1. Tasarrufun İptali Davası Nedir?
Tasarrufun iptali davası, icra takibi yoluyla borçludan alacağını tahsil edemeyen alacaklının, borçlunun son 5 yıl içerisinde gayrimenkul veya menkul mallarına ilişkin mal kaçırmak amacıyla yapmış olduğu tasarruflarını iptal ettirmek için açtığı özel bir dava türüdür. Bu dava ile borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak için yaptığı bağışlamalar, düşük bedelli satışlar veya hileli işlemler geçersiz hale getirilerek, alacaklının bu mallar üzerinde sanki hâlâ borçlunun mülkiyetindeymiş gibi haciz ve satış işlemi yapabilmesi sağlanır. Dava, borçluya ve malı devralan üçüncü kişiye karşı açılır.
1.1. Tasarrufun İptali Davasının Hukuki Dayanağı (İİK m.277-284)
Tasarrufun iptali davası, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 277 ile 284. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kanunda, borçlunun alacaklılara zarar verme kastıyla yaptığı tasarrufların hangi şartlarda iptal edileceği, hangi hallerde butlan veya iptal yaptırımının uygulanacağı, hak düşürücü süreler ve usul kuralları ayrıntılı biçimde gösterilmiştir. Davanın amacı; borçlunun ekonomik güçlük içinde malvarlığını alacaklılarından kaçırmaya yönelik işlemlerinin engellenmesi ve alacaklının hakkının güvence altına alınmasıdır.
1.2. Tasarrufun İptali Davasının Amacı
Bu davanın temel amacı, borçlunun haciz veya iflasından önce alacaklılarından mal kaçırmak için yaptığı işlemlerin, davacı alacaklı bakımından geçersiz sayılmasını sağlamaktır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarına göre:
“Tasarrufun iptali davası ile hedeflenen, borçlunun kaçırmak için mal varlığından çıkardığı şeyler üzerinde -sanki bunlar borçluya aitmiş gibi- cebri icraya devamla alacağını almaktır.”
1.3. Tasarrufun İptali Davası ile Muvazaa Davası Arasındaki Fark
Tasarrufun iptali davası ile muvazaa (danışıklı işlem) davası sıkça karıştırılsa da, iki dava arasında hem dayanakları hem de sonuçları bakımından temel farklar bulunur. Tasarrufun iptali davası, yalnızca borçlunun mal kaçırma amacıyla yaptığı işlemlerin, icra takibi neticesinde alacağını tahsil edemeyen alacaklı tarafından açılabilir ve özel olarak İİK m.277-284’e dayanır.
Muvazaa davası ise Türk Borçlar Kanunu m.19’a dayanır ve taraflar arasında danışıklı, gerçekte olmayan işlemlerin geçersizliğinin tespiti amacıyla herkes tarafından açılabilir. Tasarrufun iptali davası cebri icra yoluyla alacaklının tahsilini sağlar; muvazaa davasında ise genellikle tapu kaydının iptali ve tescil gibi ayni sonuçlar amaçlanır.
Kriter | Tasarrufun İptali Davası | Muvazaa Davası |
---|---|---|
Hukuki Dayanak | İcra ve İflas Kanunu m. 277-284 | Türk Borçlar Kanunu m. 19 |
Yargılama Usulü | Basit yargılama usulü | Yazılı yargılama usulü |
Görevli Mahkeme | Asliye Hukuk Mahkemesi (ticari olsa bile) | Asliye Hukuk veya Ticaret Mahkemesi |
İşlemin Niteliği | Hukuken geçerli işlemlerin alacaklıya karşı geçersizliği | Sahte/danışıklı işlemlerin baştan itibaren geçersizliği |
Aciz Vesikası Şartı | Zorunlu (kesin veya geçici) | Aranmaz |
İcra Takibi Şartı | Kesinleşmiş icra takibi zorunlu | Aranmaz |
Süre | 5 yıllık hak düşürücü süre | Zamanaşımı süresi yok |
Davacı | Aciz vesikası sahibi alacaklı | İşlemden zarar gören herkes |
Davalılar | Borçlu + Üçüncü kişi (zorunlu dava arkadaşlığı) | İşlemin tarafları |
Davanın Sonucu | Haciz ve satış yetkisi (tapu değişmez) | Tapu iptali ve borçlu adına tescil |
İspat Yükü | Belirli karineler var (yakın akrabalık, değer farkı vb.) | Muvazaa iddiasının tam ispatı gerekli |
Alacağın Doğum Zamanı | Tasarruftan önce doğmuş olmalı | Önemli değil |
İyiniyetli Üçüncü Kişi | Korunur (İİK 282/son) | Korunmaz |

2. Tasarrufun İptali Davasının Şartları
Tasarrufun iptali davası açabilmek için beş temel şartın bir arada bulunması zorunludur. Bu şartlardan herhangi birinin eksikliği durumunda dava reddedilir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihadına göre bu şartlar “dava ön koşulu” niteliğindedir ve mahkeme tarafından re’sen (kendiliğinden) gözetilir.
2.1. Gerçek Bir Borç İlişkisinin Varlığı
Neden gerçek borç ilişkisi aranır? Tasarrufun iptali davası, üçüncü kişilerin mülkiyet haklarına müdahale eden ağır sonuçlu bir davadır. Bu nedenle alacaklı ile borçlu arasındaki borç ilişkisinin gerçek ve hukuka uygun olması şarttır.
Muvazaalı (gerçek olmayan) borç ilişkisi nedir ve nasıl tespit edilir? Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 08.03.2021 tarih ve 2020/43-2021/2358 sayılı kararında belirtildiği üzere:
“Alacağın gerçek olmadığı -özellikle davalı üçüncü kişi tarafından- ileri sürülüyorsa mahkeme bu hususta taraflara delilleri sorup, bildirdikleri delillerini incelemeli, gerekirse onları isticvap etmeli, taraflar tacir ise ticari kayıt ve defterleri sunmaları için süre tanımalı… Alacak gerçek değilse dava ön koşul yokluğundan reddedilmelidir.”
- Yazılı sözleşmeler (kredi sözleşmesi, kira sözleşmesi vb.)
- Mahkeme ilamları
- İcra takip dosyaları
- Ticari defterler ve faturalar
- Banka dekontları ve havale kayıtları
- Tanık beyanları (destekleyici delil olarak)
2.2. Kesinleşmiş İcra Takibi
İcra takibinin kesinleşmesi ne demektir? Borçluya usulüne uygun olarak ödeme emri tebliğ edilmiş ve borçlu ya itiraz etmemiş ya da itirazı kaldırılmış/iptal edilmiş olmalıdır.
Kesinleşmemiş takipte ne olur?
- Borçlu ödeme emrine itiraz etmişse → İtirazın iptali davası açılmalı ve sonucu beklenmeli
- Ödeme emri tebliğ edilmemişse → Önce usulüne uygun tebligat yapılmalı
- Tetkik merciince takip durdurulmuşsa → Tetkik merci kararı beklenmeli
Önemli istisna: Yargıtay 17. HD’nin bazı kararlarında (26/11/2012 T: 6703/13012), icra takibinin tasarrufun iptali davasından sonra da başlatılabileceği kabul edilmiştir. Ancak bu istisna dar yorumlanmalıdır.
2.3. Kesin veya Geçici Aciz Vesikası Şartı
Aciz vesikası nedir ve neden aranır? İİK’nın 277. maddesine göre, tasarrufun iptali davasını ancak “elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan” alacaklılar açabilir. Aciz vesikası, borçlunun borcunu ödeyecek malvarlığının bulunmadığını gösteren resmi belgedir.
Hangi belgeler aciz vesikası yerine geçer?
- Kesin aciz vesikası (İİK m.143): Satış sonrası açık kalan borç için verilen belge
- Geçici aciz vesikası: Haciz aşamasında mal bulunamaması durumu
- Haciz tutanağı (İİK m.105): “Borçlunun haczi kabil malı olmadığını gösteren haciz tutanağı”
- Hacze konu malların borcu karşılamayacağına dair tutanak
Yargıtay içtihatlarına göre aciz vesikası: Dava açılmadan önce, Dava sırasında, İstinaf incelemesi sırasında, Temyiz aşamasında sunulabilir. Bu “sonradan ikame edilebilen dava şartı”dır.
Alacaklı Ayşe Hanım, borçlu Mehmet Bey’e karşı 100.000 TL için icra takibi başlatmış. Yapılan hacizde sadece 20.000 TL değerinde mal bulunmuş. İcra müdürlüğü “borçlunun malvarlığının borcu karşılamadığına” dair tutanak düzenlemiş. Bu tutanak aciz vesikası yerine geçer.
2.4. Tasarrufun Borcun Doğumundan Sonra Yapılmış Olması
Bu şart neden çok önemli? Yargıtay’ın müstekar içtihatlarına göre, iptali istenen tasarrufun mutlaka alacağın doğumundan SONRA yapılmış olması gerekir. Aksi halde dava “ön koşul yokluğundan” reddedilir.
Borç Türü | Doğum Tarihi |
---|---|
Kredi sözleşmesi | Sözleşmenin imza tarihi |
Kambiyo senedi (bono, çek) | Düzenleme tarihi (tartışmalı) |
Kira alacağı | Kira sözleşmesinin başlangıç tarihi |
Haksız fiil tazminatı | Haksız fiilin işlendiği tarih |
Kefalet borcu | Asıl borcun doğduğu tarih |
Vekalet ücreti | Mahkeme ilamının tarihi |
Nafaka alacağı | Boşanmaya neden olan olayların tarihi |
- 01.01.2020: Kredi sözleşmesi imzalanıyor (borç doğuyor)
- 01.06.2020: Borçlu evini kardeşine satıyor
- 01.01.2021: Borç ödenmeyince icra takibi başlatılıyor → Satış borcun doğumundan SONRA = Dava açılabilir ✓
3. Tasarrufun İptali Davasında Hak Düşürücü Süre (5 Yıllık Süre)

Tasarrufun iptali davası, tasarruf işleminin gerçekleştiği tarihten itibaren en geç 5 yıl içinde açılmalıdır. Bu süre hak düşürücü süredir ve mahkemece resen dikkate alınır; aşılırsa dava dinlenmez. İlgili işlemin türüne göre (ivazsız tasarruflarda 2 yıl, aciz halinde yapılanlarda 1 yıl gibi) özel süreler bulunsa da, tüm işlemler açısından en uzun süre 5 yıldır. Sürenin geçirilmesi halinde dava hakkı ortadan kalkar ve dava reddedilir.
Tasarrufun iptali davası zamanaşımı konusunda dikkat edilmesi gereken husus, bu davanın zamanaşımına değil hak düşürücü süreye tabi olmasıdır. Hak düşürücü süre nedir? Farkı şu: Zamanaşımı: Mahkemece re’sen gözetilmez, kesilir/durur. Hak düşürücü süre: Mahkemece re’sen gözetilir, kesilmez/durmaz.
3.1. 5 Yıllık Genel Hak Düşürücü Sürenin Başlangıcı
Genel kural olarak, tasarrufun iptali davası, iptali talep edilen işlemin yapıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde açılmalıdır. İİK madde 284 uyarınca süre, “batıl tasarrufun vukuu bulduğu tarihten” yani tasarruf işleminin yapıldığı tarihten itibaren başlar ve süre geçtiğinde dava hakkı ortadan kalkar. Peki bu tarih nasıl belirlenir?
İşlem Türü | Başlangıç Tarihi |
---|---|
Taşınmaz satışı | Tapu sicilindeki tescil tarihi |
Taşınır satışı | Satış sözleşmesinin tarihi |
Bağışlama | Bağışlama sözleşmesinin tarihi |
Şirket hissesi devri | Ticaret sicilindeki tescil tarihi |
Alacağın temliki | Temlik sözleşmesinin tarihi |
Ödeme/havale | Ödemenin yapıldığı tarih |
Yargıtay 17. HD 2018/850 E., 2020/4791 K.: “İptali istenilen tasarruf 26.04.2011 tarihinde gerçekleşmiş, dava ise 26.04.2016 tarihinde açılmıştır. HMK’nun 92. maddesine göre süre son günün tatil saatinde biter. Bu halde davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir.”
- 5 yıl: Genel hak düşürücü süre (İİK 284)
- 2 yıl: İvazsız tasarrufların geriye dönük inceleme süresi (İİK 278)
- 1 yıl: Aciz halindeki tasarrufların geriye dönük inceleme süresi (İİK 279)
Önemli uyarı: Bu süreler “geriye dönük bakılacak süre”dir, dava açma süresi değildir. Dava her durumda 5 yıl içinde açılmalıdır. Bu süre durdurulamaz, kesilemez ve resen değerlendirilir.
3.2. İvazsız Tasarruflarda 2 Yıllık Süre (İİK m.278)
Bu 2 yıllık süre dava açma süresi midir? Hayır! Bu çok sık yapılan bir yanılgıdır. İİK madde 278’deki 2 yıllık süre, geriye doğru inceleme süresidir. Borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla yaptığı ivazsız tasarruflar (bağışlama veya karşılıksız devirler), hacizden veya iflastan önceki iki yıl içinde gerçekleşmişse iptale tabidir. Ancak, bu işlemlerin iptal davası açılabilmesi için genel beş yıllık hak düşürücü süreyi de aşmamak gereklidir. Burada iki yıllık süre, işlemin yapıldığı tarihten geriye doğru hesaplanır ve yalnızca belirtilen dönem içindeki işlemler için dava açılabilir.
- 01.01.2020: Borçlu evini oğluna bağışlıyor
- 01.06.2021: Alacaklı haciz yaptırıyor (geriye 2 yıl = 01.06.2019)
- Sonuç: 01.01.2020’deki bağış 2 yıllık süre içinde ✓
- Dava en geç: 01.01.2025’e kadar açılmalı (5 yıl)
- Bağışlamalar (mütat hediyeler hariç)
- Karşılıksız devirler
- Değerinde misli aşan fark olan satışlar
- Ömür boyu gelir bağlama sözleşmeleri
- Ölünceye kadar bakma akitleri
3.3. Aciz Halindeki Tasarruflarda 1 Yıllık Süre (İİK m.279)
İİK m.279 uyarınca, borçlunun aciz halinde yaptığı bazı işlemler için dava açma süresi bir yıl ile sınırlandırılmıştır. Yani, borçlu hakkında haciz veya iflasdan önceki bir yıl içinde yapılan işlemler (ör. rehin tesisleri, mutat dışı ödemeler, vadesi gelmemiş borçların ödenmesi) ancak bu süre içerisinde iptale konu olabilir. Yine de, beş yıllık genel hak düşürücü sürenin sınırını aşmamak şarttır.
Aciz halinde yapılan tasarruflar nelerdir? İİK madde 279’a göre, borçlu borcunu ödemezken son 1 yıl içinde yaptığı şu işlemler batıldır:
- Önceden taahhüt edilmemiş rehinler: Örnek: Borçlu, 2 yıl önce aldığı kredi için değil de, mevcut borcunu güvence altına almak için evine ipotek koyuyor.
- Para dışı ödemeler: Örnek: 100.000 TL borcu olan kişi, para yerine arabasını veriyor.
- Vadesi gelmemiş borç ödemeleri: Bankaya vadesi gelmemiş 500.000 TL kredi borcunu ödüyor.
- Kişisel hakların tapuya şerh verilmesi: Örnek: Kira sözleşmesinin tapuya şerh edilmesi.
Önemli istisna – İyiniyet savunması: İİK 279 son fıkra: “Bu tasarruflardan istifade eden kimse borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini ispat eylerse iptal davası dinlenmez.”
3.4. Zarar Verme Kastıyla Yapılan Tasarruflarda Süreler (İİK m.280)
İİK m.280 gereğince, borçlu tarafından alacaklıya zarar verme kastı ile yapılan işlemler için dava açma süresi, alacaklının işlemi öğrendiği veya öğrenmesini gerektiren açık emarelerin oluştuğu tarihten itibaren beş yıldır. Bu süre içinde dava açılmazsa, dava hakkı sona erer. Ancak her durumda, işlemin yapıldığı tarihten itibaren beş yıl geçerse dava hakkı tamamen düşer.
5 yıllık özel süre şartı: İİK 280/1 son cümle: “Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflâs yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır.”
Bu ne demektir? İki ayrı 5 yıllık süre var:
- Tasarruftan itibaren 5 yıl içinde takip başlatılmalı.
- Tasarruftan itibaren 5 yıl içinde dava açılmalı.
3.5. Özel Hak Düşürücü Süreler
6183 sayılı Kanuna göre Kamu Alacakları için açılan davalarda:
Kamu alacakları için açılan tasarrufun iptali davalarında da 5 yıllık hak düşürücü süre geçerlidir. Yargıtay 17. HD kararı (25.11.2014 T. 12308/16812):
“Beş yıllık hak düşürücü süre geçirilerek açılan davanın 6183 S.K. mad. 26 gereğince hak düşürücü süre yönünden reddi gerekir.”
TBK madde 19’a dayalı muvazaa davalarında:
Muvazaa iddiasıyla açılan davalarda hak düşürücü süre yoktur! Yargıtay 17. HD kararı (11.09.2018 T. 2876/7629):
“TBK. mad. 19 uyarınca muvazaalı işlemin iptaline ilişkin açılan davalarda… beş yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması sebebiyle İİK. mad. 284 uyarınca bu davanın reddine karar verilemez.”
Süre konusunda en ufak tereddüdünüz varsa, vakit kaybetmeden Adana’da bir icra avukatına danışın. Hak düşürücü süre geçtikten sonra yapılabilecek hiçbir şey yoktur ve bu durum alacağınızın tamamen kaybolması anlamına gelir.
4. Tasarrufun İptali Davasında Taraflar Kimlerdir?
Tasarrufun iptali davasında en az üç taraf bulunur: alacaklı (davacı), borçlu (davalı) ve malı devralan üçüncü kişi (davalı). Bu üçlü yapı, davanın temel özelliğidir ve zorunlu dava arkadaşlığı kurallarına tabidir. Şimdi bu tarafları detaylıca inceleyelim.
4.1. Davacı: Aciz Vesikası Sahibi Alacaklı
Kimler tasarrufun iptali davası açabilir? İİK madde 277 çok açık bir liste sunuyor:
- Elinde geçici veya kesin aciz vesikası bulunan her alacaklı
- İflas idaresi
- İİK 245. ve 255/3. maddelerdeki özel durumlarda alacaklıların kendileri
Aciz vesikası neden bu kadar önemli? Aciz vesikası, alacaklının “hukuki yararı”nı gösteren belgedir. Yargıtay 17. HD’nin yerleşik içtihatlarına göre:
“Aciz belgesi, alacağa yeter emval olmadığını, borçlunun acz içinde olduğunu gösterir, aksi halde alacaklının iptal davası açmakta bir hukuki yararı bulunmayacaktır.”
Birden fazla alacaklı varsa ne olur? Her alacaklı kendi aciz vesikasını sunmak zorundadır. Bir alacaklı, başka bir alacaklının aldığı aciz vesikasına dayanarak dava açamaz.
Alacağın devri durumunda ne olur? Alacaklı, alacağını başkasına temlik ederse, yeni alacaklı (temlik alan) davayı devam ettirebilir veya yeni dava açabilir. Ancak temlik işleminin geçerliliği ayrıca incelenir.
4.2. Davalılar: Borçlu ve Üçüncü Kişi
Kimlere karşı dava açılabilir? İİK madde 282’ye göre dava şu kişilere karşı açılır:
- Borçlu (zorunlu davalı)
- Borçlu ile işlem yapan üçüncü kişi (zorunlu davalı)
- Bunların mirasçıları
- Kötüniyetli 4. kişiler (varsa)
Neden hem borçlu hem üçüncü kişi davalı yapılmalı? Bu zorunlu dava arkadaşlığıdır. Her ikisi de davalı yapılmazsa dava usulden reddedilir. Yargıtay 17. HD kararlarında bu husus sürekli vurgulanmaktadır.
Mirasçıların durumu nasıl değerlendirilir? Borçlu veya üçüncü kişi vefat etmişse:
- Mirasçılar davaya dahil edilir.
- Mirasçılar mirası reddettiyse → Sulh hukuk mahkemesinden temsilci atanır.
- Mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesi istenebilir.
