Usulsüz Tebligat İddiasına Cevap

ADANA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE

DOSYA NO:

DAVACI-ALACAKLI:

VEKİLİ:

DAVALI-BORÇLULAR:

KONU: Cevap dilekçesine cevaplarımız hakkında

AÇIKLAMALAR

A) Usule İlişkin Cevaplarımız

1- Dava dilekçesinde de belirttiğimiz gibi  borçlu…………’ın takibe itirazı ödeme emre tebliğ edilmeden gerçekleşmiş olup, aynı zamanda borçlu …….’a 21.10.2020 tarihli  mernis adresine Ödeme Emrinin tebliğe çıkartılması talebimiz, borçlunun haricen( e-devlet kanalıyla) öğrenmesi gerekçe gösterilerek reddedilmiştir. Davalı borçlulardan ………..’a ödeme emrinin tebliği hiç yapılmamış olduğu ve ödeme emri tebliğ edilmeden e-devlet üzerinden haricen takibi öğrenip itiraz etmiş olduğunu, Yargıtayın da bu konuda ödeme emri tebliğ edilmeden yapılan itirazın geçersizliğine işaret ettiği konusunda itirazlarımızı belirtmiştik. Davalı taraf ödeme emrinden borçluların beraber haberdar olduğunu tarafların aynı adreste yaşadıklarını zaten evli olduklarını belirtmiştir. Borçluların güncel adreslerinin takibini yapmak alacaklının görevi değildir. Tarafımızca usulüne uygun takip açılmış olup ödeme emri talebi gönderilmiş, ödeme emri ulaşmadan borca itirazlarını sunan borçluların itirazı yerinde olmayıp haklı savunmamızı meşrulaştırmıştır.

2- Davalı yan önce borçlu …………….’a ödeme emri çıkartılmamış deyip kötü niyetle hareket etmiş olduğumuzdan bahsediyor daha sonra “Müvekkil …………. ikameti olan eve kendisinin ve eşinin isminin yer aldığı bir ödeme emri almıştır” şeklinde açıklama yaparak tutarsız davranmıştır. Zira ödeme emri tebliğ edilmediyse neye itiraz edilmiştir, edildiyse itirazdan sonra ödeme emri talep edilmiştir açıklaması kendi içerisinde tutarsızdır ve açıklanmaya muhtaçtır. Biz yine ödeme emrinin hiç tebliğ edilmediği, karşı tarafın haricen öğrenip itiraz etmiş olduğu haksız itirazı dava dilekçesinde belirttiğimiz içtihatlarla destekleyip yineliyoruz. 

3- Davalı taraf tebligatın yapılmamasına ilişkin şikayetimizi icra dairesine yapmamız  gerektiğini belirtmiş ancak söz konusu itirazla ilgili hak kaybı yaşayacak yan kendisidir, dolayısıyla şikayet etmesi gereken zarar görebilecek taraf yani kendisidir. Tebligat yapılmadığından  tekrar ödeme emrinin tebliği talebi göndermiş olan tarafımızın şikayeti karşı tarafın usulsüz olarak haricen öğrendiği takibe itirazlarını sunmasından ibarettir. Yoksa tebligatın yapılmaması karşı tarafı ilgilendirir. Yine dava dilekçesinde dayandığımız Yargıtay ve Bam Kararlarında da bu husus “..daha sonra kendisine ödeme emri tebliğ edilmesi koşuluyla bu aşamada borçlunun yapacağı itirazın geçerli olduğu”  içtihat değişiklikliğine  gidilerek yeni kararlarlarında vurgulandığı üzere haricen öğrenilerek yapılan itirazların geçersiz olduğudur.

B) Esasa ilişkin cevaplarımız

1- Davalı taraf, taraflar arasında imzalanan Taşınmaz Satış Sözleşmesinin adi şekilde yapıldığını bu yüzden resmiyet kazanmadığını, davacı müvekkile noterde düzenlenmesi teklif edildiğini ancak kabul edilmediğini iddia etmiştir. Daha sonra ifadesinde davacı müvekkilin üzerinde haciz bulunan taşınmaz için hemen notere gidip sözlemeyi resmiyete dökeceklerine ilişkin kendilerini oyaladığını beyan etmiştir. Noter dışında düzenlenen ve notere sadece imza onayı için getirilen sözleşmelerin  herhangi bir yasal geçerliliği yoktur. Noterde onaylama şeklinde yapılmayacağı bariz ön sözleşmenin  davacı müvekkilce resmi şekilde düzenleneceğine yanaşmadığı iddiası yersizdir. Zira söz konusu uyuşmazlık konusu taşınmaz için sözleşmenin düzenlenmesinden 2 yıl önce miras bırakanın şerhin kaldırılmasıyla ilgili dava dosyasında gerekçeli kararın yazılmış fakat taraflara tebliğ edilmediği ve istinaf süreleri başlamadığı için, buna bağlı olarakta tapuya yazılması gereken müzekkerenin yazılamamasından tapuda bulunan şerhin kalkmadığı anlaşılmıştır. Bu öğrenildikten sonra dava dosyasının tarafları olarak istinaf sürelerinden feragat edilmiş ve dosyanın kesinleştirilerek tapuya yazı yazılması istenmiştir. Bu talep adli tatile denk gelmesinden dolayı nöbetçi hakimin dosyayı incelemesi ve kesinleştirmesi için, davalı Avukatı olarak ….., davacı …….. ve emlakçı ile beraber gidilmiş, saatlerce adliyede beklenmiş ve hakim beyin saat 16:00 gibi nöbetçisi olduğu kaleme gelmesi ve dosyayı inceledikten sonra bir tane vekalet suretinin eksik olduğunu tespitiyle tarafımızca  hemen eksikliğin giderilmesine rağmen ertesi güne kaldığını söylemiştir. Buna mütaakip ………. ve ………’ın başvurusu onaylanan kredisinin son gününe denk gelen gecede ……… müvekkil ile iletişime geçerek biz evi almak istiyoruz, yarın ………’ya gelelim size teklifimiz olacak demişlerdir. Müvekkil bu taleplerine olumlu yanıt vermiş ve ertesi gün saat 11:00 de …… alışveriş merkezinde buluşmuşlardır. Bu buluşma esnasında ……………… ve …………..tekliflerinde ödemeyi tek seferde yapamayacaklarını ve ödeme şekillerinin aralarında imzaladıkları satış sözleşmesindeki gibi olacağını dile getirmişlerdir. Müvekkilin cezai şart koyma gibi bir düşüncesi olmamasına rağmen ……………. 3.000 TL günlük gecikme ücreti koymak istemiş ve……………’ın bu miktarı fazla bulması sonucun da 2.000 TL olarak belirlemişlerdir. Taraflar dostane bir şekilde ………. ve …….’ta  ağırlanmıştır, birlikte yemek yenilip karşılıklı güven ilişkisine dayalı sözleşme ilişkisi kurulmuş olarak ,  ………….’dan sorunsuz bir şekilde ayrılmışlardır. Görüldüğü üzere her iki tarafın adi şekli kabul ettiğinin anlaşılması gerekeceğinden daha sonra şekil eksikliğinden sözleşmenin geçersizliğini iddia etmek keyfiyetle müvekkilimin aldatılması sonucunu doğurmuştur. Ayrıca taşınmazın üzerindeki haczi eksper raporuyla öğrendiklerini söyleyen davalı yanın zaten sözleşmeden önce müvekkile miras kalan taşınmazın  üzerinde şerh olduğunu müvekkilim kendileriyle beraber öğrenmiştir. Bu duruma emlakçı tanıktır. Söz konusu şerhle ilgili tapuda düzeltme için Eylül ayında şerhin kalkacağı ise kesinleşmiştir. Tapuya gidildiğinin ertesi günü davalı …………….’ın isteğiyle müvekkilimin evindeki bahsolunan  dostane görüşme oluyor. Dolayısıyla sözleşme imzalandığı sırada takyidatı bildikleri aleniyet ilkesi gereğince bilebileceği de göz önüne alındığında sözleşme anında bildiği hususu daha sonra ileri sürerek sözleşmenin geçersizliği öne sürmek hakkın kötüye kullanıldığının kabüludur. Nitekim Yargıtayın kötüniyetle hareket eden tarafın şekil eksikliğinden sözleşmenin geçersizliğini öne süremeyeceği ile ilgili kararları mevcuttur.

2-  Karşı taraf sözleşmenin imzalanmasından bir gün sonra sözleşmenin feshedildiğine dair 13.08.2020 Tarihli ihtarı çekip, sözleşme konusu cayma parası olan 10.000,TL’lik kaparo bedelini icra takibine konu etmiştir. Sözleşme kurulurken verilen kaparo “bağlanma parası” ve “cayma parası” anlamlı verilebiliyor. Müvekkilim bu kaparoyu sözleşme ruhundanda anlaşılacağı üzere cayma parası olarak vermiştir, nitekim bu şekilde verilen kaparolarda sözleşmeden cayılsa dahi alınan meblağ iade edilmeyeceği inancıyla hareket edildiğinden takibe konu edilse dahi sebepsiz zenginleşme sağladığı iddia edilerek talep edilemez.

3- Davalı taraf taşınmaz satış sözleşmesinin geçerlilik kazanabilmesi için noterlik kanununa göre noterde düzenleneceğini söylüyor. Ancak noterde sadece taşınmaz satış vaadi sözleşmesi düzenlenme şeklinde yapılabilir.

” Noterlerin tapulu taşınmazların satışına dair satım akti düzenlemesi mümkün olmayıp, sadece “gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi” yapabilirler. Noterlik Kanunu’nun 60. maddesinin 3. bendi gereğince bunun dışında yapılan her türlü sözleşme geçersizdir. Örneğin, Noterler satış sözleşmesini onaylayıcı sözleşme yada gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini onaylayıcı sözleşme dahi yapamazlar. Sadece düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesi yapabilirler. Bu hususlar kamu düzenine dair olup, HMK.nun 33. maddesinde yerini bulan Türk Hukuku’nun resen uygulanacağı kuralının önemli noktalarıdır. Bir sözleşmenin geçerli olup olmaması resen hakim tarafından incelenmeli ve buna göre karar verilmelidir.”(Yargıtay HGK E. 2017/13629, K. 2017/436, T. 8.3.2017)

 4- Davalı yan …….. Müdürlüğünde takip başlatana kadar müvekkil davacı tarafla iletişime geçmedikleri iddiaları açıkca  görüleceği üzere müvekkil davacı tarafın aldatma kastı ile hareket etmediğinin ikrarı şeklindedir. ” Müvekkillerim ihtarda bulunarak ödemiş oldukları 10.000 TL’lik ödemeyi ve davacı tarafın kendilerini kandırması dolayısıyla uğramış oldukları zarar ile ekspertiz rapor ücretini ödemesi yönünde ihtarda bulunmuş.” 13.08.2020 tarihli ihtarname ekspertiz raporuna binaen çekildiyse eskpertiz raporunun sözleşme anından daha önceki tarihli olduğu ve sözleşme anında tarafların takyidatı bildiklerinin kabülu gerekeceğinden müvekkilimin aldatma kastıyla hareket etmiş olduğu söylenemez.

5- Müvekkilim, davalı borçlular ile aralarında akdedilmiş 12.08.2020 tanzim tarihli  ‘Taşınmaz Satış Sözleşmesi’ uyarınca her güne mahsuben gecikme alacağı üzerinde anlaşmışlardır. Yine davalı yanın sözleşmede kararlaştırılan 2.000 TL’lik gecikme bedelinin fahiş olduğunu ileri sürmesi mesnetsizdir. Tapu senedinde de görüleceği üzere aylık kira bedeli 2.500 TL olan bir daire için gecikme bedeli kira bedelini aşmamakta, sözleşmeden sonra  ileri sürülmesi iyiniyet ile bağdaşmayıp ödemeden kaçınma bahanesidir. Bu tür sözleşmelerde ceza koşulunu talep etmek için  alacaklının zarara uğramış olması aranmaz. Ayrıca önemle belirtmemiz gerekir ki  müvekkilin cezai şart koyma gibi bir düşüncesi olmamasına rağmen …………… 3.000 TL günlük gecikme ücreti koymak istemiş ve …………….’ın bu miktarı fazla bulması sonucun da 2.000 TL olarak belirlenmiştir.     

6-  Sözleşme Madde- 3 de satışın ödemelerin tamamlanmasından sonra gerçekleşeceği kararlaştırılmış olup, 5. Madde de bulunan satışın gerçekleşmemesi durumunda alınan tüm ödemeler karşılıklı olarak 1.11.2020 tarihinde iade edilecektir hükmüne dayanılarak satış yapılmadığının öne sürülmesi yersizdir çünkü satış için  kararlaştırılan ödemelerin tamamlanması koşulu gerçekleşmemiş olduğundan paraların iadesi talep edilerek sözleşmenin bu hususa dayanılarak geçersizliği öne sürülemez.

HUKUKİ NEDENLER         :2004 S. K. m. 62/1, 67. ,TK ve sair mevzuat

HUKUKİ DELİLLER             : Karşı tarafın sunacağı delillere karşı delil sunma hakkımız saklı kalmak kaydı ile delillerimiz;

-Tanık Beyanları (bilahare bildirilecektir.)

-….İcra Müdürlüğü’nün 2020/…. E. Sayılı dosyası,

– 12.08.2020 tanzim tarihli Taşınmaz Satış Sözleşmesi

-Yargıtay 8.HD 2017/4300-2017/16521, Bölge Adliye Mahkemesi 12.HD..:2020/1169E-2020/2965K. Sayılı kararları

– …….Asliye Hukuk Mahkemesi 2016/E.-2018/K. Sayılı Gerekçeli Karar ,11.08.2020 tarihli Muhtıra, dosyada İstinaf kanun yolundan feragat talebimiz, 09.09.2020 tarihli Kesinleşme Şerhi ve sair tüm hukuki deliller.

NETİCE VE TALEP: Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle;

Davalının haksız itirazının iptali ile takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini müvekkilimiz adına saygıyla talep ederiz.

EK1: …….

EK2: 11.08.2020 tarihli Muhtıra

EK3: 03.09.2020 tarihli İstinaf kanun yolundan feragat talebimiz

EK4: 09.09.2020 tarihli Kesinleşme Şerhi

ALACAKLI VEKİLİ

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir