İTİRAZIN İPTALİ CEVAP DİLEKÇESİ ÖRNEKLERİ

⚡ İtirazın iptali davaları derin uzmanlık gerektiren ve kilit rol oynayan bir dava türüdür. Hukuk sisteminde sonuca ulaşmaktaki gizli geçitlerdir. “İş bitirici” olmak itirazın iptali davalarına derinlemesine hakim olmayı gerektirir. Bu çerçevede aleyhinize açılan bir itirazın iptali davasına yeterli bir cevap dilekçesi hazırlamak elzemdir.

İcra hukuku alanında ADANA Avukat Saim İNCEKAŞ tarafından ele alınan itirazın iptali davasına cevap dilekçeleri aşağıdaki gibidir.

✒  İtirazın İptaline Cevap Dilekçesi -1-

ADANA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE

DOSYA NO:

CEVAP VEREN DAVALI:

VEKİLİ:

DAVACI:

VEKİLİ:

DAVA DEĞERİ:

KONU: Davaya karşı cevaplarımızın sunulmasından ibarettir.

AÇIKLAMALAR:

Davacı taraf dava dilekçesinde özetle; davacının, müvekkil davalıya Limited Şirket ortaklığı sebebiyle X TL tutarında banka kanalıyla para gönderdiğini, söz konusu havalelerin de “şirket ortaklığı açıklaması” ile gönderilmiş olduğu, müvekkilin dava konusu takibe itirazının haksız ve mesnetsiz olduğu yönündeki talepleri ile Sayın Mahkemenizden itirazın iptali ile, müvekkil aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi kararı verilmesi talebi ile iş bu davayı açmıştır. Ancak, davacının ileri sürmüş olduğu sebepler hukuki mesnetten yoksun olup, aşağıda ayrıntılı bahsi geçen hem usule ilişkin hem de esasa ilişkin nedenler ile iş bu davanın reddi gerekmektedir. Şöyle ki;

USUL YÖNÜNDEN İTİRAZLARIMIZ:

1-) DAVA GÖREVLİ MAHKEMEDE AÇILMAMIŞTIR. TARAFLAR ARASINDA MEVCUT UYUŞMAZLIKTA GÖREVLİ MAHKEME ”TİCARET MAHKEMESİ” DİR:

Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen konularla, bir ticarethane, fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müesseseyi ilgilendiren bütün muamele, fiil ve işler ticari işlerden sayılır (TTK. Md. 3, md. 21).

İşin Türk Ticaret Kanunu’nda Düzenlenmiş Olması: Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen işler ister tacirler ister tacir olmayanlar tarafından yapılsın, onları yapanların sıfatına bakılmaksızın ticari iş sayılmıştır. (Örneğin, bono, çek, poliçe yani kambiyo senetleri düzenlemek, cari hesap sözleşmesi yapmak, Anonim ve Limited Şirketlerin kurulması, Anonim ve Limited Şirketlerinin devri ve tür değiştirmesi, Anonim ve Limited Şirketlerinin sermayeleri, haksız rekabet hükümlerinden yararlanmak gibi).

İşin Ticari İşletmeyle İlgili Olması: İşin ticari işletmeyle (fabrika, ticarethane veya ticari şekilde işletilen diğer müesseseler) ilgili olması gerekir. İşin ticari işletmeyi ilgilendirmesi, yapılan işlerin alanı (yapıldığı yer) olabileceği gibi, konusu da olabilir.

Nitekim, Davalı tarafın tüzel kişi tacir olduğu ve uyuşmazlık konusunun “Limited Şirket Ortaklığı ve ortaklık sebebiyle gönderilen paralarla ilgili” olduğu gözetildiğinde taraflar arasındaki ilişkinin TTK da düzenlenen bir konu olduğu (Limited Şirtkette Ortaklık ve Sermaye) ve uyuşmazlıkta görevli mahkemenin TİCARET MAHKEMESİ olduğu açıkça ortadadır. Aksi kanaatte harici ortaklık adi ortaklık hükümlerine tabi olsa dahi taraflar yine de tacir olacakları için yine de Ticari İş sayılacak ve görevli mahkeme Ticaret mahkemesi olacaktır. İş bu sebeplerle, görev itirazımızın kabulü ile yargılamanın  TİCARET MAHKEMESİ sıfatıyla ilerlemesi ve uyuşmazlığa ticari hükümlerin uygulanmasını talep etmekteyiz.

2-) ARABULUCULUK DAVA ŞARTI YERİNE GETİRİLMEDEN AÇILAN MEZKUR     DAVANIN, DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN REDDİ GEREKMEKTEDİR.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/a maddesine göre, TTK’ da belirtilen tüm ticari davalar ile diğer özel kanunlarda yer alan ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır ve 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk  Kanunu 18/A maddesine göre ”Arabulucuya başvurulmadan önce dava açıldığının anlaşılması halinde, her hangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir ” denmektedir.

 Taraflar arasında mevcut ilişkinin ”TİCARİ İŞ” olduğu ve görevli mahkemenin ”TİCARET MAHKEMESİ” olduğu hususunda açıklamalarımıza yukarıda değinmiştik. İş bu sebeple, Sayın Mahkemeniz tarafından yargılamaya Ticaret Mahkemesi sıfatıyla devamına; Ticari davalarda zorunlu arabuluculuk dava şartının yokluğu nedeniyle de davanın dava şartı yokluğu nedeni ile  usulden reddine karar verilmesini talep etmekteyiz.

 ESAS YÖNÜNDEN İTİRAZLARIMIZ:

 1-) Müvekkil …….. hakkında ……….. Müdürlüğü’nün …….. E. Sayılı dosyası üzerinden girişilen icra takibine vaki borca itirazımız üzerine davacı-alacaklı tarafından açılmış bulunan işbu itirazın iptali davasına karşı esasa ilişkin itirazlarımız aşağıdaki gibidir.

2-) Davacı …….. ile müvekkil ………….. 2017 yılında ortak arkadaşları …………..sayesinde tanışmışlardır. Müvekkil …….. isimli cafeyi yönetmekte iken bu dönemde cafeyi başkasına devredip arkadaşı …….. ile yeni bir cafe açmak için çalışmalara başlamıştır. Bu durumu ……… ise açılacak cafeye ortak olmak için ……… ve ……… ile iletişime geçmiştir. Karşılıklı diyaloglar neticesinde müvekkil davalı ve arkadaşı …………..cafeye ortak olmasını kabul etmişlerdir. Cafe …………… adı altında kurulmuş ve ………….. tarihinde faaliyetine başlamıştır.

3-) Fakat davacı kurulan ……………………….cafeye  resmiyette ortak olmak istemediğini belirtmiş gerekçe olarak da SGK’lı kalmak istediğini, boş yere Bağkur ödemek istemediğini ve Balıkesir’de abisinin iş kurduğunu kendi Kosgebinden bir ödenek aldığını ve resmiyette ortak olarak gözükürse bu ödenekle ilgili sıkıntılar yaşanacağını söylemiştir.  Müvekkil ve ortağı ……….. ise davacıya güvenerek bu durumu kabullenmişlerdir.

Davacının resmiyette ortak olmak istememesinin asıl sebebi ise haricen öğrenildiği üzere Cafeden yapılacak cironun aylık ………….. civarında olacağını düşünmesi ve kendi yüzdesi üzerinden vergi ödemekten kaçınmak istemesidir.  Ülkemizde ortaya çıkan ve hala etkisini yoğun bir şekilde hissettiğimiz ekonomik kriz sebebiyle Şirketin işleri iyi gitmemiş şirket devamlı bir şekilde zarar etmek zorunda kalmıştır.

Şirketin işlerinin iyi gitmemesi ve elde etmek istediği karı alamayan ve şirketin zarar etmesinden dolayı yüzdesi oranında zarara katlanmak mecburiyetinde olan davacı ise harici ortaklığın sona erdiğini ve bu sebeple şirket hissesi için ve şirket gereksinimlerini karşılamak için ödemiş olduğu paraları geri istemiş olup kötüniyetli bir şekilde müvekkil aleyhine icra takibi başlatmıştır. Bu durum açıkça Medeni Kanun’un Dürüst davranma başlıklı 2.Maddesine de aykırıdır. TMK md.2 “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz” denmektedir.

4-) Davacı taraf dava dilekçesinde “…Müvekkil defalarca resmi ortak olmak istediğini beyan etse de davalı borçlu müvekkili sürekli oyalamıştır. Müvekkil resmi ortak olacağı inancıyla hareket etmiş ve yukarıdaki bahse konu bedelleri davalı borçlu ve 3. Kişilerin hesabına göndermiştir. Sonuç olarak resmi olarak ortak olmak istemeyen birisi neden 90.000,00-TL’ye yakın bir bedeli ilgili şirketin sahiplerine ve 3. Kişilere ödemiş olsun ki aksi durum hayatın olağan akışına aykırıdır” ifadelerine yer vermiş ise de bu durum gerçeği yansıtmamaktadır. Hatta yatırılan paralar hariç, ifadeler tamamiyle hayal ürünüdür.  Şöyle ki;

Davacı taraf kendilerinin resmi ortak olacağı inancıyla hareket ettiklerinin fakat davalının davacıyı sürekli oyaladığını iddia etmişlerdir. Davacı taraf tanık haricinde herhangi bir delil veyahut delil başlangıcı ile sadece 1 kez bile olsa şirkete resmi ortak olmak istediklerini ispatlayamazlar. Çünkü müvekkilin, davacıya defalarca şirkete resmi ortak olması için talepte bulunmasına rağmen kendisi hiçbir şekilde resmi ortak olmak istemediğini paraya ihtiyacı olduğunu belirterek şirkete resmi ortak olmayacağını beyan etmiştir. Bu durum davacının müvekkile yollamış olduğu ………. tarih ve ……. yevmiye nolu ihtarnamesinden de anlaşılacaktır. (EK-1) Söz konusu ihtarnamede hiçbir şekilde şirkete resmi ortak olmak istediğine veya davalı müvekkilin kendisini oyaladığına ilişkin bir beyan yer almamakta sadece ortaklık bitti paramı istiyorum denmektedir. Akabinde müvekkil, bu ihtara ………. tarih ve …….yevmiye nolu ihtarnamesiyle cevap vermiştir. (EK-2) Söz konusu ihtarnamede “…ŞİRKETE RESMİ ORTAK OLMANIZ İÇİN GEREKLİ İŞLEMLERE RİAYET ETMENİZİ TALEP EDERİM” ifadeleri yer almaktadır. Görüleceği üzere müvekkilin, davacı ……… oyaladığı iddiası mesnetsiz olup müvekkil, davacının resmiyette ortak olmasını istemektedir. Hatta ekonomik krizden dolayı zarara giren şirketin borçlarına hissesi oranında katılması gereken davacının bu zarara katılmaması sebebiyle müvekkil ekonomik zorluklar çekmektedir. Davacının Limited Şirkete resmiyette de ortak olmasının müvekkil aleyhine bir sonucu yoktur.

Ayrıca şirketin …………. tarihinde kurulduğu da göz önünde bulundurulduğunda davacının neden 1,5 yıl bekledikten sonra bu icra takibini açtığını anlayabilmiş değiliz. Kabul etmemekle birlikte bir an için davacı ……… gerçekten resmi ortak olmak istediğini varsaysak bile davacının şirketin kurulmasından tam 1,5 yıl sonra bu takibi açmış olması da açıkça kötüniyetli olduğunun bir göstergesidir.

5-) Davacı taraf dava dilekçesinde müvekkil hesabına göndermiş olduğu bazı dekontlara yer vermiş ve söz konusu dekontlara dayanarak ilamsız icra takibi açmıştır. Fakat borca itiraz dilekçemizde de belirttiğimiz üzere söz konusu paralar davacı tarafa geri ödenmiştir. (EK-3)

Ekte sunulan dekontlardan da anlaşılacağı üzere;

Müvekkil davalı tarafından davacıya ödenen (EK-4)

Görüleceği üzere müvekkil davalı toplam ………-TL’yi Davacı ………’na göndermiştir. Fakat davacı taraf bu dekontları da mahkemeye sunmamış ve bu ödenen paralar görmezden gelinerek haksız ve kötüniyetli bir şekilde icra takibi açmıştır. Yukarıda açıklanan nedenlerle işbu haksız davanın reddine karar verilmesi gerektiği aşikardır.

HUKUKİ NEDENLER: 2004 S. K. m. 67, 6100 S. K. m. 1, 2, 5, 6, 126-131 TTK. md 3, md. 21

DELİLLER: 1-) X tarih ve X yevmiye no’lu ihtarname

2-) X tarih ve X yevmiye no’lu ihtarname

3-) Tanık

4-) Banka Dekontları

5-) Yemin

6-) Şirkete ait Muhasebe kayıtları

7-) Her Türlü Yasal Delil

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda arz ve izah edilen nedenler ile; Öncelikle davanın dava şartı noksanlığından USULDEN REDDİNE, Sayın Mahkemeniz aksi kanaatte ise müvekkil hakkında açılmış bulunan işbu itirazın iptali davasının ESASTAN REDDİNE, takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini, müvekkilim adına saygıyla talep ederim. (tarih)

Davalı-Borçlu Vekili

EKLER:

1-) ……..yevmiye nolu ihtarname

2-) ……..yevmiye nolu ihtarname

3-) Borca itiraz dilekçemiz

4-) Banka Dekontları

5-) Bir adet onaylı ve harçlandırılmış vekaletname örneği

✒  İtirazın İptaline Cevap Dilekçesi -2-

ADANA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO:

DAVALI:

VEKİLİ:

DAVACI:

KONU :  Davaya karşı süresi içerisinde cevap dilekçemizin sunulması konuludur.

AÇIKLAMALAR :

Mahkemenizin yukarıda esas numarası yazılı dosyası ile müvekkilim aleyhine itirzın iptali davasında yasal süresi içinde davaya karşı cevaplarımızı sunuyoruz.

Müvekkil aleyhine davacı ICA IC İÇTAŞ ASLTALDI ÜÇÜNÇÜ BOĞAZ KÖPRÜSÜ VE KUZEY MARMARA OTOYOLU YATIRIM VE İŞLETME A.Ş. tarafından ………. tarihinde İstanbul 33. İcra Müdürlüğü’nün 2018/………Esas sayılı icra dosyası ile takip talebi …………. TL tutarlı takip başlatılmış; ……. tarihinde tarafımızca borca itiraz edilmiştir. Davacı taraf, sayın mahkemeniz nezdinde müvekkil aleyhine itirazın iptali davası açmıştır.

Müvekkilin dava konusu araçlarında Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Kuzey Çevre Otoyolundan yetersiz bakiye veya plaka okunamadığından kaçak geçiş yapıldığı gerekçesiyle ceza kesilmiştir.

Olay tarihinde ilgili köprüden yapılan geçişlerin tamamı müvekkil tarafından Yapı ve Kredi Bankası hesabından/kredi kartından ödenmiştir; müvekkilin hiçbir kusuru olmadığı ve geçiş ödemelerini eksiksiz yapmış olduğu halde halde tarafımıza haksız biçimde kesilen para cezası hukuk devletinde kabul edilemez bir durumdur.

Ayrıca kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkilin kaçak geçiş yapmış olduğunu varsaydığımız taktirde de Karayolu geçişlerinde uygulanan 15 gün içerisindeki ceza bildirimleri de müvekkile yapılmamıştır yapılmamıştır.

Müvekkilin davacı tarafından aleyhine başlatılan icra takibinde borçlu olduğu herhangi bir rakam bulunmamaktadır. İş bu sebeplerle icra takibinin iptali gerekmektedir.

DELİLLER: Davacı tarafın göstereceği delillere karşı delil gösterme hakkımız saklı kalmak kaydıyla; İstanbul 33. İcra Müdürlüğü’nün 2018/……E.  sayılı dosyası ve tüm içeriği, münderecatı, ödemelere ilişkin banka dekontları ve hesap dökümü , şirketin defter kayıtları, bilirkişi incelemesi ve her türlü yasal ve hukuki delil.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan ve mahkemenizce re’sen nazara alınacak sebepler neticesinde; itirazın iptali davasının reddi ile % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini takdir ve tensiplerinize arz ederiz.

DAVALI VEKİLİ

✒  İtirazın İptaline Cevap Dilekçesi -3-

ADANA 5. SULH HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE

DOSYA NO:

DAVALI:

VEKİLİ:

DAVACI:

VEKİLİ:

KONU: Bir takım beyanlarımızdan ibarettir.

AÇIKLAMALAR

1-) Davacı tarafından dava dilekçesi ekinde sunulan evraklardan da anlaşılacağı üzere; davacı ile davalı müvekkil arasında X tarihi ile X tarihlerini kapsar bir kira sözleşmesi yapılmıştır.

-Kira sözleşmesinde aylık kira bedeli, 1.000 TL olarak kararlaştırılmıştır.

-Kira sözleşmesinin özel koşullar bölümünün 7. maddesinde ‘’Elektrik, Su ve Siteye ait aidat giderleri kiracıya aittir.’’ hükmü ile site aidat borcundan kiracının sorumlu olduğu kararlaştırılmıştır.

-Kira sözleşmesinin özel koşullar bölümünün 12. maddesinde de ‘’Tarafların karşılıklı rızaları ile sözleşme süresinin uzatılması halinde: İkinci yıl kira bedeli aylık olarak tefe / tüfe oranında artırılacaktır.‘’ hükmü ile kira sözleşmesinin uzaması halinde kira bedelinde artış yapılacağı kararlaştırılmıştır.

2-) Dava dilekçesinin ekinde sunulan hesap hareketleri incelendiğinde açıkça görüleceği üzere; davacı taraf, 01.08.2017 – 01.09.2017 tarihlerini kapsar kira bedelini ödememiştir. X tarihi ile X tarihleri arasını kapsayan ilk kira dönemi içinde ise 2017 yılı Eylül ve Ekim ayı kira bedellerini 940 TL, 2018 yılı Mart, Nisan ve Mayıs ayı kira bedellerini de 900 TL olarak ödeyerek totalde 420 TL eksik ödemiştir. Bununla birlikte; davacı taraf, uzayan yeni yıl kira döneminde kira bedelini sözleşmede açıkça belirtilmiş olmasına rağmen artış yapmadan ödemeye devam etmiş, 2018 yılı Haziran ve Temmuz aylarına ilişkin kira bedelini 900 TL olarak eksik ödemiş, 2018 yılı Aralık ayına ilişkin 13 günlük kira bedelini ödemeden evi tahliye etmiştir. İzah edilen söz konusu husus ile birlikte; müvekkilimiz, davacı tarafın bulmuş olduğu evin ilk kirası olarak 1.200 TL’yi ve yine davacı tarafın eşyaların nakliye ücreti olarak 300 TL’yi ödemek zorunda bırakılmıştır.

3-) Yukarıda izah edilen hususlar doğrultusunda taraflar arasındaki tüm ilişki incelendiğinde; davacı taraftan alacaklı konumunda bulunan müvekkilimiz, cevap dilekçesinden de açıkça anlaşılacağı üzere davacıdan alacaklı olduğu miktar ile kendi borçlu olduğu miktarı takas etmiştir. Söz konusu duruma rağmen; davacı taraf, müvekkilimize karşı halen borçlu konumunda bulunmaktadır. Bu sebeple; müvekkilimizden herhangi bir hak ve alacağı bulunmayan davacının iş bu davasının reddi gerekmektedir.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda arz ve izah edilen tüm sebeplerle; müvekkile karşı borcu bulunan davacının iş bu davasının reddi ile yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz.

Davalı Vekili

✒ İtirazın İptali Davasına Cevap Dilekçesi -4-

T.C. ADANA 3. İCRA HUKUK MAHKEMESİNE

Dosya No:

Davalı:

Vekili:

Davacı:

Vekili:

Konu   : Cevap Dilekçemizden ibarettir.

AÇIKLAMALAR

Davacı taraf, Müvekkilimizin, X yılının Eylül, Ekim, Kasım, Aralık kira farklarını devam eden ayların ise kira bedelini hiç ödemediğini ileri sürerek; itirazın kaldırılması ve tahliye talebi ile huzurda bulunan davayı açmıştır. Ancak huzurda bulunan dava fiili ve hukuki gerçeği yansıtmadığından reddi gereklidir. Şöyle ki;

Davacı taraf dayanak icra dosyası nezdinde yaptığımız itiraz dilekçemizde açıkça beyan ettiğimiz; X -TL tutarında yapı, tadilat masrafımızın herhangi bir belge sunmadığımız gerekçesi ile gerçeği yansıtmadığını savunmuştur. Oysa İİK hükümleri gereği ödeme emrine itiraz sırasında dayanak bilgi ve belgeleri eklemek zorunluluğumuzun olmadığına hiç şüphe yoktur. İtiraz iradesinin yeterli olduğu açık olduğu gibi, Hukuk Genel Kurulu Kararları ile çok kez bu husus irdelenip hüküm altına alınmıştır. Nitekim ekte Sayın Mahkemenize sunulan ekstreden görüleceği üzere kira sözleşmesinin kurulduğu X tarihinden hemen sonra harabe olarak kiralanan gayrimenkul Müvekkillerimce X -TL karşılığında yapılan yapı tadilat masrafı ile kullanıma hazır hale getirilmiştir. (Ek.1: Yapı, tadilat fatura ekstresi) Ekstrede yer alan tüm fatura suretleri tek tek Sayın mahkemenize ibraz edileceği gibi (Ek.2: Yapı tadilat faturaları) 2014-2015 ticaret defterleri de incelenerek gerçekler ortaya konulacaktır. (Bilirkişi marifeti ile defter incelemesi talep olunur)

Diğer bir husus ise; Davacı taraf gayrimenkul üzerinde yapılan lüks masrafların istenmeyeceğini, zaruri ve faydalı masrafları ise muvafakat alınmışsa talep edebileceğimizi belirtmiştir. Oysa yine Davacı tarafından Sayın Mahkemenize ibraz edilen kira sözleşmesi hükümlerinde kiralanan gayrimenkulün Okul olarak kullanılacağı da her iki tarafça hüküm altına alınmıştır. Davacı taraf gayrimenkulün Okul olarak kullanılması hususunda sözleşme akit etmiş, harabe bir binada eğitim-öğretim verilmesinin mümkün olmadığını bildiğinden yapılacak yapı-tadilat masraflarına da onay vermiştir. Yine ekte Sayın Mahkemenize sunulan 4 fotoğraftan görüleceği üzere bina harabe olarak teslim edilmiştir. (Ek.3: gayrimenkule ait eski fotoğraflar) Oysa gayrimenkul şu an Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ruhsat onayını almış, tam teşekküllü, bölgenin en güzel ve yeni binası olarak mevcuttur. (Ek.4: gayrimenkule ait güncel fotoğraf) Ekte gayrimenkulün yeni görüntüsü Sayın Mahkemenize sunulduğu gibi yapılacak keşif ile tarafımızca yaptırılmış yapı, tadilat açığa çıkacaktır. Üstelik davaya konu faturalar lüks masrafların değil gayrimenkulün kullanım amacına uygun hale getirilmesi için yapılan masrafların faturasıdır.

Sonuç ve Talep :

Huzurda bulunan davanın hukuki ve fiili gerçeğe uymaması nedeni ile reddine,

Yargılama harç, masrafları dahil olmak üzere vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederiz.

Ekler    :

(Ek.1: Yapı, tadilat fatura ekstresi)

(Ek.2: Yapı tadilat faturaları)

Ek.3: gayrimenkule ait eski fotoğraflar)

(Ek.4: gayrimenkule ait güncel fotoğraf)

⚡ İtirazın iptali davaları derin uzmanlık gerektiren ve kilit rol oynayan bir dava türüdür. Hukuk sisteminde sonuca ulaşmaktaki gizli geçitlerdir. “İş bitirici” olmak itirazın iptali davalarına derinlemesine hakim olmayı gerektirir. Bu çerçevede aleyhinize açılan bir itirazın iptali davasına yeterli bir cevap dilekçesi hazırlamak elzemdir.

Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana Avukatlık ve Hukuk Ofisi

✒ İtirazın İptali Davasına Beyan(Arabuluculuk İtirazı) 5

ADANA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE

DOSYA NO:

DAVALI:

VEKİLİ:

DAVACI:

VEKİLİ:

KONU: Beyanlarımızın sunumundan ibarettir.

AÇIKLAMALAR:

TTK m.4/1 “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari davadır” DAVA GÖREVLİ MAHKEMEDE AÇILMAMIŞTIR. TARAFLAR ARASINDA MEVCUT UYUŞMAZLIKTA GÖREVLİ MAHKEME ”TİCARET MAHKEMESİ” dir. Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen konularla, bir ticarethane, fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müesseseyi ilgilendiren bütün muamele, fiil ve işler ticari işlerden sayılır (TTK. Md. 3, md. 21).

Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Şu kadar ki; hakiki şahıs olan bir tacir muameleyi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgisi olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği (örneğin ev ihtiyacı için bir bulaşık makinası alması gibi) veya muamele, fiil veya işin ticari sayılmasına halin icabı (örneğin tacir satın aldığı bulaşık makinasının ev ihtiyacı için olduğunu açıkça söylemese dahi teslim adresi olarak evinin adresi verilmişse bu işlem ticari işlem sayılmaz) müsait bulunmadığı takdirde borç adi sayılır (TTK. Md. 21). Maddede gerçek kişi tacirler için ticari iş karinesi düzenlenmiştir. Ticari iş karinesine dayanan taraf, ispat külfetinden kurtulacaktır. Karinenin aksini, işlemin ticari iş olmadığını iddia eden taraf ispatlayacaktır.

 Davacının müvekkile göndermiş olduğu ve mahkemenize sunmuş olduğumuz SMS’ler de;

“Ben kâr zarar bir şeye karışmak istemiyorum BUNDAN SONRA paramı verin”

Görüleceği üzere davacının da ticari işletmeyle ilgili olarak kar zarar ortaklığını ve dolayısıyla tacir olduğunu kendi beyanları ile de ikrar etmektedir. Davaya konu borç haksız fiil veyahut sebepsiz zenginleşme hükümlerince değerlendirilemez. Sebepsiz zenginleşme TBKm.77 “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür” denmektedir. Görüleceği üzere sebepsiz zenginleşme haklı bir sebep olmaksızın bir başkasının malından zenginleşme durumunda söz konusu olacaktır. Fakat müvekkil hiçbir şekilde zenginleşmediği gibi alınan paralar haklı bir sebebe bağlıdır. Davacının söz konusu şirkette halihazırda %15 hissesi de devam etmektedir. Şirketin satılması veyahut kar elde etmesi durumunda payı oranında kar elde edecektir.

Nitekim, davacı tarafın tacir olduğu ve uyuşmazlık konusunun: “Limited Şirket Ortaklığı ve ortaklık sebebiyle gönderilen paralarla ilgili” olduğu yani TTK da düzenlenen bir konu olduğu, uyuşmazlık konusunun her iki taraf içinde ticari işetmeyle ilgili olması ve İki tarafında tacir olması hususları göz önünde bulundurulduğunda görevli mahkemenin TİCARET MAHKEMESİ olduğu açıkça ortadadır.

ARABULUCULUK DAVA ŞARTI YERİNE GETİRİLMEDEN AÇILAN MEZKUR DAVANIN, DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN REDDİ GEREKMEKTEDİR.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/a maddesine göre, TTK’ da belirtilen tüm ticari davalar ile diğer özel kanunlarda yer alan ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır ve 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk  Kanunu 18/A maddesine göre ”Arabulucuya başvurulmadan önce dava açıldığının anlaşılması halinde, her hangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir ” denmektedir.

Davacı tarafın iddiası olan adi ortaklıkta dahi taraflar arasında mevcut ilişkinin ”TİCARİ İŞ” olduğu ve görevli mahkemenin ”TİCARET MAHKEMESİ” olduğu hususunda açıklamalarımıza yukarıda değinmiştik. İş bu sebeple, Sayın Mahkemeniz tarafından yargılamaya Ticaret Mahkemesi sıfatıyla devamına; Ticari davalarda zorunlu arabuluculuk dava şartının yokluğu nedeniyle de davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesini talep etmekteyiz.

HUKUKİ NEDENLER : 2004 S. K. m. 67, 6100 S. K. m. 1, 2, 5, 6, 126-131 TTK. Md 3,4, md. 21

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda arz ve izah edilen nedenler ile; Öncelikle davanın dava şartı noksanlığından USULDEN REDDİNE, Sayın Mahkemeniz aksi kanaatte ise müvekkil hakkında açılmış bulunan işbu itirazın iptali davasının ESASTAN REDDİNE, yargılama giderleri ile ücret-i vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini, müvekkilim adına saygıyla arz ve talep ederim.

Davalı-Borçlu Vekili

✒  İtirazın İptali Davasına Cevap Dilekçesi 6 (Kiraya Verilen Dairede Hasar Kaynaklı)

ADANA SULH HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE

DOSYA NO:

DAVALI:

VEKİLİ:

DAVACI:

VEKİLİ:

KONU: Davaya karşı cevaplarımızdır.

AÇIKLAMALAR

Mahkemenizin yukarıda esas numarası yazılı dosyası ile müvekkilim aleyhine açılan icra takibine itiraz davasına karşı cevaplarımızı sunuyoruz.

1- Müvekkil aleyhine açılmış bulunan …. İcra Müdürlüğünün …………. sayılı takip dosyasına müvekkil adına tarafımızca vekil sıfatıyla itiraz edilmiş olmasına rağmen mezkur itirazın iptali davası asile tebliğ edilmiştir. Bu durum HMK, Avukatlık Kanunu ve Tebligat Kanununa aykırıdır. Dolayısıyla bahse konu  tebligat usulsüzdür.

2- Davacı tarafından dava dilekçesinde ifade edilen beyanlar gerçeği yansıtmamaktadır. Dairede olduğu iddia edilen hiçbir hasar müvekkil tarafından yapılmamıştır. Dava dilekçesinde yer alan teslim zaptında müvekkilin imzası olmakla birlikte söz konusu hasarların müvekkilce meydana gelip gelmediği bilinmemektedir. Zira kira kontratı müvekkilim adına imzalanmış olmasına rağmen bahse konu  taşınmazda müvekkilimin kardeşi ikamet ettiğinden müvekkil taşınmazın kiralandığı tarihte bu hasarların olup olmadığını bilmemektedir. Kaldı ki; davacı yanca bu hususta hasar tespitine yönelik açılmış bir tespit davası ya da bu minvalde bir mahkeme kararı da bulunmamaktadır.

3- Apartman yönetimince tutulan bir rapora istinaden müvekkilimden para talep edilmesi mümkün değildir. Zira apartman yönetimi dairenin ilk kiralandığı tarihteki durumunu bilmediği gibi, apartman yönetimince hiçbir yetkisi ve bilgisi olmadan ve fahiş fiyatlar yazılarak düzenlenen ve düzenlendiği tarihin üzerinden uzun zaman geçen bir belgeye istinaden talepte bulunulmaktadır.

Kaldı ki bahse konu dairenin 2015 yılında tekrar kiraya verildiği bilinmektedir. Dolayısıyla taşınmazın tahliye edildiği tarihten çok uzun bir zaman sonra bu davanın açılmış olması da davacının kötüniyetini göstermektedir.

4- Müvekkil ve davacı arasında imzalanan kira sözleşmesi matbu olup taşınmazın ilk kiralandığı tarihte bu hasarların olup olmadığı bilinmemektedir. Kaldı ki, asla kabul edilmemekle birlikte bir an için parkelerde yer alan çizilmelerin normal kullanımdan kaynaklanmadığı ve bu hasarın müvekkil tarafından meydana getirildiği kabul edilse dahi stüdyo bir daire için bu borcun çıkarılması abesle iştigaldir. Ayrıca bahse konu taşınmaz eşyalı olduğundan müvekkilin tahliyesi sonrasında başkasınca kullanılıp kullanılmadığı da bilinmemektedir.

5- Yukarıda verdiğimiz bilgiler ışığında davacının İYİNİYETLİ OLMADIĞI AÇIKTIR. Zira ortada bir mahkeme kararı olmamasına rağmen apartman yönetimince tek taraflı olarak tutulan bir rapora karşı müvekkilden talepte bulunulması, taşınmazın tahliye edildiği tarihin üzerinden uzun zaman geçtikten sonra bu davanın ikame edilmesi ayrıca bahse konu taşınmaz 2015 tarihinde müvekkilce 2400TL’ye kiralanmışken 2015 yılında üstelik taşınmazda hasar olduğu iddiası bulunulmaktayken 3700.-TL’ye tekrar kiraya verilmiş olması hususları da dikkate alındığında, taşınmazda normal kullanımdan kaynaklı olanlar dışında bir zararın bulunmadığı açıkça anlaşılacaktır.

HUKUKİ SEBEPLER: KMK, TMK, HMK, İİK ve sair mevzuat  

DELİLLERİMİZ: İcra takip dosyası, Kira Sözleşmesi, 06.06.2015 tarihli teslim zaptı, tanık, bilirkişi, yemin, ilgili mevzuat ve Yargıtay kararları

TALEP VE SONUÇ: Yukarıda izah ettiğimiz üzere, açılan davanın reddi ile kötüniyetli olduğu açıkça görülen davacının % 20 den az olmamak üzere kötüniyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini saygılarımızla bilvekale arz ve talep ederiz.

Davalı Vekili

✒ İtirazın İptaline Cevap Dilekçesi 7 (Fatura Alacağı Kaynaklı)

ADANA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NE

DOSYA NO:

DAVALI:

VEKİLİ:

DAVACI:

VEKİLİ:

KONU: Dava dilekçesine karşı beyan ve itirazlarımızın sunulmasıdır.

AÇIKLAMALAR

Davacı tarafından müvekkil şirket aleyhine Adana İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmıştır. Ancak iş bu icra takibi haksız ve hukuka aykırı olduğundan yasal süresi içerisinde tarafımızca borca itiraz edilmiş ve takip durdurulmuştur. Davacı, bu kez de itirazımızın iptali ve takibin devamı için huzurdaki haksız davayı ikame etmiştir.

Öncelikle davacı ile müvekkil şirket arasında süregelen bir ticari ilişki mevcut değildir. Müvekkil şirket, çelik işleme işi için sıklıkla ticaret yaptığı … makine adlı firmayla iletişime geçmiş ancak firma yoğunluğu nedeniyle yardımcı olunamayacağını belirtilmiştir. Bunun üzerine … makine yetkilileri, müvekkil şirkete, komşu firmaları olan davacıya ait X isimli firmayı önermişler ve işin işbu firmaya verilmesine aracı olmuşlardır.

Taraflar arasında yapılan görüşmeler neticesinde müvekkil şirkete ait hammaddenin davacı tarafından işlenip tamamlanarak yeniden müvekkile iadesi hususunda anlaşılmıştır. Ancak davacı, işin bitim tarihinde işi süresinde ve eksiksiz olarak tamamlayamamıştır. Bu nedenle taraflar arasındaki sözlü iş anlaşması iptal edilmiştir. Davacı, kendisine verilen işi, ayıptan arî ve zamanında bitiremediği gibi müvekkil şirket tarafından kendisine verilen hammaddeyi de eksik ve bozulmuş şekilde iade etmiştir.  Bu husus tanık beyanlarıyla ispatlanacaktır.

Davacı, müvekkil şirkete fayda sağlamanın aksine maddi ve ticari zarara neden olmuştur. Buna rağmen tamamlanmayan iş karşılığı bedel müvekkil şirkete fatura edilmiştir……………. tarihli,……… seri numaralı ve ………………… TL bedelli A………………………….. adına düzenlenen fatura müvekkil şirkete gönderilmiş ve muhasebe departmanının bilgisizliği nedeniyle müvekkil şirket defterine işlenmiştir.  Müvekkil şirket ise tüm bunlardan davacının, haksız ve kötüniyetli olarak aleyhinde yaptığı……………………………….. Esas sayılı icra rakibi ile haberdar olmuştur. Devamında davacı tarafından yapılmayan işe karşılık müvekkilden istenilen iş karşılığı fatura ……………………. tarihinde iade edilmiştir. Öyle ki davacı tarafından bahse konu fatura bedeli karşılığı iş yapılmamış, müvekkil şirket davacıdan böyle bir fayda sağlamamıştır. İddia edildiği gibi müvekkil şirketin, davacıya karşı bahse konu fatura veyahut başkaca bir borcu bulunmamaktadır.

Müvekkil şirket, muhasebe departmanının hatalı işlemi nedeniyle faturaya itiraz için belirlenen 8 günlük süreyi geçirmiş bulunmaktadır. Ancak tek başına bu husus fatura içeriğinin kabulü anlamına gelmediği gibi faturanın kesinleşmesini de sağlamamaktadır. Asla kabul manasına gelmemekle birlikte davacının, müvekkil şirkete fatura edebileceği bir işin varlığının söz konusu olması halinde mevcut fatura bedeli kadar iş yapılıp yapılmadığı, işin süresinde ve ayıptan ari yapılıp yapılmadığının tespiti ile taraflar arasındaki alacak-borç miktarının bu hususa göre belirlenmesi gerekmektedir. Aşağıda belirtilen emsal Yargıtay kararları da bu yöndedir.

“…Faturanın içeriğine 8 gün içerisinde itirazda bulunulmadığı taktirde sadece faturada belirtilen verilerin doğru olduğu karinesi doğar. Bu durumdan, faturanın verilmesine neden olan iş veya hizmetin de yapılmış olduğunun kabul edildiği anlaşılmaz. Uyuşmazlık halinde, işin yapılmış olduğunun kanıtlanması gerekir. Ayrıca, davalıya tebliğ edilmiş olan fatura içeriğinin kesinleşmesi söz konusu olamaz. Faturanın deftere kaydı taşımanın gerçekleştiğine yalnızca karine teşkil eder. Bu karinenin aksinin ispatı her zaman olanaklıdır. “(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 05.05.2005 E. 2004/7832 K. 2005/4738 )

“…Bir sözleşmeye dayanmayan faturanın soyut olarak muhatabına gönderilmesi ve muhatabın faturaya itiraz etmemiş olması onun kesinleştiği sonucunu doğurmaz.”(Yargıtay 15. Hukuk Dairesi T. 27.6.2002 E. 2002/1631 K. 2002/3536 )

“…TTK’nın 23/2 maddesi uyarınca keşide edilen faturaya itiraz edilmemiş olması halinde fatura münderecatının kabul edilmiş sayılacağı hükmü ancak taraflar arasında faturanın keşide edilmesine neden olan akdi ilişkinin ispat edilmesi durumunda geçerlidir.” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi T. 8.6.1988 E. 1988/60 K. 1988/3809)

“…Davaya dayanak alınan faturanın Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesi gereğince kesinleşmiş ve tarafları bağlayıcı olduğunun kabul edilebilmesi için, fatura konusu işle ilgili yanlar arasında sözleşme yapıldığının yasal delillerle kanıtlanması ve bedeli uyuşmazlık konusu işin de kabul edilebilir yeterlikte iş sahibine teslim edildiğinin yüklenici tarafından kanıtlanmış olması zorunludur. Mahkemenin kabulünde ve somut olayda olduğu gibi, açıklanan koşullar gerçekleşmeden sadece faturanın karşı tarafa tebliğ edilmiş ve itiraz edilmemiş olması yanlar arasında akdi ilişkinin kurulmuş olduğunu, iş bedelinin istenebilir olduğunu kanıtlamaz. “(Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 07.03.2008 E. 2007/2029 K. 2008/1483)

“…Türk Ticaret Kanunu’nun 23/2. maddesi gereğince; faturayı alan kimsenin, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde kapsamı hakkında itirazda bulunmaması sonucu fatura kapsamını kabul etmiş sayılabilmesi için faturanın, yanlar arasındaki yazılı sözleşme şartını değiştirecek içerikli olmaması gerekir. “(Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 14.02.2007 E. 2006/7750 K. 2007/882)

“…Davalı alım satım ilişkisini kabul etmemektedir. Bu nedenle davacının fatura deliline dayanabilmesi için, faturada yazılı malı davalıya teslim ettiğini, bu teslimin borç doğurucu sözleşmesel hukuki bir ilişki sonucu olduğunu, faturanın da bu ilişki sonucu düzenlenmiş olduğunu genel ispat kurallarına göre ( yemin teklifi dahil ) kanıtlaması gerekir. Çünkü tebliğ edilen faturaya sekiz gün içinde itiraz edilmemiş olması hali, faturada yazılı malın alıcıya teslim edildiğini göstermez, bu sadece malın fiyat ve adedi yönünden içeriğini kabul anlamına gelir. “(Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 06.10.2005  E. 2005/8385  K. 2005/9627)

“…Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı tarafça sunulan irsaliyeli faturada teslim eden ve teslim alan bölümlerinde isim ve imza bulunmamaktadır. Diğer yandan, kargo teslim belgesinde ve kargo şirketince gönderilen kayıtlarda bir teslimatın yapıldığı belirtilmiş ise de teslimatın içeriğine ilişkin bir açıklama yapılmamıştır. Bir başka anlatımla, teslim belgelerinde, teslimatın dava konusu mallara ilişkin olduğu hususu da tereddüte yer vermeyecek şekilde ortaya konamamıştır. Öte yandan ticari defter ve kayıtların usulüne uygun tutulmuş olması yanında defterlerde yer alan kayıtların dayanağının da usulüne uygun olması gerekmektedir. Davacının usulüne uygun tutulan ticari defterlerinde kayıtlı olan faturanın dayanağının da usulüne uygun olduğunu ispatlanmalıdır. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, fatura düzenlenmesi ve dayanağı kanıtlanamayan bu faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olması ve faturaya itiraz edilmemiş olması tek başına akdi ilişkinin kanıtı olamaz. Bu durumda mahkemece açıklanan yönler gözetilmeksizin, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 19.09.2018 T. 2017/915 E. 2018/1338 K.

“…Bir başka anlatımla, faturaya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gün içinde (mücerret) itiraz edilmemiş olması hâli, sadece o faturanın –miktar ve fiyat yönünden- münderecatını kabul anlamını taşır, yoksa o faturada yazılı malın alıcıya mutlaka, daha önce teslim edilmiş olduğu anlamına gelmez; satıcının faturada yazılı malı alıcıya veya kanuni temsilcisine teslim ettiğini ayrıca ispat etmesi zorunludur . Elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin 6762 sayılı TTK’nın 23/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 tarihli ve 2011/15-472 E., 2011/608 K. sayılı kararında da benimsenmiştir. Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.

“…Eldeki davada, davalı sözleşmesel ilişkiyi, malın kendisine teslim edildiğini ve borcu inkâr etmektedir. Hâl böyle olunca, sözleşmesel ilişkiyi, malların alıcı olan davalıya teslim edildiğini ve faturanın da bu akdi ilişki nedeni ile düzenlendiğini ispat yükü davacı tarafa aittir. Davacı bu iddiasını, uyuşmazlığın miktarına göre, 6100 sayılı HMK’nın 200. maddesi (HUMK 288) uyarınca yazılı delille kanıtlamalıdır.

“…Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19.02.2013 tarih ve 2012/10539 E., 2013/2953 K. sayılı ilamıyla, dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 6762 sayılı TTK’nın 23. maddesi gereğince 8 gün içinde faturaya itiraz edilmemesinin hizmetin verildiği anlamına gelmediği, faturanın içeriğine 8 gün içinde itirazda bulunulmadığı takdirde sadece faturada belirtilen verilerin doğru olduğu karinesini doğurduğu, uyuşmazlık halinde hizmetin verildiğinin kanıtlanması gerektiği, mahkemece, hizmetin verilip verilmediği hususu üzerinde durulması gerektiği belirtilerek bozulmuş olup; mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine mahkemece, temyiz isteminin süresinde olmadığı gerekçesiyle, 07.02.2014 tarihli ek karar ile temyiz isteminin reddine karar verilmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 18.06.2015 T. 2015/3368 E.,2015/4723 K.

Belirtilen Yargıtay kararları doğrultusunda, davacının öncelikle müvekkil şirket ile ticari ilişkisini, mevcut sözleşme şartlarını, mevcut sözleşme şartlarına uygun ifayı / faturanın verilmesine neden olan işin yapılmış olduğunu, fatura bedeli kadar iş yapıldığını, yapılan işi eksiksiz ve tam olarak müvekkil şirkete teslim ettiğini, yükümlülüklerini yerine getirdiğini ispatlamalı, faturayı dayanaklandırmalıdır. Aksi halde tek başına faturaya yasal süresinde itiraz edilmemiş olması yazılı işin yapılarak müvekkile teslim edildiğini, faturanın kesinleştiğini göstermez.

 Ayrıca belirtmeliyiz ki davacı tarafından iş tamamlanmadığından hak ediş de bulunmamaktadır. Bu nedenle müvekkil şirketin temerrüde düşürülmesi ve fatura tarihi itibariyle faiz işlemesi de kabul edilemez.

Özetle,  davacının, müvekkil şirket aleyhine başlattığı icra takibine yönelik borca ve tüm ferilerine ilişkin itirazlarımızı bir kez daha yinelediğimizi bildirir kötü niyetli ve haksız kazanç sağlamaya yönelik huzurdaki davanın reddini talep ederiz.

H.SEBEPLER: İlgili yasal mevzuat.

DELİLLER: … Esas sayılı dosyası, Taraflar arasındaki fatura ve ödeme kayıtları, … tarihli fatura iadesi, Taraflara ait ticari defter kayıtları, Taraflar arası görüşme kayıtları, Tanık anlatımları (isim ve adresleri bilahare bildirilecektir.), keşif, bilirkişi incelemesi, yemin ve her türlü hukuki delil.

SONUÇ VE TALEP: Yukarıda kısaca arz ve izah edildiği üzere usul ve yasaya aykırı kötü niyetli huzurdaki DAVANIN REDDİNE, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesi vekâleten saygıyla arz ve talep olunur.

Davaya Cevap Veren Şirket Vekili

✒ İtirazın İptali Davasına Cevap Dilekçesi 8 (Ticari Defter Kaynaklı)

ADANA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE

DOSYA NO:

İLGİLİ İCRA DOSYA NO:.

CEVAP DİLEKÇESİ VEREN (DAVALI):

VEKİLİ:

DAVACI:

VEKİLİ:

DAVA KONUSU: Davacı tarafın dava dilekçesine karşı cevaplarımızın sunulmasından ibarettir.

AÇIKLAMALAR: Davacı taraf dava dilekçesinde özetle; davacı taraf müvekkilim ile abonelik sözleşmesi imzaladığını ve müvekkilimin iş yeri olarak kullandığı Adana adresinde elektrik kullanmakta iken tüketim bedeline ilişkin faturaları ödemediğinden bahisle müvekkilim adına takip açıldığını, müvekkilimin tüketim bedeline ilişkin faturaları ödemediğini ve müvekkilin dava konusu takibe itirazının haksız olduğu yönündeki talepleri ile Sayın Mahkemenizden itirazın iptali ile müvekkil aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi kararı verilmesi talebi ile iş bu davayı açmıştır. Ancak, davacının ileri sürmüş olduğu sebepler hukuki mesnetten yoksun olup aşağıda ayrıntılı bahsi geçen hem usule ilişkin hem de esasa ilişkin nedenler ile işbu davanın reddi gerekmektedir. Şöyle ki;

1)  İŞBU DAVA, 1 YILLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜREYE TABİ OLUP SÜRESİNDE AÇILMAMIŞTIR.

Davacı tarafından … tarihli ödeme emrine karşı … tarihinde borca itiraz dilekçemiz neticesinde … tarihinde davaya konu icra takibinin durdurulması kararı verilmiştir. Takip alacaklısı, icra dosyasına yapılan itiraz kendisine tebliğ edilmesinden itibaren bir yıl içerisinde bu davayı açmalıdır. Bu süre geçtikten sonra artık ilgili icra dosyasından borçlu hakkında açılmış olan takibe devam edilemez.

… tarihinde alacaklı vekili “POSTA ÇEKİ, GAYRİMENKUL VE GİB sorgularının yapılmasını” talep etmiş bu talebe cevaben … tarihli icra müdür yardımcısı, dosyanın itirazdan dolayı durdurulduğundan istenilen taleplerin reddedilmesi yönünde karar vermiştir. İşbu sebeplerle davacı tarafın … tarihli takibe itiraz dilekçemizi öğrenmiş olduğu durumda 1 yıllık hak düşürücü süreye tabi olan itirazın iptali davasını … tarihinde açması usule aykırılık teşkil etmekte olup usulden reddi gerekmektedir.     

“Dava, itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. İİK. 67/1 maddesi “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliğ tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak genel hükümler dairesinde alacağın varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir” düzenlemesini getirmiştir. Bu yasal düzenleme doğrultusunda yapılan icra takibine borçlunun itiraz etmesi h alinde davanın bir yıllık süre içinde açılması zorunludur. Bu süre sükut-u hak süresidir. Ne var ki, bu sürenin başlaması için itirazın alacaklıya tebliği zorunludur. Yasada bu sürenin itirazın alacaklıya tebliğinden başlayacağı açıkça vurgulanmıştır. Yasa koyucu bu sürenin hak düşürücü süresi olması, bu bağlamda hakkı söndüren bir süre olması nedeniyle alacaklının borçlunun itirazlarına tam olarak muttali olması, bunun da ancak itirazın tebliği yoluyla olacağını öngördüğünden sürenin tebligatla başlayacağını kabul etmiştir. Ancak dava konusu icra takibinde davalıya ödeme emri 09.11.2013 tarihinde tebliğ edilmişse de, davalı tarafından… 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nde açılan davada tebliğ tarihi 21.11.2013 olarak düzeltilmiş olması üzerine, davalı bu dava ile davacının itiraz dilekçesinden haberi olduğunu, itirazın iptali davası açmak için yasada öngörülen hak düşürücü sürenin kaçırıldığını savunmuş, davacı da 16.09.2015 havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde; dava konusu icra takibine itiraz edildiğini öğrendiğini kabul etmiş ve davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesini istemiştir. Bu nedenle itirazın iptali davası açmak için hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın usulden reddi gerekirken, esası hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirir.”  (YARGITAY 13.Hukuk Dairesi Esas: 2016/ 28085 Karar: 2020 / 528 Karar Tarihi: 23.01.2020)

2) DAVACI TARAFIN DAVAYA SUNMUŞ OLDUĞU FATURALARA DAYANARAK ALACAĞI OLDUĞUNU İDDİA ETSE DE BU ALACAKLAR, 5 YILLIK ZAMANAŞIMINA UĞRAMIŞTIR.

Türk Borçlar Kanunu madde 147/1 gereğince kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler için zamanaşımı süresi 5 yıldır. Dönemsel edimlerde, alacağın tamamı için zamanaşımı, ifa edilmemiş ilk dönemsel edimin muaccel olduğu günde işlemeye başlar.  Somut olayda davacı tarafından davaya sunulan söz konusu faturaların tarihi Aralık 2012- Temmuz 2014 yılları arasında olup davaya sunulan faturalardan ödenmemiş ilk fatura, … tarihine aittir. İşbu sebeplerle alacaklar zamanaşımına uğramıştır.

3)  DAVA GÖREVLİ MAHKEMEDE AÇILMAMIŞTIR. TARAFLAR ARASINDA MEVCUT UYUŞMAZLIKTA GÖREVLİ MAHKEME ”TİCARET MAHKEMESİ” DİR:

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 3. maddesi hükmüne göre Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen konularla, bir ticarethane, fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müesseseyi ilgilendiren bütün muamele, fiil ve işler ticari işlerden sayılır.

Nitekim davalı tarafın tüzel kişi tacir olduğu ve uyuşmazlık konusunun “müvekkilimin iş yerine ait abonelik sözleşmesi” olduğu, ayrıca davacı tarafın davaya sunmuş olduğu faturalar incelendiğinde “Müşteri Grubu: …” olarak kayda geçildiği ve taraflar arasındaki ilişkinin ticari işten kaynaklı olduğu ve uyuşmazlıkta görevli mahkemenin TİCARET MAHKEMESİ olduğu açıkça ortadadır.

“Dava, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki sözleşme incelendiğinde niteliği itibariyle bir hizmet sözleşmesi olduğu, kesilen faturaların hizmet faturası olarak kesildiği ve tarafların tacir olduğu anlaşılmaktadır. 6102 Sayılı TTK’ nın 4. maddesi uyarınca tacir olan her iki yanın ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu durumda mahkemece, işin esasına girilerek taraf delilleri toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir.”

(YARGITAY 23.Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 889 Karar: 2019 / 3857 Karar Tarihi: 25.09.2019)

“6102 sayılı TTK’nın 19/2. maddesinde; ” Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır. Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.” hükmü bulunmaktadır.  6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinin yürürlükte olduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi iken, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yapılan değişiklikle, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’ ya eklenen 9. Madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olacağı belirtilmiştir. Mezkûr Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir.  Somut olayda; tarafların tacir olup, davaya konu uyuşmazlığın her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olduğu, bu haliyle uyuşmazlığın çözümünün yukarıdaki yasa hükümleri de gözetildiğinde Asliye Ticaret Mahkemesinin görevi içinde olduğu anlaşılmaktadır.” (YARGITAY 3.Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 13782 Karar: 2019 / 1480 Karar Tarihi: 25.02.2019)

4) İCRA TAKİBİNDE TAKİBE DAYANAK BELGE SUNMAYAN DAVACI, İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA İCRA DOSYASINDA VAR OLAN BELGELER DIŞINDA BAŞKA BELGELERE DAYANAMAZ.

Somut olayda davacı alacaklı, iddia olunan borca konu takip talebinde borcun kaynağını ve nedenini yazmayıp faturaları ilgili icra dosyasına sunmamıştır. Bu nedenle faturaların bu davada delil olarak kabul edilebilmesi mümkün değildir.

”…itirazın iptali davası, takip hukuku içinde ve takip talebi ile sıkı sıkıya bağlantılı olarak ele alınması gereken, sonucuyla takibin devamına etkili bir dava türüdür. Bu nedenle takip talebinde dayanılan borç ve borcun sebebine bağlılık esastır. İcra takibine etkili itirazın iptali davasında ispat edilecek olan, takibe ve itiraza konu olan alacaktır. İtirazın iptali davasında takibe konu alacak sebebi değiştirilemez. İtirazın iptali davalarında alacaklı, icra takibinin dayanağı olan belgeler dışında başka belgelere dayanamaz.” şeklinde hüküm kurmuştur. (T.C. YARGITAY HGK 18/09/2013 TARİHLİ, 2013/19 142 E.-2013/1371 SAYILI KARAR.)

5)  İTİRAZIN İPTALİ DAVASI, KISMİ OLARAK AÇILAMAZ.

İtirazın iptali davasının kısmi dava şeklinde açılması mümkün değildir. Çünkü alacaklı tarafından takip konusu yapılan ve itiraz ettiğimiz alacak miktarı belirli olduğundan alacaklı itiraz edilen alacağı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla itirazın iptali davası açamaz. Açılan davanın “hukuki yarar” yokluğu nedeniyle usulden reddi gerekir.

Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya, kısmi dava denir. Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gereklidir. Karşı tarafın dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu ve dava konusu bölümünde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması ya da alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum demesi, kural olarak yeterlidir. Somut olayda, davacı alacaklıların takip konusu yaptıkları alacak niteliği itibariyle bölünebilir ise de, davacıların takip konusu yaptığı ve davalının itiraz ettiği alacak miktarı davacılar açısından belirlidir. Bu nedenle kısmi davaya konu edilemez. (T.C YARGITAY 23. Hukuk Dairesi Esas: 2015 / 579 Karar: 2016 / 3160 Karar Tarihi: 24.05.2016)

6) MÜVEKKİLİN DAVACIYA BORCU BULUNMAMAKTADIR.

Davacı tarafından kötü niyetli olarak açılan bu davada müvekkilimin davacıya herhangi bir borcu mevcut değildir. Davacı taraf, haksız olarak müvekkilimden alacağı olduğunu iddia etmektedir. Zira davacı taraf, davaya konu icra takibinde de alacağın varlığına dair somut bir delil sunulmadan kötü niyetli olarak icra takibi başlatmıştır.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE ; AÇIKLADIĞIMIZ TÜM BU GEREKÇELER DAHİLİNDE ÖNCELİKLE ZAMANAŞIMI HUSUSUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ VE İŞBU ALACAĞIN ZAMANAŞIMINA UĞRAMASI SEBEBİYLE DAVANIN REDDİNE KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ AYRICA DAVACI TARAFIN DAVA DİLEKÇESİNDE İLERİ SÜRMÜŞ OLDUĞU SEBEPLERİN HUKUKİ DAYANAKTAN YOKSUN OLDUĞU, İŞBU İDDİALARIN HEM USUL HEM DE ESAS AÇISINDAN BAKILDIĞINDA HUKUKİ GERÇEKLİKLE BAĞDAŞMADIĞI ANLAŞILMAKTADIR. BU SEBEPLER DOĞRULTUSUNDA İŞBU DAVANIN REDDİ GEREKMEKTEDİR.

HUKUKİ SEBEPLER: İİK ve İlgili mevzuat

SÜBUT DELİLLER:  1. Adana İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının celp edilerek incelenmesini talep ediyoruz.

2. Sosyal ve ekonomik durum araştırması yapılmasını talep ediyoruz.

3. Tanık deliline de dayanıyoruz. (İsim ve adresleri daha sonra bildirilecektir.)

4. Keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ediyoruz.

5. Yemin ve her türlü yasal delil (Davacının beyanlarına karşı ek delil sunma hakkımız saklıdır.)

NETİCE-İ TALEP: Yukarıda izah edilen sebepler ve sayın mahkemenizin re’ sen gözeteceği hususlar doğrultusunda,

1) Davanın dava şartı noksanlığından USULDEN REDDİNE,

2) Sayın mahkeme aksi kanaatte ise DAVACININ İTİRAZIN İPTALİ TALEBİNİN VE İCRA-İNKÂR TAZMİNATI TALEBİNİN REDDİNE,

3)Davacının icra takibinin konusu olan meblağın %20’sinden aşağı olmamak üzere KÖTÜNİYET TAZMİNATINA HÜKMEDİLMESİNİ,

Yargılama masrafları ile vekâlet ücretinin de davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini bilvekale arz ve talep ederim. 03.03.2021

Cevap Dilekçesi Veren (Davalı)

✒ İtirazın İptali Davasına Cevap Dilekçesi 8 (Ticari Defter Kaynaklı)

ADANA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NE

DOSYA  NO:

CEVAP VEREN DAVALI:

VEKİLLERİ:

DAVACI:

VEKİLİ:

KONU: Davaya cevap dilekçesinin sunulması hakkındadır.

AÇIKLAMALAR:

Müvekkilimiz hakkında Adana İcra Müdürlüğü’nün 2019/1 E. Sayılı dosyası üzerinden başlatılan icra takibinde borca itiraz üzerine davacı-alacaklı tarafından mahkemenizde müvekkilimiz aleyhine itirazın iptali davası açılmıştır. Söz konusu dava dilekçesi müvekkilimize 14.02.2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davaya cevaplarımızı süresi içerisinde sunuyoruz.

A-USULE İLİŞKİN İTİRAZIMIZ; 

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. Maddesine göre; kanunun 4. Maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Dava şartına uyulmadan dava açılmıştır. Bu nedenle davanın usulden reddi gerekmektedir.

B- ESASA İLİŞKİN İTİRAZLARIMIZ;

1- İcra takibi ve dava konusu alacak ile ilgili müvekkilimizin herhangi bir borcu bulunmamaktadır. Alacaklı olduğunu iddia eden davacının bunu ispatlaması gerekmektedir.

2- Davacı ticari defterlerini delil olarak sunmuş olsa da müvekkilimizin ticari defterleri ile davacının ticari defterleri birbirini doğrulamadığından davacı ticari defterlerini lehine delil olarak kullanamaz. Davacı, alacak iddiasını kesin deliller ile ispat külfeti altındadır.

 “Dava, faturadan kaynaklanan satış nedeni ile alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptaline ilişkindir. Davacı satıcı, mal teslimini kanıtlamak zorundadır. Davada münhasıran karşı tarafın defterlerine dayanılmamıştır. Davacının kendi defterlerindeki kayıtlar dayanak belge ile doğrulanmadığı sürece mal teslimi hususunda tek başına delil olarak kabul edilemez. Mahkemece, ispat yükünün davacıda olduğu kabul edilerek, davacının teslimine ilişkin kanıtları toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.”

YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ, 2015/8902 E., 2016/211 K. SAYILI KARARI 

3- Davacı dava dilekçesinde her ne kadar faturalara dayalı bir alacaktan bahsetmişse de faturalar tek başına alacağın varlığını kanıtlayamaz. Faturalarla birlikte aynı zamanda fatura konusu işlemin gerçekleştiğinin ispatlanması gerekmektedir. Davacı tarafından şirketinin çalışanına teslim edildiği iddia edilmektedir. Davacı da müvekkilimize yapılan bir teslim söz konusu olmadığını beyan etmektedir. Müvekkilimize verilen bir hizmet bulunmamakta iken takipte ve davada taraf olarak müvekkilimizin gösterilmesi anlaşılmamaktadır.

 “Fatura tek başına alacağın varlığını kanıtlamaz. Malın teslim edildiğinin ispatlanması gerekir. Davalı tarafın ticari kayıtlarını ibraz etmemiş olması münhasıran defterlerine dayanılmadığından herhangi bir sonuç doğurmaz. Somut olayda davacının malın teslimine ilişkin dosyaya sunduğu deliller üzerinde araştırma yapılarak bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.”

YARGITAY 19. H.D., 28.06.2018 TARİH, 2017/892 E., 2018/3671 K. SAYILI KARARI

4- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200. maddesine göre; “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri iki bin beş yüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.” Huzurdaki dava değeri ispat sınırından fazla olduğundan senetle ispatı zorunludur. Bu sebeple davacının dilekçesinde dayandığı tanık delilini kullanmasına muvafakatimiz bulunmamaktadır.

Yukarıda yazılı nedenlerle müvekkilimiz aleyhine açılmış davanın reddine,  müvekkilimiz aleyhine kötü niyetli hareket ederek icra takibi başlatan takip alacaklısı davacı aleyhine takibe konu alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep zorunluluğu doğmuştur.

HUKUKİ NEDENLER: İİK, HMK, TBK, TTK ve ilgili mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER : Adana İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası, müvekkilimize ait ticari defterler (Müvekkilimizin “…” adresinde incelenmesini talep ediyoruz.), bilirkişi, yemin ve her türlü yasal delil.  

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda yazılı nedenlerle müvekkilimiz aleyhine açılmış davanın reddine,  müvekkilimiz aleyhine kötü niyetli hareket ederek icra takibi başlatan takip alacaklısı davacı aleyhine takibe konu alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini vekil eden adına talep ederiz.

DAVALI VEKİLLERİ

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir