BİLİRKİŞİ RAPORUNA İTİRAZ DİLEKÇESİ ÖRNEKLERİ

Bilirkişi Raporuna Nasıl İtiraz Edebilirim? Bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi nasıl hazırlanır?

Bilirkişiler özel ve teknik bilgi sahibi kimselerdir. Mahkemeler bilirkişilerin görüşüne ve bilgisine başvurarak somut olayı aydınlatmak ve anlamak ister. Dolayısı ile bilirkişilere rapor hazırlaması için talepte bulunur. Bilirkişinin hazırladığı raporlar davanın taraflarından birini tatmin etmez ise ilgili taraf bu rapora itiraz etmek isteyecektir.

Bilirkişi raporları özellikle asliye hukuk mahkemesinde açılmış olan davalar için davanın seyrini değiştirici bir önem taşır. Bazı bilirkişi raporları tamamı ile dava konusuna uzak ve aykırı olabilmekte bu ise mahkemenin kanaat ve görüşüne büyük etkiler edebilmektedir. Bir davanın can damarı bilirkişi raporuna itiraz ve beyandan geçer. Aşağıda bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi örnekleri paylaşmış bulunmaktayız. İlgili dilekçe sadece yol gösterici bir nitelik taşımaktadır. Adana İncekaş Hukuk Bürosu avukatları tarafından hazırlanmış birden çok dava türüne uygun bilirkişi raporuna itiraz dilekçesini yazımızda bulabilirsiniz.


Sayfa içeriği:

  59 Dakikalık Okuma

Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi (Asliye Ticaret) – Örnek 1-

  ADANA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NE

DOSYA NO:

DAVACI:
VEKİLİ: Adana İncekaş Hukuk ve Danışmanlık Bürosu

DAVALI      :
KONU :Mahkemenizden alınan … tarihli bilirkişi raporuna karşı itirazlarımız ile itirazlarımızın tartışılmak suretiyle bilirkişi raporu alınması istemi hakkında

AÇIKLAMALAR

DAVACILAR MURİSİNİN GELİRİ ASGARİ ÜCRET DEĞİLDİR.DOSYAYA SUNDUĞUMUZ DELİLLER GÖZ ARDI EDİLMİŞTİR.DAVACILAR MURİSİ İŞ ADAMI OLUP GELİRİ ASGARİ ÜCRETİN ONLARCA KATI CİVARINDADIR.BUNA RAĞMEN ASGARİ ÜCRET ÜZERİNDEN HESAPLAMA YAPILMASI KABUL EDİLEMEZ: …

BİLİRKİŞİ DAVACI ASİL ANNE VE BABANIN MİRAS PAYINI YANLIŞ HESAPLAMIŞ VE TABLODA DA BUNU YANLIŞ GÖSTERMİŞTİR:…

DOSYADAKİ İHTARNAME GÖZ ARDI EDİLEREK FAİZ HESABI YANLIŞ YAPILMIŞTIR:…

BU NEDENLERLE ‘MAHKEMECE BİLİRKİŞİ ATANMASI’ KURUMUNUN AMACINA UYGUN İŞLETİLEREK İTİRAZ SEBEBLERİMİZİN GÖZ ÖNÜNE ALINARAK TARTIŞILDIĞI YENİ BİR BİLİRKİŞİ RAPORU ARZ VE TALEP ETMEKTEYİZ.İŞBU BİLİRKİŞİ RAPORUNA İTİRAZ ETMEKTEYİZ.ŞÖYLE Kİ;…

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıkladığımız ve res’en göz önüne alınacak sebeplerle mahkemenizden alınan … tarihli bilirkişi raporuna karşı itirazlarımız ile itirazlarımızın tartışılmak suretiyle yeni bir bilirkişi raporu alınmasını saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz. (Dilekçenizin bu kısmına tarihi belirtiniz.)

DAVACI VEKİLİ


Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi (Asliye Hukuk) – Örnek 2-

ADANA X ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

SAYIN HÂKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO:

BİLİRKİŞİ RAPORUNA

BEYANLARINI SUNAN

(DAVACI):

VEKİLİ:

KARŞI TARAF (DAVALI):  

DAVALI VEKİLİ:  

KONU:   X tarihli bilirkişi raporuna karşı beyanlarımızın sunulmasından ibarettir.

BEYANLARIMIZ

  1. Sayın bilirkişi kurulunca mahkemenize sunulan …… Tarihli Bilirkişi Raporunda %… Düzenleme Ortaklık Payı düşülmesi yanlıştır. Dava konusu taşınmaz kadastro parselidir. Kıyaslama emsali olarak alınan parsel de kadastro parselidir. Bu husus bilirkişi raporunun … sayfasının …. maddesinde acıkca yer almıştır. Yerleşik Yargıtay kararlarına göre emsal alınan parsel ile dava konusu parselin her ikisi de kadastro parseli veya imar parseli ise %.. Düzenleme Ortaklık Payı düşülmemesi gerekmektedir.
  2. Bilirkişi raporunda %… Düzenleme Ortaklık Payı düşülerek hesap yapılmıştır. Bu hesap yanlıştır. Ancak bu husus yeniden bilirkişi incelemesini gerektirecek bir husus olmadığından mahkemece düzeltilerek; Yola giden kısmın (D): X TL/m2 = X TL değerde olduğunun kabulünü talep ediyoruz
  3. Raporu diğer yönlerden kabul ediyoruz. Yukarıda belirttiğimiz %… Düzenleme Ortaklık Payı düşülmesi hususu dışında rapor doğr[uları yansıtmaktadır. İnceleme tekniğine de uygundur. Bir bilirkişi muhalif kalmıştır. Ancak muhalefet raporunda niçin muhalif kalındığı hususunda tatmin edici bir gerekçe yoktur. Muhalif bilirkişinin muhalefet şerhi yerine, başlı başına ayrı bir rapor düzenlemesi bilirkişilerin birlikte inceleme yapma ilkesine ters bir tutumdur. Bu nedenle muhalefet raporunu kabul etmiyoruz.
  4. Diğer taraftan bilirkişi raporunda çelişkiler bulunmaktadır. Şöyle ki; bir taraftan arsanın değerinin inşaattan fazla olduğu gerekçesiyle devrinin mümkün olmadığı, diğer taraftan ise arsanın tamamının alınması zorunluluğunun olduğu belirtilmektedir.
  5. İş bu nedenler çerçevesinde bilirkişi raporuna karşı beyanlarımızı sunma gereği doğmuştur.

 

SONUÇ ve TALEP                   :   Yukarıda saydığımız nedenlerle, ……. tarihli bilirkişi raporuna karşı beyanlarımızın kabul edilerek beyanlarımız doğrultusunda karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.tarih

Davacı Vekili

Av. Saim İNCEKAŞ – ADANA

EK:

1.)  Y. 5.HD 08.07.1997 T., 9006-11468 sayılı ilamı.

2.)  Y. 5.HD 19.09.2000 T., 12165-13057 sayılı ilamı.

(Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.281)


Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi (İcra Hukuk) – Örnek 3-

ADANA 1.İCRA HUKUK MAHKEMESİ
SAYIN HAKIMLIGINE

DOSYA NO             :  
ITIRAZ EDEN
(DAVALI)              :  
VEKILI                  : 
KONU                   : Bilirkisi raporuna karsi itirazlarimizin sunulmasi

AÇIKLAMALAR  

1- Mahkemenize sunulmus olan, .04.06.2018  tarihli Bilirkisi Raporuna itiraz ediyoruz.
2- Bilirkisi raporunda davaya esas teskil eden senet  üzerinde inceleme yapilmis ve senette ki 11.000 TL rakamı ile Onbirbin  içerikli yazının tahrifat yolu ile aynı zaman diliminde yazılmış olduğu iddia edilmiştir.
3- Senet bizzat taraflar arasında aynı zaman diliminde yazılmış ve imza altına alınmıştır. Senet üzerinde yazım sırasında farklı kalem kullanılmış olması yada daha fazla baskılı şekilde rakam ve yazı yazılmış olması senedin tahrifata uğradığı anlamına gelmez.
4- Bunun yaninda bilirkisi raporu kısıtlı inceleme teknikleri doğrultusunda yapılmış ve bu incelemeler neticesinde eksik ve yetersiz bir rapor sunmuştur.
5- Gerçegi arama mantigindan uzaklasan ve adeta müvekkilimiz aleyhine iddianame haline gelen bilirkisi raporunu kabul etmiyoruz.

ISTEM SONUCU:  Açıklanan nedenler ile, itirazımızın kabulüne ve yeniden bilirkisi incelemesi yapılmasına karar verilmesini talep ederiz. tarih             

                                                                                                                                                                           Davalı Vekili

Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi (Asliye Hukuk) – Örnek 4-  

ASLİYE  HUKUK MAHKEMESİNE           

DOSYA NO:

KONU: X Sulh Hukuk Mahkemesinin X D.iş sayılı dosyasından tarafımıza tebliğ edilen bilirkişi raporuna karşı itirazlarımızın sunulmasından ibarettir.

AÇIKLAMALAR   :

Davaya konu kaza tarihi ……… olup, kaza tarihinde tutulan kaza tespit tutanağında müvekkil şirkete ait ………… plaka sayılı araca ve sürücüsüne kusur atfedilmemiştir. Olaydan yaklaşık 2 ay sonra … tarafından olay yerinde tespit yapılması istenmiş ve  Sulh Hukuk Mahkemesinin itirazımıza konu 2006/82 D.iş sayılı tespiti yapılmıştır. Bu tespitte müvekkil şirkete ait araç sürücüsüne %40 kusur atfedilmiştir.

Öncelikle söz konusu tespit kaza tarihinden yaklaşık 2 ay sonra yapılmıştır. Kaza anına ilişkin deliler tamamen yok olmuştur. Ne fren izi, ne çarpışma noktası, ne de başka bir delil kalmamıştır. Tabiri caizse sonradan ortaya çıkan tanık ve ispatı imkânsız olacak tanık ifadeleri ile müvekkile ait aracın kırmızı ışık ihlali yaptığı öne sürülmüştür. Kaza anıda trafik ekiplerince olay yeri kaza tespit tutanağı tutulmuş tarafların ikisi de karşı yanın kırmızı ışıkta geçtiğini iddia etmiştir. Sonradan ortaya çıkan tanıkların olay esnasında tutulan rapora esas teşkil edecek beyanları olmamıştır. Olay esnasında rapor tutan trafik polisleri elbette ki olayın oluşunu araştırmışlar, çevreden soruşturmuşlar, kaza yerindeki bulgulara göre rapor tutmuşlardır. Bu rapor daha doğru ve sıcak bilgi ve bulgulara göre tutulmuştur ve doğru olan rapordur.

Yapılan tespit gerçeklikten ve geçerlilikten uzak, hukuki geçerliliği bulunmayan bir tespittir. Bu nedenle devamıza esas teşkil edemeyeceği kanaatindeyiz.

Bu nedenlerle yapılan tespiti ve tespit neticesinde belirlenen kusur oranlarını kabul etmediğimizi sayın Mahkemenize arz ederiz.

  Davacı Vekili


Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi (Asliye Ticaret) – Örnek 5- 

ADANA X ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO : 2017/………Esas

DAVALI:
VEKİLİ:
DAVACI:
VEKİLİ:
KONU: Bilirkişi raporuna ilişkin beyanlarımız ve itirazlarımızı içeren dilekçemizdir.

AÇIKLAMALAR

1-Davacı hakkında yapılan icra takibinden X tarihli tebligat ile haberdar olmuş yasal süreler içinde itiraz haklarını kullanmamış ve icra takibi davacı hakkında kesinleşmiştir. Davacı bu aşamadan sonra müvekkil alacaklı ile irtibata geçmiş, borcunu ödeyeceğine dair icra dosyasına da beyanda bulunmuştur. Ardından müvekkilimize X tarihinde X TL ödeme yapmıştır. Bu ödemeyi yaparken herhangi bir ihtirazı kayıtta da bulunmamıştır. (Ek-1: Banka dekont fotokopileri)

2- Davacı diğer davalı müvekkilden ……………. TL karşılığı ürün satın almış bu malın tesliminde de irsaliye imzalamıştır. Bu irsaliyelerdeki imzalar örnek oluşturması açısından da sayın mahkemenize sunulmuştur. İrsaliyelerdeki imzalarla ilgili bilirkişi davacının diğer örnek imzaları ile aynı olduğunu raporunda belirtmiştir. Davacı taraf tüm bu ticari ilişkiyi bilmekte ve kötü niyetli olarak kayıtsız şartsız borcu kabul edip ödeme bulunduktan sonra

bakiye borcunun tahsilini geciktirmek için kötü niyetli olarak bu davayı açmaktadır.

Davacı tarafça teslim alınan mallarla ilgili imza ettiği irsaliye ve faturaları ile ilgili ayrıca takibe geçilmiş ve davacı bu alacağa ilişkin irsaliyelerdeki imzanın kendisine ait olmadığına dair herhangi bir itirazda bulunmamıştır. Oysa mahkemenizce yaptırılan bilirkişi incelemesinde bu imzaların davacıya aidiyeti tespit olunmuş olup bu irsaliyelerin ve faturaların alacağına ilişkin tarafımızca açılan İstanbul …………Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/………. Esas sayılı dosyasında da davacı bu iddianın dışında başkaca hiçbir delil mahkemeye sunamamıştır.

3-Davacı mahkemenizde görülen davada rızası ile imzalayıp verdiği ve davalıya olan borcuna karşılık ………….TL bedelli senedin ödemesini isteyerek yapmadığını icra tehdidi altında olduğu için yaptığını beyan etmiştir. Oysa banka dekontundan görüleceği üzere dekont üzerinde hiçbir ihtirazı kayıt yoktur. Ayrıca senet üzerinde imza da davacının bizzat kendisine aittir. Bu nedenlerle davacı tarafça imzanın açıkça borçluya ait olduğu bilindiğinde bu konuda imza incelemesi yapılması hususunda herhangi bir talepleri olmamıştır.

4- Bilirkişi marifetiyle imza incelemesi yapılan senet bizzat davacı tarafça yukarıda bahsi geçen satım neticesinde müvekkil ………………….’nın cari hesap alacağının bir kısmı için verilmiş ve bakiye kalan borcun nakit veya senetlerle ödeneceği müvekkilimize bildirilmiştir. Bilirkişi incelemesinde imza davacıya ait olmadığı beyan edilmiştir. Oysa senet davacı tarafça bizzat müvekkile verilmiş ve müvekkil davalıya alacağına ilişkin verilen bu senetle ilgili ödemelerde bulunmuştur. Senedin bizzat müvekkile verildiğine dair senet alım tutanağı da davacının imzasını taşımaktadır. 

5-Yukarıda açıklanan gerekçelerle görülen davanın İcra Hukuk Mahkemesinde imza itirazı olmayıp alacak davası olduğu gözetilmeden kısıtlı ve dar kapsamlı ve davanın seyri açısından hiçbir hukuki boyut katmayan bilirkişi raporuna itiraz ediyoruz.

SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle kısıtlı ve dar kapsamlı yapılan bilirkişi incelemesine itiraz eder dosyanın yeniden itirazlarımız yönünde inceleme yapılmak üzere mahkemenizce takdir edilecek tarafsız bir bilirkişi heyetine tevdiine karar verilmesini talep ederiz.

Saygılarımızla.

Davalı Vekili

Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi (Asliye Hukuk) – Örnek 6-

ADANA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE

DAVACI           :

VEKİLİ             :

DAVALI           :

KONU             : Bilirkişi raporuna itirazımızı içeren dilekçemizin sunulmasına ilişkindir.

AÇIKLAMALAR:

…/…/… tarihli bilirkişi raporunda, müvekkil davacının alacaklı olmadığı açıklanmış ise de, alınan …/…/… tarihli ilk bilirkişi raporunda davacının eser sözleşmesinden dolayı davalıdan 36.214 TL bakiye alacağı bulunduğu belirtilmiştir. Görüldüğü üzere; bilirkişi raporları çelişkili olup, verilen ikinci bilirkişi raporu yetersiz, noksan ve müphemdir. Bu nedenle, ikinci rapora dayalı olarak hüküm kurulamayacağından, mahkemenizce bu çelişkilerin giderilmesi için yeniden uzman bilirkişi kurulundan rapor alınmasını talep etme zorunluluğu doğmuştur.

DELİLLER                    : Her türlü yasal delil

HUKUKİ NEDENLER   : HMK’nun 281. Maddesi ve ilgili mevzuat

TALEP VE SONUÇ       : yukarıda belirtilen nedenlerle çelişkilerin giderilmesi bakımından yeni bir bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak rapor alınmasına karar verilmesini vekaleten talep ederim.

Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi (Asliye Hukuk) – Örnek 7-

ADANA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE

DOSYA NUMARASI:

DAVALI                                :

VEKİLİ                                  :                   

DAVACI                                :    

KONU: Bilirkişi Raporuna Karşı Beyanlarımızın Sunulması Hakkında

AÇIKLAMALAR: 28.10.2018 Tarihli bilir kişi raporunda müvekkilim asli kusurlu bulunmuş, davacının kusurunun bulunmadığı tespit edilmiş. Hazırlanan bu rapor eksik ve hukuka aykırıdır. Şöyle ki:

1) Dava konusu maddi hasarlı trafik kazasında davalı tarafa ait 45 EN 939 plakalı araç müvekkilime ait ve müvekkilim Bülent yıldırımın sevk ve idaresinde bulunan 45 EC 032 plakalı araçla çarpmasından sonra 45 HS 813 plakalı araca çarpmıştır.