Borçlu Ahmet, evini kardeşi Mehmet’e satmış. Mehmet de bu evi yeğeni Ayşe’ye satmış. Tasarrufun iptali davasında:
- Davacı: Alacaklı (aciz vesikası sahibi)
- Davalılar: Ahmet (borçlu) + Mehmet (3. kişi) + Ayşe (4. kişi – kötüniyetliyse)
4.3. Tasarrufun İptali Davasında 4. Kişinin Durumu
Dava konusu mal veya hak, üçüncü kişi tarafından bir başka kişiye devredilmişse ve bu yeni devralan (dördüncü kişi) kötüniyetli ise, yani işlemin alacaklıya zarar vermek amacıyla yapıldığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, ona karşı da dava açılabilir ve iptal kararı verilebilir. Ancak, bu dördüncü kişi iyiniyetli ise, kendisine karşı iptal kararı verilemez; onun kazanımı korunur.
Silsile halinde devirler nasıl değerlendirilir? Yargıtay 17. HD’nin 2019/1777 E., 2020/5840 K. sayılı kararı açıklayıcıdır:
“Tasarrufun iptali davalarında tasarrufun iptali için öncelikle borçlu ve üçüncü kişi arasındaki tasarrufun ardından kötü niyeti ispatlanmış dördüncü kişinin tasarrufunun iptal edilecek şekilde bir silsilenin takip edilmesi gerekir.”
4. kişi iyiniyetli ise ne olur? Dava bedele dönüşür. Yani:
- 4. kişiye karşı dava reddedilir.
- 3. kişi, malı elden çıkardığı tarihteki değer üzerinden tazminata mahkum edilir.
- Borçlu Ahmet → evini kardeşi Mehmet’e satıyor (200.000 TL)
- Mehmet → aynı evi Ayşe’ye satıyor (800.000 TL)
- Ayşe borçlunun durumunu bilmiyorsa: Ayşe’ye karşı dava reddedilir.
- Mehmet 800.000 TL tazminat öder (alacak miktarıyla sınırlı)
Birden fazla 4. kişi varsa durum nasıl? Her biri ayrı değerlendirilir. Kötüniyetli olanlar müteselsilen sorumlu tutulur.
4. kişi için İİK 280’deki akrabalık karineleri uygulanmaz. Yargıtay 17. HD kararı: “Dördüncü ve takip eden davalılar yönünde maddenin 1. ve 2. fıkrasındaki karineler uygulanmaz, alacaklı bu kimselerin kötü niyetli olduklarını ispat etmelidir.”
Davalı sayısı ve yargılama giderleri: Yargıtay 17. HD kararı (01.02.2021 T. 2020/326-2021/8354):
“Borçlu birden fazla kimseye tasarrufta bulunmuş ise… bu davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı olmakla ayrı ayrı harç ve vekalet ücreti belirlenmelidir.”
5. İyiniyetli Üçüncü Kişinin Hakları ve Korunması
Kanun koyucu, alacaklı ile borçlu arasında gerçekleşen mal devrinde, üçüncü kişinin iyiniyetli olması halinde, bu kişinin hakkını koruma altına almıştır. Yani, malı veya hakkı iyiniyetle, herhangi bir hileyi, borçlunun mali durumunu ya da alacaklıya zarar verme amacını bilmeden devralan üçüncü kişiler hakkında iptal kararı verilmez ve mülkiyet hakkı saklı tutulur.
İİK madde 282’nin son cümlesi: “İptal davası iyi niyetli üçüncü şahısların haklarını ihlal etmez.”
Malı satın alan kişi gerçekten borçlunun durumunu bilmiyor muydu?
5.1. İyiniyetin ispatı kime düşer?
Bu, işlemin türüne göre değişir:
İşlem Türü | İspat Yükü |
---|---|
İİK 278 (İvazsız tasarruflar) | İyiniyet koruması yok. Bağış alan iyiniyetli olsa bile mal iade edilir. Ancak sadece elinde kalan kısım için sorumludur. |
İİK 279 (Aciz halindeki tasarruflar) | 3. kişi iyiniyetini ispatlamalı. Borçlunun mali durumunun kötü olmadığın, bunu bilmediğini ve bilemeyeceğini, Normal ticari teamüllere uygun hareket ettiğini ispat etmek zorundadır. |
İİK 280 (Hileli tasarruflar) | Yakın akrabalarda kötüniyet karinesi var. Bu karine ancak güçlü delillerle çürütülür. Yıllardır görüşmediğine dair tanık beyanları, aralarında husumet olduğu, farklı şehirlerde yaşadıkları gibi. |
5.2. İyiniyet nasıl ispatlanır?
Yargıtay iyiniyetin ispatı için aşağıdaki iki unsuru birlikte değerlendirir. Sadece “bilmiyordum” demek yetmez, objektif olarak da bilmemeniz gerekir.

- Subjektif unsur: Kişinin gerçekten bilmemesi.
- Objektif unsur: Normal bir insanın o şartlarda bilebilecek durumda olmaması.
Yargıtay 17. HD kararlarında kabul edilen ispat yöntemleri:
- Gerçek bedelin ödendiğine dair banka dekontları.
- Borçlunun mali durumunu bilmediğine dair somut deliller.
- Piyasa koşullarına uygun fiyat ödendiğinin gösterilmesi.
- İşlem öncesi araştırma yapıldığına dair belgeler.
“Edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde 3. kişinin iyi niyet iddiasının dinlenmesine imkan yoktur.” (17. HD, 2018/1259 E., 2020/2204 K.)
Örnek olay:
- Taşınmazın gerçek değeri: 1.000.000 TL
- Tapudaki satış bedeli: 100.000 TL
- Sonuç: 3. kişi iyiniyetli olamaz, misli fark var!
5.3. Misli Fark ve İyiniyet İlişkisi
Değerinin çok altında alım yapan kişi iyiniyetli sayılabilir mi?
Yargıtay 17. HD’nin çok net kararları var:
“Edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde 3. kişinin iyi niyet iddiasının dinlenmesine imkan yoktur.” (2018/1259 E., 2020/2204 K.)
Misli fark nasıl hesaplanır?
Gerçek değer ÷ Satış bedeli = 2 veya daha fazla ise misli fark vardır.
Örnekler:
- Gerçek değer: 1.000.000 TL, Satış: 500.000 TL → Misli fark YOK
- Gerçek değer: 1.000.000 TL, Satış: 400.000 TL → Misli fark VAR
- Gerçek değer: 500.000 TL, Satış: 50.000 TL → Kesinlikle kötüniyet
5.4. İyiniyetin Korunmasının Sonuçları
İyiniyetli üçüncü kişi ne gibi haklara sahiptir?
- Dava reddedilir: İyiniyet ispatlanırsa dava üçüncü kişi yönünden reddedilir.
- Mülkiyet korunur: Mal üzerindeki mülkiyet hakkı devam eder.
- Tazminat ödemez: Alacaklıya karşı sorumluluğu olmaz.
- İade yükümlülüğü yoktur: Malı geri vermek zorunda değildir.
Peki alacaklı ne yapar? Alacaklının seçenekleri: Borçlunun başka mallarına yönelir, Varsa kötüniyetli 4. kişiye karşı dava açar, Üçüncü kişi malı devrettiyse bedele dönüşüm talep eder.
5.5. İyiniyet İddiasının Reddi Halleri
Hangi durumlarda iyiniyet iddiası kesinlikle reddedilir?
Yargıtay içtihatlarına göre:
- Misli fark varsa: Örnek: 1 milyon TL’lik ev 200 bin TL’ye alınmışsa.
- Bedel ödenmemişse: Tapuda bedel gösterilip gerçekte ödeme yapılmamışsa.
- Aynı gün birden fazla işlem varsa: Borçlu aynı gün tüm mallarını devretmişse.
- Ticari teamüllere aykırı işlem varsa: Örnek: Hiç tanımadığı kişiden çok ucuza gayrimenkul almak.
- Araştırma yükümlülüğünü yerine getirmemişse: Tapu kaydını incelememek, Satıcının durumunu araştırmamak.
5.6. Pratik Öneriler ve Korunma Yolları
Mal alırken iyiniyetli olduğunuzu nasıl kanıtlarsınız?
✓ İşlem öncesi araştırma yapın: Tapu kaydını inceleyin, Satıcının mali durumunu araştırın, İcra kayıtlarını kontrol edin.
✓ Belgeleri saklayın: Banka dekontları, Ekspertiz raporları, Yazışmalar, Değerleme raporları
✓ Piyasa fiyatından alın: Rayiç bedel tespiti yaptırın, Benzer satışları araştırın, Çok ucuz tekliflere temkinli yaklaşın.
✓ Ödemeyi bankadan yapın: Nakit ödemelerden kaçının, EFT/havale makbuzlarını saklayın, Ödeme amacını açıkça yazın.
⚠️ Yakın akrabalık ilişkisi varsa iyiniyet ispatı çok zordur.
⚠️ Misli fark varsa iyiniyet iddiası dinlenmez.
⚠️ İspat yükü genelde üçüncü kişidedir.
⚠️ Belgesiz iddialar kabul edilmez.
6. Tasarrufun İptali Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Yanlış mahkemede açılan dava, hem zaman kaybına hem de hak kaybına yol açabilir. Özellikle 5 yıllık hak düşürücü süre göz önüne alındığında, doğru mahkemeyi belirlemek kritik öneme sahiptir. Gelin, bu önemli konuyu tüm detaylarıyla inceleyelim.
6.1. Görevli Mahkeme
Tasarrufun iptali davası hangi mahkemede açılır? İİK’nın 281. maddesine göre tasarrufun iptali davalarına bakmakla görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Bu kural, işlemin niteliğine bakılmaksızın uygulanır. Örneğin dava konusunun ticari nitelikte olması görev açısından önem taşımaz.
İstisnai durumlar var mı? Evet, birkaç özel durum vardır:
- İcra Mahkemesi’nde görülen haller: İİK 97. maddesine göre açılan istihkak davasına karşılık dava olarak açılırsa.
- Ticaret Mahkemesi’nde görülen haller: Sıra cetveline itiraz (İİK 235) şeklinde açılmışsa.
- İş Mahkemesi’nde görülen haller: SGK’nın 5510 sayılı yasadan kaynaklı pirim alacakları için açılan davalar.
6.2. Yetkili Mahkeme
Tasarrufun iptali davası nerede açılır? İİK’da özel yetki kuralı bulunmadığından, HMK’nın genel yetki kuralları uygulanır:
- Genel Yetkili Mahkeme (HMK m.6): Davalının (borçlu veya üçüncü kişinin) yerleşim yeri mahkemesi.
- Birden Fazla Davalı Varsa (HMK m.7): “Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir.” Yani borçlu İstanbul’da, üçüncü kişi Ankara’da oturuyorsa, dava her iki yerde de açılabilir.
- Haksız Fiil Mahkemesi (HMK m.16): Tasarrufun alacaklılara zarar verme amacıyla yapıldığı iddia ediliyorsa, haksız fiilin işlendiği yer mahkemesinde de dava açılabilir.
Bu konuda yaygın bir yanılgı söz konusu. Tasarrufun iptali davası taşınmazın aynına ilişkin bir dava olmadığından, HMK m.12 uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yetkili değildir.
Evet, belirli şartlarda:
- Tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapılmışsa.
- HMK m.17’ye uygun yazılı şekilde yapılmışsa.
- Alacağın dayandığı sözleşmede yer alıyorsa.
Yargıtay 17. HD kararı (03.03.2021 T. 2019/1270-2021/2226): “Yetki itirazında yetkili mahkemenin doğru biçimde gösterilmesi, zorunlu dava arkadaşı olan borçlu ile tasarruf lehtarının ikisinin de yetki itirazını usulünce ileri sürmeleri gerekir.”
6.3. Basit Yargılama Usulünün Uygulanması
Tasarrufun iptali davası hangi yargılama usulüne tabidir?
“Mahkeme, iptal davalarını basit yargılama usulü ile görüp hükme bağlar…”
Basit yargılama usulünün özellikleri nelerdir? 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenen basit yargılama usulü, davaların daha hızlı ve pratik şekilde yürütülmesini sağlar. Mahkeme, davayı basit yargılama usulüne göre çözer; taraflara kısa süreler verir, delilleri çabuk toplar ve gereksiz usul işlemlerinden kaçınır.
7. Tasarrufun İptaline Tabi İşlemler (Hangi Durumlarda Açılır?)
Borçlum tüm mallarını eşine devretti, ben alacağımı nasıl tahsil edeceğim? İşte tam da bu soruyu soran alacaklılar için tasarrufun iptali davası vardır. Peki hangi işlemler iptale tabidir? Borçlunuzun hangi davranışlarına karşı bu davayı açabilirsiniz? Gelin, İcra ve İflas Kanunu’nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenen tüm iptal sebeplerini, gerçek hayattan örneklerle inceleyelim.
7.1. İptal Edilebilecek Tasarruf Türleri Genel Bakış
Hangi işlemler tasarrufun iptali davasına konu olabilir? Öncelikle “tasarruf” kavramını netleştirelim. Burada tasarruftan kasıt, sadece tapu devri değildir. Borçlunun malvarlığını azaltan veya artmasını engelleyen her türlü hukuki işlem tasarruf sayılır.
Yargıtay içtihatları ve doktrinde kabul edilen başlıca tasarruf türleri:
- Mülkiyet devirleri: Taşınmaz satışı, bağışı, trampa
- Şirket işlemleri: Hisse devri, sermaye azaltımı
- Hakların devri: Alacağın temliki, kira hakkının devri
- Borç ödemeleri: Vadesi gelmemiş borç ödemeleri
- Teminatlar: Sonradan verilen ipotek ve rehinler
- Feragat işlemleri: Miras reddi, dava hakkından feragat
- İnançlı işlemler: Nam-ı müstear, vekalet arkasına gizlenen devirler
7.2. İvazsız Tasarruflar (Bağışlamalar ve Karşılıksız Devirler)
İİK’nın 278. maddesi, borçlunun son 2 yıl içinde yaptığı bağışlama ve karşılıksız devirleri düzenler. Bu işlemler “batıl” yani baştan itibaren geçersizdir. Hangi bağışlamalar iptal edilebilir?
- Alışılmışın dışında yapılan ve değeri yüksek hediyeler (Arabasını kardeşine hediye etme, Banka hesabındaki parayı eşine bağışlama, Değerli takılarını yeğenine verme),
- Yakın akraba veya hısımlar arasında yapılan devralmalar (örneğin, borçlunun eşine, çocuklarına veya yakınlarına yaptığı devirler),
- Borçlunun çok düşük bir bedelle yaptığı satışlar (misli fark bulunması),
- Borçlunun kendisi veya üçüncü kişi lehine ömür boyu gelir, intifa hakkı veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi tesis ettiği işlemler de bağışlama sayılır ve iptal edilebilir.
Mal eşe, çocuğa satış yapılsa bile iptal edilir mi? Evet! İİK 278/3-1’e göre şu kişilerle yapılan tüm ivazlı (paralı) işlemler dahi bağışlama sayılır, yani bu kişilere gerçek bedelle satış yapılsa bile iptal edilebilir:
- Eş (Anayasa Mahkemesi kararıyla 2022’de iptal edildi, 2025’te yürürlüğe girecek)
- Anne, baba, çocuklar, torunlar
- Evlatlık ve evlat edinen (2025’te yürürlüğe girecek iptal)
Peki mütat (alışılmış) hediye ne demektir? Doğum günü hediyeleri (makul değerde), Bayram harçlıkları, Düğün takıları (örfe uygun), Yılbaşı hediyeleri vs.
Mehmet Bey’in 500.000 TL borcu var. Hacizden 6 ay önce 1 milyon TL değerindeki villasını kızına bağışlıyor. Bu işlem son 2 yıl içinde ve karşılıksız → İptal edilebilir! ✓
- Gerçek değer ÷ Satış bedeli = 2 veya fazlası → Misli fark var
- Örnek: 1.000.000 TL’lik ev 400.000 TL’ye satılmış → 2,5 kat fark = İptal edilebilir
Dikkat! Yargıtay 17. HD kararları net: “Misli aşan fark bulunduğunda üçüncü kişinin iyiniyet iddiası dinlenmez.”
Örnek senaryolar:
- Yaşlı borçlu evini “ölünceye kadar bakma” karşılığı veriyor.
- Borçlu malını satıp karşılığında ömür boyu gelir bağlatıyor.
- İntifa hakkı tesis ederek mülkiyeti devrediyor.
Bunların hepsi bağışlama gibi sayılır ve iptal edilebilir.
Özellikle aile hukukunda görülen boşanma davalarında yüksek oranda mal kaçırmaya yönelik muvazaalı uyuşmazlıklar tespit etmekteyiz. Eşler arasında yapılan karşılıksız bağışlar ve diğer tasarrufların ortaya çıkarılması için profesyonel bir destek alarak Adana Boşanma Avukatı ve diğer aile hukuku hizmetlerimizi incelemenizi tavsiye ederiz.
7.3. Aciz Halinde Yapılan Tasarruflar
İİK m.279 kapsamında, borçlunun aciz halinde olduğu dönemde (yani borcunu ödeyemez durumda olduğu dönemde) ve haciz veya iflastan önceki bir yıl içinde yaptığı belirli işlemler iptale tabidir:
- Önceden Taahhüt Edilmemiş Teminatlar: Borçlu tarafından mevcut borcu teminat altına almak amacıyla yapılan rehinler.
- Para Dışı Ödemeler: Para veya mutat ödeme vasıtaları dışındaki yollarla yapılan ödemeler (Anormal iptal edilebilir ödemeler: Borç karşılığı araba verme, Borç karşılığı ev devri, Borç karşılığı alacak temliki)
- Vadesi Gelmemiş Borç Ödemeleri: Borçlu zor durumdayken, bazı alacaklılara “torpil” geçerek erken ödeme yapması diğer alacaklıları mağdur eder.
- Kişisel Hakların Tapuya Şerhi: Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi amacıyla tapuya verilen şerhler (Örnek: Borçlu, kiracısının kira sözleşmesini tapuya şerh ettiriyor. Bu işlem de iptal edilebilir. Ancak üçüncü kişinin iyiniyet savunması hakkı vardır),
7.3. Alacaklıya Zarar Verme Kastıyla Yapılan Tasarruflar
Borçlu bilerek ve isteyerek mal kaçırırsa ne olur? İİK m.280 uyarınca, borçlunun malvarlığı borçlarını karşılamadığı halde, alacaklılarına zarar verme kastı ile yaptığı tüm işlemler iptale tabidir. Bu en geniş kapsamlı iptal sebebidir. Üç şart aranır:
Bu en geniş kapsamlı iptal sebebidir. Üç şart aranır:
- Borçlu borca batık olmalı
- Alacaklılara zarar verme kastı olmalı
- Karşı taraf durumu bilmeli
A) Klasik Mal Kaçırma Örnekleri
Tipik senaryolar: İcra takibi gelince tüm malları satma, Haciz öncesi malları yakınlarına devir, Şirket malvarlığını boşaltma, Alacaklarını başkalarına temlik.
Yargıtay’ın kabul ettiği somut örnekler: Boşanma davası açılınca malları satma, Tazminat davası görülürken mülkleri devir, Vergi borcu çıkınca şirket varlıklarını eritme.
B) Kötüniyet Karinesi Olan Durumlar
Kimlerle yapılan işlemlerde kötüniyet varsayılır?
İİK 280/2’deki liste: Eş, Çocuklar, anne-baba, 3. dereceye kadar akrabalar, Kayınvalide, kayınpeder, damat, gelin.
Yargıtay içtihatlarıyla eklenenler: Eski eş, Nişanlı, Yakın arkadaş, İş ortağı, Aynı sektörde faaliyet gösterenler.
C) Ticari İşletme Devirleri
İşletme devri ne zaman iptal edilir? İİK 280/3 özel düzenleme: İşletmenin tamamı veya önemli kısmı devredilirse, Alacaklılara zarar kastı varsayılır, Ancak 3 ay önce ilan edilmişse karine çürütülebilir.
“Önemli kısım” ne demektir? Üretim makineleri, Müşteri portföyü, Marka hakları, Stokların büyük kısmı.
7.5. Özel Durumlar ve İlginç Örnekler
Yargıtay’ın iptal edilebilir saydığı ilginç işlemler örnek vererek konuyu derinlemesine ele almış olalım:
- Miras Reddi: Borçlu kendisine kalan mirası reddediyor → Malvarlığı artışını engelliyor → İptal edilebilir
- Nam-ı Müstear (Başkası Adına Alma): Borçlu parasıyla başkası adına mal alınması → Gizli bağışlama → İptal edilebilir.
- Dava Haklarından Feragat: Tazminat davasından feragat, Alacak davasından vazgeçme, Kanun yollarına başvurmama.
- Boşanma Protokolündeki Devirler: Anlaşmalı boşanmada tüm malları eşe bırakma → Şüpheli işlem → İptal edilebilir.
- Muvazaalı Borç İkrarı: Borçlu olmadığı halde borç ikrar edip icra takibi yaptırma → Malları kurtarma oyunu → İptal edilebilir.
7.6. Hangi İşlemler İptal Edilemez?
Sonuç olarak İptal edilemeyen başlıca işlemleri şu şekilde sıralayabiliriz:
- Cebri icra yoluyla satışlar (ihaleler)
- Ölüme bağlı tasarruflar (vasiyet)
- Kanuni yükümlülük ödemeleri (nafaka, vergi)
- İyiniyetli 3. kişilerle normal ticari işlemler
- Makul değerde mütat hediyeler
8. Tasarrufun İptali Davası Yargılama Süreci
Süreç nasıl işleyecek? Hangi aşamalardan geçeceksiniz? Ne tür deliller sunmanız gerekecek? İşte tasarrufun iptali davasının yargılama sürecini, tüm detaylarıyla ve sade bir dille açıklıyoruz.
8.1. Dava Dilekçesinde Bulunması Gerekenler
Tasarrufun iptali davası dilekçesi nasıl hazırlanmalı? Dava dilekçeniz, davanızın yol haritasıdır. Eksik veya hatalı dilekçe, davanızın henüz başında reddedilmesine yol açabilir. Dilekçede mutlaka bulunması gerekenler:
- Tarafların Kimlikleri: Hem borçlu hem 3. kişi mutlaka davalı gösterilmeli!
- Dava Konusu ve Değeri: İcra dosya numarası: 2023/12345, Takip tutarı: 500.000 TL, Tasarruf konusu: İstanbul, Kadıköy, 123 ada 45 parsel, Dava değeri: 500.000 TL (veya taşınmazın değeri hangisi düşükse)
- Hukuki Dayanak: “İİK 277-284. maddeleri uyarınca tasarrufun iptali” Hangi iptal sebebine dayanıyorsunuz? İİK 278: Bağışlamalar, İİK 279: Vadesi gelmemiş borç ödeme, İİK 280: Mal kaçırma kastıyla hareket eden borçlu.
- Maddi Vakıalar (Olayın Anlatımı): Örnek: “Davacı, davalı borçlu Mehmet YILMAZ’dan 01.01.2021 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklanan 500.000 TL alacaklıdır. İcra takibi başlatılmış (2023/12345), borçlu itiraz etmemiş ve takip kesinleşmiştir. Yapılan hacizde borçlunun başka malı olmadığı anlaşılmış ve aciz tutanağı düzenlenmiştir. Borçlu, icra takibinden kaçınmak amacıyla 15.03.2023 tarihinde 2.000.000 TL değerindeki taşınmazını eşi Ayşe YILMAZ’a 400.000 TL bedelle satmıştır. Gerçek değerin 1/5’ine yapılan bu satış, açıkça mal kaçırma amaçlıdır.”
- Deliller Listesi: İcra dosyası fotokopisi, Aciz vesikası/tutanağı, Tapu kaydı sureti, Nüfus kayıt örneği (akrabalık için), Bilirkişi incelemesi talebi, Tanık listesi (varsa). 💡 Pratik ipucu: Delilleri dilekçede sayın ama eklemeyin. “Deliller sunma aşamasında ibraz edilecektir” deyin.
- Sonuç ve Talep: “Açıklanan nedenlerle;
1- Davalılar arasında 15.03.2023 tarihinde yapılan tasarrufun İİK 278. maddesi uyarınca İPTALİNE,
2- Davacıya, … İcra Müdürlüğü’nün 2023/12345 sayılı dosyasından takip edilen 500.000 TL asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere tasarruf konusu taşınmaz üzerinde cebri icra yetkisi tanınmasına,
3- Yargılama giderlerinin davalılardan tahsiline,
4- Karar verilmesini saygılarımla talep ederim.”
8.2. İhtiyati Haciz Talebi
Tasarrufun iptali davasında, dava konusu malın bir başkasına tekrar devredilmesini engellemek için ihtiyati haciz talep edilebilir. Üstelik normal ihtiyati hacizden çok daha avantajlı şartlar taşımaktadır.
Kriter | Normal İhtiyati Haciz | İptal Davasında İhtiyati Haciz |
---|---|---|
Teminat | Alacağın tamamı kadar | Hakimin takdiri (%15-20) |
Şartlar | Rehinli değil + Muaccel | Daha esnek |
Kabul oranı | Düşük | Yüksek |
Yasal dayanak | HMK 389 vd. | İİK 281/2 |
İhtiyati Haciz Talebinin Yazılması
Dilekçede ayrı başlık açın:
“İHTİYATİ HACİZ TALEBİ
Dava konusu taşınmazın davalılar tarafından üçüncü kişilere devri tehlikesi bulunmaktadır. Davalı borçlu daha önce de mal kaçırma girişiminde bulunmuş, alacaklılarından mal kaçırmak için sistematik hareket etmektedir.
İİK 281/2 uyarınca, uygun göreceğiniz teminat karşılığında dava konusu taşınmaz üzerine ihtiyati haciz konulmasını talep ederiz.”
- Genellikle %15 teminat karşılığı kabul eder.
- Teminat: Nakit veya banka teminat mektubu.
- Karar hemen uygulanır.
⚠️ Önemli: Mal elden çıkmışsa teminatsız ihtiyati haciz VERİLEMEZ!
8.3. Deliller ve İspat Yükü
Tasarrufun iptali davalarında ispat yükü esasen davacı alacaklıdadır. Her türlü delil kabul edilir, Tanık dinlenebilir, Senetle ispat zorunluluğu yoktur, Hakim delilleri serbestçe değerlendirir:
- Davacı, borç ilişkisinin gerçekliğini, icra takibinin kesinleştiğini, aciz vesikasının varlığını, iptali istenen işlemin niteliğini ve borcun doğumundan sonra yapıldığını ispatlamalıdır.
- Ayrıca iptal gerekçesine göre, örneğin zarar verme kastı ile yapılan tasarruflarda, bu kastı ve üçüncü kişinin kötüniyetini gösteren emareleri sunmalıdır.
- Dava dosyasında yer alan icra takip dosyası, banka kayıtları, tapu belgeleri, ticari defterler, tanık beyanları ve yazılı belgeler başlıca delillerdir.
- Yakın akraba ve belirli ilişkilerde kötüniyet karinesi mevcut olduğu için, bu kişiler iyiniyetli olduklarını ispat etmekle yükümlüdür.
İspat Yükü Dağılımı:
İspat Konusu | Kim İspatlar? |
---|---|
Bağışlama yapıldığı | Davacı |
Misli fark olduğu | Davacı |
Akrabalık ilişkisi | Davacı |
Mütat hediye olduğu | Davalı |
İspat Konusu | Kim İspatlar? |
---|---|
Borçlunun aciz halinde olduğu | Davacı |
Belirtilen işlemlerin yapıldığı | Davacı |
Borçlunun durumunu bilmediği | Davalı 3. kişi |
İspat Konusu | Kim İspatlar? |
---|---|
Borçlunun borca batık olduğu | Davacı |
Zarar verme kastı | Davacı |
3. kişinin kötüniyeti | Davacı (akraba değilse) |
İyiniyet | Davalı akraba |
Kesin Deliller: Tapu kayıtları, Resmi senetler, Mahkeme kararları, Banka kayıtları, Vergi dairesi belgeleri
Takdiri Deliller: Tanık beyanları, Bilirkişi raporları, Özel belgeler, Fotoğraflar, E-mail yazışmaları, WhatsApp mesajları
Borçlu malını kardeşine satmış. Davacı şunları sunuyor:
- Tapu devir kaydı ✓
- Nüfus kaydı (kardeş olduklarını gösterir) ✓
- Banka kaydı (bedel ödenmemiş) ✓
- Komşu tanıkları (hala aynı evde oturuyorlar) ✓ → Güçlü delil seti!
8.4. Bilirkişi İncelemesi ve Değer Tespiti
Tasarrufun iptali davalarında bilirkişi incelemesi neredeyse kaçınılmazdır. Özellikle değer tespiti için mutlaka gereklidir.
- Bilirkişi, devrin gerçek bir borç karşılığı olup olmadığını, devirdeki bedel ve piyasa rayici arasındaki farkı, işlemin muvazaalı olup olmadığını ve gerekirse devredilen malın değerini tespit eder.
- Ticari defterler ve şirket kayıtları, mali müşavir veya bilirkişi tarafından incelenerek ayrıntılı rapor düzenlenir.
- Özellikle ivazsız tasarruflarda, malın bedeli ve işlemin karşılıksız olup olmadığı bilirkişi raporlarıyla aydınlatılır.
- Bilirkişi raporları mahkeme için bağlayıcı olmamakla birlikte, çoğu zaman kararın dayanak noktasını oluşturur.
1. Değer Tespiti İçin: Taşınmazın gerçek değeri nedir? Satış bedeli ile gerçek değer arasında misli fark var mı? İşlem tarihindeki rayiç değer neydi?
2. Mali Durum Tespiti İçin: Borçlu aciz halinde miydi? Borca batıklık var mıydı? Ticari defterlerin incelenmesi
3. Özel Durumlar İçin: Şirket hisselerinin değeri, Ticari işletmenin değeri, Makine ve ekipman değerleri
8.5. Duruşma Süreci
- Tasarrufun iptali davası kaç duruşmada biter? Basit davalar: 3-4 duruşma, Karmaşık davalar: 6-8 duruşma, Ortalama süre: 8-12 ay.
- Tipik Duruşma Akışı: 1. Duruşma: Ön inceleme, 2. Duruşma: Delillerin toplanması, 3. Duruşma: Bilirkişi raporu, 4. Duruşma: Tanık dinleme ve karar.
9. Sonuçları ve Hükmün Etkisi
Tasarrufun iptali davamı kazandım, şimdi ne olacak? Mallar bana mı geçecek? Halk arasında en çok yanlış anlaşılan konulardan birisidir. Peki gerçekte ne olur? Davanın kabulü halinde hangi haklara sahip olursunuz?
9.1. Davanın Kabulü Halinde Sonuçlar
Dava kabul edildiğinde, iptali istenen tasarruf geçersiz kabul edilir; ancak malın mülkiyeti borçluya geri dönmez. Bunun yerine, alacaklı, iptal edilen tasarrufa konu mal veya hakkı, borçluya aitmiş gibi cebri icra yoluyla haczettirip sattırabilir.
“İİK 283/1’in açık hükmü: Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir.”
- Mal hala 3. kişinin mülkiyetinde kalır.
- Tapu kaydı DEĞİŞMEZ.
- Ama siz o malı haczettirebilirsiniz.
- Hacizden sonra sattırabilirsiniz.
- Satış bedelinden alacağınızı alırsınız.
Ali Bey’in 500.000 TL alacağı var. Borçlu Mehmet evini kardeşi Ayşe’ye devretti. Tasarrufun iptali davası kazanıldı. Sonuç:
- Ev hala Ayşe’nin adına kayıtlı ✓
- Ama Ali Bey evi haczettirebilir ✓
- İcra müdürlüğü evi satar ✓
- Satış bedelinden 500.000 TL Ali’ye ödenir ✓
- Artan para (varsa) Ayşe’ye verilir ✓
“Yargıtay 17. HD’nin yerleşik içtihadı: Tasarrufun iptali davası ile hedeflenen, borçlunun kaçırmak için mal varlığından çıkardığı şeyler üzerinde -sanki bunlar borçluya aitmiş gibi- cebri icraya devamla alacağını almaktır.”
9.2. Cebri İcra Yetkisinin Tanınması
Tasarrufun iptali davasının temel işlevi, alacaklıya cebri icra yetkisi tanımaktır. Mahkeme kararında size “cebri icra yetkisi” tanınır. Bu yetkiyi kullanmak için:
- Aynı İcra Takibine Devam Edin: Yeni takip açmayın. Eski dosya numarasıyla devam edin.
- Haciz talep edin: “Mahkeme kararı uyarınca … taşınmazın haczi”
- Satış isteyin: Hacizden sonra satış talep edin. Normal icra satışı prosedürü uygulanır.
“… İcra Müdürlüğü’nün 2023/12345 sayılı dosyasında takip edilen 500.000 TL asıl alacak ve ferilerinin tahsili için, davalı Ayşe Yılmaz adına kayıtlı 123 ada 45 parsel sayılı taşınmazın HACZİNE ve SATIŞINA karar verilmesini talep ederim.”
Hayır, tasarrufun iptali kararı kesinleşmeden (istinaf/temyiz süreci tamamlanmadan) icra işlemleri yapılamaz ve haciz talebinde bulunulamaz. Ancak dava sırasında malların elden çıkarılmasını önlemek için İİK 281/2 uyarınca ihtiyati haciz kararı alınabilir ve bu karar hemen uygulanır.
Yargıtay 12. HD (2018/2019 E., 2018/6327 K.): Tasarrufun iptali davası üzerine alınan ilâmın genel haciz yolu ile takip yapılan icra dosyasına ibraz edilerek anılan takip dosyası üzerinden takibe devam edilmesi gerekirken, bu konuda ayrı bir takip yapılması doğru değildir.
9.3. Bedele Dönüşen Tasarruflar ve Tazminat
Mal elden çıkmışsa ne olur? Dava konusu mal, yargılama sırasında veya öncesinde bir başka kişiye devredilmiş, yok olmuş ya da bedeli alınmışsa, dava bedele dönüşür:
İİK 283/2: “İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taallük ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahküm edilir.”
- Mahkeme, borçlu veya üçüncü kişiyi, tasarruf tarihinde malın rayiç değeri kadar tazminata mahkum edebilir; ancak bu tazminat, alacaklı alacağının miktarını geçemez.
- Yargıtay, malın tamamen el değiştirdiği, yok olduğu veya aynen iade imkânı bulunmadığı hallerde, bedele hükmedilmesi gerektiğini kabul etmektedir.
- Mehmet borçlu, evini kardeşi Ali’ye devretti
- Ali evi Ayşe’ye 1.500.000 TL’ye sattı
- Alacaklının alacağı: 800.000 TL
- Ali’nin ödeyeceği tazminat: 800.000 TL
9.4. Üçüncü Kişinin Rücu Hakkı
İptal kararı ile mal veya hakkını kaybeden üçüncü kişi, eğer borçluya bir bedel ödemişse, bu bedeli borçludan geri isteme (rücu) hakkına sahiptir:
- Aynı Davada Rücu Talebi: “İİK 283/3, İptal davası üzerine üçüncü şahıs da, mamelekinde hasıl olacak eksikliğin borçludan tahsilini aynı davada isteyebilir.” Cevap dilekçesinde talep edilir. Veya ara kararla karşı dava açılır. Mahkeme her iki talebi birlikte karara bağlar.
- Sonradan Rücu Davası: “İİK 283/4, İptal davasını kaybeden üçüncü şahıs, karşılık olarak şeyi veya bedelini borçludan veya iflas masasından geri isteyebilir.” Ödediği bedeli, Yaptığı masrafları, Uğradığı zararları, Faiz (ödeme tarihinden itibaren) isteme hakkı vardır.
- Bağışlama halinde: “İİK 283/6, Kendisine bağış yapılan iyi niyetli ise yalnız dava zamanında elinde bulunan miktarı geri vermeye mecburdur.”
- İflas halinde: Rücu hakkı iflas masasına karşı kullanılır. İflas alacağı olarak kaydedilir. Sıra cetveline göre ödeme alır.
- Bu hak, iptal kararı ile doğar ve üçüncü kişi, ödemiş olduğu bedelin geri verilmesini mahkemeden talep edebilir.
- Yargıtay uygulamasında da, üçüncü kişinin iyi niyetli olarak edindiği hakları için rücu mekanizması korunmuştur.
- Eğer üçüncü kişi kötüniyetli ise, rücu hakkını kullanması sınırlanabilir veya tamamen ortadan kalkabilir.
10. Tasarrufun İptali Davasında Yargıtay Kararları ve Uygulama
Bu davalara ilişkin temyiz incelemeleri, kapatılmadan önce 17. Hukuk Dairesi tarafından yapılmakta olup, günümüzde ise 4. Hukuk Dairesi tarafından gerçekleştirilmektedir.
10.1. Dava Şartları Hakkında
“Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerekir.” (2018/850 E., 2020/4791 K.)
10.2. Misli Aşan Fark Hakkında
“Dava konusu taşınmazların tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunduğu açıktır. İİK’nun 278/3-2 maddesinde edimler arasındaki aşırı fark bağışlama hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptale tabi olduğu öngörülmüştür.” (2018/1259 E., 2020/2204 K.)
10.3. İcra Emri Tebliği Hakkında
“Tasarrufun iptali davasının İİK’nun 283/2. maddesi gereğince bedele dönüşmesi halinde, aynı takip dosyası üzerinden infazının istenmesi gerekmekte olup, aynı takip dosyası üzerinden 3. kişiye icra emri tebliğ edilmelidir.” (Y12. HD 2018/2019 E., 2018/6327 K.)
10.4. Muvazaa vs Tasarrufun İptali
“Tasarrufun iptali davası ile muvazaa davası amaçları bakımından birbirlerine yaklaşırlarsa da gerçekte nitelikleri, koşulları, doğurduğu sonuçlar bakımından birbirinden farklıdırlar.” (HGK 2013/1016 E., 2014/436 K.)
10.5. Tasarrufun İptali Davasının Bedele Dönüşmesi Halinde İcra Takibinin Aynı Dosya Üzerinden Yürütülmesi Gerektiği
Yargıtay, İİK’nın 283/2. maddesi gereğince, tasarrufun iptali davasının bedele dönüşmesi durumunda üçüncü şahsın nakden tazmine mahkûm edilmesine karar verilmesi halinde, infazın aynı takip dosyası üzerinden yürütülmesi ve üçüncü kişiye icra emri yine aynı takip dosyası üzerinden tebliğ edilmesi gerektiğini açıkça belirtmiştir; karar metninde “tasarrufun iptali davasının, İİK’nun 283/2. maddesi gereğince bedele dönüşmesi halinde, aynı takip dosyası üzerinden infazının istenmesi gerekmekte olup, aynı takip dosyası üzerinden 3. kişiye icra emri tebliğ edilmelidir” ifadesiyle bu husus vurgulanmıştır. (🧾 Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2018/2019 E., 2018/6327 K.)
10.6. Tasarrufun İptali ve Tapu İptali Davalarının Farklı Usullere Tabi Olması Nedeniyle Dosyaların Tefrik Edilmesi ve Bekletici Mesele Yapılması Gerektiği
Yargıtay, tasarrufun iptali davasının basit yargılama usulüne, tapu iptali ve tescil davasının ise yazılı yargılama usulüne tabi olması nedeniyle, her iki davanın birleştirilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu; mahkemenin, dosyaları tefrik ederek öncelikle tapu iptal ve tescil davasının sonucunu bekletici mesele yapması, ardından elde edilen sonuca göre tasarrufun iptali davasını değerlendirmesi gerektiğini, “…tapuda iptal ve tescil davası ile tasarrufun iptali dava dosyasını tefrik ederek öncelikle tapu iptal ve tescil davasının sonucunu beklemesi, tapu iptal ve tescil davasının sonucuna göre de tasarrufun iptali davasının değerlendirilmesi gerekirken yargılama usulleri farklı olan tapu iptal ve tescil davası ile tasarrufun iptali davasının beraberce görülerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır…” ifadeleriyle vurgulamıştır. (🧾 Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 2020/1861 E., 2021/2836 K.)
10.7. Tasarrufun İptali Davasında Beş Yıllık Hak Düşürücü Sürenin Son Günü Açılan Dava Süresinde Kabul Edilir
Yargıtay, tasarrufun iptali davalarında dava şartlarını detaylıca belirterek, “davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması ve davanın İİK’nun 284. maddesi gereğince 5 yıl içinde açılması gerekir” şeklinde sıraladıktan sonra, hak düşürücü sürenin hesaplanmasında HMK 92. maddesini esas almıştır. Kararda “HMK’nun 92 maddesine göre ise ‘Süreler gün olarak belirlenmiş ise tebliğ veya tefhim edildiği gün hesaba katılmaz ve süre son günün tatil saatinde biter. Süre; hafta, ay veya yıl olarak belirlenmiş ise başladığı güne son hafta, ay veya yıl içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biter'” denilerek, somut olayda “iptali istenilen tasarruf 26.04.2011 tarihinde gerçekleşmiş dava ise 26.4.2016 tarihinde açılmıştır. Bu halde davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir” sonucuna varılmış, ayrıca İİK 280/1 son cümlesindeki “işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yolu ile takipte bulunulmuş olması” şartının da 31.10.2011 tarihli takiple sağlandığı belirtilerek, mahkemenin davanın esasına girmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. (🧾 Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 2018/850 E., 2020/4791 K.)
10.8. Silsilede İyiniyetli Dördüncü Kişi Halinde Alacağın Bedele Dönüşmesi Gerektiği
Yüksek Mahkeme, silsile halinde mal devri yapılan durumlarda kötüniyetli üçüncü kişiden malı devralan dördüncü kişi iyiniyetli ise davanın tümden reddedilmeyip, borçlu ve üçüncü kişinin malı elden çıkardıkları tarihteki gerçek değerle ve alacak miktarıyla sınırlı olarak tazminata mahkûm edilmesi gerektiğini; somut olayda ise bu ilkelere uygun karar verilmeden farklı yönde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir (🧾 Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 2018/5589 E., 2020/2453 K.).
10.9. Tasarrufun İptali Davasında Kötüniyeti İspatlanmayan Dördüncü Kişiye Karşı İptal Yerine Üçüncü Kişiden Bedel Tazminatı Tahsili Gerekir
Hukuk Dairesi, borçlunun yeğenine sattığı taşınmazı yeğenin de başka birine satması durumunda, son alıcının kötüniyetinin somut delillerle ispatlanamaması halinde tasarrufun iptali yerine bedel tazminatına hükmedilmesi gerektiğine karar vermiştir. Kararda “İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir” denilerek, somut olayda “Dava konusu taşınmaz 06.02.2013 tarihinde davalı borçlu … tarafından davalı yiğeni …’ya satılmış o da 12.02.2013 tarihinde davalı …’ye satmıştır” şeklindeki satış silsilesi belirtilmiş, “davalı …’nin borçluyu tanıdığı, alacaklılarını ızrar kastını bildiği dolayısı ile kötüniyetli olduğu, somut delillerle ispatlanmamıştır” tespiti yapılarak “Bu halde davalı …’nın taşınmazı elinden çıkardığı 12.02.2013 tarihindeki taşınmazın değeri üzerinden tazminatın davalı …’dan tahsiline karar verilmesi gerekirken” dördüncü kişi hakkında iptal kararı verilmesinin hatalı olduğu hükme bağlanmıştır. (🧾 Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 2019/1777 E., 2020/5840 K.)
10.10. Satış Bedeli ile Gerçek Değer Arasındaki Fahiş Farkın Bağışlama Niteliğinde Olduğu ve Tasarrufun İptalini Gerektirdiği
17. Hukuk Dairesi, borçlu tarafından satılan taşınmazın tapuda belirtilen satış bedeli (20.000 TL) ile bilirkişi tarafından tespit edilen gerçek piyasa değeri (152.677 TL) arasında açıkça fahiş fark bulunduğunu ve davalı üçüncü kişinin gerçek değeri ödediğini ispat edemediğini belirterek; bu durumun İİK’nun 278/3-2. maddesi gereğince bağışlama hükmünde olduğunu, “edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde de 3. kişinin iyi niyet iddiasının dinlenmesine imkan yoktur” ifadesiyle vurgulamış ve bu işlemin tasarrufun iptaline tabi olduğuna hükmetmiştir. (🧾 Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 2018/1259 E., 2020/2204 K.)
10.11. Kredi Sözleşmesiyle Doğan Borcun Tarihi Bu Sözleşmenin İmzalandığı Tarihtir
Tasarrufun iptali davalarında borcun mutlaka iptali istenen tasarruftan önce doğmuş olması gerektiği ve bunun mahkemece re’sen araştırılması gereken bir dava önkoşulu olduğu Yargıtayca hükme bağlamıştır. Kararda “Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava önkoşulu olup mahkemece res’en araştırılmalıdır. Dava koşulu gerçekleşmediği takdirde işin esası hakkında hüküm kurulamaz” denilerek temel ilke ortaya konulmuş, somut olayda ise “davalı borçlu Rüstem için davaya konu borç, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/10/2010 tarihli ve 2010/17-398 Esas ve 2010/497 Karar numaralı ilamında da benzer şekilde kabul edildiği üzere dava dışı banka ile imzalanan kredi sözleşmesi ile doğmuş olup bu tarihten sonraki borçlu tasarrufları için iptal davası açılması mümkündür” şeklinde değerlendirme yapılarak, kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte borcun doğduğu ve bu tarihten sonraki tasarrufların iptale konu edilebileceği açıklanmıştır. (🧾 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, K.2015/1759)
10.12. Haciz Tutanağı İİK 105. Madde Kapsamında Aciz Belgesi Sayılarak Tasarrufun İptali Davasının Ön Koşulları Sağlanır
Kararda “Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir” denilerek ön koşullar sıralanmış, “Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır” şeklinde iptal sebepleri belirtilmiştir. Somut olayda “Borçlu adresinde yapılan hacze ilişkin 14.10.2014 tarihli haciz tutanağı İİK’nun 105.madde kapsamında aciz belgesi niteliğinde olduğu, borçlu taşınmazlarının borcu karşılamaya yeterli olmadığı, borcun 2010 yılında başlayan kredi ilişkisinden doğduğu, iptali istenilen tasarrufların bu tarihten sonra 10.09.2014 ve 01.08.2014 tarihinde yapıldığı ve davanın 5 yıllık sürede açıldığı” tespitleriyle tüm dava şartlarının gerçekleştiği ortaya konulmuştur. (🧾 Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, K.2021/2097)
10.13. Kefil İçin Borcun Doğum Tarihi Asıl Borç Sözleşmesinin İmza Tarihidir ve Kefil Ödeme Yapınca Alacaklının Tasarrufun İptali Hakkına Halef Olur
Kefilin borcu ödemesi halinde alacaklının tüm haklarına halef olacağı ve kefil açısından borcun doğum tarihinin asıl borç sözleşmesinin imzalandığı tarih olduğu Yüksek Mahkeme tarafından hükme bağlanmıştır. Kararda “Kefil yönünden asilin borçlandığı tarih borcun doğduğu tarihtir” ve “6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ‘Kefilin rücu hakkı’ başlıklı 596. maddesinde de kefilin alacaklıya ifada bulunduğu ölçüde onun haklarına halef olacağı düzenlenmiştir” denilerek hukuki dayanak belirtilmiş, somut olayda “dava dışı alacaklı-Denizbank ile borçlu – davalı R.. K.. arasında imzalanan 10000 TL kredi verilmesine ilişkin sözleşmenin 15.06.2009 tarihinde imzalandığı, davacı İ.. Ş..’in sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığı” belirtilerek, “Davacı-kefil borcu 31.3.2011 tarihinde ödeyerek davalı Rüstem’in diğer davalı Eyüp’e 12.01.2010 tarihinde satış suretiyle devrettiği taşınmazdaki hisse yönünden eldeki davayı açmıştır” denilmiş ve “davacı-kefil ödeme yaptığı 31.03.2011 tarihinde alacaklı/bankanın haklarında ona halef olmuştur. Tasarrufun iptali istemi de alacaklının haklarındandır” sonucuna varılarak “kefil yönünden borcun doğum tarihinin asıl borcun doğduğu; diğer bir ifade ile kefil olduğu kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihin borcun doğum tarihi olarak kabul edilmesi gerekir” şeklinde karar verilmiştir. (🧾 Yargıtay HGK 2015/1759 K.)
10.14. Cebri İcra İhalelerine Karşı Tasarrufun İptali Davası Açılamaz Ancak Muvazaalı Alacak İle Yapılan İhalelere Karşı Açılabilir
Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi, icra ihaleleri hakkında tasarrufun iptali davası açılıp açılamayacağı konusunda temel kural ve istisnasını ortaya koymuştur. Kararda “Kural olarak ‘cebri icra yoluyla yapılmış olan satışlar (ihaleler) hakkında’ iptâl davası açılamaz” denilerek genel ilke belirtilmiş, ancak hemen ardından “ancak alacaklısından mal kaçırmak amacına yönelik bir (muvazaalı) alacak- borç ilişkisi yaratılarak, takip yapılmak suretiyle gerçekleştirilen ihaleler hakkında iptâl davası açılabilir” şeklinde önemli bir istisna getirilmiştir. Bu karar, borçluların gerçek alacaklılarından mal kaçırmak için sahte alacak ilişkileri yaratarak kendi mallarını icra yoluyla başkalarına geçirmelerini engellemek amacıyla, muvazaalı icra takipleri sonucu yapılan ihalelerin tasarrufun iptali davasına konu edilebileceğini kabul etmektedir. (🧾 Yargıtay 17.HD. 27.5.2010 T. 2141/4792)
10.15. Tasarrufun İptali Davasında Borcun Tasarruftan Önce Doğması Zorunlu Dava Ön Koşuludur ve Bono Tanzim Tarihi Satıştan Sonra İse Dava Reddedilir
Temyiz incelemesini yapan ilgili Yüksek Mahkeme dairesi, tasarrufun iptali davasının temel ön koşullarından birinin borcun mutlaka iptali istenen tasarruftan önce doğmuş olması gerektiğini ve bunun mahkemece re’sen araştırılması gereken bir husus olduğunu vurgulamıştır. Kararda “Takip dayanağı bonoların tanzim tarihi iptali istenen satıştan sonra olduğundan borcun iptali istenen tasarruftan önce doğmasının dava ön koşulu olup, mahkemece re’sen araştırılmalıdır” denilerek, somut olayda bonoların düzenlenme tarihinin satış işleminden sonra olması nedeniyle dava şartının gerçekleşmediği belirtilmiş ve “Dava koşulu gerçekleşmediği takdirde işin esası hakkında hüküm kurulamaz” ilkesi ortaya konulmuştur. Bu karar, alacaklıların sonradan düzenledikleri belgelerle önceki tasarrufları iptal ettiremeyeceklerini açıkça göstermektedir. (🧾 Yargıtay 17. HD. 01.04.2013 T. Esas/Karar 8979/4519; 09.04.2013 T. Esas/Karar 8333/5123)
10.16. Muvazaa İddiasıyla Açılan Dava Tasarrufun İptali Davası Değildir ve 5 Yıllık Hak Düşürücü Süreye Tabi Değildir
Yargıtay içtihadı, muvazaa iddiasıyla açılan davaların tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilemeyeceğine ve bu nedenle İİK’daki 5 yıllık hak düşürücü süreye tabi olmadığına hükmetmiştir. Kararda “Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı ve davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1.maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği” belirtilerek, mahkemenin “dava İİK’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilerek ‘5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı’ gerekçesiyle ‘davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine’ karar verilmişse de, mahkemenin bu nitelendirmesine katılma olanağı bulunmadığından” denilerek, “taraf delilleri toplanarak delillerin TBK’nın 19 maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” sonucuna varılmıştır. (🧾Yargıtay 17. HD. 18.10.2016. T. 17449/9073)
10.17. Beş Yıllık Hak Düşürücü Süreyi Geçen Tasarrufun İptali Davasında Red Kararı Verilir, Vergi Borcunun Doğum Tarihi Gerçek Borç İlişkisi Tarihidir
Hukuk Dairesi, tasarrufun iptali davasının beş yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılması halinde 6183 sayılı Kanun’un 26. maddesi gereğince davanın süre yönünden reddedilmesi gerektiğini; ayrıca takip konusu borçtan önce yapılan tasarruflar için dava koşulunun yokluğu nedeniyle davanın esastan değil, ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini vurgulamış, vergi borcunun doğum tarihi olarak borcun vadesinin değil, gerçek borç ilişkisinin kurulduğu tarihin esas alınması gerektiğini, dava konusu tasarrufun 6183 sayılı Kanun’a göre iptale tabi olup olmadığının tespitiyle, tasarruf tarihine kadar oluşan borç ve fer’ileriyle sınırlı olarak iptal kararı verilebileceğini, aksi halde davanın reddi gerektiğini ve bu davalarda avukatlık ücretinin maktu olarak belirlenmesi gerektiğini belirtmiştir. (🧾 Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 25.11.2014 T., 12308/16812)
10.18. Tasarrufun İptali Davası ile Genel Muvazaa Davasının Farkı ve Somut Olayda Uygulanacak Usul
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, tasarrufun iptali davası ile genel muvazaa davasının hem dayanakları hem de sonuçları bakımından farklı nitelikte davalar olduğunu; tasarrufun iptali davasının borçlunun alacaklısını zarara uğratmak amacıyla yaptığı işlemlerin alacaklıya karşı hükümsüz hale gelmesini sağlamak için açıldığını, muvazaa davasında ise yapılan işlemin hiç gerçekleşmemiş olduğunun tespitinin istendiğini vurgulamıştır. Somut olayda icra takibi bulunmadığı ve taşınmaz devrinin, tazminat davasını sonuçsuz bırakmak ve mal kaçırmak amacıyla muvazaalı şekilde yapıldığı ileri sürüldüğünden, eldeki davanın genel muvazaa hükümlerine tabi olduğuna ve mahkemece satış işleminin danışıklı olup olmadığının araştırılması gerektiğine karar verilmiştir. (🧾 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2013/1016 E., 2014/436 K.)
10.19. Tasarrufun İptali Davasında Alacağın Gerçek Olması Şarttır Muvazaalı Alacakla Üçüncü Kişi Alıcı Zarara Uğratılamaz
Tasarrufun iptali davasının temel şartlarından birinin alacağın sadece kesinleşmiş değil aynı zamanda gerçek ve muvazaadan ari olması gerektiği Yargıtay’ın güncel kararında vurgulanmıştır. Kararda “Alacağın/takibin kesinleşmesi yanında alacak gerçek-muvazaadan ari olması gerekir” denilerek temel ilke ortaya konulmuş, “Alacaklı ile borçlunun anlaşarak muvazaalı borç yaratması sonrasında iptal davasının açılıp kabul kararı ile, alıcının mahkeme eliyle zarara uğratılması söz konusu olabilir” ifadesiyle kötü niyetli alacaklı ve borçlunun anlaşarak sahte borç yaratıp, sonrasında açacakları tasarrufun iptali davasıyla iyiniyetli üçüncü kişi alıcıyı mahkeme kararı aracılığıyla zarara uğratma tehlikesine dikkat çekilmiştir. (🧾 Yargıtay 17.HD’nin 08.03.2021 tarih ve 2020/43-2021/2358 sayılı kararı)
10.20. İcra Takibinde Gerçek Olmayan Alacak İddiası Halinde Mahkemenin Araştırma Yükümlülüğü
Yargıtay kararına göre, “alacağın gerçek olmadığı-özellikle davalı üçüncü kişi tarafından- ileri sürülüyorsa mahkeme bu hususta taraflara delilleri sorup, bildirdikleri delillerini incelemeli, gerekirse onları isticvap etmeli, taraflar tacir ise ticari kayıt ve defterleri sunmaları için süre tanımalı, sunuldukları takdirde bilirkişi incelemesi yoluyla davaya konu alacağın bir dayanağı olup olmadığı, gerçek olup olmadığını takdir etmelidir” ve mahkeme bu inceleme sonucunda “alacak gerçek değilse dava ön koşul yokluğundan reddedilmelidir”. (🧾 Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 21.12.2021 tarih ve E.2019/372, K.2020/8765 sayılı kararı)
10.21. Senede Dayalı Takipte Senedin Sahteliği İddiası Nedeniyle Ceza Davası Sonucunun Bekletici Mesele Yapılması Gerektiği
Senede dayalı olarak başlatılan takiplerde, senedin sahteliği iddiasıyla açılan ceza davası varsa, bu ceza davasının sonucunun beklenmesinin zorunlu olduğu, yani ceza davası neticelenmeden hukuk davasında karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilmiştir. (🧾 Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 22.03.2021 T., 2019/3559 E., 2021/3032 K.)
10.22. Tasarrufun İptali Davasında Misli Aşan Farkın Hesaplanması ve Sonraki İktisaplarda Kötü Niyet Şartı
Yargıtay kararında “misli aşan fark olması için tasarruf edilen malın gerçek değerinin kaydı (gösterilen) satış fiyatından bir misli ya da daha çok olması gerekir” denilerek örnek olarak “tapuda 10.000 TL satış gösterilen yerin gerçekte 20.000 TL ediyor oluşu” verilmiş, ayrıca “misli aşan fark olup olmadığının belirlenmesinde, tapu kaydındaki haciz, ipotek tutarlarının satış bedeline eklenerek, rayiç değer ile karşılaştırılması” gerektiği ve “satış tutarı yanında, satış tarihi ya da yakın tarihlerdeki, bankadan çekilen para, yapılan havale, EFT, kullanılan kredinin nazara alınması” icap ettiği belirtilmiş, özellikle “4. ve 5. kişi davalıların tasarruflarının iptaline karar verilebilmesi için kötü niyetle iktisap yaptıkları eş söyleyiş borçlunun mali durumunu ve niyetini bilmeleri gerekeceğinden, bunların yönüyle salt misli aşan fark bulunması iptal sebebi oluşturmaz” hükmüyle sonraki iktisaplarda sadece misli aşan farkın değil, kötü niyetin de aranması gerektiği vurgulanmıştır. (🧾 17 HD 2020/579-2021/1706)
11. Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Maalesef hayır. Hak düşürücü süre kesin olup, hiçbir şekilde uzatılamaz veya canlandırılamaz.
İİK 280’de “işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emareler” aranır. Gizleme durumu bu kapsamda değerlendirilebilir.
Evet, belirli dönemlerde kanuni süreler durmuştu. Ancak her somut olay için ayrı değerlendirme gerekir.
Evet, bu klasik mal kaçırma örneğidir. Özellikle yakınlarına satmışsa kesinlikle iptal edilir.
İİK 278’e göre yakın akrabalara yapılan satışlar, bedeli gerçek olsa bile bağışlama sayılır.
İİK 280/3’e göre ticari işletme devirleri iptal edilebilir. Acilen dava açın.
Evet. Temyiz aşamasına kadar sunulabilir. Mahkeme size süre verecektir.
12. Sonuç ve Profesyonel Hukuki Destek
Tasarrufun iptali davaları, şekil ve usul bakımından çok hassas ve teknik süreçler içerir. Dava şartlarının eksiksiz incelenmesi, doğru hukuki dayanak seçimi, delil toplama stratejisi ve ihtiyati haciz talepleri konularında titiz çalışmak gerekir. Süreçte yönetmeniz gereken aciz vesikası temini, dava dilekçesi hazırlığı, bilirkişi incelemesi takibi, temyiz sürecinin yönetimi davanın akıbetini belirler.
Davanın eksiksiz şekilde yürütülmesi için alanında uzman bir icra ve iflas avukatından hukuki destek almak, hak kaybı yaşanmaması açısından büyük önem taşır. Sorularınız için Adana’da faaliyet gösteren bir avukat olarak size hukuki danışmanlık hizmeti sağlamaktan memnuniyet duyarız.
Bu makale genel bilgilendirme amaçlıdır. Somut durumunuz için mutlaka uzman avukat görüşü alınız. Tasarrufun iptali davası konusunda deneyimimle sizlere en iyi hukuki hizmeti sunmak için buradayız.
📞 Hemen İletişime Geçin
- Etkili ön değerlendirme
- Uzman avukat danışmanlığı
- Hızlı ve etkili çözümler
📧 av.saimincekas@gmail.com | 📱 0534 910 97 43