Boşanma davasında yerel mahkemenin kararını hukuka aykırı mı buldunuz? Şu anda bu sayfadaysanız yerel mahkemenin hukuka ve hakkaniyete aykırı kararını istinaf ederek ortadan kaldırma amacınıza hizmet edecek en değerli ve güncel bilgilere ulaştığınızı söyleyebilirim.
Aşağıda boşanma davalarında birçok farklı istinaf sebebini ayrı ayrı ele alan dilekçe örneğini bulabilirsiniz.
Boşanma Davası İstinaf Dilekçesi (Davacı Yönünden)
ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ HUKUK DAİRESİ’NE
Sunulmak Üzere
ADANA AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE
DOSYA NO: | |
İSTİNAF KANUN YOLUNA BAŞVURAN DAVACI: | (İstinaf yoluna başvuranın isim, soyisim, baro sicil numarası ve adres bilgileri girilir.) |
VEKİLİ: | (İstinaf başvurusu avukatla gerçekleştiriliyorsa, avukatın isim, soyisim, baro sicil numarası ve adres bilgileri girilir.) |
DAVALI: | (Aleyhine istinaf yoluna başvurulanın isim, soyisim, baro sicil numarası ve adres bilgileri girilir.) |
VEKİLİ: | (Aleyhine istinaf yoluna başvurulanın vekili varsa bilgileri girilir.) |
DAVA ÖZETİ: | (Dava dilekçesinde yer alan konular özetlenir.) |
KARAR ÖZETİ: | (Yerel mahkemenin verdiği karar özetlenir.) |
TEBELLÜĞ TARİHİ: | (Kararın size tebliğ edildiği tarih ve son itiraz sürenizi burada belirtebilirsiniz.) |
BAŞVURU SEBEBİ: | Adana 3. Aile Mahkemesince verilen … tarih, … Esas ve … Karar sayılı kararın istinaf incelemesi neticesinde bozulması veyahut kaldırılarak davamızın kabulüne karar verilmesi talebimizdir. |
AÇIKLAMALAR
Sayın mahkemenizce yapılan … tarihli duruşma da kısa karar yüzümüze karşı tefhim olunarak istinaf yoluna başvuru süremiz başlamıştır. Bunun üzerine tarafımıza tebliğ edilen gerekçeli karar ile süremiz başlamıştır. Süresi içerisinde itirazlarımızı ve istinaf sebeplerimizi sunuyoruz.
Esas Yönünden Başvuru Sebeplerimiz
Davacı müvekkilim ve davalı evliliklerinin ilk günlerinden itibaren fikri ve ruhi anlaşmazlıklar yaşamışlardır. Yaşadıkları çevre ve yetişme tarzları bakımından anlaşamayacaklarını anlamışlardır.
… tarihinde tarafımızca açılan boşanma davasında, kararın verildiği tarihe kadar herhangi bir anlaşma yahut yakınlaşma, barışma anlamında herhangi bir gelişme olmamıştır. Taraflar boşanma davası açılmadan evvel evlerini ayırmış ve ayrı yaşamaya başlamışlardır. Geçen bunca zaman içerisinde taraflar arasında barışmanın olmaması davacı müvekkilimin boşanma yönünde kararlı olduğunun göstergesi olmasına rağmen bu şekilde bir karar verilmesi haksız ve hukuka aykırıdır.
Tarafların 25 aydır ayrı yaşaması süresince de, dava açıldığı sırada 17 yaşında olup, dava süresinde 18 yaşına giren müşterek kızları Ayça ise bu durumdan herhangi bir şekilde etkilenmemiştir. Hem annesi ile hem de babası ile ayrı olmak üzere yaşantısı da devam etmektedir. Müşterek çocuğun da farkında olduğu gibi bu evliliğin yürütülmesi söz konusu olamaz. Çünkü hiçbir çocuk zorla yürütülen bir evliliğin, mutsuz bir anne babanın çatısı altında düzgün bir psikoloji ile yetişemez.
Taraflar arasındaki huzursuzluğa, tartışmalara en çok şahit olan ise tanıklarımızdan biri olan, müvekkilin teyzesidir. Müvekkil davacı ile davalının tartışmaları neticesinde teyzesinin evinde kalmıştır. Taraflar arasındaki huzursuzluğa şahit olan Ayşe, beyanlarında da bunu dile getirmiş ancak bu detaylar hiçbir şekilde önemsenmeden karar verilmiştir. Halbuki, gerekçeli kararın 2. sayfasının gerekçe kısmında da davacı müvekkilimin tanıklarının beyanlarında anlaşamadıklarını, boşanmak istediğini dile getirdiği yazılmıştır. Buradaki çelişkiden de belli olacağı gibi tarafların anlaşamadığı ortada iken mahkemenin, davacı müvekkilim adına kararlı olmadığı kanısı yerinde değildir. Kaldı ki boşanmak için illa elle tutulur somut bir delilin olması gerekmez, tarafların anlaşamaması da bir boşanma sebebidir.
Mahkeme bu kararı verirken uzman raporundan yararlanmıştır. Ancak uzman raporunun alınmasının sebebi müşterek çocuk Ayça’nın 18 yaşından küçük olmasıdır. Alınan raporda müvekkilim, öncelikle çocuğunun mutluluğunu düşünerek babası ile kalabileceğini, okula devam ederken düzeninin bozulmasını istemediğinden ılımlı şekilde yaklaşmış ancak boşanmakta herhangi bir kararsızlığın olduğunu dile getiren cümleler kurmamıştır. Alınan raporun yorumlanmasındaki hata ise mahkemenin bu yönde haksız bir karar vermesine sebebiyet vermiştir. Müvekkilim boşanma konusunda hiçbir zaman geri adım atmamıştır.
Affetme Nedeniyle Ret Edilen Davaya İtiraz
(Örnek 1)
Gerekçeli kararda tarafların her ne kadar ayrı yaşamaları süresinde ortak paylaşımda bulundukları ifade edilmiş ise de; bu paylaşım sadece müşterek çocuk ayça için söz konusu olmuştur. Bu paylaşımın barışmak adına yapılan bir görüşme olmadığı alenen ortadadır. Davacı müvekkilin barışma gibi bir isteği olsa idi kendisi ve kızı adına yeni bir düzen kurmak için çaba göstermezdi. Boşanma konusunda davacı müvekkil kesin ve net bir tavır içindeyken aksi kanaate varılması itiraz sebeplerimiz arasındadır.
Davacı müvekkil kurmuş olduğu düzende mutludur. Ayrı yaşadıkları 2 yıl içerisinde davalı ile ilgili duygu ve düşüncelerinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu evliliğe zaten zaman içerisinde birden fazla kez şans tanınmıştır. Dava dilekçemizde de belirttiğimiz gibi; müvekkilin hasta olduğu zamanlarda davalının ilgisizliği, müvekkili kısıtlaması, şiddet uygulamış olması, tartışmalar sonucunda evden ayrılıp teyzesine gitmesi ve akabinde yeniden evliliği kurtarmak için evine dönmesi gibi verilecek birçok örnek bu evliliğe şans tanındığını göstermektedir. Ancak taraflar arasında duygusal bağın, saygının kalmaması yürütülecek olan bir evliliğin en bütün eksiklerindendir. Bunların yanı sıra taraflar arasında cinsel birliktelik de evlerini ayırmadan önce son bulmuştur.
(Örnek 2)
Sayın Mahkeme, “…davadan sonraki ve yargılama aşamasında tarafların bir araya geldikleri, böylece birbirlerine karşı olan davranışlarında hoşgörü iradesi ortaya koydukları…” şeklinde gerekçelendirerek davanın reddine karar vermiştir.
Oysaki, Sayın Mahkemenin gerekçesini oluşturan husus davalı tarafından ispatlanabilmiş değildir. Yeminli olarak dinlenen davacı tanıklarının üçü de tarafların bir araya gelmediklerini beyan etmişlerdir. Davalının öz çocuğu olmakla yeminsiz dinlenen tek tanığı sadece duyuma dayalı tanıklıkta bulunmuştur. Davalı annesinden duyduklarını aktarmıştır. Tarafları, iddia edildiği gibi cezaevi ziyaretinde ya da tahliyeden sonra bir arada görmemiştir. Davalının öz çocuğu olması ve görgüye dayalı tanıklığı olmaması sebebiyle davalının tek tanığının ifadesi ve davalının beyanlarını karara gerekçe yaparak Sayın Mahkeme hataya düşmüştür.
Davalı taraf bu iddiasını hiçbir maddi delille ispatlayamadığı gibi tanığı da görgü tanığı değildir.
Tanık Beyanlarına İtiraz
Davalı tarafın göstermiş olduğu tanıklar bu zamana kadar tarafların müşterek evlerine sürekli gelen-giden yahut, dışarıda da olsa iç içe olan birileri değildir. Haliyle yapmış oldukları tanıklığın kabul edilebilir bir yanı bulunmamaktadır. Hiçbir şekilde evliliğin içerisinde olan tartışmalara şahit olmadıkları gibi bununda bilincinde olabilecek yakınlığa sahip değillerdir.
Ses Kaydı Delilinin Hukuka Aykırı Bulunmasına İtiraz
Adana Aile Mahkemesi … tarihli kararı ile davamızı reddetmiş, kararın gerekçesi ise; “Davacı taraf her ne kadar davalı kadının sadakatsiz davranışlarda bulunduğuna ilişkin CD’yi dosyaya ibraz etmiş ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/2-7/2 Esas 2011/70 Karar sayılı İçtihadının üzerine 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun “ispat hakkı” başlığını taşıyan 189. maddesinin 2. fıkrasında yer alan; Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.” hükmü ile açıkça hukuka aykırı olarak elde edilmiş delillerin ispat gücü olamayacağı kabul edilmiştir.
Yerel mahkemece ses kaydının hukuka aykırı delil olarak kabul edilmesi ve gerekçeye esasa alınmaması hatalıdır. (Bu konudaki detaylı istinaf dilekçesini inceleyin.)
Yoksulluk Nafakası Yönünden Başvuru Sebeplerimiz
(Aşağıda kadına yoksulluk nafakası bağlanmaması kararına itiraz beyanları yer almaktadır. Somut durumdaki konumunuza göre burayı es geçebilirsiniz.)
İlgili Mahkeme müvekkil hakkında, “davalı kadının boşanma sonrası yoksulluğa düşmeyeceği kanaatine “ varıldığından bahisle ve tamamen soyut ve eksik gerekçeyle yoksulluk nafakası talebimizi reddetmiştir. Bu karar usul ve yasaya aykırıdır. Şöyle ki;
Yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi zorunlu giderlerini karşılamayacak düzeyde olan kişilerin yoksul kabul edilmesi gerekir. Aldığı ücret kendisini yoksulluktan kurtarmayacak ve insanca yaşayıp geçinme olanağı sağlamayacak düzeyde olan eş, diğer yasal koşulların bulunması halinde yoksulluk nafakası talep edebilir.
Hemen belirtmek gerekir ki, Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşik kararlarında asgari ücret düzeyinde gelire sahip olunması, kira geliri bulunan bir eşin ailesiyle birlikte kalması DAHİ yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 2010/ 2-371 ESAS 2010/ 364 KARAR SAYILI KARARINDA: “… Önemle belirtilmelidir ki, asgari ücretle çalışılıyor olması, yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu değildir. Aldığı ücret kendisini yoksulluktan kurtarmayacak ve insanca yaşayıp geçinme olanağı sağlamayacak düzeyde olan eş, diğer yasal koşulların bulunması halinde yoksulluk nafakası talep edebilir. O halde, yerel mahkemenin karşı davacı kadın lehine yoksulluk nafakası hükmedilmesi gerektiğine ilişkin direnme kararı yerindedir…” denilmektedir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 2007/ 3-641 ESAS 2007/623 KARAR SAYILI KARARINDA, “… Kendi evini kiraya verip ailesinin yanında kalan ve başka geliri bulunmayan kadının yoksul olmadığı kabul edilemez..” denilmektedir.
Yine, YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ 2004/ 10323 ESAS 2004/ 10219 KARAR SAYILI KARARINDA, “… Boşanma anındaki şartlara göre değerlendirme yapılmalıdır. Asgari ücret düzeyinde gelir sahibi olmak yoksulluk nafakası bağlanmasına engel teşkil etmez. Dosya kapsamında davacı kadının boşanma ile yoksulluğa düşeceği anlaşılmaktadır. Uygun yoksulluk nafakasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi isabetsizdir.” denilmektedir.
Dolayısıyla yukarıda verilen kararlara bakılacak olursa, asgari ücretle çalışanı, aldığı ücret yoksulluktan kurtarmayacak ve insanca yaşayıp geçinme olanağı sağlamayacak düzeyde olan eşe bile yoksulluk nafakası bağlanabileceği belirtilmiştir. Kaldı ki müvekkil çalışmamakta ve herhangi bir geliri ve mal varlığı da bulunmamaktadır. Müvekkilimiz açısından uygun bir yoksulluk nafakası takdiri gerekmektedir.
Maddi ve Manevi Tazminat Yönünden
(Aşağıda tazminat miktarının az bulunmasına dair itiraz beyanları yer almaktadır. Somut durumdaki konumunuza göre burayı es geçebilirsiniz.)
Tazminat konusunda müvekkil yerel mahkeme tarafından yaşadığı manevi yıpranmanın ve maddi yorgunluğun karşılığını görememiştir. Yukarıda kısaca açıkladığımız hususlar ve istinaf başvurumuzun istinaden yerel mahkeme dosyasının mündericatından maddi ve manevi tazminat konusunda yerel mahkeme kararının tatminkar olmadığı Sayın Bölge Adliye Mahkemesi’nce anlaşılacaktır. Nitekim;
Müvekkil manevi olarak hüsrana uğramış, acı ve elem içinde psikolojik çöküntüler yaşamıştır.
Gerçekleşen bu duruma göre şu zamana kadarki sunulan tüm deliller beyanlar, tanık beyanlarına bakılacak olursa, karşı tarafın gerçeği yansıtmayan beyanlar ile mahkemeyi sürekli biçimde yanıltma yoluna gittiği, bunu sırf müvekkile herhangi bir ödeme gerçekleştirmemek için yaptığı açıktır. Yine sunduğumuz raporlar ve belirttiğimiz deliller dairesinde müvekkilin sağlık problemi olduğu yerel mahkeme gerekçeli kararında yer almasını rağmen hastalığın konusu ve süreci açıklanmamıştır. (ki bu husus hastane raporlarıyla sabit olmasına rağmen kusur takdir edilirken veyahut deliller ve gerekçeler kararda belirtilirken hiç değinilmemiştir. Söz konusu bu husus dahi kararın eksik ve hukuka aykırı olduğunu göstermektedir) Müvekkili evliliklerinin ilk başlarından itibaren darp ettiği ve yine sürekli müvekkili aşağıladığı ve hakaretlerde bulunduğu, evlilik birliği içerisinde müvekkil istememesine rağmen müvekkili kendi ailesinin yanına bırakıp terk ettiği, davalı kocanın evlilik birliği içerisinde birden fazla yabancı kadınla gönül ilişkisi olduğu ancak boşanma sürecinde bir kadın ile imam nikahlı olarak yaşamaya başladığı bu nedenle sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği ve aldattığı ortadır.
Tüm bu gerçekler karşısında;
Ağır kusurlu olan kocanın mali içtimai durumunun gözetilerek müvekkil lehine davasının kısmi kabulü kanaatine varılması bizce hiçbir şekilde hakkaniyete sığmamaktadır. Nitekim müvekkil yararına 10.000 TL maddi ve 12.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi, usul ve yasaya ve yine hakkaniyete aykırıdır. Yüksek mahkeme kararlarında dahi böyledir.
Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi ve manevi tazminat isteyen müvekkilin diğerinden daha ziyade kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu az kusurlu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak, müvekkil yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Öte yandan boşanmada ağır ve eşit kusurlu olmayan müvekkil için, boşanmaya sebep olan olaylar kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinden hakkaniyet prensibi de göz önünde bulundurularak uygun miktarda manevi tazminata da hükmedilmesi gerekir.
Vekalet Ücreti Yönünden
Ayrıca tarafımıza Vekalet ücreti de takdir edilmemiştir. Bu hususta hukuka ve hakkaniyete aykırı olup, tarafımız lehine vekalet ücreti takdiri gerekmektedir.
Sonuç
NETİCETEN; Evlilik birliğinin devamında ahlaki ve sosyal hiçbir faydanın kalmadığı, evlilik birliğinin devamında ısrarın tarafları zorlamak, onları manen yıkma sonucunu doğuracağı apaçık ortadadır. Yerel mahkeme kararının onanmasıyla tarafların hak ve özgürlüklerinin kısıtlanacağı bilinmelidir.
Bütün saydığımız sebepler neticesinde ortada sürdürülebilir bir evliliğin olmadığı açıktır. Her ne kadar mahkeme davacı müvekkilimin kesin ve net bir karara haiz olmadığını ifade etmiş ise de müvekkil mahkeme esnasında da boşanmak istediğini dile getirmiştir. Barışma isteği olan bir insanın 2 yıl boyunca ayrı kalıp, ev tutup düzenini kurması da hayatın olağan akışına aykırıdır.
Sayın mahkemenin vermiş olduğu “davanın reddi” sebebi ile eşler tekrar bir araya gelerek aile birlik ve beraberliklerini sağlayamayacak derece birbirinden uzaklaşmış ve dürüstlüklerini kaybetmiştir.
İşte tüm bu sebepler doğrultusunda mahkemenin vermiş olduğu karara karşı itiraz etme zaruretimiz hasıl olmuştur.
Talep Kısmı
(Aşağıda yer alan sonuç ve talep kısmında birçok ihtimale karşı çeşitli talepler yer almaktadır. Bu talepler içerisinden sizin somut olayınızla benzerlik gösterenleri seçiniz ve kullanınız.)
HUKUKİ NEDENLER: TMK, HMK, ilgili kanun maddeleri, her türlü delil ve ilgili mevzuat.
SONUÇ VE TALEP: Yukarıda belirtilen sebepler ve gerekçelerle kamu düzeninden olan hususlar da dikkate alınarak yerel mahkeme tarafından verilen hükmün kaldırılması, bozulması veya yeniden incelenmesi suretiyle;
- İstinaf talebimizin davacı müvekkil lehine olacak şekilde KABULÜNÜ;
- Davalı kadın eş lehine hükmedilen tazminat kararının kaldırılarak asıl davamızın ve tazminat taleplerimizin kabulünü,
- Karşı davanın reddini,
- Davalı kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasını, Sayın Heyet aksi görüşte ise süre ile sınırlandırılmasını,
- Yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini,
Vekaleten, arz ve talep ederim. 13.07.2022 (Buraya dilekçeyi sunacağınız tarihi giriniz.)
Saygılarımla,
İstinaf Kanun Yoluna Başvuran Davacı Vekili
Boşanma Davası İstinaf Dilekçesi (Davalı Yönünden)
ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ HUKUK DAİRESİ’NE
Sunulmak Üzere
ADANA AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE
DOSYA NO: | |
İSTİNAF KANUN YOLUNA BAŞVURAN DAVALI: | (İstinaf yoluna başvuranın isim, soyisim, baro sicil numarası ve adres bilgileri girilir.) |
VEKİLİ: | (İstinaf başvurusu avukatla gerçekleştiriliyorsa, avukatın isim, soyisim, baro sicil numarası ve adres bilgileri girilir.) |
DAVACI: | (Aleyhine istinaf yoluna başvurulanın isim, soyisim, baro sicil numarası ve adres bilgileri girilir.) |
VEKİLİ: | (Aleyhine istinaf yoluna başvurulanın vekili varsa bilgileri girilir.) |
DAVA ÖZETİ: | (Dava ve cevap dilekçelerinde yer alan konular özetlenir.) |
KARAR ÖZETİ: | (Yerel mahkemenin verdiği karar özetlenir.) |
TEBELLÜĞ TARİHİ: | (Kararın size tebliğ edildiği tarih ve son itiraz sürenizi burada belirtebilirsiniz.) |
BAŞVURU SEBEBİ: | Adana Aile Mahkemesince verilen … tarih, … esas ve … karar sayılı kararın istinaf incelemesi neticesinde bozulması veyahut kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi talebimizdir. |
AÇIKLAMALAR
Esas Yönünden Başvuru Sebeplerimiz
Sayın yerel mahkemece … tarihli duruşmada davacı tarafın DAVASININ KABULÜNE ve davalı müvekkil ile davacı tarafın BOŞANMALARINA dair karar verilmiştir. Öncelikle belirtmek gerekirse; sayın yerel mahkemenin vermiş olduğu iş bu karar hukuki dayanaktan yoksun, usul ve yasaya aykırıdır. Davacı taraf işbu boşanma davasını açmakla kötü niyetli hareket etmiştir. Evlilik birliği içerisinde, davacı tarafın, davalı müvekkilime atfedeceği hiçbir kusur bulunmamaktadır. Dava dosyası incelendiğinde görüleceği üzere; davacı taraf tam kusurlu olup iş bu boşanma DAVASININ REDDİ gerekmekte iken; boşanma DAVASININ KABULÜNE dair verilen karar yerinde bir karar değildir.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 02.04.2014 tarihli 2013/24527 Esas 2014/7694 Karar sayılı ilamında “Mevcut olaylara göre, evlilik birliğinin devamı, eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki; bu sonuca, tamamen davacının yukarıda açıklanan kusurlu tutum ve davranışlarıyla ulaşılmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Tam kusurlu eşin ise, dava hakkı yoktur. Bu durumda, davanın reddi gerekirken, yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.” Yargıtay kararları incelendiğinde de görüleceği üzere; tam kusurlu eşin açmış olduğu boşanma davasının reddi gerekmektedir. İş bu sebepten ötürü tam kusurlu olan davacı tarafın açmış olduğu Boşanma Davasının Reddine dair karar verilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
İşbu davaya ilişkin olarak tarafların evlilik birliği içerisinde yaşamış oldukları, davaya yansıyan olayların akışı, şu şekilde gerçekleşmiştir: (Burada somut olaylara dair kısa bir özet yapabilirsiniz.)
Sonuç
Yukarıda izah edilen tüm sebepler birlikte değerlendirildiğinde; Davacı tarafın, evlilik birliği içerisinde ailenin hem maddi hem de manevi olarak hiçbir ihtiyacına destek olmadığı, müvekkil ve çocuklarını desteğinden yoksun bıraktığı, müvekkilin sık sık bir miktar altınlarını çaldığı, müvekkilin “geri almak” koşulu ile verdiği birikimlerinin geri vermediği gibi müvekkilden habersiz veyahut onun onay vermediği yerlerde kullandığı, müvekkile sık sık hem fiziksel hem de psikolojik şiddet uyguladığı apaçık ortadadır. Davacı tarafın tam kusurlu olmasından ötürü sayın yerel mahkemece verilen DAVANIN KABULÜNE, TARAFLARIN BOŞANMASINA dair karar hukuka ve usule aykırı bir karar olup, DAVANIN REDDİ gerekmektedir.
Talep Kısmı
(Aşağıda yer alan sonuç ve talep kısmında birçok ihtimale karşı çeşitli talepler yer almaktadır. Bu talepler içerisinden sizin somut olayınızla benzerlik gösterenleri seçiniz ve kullanınız.)
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda belirtilen sebepler ve gerekçelerle kamu düzeninden olan hususlar da resen dikkate alınarak yerel mahkeme tarafından verilen hükmün kaldırılması, bozulması veya yeniden incelenmesi suretiyle;
- İstinaf talebimizin KABULÜNE, Davacının DAVASININ REDDİNE,
- Mahkeme aksi kanaatteyse, boşanma gerçekleşecek ise;
- Müvekkil için her ay 1.000,00 TL Yoksulluk Nafakasına Hükmedilmesine ve davacıdan tahsiline,
- Müvekkil lehine, davacı aleyhine 50.000,00 TL Maddi 50.000,00 TL Manevi Tazminata Hükmedilmesine ve davacıdan tahsiline,
- Müşterek çocuk reşit olmayan için aylık 500,00 TL İştirak Nafakasına Hükmedilmesine ve davacıdan tahsiline,
- Yerel mahkeme kararının incelenerek, davalı müvekkil lehine “hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine” şayet mahkeme aksi kanaatte ise, dosyanın incelenerek yerel mahkeme hükmünün kaldırılmasına ve davalı müvekkil lehine hüküm kurulmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini saygıyla vekaleten arz ve talep ederiz.
İstinaf Talebinde Bulunan
İlgili Kanun
Hukuk Muhakemeleri Kanunu md 341-160
SEKİZİNCİ KISIM : Kanun Yolları – BİRİNCİ BÖLÜM : İstinaf
Bu kısımda bölge adliye mahkemeleri olarak da bilinen istinaf mahkemelerinin işleyişine dair bilgiler yer almaktadır.
İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar
Madde 341
(1) (Değişik:22/7/2020-7251/34 md.) İlk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir:
a) Nihai kararlar.
b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı
verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar.
(2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. (Ek cümle: 24.11.2016 – 6763 S.K/Madde 41) Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.
(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.
(5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir.
6100 HMK’A GÖRE İSTİNAF SINIRI (Madde 341)
01.01.2019 – 31.12.2019 arasındaki parasal sınır
4.400 TL
01.01.2018 – 31.12.2018 arasındaki parasal sınır
3.560 TL
01.01.2017 – 31.12.2017 arasındaki parasal sınır
3.110 TL
02.12.2016 – 31.12.2016 arasındaki parasal sınır (6763 madde 42)
3.000 TL
01.10.2011 – 02.12.2016 arasındaki parasal sınır
1.500 TL
AÇIKLAMA: 6100 sayılı Kanunun 341. maddesinde yer alan parasal sınır 1.500 TL’dir. 02.12.2016 tarih ve 29906 sayılı RG.de yayımlanan 6763 sayılı Kanunun 41. maddesiyle parasal sınır 3.000 TL’ye çıkartılmıştır. Kanunda yer alan parasal sınırların yeniden değerleme oranına göre arttırılacağına dair “Ek Madde 1” yine 6763 sayılı Kanunun 44. maddesiyle eklenmiştir. Aynı madde gereğince 10 TL’yi aşmayan kısımlar dikkate alınmaz.
İstinaf dilekçesi
Madde 342
– (1) İstinaf yoluna başvurma, dilekçeyle yapılır ve dilekçeye, karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir.
(2) İstinaf dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve adresleri.
b) Varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.
c) Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı.
ç) Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih.
d) Kararın özeti.
e) Başvuru sebepleri ve gerekçesi.
f) Talep sonucu.
g) Başvuranın veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası.
(3) İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp, 355 inci madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılır.
İstinaf dilekçesinin verilmesi
Madde 343
(1) İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemeye veya başka bir yer mahkemesine verilebilir. İstinaf dilekçesi hangi mahkemeye verilmişse, o mahkemece bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kaydolunur ve başvurana ücretsiz bir alındı belgesi verilir.
(2) Kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye verilmiş olan istinaf dilekçesi, bu mahkemece yukarıdaki fıkraya göre işlem yapıldıktan sonra kararı veren mahkemeye örnekleriyle birlikte gönderilir. Bu durum derhal mahkemesine bildirilir.
(3) İstinaf yoluna başvurma tarihi konusunda 118 inci madde hükmü uygulanır.
(4) Dosya, kararı veren mahkemece, istinaf dilekçesinde gösterilen daire ile bağlı kalınmaksızın, ilgili bölge adliye mahkemesine gönderilir.
Harç ve giderlerin yatırılması
Madde 344
(1) İstinaf dilekçesi verilirken, istinaf kanun yoluna başvuru için gerekli harçlar ve tebliğ giderleri de dahil olmak üzere tüm giderler ödenir. Bunların hiç ödenmediği veya eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren mahkeme tarafından verilecek bir haftalık kesin süre içinde tamamlanması, aksi halde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı hususu başvurana yazılı olarak bildirilir. Verilen kesin süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verir. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması halinde, 346 ncı maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyas yoluyla uygulanır.
Başvuru süresi
Madde 345
(1) İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.
İstinaf dilekçesinin reddi
Madde 346
(1) İstinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve 344 üncü maddeye göre yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder.
(2) Bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilir. Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemeyi yapar.
İstinaf dilekçesine cevap
Madde 347
(1) İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemece karşı tarafa tebliğ olunur.
(2) Karşı taraf, tebliğden itibaren iki hafta içinde cevap dilekçesini kararı veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verebilir.
(3) Kararı veren mahkeme, dilekçeler verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten sonra, dosyayı dizi listesine bağlı olarak ilgili bölge adliye mahkemesine gönderir.
Katılma yolu ile başvurma
Madde 348
(1) İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir.
(2) İstinaf yoluna başvuran, bu talebinden feragat eder veya talebi bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın talebi de reddedilir.
Başvurma hakkından feragat
Madde 349 –
(1) Taraflar, ilamın kendilerine tebliğinden önce, istinaf yoluna başvurma hakkından feragat edemez.
(2) Başvuru yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilir. Dosya, bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle reddolunur.
Başvurunun icraya etkisi
Madde 350
(1) İstinaf yoluna başvurma, kararın icrasını durdurmaz. İcra ve İflas Kanununun icranın geri bırakılmasıyla ilgili 36 ncı maddesi hükmü saklıdır. Nafaka kararlarında icranın geri bırakılmasına karar verilemez.
(2) Kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez.
Kötüniyetle istinaf yoluna başvurma
Madde 351
(1) İstinaf başvurusunun kötüniyetle yapıldığı anlaşılırsa, bölge adliye mahkemesince, 329 uncu madde hükümleri uygulanır.
Ön inceleme
Madde 352
(Değişik madde: 20.07.2017 – 7035 S.K/Madde 28)
(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti halinde öncelikle gerekli karar verilir:
a) İncelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması
b) Kararın kesin olması
c) Başvurunun süresi içinde yapılmaması
ç) Başvuru şartlarının yerine getirilmemesi
d) Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi
(2) Ön inceleme heyetçe veya görevlendirilecek bir üye tarafından yapılır ve ön inceleme sonunda karar heyetçe verilir.
(3) Eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya incelemeye alınır.
Duruşma yapılmadan verilecek kararlar
Madde 353
(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1) Davaya bakması yasak olan hakimin karar vermiş olması.
2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hakimin davaya bakmış olması.
3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması (…).
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına (…) karar verilmiş olması.
6) (Değişik:22/7/2020-7251/35 Md.) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili
olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir.
İnceleme
Madde 354
(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince inceleme, davanın özelliğine göre heyetçe veya görevlendirilecek bir üye tarafından yapılır.
(2) İnceleme sırasında gereken hallerde başka bir bölge adliye mahkemesi veya ilk derece mahkemesi istinabe edilebilir.
İncelemenin kapsamı
Madde 355
(1) İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.
Duruşma yapılması ve karar verilmesi
Madde 356
(1) 353 üncü maddede belirtilen haller dışında inceleme, duruşmalı olarak yapılır. Bu durumda duruşma günü taraflara tebliğ edilir.
(2) (Ek:22/7/2020-7251/36 Md.) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf
başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dâhil gerekli kararları verir.
Yapılamayacak işlemler
Madde 357
(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde karşı dava açılamaz, davaya müdahale talebinde bulunulamaz, davanın ıslahı ve 166 ncı maddenin birinci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesi istenemez, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz.
(2) Bölge adliye mahkemeleri için yetki sözleşmesi yapılamaz.
(3) İlk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği halde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan deliller bölge adliye mahkemesince incelenebilir.
Duruşmaya gelinmemesi ve giderlerin ödenmemesi
Madde 358
(1) Duruşmalı olarak incelenen işlerde taraflara çıkartılan davetiyelerde, duruşmada hazır bulunmadıkları takdirde tahkikatın yokluklarında yapılarak karar verileceği hususu ile başvuran tarafa çıkartılacak davetiyede, ayrıca, yapılacak tahkikatla ilgili olarak bölge adliye mahkemesince belirlenen gideri duruşma gününe kadar avans olarak yatırması gerektiği açıkça belirtilir.
(2) Başvuran, kabul edilebilir bir mazerete dayanarak duruşmaya gelemediğini bildirdiği takdirde, yeni bir duruşma günü tayin edilerek taraflara bildirilir.
(3) (Değişik:22/7/2020-7251/37 Md.) Belirlenen giderin, verilen kesin süre içinde yatırılmış olması kaydıyla, taraflar mazeretsiz olarak duruşmaya katılmadıkları takdirde
tahkikat yokluklarında yapılarak karar verilir. Belirlenen gider, süresi içinde yatırılmadığı
takdirde, dosyanın mevcut durumuna göre karar verilir. Şu kadar ki, öngörülen tahkikat yapılmaksızın karar verilmesine olanak bulunmayan hâllerde başvuru reddedilir.
Karar ve tebliği
Madde 359
(1) Karar aşağıdaki hususları içerir:
a) Kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ile başkan, üyeler ve zabıt katibinin ad ve soyadları, sicil numaraları.
b) Tarafların ve davaya ilk derece mahkemesinde müdahil olarak katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özeti.
ç) İlk derece mahkemesi kararının özeti.
d) İleri sürülen istinaf sebepleri.
e) Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep.
f) Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi.
g) Kararın verildiği tarih, başkan ve üyeler ile zabıt katibinin imzaları.
ğ) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
(3) (Ek:22/7/2020-7251/38 Md.) Bölge adliye mahkemesi, başvurunun esastan reddi kararında, ileri sürülen istinaf sebeplerini özetlemek ve ret sebeplerini açıklamak kaydıyla, kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesini göstermekle yetinebilir.
(3) (Ek fıkra: 20.07.2017 – 7035 S.K/Madde 30) Temyizi kabil olmayan kararlar, ilk derece mahkemesi tarafından; temyizi kabil olan kararlar ise bölge adliye mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılır.
Uygulanacak diğer hükümler
Madde 360
(1) Bu Bölümde aksine hüküm bulunmayan hallerde, ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü, bölge adliye mahkemesinde de uygulanır.
çok güzel bir dilekçe
“Davacı erkek tanıklarının beyanlarının bazıları davacıdan duyum, bazıları ise görgüye dayalı olmayan beyanlar olup boşanmaya esas alınamaz.”