2) Olayda davacı tarafa ait 45 EN 939 Plakalı aracın karıştığı iki adet maddi hasarlı trafik kazası mevcuttur. Bilirkişi raporunda 2. Kazanın ilk kazayla illiyet bağı araştırılamadan  kusurun tamamı müvekkilime yükletilmiş.

3)Kara yolları trafik işaretleri hakkındaki yönetmelikte; Fasılalı Olarak Yanıp Sönen Sarı Işık : İkaz anlamında olup bu yerin yavaş ve dikkatli geçilmesini bildirir. (Yolver işaret levhası gibi). Fasılalı Olarak Yanıp Sönen Kırmızı Işık : Dur işareti levhası anlamında olup gidilecek yolun açık olduğu görüldükten sonra yeniden hareket edilmesini bildirir. Şeklinde tanımlanmış fakat bilirkişi raporunda yönetmelikteki tanımı dikkate alamdan Fasılalı olarak yanıp sönen sarı ışığı yeşil ışık gibi değerlendirme yapmış Fasılalı Olarak Yanıp Sönen Sarı Işıkta geçen 45 EN 939 Plakalı aracın hangi dikkatli ve yavaş geçtiğine dair hiçbir değerlendirme yapılmamıştır.

HUKUKİ NEDENLER          : Karayolları Trafik kanunu, Trafik işaretleri yönetmeliği

SONUÇ/İSTEM                     : Yukarıda arz ve izah edilen açıklamalar yeni bir bilirkişi raporu hazırlanmasını talep ederim. tarih

                                                                                                                        Davalı Vekili 

Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi (Asliye Hukuk) – Örnek 8-

ADANA ( ) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE

Dosya no: 

İTİRAZ EDEN

DAVACILAR:

DAVALI: Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 

KONUSU :

Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklı)

T.TARİHİ: 

KONUSU: X Tarihli bilirkişi raporuna itiraz talebinden ibarettir.

AÇIKLAMALAR                      :

Müteveffa ………………………….. 2010/……… ihale numaralı Manisa-Ahmetli ilçe merkezinin Ahmetli Çayı Taşkın Koruma ihalesini almış, sözleşmeye uygun olarak işe başlamış ve işin % 85’lik bölümünü tamamlamıştır. İşe devam edebilmek için davalı İdareye birçok kez sözlü ve yazılı başvuruda bulunmasına rağmen davalı İdare bahse konu Ahmetli çayı etrafındaki 3. Şahıslara ait taşınmazların kamulaştırma işlemini gerçekleştirilmediği için hukuken geriye kalan işi yapması fiilen ortadan kalkmıştır. Kamulaştırma yapılmaması nedeniyle davalı idarenin kusurlu olduğu aşikârdır. Sözleşmede belirtilen 450 günlük süre içerisinde davalı idarece yer teslimi de yapılmamıştır.( Raporda işin %85’lik kısmının yapıldığı doğrulanmıştır.)

Davalı İdare, X Koruma projesi içerisinde kalan taşınmazların kamulaştırmasını yapmaması, projeye dayalı yer teslimini gerçekleştirmemesi, Davalı idarenin talebi ile yapılan işlerin bedelinin ödenmemesi ve yatırılan teminatın iadesi konularını içerir İzmir 25. Noterliğinin 28.12.2011 tarih 35450 yevmiye numarası ile ihtar çekilmiş ve sözleşme tek taraflı olarak feshedilmiştir. (Raporda bilirkişi Ahmetli Belediye Başkanlığı ile yapılan şifahi görüşmelerde kamulaştırmalarla ilgili bir sorun yaşanmadığını belirmiştir.)Bilirkişi raporları gerçek ve yazılı belgelerle düzenlenir şifahi sözlerle düzenlenmez.

Müteveffa ………………… tarafından Sözleşmede belirtilen ö2.poz ile Barbaros Mah. Kurudere mevkiinde yaptırılan L=152,92 metre olarak yapılan beton kanalda sözleşme ve projede yer almadığı halde Davalı idarenin talimatı ile işin yapılması için 10 ton demir ve işçilik bedeli olarak toplam 20000 TL ek harcama yapılmıştır. Ayrıca Sözleşmede belirtilen Ö3.pozda Ahmetli çayı üzerinde b=8.00 metre L=2×10 merte h:3.50 ebatlarında 2 adet iki açıklıklı köprü yapılmış ve projede köprü ayaklarının kargir olması gerekirken Davalı idarenin talimatı ile beton kullanmak suretiyle her iki köprüde 4 ayak yapılmış ve ayakların birinin maliyeti 7.500,00 TL olup her iki köprünün 4 ayağının toplam maliyeti 30.000,00 TL’ye tekabül etmiştir.(Bilirkişi Müteveffa …………………….tarafından fazladan ve kamuya faydalı yapılan işleri bilirkişi raporunda Yüklenici projeden farklı bir imalat yapmış olduğuna değinmiş ,fakat projedeki imalat ile yerinde yapılan işin imalatın maliyetinin arasındaki farkı  hesaplamadan kaçınmıştır. Zeminde yeniden İşin ehli Üniversiteden olabilir heyet şeklinde bilirkişilerin yapacağı keşif ve inceleme de  işlerin maliyet farkı tespit edilebilecektir.)Müvekkil iyi niyetli olmasa işin %85 ini tamamlamaz ve fazladan kamuya faydalı işler yapmazdı.  Bilirkişi raporunda 4735 Sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri kanununda mevzuat kötü niyetle yapılacak olan fazla, hatalı  işler için idareden ödeme alınmasının önüne geçilmiştir diye belirtmiştir. Fakat  İdare kendi talimatıyla ve yüklenecinin İyiniyetiyle faydalı ve doğru yapılan işlerin ödemesinin yapılmasının önüne geçilmesi yönünde bir içtihadı bulunmamaktadır. Ayrıca bilirkişi raporunda sözleşme dışında yapılan imalatların doğru ve faydalı yapılıp yapılmadığına da değinilmemiştir. Fazladan yapılan bu imalatlar köprünün daha uzun ömürlü olmasına ve kamuya daha yararlı olmasına vesile olmuştur.

Bilirkişi raporu incelendiğinde, raporu tanzim eden teknik elemanların idare yanlısı davrandıkları açıkça görülmektedir.

Şöyle ki; İdarece yapılması zorunlu kamulaştırmaların kamulaştırma tarihleri ve belgelerini incelemeksizin, mülkleri kamulaştırılacak olan şahısların inşaat aşamasında herhangi bir zorluk çıkarmayacaklarını şifahi olarak belirtilmişlerdir. Oysaki

arazi sahipleri kamulaştırma bedelleri ödenmediği için çalışma yapılmasına mani olmuşlardır. Bu sebeple iş müvekkilce tasfiye edilmiştir. Orada idareye taahhüt edilen makine parkı ekipman ve ekipler ile o ekiplerin mobilizasyon giderleri müvekkil tarafından karşılanmıştır. Bu konuda ciddi zararlar mevcuttur. Durum böyle olmasa işin %85’ini yapıp hemde fazladan imalat yapıp iş neden bırakılsın ki?

Beton kanal imalatında kontrol makamıyla yapılan istişarede beton kanal imalatının uygulama projesinde inşaat demiri olmadığı ve kanal kesitinin betondan oluştuğu mevcut projeye göre imal edilmesi durumunda yapılacak imalatın uzun ömürlü olmayacağı hususunda tarafımıza bilgi verilmiş ve inşaat demiri kullanmamız istenilmiştir, raporda bilirkişinin iddia ettiği gibi kalıp montajında kullanılan demir diye bir terim inşaat tekniğinde yoktur. Kaldı ki bu tür imalatlar röntgen ile tespit edilebilir. Hali hazırda uygulama da böyledir. Oysa ki bilirkişi raporu yanlıdır. Röntgen çekilmesini talep ederiz. İmalatta kullanılan 10 ton inşaat demirinin yüklenici insiyatifiyle kullanıldığı belirtilmiştir. Bahse konu 10 ton demiri firmamız ihaleye teklif hazırlarken ön görmüş olması mümkün değildir. Böyle bir ekonomik maliyeti neden Müvekkil kendiliğinden üstlenmeye karar vermiş olsun? Zaten gerekli incelemeler tarafsız bilirkişilerce yapıldığında haklılığımız ortaya çıkacaktır.

Keza köprü ayaklarında yapılan imalat değişiklikleri de idarenin kontrolü ve müvekkilin yönlendirmesiyle gerçekleştirilmiştir. Tarafımıza tebliğ edilen bilirkişi raporu idarece yönlendirilerek yazıldığı izlenimi vermekte olup tarafsızlığı şüphelidir.

SONUÇ VE İSTEM             : Yukarıda arz ve izah ettiğim nedenlerle ve Sayın mahkemece resen göz önüne alınacak nedenlerle;

X Tarihli bilirkişi raporuna itiraz ediyoruz.

Dosyanın Üniversiteden belirlenecek alanında uzman bir heyet tarafından yeniden rapor düzenlenmesi için gönderilmesine Karar verilmesi arz ve talep olunur. tarih

                                                                                                                                              DAVALILAR VEKİLİ

Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi (Asliye Hukuk) – Örnek 9-

ADANA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ SAYIN HÂKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO                    : 

DAVACI                         :   

VEKİLİ                          :

DAVALI                         :

KONU                                    : X tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazlarımızın sunulması ile dosyanın bilirkişiye yeniden tevdii ve yeniden rapor alınması talebimizden ibarettir.

AÇIKLAMALAR                  :

1-) Sayın Mahkemeniz huzurunda görülmekte olan itirazın iptali davasında ibraz edilen 15.02.2016 tarihli Bilirkişi raporunda bilirkişi, dosyadaki belgelere göre …………………. asıl alacağa itirazı olmadığından  9.967,61-TL. borcunun bulunduğu, kabul ettiği tutar dışında başkaca borcunun olmadığı yönünde kanaat bildirmiş, olup faiz yönünden herhangi bir hesaplama yapmamıştır.

Öncelikle, borçlu icra takibi nedeniyle müvekkil şirkete X -TL borçlu olduğunu kabul etmiştir. Bu nedenle borçlunun kabulü ve talep ettiğimiz alacak miktarı da aynı olduğundan alacak konusu zaten ihtilafsızdır.

Daha önce, bilirkişi tarafından mahkemeye sunulan raporlarda hesaplama yapılmamış ve talebimiz gereğince müvekkilimin alacaklı olan tutarın hesaplanması için yeni bilirkişiye dava dosyası tevdi edilmiştir. Ancak, bilirkişi tarafından yeterli inceleme ve alacaklı olduğumuz asıl alacak ve faiz yönünden hesaplama yapılmamıştır. Davalının kabul ettiği asıl alacak tutarının, davalıdan alacaklı olduğumuz tutar olduğu belirtilerek yetinilmiştir.

Alacak miktarını gösteren belgeler istenmiş olup, dilekçemiz ekinde Temel Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesinin aslını, 02.02.2012  ve 02.04.2012 tarihli borçluya keşide edilen ihtarname örneklerini ve kredi kartına ait hesap ekstrelerini Sayın Mahkeme’ye sunmuştuk. Dava dosyası kapsamında bulunan tüm bu belgeler ışığında yeniden faiz yönünden alacaklı olduğumuz tutarın hesaplanması için, dosyanın yeniden bilirkişiye tevdii edilmesini talep etme zorunluluğu doğmuştur.

NETİCE VE TALEP            : Yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle ve Yüksek Mahkemenizin de resen dikkate alacağı öteki sebeplerle; İtirazlarımız doğrultusunda tekrar rapor alınması için dosyanın yeniden bilirkişiye tevdii ile talebimiz gibi ve Yasaya ve hukuka uygun olarak hesaplama yapılmasını ve talebimiz doğrultusunda DAVAMIZIN KABULÜNE karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz. tarih

Saygılarımızla,

Davacı Vekilleri

Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi

Tüketici Mahkemesi Bilirkişi Raporuna İtiraz – 10-

ADANA 1. TÜKETİCİ MAHKEMESİ’NE

DOSYA NO                           :

RAPORA İTİRAZ EDEN

DAVALI                               :

VEKİLİ                                 :

 

DAVACI                               :

VEKİLİ                                 :

 

DİĞER DAVALI                 :

VEKİLİ:

 

KONU                                   : X Tarihli bilirkişi raporuna itirazlarımız hakkındadır.

AÇIKLAMALAR                :

X tarihli bilirkişi raporundaki aleyhe olan hususları kabul etmiyoruz. Şöyle ki;

Alınmış olan bilirkişi raporunda çelişkiler mevcuttur. Söz konusu raporda  ”aracın dış boyasının orijinal fabrikasyon olduğu, araçta sonradan boyama işlemi yapılmadığı ” tespiti yapılmıştır. Dolayısıyla  önceki beyanlarımızda da belirttiğimiz üzere ve raporda da doğruladığı üzere araçta satım öncesi herhangi bir boyama işlemi yapılmamıştır. Dava konusu aracın boyasında üretimden kaynaklanan bir

“>ayıp  olmayıp aracın boyası orijinaldır. O halde bu durumun bir

“>ayıp olarak değerlendirilmemesi gerekmektedir.

Ancak söz konusu raporda her ne kadar ” aracın dış boyasının orijinal fabrikasyon olduğu ” tespitinde bulunulmuşsa da yine aynı raporda daha sonra aracın belli yerlerindeki boya kalınlığının daha yüksek mikron olduğu kanaatine varılmıştır. Ancak  araçların boya kalınlıkları konusunda mevzuatın uyulmasını öngördüğü teknik bir ölçü mevcut değildir.

“>Araç ithalinde bakanlıkça verilen izinlerde boya kalınlığı konusunda teknik bir kriter yada norm incelemesi yapılmamaktadır. Bu nedenle de ” orijinal boya kalınlığı ” olarak referans alınabilecek uyulması zorunlu teknik bir kriter yoktur. Dolayısıyla bilirkişinin yapmış olduğu tespitte referans aldıkları hukuki dayanak tarafımızca bilinememektedir . Yani herhangi bir orijinal boya kalınlığı kriteri olmadığı halde bu şekilde rapor alınmış olması hukuka aykırı bir durum meydana getirmekte olup söz konusu raporun mahkemenizce esas alınmaması gerekmektedir.

Ayrıca davacı söz konusu

“>aracı teslim alırken gerekli kontrolleri yapmış ve

“>aracı ayıpsız aldığını da beyan etmiştir. Söz konusu duruma ilişkin evraklar da daha önceden mahkemenize sunulmuştur.

Ayrıca söz konusu raporda ”… Yapılan ölçümde aracın ortalama boya kalınlığının 110 mikron olarak kabul edildiği, aracın sol ön çamurluk, sol ön direk, sol orta direk, sol ön kapı, sol arka kapı, sol tavan yan blok, sol arka çamurluk ve ve sol arka direkte ortalamanın yaklaşık iki katı boya kalınlığında olduğu” tespit edilmiştir. Her ne kadar boya kalınlığı yönünde teknik bir kriter olmasa da, somut olarak bir değerlendirme yapılması gerekiyorsa da Yargıtay standart boya kalınlıklarının üst sınırı yatay düzlemler için 400-450 mikron, düşey düzlemler içinse 300-350 mikron olarak kabul edilmiştir. Nitekim somut olaya emsal teşkil edecek , boya kalınlıklarının standart sınırlar içinde kalıp orijinal olduğu takdirde aracın boyasından hareketle ayıplı olduğunun kabulünün mümkün olmadığı yönündeki Yargıtay 13. HD’nin E. 2013/32838, K. 2014/4056 sayılı ilamı ‘’…seri imalat sırasında kaportanın YATAY DÜZLEMLERİ İÇİN 400-450 MİKRON, DÜŞEY DÜZLEMLERİ İÇİN 300-350 MİKRON BOYA KALINLIKLARI ORİJİNAL FABRİKASYON BOYA KALINLIĞINDA ÜST SINIR OLARAK KABUL EDİLDİĞİ, fabrika orijinal boyası dışında aracın farklı bir boyaya maruz kaldığı ya da ikinci bir boyamanın yapıldığı ispat edilemediği gibi araçtaki boya kalınlıklarının da standart sınırlar içinde kaldığı anlaşılmaktadır. Öyle olunca standart sınırlarda kalan ve orijinal olan boyadan dolayı aracın ayıplı olduğunun söylenmeyeceği açık olup mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken…’’ şeklindedir.

Sadece varsayıma dayanarak bir aracın ayıplı kabul edilmesi kesinlikle kabul edilebilecek bir durum olmayıp haksızlık meydana getirmektedir. Dolayısıyla mahkemenizce şüphe ve tereddüte dayalı olarak davaya konu aracın  ayıplı olduğu kanaatine varılmış olan söz konusu raporun hükme esas alınmaması gerekmektedir. . İş bu sebeple de araçta  herhangi bir değer kaybı bulunmamaktadır. Ancak buna rağmen alınan bilirkişi raporunda 17.774,00 TL değer kaybının olduğunun tespiti raporun çelişkili olmasına neden olmakta olup söz konusu raporun hükme esas alınması hukuka aykırı durum meydana getirecektir.

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklamış olduğumuz nedenlerle alınmış olan bilirkişi raporu haksız olup  bu sebeplerle  bilirkişi raporuna itiraz ediyor neticeden haksız açılmış işbu davanın reddini talep ediyoruz. 10/01/2019                                                           

                                                                                                    İtiraz….Şti

                                               Vekili

Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi (Asliye Ceza) – Örnek 11-

Dosya: …/…

Duruşma Günü: …/…/…

ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NE
ADANA

BİLİRKİŞİ RAPORUNA İTİRAZ EDEN                         :  Adı ve Soyadı

VEKİLİ                                      : 

DAVACI                                    :  K.H.

KATILAN                                 :  Adı ve Soyadı

SUÇ                                            :  Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralamaya sebebiyet verme

AÇIKLAMALAR                    :

Bilirkişi incelemesinde müvekkilime ait arabanın fren izleri dikkate alınmadan hız belirlemesi yapılarak süratli olmadığı halde müvekkilimi süratli ve dolayısıyla asli kusurlu gösteren bilirkişi raporuna itiraz ediyoruz. Bu çerçevede belirtmiş olduğumuz hususları dikkate almak üzere, yeni bir bilirkişi tarafından bilirkişi incelemesi yapılarak yeni bir rapor alınmasını talep ediyoruz.

HUKUKİ NEDENLERİ:  CMK. md. 67 ve ilgili mevzuat.

SONUÇ VE İSTEM:  Yukarıda kısaca açıklanan nedenlerle, konunun uzmanı olan oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetince dosyanın incelenmesi, sanık vekili olarak saygılarımla

“>

Sayı; tane; parça.

“>ADET DÜKKAN İLE İLGİLİ SEZONLUK OLARAK X + KDV CİVARINDA KİRAYA VERİLEBİLİRLER, tespiti kabul edilebilir değildir.

Kira bedeline ilişkin itirazlarımızı sunmadan önce belirtmek isteriz ki, otele ait dükkanların ayrı ayrı kiraya verilebilir olmasını kabul etmemekteyiz.

X İLÇESİNDEKİ OTEL KİRALAMARINDA OTEL İÇİNDEKİ KİMİ OTEL EKLENTİLERİN VE DÜKKANLARIN KİRALAMAYA KONU OTEL ANA BİNASI İLE BİRLİKTE VE

“>AYNI KİRA BEDELİNİN İÇİNDE KİRAYA VERİLMESİ TARAFLARIN KARŞILIKLI ANLAŞMALARINA BAĞLI OLARAK YAYGIN OLARAK UYGUNLANMAKTADIR.

Bununla birlikte,zaten X ile X yılında imzalanan otel kira sözleşmesi sırasında bahsi geçen X dükkan henüz olmamakla beraber tamamen dava dışı X ticari kar elde etmesi amaçlı ve sözleşmeye uygun olarak bu X dükkan, kira sözleşmesi akdedildikten sonraki zaman diliminde X tarafından inşa edilmiş ve mülkiyeti davacı tarafa ait olan otele, dolayısıyla davacıya da büyük bir kazanım olmuştur.

Bu sebeple X yıllarındaki X yıllık kira gelirleri davacı, davalı ve şirket hissedarları açısından kira kaybı olmayıp, aksine otelin bir kün olarak kiraya verilmesi ticari teamüllere, uygulamaya, otel işletmeciliğine ve karlılığına uygundur. X YILINDA İMZALANAN KİRA SÖZLEŞMESİ İLE X TARAFINDAN OTELE KAZANDIRILAN BU X DÜKKAN, UZUN VADEDE OTELİN SAHİBİ X İÇİN GELİR KAYNAĞI OLMUŞTUR.

-OTELE AİT DÜKKANLARIN AYRI AYRI KİRAYA VERİLEBİLİR OLMASINI KABUL ETMEDİĞİMİZİ TEKRARLAMAKLA BİRLİKTE BİLİRKİŞİ HEYETİNİN X DÜKKANLA İLGİLİ KİRA BEDELİ TESPİTİ YAPARKEN, HİÇBİR SOMUT VERİYE DAYANMADAN SEZONLUK ORTALAMA BİR DEĞERBELİRLEMELERİ ASLA KABUL EDİLEMEZ.

Her şeyden önce bu X dükkanın m2’leri birbirinden farklıdır. Bu husus dahi bilirkişiler tarafından dikkate alınmamış, baştan savma ve gerçeklikten uzak bir şekilde ortalama kira bedeli tespit edilmiştir.

Bununla birlikte, bilirkişiler tarafından dükkanların doluluk- boşluk durumları daha incelenmemiştir ki bilirkişiler gerekli incelemeyi yapsaydı dükkanların çoğunun boş olduğunu görecek GERÇEK BİR DEĞERLENDİRME yapabilecekti.

Bu hususlar dahi dahi raporun ne kadar özensiz, ne kadar yanlış ve kabul edilemez olduğunun göstergesidir.

İŞBU RAPOR, BİLİMSEL, ŞÜPHEDEN UZAK, SOMUT VE GERÇEKCİ VERİLER İLE EMSAL MUKAYESELERİ İÇEREN BİR RAPOR DEĞİLDİR.

TAMAMEN SOYUT İFADELERLE OLUŞTURULAN VE DOSYA KAPSAMINDAKİ 3 AYRI RAPORLA, TÜM YÖNLERİYLE ÇELİŞEN BİR RAPORDUR.

Yukarıda açıkladığınız tüm bu hususlar neticesinde eksik, hatalı ve özensiz bu raporu kesinlikle kabul etmiyor, bu ek raporun karara esas alınmamasını ve X tarihli raporlar doğrultusunda DAVANIN REDDİNE karar verilmesini, Sayın Mahkemenin aksi kanaatte olması halinde ise YENİ BİR BİLİRKİŞİ HEYETİNDEN RAPOR ALINMASINA karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederim.

Bilirkişi Raporuna
İtiraz Eden Vekili

Avukat Adı ve Soyadı
İmza

Otel Bilirkişi Raporuna İtiraz/Beyan Dilekçesi-12-  

ADANA ( ) ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

SAYIN HAKİMLİĞİ’NE     

DOSYA NO:    

DAVALI                      :   

VEKİLİ                      :   

DAVACILAR             :   

VEKİLİ                      :   

KONU                         :  X tarihli bilirkişi ek raporuna itirazlarımızdır.

AÇIKLAMALAR      :

X tarihli bilirkişi ek raporuna itirazlarımızı ve beyanlarımızı sunmadan öncebelirtmek isteriz ki;

X esaslı davaya ilişkin dosyada biri kök rapor olmak üzere, ……… tarihli, ……….. tarihli, ……… tarihli,………. tarihli, …………. tarihli ve son olarak da itiraz beyanlarımızı ileri süreceğimiz söz konusu bilirkişi raporu olmak üzere toplamda 6ayrı bilirkişi raporları aldırılmıştır

Her şeyden önce Mahkeme nasıl ki bundan önceki raporların hüküm kurmaya elverişli olmadığı için anılı heyetten ek rapor alınmasına karar vermişse işbu raporda hüküm kurmaya elverişli olmayıp kabulü mümkün değildir.

İlk olarak dosyada farklı 3 heyetten alınan raporla son rapor arasında artık kesin bir tezat, çelişki oluşmuştur Dolayısıyla öncelikle bu çelişkinin giderilmesi, bunun için de dosyanın başka bir heyete gönderilmesi gerekmektedir.

X TARİHLİ BİLİRKİŞİ EK RAPORUNDA;

Sayın Bilirkişilerin, DAVA KONUSU OTELİN NİTELİK İTİBARİ İLE X YILDIZLI BİR OTEL OLDUĞU DOLAYISIYLA OTELİN TÜM MÜŞTEMİLATLARI İLE BİRLİKTE X YILI İÇİN,ALT VE ÜST RAKAMIN ORTALAMASI OLAN X + KDV BEDELLE KİRAYA VERİLEBİLECEĞİ, yönündeki tespiti EKSİK ve HATALIDIR.

İşbu rapor Sayın Mahkemenizin ………….. tarihli celsede belirttiği hususları karşılamamaktadır. Kira sözleşmesi bir bütün olarak değerlendirilmemiş, kira sözleşmesi bağımsız olarak ele alınması gerekirken, somut veriler dikkate alınmadan basitçe ortalama bir değer belirlenmiştir.

Ancak kira sözleşmesinin ve dolayısıyla kira bedelinin, otel işletmeciliği ile bağdaşıp bağdaşmadığı belirlenirken sadece alt ve üst rakamın ortalaması dikkate alınarak tespit yapılması gerçeği yansıtmayacak ve yanıltıcı olacaktır.

 Bununla birlikte dosya kapsamındaki .X (Ek Rapor) havale tarihli bilirkişi raporlarında da, sözleşme ile belirlenen kira bedelinin X yılındaki rayiç kira bedellerine ve ekonomik koşullara uygun ve kabul edilebilir olduğu ayrıca sözleşmede kararlaştırılan bedelin otel işletmeciliği ve karlılığı yönünden hem mal sahibi hem de kiracı şirket yönünden makul ve karşılıklı olarak kabul edilebilir mahiyette olduğu mütalaa edilmiştir.

Bu sebeplerle birlikte Sayın Mahkemenizin de takdir edeceği üzere;

X’nin oteli kiralamadan önce, otelin daha önceki kira dönemi ile bağlantılı olarak çizdiği imajın dolayısıyla bunun kira bedellerine ve o dönem için otelin talep edilebilirliğine yansıması dikkate alınmadan,

Kira sözleşmesinin imzalandığı dönemde yörenin ve ülkenin turizm durumu araştırılmadan,

Otelin önceki kiracısı X yüzünden otelin büyük acente şirketlerinden gelen şikayetler ve müşteri memnuniyetsizliklerinden kaynaklı kötü imajının sonraki kiracı X tarafından nasıl düzelttiği hususu incelenmeden,

X otelin yıldızını arttırarak kalitesini yükselttiği hususu dikkate alınmadan,

X otele kazandırdığı X dükkanın otel için de yatırım mahiyetinde olduğu ve otel karlılığı ile bağdaştığı hususu dikkate alınmadan,

X yılında yapılan kira sözleşmesi ile o tarihlerdeki emsal kira sözleşmeleri kıyaslanmadan ve yapılacak değerlendirme sonucunda kira sözleşmesini emsallere uygun olup olmadığı gözetilmeden,

Otelin konumu, denize olan mesafesi, bilinilirliği dikkate alınmadan,

Otelin X ve X yıllarında imzalanan kira sözleşmeleri öncesi kondisyonu (tadilat, tamirat isteyip istemediği) dikkate alınmadan,

Hazırlanmış bu rapor İMKANSIZ ve YANILTICIDIR. Sayın Mahkeme heyeti bu gerçeği yansıtmayan (davalı müvekkil lehine, hem dava konusu tarihe yakın hem de aynı yönde bulunan X bilirkişi raporunu hiçe sayarak) bu raporu, karar esas alması oldukça yanıltıcı olacaktır.

Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi (İş Mahkemesi) – Örnek 13-

ADANA 2. İŞ MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO          :

DAVACI :

VEKİLİ: Avukat Saim İNCEKAŞ – ADANA BAROSU – 4293

DAVALI :

KONU   :  03/09/2019 tarihli bilirkişi raporuna beyanımızın sunulmasıdır.

Öncelikle 03/08/2019 tarihli bilirkişi raporundaki aleyhimize olan hususları kabul etmiyoruz.

Bilirkişi raporundaki……. Aylarına ilişkin borçların iptali gerektiği yönündeki açıklamalarına itibar edilemez.

Zamanaşımı ile ilgili olarak , 506 sayılı Kanunun değişik 80 inci maddesinin değişik beşinci fıkrasında yer alan “51 inci maddesi” ibaresi, 5198 sayılı Kanunun 11 inci maddesiyle “51 ve 102 nci maddeleri” olarak değiştirildiğinden, bundan böyle muaccel olan Kurumumuzun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Kanunun 102 nci maddesinde öngörülen 5 yıllık tahsil zamanaşımı uygulanmayacak, söz konusu alacaklarımız genel hükümlere, yani Borçlar Kanunundaki 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğundan, muacceliyet kesbettiği tarihten başlanarak 10 yıl içerisinde tahsil edilecektir.’’ hükümleri doğrultusunda işlemler yürütülmüştür. Bu kanun maddesine göre hüküm kurulmalıdır.

Ayrıca bilirkişinin 2….9 takip numaralı dosyadan gönderilen ödeme emri davalı kurum tarafından Antalya 1. İdare mahkemesinin …3 K. Sayılı kararına istinaden 18.10.2018 tarihinde iptal edilmiş olduğundan söz konusu ödeme emrinin iptalinde hukuki yarar bulunmadığı şeklindeki sonucunu , hukuki değerlendirmenin bilirkişi değil mahkeme tarafından yapılması gerektiği sebebiyle kabul etmiyoruz.

Yukarıda açıklanan ve re’sen dikkate alınacak sair nedenlerden dolayı davanın reddine  karar verilmesini arz ve talep ederim. 11/07/2019

DAVALI VEKİLİ

Bilirkişi Raporuna İtiraz Örnekleri          

Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi(Asliye Hukuk-TCDD Zararı) -14-

ADANA 4. ASLİYE HUKUK SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO                 :

DAVALILAR               : 

VEKİLİ                       : 

DAVACI                     : TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü

VEKİLİ                       : 

KONU                        : X tarihli Bilirkişi Raporu’na İtiraz Dilekçesinden İbarettir.

AÇIKLAMALAR          :

 

01.02.2020 tarihli Bilirkişi Raporu’nda özetle 5 emsal üzerinden değerlendirme ve mukayese yapılmıştır. Verilen emsallerin bir kısmı mukayese bakımından yetersiz kalmakla birlikte bir kısmı da hatalı bir şekilde değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmelere dayanarak oluşturulan bilirkişi raporu hatalıdır. Şöyle ki;

Yenikent/Mustafa Kemal Mahallesi, 107 ada 7 parsel (ifraz öncesi 107 ada 2 parsel) sayılı taşınmazın konumu, belediye hizmetlerinden yararlanma imkânı, arz-talep, gelişim, topoğrafik yapı, ana yola ve şehir merkezine yakınlığı, ticari olanakları, sosyal ve kültürel imkânları bakımından bulunduğu çevre içerisinde Yenikent girişinde yer alması, ifrazen ayrıldığı parselin bulvar üzerinde bulunması, etrafında 8-10 katlı binaların varlığı, ulaşım kolaylığı gibi sebeplerden dolayı bedeli, bilirkişi raporu neticesinde elde edilen bedelden daha yüksek bir bedele sahiptir. Bundan dolayıdır ki bilirkişi raporunda eksik ve yanlış değerlendirme söz konusudur.

Raporda yer alan 1 ve 2 No.lu Emsaller, dava konusu taşınmazın kuş uçuşu olarak 6,75 km ve 8,2 km uzaklık mesafesinde yer almaktadır. Bilindiği üzere kuş uçuşu mesafe ölçülürken, iki nokta arasında bulunan yükselti, eğim, engebe, yollardaki kıvrımlar gibi oluşumlar göz ardı edilir. Mevcut uzaklık 6,75 km’den de daha fazla olacağından MEVCUT İMKÂN VE KONUM DEĞERLERİ FARKLILIK ARZ EDECEKTİR. Dava konuşu taşınmaz ile emsal taşınmaz arasındaki uzaklık nedeniyle yapılan mukayese yerinde olmayıp bu emsalden kıyasen yararlanılması da doğru olmayacaktır.

4 No.lu Emsal, ARSA VASFINDA DEĞİL TARLA VASFINDA olan bir taşınmazdır. Bundan kaynaklı olarak bedel farklılığı söz konusu olacaktır. Ayrıca dava konusu taşınmaz Yenikent girişinde bulunmaktadır ve ifrazen ayrıldığı parselin bulvar üzerinde olması, etrafında 8-10 katlı binaların yer alması, ulaşım kolaylığı vb. sebeplerin varlığından dolayı emsal taşınmazdan daha değerli olacağı açıktır. Bilirkişi raporunda yer alan bu değerlendirmenin sonucunda belirlenen değer oranı mezkûr sebepler göz önüne alındığında hatalıdır. Kıyasen uygulanması bilirkişi raporunu da etkilediğinden bilirkişi raporu da hatalıdır.

5 No.lu Emsal’in konumu, belediye hizmetlerinden yararlanma imkânı, arz-talep, gelişim, topoğrafik yapı, ana yola ve şehir merkezine yakınlığı, ticari olanakları, sosyal ve kültürel İMKÂNLARI YÖNÜNDEN DAVA KONUSU TAŞINMAZDAN EKSİK BULUNDUĞU RAPORDA YER ALMASINA RAĞMEN VERİLEN DEĞER ORANI DÜŞÜKTÜR. Bu değere kıyasen belirlenen bilirkişi raporu da hatalıdır.

BİLİRKİŞİ RAPORUNDA YER ALAN EMSAL TAŞINMAZLARIN HEPSİNİN RAYİÇ BEDELLERİ 2017 YILINA AİT OLUP GÜNCEL DEĞERLERİ YANSITMAMAKTADIR. Ekonomik ve finansal değişimler yıllık olarak farklılık göstermektedir. Güncel olmayan değerleri baz alan bu bilirkişi raporu sonucunda takdir edilen bedel gerçeği yansıtmamaktadır. Tekraren bilirkişi raporu hazırlanması ve güncel olan değerler üzerinden bedel belirlemesi yapılmasını talep ederiz.

 

Bilirkişi raporunda yer alan emsal taşınmazlar ile dava konusu taşınmaz arasında yapılan kıyaslar hatalıdır. Sayılan sebepler göz önüne alındığında uygun bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Hatalı ve eksik yapılan değerlendirme sonucunda elde edilen bedel takdiri de gerçeği yansıtmadığından bilirkişi raporunda yer alan bedelin kabulü söz konusu olamaz.

SONUÇ VE İSTEM         :

Yukarıda izah edilen nedenlerle bilirkişi raporuna karşı itirazımızı sunarız. İtirazlarımızın dikkate alınarak dava konusu taşınmaz hakkında ek bilirkişi raporu hazırlanmasını talep ederiz.

DAVALI TARAF AVUKATI

Bilirkişi Raporuna İtiraz(Araç Emsal Değeri Konulu)

ADANA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE

DOSYA NO                            :  

BİLİRKİŞİ RAPORUNA

İTİRAZ EDEN DAVALI         : 

VEKİLİ                                    :

KONUSU                                 : X tarihli bilirkişi raporuna karşı itirazlarımızın sunulması.

AÇIKLAMALAR                    :Müvekkilime ait    plakalı araç için belirlenen değer,emsallerinden çok fazla olması sebebiyle gerçeği yansıtmaması nedeni ile  iş bu BİLİRKİŞİ RAPORU’na itiraz etmekte olup aleyhimize olan hususları kabul etmiyoruz. Eksik inceleme sonucu hatalı bir rapor düzenlenmiştir. Şöyle ki;

  • Araç satış tarihinde 214.000 kilometrededir ve bilirkişi raporunda da yer alan ön tamponun hasarlı, sağ ve sol arka kapı ile sağ arka çamurlukta ezikler olduğu halde bu durum rapor düzenlenirken dikkate alınmamıştır.
  • Söz konusu aracın kaza durumu ile bilirkişi raporunda konu olan  TRAMER kaydı sorgulandığında ;

-KZ1 :22.05.2013Çarpma,

-KZ2 :20.10.2011Çarpma,

-KZ3 :29.07.2011 park halinde çarpma 326 TL olmak üzere toplam 3 kazaya karıştığı görülmektedir iken bu durum da rapor düzenlenirken göz ardı edilmiştir.Hakeza fiyat belirlemesi yapılırken kazaya karışmamış arabalar örnek alınarak fiyat belirlemesi yapılmıştır.Dolayısı ile gerçek dışı söz konusu araç değerinden daha yüksek bir fiyat belirlemesi yapılmıştır.

3- Aracın KASKO değeri 41.000TL’dir. Gerek aracın satıldığı andaki kilometresi gerek tramer kayıtlarında görülen kazalar gerekse KASKO değeri  nazara alındığında bilirkişice belirlenen değer bizce fazla olup tekrar değerlendirilme yapılması zorunludur.

NETİCE-İ TALEP                   : Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerden ötürü iş bu bilirkişi raporunda aleyhe olan hususları kabul etmemekle birlikte, itiraz konusu yapılan hususlar ile ilgili ek rapor tanzimine karar verilmesini bilvekale arz ve talep ederiz.

Davalı Vekili

Arsa Bedelini Az Belirleyen Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi

Adana … Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimliği’ne

Dosya No      : E.

Davalılar       :

Vekili           :

Davacı         :

Vekili           :

Konu            : Bilirkişi raporuna karşı beyanımızdır.

Açıklamalar                                                                                                :

Yukarıda esas numarası verilen mahkemeniz dosyasına … tarihli bilirkişi raporu sunulmuş olup, yasal süresi içinde rapora karşı beyanlarımızı sunuyoruz.

Sayın bilirkişiler hazırlamış oldukları raporda; ………. ili ………. ilçesi ….. Mahallesi …………. mevki ….. parsel ve 90,00 m² yüz ölçümlü ev ve avlusu niteliğindeki taşınmazın değerine ilişkin tespit yapmışlardır. Bilirkişiler dava konusu taşınmazın arsa vasfında olduğunu, plaja 2,40 km, ……. ilçe merkezine 4,10 km, ……… otoyoluna 850 metre ve ………….. devlet hastanesine 1,50 km mesafede olduğunu belirtmişlerdir. Raporda taşınmazın değeri ile ilgili olarak rapor tarihi itibariyle metrekare birim fiyatının 600,00 TL olduğu ve dava tarihi itibariyle bu değerin 420,00 TL ye düştüğünden taşınmazın dava tarihi itibariyle değerinin 37.800,00 TL olduğu sonucuna varılmıştır.

Raporda belirtilen dava konusu arsanın değeri hatalı olarak değerinin çok altında tespit edilmiş olup, bu değerin tarafımızca kabulü mümkün değildir.

Mahkemenize sunulan raporda dava konusu taşınmazla aynı mevkide bulunan 4 farkı taşınmazın metrekare satış fiyatları emsal olarak sunulmuş olup, bu birim fiyatları; 608,00 TL, 806,00 TL, 650,00 TL, 777,00 TL’dir. Bu emsal bedellerin ortalaması ise 710,25 TL olup bilirkişilerin rapor tarihi itibariyle belirlemiş oldukları metrekare birim fiyatından oldukça fazladır. Buna rağmen bilirkişiler dava konusu arsanın metrekare satış fiyatını en düşük sınırdan hesaplamış olup, belirlenen değer de buna bağlı olarak arsanın gerçek değerinin epey altında kalmıştır.

Dava konusu taşınmaz raporda da belirtildiği üzere oldukça merkezi bir konumda olup …………… otoyoluna sadece 850 metredir. Arsa aynı zamanda hastane, plaj ve şehir merkezine de ulaşımı oldukça kolay bir lokasyonda olup tüm bunların taşınmazın değeri hesaplanırken göz önüne alınması gerekirdi. Taşınmazın sağlık tesislerine, sosyal tesislere, şehir merkezine ve yollara ulaşımının kolay olması değerini de o oranda artıran bir faktördür. Ancak yapılan hesaplamada kullanılan metrekare değeri  dikkate alındığında bu kalemler hesaplamaya dahil edilmemiştir, ya da görünürde dahil edilmiştir.

Sayın bilirkişiler taşınmazın piyasa değerini araştırırken en düşük bedelle satışı yapılan arsalara atıfta bulunmuş olup ekli belgede sunulan taşınmazlar incelendiğinde metrekare satış fiyatlarının daha yüksek olduğu görülecektir. 1 nolu taşınmazın satış fiyatı ve yüz ölçümü incelendiğinde metrekare satış fiyatının 1.300,44 TL ve iki numaralı taşınmaz incelendiğinde metrekare satış fiyatının 1.035,50 TL olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda dava konusu taşınmazın bedelinin gerçek değerinin çok altında hesaplandığı sonucu ortaya çıkmaktadır.

Yukarıda izah edilen nedenlerle merkezi konumda bulunan ve üzerinde ev olan bir arsanın değerinin bu denli düşük hesaplanmasının tarafımızca kabulü mümkün değildir. Bu nedenle sayın bilirkişiler tarafından hazırlanan rapora itiraz etme zorunluluğumuz doğmuştur.

Netice-i Talep         : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

  1. Dosyanın dava konusu taşınmazın gerçek değeri hakkında ek rapor alınmak üzere bilirkişiye tevdine karar verilmesini,
  2. Taraf teşkili için davacıya birden fazla kez kesin süre verilmesi ve taraf teşkilinin tam olarak sağlanamaması nedeniyle davanın reddine (Sayın Mahkemenin ısrarla taraf teşkili sağlanamadığı halde davayı devam ettirmesi usule ve usul ekonomisine aykırıdır),
  3. Taşınmaz üzerindeki ortaklığın dava konusu arsanın değerinden satılarak giderilmesine,
  4. Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini saygıyla talep ederim.

Davalılar Vekili

Elektrik Faturası Bilirkişi Raporuna İtiraz

ADANA … TÜKETİCİ MAHKEMESİNE

DOSYA NO:

BİLİRKİŞİ RAPORUNA

İTİRAZ EDEN DAVACI:

VEKİLİ:

DAVALI:

VEKİLİ:

KONU: … tarihli bilirkişi raporuna karşı itirazlarımızın ve beyanlarımızın sunulması hakkındadır.

AÇIKLAMALAR

1- İtiraz etmek zorunda kaldığımız bilirkişi raporu eksik inceleme nedeni ile hukuki nitelemeden uzak bir rapordur. Rapor bu haliyle hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Bilirkişi büyük yanılgıyla düzenlediği raporda müvekkilin sayaca müdahale ettiği değerlendirmesi ile ELEKTRİK  PİYASASI TÜKETİCİ HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİ’nin 37. Maddesini göz ardı etmiştir. Bu nedenle rapora itiraz ediyor, başka bir bilirkişiden rapor alınmasını talep ediyoruz. 

2- Müvekkil hakkında, … tesisat numarası üzerinden davalı şirket elektrik abonesi iken, … numaralı tutanakla kaçak tespit tutanağı düzenlenmiştir. İlgili tutanağın hukuka ve usule aykırı olduğu açıktır. Ardından müvekkile kaçak tüketimden dolayı 11.242,44 TL bedelli fatura çıkarılmıştır. Günümüz şartlarında elektriğin zorunlu ihtiyaç olması sebebiyle müvekkil bu faturayı adeta zorla 6 takside bağlayarak itirazı kayıtla ödemek zorunda bırakılmıştır. Bu uygulama, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna ve ilgili yönetmeliklere aykırıdır.

Kaçak tutanağı sayın mahkemenizce incelendiğinde görüleceği üzere elektriğin nasıl bir müdahaleyle kaçak kullanıldığına ilişkin bir kayıt dahi mevcut olmadığı gibi söz konusu sayacın değiştirilerek kullanıldığına veya tüketim kaydına engel olunduğuna ve en önemlisi sayaç içerisindeki akım giriş çıkış uçlarının şöntlenerek sayaca müdahalede bulunulduğuna dair HİÇBİR TESPİT DE SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. Davalı şirket tarafından kaçak tutanağına ilişkin yapılan hesaplama da tamamen yasa ve yönetmeliklere aykırı şekilde yapılmıştır. Tutanağı tutan görevliler, dış etkenlerden kaynaklı olası bir hatayı kontrol etmek amacıyla HERHANGİ BİR SOMUT TESPİT YAPMAKSIZIN dairede ya da sayaçta kendileri tarafından bir inceleme yapılmadan kaçak tüketim tutanağını düzenlemektedir.

3- Müvekkilin kaçak elektrik kullanımı söz konusu değildir. Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliğinin ilgili maddelerinde kaçak elektrik enerjisi tüketimi hallerine ve nasıl tespit edilmesine yer verilmiştir. Şöyle ki;

 Kaçak elektrik enerjisi tüketimi halleri

MADDE 42 – (1) Gerçek veya tüzel kişinin kullanım yerine ilişkin olarak;

a) Perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşma olmaksızın dağıtım sistemine müdahale ederek elektrik enerjisi tüketmesi,

b) Perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşması mevcutken ayrı bir hat çekmek suretiyle dağıtım sistemine müdahale ederek sayaçtan geçirilmeksizin elektrik enerjisi tüketmesi,

c) Perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşması mevcutken sayaçlara veya ölçü sistemine müdahale ederek, tüketimin doğru tespit edilmesini engellemek suretiyle, eksik veya hatalı ölçüm yapılması veya hiç ölçülmeden veya yasal şekilde tesis edilmemiş sayaçtan geçirilerek, mevzuata aykırı bir şekilde elektrik enerjisi tüketmesi,

ç) Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişinin ilgili mevzuata uygun olarak kestiği elektrik enerjisini, mücbir sebep halleri dışında açması,

kaçak elektrik enerjisi tüketimi olarak kabul edilir.                                          

Yukarıda bahsi geçen yönetmelik maddelerinde de belirtildiği üzere abonenin sayaçlara veya ölçü sistemine müdahale ederek, tüketimin doğru tespit edilmesini engellemek suretiyle elektrik enerjisi tüketmesi halinde kaçak elektrik enerjisi tüketimi kullanılması söz konusudur. Bu durumun tespiti halinde kaçak tespit tutanağı düzenlenir. Ancak sayaca müvekkil davacı tarafından herhangi bir müdahale yapılmamış olup bu hususta somut bir tespit de söz konusu değildir. Bilirkişi raporunda ise sayaca müdahale edildiği tespitinde bulunmuştur. Bu tespit ağır hatalıdır.

4-Kabul anlamına gelmemekle birlikte eğer tüketimin doğru kaydedilmediği bir durum söz konusu ise bu davalı tarafından kaynaklı bir hata olup müvekkile yüklenilmesi açıkça hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Şöyle ki;

Sayacın doğru tüketim kaydetmemesi halinde tüketim miktarının tespiti Enerji Piyasası Tüketici Yönetmeliğinin 37. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre; Sayacın arızalanması veya ölçme hassasiyetinden şüphe edilmesi halinde, tüketici veya dağıtım şirketi tarafından sayacın kontrolü talep edebilir. Bu kapsamda sayacın, tüketicinin kusuru dışında herhangi bir nedenle eksik  veya fazla tüketim kaydettiğinin ya da hiç tüketim kaydetmediğinin;

  a)Sayaç dışı bir unsurdan kaynaklanması ve bu durumun dağıtım şirketince yerinde yapılan incelemede teknik olarak tespit edilmesi,

b)Sayaçtan kaynaklanması ve bu durumun Bilim Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğünden alınan sayaç muayene raporunda teknik olarak tespit edilmesi, durumlarında eksik veya fazla tüketime ilişkin hesaplama yapılır.

5-Yapılacak bu hesaplamalarda; öncelikle varsa sayaç muayene raporunda yer alan yüzdesel değer, yoksa tüketicinin aynı döneme ait sağlıklı olarak ölçülmüş geçmiş dönem tüketim değerleri, geçmiş dönem tüketimleri de bulunmuyorsa sayaç değişim tarihinden sonraki ödeme bildirimine esas ilk iki tüketim dönemine ait günlük ortalama tüketim değerleri dikkate alınarak hesaplama yapılır. Bu üç tespitin yapılamaması durumunda benzer özelliklere sahip kullanım yerlerinin tüketimleri dikkate alınarak geçmiş dönem tüketimleri hesaplanır.

6-Hesaplamalar sonucu düzenlenen faturaya esas süre, doğru bulgu ve belgenin bulunması halinde 180 günü geçemez. Söz konusu bulgu ve belgelerin bulunmaması halinde ise, faturaya esas sürenin başlangıcı olarak, sayaç mahallinde dağıtım şirketince gerçekleştirilmiş olan sayaç kontrol, mühürleme, kesme-bağlama, sayaç değiştirme işlemlerinden en son işlem tarihi esas alınır. Ancak bu süre hiçbir şekilde 90 günü geçemez.

7-Sökülen sayaç, sayaç değiştirme tutanağı düzenlenerek değiştirildiği tarihten itibaren en geç 10 iş günü içerisinde ilgili Bilim Sanayi İl Müdürlüğüne gönderilir. Bilim Sanayi İl Müdürlüğünden alınan rapora istinaden 10 iş günü içerisinde ilgili dağıtım şirketi tarafından eksik veya fazla tüketime ilişkin fark ve bu farka ilişkin belgeler ilgili tedarikçiye gönderilir. İkinci fıkra kapsamında sayaç değişim tarihinden sonraki ödeme bildirimine esas ilk iki dönem tüketim miktarının ortalaması alınarak hesaplama yapılması gerekiyorsa ilgili belgeler bu sürenin bitiminden 10 iş günü içerisinde tedarikçiye gönderilir. Tedarikçi eksik veya fazla tüketime ilişkin bildirimi 3 iş günü içerisinde faturalandırarak tüketiciye gönderir.

8-Daha sonra yapılan faturalama işleminde eksik tüketim kaydettiği dönem birim fiyatları kullanılır ve gecikme zammı uygulanmaz. Söz konusu miktar, faturaya esas alınan tüketim döneminin içerisindeki ay sayısı kadar eşit taksitler halinde ödenir. Taksitlendirme yapılması halinde vade farkı alınmaz. Yapılan tüketim hesabı dönemi içinde kalan, varsa daha önce yapılmış tüketim miktarları tenzil edilir. Eksik tüketim kaydedilen durumlarda, önceden ödenmiş olan bedeller, faturaya yansıtılmaz.

Ayrıca Periyodik bakım kapsamında değiştirilen sayaçlara ilişkin fark veya iade hesaplaması yapılmaz. Oysaki;

-Davalı kurum tarafından müvekkilin sayaca müdahale ettiği yönünde somut vaka ileri sürülememiştir.

-Bilim Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğünden alınan sayaç muayene raporu alınmadan müvekkile borç tahakkuk ettirilmiştir.

-Hesaplama yapılırken sayaç muayene raporunda yer alan yüzdesel değer doğru alınmamıştır.

-Hesaplamalar sonucu düzenlenen faturaya esas süre 90 günü geçmemesi gerekirken 11 aylık süre üzerinden hesaplama yapılmıştır.

-Söz konusu tahakkuk ettirilen tüketim bedeline gecikme cezası, vade farkı konulmuş ve aynı döneme ilişkin önceden ödenen bedeller faturadan düşülmeden yansıtılmıştır.

-Müvekkilin aboneliğine ilişkin periyodik bakım kapsamında değiştirilen sayacına ilişkin fark hesaplaması yapılmaması gerekmekte iken müvekkile fatura gönderilmiştir.

-Kaldı ki davalı şirket tarafından sayaç üzerinde kendisi inceleme yapmıştır. İhtilaf konusu olay bu incelemeye ve tahakkuk ettirilen faturaya itiraz etmekteyiz.

9-Yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınmadan bilirkişi tarafından yapılan eksik – hatalı incelemeler nedeni ile; maddi gerçeğe uygun olmayan, karar vermeye elverişli bir rapor olmadığı aşikardır.

NETİCE ve TALEP: Yukarıda açıklanan sebeplerle, bilirkişi raporuna itiraz ederiz. Hükme elverişli bir bilirkişi raporu hazırlanabilmesi için öncelikle;

-Bilim Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğüne müzekkere yazılarak müdürlük tarafından yapılan sayaç muayene raporunun olup olmadığının sorulmasına;

-Davalı kuruma müzekkere yazılarak söz konusu sayacın periyodik bakım üzerine mi değiştirildiği hususunun sorulmasına;

-Yine davalı kuruma müzekkere yazılarak hesaplamalardaki yüzdelik çarpanların ve kurulu gücün nasıl tespit edildiği ve hangi somut verilere dayanarak belirlendiğinin sorulmasına;

Yukarıda ki müzekkere cevapları geldikten sonra dosyanın sayaç üzerinde teknik inceleme yapabilecek ve ilgili mevzuat hükümlerine hakim, teknik bilgiyi mevzuat hükümlerine somut verilerle gerçekleştirilebilecek bir başka bilirkişi ya da bilirkişi heyetine tevdiine karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederiz.

Davacı Vekili

Bilirkişi Raporuna İtiraz(Sulh Hukuk)

ADANA … SULH HUKUK MAHKEMESİ’ NE

ESAS NO:

DAVACI:

VEKİLİ:  

TALEP KONUSU       : … havale tarihli bilirkişi raporuna karşı itirazlarımızın sunulması hakkındadır.

AÇIKLAMALAR     :

Sayın bilirkişi, dava dilekçemiz ve .. Değişik İş dosyasında bulunan dilekçe ve beyanlarımızla örtüşür bir biçimde dava konusu alacağın, KMK 4. Maddesi gereğince ortak alanlardan olan çatının hasarlı olması ve yağmur sularının meydana getirdiği zararlardan kaynaklandığını, su sızıntısının giderilmesi zorunluluk taşıdığını, Fen ve sanat kuralları göz önünde bulundurularak; tespite konu meskenin oturulabilir hale gelmesi için söz konusu işlemlerin yapılması gerektiğini açıkça belirtmiştir. Bu hususta sayın bilirkişinin raporuna bir itirazımız bulunmamaktadır.

Sayın bilirkişinin 0.. havale tarihli raporunda söz konusu taşınmaza ilişkin … Sulh Hukuk Mahkemesi’ nin Değişik İş dosyası ile yapılan tespitin, inşaat kalemleri, mobilya kalemleri, fotoğraflar ve tutarları piyasa fiyatları ile uyumlu olduğu kanaatine varılmıştır. Ancak yine ..değişik İş dosyası içerisinde bulunan Eşya Bilirkişisi.. imzalı … tarihli “tavandan su akması neticesinde tespit isteyen tarafın taşınmazında bulunan eşyalardan mutfak dolabının kullanılmaz hale gelmesi neticesinde 7.020,00 TL’lik zarar oluşmuştur.” şeklindeki raporu,… havale tarihli raporun giriş kısmında belirtilmiş ancak Sonuç ve Kanaat kısmında açıkça belirtilmemiştir.

İş bu nedenlerle 05/06/2020 havale tarihli bilirkişi raporunda yer alan ALACAK KALEMLERİNE EK OLARAK taşınmazda bulunan eşyalardan mutfak dolabının kullanılmaz hale gelmesi neticesinde 7.020,00 TL’lik zarar kaleminin de eklenmesi hususunda ek rapor aldırılmasını talep etme zarureti hasıl olmuştur.

SONUÇ VE İSTEK : Yukarıda arz ve izah ettiğimiz sebeplerle; bilirkişi raporuna itirazlarımızın kabulü ile dosyanın itirazlarımız doğrultusunda EK RAPOR ALDIRILMASINA karar verilmesini saygılarımla vekaleten arz ve talep ederim. tarih

Davalı Vekili

Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi(Denkleştirici Adalet Hesabı)

ADANA … ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO:

DAVACI:

VEKİLİ: Av. Saim İNCEKAŞ

DAVALI:

VEKİLİ:

KONU: Bilirkişi Raporuna itirazlarımızdan ibarettir.

AÇIKLAMALAR        :

1-Mahkemenizce görülmekte olan ve  yukarıda esas numarası verilen dava dosyasında bilirkişi raporu tarafımıza tebliğ edilmiştir. Aşağıda izah edilen hususlar yönünden bilirkişi raporu eksik ve yanlış tanzim edildiğinden söz konusu rapora karşı itirazlarımızı sunuyoruz.

2-Dava konusunu oluşturan 142.000,00 TL’nin dava tarihi itibariyle denkleştirici adalet ilkesi uyarınca ulaştığı değerin hesaplanması istenmiştir. Yapılan hesaplama ile müvekkilin ödemiş olduğu 142.000,00 TL’nin dava tarihi itibari ile denkleştirici adalet ilkesi uyarınca ulaştığı değer 165.189,43 TL olarak hesaplanmıştır ancak bu rakam gerçeği yansıtmamaktadır. Şöyle ki;

3-Denkleştirici adalet ilkesi haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek kendi malvarlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.  Bu bakımdan söz konusu rakam tespit edilirken sadece ÜFE-TÜFE artış oranları altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle hesaplanmıştır. Ancak yapılan hesaplama sonucunda çok düşük bir rakam ortaya çıkmıştır. Bu rakam gerçeği yansıtmamaktadır.

3- Haklı bir sebep olmaksızın başkası zararına mal edinen kimse onu iade ile yükümlüdür. TMK ve Tapu Kanunu’na göre taşınmaz satışlarının resmi şekilde yapılması gerekmekte olup resmi şekilde yapılmayan taşınmaz satış sözleşmeleri geçersizdir. Fakat 818 sayılı BK’nun 61-66 maddeleri (6098 sayılı TBK’nun 77-82 maddeleri) gereğince, geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin malvarlığından, diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi “Denkleştirici adalet” düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. Bu şekilde haksız değer kaymalarının önlenmesi sağlanmış olur.

Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen resmive sözlü olmayan  taşınmaz vaadi satım sözleşmesinin olduğu aşikar olmakla birlikte  taşınmazın devrini sağlamayan geçersiz bir sözleşmedir. Geçersiz sözleşmenin bulunması halinde taraflar aldıklarını birbirlerine geri vermek zorundadır. Davacı, bedelini ödeyerek satın aldığı taşınmazın teslim edilmemesi üzerine fakirleşmiş, davalı bu bedel kadar sebepsiz zenginleşmiştir. Bu nedenle davacı verdiğini ifanın imkansızlığı nedeniyle sebepsiz iktisap hükümlerine göre geri alabilecektir. Ancak, ülkemizde yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle hukuki ilişkiler tasfiye edilir iken denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Bu husus hem hakkaniyetin hem de gerçek adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve o şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme, iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır. Ancak burada denkleştirme yapılırken bir hususa daha dikkat edilmelidir. İade alacaklısının geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğini öğrendiği tarihin de iade kapsamını tesbitte önemli olduğu unutulmamalıdır.(Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, Esas: 2014/13225, Karar: 2014/12493,Karar Tarihi: 25.09.2014)

5- Yukarıda da kanunumuzda ve yargıtay kararınca da belirtilmiş olan ve bizim de dile getirmiş olduğumuz hususları ayrı ayrı incelediğimiz takdirde Denkleştirici Adalet ilkesinin uygulanmasında altın ve döviz kurlarındaki artış, memur ve işçi maaşlarındaki artış, ÜFE-TÜFE artış oranları gibi verilerin baz alınacağı belirtilmişse de bazı istisnai durumlarda sadece bu veriler üzerinden hareket edilmesi hakkaniyete aykırılık teşkil edeceği düşüncesindeyiz. Şöyle ki;

Denkleştirici adalet ilkesinin uygulanması için öngörülmüş tarihler: ilk ödemenin yapıldığı tarih ve İade alacaklısının geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğini öğrendiği tarih olarak belirtilmiştir. Fakat ülkemizdeki ekonomik koşullar ve hızla artan enflasyon oranları altın ve döviz kurlarındaki artış hakkaniyete uygun olacak şekilde göz önüne alındığı takdirde bilirkişi raporunda belirtilmiş olan 165.189,43 TL değer asla satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırmayağı aşikardır. 2014 yılında en düşük memur maaşı 2.045.00 TL iken şuan ise 3.677.00 TL, dolar kuru 2.1046 Tl iken şu an ise 6,79 TL, brüt asgari ücret tutarı 2014 yılında  1.071.00 TL iken günümüzde 3.677.00 TL’dir. Belirtilen bazı kalem tutarlarından da anlaşılacağı üzere ülkemizdeki değer artışı çok fazla bir tutara tekabül etmektedir. Bu yönüyle ele alındığı takdirde Denkleştirici Adalet Sisteminin olduğu gibi uygulanması müvekkilin hak kaybına yol açmaktadır.

 4- Kaldı ki dosyadaki bilgi, belge ve tanık beyanlarından da sabit olduğu üzere ödenen miktar taşınmaz bedeli olarak ödenmiştir. Ve ayrıca yukarda bahsetmiş olduğumuz sebepleri de hakkaniyet çerçevesinde ele aldığımız takdirde müvekkilin hak kaybının belirtilen tutardan fazla olduğu çok aşikardır. Bu sebeplerden dolayı dava konusu taşınmazın değeri dava tarihi ile belirlenip denkleştirici adalet ilkesi bu meblağa göre hesaplanması gerekir. Çünkü ödenen meblağ tarlanın o zamanki değeri karşılığında ödenmiş bir paradır.

Bu sebeple yapılan hesaplama ve hesaplama kriterlerini kabul etmiyor ve talepler doğrultusunda ek rapor aldırılmasını talep ediyoruz.

İSTEM SONUCU :Yukarıda arz ve izah edildiği üzere  söz konusu bilirkişi raporu bahsettiğimiz yönlerden  eksik ve yanlış tanzim edildiğinden ek bilirkişi raporuna itiraz eder dosyanın bir başka bilirkişiye tevdiini arz ve talep ederim

DAVACI VEKİLİ

Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi(İşveren Yönünden)

ADANA 2. İŞ MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’ NE

DOSYA NO                         :

DAVALI                                :

VEKİLİ                                   :

DAVACI                               :

VEKİLİ                                   :

KONU                                   : … tarihli bilirkişi raporuna ilişkin itirazlarımız hakkındadır.

AÇIKLAMALAR                  :

29.06.2020 tarihli bilirkişi raporu eksik inceleme ile tanzim edilmiş olup, hatalı tespitler içermektedir. Şöyle ki;

BİLİRKİŞİ TARAFINDAN KIDEM VE İHBAR TAZMİNATI HESABI YAPILMASI HUKUKA AYKIRIDIR. ZİRA DAVACIYA TÜM HAK VE ALACAKLARI MÜVEKKİL ŞİRKETÇE VERİLMİŞ OLUP, DAVACI TARAF MÜVEKKİL ŞİRKET İLE DOSYA KAPSAMINA SUNDUĞUMUZ İBRANAME İLE DE GÖRÜLDÜĞÜ ÜZERE İBRALAŞMIŞTIR.

1. Davacı taraf müvekkil şirket nezdinde beton pompa işçisi olarak 04.01.2012 tarihinde işe başlamış ve bu çalışması 19.10.2018 tarihine kadar devam etmiştir. Davacı 19.10.2018 tarihinde müvekkil şirkete müracaatla işten ayrılmak istediğini ve işçilik hak ve alacaklarının kendisine ödenmesini istemiştir. Davacının iş bu yöndeki talebi üzerine taraflar arabulucu nezdinde bir araya gelerek kıdem, ihbar ve diğer hak ve alacaklar yönünden 13.300,00 TL üzerinde anlaşmaya varmışlardır. Bu kapsamda olmak üzere davacıya müvekkil şirket nezdindeki 04.01.212-19.10.2018 tarihleri arasındaki çalışması karşılığı hak ettiği kıdem ve ihbar tazminatı ile diğer hak ve alacakları cevap dilekçemiz ekinde sunmuş olduğumuz arabulucu anlaşma tutanağı kapsamında davacıya 13.300,00 TL ödenmiştir.

2. Davacı hak ve alacaklarını alıp işten ayrıldıktan bir süre sonra zor durumda olduğunu ve işe ihtiyacı olduğunu söyleyerek tekrar müvekkil şirkete iş başvurusunda bulunmuştur. Müvekkil şirket de davacının eski çalışanı olması ve zor durumda olması nedenleriyle davacıyı 22.10.2018 tarihinde tekrar işe almıştır. Ancak davacı taraf 31.12.2018 tarihinde tekrar işten ayrılmak istediğini belirtmiştir. Davacının iki ay kadar olan son çalışması nedeniyle taraflar tekrardan arabulucuya gitmişlerdir. Bu kapsamda olmak üzere davacıya müvekkil şirket nezdindeki 19.10.2018 – 31.12.2018 tarihleri arasındaki çalışması karşılığı hak ettiği ihbar tazminatı cevap dilekçemiz ekinde sunmuş olduğumuz arabulucu anlaşma tutanağı kapsamında davacıya 797,85 TL ödenmiştir. Davacı taraf kıdem ve ihbar tazminatını almasına rağmen bundan hiç bahsetmemesi ve iş bu eldeki dava ile talep etmesi tamamen kötü niyetinin açık bir göstergesidir. Bu sebeple, bilirkişi tarafından kıdem ve ihbar tazminatı hesabı yapılması hukuka aykırılık teşkil etmektedir.

DAVACININ MÜVEKKİL ŞİRKET NEZDİNDE ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞTIĞI TARAFIMIZCA SOMUT DELİLLERLE AÇIKÇA ORTAYA KONULMASINA RAĞMEN BİLİRKİŞİCE YANLI VE SOYUT TANIK BEYANLARINDAN HAREKETLE NET 2.000,00 TL ÜZERİNDEN HESAPLAMA YAPILMASI HATALI VE HUKUKA AYKIRIDIR.

 3. Davacının müvekkil şirket nezdinde asgari ücretle çalışmış olduğu hususu, davacıya ait SGK kayıtları, davacının imzasına havi davacıya ait maaş bordoları, belirsiz süreli iş sözleşmesi ile somut olarak tarafımızca açıkça ortaya konulmuştur. Tüm bu bilgi ve belgeler nazara alındığında sadece asgari ücret üzerinden bir hesaplama cihetine gidilmesi gerektiği aşikardır. Ancak Sayın Bilirkişi, dosyada ki iş bu somut belge, bilgi ve beyanlara rağmen anlam veremediğimiz bir şekilde net 2.000,00 TL üzerinden hesaplama cihetine gitmiştir. Kaldı ki davacı tarafın bizzat kendi tanığı davacının ne kadar ücret aldığını bilmediğini beyan etmiş olup, tarafımız tanıklar ise davacının asgari ücretle çalıştığını beyan etmişlerdir. Bu sebeple asılsız ve yanlı yorumlar ile tanzim edilen bilirkişi raporu bu yönüyle de eksik ve hatalıdır.

BİLİRKİŞİ TARAFINDAN DAVACI LEHİNE HESAPLANAN FAZLA MESAİ ÜCRETİ TARAFIMIZCA KABUL EDİLMEMEKTEDİR.  

4. Müvekkil şirket, Personel Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın çalışma saatleri yönetmeliğine uygun olarak davacıyı çalıştırmıştır. Davacı da diğer çalışanlar gibi Haftanın 6 günü 08:30 – 17:30 saatleri arasında çalıştırılmıştır. Bunun dışında başkaca bir çalışma söz konusu olmamıştır. Bu nedenle davacının müvekkil şirket bünyesinde fazla çalışması kesinlikle söz konusu olmamıştır. Ayrıca bu husus cevap dilekçemiz ekinde sunmuş olduğumuz ve davacının yazı ve imzasına havi ikrarını içerir ücret hesap pusulaları ile de sabittir.

5. KALDI Kİ TARAFLAR ARASINDA YAPILAN VE TARAFLARIN ANLAŞMASI İLE SONUÇLANAN ARABULUCULUK TUTANAKLARINDA DAVACININ FAZLA ÇALIŞMA TALEBİNDEN FERAGAT İLE MÜVEKKİL ŞİRKETİ İBRA ETTİĞİ AÇIKÇA GÖRÜLMEKTEDİR. DAVACININ FAZLA ÇALIŞMA ÜCRET TALEBİ BU YÖNÜYLE DE HAKSIZ VE MESNETSİZDİR.

6. DİĞER YANDAN DAVACININ YILLARCA HAFTANIN 7 GÜNÜ, KENDİ İDDİASINA GÖRE YILLIK İZİN DAHİ KULLANMADAN ARALIKSIZ GÜNDE 14 SAAT ÇALIŞMIŞ OLDUĞU YÖNÜNDEKİ İDDİASI MANTIK KURALLARINA VE HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA DA AÇIKÇA AYKIRIDIR. BİR İNSANIN YILLIK İZİN DAHİ KULLANMAKSIZIN YILLARCA HER GÜN 14 SAAT FAZLA MESAİ YAPMASI BEDENEN DAHİ MÜMKÜN DEĞİLDİR. OYSA DAVACI ÇALIŞTIĞI TÜM SÜRE BOYUNCA (KENDİ İDDİASINA GÖRE YAKLAŞIK 6 YIL) BU ŞEKİLDE ÇALIŞTIRILDIĞINI İDDİA ETMEKTEDİR. YERLEŞMİŞ YARGITAY KARARLARINDAN DA GÖRÜLECEĞİ ÜZERE BİR İNSANIN BÖYLESİ BİR MESAİ YAPMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR.

