Kişilik Hakları Nasıl Korunur?

Kişilik hakları, kişiye sıkı sıkıya bağlı mutlak haklardır. Dolayısı ile bu derece önemli hakların korunması süreci de ayrı bir önem taşır. Hukuk sistemimizde kişiliğin içe karşı korunması ve kişiliğin dışa karşı korunması denen iki kavram vardır:

1) KİŞİLİĞİN İÇE KARŞI KORUNMASI 

Kanunumuz der ki: Kimse hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez. Kimse özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları, hukuka ya da ahlaka aykırı olarak sınırlayamaz. Yazılı rıza üzerine insan kökenli biyolojik maddelerin alınması, aşılanması ve nakli mümkündür. Ancak, biyolojik madde verme borcu altına girmiş olandan edimini yerine getirmesi istenemez; maddi ve manevi tazminat isteminde bulunulamaz.

Görüleceği üzere kanunumuz kişilik haklarının bizzat kişinin kendisine rağmen dahi korunmasını emretmektedir. Yani kişi istese de bu haklarından vazgeçemez ve bu haklarını devredemez. Kanunun bu şekilde bir emir vermesi bir diğer anlatımla kişinin içe karşı yani kendisine karşı dahi korunması olarak adlandırılır.

2) KİŞİLİĞİN DIŞA KARŞI KORUNMASI 

Kişiliğin dışa karşı (haricen) korunması, kişilik hakkını dıştan, yani başkalarından gelebilecek olan hukuka aykırı (haksız) saldırılara karşı koruma altına almak demektir. Medeni Kanunumuz pek tabii kişiliği dışa karşı da korumaktadır. Kişiyi dışa karşı korumada birçok farklı kanun rol alır. Anayasamız, Ceza Kanunumuz ve Medeni Kanunumuz kişinin dışarıdaki kişilere yani üçüncü kişilere karşı korunmasına dair birçok madde içermektedir.

Kişinin dışa karşı korunmasını kanunlar nasıl sağlar? Birkaç örnek verelim: Örneğin evinizi üst kattan su bastı, böyle bir durumda hemen tespit davası açarsınız ve devletten durumu tespit etmesini istersiniz. Bir başka örnek: Diyelim ki üçüncü bir şahıs tarlanıza izinsiz bir şekilde girdi, bu durumda hemen müdahalenin men edilmesi için dava açabilirsiniz. Bir diğer örnek: Size karşı kin güden bir şahsın size saldırma tehlikesi olduğundan şüpheleniyorsunuz diyelim. Böyle bir durumda aile mahkemesine veya savcılığa başvurarak koruma kararı alınmasını sağlayabilirsiniz.

Sonuç olarak; gördüğünüz üzere kişilik hakları kanunlar tarafından koruma altındadır. Yeri geldiğinde kanun sizi dahi sizden koruyarak içe karşı bir koruma; yeri geldiğinde dış tehditlerden sizi koruyarak dışa karşı koruma sağlamaktadır.

Hangi Durumlarda Kişilik Haklarının Korunması İçin Dava Açılabilir?

Kişiliğin dışa karşı korunabilmesi için, kişinin kişilik haklarına hukuka aykırı bir saldırının varlığı şarttır. Bu nedenle, tespit, men ve önleme davalarının açılabilmesi bakımından en önemli şart, kişilik hakkına karşı yapılmış olan veya yapılması olası bulunan saldırının haksız olmasıdır. Başka bir ifade ile, kişilik haklarına saldırının hukuka uygun olması halinde hukuka aykırılık şartı gerçekleşmediği için, herhangi bir talepte bulunma imkanı kalmayacaktır.

Hatta, kişiliği koruyucu davalarla tazminat davaları arasındaki en önemli fark da burada ortaya çıkmaktadır. Gerçekten de, kişiliği koruyucu davalar için saldırının hukuka aykırı olması şartı aranmış, bunun dışında kusur şartı aranmamıştır. Oysa tazminat davaları için kişilik haklarına yönelmiş saldırının hem hukuka aykırı olması hem de kusurlu bulunması şarttır. Başka bir ifade ile haksız fiil şartlarının gerçekleşmiş olması gerekir. 

Hukuk düzeni kişilik haklarına karşı yapılmış olan saldırıları bazı hallerde haksız saldırı saymamaktadır.

Bunlar; 

1) Kişilik hakkı ihlal edilen kişinin rızası

2) Üstün nitelikli özel bir menfaatin varlığı

3) Üstün nitelikli kamu menfaatinin varlığı

4) Kanunun verdiği yetkiye dayanma

5) Meşru müdafaada (haklı savunmada); bir kimse canını ve namusunu saldırgandan korumak maksadıyla ona bir karşı saldırıda bulunmaktadır; fakat bu karşı saldırı haksız bir saldırı değildir.

6) Emrin icrasında; durum farklı değildir. Örneğin bir polis memurunun, hakkında tutuklama kararı ve emri verilmiş olan bir kimseyi yakalayıp bir süre karakolda alıkoyması, o kimsenin kişilik hakkına, diğer bir deyişle özgürlüklerine karşı haksız bir saldırı oluşturmaz.

Kişilik haklarının korunmasına ilişkin davalar, davacının veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. 

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir