Satış Vaadi Alacaklısının Elbirliğiyle Mülkiyeti Paylıya Çevirmesi

Satış vaadi alacaklısı elbirliği ile mülkiyetin paylıya çevrilmesini talep edebilir mi?

Satış vaadi alacaklısı tapu iptal ve tescil davasında mahkemeden yetki isteyerek elbirliği mülkiyetin paylı mülkiyete çevrilmesini talep edebilecektir.  Böyle bir talep genellikle satış vaadi alacaklısının alacaklı olduğu tapu hissesinin elbirliği ile mülkiyete tabi olması nedeniyle istenir. Bilindiği üzere elbirliği ile mülkiyete tabi bir arsa payı 3. kişilere devredilememektedir. Bu nedenle satış vaadi alacaklısı tarafından elbirliğinin bozulması ve paylı mülkiyete geçiş talebinde bulunulur ve Asliye Hukuk Mahkemesinden yetki istenir.

Adana İncekaş Hukuk Bürosu avukatlarınca ele alınan Yargıtay kararını inceleyelim;

 💡 İlgili Yargıtay kararı şu şekildedir:

Dava, elbirli mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi istemine ilişkindir

Davacı vekili, 411 ada 12 parsel sayılı taşınmazı müvekkilinin satış vaadi sözleşmesiyle satın aldığını, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil davası açtığını, mahkemeden aldığı yetkiyle elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesini dava ve talep etmiştir. 

Davalılar Mehmet A. ve Ali A. davanın reddini talep etmiştir

Mahkemece, davanın kabulüne, iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesine karar verilmiştir. 

Hükmü, davalı Rabia Y. vekili temyiz etmiştir. I- 7201 sayılı Tebligat Kanununun

1“Bilinen Adreste Tebligat” kenar başlıklı 10. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarinda, Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır

Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayit sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.

2Muhatabın muvakkaten başka yere gitmesi” kenar başlıklı 20. maddesinde, 13, 14, 16, 17 ve 18inci maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve teblmemuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimsebeyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21’inci maddeye göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18’inci maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır”. 

3- “Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden imtina” kenar başlıklı 21. maddesinde, “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapı labilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina eder se, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştır makla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber ve rilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapı cıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. 

Gösterilen adres muhatabın adres kayit sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapış tırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. 

Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabita amir ve memurları yukarıdaki fikralar uyarın ca kendilerine teslim edilen evrakı kabulę mecburdurlar.”, 

4- “Yaş ve ehliyet şartı” kenar başlıklı 22. maddesinde, “Muhatap yerine kendisine teblyapılacak kimsenin görünüşüne nazaran onsekiz yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması lazımdır.”, 

II- Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin; 

“Bilinen adreste tebligat” kenar başlıklı “16. maddesinde “(1) Tebligat, öncelikle tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresin tespitin de, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır. 

(2) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayit sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. 79’uncu maddenin ikinci fikrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirti lerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir.”, 

Hükümlerine yer verilmiştir. 

Tebligat Kanunu, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değiştirildikten sonra, gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Bu değişikliğe göre, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresine, Kanunun 21. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca doğrudan tebligat yapılması mümkün değildir. Muhataba çıkarılan ilk tebligat, bilinen veya gösterilen ad resine yapılacaktır. Buna göre, ilk defa bildirilen adresin muhatabın (davalının) adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adres olması arasında fark yoktur. Her iki adres de Tebligat Kanunu’nun 10/1. maddesi kapsamında bilinen adrestir. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatin bila tebliğ iade edilmesi halinde, Tebligat Ka nunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi de nazara alınarak mu hatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebligat çıkarılacaktır. 

Tebligat Kanunu’nun 10/2 ve 21/2. maddeleri farklı şekilde yorumlanarak, başka adresi bilinmediği gerekçesiyle muhatabın adres kayit sistemindeki yerleşim yeri adre sine doğrudan doğruya 21/2. maddesine göre tebligat çıkartılması muhatabın savunma hakkını kısıtlayacağından, Anayasanın “Hak arama hürriyeti” kenar başklı 36. madde sine ve Tebligat Kanunu’nun yukanda bahsi geçen hükümlerine aykırı olacaktır. 

Somut olaya gelince; 

TMK’nın 644. maddesi gereğince bir mirasçı, terekeye dâhil malların tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi isteminde bulunduğu takdirde sulh hâkimi, diğer mirasçılara çağrıda bulunarak belirleyeceği süre içinde varsa itirazlarını bildirmeye davet eder. 

Elbirliği mülkiyetinin devamını haklı kılacak bir itiraz ileri sürülmediği veya mirasçılardan biri belirlenen süre içinde paylaşma davası açmadığı takdirde, istem konusu mal üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesine karar verilir. 

Mirasçılara gönderilecek davetiyede “belirlenen süre içinde elbirliği mülkiyetinin devamını haklı kılacak bir itiraz ileri sürülmediği veya paylaşma davası açılmadığı takdirde istem konusu mal üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesine karar verileceğinin” bildirilmesi zorunludur. 

Dava dilekçesi, Mehmet A., Saliha Y., Emrah D., Şenol A., Çiğdem E., Gülüşan K., Hasan T., Burak Kaan T.’ya yukarıda belirtilen şerhi içeren dava dilekçesinin bilinen en son adreslerine çıkarılması, bu adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilip tebligatın buraya yapılması gerekirken, ilk seferde doğrudan Kanunun 21/2. maddesine göre tebligat yapılması usulüne uygun olmadığından, adı geçen davalılara adreslerine 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde şerhli dava dilekçesinin tebliğiyle taraf teşkili sağlanarak işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu sebep le bozulması gerekmiştir. 

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatı rilan harcın istek halinde yatırana iadesine, 25.12.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.  (Yargıtay 14. HD., Esas No: 2016/1127, Karar No: 2017/9646, Tarih: 25.12.2017). 

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir