Mirasbırakanın ölümü veya gaipliğine karar verilmesi üzerine terekesi üzerinde, terekede hak sahibi olan kişiye yahut kişilere mirasçı denir.
Mirasçı olabilen kişiler yalnız gerçek kişiler değildir; tüzel kişiler de mirasçı olabilirler. Mirasçılık sıfatı ya doğrudan kanundan çıkar (bu mirasçılara yasal mirasçı denilir) ya da mirasbırakanın iradesine dayanır (bu mirasçılara iradi mirasçı denilir).
Mirasçılar, yasal mirasçılar ve ölüme bağlı mirasçılar ayırımına tabi tutulur.
Miras Hukukumuzda, yasal mirasçılığın asıl, iradi mirasçılığın ise istisna olduğu kabul edilmektedir. Yasal mirasçılık kan esasına göre düzenlenmiş, evlenme sözleşmesinden, evlatlığa ilişkin mahkeme kararından ve vatandaşlık bağından doğan yasal mirasçılıkla desteklenerek, iradi mirasçılıkla tamam lanmıştır.
Mirasçının Türk vatandaşı olması mirasta hak sahibi olmanın şartlarından birini oluşturmadığı gibi, yabancı olmak bir mirastan yoksunluk sebebi değildir.
Yabancıların Mirasçı Olması Mümkün Mü?
Yabancının miras hakkı Türk Medeni Kanunu tarafından sınırlandırılmamıştır. Yabancıların miras hakkının terekeye dahil taşınırlar bakımından sınırlandırılmamış olduğu tartışmasız olarak kabul edilirken, taşınmazlar açısından 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 35. maddesiyle sınırlama getirildiği Yargıtay ve Doktrin tarafından kabul edilmektedir. Bu düzenlemeye göre, yabancıların Türkiye’de bir taşınmazı miras yoluyla kazanmaları için, o yabancının kendi ülkesinde de bir Türk vatandaşının hiç bir sınırlama olmaksızın miras yoluyla taşınmaz kazanmasına ilişkin fiili karşılığın söz konusu olması ve yabancıların miras yoluyla taşınmaz kazanmalarına ilişkin başka bir yasal düzenleme ile sınırlayıcı bir hükmün bulunmaması gerekir.
Yabancıların taşınmaz edinmelerine ilişkin başlıca sınırlamalar şunlardır:
Tapu Kanunu yabancıların taşınmaz edinimini, bir köye bağlı olmayan müstakil çiftlikler ve köy sınırları dışında kalan arazinin 30 hektardan çoğu olarak sınırlamıştır. Köy Kanunu yabancıların köylerde arazi ve emlak alımlarını yasaklamıştır(m. 87).
2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu, yabancıların bu kanunda belirtilen askeri ve güvenlik bölgelerinde yabancıların taşınmaz edinmelerini sınırlamış; bu edinimlerin birinci derece askeri bölgedeki taşınmazların kamulaştırılmasını, ikinci derecede asgari bölgedeki taşınmazların tasfiye edilmesini, güvenlik bölgelerinde ise Bakanlar Kurulunun vereceği karara göre işlem yapılacağını düzenlemiştir.
28.05.1927 tarih ve 1062 sayılı Kanun Bakanlar Kuruluna belirli bazı yabancı devlet vatandaşlarının mülkiyet haklarını sınırlama yetkisi vermektedir. Bakanlar Kurulu zaman zaman bu yetkisini kullanmıştır.
Yasal Mirasçı – İradi Mirasçı
Miras hukukunun birinci kısmının birinci bölümü, yasal mirasçıları tayin eder, tamamı gerçek kişidir. İkinci bölüm ölüme bağlı tasarrufları düzenler, burada iradi mirasçılar vardır.
Yasal mirasçı, yasa koyucunun tanıdığı mirasçılardır.
Tek Mirasçı – Birden Fazla Mirasçı
Mirasçılar tek mirasçı, birden fazla mirasçı ayırımına da tabi tutulabilir.
Tek mirasçı varsa intikalde sorun çıkmaz. Sorun, birden fazla mirasçı olması durumunda ortaya çıkar. Bu noktada kişinin hangi oranda mirasçı olacağı sorunu söz konusudur. Bu aynı zamanda terekenin mirasçılara intikali sorunudur . Birden fazla mirasçı varsa, mirasın intikalinde yasa, elbirliği mülkiyetini getirmiştir. Bilindiği gibi mülkiyet, tek mülkiyet birden fazla mülkiyet ayırımına
tabi tutulur. Birden fazla mülkiyet ise elbirliği ve paylı mülkiyet olmak üzere ikiye ayrılır. Elbirliği mülkiyetinin tipik örneği mirastır, İkincisi ise adi şirkettir.
Borçlar bakımından da müteselsil borçluluk vardır. Haklarda elbirliği mülkiyeti, borçlarda müteselsil borçluluk esastır.
Külli Halef Olan Mirasçı – Cüz’i Halef Olan Mirasçı
Mirasçılar, mirasa kül halinde ardıl olan mirasçılar ve mirasa belirli mallar için ardıl olan mirasçılar ayrımına da tabi tutulabilir.
Bir mirasçı külli halef, tümden ardıl olmuş ise elbirliği mülkiyeti, tereke borçlarından müteselsil borçluluk söz konusudur. Terekedeki hakları ve hukuksal ilişkileri kendiliğinden iktisap ederler. Taşınmazlarda tescile, taşınırlarda teslime, alacaklarda temlike ihtiyaç yoktur. Sonradan yapılan mülkiyetin devrine ilişkin işlemler kurucu değil, bildiricidir.
Alacağın temlikinde, kanundan doğan temlikin yaygın hali mirastır.
Cüz’i halef olan mirasçı, yani miras bırakandan kalan belirli mallarda veya haklarda ardıl olan mirasçı, miras konusunu kendiliğinden iktisap etmez. Külli halef olan mirasçılara karşı bir talep hakkı, alacak hakkı (aynen borçlar hukukundaki gibi) elde eder. Belirli bir malı, belirli bir hakkı talep yetkisi kazanmıştır. Ayni bir hakkı yoktur. Cüz’i halef olan mirasçılar genellikle mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufu ile kendilerine muayyen mal bırakılan mirasçılardır. Terekedeki bir cüz’ü, bir parçayı, belirli bir mal veya hakkı kazanırlar, ancak bu kazanma kendiliğinden gerçekleşmez.
Bir satım sözleşmesinde, mülkiyet, satım ile birlikte intikal etmez, sözleşmeden doğan hak bir şahsi haktır. Cüz’i halefiyette de durum budur. Miras açıldığı anda alacak hakkı doğar, ancak ayni
hak sonradan kazanılır.
Cüz’i halefiyet yasal mirasçılıkta gündeme gelmez. Ölüme bağlı tasarruf yolu ile, yani vasiyet ya da miras sözleşmesi ile gündeme gelebilir.
Mirasbırakan M, sağlığında yaptığı bir miras sözleşmesi ile Çankaya’daki bürosunu X’e bırakmışsa, M öldüğünde X, M’nin mirasçılarına karşı bir dava ve talep hakkı elde eder.
Cüz’i halef olan mirasçılar, tereke borçları çıktıktan sonra kalan net tereke üzerinde hak sahibi olurlar. Ancak, mirasbırakan yaptığı vasiyet ya da miras sözleşmesi ile saklı pay kurallarını ihlal
etmişse, saklı hisse sahipleri tenkis davası açarlar.
Art Mirasçı Ne Demektir?
Mirası bir başkasına devir koşuluna bağlı olarak elde etmeyen mirasçı kesin mirasçıdır. Normal mirasçılık kesin mirasçılık şeklinde gündeme gelmektedir. Yasal mirasçılar bu gruba girerler.
Nakil ile yükümlü mirasçılık ancak bir ölüme bağlı tasarruf ile gündeme gelebilir. MK m. 521-525’de düzenlenmiş olan “artmirasçı atama” gündeme geldiğinde mirastan yararlanan iki kişi söz konusudur.
Mirasbırakan, ölüme bağlı tasarruf ile mirasın önce önmirasçıya intikalini öngörmüştür. Önmirasçı adeta bir emanetçi gibidir. Ölüme bağlı tasarrufta öngörülen sürenin dolması ya da önmirasçının ölümü ile miras artmirasçıya geçmektedir. Bu nedenle, önmirasçı kesin mirasçı değildir, mirası artmirasçıya nakil ile yükümlü mirasçıdır. Bu tür bir ölüme bağlı tasarruf varsa kesin
mirasçı artmirasçıdır.
Saklı Payı Olan Mirasçı – Saklı Payı Olmayan Mirasçı
Miras hukukunda yasal mirasçıların bir bölümü saklı paylı mirasçılardır. Mirasbırakan, ölüme bağlı veya sağlararası tasarrufu ile bu kişilerin saklı paylarını ihlal ettiğinde, saklı paylı mirasçılar tenkis davası açarlar.
MK’nun 506. maddesine göre altsoy, ana baba, kardeşler ve sağ kalan eş, yasal miras paylarının belirli bir oranı üzerinde saklı paylı mirasçılardır.