DAVACININ HAKSIZ VE MESNETSİZ İDDİALARININ AKSİNE; DAVACI TARAFIN MÜVEKKİL ŞİRKET NEZDİNDE YILLIK ÜCRETLİ İZİN ALACAĞI BULUNMAMAKTADIR. İŞ BU HUSUS DOSYAYA SUNULAN YILLIK İZİN TALEP FORMU VE DİNLENEN DAVACI TANIK BEYANLARI İLE İSPAT EDİLMESİNE RAĞMEN BİLİRKİŞİCE HESAPLAMA YAPILMASI TARAFIMIZCA KABUL EDİLMEMEKTEDİR.

7. Cevap dilekçemiz ekinde sunmuş olduğumuz ve bizzat davacının imzasına havi Personel İzin Onay Belgelerinden de görüleceği üzere davacı taraf yıllık izinlerinin tamamını kullanmıştır. Dolayısıyla davacının müvekkil şirket nezdinde çalışma süresi de nazara alındığında yıllık izin alacağı da bulunmamaktadır. Davacının yıllık izin ücret talebi bu nedenle haksız ve mesnetsiz olup reddine karar verilmesi gerekmekte iken bilirkişice dosyadaki deliller göz ardı edilerek eksik inceleme ile yıllık izin ücreti hesabı cihetine gidilmiştir.

8. AYRICA TARAFLAR ARASINDA YAPILAN VE TARAFLARIN ANLAŞMASI İLE SONUÇLANAN ARABULUCULUK TUTANAKLARINDA DAVACININ YILLIK İZİN ÜCRETİ YÖNÜNDEN DE FERAGAT İLE MÜVEKKİL ŞİRKETİ İBRA ETTİĞİ AÇIKÇA GÖRÜLMEKTEDİR. DAVACININ YILLIK İZİN ÜCRET TALEBİ BU YÖNÜYLE DE HAKSIZ VE MESNETSİZDİR.  Bu husus dahi davacının yıllık izinlerini kullandığını ispatlamakta iken bilirkişice taraflı bir şekilde yıllık izin ücreti hesaplama cihetine gidilmesi tarafımızca kabul edilmemekte olup, bu yönüyle de hukuka aykırı olan bilirkişi raporuna Sayın Mahkemenizce de takdir edileceği üzere itiraz ediyoruz.

DAVACININ ASILSIZ İDDİALARININ AKSİNE MÜVEKKİL ŞİRKET NEZDİNDE ULUSAL BAYRAM VE RESMİ TATİL GÜNLERİNDE KESİNLİKLE ÇALIŞMA YAPILMAMAKTADIR. BUNA RAĞMEN UBGT ÜCRETİ YÖNÜNDEN BİLİRKİŞİCE HESAPLAMA YAPILMASI USUL VE YASAYA AÇIKÇA AYKIRIDIR.

9. Davacının genel ve hafta tatillerinde çalışmış olduğu yönündeki iddiası da diğer iddiaları gibi asılsız ve yersizdir. Zira müvekkil firma, dini bayramlarda, resmi tatil günlerinde ve pazar günlerinde kapalı olduğundan bu günlerde kesinlikle çalışma yapılmamaktadır. Ayrıca davacının müvekkil şirket nezdinde genel, ulusal bayram ve resmi tatil günlerinde herhangi bir çalışmasının olmadığı, hususu mahkemeniz nezdinde davacı tarafından dinletilen tanıklar tarafından da açıkça ortaya konulmuştur.

10. AYRICA TARAFLAR ARASINDA YAPILAN VE TARAFLARIN ANLAŞMASI İLE SONUÇLANAN ARABULUCULUK TUTANAKLARINDA DAVACININ BU KALEM YÖNÜNDEN DE TALEBİNDEN FERAGAT İLE MÜVEKKİL ŞİRKETİ İBRA ETTİĞİ AÇIKÇA GÖRÜLMEKTEDİR. DAVACININ RESMİ VE DİNİ TATİL ÜCRET TALEBİ BU YÖNÜYLE DE HAKSIZ VE MESNETSİZDİR. Dolayısıyla ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağı yönünden hesaplama yapılması hukuka aykırılık teşkil etmektedir.

YUKARIDA BİLDİRMİŞ OLDUĞUMUZ TÜM İTİRAZLARIMIZ KABUL GÖRMEZ VE DAVACI LEHİNE SÖZ KONUSU ALACAK KALEMLERİ YÖNÜNDEN HESAPLAMA YAPILMASI GEREKLİLİĞİ YÖNÜNDE KANAAT OLUŞMASI HALİNDE DAHİ, BİLİRKİŞİ TARAFINDAN ALACAK KALEMLERİ HESABINDA YANLIŞ ÜCRET DAYANAK ALINDIĞINDAN, SÖZ KONUSU RAPORDAKİ TÜM HESAPLAMALAR DA YANLIŞ OLMUŞTUR. TEK BAŞINA BU HUSUS DAHİ RAPORUN NE DENLİ HUKUKA AYKIRI OLDUĞUNU AÇIKÇA ORTAYA KOYMAKTADIR.

11. Davacı taraf müvekkil şirket bünyesinde asgari ücret ile çalışmıştır. Davacıya her ay düzenli olarak maaş ödemesi yapılmıştır. Bilirkişi, raporunda alacak kalemi hesabı yaparken; davacının aylık brüt ücretinin 2.797,55 TL olduğu şeklinde asılsız ve haksız gerekçeler ile bir sonuca varmıştır. Fakat MAAŞ ÖDEMESİ DIŞINDA MÜVEKKİL ŞİRKETİN ÇALIŞANLARINA YÖNELİK YEMEK, YOL, GİYECEK, YAKACAK, PRİM, İKRAMİYE GİBİ BİR UYGULAMASI BULUNMAMAKTADIR. DOLAYISIYLA İŞÇİNİN BAHSE KONU İDDİASI, HAKSIZ VE MESNETSİZ OLUP İŞÇİ BU İDDİASINI TAMAMEN KÖTÜ NİYETLİ VE HAKSIZ KAZANÇ ELDE ETME SAİKİ İLE YAPMIŞTIR. MÜVEKKİL ŞİRKET SADECE BAHSE KONU ÇALIŞANA (DAVACIYA) KARŞI DEĞİL İŞYERİNDE ÇALIŞAN DİĞER ÇALIŞANLARA KARŞI DA BUGÜNE KADAR HERHANGİ BİR ŞEKİLDE YEMEK, YOL, GİYECEK, YAKACAK, PRİM, İKRAMİYE GİBİ PARASAL YARDIM UYGULAMASI İÇERİSİNDE BULUNMAMIŞTIR. BİLİRKİŞİNİN TÜM BU HUSUSLARI GÖZ ARDI EDEREK YANLI VE ASILSIZ BİR ŞEKİLDE DAVACININ BRÜT ÜCRETİNİN 2.797,55 TL OLDUĞU YÖNÜNDEKİ HESAPLAMALARI HUKUKA AYKIRILIK TEŞKİL ETMEKTE OLUP, İŞ BU ÜCRET ÜZERİNDEN YAPILAN HESAPLAMALAR TARAFIMIZCA KABUL EDİLMEMEKTEDİR.

BİLİRKİŞİ RAPORUNDA UYGULANAN HAKKANİYET İNDİRİM %30 DUR. OYSA İŞ DAVALARINDA UYGULANMASI GEREKEN HAKKANİYET İNDİRİMİNİN %50 OLACAĞI HUSUSU EMSAL İSTİNAF KARARIYLA DA SABİTTİR.

12. İş bu itiraz dilekçemizde ekinde sunmuş olduğumuz Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 12.07.2017 tarihli, 2017/1047 E. 2017/1149 K. sayılı istinaf kararında bu tür davalarda uygulanacak hakkaniyet indiriminin %30 değil %50 olması yönündedir. İstinaf Mahkemesi hakkaniyet indiriminin %50 yerine %30 uygulanmasını hakkaniyete ve hukuka aykırı bularak yerel mahkeme kararını usulden bozarak dava dosyasını yerel mahkemeye iade etmiştir. Bu sebeple iş bu davamız açısından da hakkaniyet indiriminin %50 olarak uygulanması gerekmektedir.

13. Tüm bu sebeplerle hukuka aykırı olarak eksik inceleme ile tanzim edilen ve hatalı tespitler içeren bilirkişi raporuna karşı itirazlarımızı sunma ve haklı itirazlarımız doğrultusunda yeni rapor tanzim edilmesini talep etme gereği hasıl olmuştur.

TALEP ve SONUÇ             : Yukarıda arz ve izah edilen ve resen nazara alınacak diğer nedenlerle;

– İtirazlarımız doğrultusunda öncelikle başka bir bilirkişiden yeni rapor alınmasına,

– Sayın Mahkemeniz aksi kanaatte ise; itirazlarımızı giderecek şekilde ek rapor tanzim etmek üzere,  dosyanın aynı bilirkişiye tevdiine karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.

DAVALI ŞİRKET VEKİLİ

Bilirkişi Raporuna İtiraz(Üst Sınır İpoteği)

ADANA … İCRA HUKUK MAHKEMESİNE

Dosya No:

Davacı:

Vekili:

Davalılar:

Vekili:

Dava Konusu: Bilirkişi raporlarına itirazlarımız hk.

Açıklamalar:

  1. Mahkemenizin yukarıda esas numarası bildirilen dosyasında bilirkişi raporu tarafımıza … tarihinde tebliğ olmuştur. Bilirkişi raporunda “… İcra Dairesi … sayılı dosyası ile … İcra Dairesi … sayılı dosyası arasında irtibat kaydı olması nedeniyle satışı gerçekleşen taşınmaz nedeniyle mükerrer talep bulunmayıp, … tarihinde … TL ihale bedelinin … İcra Dairesi … Esas dosyası alacağından mahsubu gerektiği yönünde görüş bildirmiştir.” Bilirkişi raporu yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan hazırlanmıştır. Rapor kanaatimizce hatalıdır. Şöyle ki ;
  2. Müvekkil şirketin borcuna karşılık … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla ilamsız takip, … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasıyla ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılmıştır. Anılan takipler devam ederken dava dosyasına konu … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasıyla taşınır rehinin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte ödeme emri gönderilmiştir. Tarafımıza … tarihinde tebliğ edilen ödeme emri ve ekindeki kıymet takdirleri kanaatimizce usul ve yasaya aykırıdır.
  3. Borçlusu ve borç konusu aynı olan birden çok icra takibi yapılmıştır. Nitekim ; … İcra Müdürlüğünün … sayılı icra takibi ile müvekkilimizin davalı bankaya rehin olarak vermiş olduğu taşınmazının satışı gerçekleştirilmiştir. Yapılan satış neticesinde; yine davalı banka, taşınmazı … TL‘ ye satın alınmıştır.
  4. Müvekkilimize gönderilen … tarihli ödeme emri ile yapılan taşınmaz satış bedeli dikkate alınmadan … TL bakiye alacağın ödenmesi talep edilmiştir. İcra yolu ile satışı yapılan taşınmaz bedelinin yeniden ödenmesi istenerek mükerrer ödeme talep edilmektedir.
  5. Müvekkil … Ltd. Şti. nin malik olduğu … Parsel sayılı taşınmaz için kurulan … TL bedelli ipotek, bir üst sınır ipoteğidir. İpoteğin kurulduğu tarihte borçlu şirketin alacaklı bankaya … TL borcu yoktur. Bu durum banka kayıtlarıyla sabittir. Borçlunun verdiği ipotek, kredi ilişkisinde aksaklık yaşanması halinde, bankanın, o tarihteki muhtemel alacağına teminat olarak, bir üst belirlenmek suretiyle verilmiştir. Bu nedenle, alacak miktarının, bir cari hesap ve kredi sözleşmesi çerçevesinde gerçekleştirilecek hesaplamaya göre belirlenecek olması nedeniyle, üst sınır ipotekleri ancak ilamsız takibe konu edilebilir.
  6. Üst sınır ipoteğinde, talep edilebilecek alacağın üst sınırı, ipotek limitini aşamaz. Alacaklının , takip talebindeki “ İpotek borçlusunun sorumluluğu ipotek limitiyle sınırlıdır “ açıklaması da , ipoteğin üst sınır ipoteği olduğunun diğer bir göstergesidir. İpoteğin , üst sınır ipoteği olması nedeniyle borçlular aleyhine İlamlı icra takibi yapılamaz . Ödeme emri gönderilmesi gerekirken icra emri gönderilmesi yasaya aykırıdır. 
  7. Bilirkişi raporunda, dava dilekçemizde de belirttiğimiz üzere davalının mükerrer ödeme talep ettiği dikkate alınmamış olup davalının dilekçesinde belirtmiş olduğu hususları tekrarlamış ve bunları doğrudan doğruya raporuna almıştır. Akabinde Dava dilekçesinde belirtilen ipoteğin üst sınır ipoteği olması nedeniyle borçlular aleyhine İlamlı İcra takibi yapılamayacağı konusu ve ödeme emri gönderilmesi gerekirken icra emri gönderilmesi konusu bilirkişi tarafından değerlendirilmemiştir.
  8. Bu hali ile rapor gerçeği yansıtmamaktadır. Yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan hazırlanmıştır. Bundan dolayı söz konusu mahkeme kararına dayanak olmaktan uzaktır.  Bu nedenle yapılan bilirkişi raporuna itirazımın kabulü ile , yeni bir bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak rapor alınmasını talep etme zarureti hasıl olmuştur.

Talep ve Sonuç    : Yukarıda açıklanan nedenlerle bilirkişi raporuna itirazımızın kabulü ile yeni bir bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak rapor alınmasına karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederim. Saygılarımla.

Davacı Vekili

Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi(Asliye Ticaret Mahkemesi)

ADANA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE

DOSYA NO: … Esas

Bilirkişi Raporuna

İtiraz Eden

DAVACI:

VEKİLİ:

DAVALILAR :

KONUSU: Bilirkişi tarafından hazırlanan rapora itiraz ve beyanlarımızı aşağıdaki şekilde sunmaktayız.

AÇIKLAMALAR:

1-…tarihli bilirkişi raporunda yapılan tespitler bakımından hukuka ve yasalara aykırı durumlar mevcuttur. Bilirkişi raporunda kusur durumuyla ilgili yeterli değerlendirme yapılmamıştır ve bu nedenle bilirkişi raporu hukuki denetime elverişli değildir.

2- Söz konusu raporda tespit ve teknik değerlendirmelerde bulunulmayarak hakimin yetkisinde olduğu gerekçesiyle kusurluluk hususunda bir değerlendirme yapılmamıştır. Ancak bilindiği üzere bilirkişi raporuna başvurulmasının amacı zaten özel ve teknik bilgi gerektiren konularda araştırma yapılmasıdır.. Teknik anlamdaki kusurları ortaya koymak ve olaydaki zararın ortaya çıkmasında tarafların eylemlerinin etkisinin oranını belirlemek teknik bir konu olup, her ne kadar hakim bilirkişi raporu ile bağlı olmasa da, bu konunun bilirkişi raporunda değerlendirilmeksizin hakimin değerlendirmesine bırakılması mümkün değildir.

3- Bilirkişi raporlarında tespit edilen kusurluluk oranları değerlendirmeye alınarak verilen birçok karar da halihazırda mevcut olup rapordaki iddianın kabulü mevcut birçok Yargıtay kararının hukuka aykırı olduğu anlamına gelecek olup bunun kabulü mümkün değildir.

4- Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 18.10.2004 tarih, 2004/8861 Esas 2004/10987 Karar sayılı kararında “Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, özellikle oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının ve hasar miktarının dikkate alınarak yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.” denilerek bilirkişi raporunda kusur oranı tespiti yapılması kabul edilmiştir.

5- Dolayısıyla itiraza konu bilirkişi raporu eksik inceleme nedeni ile hukuki nitelemeden uzak bir rapordur. Rapor bu haliyle hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Bundan dolayı bir mahkeme kararına dayanak olmaktan uzaktır.

6- Bununla birlikte itiraza konu bilirkişi raporunda kazayla ilgili kusurluluk konusunda bir değerlendirme yapılmamış ancak davacının kavşak sistemine tedbirsiz giriş yaptığı ve araçlarda meydana gelen hasarlar değerlendirildiğinde kazanın oluşumunda K.T.K. 52. Maddesini ihlal ederek kazanın oluşmasına neden olduğundan bahsedilerek davacı tarafa kusur atfedilmiştir.

7- Kazanın sürücünün 2918 sayılı K.T.K.’un 84-h) Kavşaklarda geçiş önceliğine uymama maddesini ihlal nedeniyle oluştuğu kesin olup yine bu durumdan da bilirkişi raporunda bahsedilmiştir.

8- Sürücünün kaza yerine ve anına ait görüntülerden de anlaşıldığı üzere ışık ihlali yaparak kavşağa giriş yaptığı konusunda şüphe yoktur. Ancak davacının mevcut yol bakımından olması gereken hız sınırına uygun gittiği bilinmekle beraber kaza tespit tutanağında da davacının kaza esnasındaki hızı ile ilgili bir bilgi olmamasına rağmen kavşağa yaklaşırken hızını azaltmadığı şeklinde varsayımsal bir ifadede bulunulmuştur. Yapılan tespit gerçeklikten ve geçerlilikten uzaktır.

9- Davacı kurallara uygun olarak ilerlediği istikametinde kavşağa yaklaşması esnasında da olması gereken hız sınırına riayet etmiştir ancak bilindiği üzere hayatın olağan akışı içerisinde kendi istikametinde ilerleyen bir sürücünün karşısına aniden bir araç çıkması halinde kazaya engel olabilmesinin tek ölçütü hızı olmayıp o anın paniği ile aracı kontrol altında tutabilmesi için sadece hızının yavaş olmasının yeterli olmaması doğal olup bu nedenle kazaya engel olamadığı gerekçesiyle davacı sürücüye kusur yüklenebilmesi kabul edilemez.

10- 2918 sayılı KTK m. 84/II “Ancak, kazada bu hareketlerden herhangi biri, kazaya karışan araç sürücülerinden birden fazlası tarafından yapılmış veya kaza bu hareketler dışında kurallarla, yasaklamalara, kısıtlamalara ve talimatlara uyulmaması nedenlerinden doğmuşsa, karayolunu kullananlar için kusur oranı yönetmelikte belirtilen esaslara göre tespit edilir.” hükmünü getirerek meydana gelen kazada asli kusur sayılan durumların değişik olasılıklarının meydana gelebileceğini göz önüne almış ve bu durumun kusurun belirlenmesinde değerlendirilmesi gerektiğini yasa olarak belirlemiştir.

11- Yasa metninden anlaşılmaktadır ki eğer kaza birden fazla aracın katıldığı bir kaza ise ve kazayı etkileyen başka etkenlerde varsa bunları da dikkate alarak kusur durumu tespit edilmelidir. Ancak böyle bir durum yoksa ve kaza “salt kırmızı ışıkta geçme” nedeniyle meydana gelmişse o takdirde 2918 sayılı KTK m. 84/I-a’da yer alan “Kırmızı ışıklı trafik işaretinde veya yetkili memurun dur işaretinde geçme” kuralının ihlali nedeniyle kazayı yapanın asli/ağır kusurlu sayılması gerekir. Dolayısıyla hız sınırı aşmayan, gerekli dikkat ve özeni göstererek hareket eden davacının, olmaması gereken bir yola geçerek önüne aniden çıkan bir araca çarpmasını engelleyememesi nedeniyle kusurlu sayılması mümkün olmayıp tek kusurlunun davalı sürücü olduğu kabul edilmelidir.

NETİCE VE TALEP: Yukarıda anılan sebeplerle bilirkişi raporunda yapılan tespitler hatalı ve hukuka aykırı olduğundan ve eksik inceleme nedeni ile hukuki nitelemeden uzak olup bu haliyle hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olmadığından yeni bir bilirkişi raporu aldırılmasına, aksi halde itirazlarımızı karşılayacak ek rapor aldırılmasına karar verilmesini, vekaleten arz ve talep ederiz. 

Avukat

Ayıplı Araç Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi

… ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

(TÜKETİCİ MAHKEMESİ SIFATI İLE )

DOSYA NO: …../…….ESAS

BİLİRKİŞİ RAPORUNA

İTİRAZ EDEN DAVACI:

VEKİLİ:

DAVACI:                                          

VEKİLİ:

İTİRAZ KONUSU: …………Tarihli Bilirkişi Raporuna itirazlarımızın      sunulmasıdır

AÇIKLAMALAR

Bilirkişi incelemesine ilişkin olarak verilmiş olan raporu kabul etmediğimizi ve rapora itiraz ettiğimizi belirtmek istemekteyiz. Şöyle ki ;

Söz konusu raporda ” Satış öncesi yapılan bakımların mahiyeti  ve aradan geçen süre göz önünde bulundurulduğunda satıcının herhangi bir kusuru veya ihmali  bulunmazken bu yaştaki bir aracın ayıplı olması da söz konusu değildir. Kullanılmış bir araçta oluşan bu tür bir arızanın oluşumunda malın ayıplı olması söz konusu olmadığı gibi kullanıcı hatası da söz konusu değildir. Meydana gelen olayın hayatın olağan akışı içerisinde aracın eskiyen bir parçasının bozulması ve görevini yerine getirememesi sonucu öngörülmeyerek ortaya çıkan doğal bir olay olduğu belirtilmiştir. “

Bu görüş hatalıdır ve bu görüşe katılmamız mümkün değildir. Bu noktada katıldığımız tek düşünce kullanıcı hatası bulunmamasıdır.  Bu Bilirkişi raporunda belirtildiği gibi araçta oluşan arıza  55 gün ve 1945 km sonra meydana gelmiştir. Satın alınmadan önce ARACIN SERVİS BAKIMLI OLDUĞU, TÜM AĞIR BAKIMLARININ DAVACI TARAF SERVİSİNDE YAPILDIĞI, KM GARANTİLİ OLDUĞU  davacı tarafça kabul edilmiş telefonda kurulan irtibatta bu ilanda bulunan bu hususlar satış sorumlusu ……..Bey tarafından taahhüt edilmiştir. Müvekkilimiz bu taahhüte de güvenerek aracın normal fiyatından 3000 TL daha fazla ödemede bulunmuştur. Kullanıcı hatası olmadığı söylenen bu durumda 52.500,00 TL ödenen bu araçta 28.568.64 TL tamir bedeli çıkmıştır. Bu kadar kısa sürede aracın yarı değeri kadar çıkan bu masraflar için malın ayıplı olmadığı görüşüne katılmamız mümkün değildir. Söz konusu durum için raporda eskiyen bir parçanın bozulması denilmesini kabul etmek mümkün değildir. Aracın yarı değeri bir parça olarak nitelendirilemeyecek boyuttadır ve hatalıdır.

Raporda dava konusu araç için:

1)Dava konusu aracın motorunda meydana gelen arızanın motor yağının yağlama özelliğini yapamamasıyla oluşan yatak sarması olduğu,

2) Dava konusu aracın motor yağının yağlama özelliğini kaybetmesinin yağ pompası arızalanıp dolaşım yapamamasından kaynaklandığı,

3) Dava konusu aracın onarımı için çıkarılan 10.000,00 TL maliyetten, motorla ilgili olmayan debriyaj seti için harcanan 1156,00 TL değer düşüldüğünde, motor arızası sebebiyle yapılan revizyon maliyetinin gerçekte 8844,00 TL (KDV dahil) olduğu yazmaktadır.

Raporda belirtilen bu kalemleri motor arızası ve diğer arızalar şeklinde ayırmak mümkün değildir. Tüm ağır bakımları yapılmış, servis bakımlı bir aracın bu kadar kısa sürede bu oranda bir maliyeti olmasını kaynağı kullanıcı hatası olmayan bu durumda malın ayıplı olmadığının söylenmesi hakkaniyete uygun düşmemektedir. Otomobil gibi uzun süreli kullanılan bir aracın 55 günde kullanılamaz hale gelmesinin izahı mümkün değildir. Söz konusu 28.568,64TL’lik masrafı belirleyen taraf ……………… Yetkili servisidir. Aracını en dikkatli ve özenli şekilde kullanan müvekkilim adına  rapora katılmamız bu yüzden mümkün gözükmemektedir

Satılan malın ayıplı olduğu ve bu ayıbın gizlenmiş olması, ileri sürdüğümüz masrafların belirtilen arızaya uygun olması nedeniyle söz konusu bilirkişi raporu kanaatimizce hatalıdır. Bu sebeple belirtilen itirazlarımız da dikkate alınarak bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmesini saygılarımızla vekaleten talep ederiz.

İTİRAZ EDEN DAVACI VEKİLİ

Zarar Tespiti Davası Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçesi

ADANA 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE

DOSYA NO:

BİLİRKİŞİ RAPORUNA

İTİRAZ  EDEN:

VEKİLİ:

DAVACI:

VEKİLİ:                                            

TEBLİĞ TARİHİ:

KONU: … tarihli  Bilirkişi raporuna karşı itirazlarımızdan ibarettir.

AÇIKLAMALAR

Davacı,2018 yılında  Karayolları 9. Bölge Müdürlüğünün sorumluluğu altında, müvekkil şirketin yapımını üstlenmiş olduğu, ”Batman-Hasankeyf – Gürcüş-Midyat Yolu KM:20+005 arası Toprak İşleri, Sanat Yapıları, Plentmiks Alttemel, Plentmiks Temel, Bitümlü Temel, Binder, Aşınma Tabakası Yapılması  İkmal İşi” çalışmaları sırasında kendisine ait taşınmazda çatlak ve yarılmalar oluştuğundan bahisle meydana gelen zararların tazminini talep etmiştir.

1-20/11/2019 tarihli ön inceleme duruşmasının 4 nolu ara kararı ile taraflara varsa tanıklarını bildirmeleri için 2 haftalık kesin süre verilmesine; 2 nolu ara kararı ile ise 02.12.2019 tarihinde mahallinde keşif yapılmasına karar verilmiştir.08.01.2020 tarihli 2 nolu celsede 3 nolu ara karar uyarınca taşınmaz başında 20.01.2020 tarihinde keşif yapılmasına karar verilmiştir.

2-Yukarıda anılan 4 nolu ara karar uyarınca, 21.11.2019 tarihli dilekçe ile, mahallinde dinlenmek üzere tanık listesi sunulmuştur. Bildirilen tanıklarımıza keşif gün ve saatini bildiren davetiye çıkarılmaksızın 20.01.2020 tarihinde keşif icra edilmiştir.

3-20.01.2020 tarihinde yapılan keşif akabinde hazırlanan dosya bilirkişiye tevdii edilmiş, bilirkişi 05/02/2020 tarihli Kök Raporunu dosyaya ibraz etmiştir.

4-Anılan Kök Raporuna karşı 20/02/2020 tarihli dilekçe ile itiraz etmemiz üzerine, dosyanın yeniden Bilirkişiye tevdii ile Ek Rapor düzenlenmesine karar verilmiştir.

5-Düzenlenen Ek rapora davacı tarafça itiraz edilmesi sebebiyle dosya 3 kişiden oluşan farklı bir bilirkişi heyetine tevdii edilmiştir. Heyet 26.11.2020 tarihinde raporunu dosyaya ibraz etmiştir.

 26.11.2020 tarihinde dosyaya ibraz edilen rapora karşı aşağıdaki gerekçelerle  itirazlarda bulunuyoruz:

I.TAŞINMAZIN HAFRİYAT NEDENİYLE ZARAR GÖRMEDİĞİNE KANAAT GETİRİLMESİ YÖNÜNDEN

6-Mahkemece  26.11.2020 tarihinde aldırılan bilirkişi raporunda bilirkişi, ”05.10.2020 tarihinde yapılan keşif gözlemlerinde taşınmaz üzerinde bulunan ağaçların sağlıklı olduğu, herhangi bir hastalık ve zararlı olmadığı, normal hayatiyetlerinin devam ettiği, üzerilerinde herhangi bir toz taneciğinin olmadığı görülmüş ve taşınmazın hafriyat nedeni ile zarar görmediğine kanaat getirmiştir”. ifadelerine yer vermiştir.

7-Ayrıca yine bilirkişi, dosya arasında bulunan bilirkişi raporları ve rapor eklerinde sunulan uydu görüntüleri ve parsel sorgulama web sayfasının incelenmesi sonucu taşınmazın hafriyatın olduğu ve yol çalışmaları olan yer ile dava konusu taşınmaz arasında 220 metre mesafesinin olduğu, hafriyat ile taşınmaz arasında yükselti ve derenin geçtiği dikkate alındığında taşınmazın hafriyat malzemesi ve hafriyattan çıkan tozdan etkilenmeyeceğine kanaat getirmiştir.

8-Bilirkişinin bu beyanları 31.01.2020 ve 10.04.2020 tarihlerinde aldırılmış olan diğer bilirkişi raporlarındaki beyanlarla birebir örtüşmektedir.

9-Ancak yukarıda ifadelerine yer verdiğimiz bilirkişi kanaat getirdiği düşüncelerinin aksine, ilk tespit ile yaptığı keşif arasında 2 kış mevsimi geçtiğinden tozun yıkanmış olabileceği gerekçesi ile Batman Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/54 Değişik İş Dosyası kapsamında dinlenen bilirkişi tarafından hazırlanan raporu baz alarak hesaplama yapmıştır.

10-Bilirkişi yaptığı keşif sonucunda ulaştığı sonucu somut  ve kendisinden emin bir şekilde ifade etmiş olmasına rağmen aradan geçen zaman sebebiyle ağaç yapraklarındaki tozun yıkanmış olabileceği varsayımından hareketle Batman Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/54 Değişik İş Dosyası kapsamında dinlenen bilirkişi tarafından hazırlanan raporu baz alarak zarar tespiti yapması hukuka aykırıdır. Bilirkişi  tanzim ettiği raporu bir varsayımdan yola çıkıp adeta hiçe saymakta, boşa çıkarmaktadır.

II.ZARAR TESPİTİNİN HESAPLANMASINDA DİKKATE ALINAN TARİHLER BAKIMINDAN

11-26.11.2020 tarihli bilirkişi raporunda bilirkişi zararı tespit etmek için dava tarihini esas almıştır. Yine bilirkişi zarar tespitini Hasankeyf İlçe Tarım Ve Orman Müdürlüğünün 2019 yılı verilerini dikkate alarak yapmıştır. Oysa dava konusu olay 2018 yılında gerçekleşmiştir. BİLİRKİŞİNİN DAVA KONUSU OLAY 2018 YILINDA GERÇEKLEŞMESİNE RAĞMEN HASANKEYF İLÇE TARIM VE ORMAN MÜDÜRLÜĞÜNÜN 2019 YILI VERİLERİNİ DİKKATE ALARAK HESAPLAMA YAPMASININ İZAHATİ MÜMKÜN DEĞİLDİR.

III.RAPORDA TAŞINMAZDAKİ AĞAÇ SAYISI VERİLERİNİN ÇELİŞKİLİ OLMASI BAKIMINDAN

12-31.01.2020 tarihinde aldırılan bilirkişi raporunda, bilirkişi ” Dava konusu taşınmazın.. içerisinde 10-15 yaşları arasında 38 adet incir, 17 adet ceviz ağacı, 36 adet üzüm omçası, 12 adet nar, 9 adet elma ve 12 adet erik ağacının olduğu…” beyanlarında bulunmuştur. Ancak bilirkişi  zarar tespitini yaparken taşınmazda 38 adet incir ağacı yerine 40 adet incir ağacı, 12 adet erik ağacı yerine 15 adet erik ağacı olduğu şeklinde bir hesaplama gerçekleştirmiştir. İtiraz ettiğimiz 26.11.2020 tarihli bilirkişi raporu ise taşınmazdaki ağaç sayılarını hesaplarken bu verilerin dikkate alınmasıyla  oluşturulmuştur.

13-Taşınmazdaki ağaç sayısı, 2 incir ağacı ve 3 erik ağacı olmak üzere toplam 5 ağaç fazla olarak hesaplanmıştır. Hesaplama ağaç sayısının fazla belirtilmesi sebebiyle hatalıdır. Hatalı olan bu hesaplama maddi gerçeğe uygun olmayıp hükme olanak sağlayıcı nitelikte olmayan Rapor mütalaası kabul edilemez.

IV. ZARARIN ORANSAL OLARAK BELİRLENMESİ BAKIMINDAN

14-Bilirkişi Batman Sulh Hukuk Mahkemesinin  2018/54 Değişik İş Dosyası kapsamında dinlenen bilirkişi tarafından %25 zarar doğacağı kanaatini dikkate alarak zarar tespiti yapmıştır. Bilirkişi zararın oransal olarak hesaplanması hususunda araştırma yapmamış, daha önce dinlenmiş olan bilirkişinin hesapladığı zarar oranını sorgulamaksızın kabul etmiştir.

15-Bilirkişinin gerekli çalışmaları yapmadan ilk bilirkişinin beyanını doğru kabul edip bu beyanlara dayarak hesaplama yapması hukuka aykırıdır. Dosyanın farklı bir bilirkişiye tevdii edilmesi isteminin sebebi, farklı bir bilirkişinin dosyaya objektif, tarafsız ve diğer bilirkişilerin beyanlarından hareket etmeksizin kendi görüşlerini açıklama olanağının sağlanmasıdır. Bilirkişinin diğer bir bilirkişinin  beyanlarını sorgulamaksızın kabul etmesi bahsettiğimiz sebeplerle dosyanın farklı bir bilirkişi heyetine tevdii edilmesini anlamsız kılmakta, bilirkişilik kurumuna aykırı düşmektedir.

SONUÇ VE TALEP:

Rapora itiraz ettiğimizi beyan eder,

1-İtirazlarımız doğrultusunda Ek Rapor aldırılmasını veya dosyanın başka bir bilirkişiye tevdii ile aynı konuda rapor tanziminin istenmesini,

2-Davanın reddi ile yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacıya tahmilini saygılarımla vekaleten talep ederim.                                                                                

Apartman Aidat Borcu Bilirkişi Raporuna İtiraz

ADANA … SULH HUKUK MAHKEMESİ’NE

DOSYA NO:

DAVALI:

VEKİLİ:

DAVACI:

KONU: 12.06.2017 tarihli bilirkişi raporuna beyanlarımızı havi dilekçemizdir.

AÇIKLAMALAR

12.06.2017 tarihli bilirkişi raporu tarafımızca 22.06.2017 tarihinde tebellüğ edilmiş olup, işbu dilekçemiz ile söz konusu bilirkişi raporuna karşı süresinde beyan ve itirazlarımızı aşağıdaki şekilde bunmaktayız:

A.DAVACI TARAFINDAN İKAME EDİLEN İTİRAZIN İPTALİ NİTELİKLİ DAVADA VE İCRA TAKİP DOSYASINDA BELİRTİLEN BAĞIMSIZ BÖLÜMLER BİRBİRİNDEN FARKLIDIR. BU NEDENLE DAVACI TARAFINDAN İTİRAZIN İPTALİ DAVASINI İKAME ETME KOŞULLARI OLUŞTURULAMAMIŞ OLUP; ÖNCELİKLE BU NEDENLE HUZURDAKİ DAVANIN HUKUKİ YARAR YOKLUĞU SEBEBİYLE REDDİ GEREKLİDİR.

Bilindiği üzere, İtirazın İptali davası; yapılan icra takibi neticesinde takip borçlusu tarafından itiraz sunulması neticesinde, haksız olduğu iddia edilen bu itirazın iptal edilmesi ve icra takibinin devamına karar verilmesine ilişkindir. Dolayısıyla, itirazın iptali davası; itiraz edilen icra dosyasındaki talep ve konu ile bağlıdır.

Davacı tarafından işleme konulan Antalya  * İcra Müdürlüğü’nün *  Esas sayılı dosyasında mevcut aidat alacağına dayanak olarak, müvekkilin Tapu’da malik göründüğü **** 4 Parselde bulunan A Blok 20 numaralı bağımsız bölüm gösterilmiştir. Ancak bu icra takibinin devam etmesi amacıyla ikame edilen huzurdaki davada ise; müvekkilin tapuda malik göründüğü A Blok 5 numaralı bağımsız bölüm dayanak gösterilmektedir. Bu husus bilirkişi raporuna yansımışsa da, bilirkişi tarafından davacının talebi dışına çıkılarak değerlendirilme yapılmış; sanki 20 numaRalı bağımsız bölüm aidatı istenmişçesine yorum yapılmıştır. Bilirkişinin görev ve yetkisini aşacak şekilde yapılan bu değerlendirme usul ve yasaya aykırıdır. Davacı tarafından ikame edilen itirazın iptali nitelikli dava ile icra takip dosyasında belirtilen bağımsız bölümler farklıdır.

Davacının dava dilekçesine konu ettiği A Blok 5 numaralı bağımsız bölüme ilişkin herhangi bir icra takibi bulunmadığından dolayı, itirazın iptali niteliğinde bir dava ikame etmesinde HUKUKİ YARARI BULUNMAMAKTADIR. Bu nedenle huzurdaki davanın öncelikle hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddi gereklidir.

B. HUSUMET İTİRAZIMIZ YÖNÜNDEN

Sayın bilirkişi tarafından düzenlenen raporun “Kanaat ve Sonuç” kısmının 2 nolu bendinde: “Davalı *’un davaya konu sitede birçok bağımsız bölümün maliki olduğu, icra dosyasına konu olan A blok 20 nolu bağımsız bölümün de kendisi adına kayıtlı olduğu, bu nedenle davada husumet yönünden bir engelin bulunmadığı” şeklinde kanaat bildirilmişse de, bilirkişinin husumet itirazımıza yönelik yapmış olduğu bu açıklama hukuki değerlendirme anlamına gelmekte olup, somut uyuşmazlığa ilişkin olarak yapılacak hukuki değerlendirme bilirkişinin değil, hâkimin görevidir.

Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 279/4. Fıkra hükmü gereği: “Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında, hukuki değerlendirmelerde bulunamaz.” Bu nedenle bilirkişi raporunda hukuki değerlendirme içeren bu kısmın Sayın Mahkeme tarafından dikkate alınmamasını talep ediyoruz.

Kaldı ki, yukarıda da belirttiğimiz üzere davacı tarafından ikame edilen itirazın iptali nitelikli dava ile icra takip dosyasında belirtilen bağımsız bölümler farklıdır. Bu nedenle davacı tarafından itirazın iptali davasını ikame etme koşulları oluşturulamamış olup; öncelikle bu nedenle huzurdaki dava usulden reddedilmelidir.

Tüm bunların yanı sıra, cevap dilekçemizde de ileri sürdüğümüz üzere, *****4 Parsel  A blok Daire: gerek 5 numaralı,  gerekse 20 numaralı bağımsız bölümler; tapuda davalı müvekkil adına kayıtlı görünse de bu bağımsız bölüm hakkında Antalya 3 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ** Esas Nosu(Eski **)’yla  menfi tespit, tapu iptal ve tescil ve tazminat davaları  birleşmiş olup, bu davalar neticesinde söz konusu taşınmazın üzerinde kimin hak sahibi olduğu üzerine yargılama süreci devam etmektedir.

 Antalya 3Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ** Esas No (Eski ***)’lu dosyası incelendiğinde, aidat borçlarının doğduğu tarihlerde söz konusu bağımsız bölüm malikinin kim olduğu çekişmelidir. Dolayısıyla işbu davaya konu alacağın borçlusunun kim olduğu ve bu nedenle husumetin kime yönlendirileceği de Antalya 3 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin *** Esas Numaralı dosyası kararının kesinleşmesi ile ortaya çıkabilecektir. Antalya 3 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin *** Esas Numaralı dosyası celp edildiği takdirde bu husus anlaşılacaktır.

Bu durumda söz konusu dava sonucunda esasa yönelik karar verilip kesinleşmeden bu taşınmazlara ilişkin aidat bedellerinin müvekkil tarafından ödenmesi hak kaybına yol açabilecek niteliktedir.  Bu nedenle müvekkil aleyhine açılan bu dava, Antalya 3 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin *** Esas Nolu dosyasında çıkacak karara göre değişik sonuçlar doğurabilecek niteliktedir. İki dava bu yönden bağlantılıdır.

Kaldı ki, Antalya 3 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ** Esas Numaralı dosyasında, söz konusu bağımsız bölümde mülkiyet hakkını haiz olduğunu iddia eden karşı taraf tarafından, müvekkil adına tapuda tescilli görünen bağımsız bölümler 3. kişilere temlik edilmiş olup, kat mülkiyetine konu taşınmaza ilişkin tüm ortak alanlar da bu kimseler tarafından kullanılmaktadır. Bu husus işbu dava davacısı site yönetimi tarafından da pekâlâ bilinmektedir.

Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 22.maddesi uyarınca da: “Kat malikinin, 20 nci madde uyarınca payına düşecek gider ve avans borcundan ve gecikme tazminatından, bağımsız bölümlerin birinde kira akdine, oturma (sükna) hakkına veya başka bir sebebe dayanarak devamlı bir şekilde faydalananlar da müştereken ve müteselsilen sorumludur.” Bu nedenle, davacı site yönetimi tarafından söz konusu bağımsız bölümden temlik suretiyle faydalanan kimseler taraf gösterilmeksizin, husumetin doğrudan müvekkile yöneltilmiş olması açıkça davacının kötü niyetini göstermektedir.

Davacı taraf A Blok 5 Nolu bağımsız bölümde daha önce kimsenin oturmadığını beyan etse bile bu durumu ortaya koyar herhangi bir delil dosyaya sunulmamıştır. Ayrıca, işbu dava, takip konusu 20 numaralı bağımsız bölüm üzerinden değerlendirildiği takdirde ise;

Söz konusu bağımsız bölümün … Tarafından temlik alındığı bilinmektedir. Zira Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin *** Esas sayılı dosyasına ilişkin 25.09.2014 tarihli celsesinde: “Temlik alan …’ın temlik eden ***Ltd Şti ile birlikte vermiş olduğu ortak dilekçe ile A Blok 20 numaralı bağımsız bölümün teklik aldığını bildirdiği görüldü, okundu, dosyasına konuldu” denilmekte, 2014 yılında dahi söz konusu bağımsız bölümün müvekkilin tasarruf alanında olmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim, Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin *** Esas sayılı dosyası celbedildiği takdirde, söz konusu bağımsız bölümün mülkiyeti açısından da aidat borçlarının doğumu tarihinde çekişme olduğu görülecektir. Gerek karar defterlerinin gerekse *** Esas sayılı dosyanın en azından  bu bağımsız bölüm için incelenmesi şarttır. Şöyle ki; karar defterinde davacı tarafın iddia ettiği gibi aidat bedelleri kararlaştırılmış ve davalı müvekkilin ikamet ve işyerleri bilgileri icra takibi yapılırken bulunabilmesine rağmen, bu kararların tebliği gerektiğinde bulunamamıştır. Bize göre bu durumun açıklaması söz konusu bağımsız bölümde daha önce her ne sıfatla olursa olsun oturmuş kişi ve kişilerin varlığıdır. (ve bu husus Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin **** Esas sayılı dosyası ile doğrulanmıştır.) Bu kişiler tarafından  aidat borcunun ödendiği kuşkusu tarafımızda mevcuttur.

Bununla birlikte HMK hükümlerince davacı taraf iddiasını ispatla mükelleftir. Borcun mevcudiyetini, söz konusu dönemler için davalı müvekkilin borçlu olduğunu, KMK madde 22 ‘de belirtilen kişiler tarafından borcun ödenmediğini ispatla mükelleftir. Ancak ne yazık ki, davacı taraf bu iddialarını ispatlar nitelikteki hiçbir delili dosyaya sunamamıştır. Onaylı olmayan karar defteri suretlerinin tarafımızca kabulü söz konusu değildir.

Yukarıda açıkladığımız sebeplerle, aidat borcuna konu bağımsız bölümden Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca faydalanan ve aidat borcundan kat maliki ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu kişilerin tespit edilmesini; ve ayrıca müvekkil aleyhine açılan huzurdaki dava taraflarının taraf ehliyetini haiz olup olmadığı ve dolayısıyla oluşan husumet probleminin çözümü için Antalya 3 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin *** Esas Nolu dosyasının karara bağlanmasının beklenmesini talep ediyoruz.

C.YABANCI PARA BORCU OLARAK BELİRTİLEN AİDAT BORÇLARININ DOĞMUŞ OLDUĞU HER BİR DÖNEM İÇİN AYRI AYRI KUR HESABI YAPILARAK TÜRK PARASINA ÇEVRİLMESİ GEREKMEKTEDİR.

 Davacı tarafından sunulan 13.08.2010 tarihli toplantı kararında müvekkilin malik olduğu bağımsız bölüme ilişkin aidat borcunun 70 euro olduğu belirtilmişse de işbu kararın müvekkile usulünce tebliği söz konusu değildir. Bu nedenle müvekkilin temerrüde düştüğüne ilişkin herhangi bir bilgi ve belge olmamasına rağmen takip tarihinden önceki döneme ilişkin faiz talep edilmesi haksızdır. Bu husus bilirkişi raporunca da vurgulanmıştır. Nitekim Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 2015/1440 E., 2015/15379 K. sayılı ilamında da özetle:

“…Kat Mülkiyeti Yasası’nın 20. maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre, ortak giderden payına düşeni ödemeyen bağımsız bölüm malikinin ödemede geciktiği günler için ödemekle yükümlü bulunduğu gecikme tazminatının başlangıç gününün açıkça saptanmış olması gerekir. Dava konusu ortak giderin dayanağını oluşturan kat malikleri kurulu kararına davalılar katılmışsa karar tarihi, kararın alındığı toplantıya katılmamışsa bu kararın kendisine tebliğ edildiği ya da başka bir biçimde borcunu öğrendiği tarih, bu da yoksa hakkında açılan icra takibi nedeniyle ödeme emrinin tebliğ edildiği tarih esas alınmalıdır. Mahkemece, yukarıdaki esaslar dikkate alınarak davalıların Aidat borcunu öğrendiği günün açıkça belirlenmesi, icra takibinden önce öğrenmediği saptandığında gecikme tazminatının ödeme emrinin tebliğinden itibaren başlatılması gerekir. Mahkemece, kat malikleri kurul toplantısına katılmayan davalıya, kat malikleri kurul kararının tebliğ edildiğine dair dosya içerisinde bilgi ve belge bulunmadığı kabul edildiğine göre, gecikme tazminatının icra dosyasında ödeme emrinin tebliğ tarihi esas alınarak buna göre hesaplanarak karar verilmesi gerekirken icra takip dosyasında gecikme tazminatı üzerinden karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.” Bu nedenle bilirkişi tarafından takip öncesi faiz isteminin haksız olduğuna ilişkin olarak yapılan tespit yerindedir.

Ancak, Sayın Bilirkişi tarafından her ne kadar takip öncesi tarihe ilişkin faiz hesaplanmamış ise de; 01.01.2011-01.08.2013 tarihleri arasında 70 euro olarak belirtilen aidat için hesaplanacak kur tarihi davacının talep tarihi olarak hesaplanmıştır. Bilindiği üzere, ülkemiz koşullarında döviz değeri her geçen gün hızla artmaktadır. Bu nedenle borcun doğmuş olduğu tarih ile ödenmesi talep edilen tarih arasındaki kur farkından dolayı yapılacak ödemeler arasında büyük oranda farklılıklar oluşmaktadır. Yukarıda alıntıladığımız Yargıtay içtihat metninden yola çıkıldığında, kendisine usulünce tebliğ ile borcunu öğrenmeyen kimse için faiz işletilememekte iken; borçlu sıfatına sahip kimseye miktar ve nevi bildirilmeyen yabancı para borcunun icra takip tarihinde talep edilen kur farkı ile faiz ihtiyacının kolayca giderilmesi hukuk güvenliği ilkesini açıkça zedeleyecek bir husustur. Bu nedenle bilirkişi tarafından, yabancı para borcu olarak belirtilen aidat borçlarının doğmuş olduğu her bir dönem için ayrı ayrı kur hesabı yapılarak Türk Parasına çevrilmesi gerekmektedir.

D.YETKİ İTİRAZI YÖNÜNDEN:

 Cevap dilekçemizde de belirttiğimiz üzere, huzurdaki dava apartman ve site alacağı aidatından kaynaklanan bir itirazın iptali davasıdır. İtirazın iptali davaları, genel yetkili mahkemelerde görülmekte olup bu davalarda yetki HMK madde 6 ve devamına göre belirlenecektir.

 HMK madde 6’ya göre genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Davalı müvekkilin yerleşim yeri ise Afyonkarahisar’dır. Bu nedenle huzurdaki davanın öncelikle YETKİSİZLİK sebebiyle usulden reddi gerekmektedir.

E. BİLİRKİŞİ RAPORUNDA DA TESPİT EDİLDİĞİ ÜZERE, DAVACI TARAFINDAN 9.118,40 TL ASIL ALACAK MİKTARI VE BU ALACAĞA TAKİP TARİHİ DÖNEMİ ÖNCESİNDEN İŞLETİLEN 1.730,92 TL FAİZ HAKSIZ VE DAYANAKSIZ OLARAK TALEP EDİLMİŞTİR.

Öncelikle, husumete ilişkin itirazlarımızı tekrar etmekle birlikte, sayın Mahkemenin aksi kanaatte olması halinde, müvekkilin hak kaybına uğramaması açısından talep miktarlarına ilişkin itirazlarımızı da sunma zorunluluğumuz doğmuştur.

Davacı, dava dilekçesinde her ne kadar asıl aidat alacağını 9.118,40 TL ve bu alacağa takip tarihinden önce işleyen faizi de 1.730,92 TL olarak belirtmiş ve bu yönde talepte bulunmuşsa da, bilirkişi raporu ile de görüldüğü üzere davacının bu talepleri haksızdır. Şöyle ki;

Asıl alacak yönünden davacı, mükerrer alacak talebinde bulunmuştur. Zira 01.01.2011-01.08.2013 arası aidat dönemini toplam 32 dönem olarak belirtmiş ve 7.078, 40 TL talepte bulunmuştur. Ancak söz konusu tarih aralığında 31 aidat dönemi bulunmakta ve bu husus bilirkişi tarafından da doğrulanmaktadır. Dolayısı ile söz konusu döneme ilişkin aidat alacağı 6.857,20 TL olarak anlaşılmaktadır.

Yine, davacı tarafından genel kurul kararları müvekkile usulünce tebliğ edilmemesine rağmen takip tarihinden öncesine ilişkin işlenmiş faiz, icra dosyasına eklenmiş; bu hususun bilirkişi raporunca da yasaya aykırı olduğu belirtilmiştir.

Tüm bu nedenlerle, kesinlikle kabul etmemekle birlikte, müvekkilin aidat borçlarının muhatabı olduğu kabul edilse dahi; davacı tarafından gerçeğe aykırı olarak gösterilen takip borcuna itiraz edilmesi yerindedir.

NETİCE-İ TALEP: Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle;

1)İtirazlarımız neticesinde, kur hesabına ve diğer hususlara ilişkin yeniden rapor alınmak üzere dosyanın bilirkişiye tevdiine,

2)Müvekkil aleyhine açılan bu itirazın iptali davasının HUKUKİ YARAR YOKLUĞU  sebebi ile reddine,

3)Aksi halde işbu davanın YETKİSİZLİK sebebi ile reddine,

4) Aksi halde, Antalya 3 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin *** Esas Nolu dosyasının bekletici sorun olarak kabulü ve bu dosyanın sonucu neticesinde HUSUMET itirazımızın değerlendirilmesine,

4)Sayın Mahkeme aksi kanaatte ise, esasa ilişkin itirazlarımızın kabulü ile Antalya * İcra Müdürlüğü’nün *** sayılı dosyasının iptaline,

5) Davacı alacaklının bilerek ve isteyerek gerçeğe aykırı meblağlar üzerinden icra takibini yapmasında kötü niyetli olması nedeniyle %20 kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

6)Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına,

Karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederiz.

Davalı Vekili

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin