maddesinin yürürlüğe girdiği 03.08.2003 tarihinden once kuruma kayıt ve tescilini yaptırmayanlar ve aynı madde gereği kuruma süresinde başvurarak vergiye kayıtlı olduğu onceki donemleri borçlanmamış olanlar yonünden (tescil işlemi 03.08.2003 tarihi ile 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihi arasında yapılmış olanlar yonünden) sigortalılık hak ve mükellefiyetleri, 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacak ve sigortalılığın sona ermesine kadar devam edecektir. 

510 sayılı Kanun’un, 1479 sayılı Kanun’a ilişkin geçiş hükümleri başlıklı geçici 8. maddesinde “Bu Kanun’un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine gore sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanun’un yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu Kanun’un yürürlük tarihinden itibaren başlar…” düzenlemesine yer verilmiştir. Buna gore sigortalılık niteliği taşıdığı halde 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden once kuruma kayıt ve tescil için başvurmamış olanların sigortalılıkları başlayacaktır.

Kanun koyucu 5510 sayılı Kanun’un geçici 8. maddesinde, “bu Kanun’un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentlerine gore sigortalı sayılanlardan bu Kanun’un yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanun’un yürürlük tarihi ile 04.10.2000 tarihi arasında geçen vergi mükellefiyet süreleri bulunmak kaydıyla sigortalının bu Kanun’un yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde talepte bulunması halinde, vergi mükellefiyet sürelerinin tamamı için 80 inci maddenin 

ikinci fıkrasının (a) bendine gore talep tarihindeki prime esas kazancının % 32’si üzerinden borçlanma tutarı hesaplanır ve sigortalıya tebliğ edilir. Sigortalının kendisine tebliğ edilen borçlanma tutarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 6 ay içinde odemesi halinde bu suüreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Sigortalıya tebliğ edilen borç tutarının bu süre içerisinde tam olarak odenmemesi halinde bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve odenen tutar bu Kanun’un 89 uncu maddesine gore iade edilir…” düzenlemesine yer verilmiştir.

Buna gore 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden itibaren 6 ay içinde talepte bulunulması durumunda borçlanma hakkından yararlanılabilecek ve 04.10.2000 tarihi ile 01.10.2008 tarihleri arasında vergiye kayıtlı olduğu sürelere sigortalılık verilecektir. Aksi durumda sigortalılık süresi, 01.10.2008 tarihinden itibaren başlayacaktır (Y. 10. HD 29.03.2013 tarih ve 2012/12753-2013/6230; Y.10.HD 29.03.2013 tarih ve 2012/12758-2013/6231 sayılı Kararları). 

1479 sayılı Kanun’un geçici 18. maddesinin açıklandığı kısımda da belirtildiği gibi sigortalının daha once herhangi bir tescilinin bulunmaması ve 01.10.2008 tarihinden itibaren vergi süresinin borçlanılabileceği altı aylık sürenin sona erdiği 01.04.2009 tarihine kadar 01.10.2008 tarihi ve sonrası doünem için sigortalı olarak tescilinin bulunması gerekmektedir. 01.10.2008 tarihinden once sigortalı olarak tescil edilmemiş olanlar ile sigortalı olarak tescillerinin vergi borçlanması için belirtilen altı aylık sürenin sona erdiği 31.03.2009 tarihinden sonraki bir tarihte tescil işlemi yapılanların, anılan Kanun’un geçici 8. maddesindeki vergi borçlanmasından yararlandırılamayacağı anlaşılmaktadır. 

21.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun geçici 3. maddesinin 4. Fıkrasında “oda üyeliğine istinaden Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu uüyesi olan ancak bu Kanun’un yürürlüğe girmesiyle üyelik şartlarını taşımadıkları için oda üyelikleri sona erenlerin bu kuruma olan üyelikleri yükümlülüklerini yerine getirmeleri kaydıyla devam eder.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenleme ile kendi adına ve hesabına bağımsız olarak çalışan ve vergi kaydı olmaksızın oda kaydına dayalı olarak sigortalı bulunan kişilerin, anılan Yasa’nın 7 ve devamı maddeleri ile odaya üyelik şartlarının değiştirilmesi sonucu oda kaydının sona ermesi haline münhasır olarak oda kaydının bulunmaması halinde dahi yükümlülüklerin ifası şartıyla sigortalılıklarının devam edeceği ongorülmüş olup 1479 sayılı Yasa’nın 24. maddesi gereği sigortalılık için gerekli olan kendi nam ve hesabına çalışma koşulunun bulunması halinde zorunlu sigortalı sayılacakları açıktır. 

 5510 Sayılı Kanun’un Yürürlükte Olduğu Döneme İlişkin Yasal Süreç Ve Sigortalılık Şartları 

Yukarıda da açıklandığı gibi 5510 sayılı Kanun’un geçici 8. maddesindeki düzenleme gereği sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 01.10.2008 tarihine kadar kuruma kayıt ve tescilini yaptırmayan ve kanunda belirtilen sürede, vergiye kayıtlı oldukları donemini borçlanmayanların sigortalılığı 01.10.2008 tarihinden itibaren başlayacaktır. Bu durumdakiler için artık 01.10.2008 tarihi oncesi süre yonünden sigortalılığın tespiti mümkün bulunmamaktadır. 

5510 sayılı Kanun’da sigortalı sayılanların düzenlendiği 4. maddesinin b bendinin 1, 2 ve 3 numaralı alt bentlerine gore hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; ticarı kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, gelir vergisinden muaf olup esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı olanlar, anonim şirketlerin yonetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bolünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları sigortalı sayılır. 

5510 sayılı Kanun’un 7. maddesine gore Kanun’un 4. maddesinin (b) bendi kapsamında sigortalı sayılanların sigortalılık hak ve yükümlülükleri;

Gelir vergisi mükellefi olanlar ile şahıs şirketlerinden kolektif, adi komandit şirketlerin komandite ve komanditer ortakları ve donatma iştiraki ortaklarının, vergi mükellefiyetlerinin başladıkları, 

Sermaye şirketlerinden limited şirket ortakları ile sermayesi paylara bolünmüş komandit şirketlerin komandite ortaklarının, şirketin ticaret sicil memurluklarınca tescil edildikleri, 

Anonim şirketlerin yonetim kurulu üyesi olan ortaklarının yonetim kuruluna seçildikleri,

Gelir vergisinden muaf olanların ise esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı oldukları, Tarihten itibaren başlar. 

5510 sayılı Kanun’un 9. maddesine gore, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalıların sigortalılıkları; 

Gelir vergisi mükellefi olanlar için, mükellefiyetlerini gerektiren faaliyetlerine son verdikleri, 

Gelir vergisinden muaf olanlar için, esnaf ve sanatkâr sicili kaydının silindiği veya 6. maddenin birinci fıkrasının (k) bendi kapsamına girdiği, 

Dürdüncü maddenin birinci fıkrasının (3) numaralı alt bendi kapsamına girenlerden, şahıs şirketlerinden kolektif, adi komandit şirketlerin komandite ve komanditer ortakları ve donatma iştiraki ortaklarının vergi mükellefiyetlerinin sona erdiği,

Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortaklarının, şirketin ticaret sicil memurluğundan kaydının silindiği, 

Limited şirket ortaklarından hisselerinin tamamını devreden sigortalıların, hisse devrinin yapılmasına ortaklar kurulunca karar verildiği,

Anonim şirketlerin yonetim kurulu üyesi olan ortaklarının yonetim kurulu üyeliklerinin sona erdiği, 

İflas veya tasfiye durumu ile münfesih duruma düşen şirketler için ortağın talep etmesi halinde, mahkeme kararı ile iflasın, tasfiyenin açılmasına, ortaklar kurulu kararı ile tasfiyenin başlamasına veya şirketin münfesih duruma düşmesine karar verildiği, 

Ortakların talepte bulunmaması halinde, mahkemece iflasın kapatılmasına karar verildiği, tasfiyesi sonuçlanan şirketlerin ortaklıklarının ise tasfiye kurulu kararının ticaret sicili memurluğunca tescil edildiği, 

Tarihten,

Herhangi bir yabancı ülkede ikamet eden ve o ülke mevzuatı kapsamında sigortalı olarak çalışmaya başladığı veya ikamet esasına bağlı olarak o ülke sosyal güvenlik sistemine dâhil olduğu, 

(3) numaralı alt bent kapsamında iflas veya tasfiye durumu ile münfesih duruma düşen şirketlerin ortaklarından 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında çalışmaya başlayanların, çalışmaya başladıkları,

Gelir vergisinden muaf olan, ancak esnaf ve sanatkârlar sicili kaydına istinaden 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı sayılanlardan, bu sigortalılıklarının devamı sırasında, hizmet akdi ile çalışanların çalışmaya başladığı, Tarihten bir gün oncesinden, 

6132 sayılı Kanuna tabi jokey ve antrenorler için, lisansları yenilenmeyenlerin lisanslı oldukları yılın sonundan, İtibaren sona erer. 

Ayrıca 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 1. fıkrasının b bendinde 1479 sayılı Yasa’dan farklı olarak anonim şirket kurucu ortakları sigortalı sayılmamış olup anılan yasanın geçici 22. maddesinde ise “bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (3) numaralı alt bendinde belirtilen anonim şirketlerin kurucu ortaklarından daha once 1479 sayılı Kanun’un 24 üncü maddesine tabi olarak sigortalı olanlardan sigortalılıklarını devam ettirmek isteyenlerin bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde yazılı talepte bulunmaları halinde sigortalılıkları aynen devam ettirilir” hükmüne yer verilmiştir. Bu çerçevede sigortalının yazılı talebi olmasa bile, bu tarih sonrasında devam eden düzenli prim odemelerinin varlığı halinde, anılan madde kapsamında zorunlu sigortalılık iradesini kuruma karşı ortaya koymuş bulunduğu ve bu bağlamda zorunlu sigortalılık şartlarının mevcut olduğu gozden uzak tutulmamalıdır. 

Sigortalılık Sürelerinin Durdurulması 

1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu’nun 22.02.2006 gün ve 5458 sayılı Kanun’un 13. maddesi ile değişik Ek 19. maddesinde yine 5510 sayılı Kanun’a 5754 sayılı Kanun ile eklenen geçici 17. maddesinde, Bağ-Kur’a kayıt ve tescili yapıldığı halde 5 yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların, bildirime karşın prim borcunu odememeleri durumunda, tescil tarihi itibariyle sigortalılığının durdurulacağı, prim borcuna ait sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyeceği, bu sürelere ilişkin prim tutarlarına kurum alacakları arasında yer verilmeyeceği belirtilmiştir. 

Buna göre anılan kanun maddelerinin kapsadığı süreler gozetilerek 5 yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcunun bulunması durumunda, prim borcunun bulunduğu sürelere sigortalılık verilmeyecektir. Ancak bu durumda sigortalılık iptal edilmeyip durdurulacağından, primleri odenerek bu süreye ilişkin sigortalılığın geçerli hale getirilmesi her zaman mümkün bulunacaktır.

Aylık Bağlanmasında Gözetilmemiş Olan Esnaf Bağ-Kur Sigortalılık Süreleri

1479 sayılı Kanun’un 5754 sayılı Kanun’un 81. maddesi ile değiştirilen ve yürürlükte bulunan ek geçici 6. maddesinde, 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihe kadar Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve 506 sayılı Kanun’un geçici 20 nci maddesinde belirtilen emekli sandıkları ile kanunla kurulu diğer emekli sandıklarınca kendilerine yaşlılık, malullük veya olüm aylığı bağlananlar, 01/10/1972 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun kapsamı dışında sayılırlar. Ancak bu kanuna tabi hizmet süreleri, diğer kurum ve sandıklara bildirilmiş ise bu hizmetler geçerli sayılır.

Bu bağlamda yaşlılık aylığı bağlanmış olan sigortalıya, aylık bağlanırken gozetilmeyen 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılık süresi, sonradan uyuşmazlık konusu yapılarak aylığının iptali yoluna gidilemeyecektir. Yargıtay uygulamalarında, 1479 sayılı Kanun kapsamında olup aylık bağlanırken bildirilmeyen sürenin kısmen veya tamamen olması konusunda bir ayrım yapılmamaktadır. (Y. 10. HD 05.05.2009 tarih ve 2008/2113 – 2009/8307 sayılı kararı) 

Zorunlu Sigortalılık Şartları Bulunmayıp Prim Ödenen Süreler Yönünden Sigortalılık Durumu 

Yukarıda belirtilen ve zorunlu sigortalı olmayı gerektiren kayıtların hiç birinin bulunmadığı hallerde zorunlu sigortalılıktan soz edilemez. 1479 sayılı Kanun’da, 506 sayılı Kanun’un 79. maddesine paralel geçmişe yonelik sigortalılık tesciline imkân veren yasal düzenleme bulunmadığından anılan sigortalılık niteliğine sahip olunmadığı doneme ait prim borçlarının daha sonraki tarihlerde kurumca hatalı olarak geriye donük tahsil edilmesi de ilgiliye zorunlu sigortalılık hakkı kazandırmaz. Ancak odemelerin icra takibi sonucu gerçekleştiği veya 06.03.1992 günü yürürlüğe giren 3780 sayılı Kanun ile 16.05.1997 tarihinde yürürlüğe giren 4247 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yatırıldığı hallerde, Medeni Kanun’un 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralları çerçevesinde, kurumun geçmişe yonelik prim borçlarını tahsil edip uzun süre nemalandırmasından sonra anılan doneme yonelik sigortalılığın iptalinin iyiniyetle bağdaşmayacağı gozetilerek geçmişe yonelik prim odemelerinin kapsadığı sürenin isteğe bağlı sigortalılık süresi olarak kabulü gerekir. Belirtilen şartları taşımayan ve zorunlu sigortalılık donemine yonelik olmayan prim odemelerinin varlığı halinde davacının odediği primlerin, her bir primin odendiği tarihten itibaren karşıladığı süre kadar, 1479 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı sigortalı olarak kabul edilmesi gerekir. 

Esnaf Bağ-Kur sigortalılık sürelerinin tespitine ilişkin davalarda yapılacak işlemler

Bu davalarda; 

Sigortalının ozlük dosyaları, Vergi, oda ve esnaf sicil memurluğu kayıtları, 

Sigortalılık başlangıç ve bitiş tarihlerini, basamak yükseltme, prim odeme tarihlerini gosterir hizmet dokümü, 

Askerlik borçlanması ve benzeri borçlanmalara yonelik başvuru, tebliğ ve prim odeme belgeleri, 

Sigortalının geçmişe yonelik af kapsamında prim odemesi, icra tehdidi veya icra yoluyla prim odemesi bulunup bulunmadığına dair belgeleri,

Aylık tahsisi dosyalarında tahsiste esas alınan hizmetlere ait sicil dosyaları, 

Kurum işleminin dayanağı olan teftiş raporları, getirtilmelidir. 

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir