Olayımızda müvekkil davacı, saç ekim tedavisi amacıyla davalı kliniğe başvurmuş, davalı da söz konusu tedavi için müvekkilin saç ekim ameliyatı olması gerektiğini beyan ederek müvekkili ameliyata ikna etmiştir. Davalı yapmış olduğu saç ekim ameliyatını gerekli tıbbi tekniğe uygun yapmayarak kusurlu davranmış, bu nedenlerle çıkış yönü yanlış olduğu gibi ön tarafta dökülmeler meydana gelmiştir. Sonuç olarak müvekkil tarafından davalı kliniğe uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle dava açılmıştır.
Yanlış Saç Ekimi Nedeniyle Dava Dilekçesi
NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE (TÜKETİCİ MAHKEMESİ SIFATIYLA)
DAVACI:
VEKİLİ:
DAVALI:
KONU: 21.04.2020 tarihinde davalı tarafından yapılan saç ekiminin ayıplı olması nedeniyle müvekkilin uğramış olduğu zararların (Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla) tazmini taleplerimizi ihtiva eden dilekçemizden ibarettir.
HARCA ESAS DEĞER: 15.900 TL
AÇIKLAMALAR
Öncelikle taraflar arasında 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu gereğince dava şartı olarak kabul edilen arabuluculuk faaliyetleri doğrultusunda uyuşmazlığın çözümü için … Arabuluculuk Bürosuna … Büro Dosya Numarası … Arabuluculuk Numarası ile başvuruda bulunulmuş olup arabuluculuk faaliyetleri usulüne uygun bir şekilde gerçekleştirilmiş ancak davalı taraf mazeret bildirmeksizin ilk oturuma katılım sağlamamış olduğundan arabuluculuk müzakerelerine başlanmadan süreç sonlandırılmıştır. Sonuç olarak taraflar arasında bir uzlaşı sağlanamamış ve iş bu davayı açma zorunluluğu hasıl olmuştur. İlgili arabuluculuk faaliyetlerinin yer aldığı belgeler ektedir.(EK-1)
Müvekkil davacı, saç ekim tedavisi amacıyla davalıya başvurmuş, davalı da söz konusu tedavi için müvekkilin saç ekim ameliyatı olması gerektiğini beyan ederek müvekkili ameliyata ikna etmiştir.
1-) Davalı, müvekkili ameliyata ikna ederek …’da faaliyet gösteren kendi kliniğinde … tarihinde saç ekim ameliyatını gerçekleştirmiştir. Bu hususa ilişkin görüntü kayıtları ektedir.(EK-2) Yapılan saç ekim ameliyatı karşılığında müvekkil tarafından davalıya 2800 TL ödeme yapılmıştır. Bahse konu ödemeye ilişkin dekont ektedir.(EK-3) Davalı yapmış olduğu saç ekim ameliyatını gerekli tıbbi tekniğe uygun yapmayarak kusurlu davranmıştır.
Davalının yapmış olduğu saç ekim ameliyatı gerekli tıbbi tekniğe uygun olarak yapılmadığından dolayı müvekkilin saçlarının çıkış yönü yanlış olduğu gibi ön tarafta dökülmeler meydana gelmiştir. Yanlış yöne çıkan saçlara ve dökülmelere ilişkin fotoğraflar ektedir.(EK-4) Bu nedenle müvekkil ekstra bir tedavi ile karşı karşıya kalmak zorunda kalmıştır. Ayrıca saç ekimi yapılan bölgelerde saçın yanlış yöne çıkacağı ve dökülmelerin olabileceği söylenmediği gibi şayet taahhüt edilen tedavi, olması gerektiği gibi sonuç vermez ise yanlış ekim yapılan bölgedeki saçların çıkarılacağı ve tekrar saç ekim ameliyatı olması gerektiği hususu da müvekkile bildirilmemiştir.
2-) Davalı yapmış olduğu ameliyatı gerekli tıbbi tekniğe uygun olarak yapmayarak kusurlu davranmıştır. Müvekkil davacı ve davalı taraf arasındaki sözleşme ile davacıya estetik müdahalelerde bulunulması kararlaştırılmıştır. Davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin niteliği itibariyle hekim ile hasta arasında tedaviye ilişkin sözleşmeden farklı olduğu ve eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği açıkça anlaşılmaktadır. Eser sözleşmesini düzenleyen TBK’nın 470. maddesi uyarınca yüklenicinin edimi bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin edimi ise, karşılığında bedel ödemeyi üstlenmesidir. Eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmektedir. Burada sözleşme yapılmasının nedeni belli bir sonucun ortaya çıkmasıdır. Eser yüklenicinin sanat ve becerisini gerektiren bir emek sarfı ile gerçekleşen sonuç olup, yüklenici eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek yükümlülüğü altındadır.
3-) Diğer yandan yüklenicinin borçları TBK’nın 471. maddesinde düzenlenmiş olup,
- Yüklenici, üstlendiği edimleri iş sahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
- Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Şeklinde hüküm düzenlenmiş olup, yüklenici olan hekimin de bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere edimini sadakat ve özenle ifa etmek yükümlülüğü bulunmaktadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunda benzer alanlardaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kuralların esas alınacağı da açıklanmıştır.
4-) Doktor ile hasta arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutularak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yolu seçmek gerekir. Gerçekten de hasta mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, TBK 510 md (BK madde 394) hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
5-) Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 08.05.2014 tarihli değişiklikten önceki haliyle 15. maddesinde, “Hasta; sağlık durumunu, kendisine uygulanacak tıbbi işlemleri, bunların faydaları ve muhtemel sakıncaları, alternatif tıbbi müdahale usulleri, tedavinin kabul edilmemesi halinde ortaya çıkabilecek muhtemel sonuçları ve hastalığın seyri ve neticeleri konusunda sözlü veya yazılı olarak bilgi istemek hakkına sahiptir.”, 22. maddesinin birinci fıkrasında, “Kanunda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, kimse, rızası olmaksızın ve verdiği rızaya uygun olmayan bir şekilde tıbbi ameliyeye tabi tutulamaz. “, “Rızanın Kapsamı” başlıklı 31. maddesinde de “Rıza alınırken hastanın veya kanuni temsilcisinin tıbbi müdahalenin konusu ve sonuçları hakkında bilgilendirilip aydınlatılması esastır. Hastanın, uygulanacak tıbbi müdahale için verdiği rıza, bu müdahalenin gerektirdiği sair işlemleri de kapsar. Ancak, tıbbi işlemlerin uygulanmasında, bu Yönetmelik’te ve diğer mevzuatta belirlenen hakların ihlal edilmemesi için azami ihtimam gösterilir.” düzenlemeleri yer alır.
6-) Biyotıp Sözleşmesinin 5. maddesinde “Rıza” konusu düzenlenmiş ve “Sağlık alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabilir. Bu kişiye, önceden, müdahalenin amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgiler verilecektir. İlgili kişi muvafakatini her zaman serbestçe geri alabilecektir” düzenlemesiyle rızanın kapsamı belirlenmiştir. Salt yapılacak işleme rıza göstermek yeterli değildir. Ayrıca, komplikasyonların da izah edilmesi gerekmektedir. Ancak bu rızanın da aydınlatılmış rıza olması gerekir. Nitekim Hekim Etiği Yönetmeliği’nin 26. maddesinde düzenleme yapılmış ve “Hekim hastasını, hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır. Yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır. Bilgiler hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmelidir. Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisi belirler. Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir. Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir. Acil durumlar ile hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda yasal temsilcisinin izni alınır.” düzenlemesiyle aydınlatmanın ne şekilde yapılacağı açıklanmıştır.
Yukarıda anılan düzenlemeler özetle, HERHANGİ BİR TIBBİ MÜDAHALEYE başlamadan önce kişilerin yapılacak işlemlerle ilgili riskleriyle birlikte aydınlatılarak rızalarının alınmasını öngörmektedir.
-Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 21.10.2021 tarihli ve 2021/165 Esas, 2021/10553 Karar sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
“(…)Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir. Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir. Acil durumlar ile hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda yasal temsilcisinin izni alınır.” düzenlemesiyle aydınlatmanın ne şekilde yapılacağı açıklanmıştır. Aydınlatılmış onamda ise ispat külfeti hekim ya da hastanededir.(…)”
7-) Yine eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmiş sayılmalıdır. Komplikasyonlarda ise aydınlatma yükümlülüğü ve komplikasyon yönetiminin doğru yapılması yine yüklenicinin sorumluluğundadır. Somut olay değerlendirildiğinde;
Davacıya yapılan estetik müdahalenin sonucu itibariyle iş sahibi yararına sonuç vermediği gibi, operasyon öncesi onamda aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmediği ve kayıtların tam olarak tutulmadığı, eser sözleşmesi niteliği gereğince yüklenicinin edimini tam olarak yerine getirdiğinden söz edilemeyeceği ve kusurlu bulunduğu, komplikasyon konusunda aydınlatılmanın yetersiz olduğu gibi, komplikasyon yönetiminin de yeterli olmadığı açık olmakla birlikte yüklenicinin kusurundan kaynaklı olarak müvekkilde hem maddi hem de manevi zararlar meydana gelmiştir. Estetik operasyonlar birer “eser sözleşmesi” niteliğinde olup estetik operasyonlardaki edimin tam olarak ifa edilmemesi ve olası komplikasyonlar konusunda yeterli aydınlatma yapılmaması sebebi ile davalı tarafın kusurlu olduğu açıktır.
Müvekkil, davalının yanlış ve kusurlu olarak yaptığı saç ekimi neticesinde gerek fiziksel gerekse psikolojik bir elem ve ızdıraba düçar olmuştur. Müvekkilin çekmiş olduğu bu acı ve ıstırabın müsebbibi saç ekimini kusurlu yapan davalıdır. Her ne kadar müvekkilin çekmiş olduğu acı ve elemi karşılamayacaksa da müvekkil için 15.000 TL manevi tazminat, müvekkilin yapmış olduğu masraflar için 2800 TL ve söz konusu yanlış işlemden kaynaklanan zararı telafi etmek için yapılacak masrafların mahkemece tespiti ile buna karşılık gelecek maddi tazminat talep ediyoruz.
Açıklanan nedenlerle işbu maddi ve manevi tazminat davasını açma zorunluluğu doğmuştur.
HUKUKİ NEDENLER: Borçlar Kanunu, TMK, HMK ve sair tüm yasal düzenlemeler
DELİLLER: Saç ekimine ilişkin kayıtlar, tanık, bilirkişi incelemesi vs. her türlü yasal delil
TALEP SONUCU: Yukarıda arz ve izah ettiğimiz sebepler ve res’en gözetilecek sebeplerle davamızın kabulüne,
1-) Müvekkilin ödemiş olduğu 2800 TL’nin … tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp müvekkile verilmesine,
2-) Müvekkilin haksız fiilden dolayı uğradığı maddi zararın tespiti ile şimdilik 100 TL maddi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline,
3-) Müvekkilin uğradığı manevi yıkım nedeniyle 15.000 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline,
4-) Yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesini saygıyla vekaleten arz ve talep ederim.
Davacı Vekili
Ekler: 1- Arabuluculuk anlaşamama tutanağı 2- Saç ekimine ilişkin görüntü kayıtları 3- Ödeme dekontu 4- Saç ekimin kusurlu yapıldığına ilişkin görüntü kayıtları 5- Onanmış vekaletname