Satış Vaadi Sözleşmesi Kişisel Hak Doğurur

  • Satış vaadi sözleşmesinden doğan hakkın kişisel hak olduğu,

  • Sözleşme dışı olan kişileri bağlamayacağıtapu iptal ve tescil isteminin husumet yöneltilemeyeceği

  • Taşınmazın mal sahibi tarafından başka kişilere satılması halinde, yeni malike karşı herhangi bir hak iddia edemeyeceği,

  • Taşınmaz satış vaadinin tapu siciline de şerh edilmediğine dair bilgileri içeren yargıtay kararını bu yazımızda ele aldık.

 

İlgili yargıtay kararı şu şekildedir:

Yargıtay Kararı

 

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı Dörtyol 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine dair karara davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine 14. HD. 16.3.20122850/3852 s. ilamı ile onanmasına karar verilmiş ise de, davacı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine 14. HD. 5.7.20128060/9280 s, ilamı ile; 

 

(…Davacı, davalıların murisi Fatma O.in 11.1.1979 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile 688 parsel s. taşınmazdan 400/1525 sehimini yani hissesine mahsuben 400 m2ye kendisine satmayı vaat ettiğini belirterek tapu iptal ve tescil talebinde bulunmuştur. 

 

Davalı Mehmet, zamanaşımı nedeniyle davanın reddini istemiştir. 

 

Mahkemece, dava konusu taşınmazın imar uygulaması ile 208 ada 1, 2, 3 ve 4 sayılı parsellere dönüştüğü satış vaadi sözleşmesine dayanılarak hak iddia edilen yerin 3 numaralı imar parseli içersinde kaldığı, bu parselin de dava tarihinden önce 3. şahsa satıldığı belirtilerek husumet yönünden davanın reddine karar verilmiştir. (Kayıt dışı not: burada satış vaadi sözleşmesinin ardından ilgili parsellerin imar uygulaması neticesinde değişmesiyle ortaya çıkan hukuki durum ele alınıyor.)

 

Davacı vekilinin temyizi üzerine karar Dairemizce onanmıştır. Davacı vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur

 

Bilindiği üzere, TMK 706, BK 213 ve 2644 s. K m. 26 maddeleri hilafına tapulu taşınmazın harici veya fiili taksimi ile paylarının mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Satış vaadi sözleşmesi ile ana taşınmazdan pay satın alan davacının imar nedeniyle ifrazen oluşan 208 ada, 1, 2, 3 ve 4. s. parsellerde de mülkiyet hakkı söz konusudur. (Kayıt dışı: İmar uygulaması sonucu ortaya çıkan yeni parseller üzerinde hak sahipliğinin yasal dayanağı)

 

Mahkemece resmi şekilde düzenlenen satış vaadi sözleşmesi gereğince bu parsellerden davacıya pay tesciline karar verilmesi gerekir.  Ancak bu parsellerden 1, 2 ve 3 imar parselleri satış vaadi sözleşmesinin düzenlenmesinden sonra ve dava tarihinden önce 3. kişilere tapudan devredilmiş ise de, 208 ada 4 s. parseli halen tapuda satış vaadinde bulunan Fatma O mirasçılarından Mehmet adına kayıtlı bulunmaktadır.Bu durumda imar parsellerinden daha önce düzenleme ortaklık payı da düşüldüğünden davacının her bir parselde satın almış olduğu oranda pay sahibi olduğu gözetilerek, halen tapuda mirasçılardan Mehmet adına kayıtlı bulunan 4 sayılı imar parselinden bu miktarda payın iptali ile davacı adına tesciline karar vermek gerekirken, davanın husumet yönünden reddi doğru görülmemiştir. Karar düzeltme itirazının bu nedenle kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir…) gerekçesiyle bozularak, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece direnme kararı verilmiştir

 

HGK Karari: Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir

Direnme yoluyla HGK önüne gelen uyuşmazlık; taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkin eldeki davada, dava konusu 688 parsel s. taşinmazdan imar nedeniyle ifrazen oluşan 208 ada 1, 2, 3 ve 4 s. parsellerde de davacının mülkiyet hakkının söz konusu olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalı Mehmet’e husumet yöneltilip yöneltilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. 

 

Davacı İskender ile davalıların murisi Fatma arasında 11.1.1979 tarihinde 467 yevmiye numaralı taşınmaz satış vaadi sözleşmesi düzenlendiği, buna göre 688 parsel s. taşınmazdan 400 m2’nin davacıya devrinin vaat edildiği, bu sözleşmeden sonra 3.4.1996 tarihinde davalılardan Mehmet dava konusu 688 parsel s. taşınmazın 51/240 hissesini babası Ahmet’ten, 36/240 hissesini ise Ayşe’den satın aldığı, 10.3.2009 tarihinde dava konusu taşınmazın imar uygulaması sonucunda 208 ada, 1, 2, 3 ve 4 parsel numaralarını aldığı, 208 ada 1 parsel s. taşınmazın 357/372 hissesinin dava dışı Meryem’e, 15/372 hissesinin Payas Belediyesine ait olduğu, 208 ada 2 sayılı parselin 357/404 hissesinin dava dışı Halil’e, 47/404 hissesinin Payas Belediyesine ait olduğu, 208 ada 3 parsel s. taşınmazın dava dışı Gülseren’e, 208 ada 4 parsel s. taşınmazın ise davalılardan Mehmet’e ait olduğu görülmektedir. 

 

Davalılardan Mehmet dava konusu 208 ada, 4 parsel s. taşınmazın 51/240 hissesini babası Ahmet’ten henüz babası hayatta iken, yine 36/240 hissesini Ayşe’den 3.4.1996 tarihinde satış yoluyla edindiği, davalı Mehmet’e miras yoluyla yapılmış bir intikalin söz konusu olmadığı,satış vaadi sözleşmesinden doğan hak, kişisel bir hak olduğu için, vaat alan alıcının bu hakkını, sözleşmenin tarafı olmayan başka kişilere dava yoluyla ileri süremeyeceği, (Kayıt dışı: Mehmet’in direkt olarak mirasçı olmaması, satış yoluyla anne ve babasından payları devralması sebebiyle husumet yöneltilemez)taşınmazın mal sahibi tarafından başka kişilere satılması halinde, yeni malike karşı herhangi bir hak iddia edemeyeceği,taşınmaz satış vaadinin bu akdin dışında kalan kişileri bağlamayacağı,bu akitten doğan hakkın onlara karşı ileri sürülemeyeceği ve taşınmaz satış vaadinin tapu siciline de şerh edilmediği anlaşıldığından şahsi hak doğuran satış vaadi sözleşmesinin 3. kişi durumunda bulunan ve tapuda satım akdi ile ayni hak kazanmış olan davalı Mehmet’e karşı husumet yöneltilmesi mümkün değildir. 

 

Hal böyle olunca, mahkemece yukarıda açıklanan ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davalı Mehmet’in maliki olduğu taşınmazı tapuda satın aldığı, kendisine miras yoluyla yapılmış bir intikalin söz konusu olmadığı, şahsi hak doğuran satış vaadi sözleşmesinin davalı Mehmet’e karşı ileri sürülemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi ile bu kararda direnilmesi usul ve yasaya uygun olup, direnme kararının onanması gerekmiştir.” HGK 29.6.2016-14/1153-910 

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir