Satış Talebinin Reddi Memur İşlemini Şikayet Dilekçesi

Satış Talebinin Reddi Memur İşlemini Şikayet Dilekçesi

ADANA NÖBETÇİ İCRA HUKUK  MAHKEMESİ’NE

İCRA DOSYA NO               : X İcra Müdürlüğü’nün X sayılı dosyası

ŞİKAYET EDEN                :

VEKİLİ                                 :

KARŞI TARAF                    :

KONU                                   : İcra memur işlemini şikayetimizin kabul edilerek, X tarihli kararının kaldırılması ve satış talebimizin kabulüne karar verilmesi talebinden ibarettir.

AÇIKLAMALAR

Yukarıda esas numarası belirtilen alacaklı konumunda bulunduğumuz icra dosyasında X tarihinde hacze gidilmiş ve menkul mallar haczedilmiştir. Akabinde X tarihinde tarafımızca hacizde yazılan mallar hakkında satış talep edilmiş bu talebimize karşın yine X tarihinde “Dosya üzerinde yapılan incelemede X tarihli haciz tutanağı ile borçluya ait mahcuzların haczedildiği, 3. Şahısa yediemin olarak bırakıldığı, borçlu asile İİK 103 davetiyesinin tebliğ edilmediği bu haliyle mahcuzların satılarak paraya çevrilemeyeceği anlaşılmakla ;

G.D KARAR : Bu aşamada alacaklı vekilinin talebinin reddine İİK’nın 16. Maddesi gereği Muameleyi şikayet yolu açık olmak üzere karar verildi.” şeklinde tensip tutulmuştur.

1-Öncelikle belirtmek gerekir ki; her ne kadar 103 davetiyesi borçluya tebliğ edilmediğinden satış talebimiz reddedilmiş olsa da bu red işlemi hukuka ve yasalara açıkça aykırıdır. Şöyle ki;

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, Esas: 2014/7949, Karar: 2014/10801 ilamında “Taşınmaz üzerine haczin konulduğu tarih nazara alındığında yürürlükte bulunan, İİK’nun 106.maddesinde alacaklının, haczolunan mal taşınmaz ise hacizden itibaren iki yıl içinde satılmasını isteyebileceği, 110. maddesinde ise yasal süresi içinde malın satılması istenmez veya talep geri alınıp da bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haczin kalkacağı düzenlenmiştir. Bu düzenleme kapsamında, icra müdürlüğünden hacizli malın satışının süresinde istenilmesi yeterli olup diğer satış şartlarının oluşup oluşmadığının irdelenmesi gerekmez. Bir başka anlatımla icra müdürlüğü kıymet takdiri yapılmamış olması yada bir başka sebeple satış talebini reddedemez. O halde mahkemece, haciz tarihi ile birlikte, usulüne uygun satış talebi ve satış isteme süreleri dikkate alınarak ihale tarihinde hacizli taşınmaz üzerindeki haczin düşüp düşmediği tespit edildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.” denilmektedir. Diğer taraftan yukarıda atıf yapılan tensip zaptında 16.09.2019 tarihli haciz tutanağıyla borçluya ait mahcuzların haczedildiği belirtilmiştir.

2-Hal böyle iken borçluya 103 davetiyesi gönderilmesi talep edilmiş akabinde tarafımızca tekrar X tarihinde (satış isteme süresi içerisinde) aynı satış talebi dosyaya gönderilmiş ve müdürün yatırmamızı söylediği X TL SATIŞ AVANSI dosyaya depo edilmiştir. Ancak daha sonra icra müdürü tarafından tensip tutularak “Alacaklı vekilinin talebinde satışı istenen menkul malların neler olduğu açıkça belirtilmediğinden talebin değerlendirilmesine yer olmadığına; 2-Alacaklı vekili tarafından satışı talep edilen menkullerin açıkça belirtilmesi ve yeniden talep edilmesi halinde talebin değerlendirilmesine karar verildi. 17/12/2019” denilmiştir. Daha sonra yine tarafımızca menkul mallar açıkça yazılarak satış talep edilmiştir. Ancak bu talebimizde satış isteminin süresinde olmadığından bahisle reddedilmiştir. İcra memurunun vermiş olduğu kararlar hukuka ve usule açıkça aykırıdır. Şöyle ki;

Burada asıl anlatılmak istenen şudur ki; X tarihli satış talebimizden menkul malların haczedildiği ve bu malların satışını talep ettiğimiz anlaşılmış ve buna göre borçluya 103 davetiyesi gönderilmesine dair tensip tutulmuştur. Hal böyle iken talebimizin açık olmadığı hangi tarihli haciz tutanağına ilişkin satış talep edildiğinin anlaşılmadığına bu nedenle satış talebinin değerlendirilmeye alınmamasına dair tutulan tensip ve akabinde talebimizi kalem kalem belirttiğimiz satış talebimiz süresinde olmadığına dair satış talebinin reddi kararı hukuka aykırıdır.

Nitekim YARGITAY İÇTİHADI BİRLEŞTİRME BÜYÜK GENEL KURULU 2016/4 E. 2018/1 K.,16.02.2018 tarihli kararında “12. Hukuk Dairesi sonraki ve hâlen verdiği kararlarında, 23. Hukuk Dairesi bir kısım ve hâlen verdiği kararlarında, İİK’nın 106. maddesi ile alacaklının takibi sürüncemede bırakmamasının amaçlandığı, bu amaca uygun olarak alacaklı tarafından satış talebinde bulunularak avans yatırıldığından, alacaklının kanuni gerekleri yerine getirdiği ve haczin ayakta olduğunun kabulü gerektiği,

İCRA MÜDÜRÜNÜN SATIŞIN YAPILAMAYACAĞININ TESPİTİ MAHİYETİNDE KABUL EDİLMESİ GEREKEN RET KARARININ, SATIŞIN İSTENMEMİŞ SAYILMASI SONUCUNU DOĞURMASI VE BU BAĞLAMDA HACZİN DÜŞTÜĞÜNÜN KABULÜNÜN HAKKIN ÖZÜNE ZARAR VERECEĞİ,

İcra ve İflas Kanunu’nda süresinde satış istendikten sonra haczi ve satışı düşüren sebepler öngörülmemiş, sadece aynı Kanun’un 129/son maddesinde ikinci ihalede alıcı çıkmazsa satışın düşeceğinin düzenlendiği, İİK’nın 106 ve 110. madde hükümleri alacaklının takibi sürüncemede bırakmaması amacıyla getirilmiş olup, alacaklı tarafından süresi içinde satış istenip avansın yatırılmasından sonra bir daha satış istenmesine gerek olmadan haczin ve satışın ayakta olduğunun kabulü gerektiği, satışın aynı iki yıl içinde yapılmasının zorunlu olduğu, aksi hâlde haczin düşeceği yönünde yasada bir hüküm bulunmadığı, alacaklıya yüklenen görevin, süresinde satış isteyerek avansı yatırmak olduğu,

İcra Müdürlüğünce satış talebinin reddi kararının alacaklının yasa ile doğan hakkının özünü ortadan kaldıran bir karar olması nedeniyle, süresiz şikâyete tabi olan bu karara yönelik şikâyetin sıra cetveline ilişkin dava ile icra mahkemesi önüne getirildiğinin kabulü gerektiği, anılan ret kararının bu durumda takip hukuku yönünden kesinleştiği sonucuna varılamayacağı,

Satış talebinin icra müdürlüğünce reddedilmesinin, satış talebi ve hacze etkisinin ne olacağı önem arz ettiğinden, bu konunun değerlendirilmesinde de fayda bulunmaktadır.

Hacizli malların paraya çevrilmesi kural olarak satış talebi üzerine gerçekleştirilir. Alacaklının satış talebi üzerine hacizli mallar paraya çevrilir (İİK m.106). Satış talebi ancak kesin haciz sahibi alacaklı tarafından yapılabilir; geçici haciz sahibi alacaklı satış talebinde bulunamaz (İİK m.108). Bunun yanında taşınır malların paraya çevrilmesi için borçlu da alacaklıyı beklemeden satış talebinde bulunabilir (İİK. m.113).

İcra müdürünün, satış talebinin reddine karar vermesi haczin düşmesi sonucunu doğurmaz, çünkü esas olan, alacaklının İİK’nın 106. maddesinde öngörülen süreler içinde satış istemesidir.

Öte yandan alacaklı, kanuni süreler içerisinde hacizli malın satışım talep etmiş ve gerekli giderleri peşin olarak ödemişse veya gerekli giderleri süresi içinde depo etmişse, artık icra müdürünün usulüne uygun olarak yapılmış bu talebi kabul etme yükümlülüğü vardır. İcra müdürü, kıymet takdirinin yapılmadığı gerekçesiyle veya diğer sebeplerle satış talebini reddedemez. Hatta icra müdürünün “satış talebinden nihayet” belli süre içinde satışı yapmak zorunluluğu vardır (İİK m.l 12, m. 123). Bu süreler geçtikten sonra yapılan satış geçerli olsa da, usulüne uygun satış talebine rağmen satışın yapılmaması icra müdürünün disiplin sorumluluğuna ve hukuki sorumluluğuna sebebiyet verebilir.

Bu noktada icra müdürünün, satış talebinin reddine ilişkin işleminin sonuçlarının ne olacağı önem kazanmaktadır.

İİK’nın 106. maddesindeki düzenleme ile alacaklının takibi sürüncemede bırakmaması amaçlanmıştır. Bu amaca uygun olarak alacaklı tarafından süresinde satış talebinde bulunulmuş, avans da yatırılmışsa, satış talebine ilişkin ret kararının, anılan yasal düzenlemeye uygun olan satış talebindeki haklılığı ortadan kaldıran bir karar niteliğinde bulunmadığını, sadece satışın fiilen yapılamayacağına yönelik bir tespitten ibaret olduğunu kabul etmek gerekir. ZİRA İİK’NIN 106. MADDESİNDE SATIŞIN İSTENMESİNDEN SÖZ EDİLDİĞİ, BU TALEBİN İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN REDDEDİLMESİ HÂLİNDE, TALEBİN GEÇERLİLİĞİNİ KAYBEDECEĞİNE DAİR HİÇBİR YASA HÜKMÜ BULUNMAMAKTADIR.

Az da olsa satış avansının yatırılmış olması, usulüne uygun bir satış talebinin bulunduğu anlamına gelir. Yatırılan masrafın yetmeyeceğinin sonradan anlaşılması hâlinde bunun tamamlanması istenebilirse de, masraf hiç yatırılmamışsa geçerli bir talebin varlığından söz edilemez.

Ayrıca satışın İİK’nın 106. maddesinde belirtilen sürede yapılması zorunlu değildir. Kıymet takdiri yapılmadan satış talebinde bulunulması mümkün ise de, kıymet takdiri kesinleşmeden satış gerçekleştirilemez, Bunların yanında kıymet takdirinin yapılmaması yalnızca satışa engel olur.

SATIŞ MASRAFLARI ALACAKLIDAN TAHSİL EDİLMİŞSE, SATIŞ TALEBİNİN GEÇERSİZLİĞİNDEN BAHSEDİLEMEZ. Çünkü kıymet takdirinin yapılmaması nedeniyle icra müdürü satış talebinin reddi kararı vermesine rağmen, SATIŞ MASRAFLARINI ALACAKLIDAN TAHSİL ETMİŞSE, BU DURUMDA SATIŞ TALEBİNİ ZIMNEN FAKAT MEVCUT EKSİKLİKLERİN GİDERİLMESİ ŞARTINA BAĞLI OLARAK KABUL ETMİŞ OLMAKTADIR.

Alacaklı, kanuni süreler içerisinde hacizli malın satışını talep etmiş ve gerekli giderleri peşin olarak ödemişse, icra müdürünün bu talebi kabul etme yükümlülüğü vardır. İcra müdürü, kıymet takdirinin yapılmadığı gerekçesiyle veya diğer sebeplerle satış talebini reddedemez. Zira kıymet takdiri, satış talebinden sonra gerçekleştirilen, satışa hazırlık işlemlerinden biridir. Kıymet takdirinin yapılmaması, yalnızca satışa engel bir hâl oluşturur. İcra müdürü tarafından verilen ret kararı, taşınır veya taşınmazın satışına o an için engel bir hâlin bulunduğunun tespitine ilişkin bir karardır. Bu nedenle icra müdürü, satış talebini reddetmiş olsa dahi, ret kararının yasal bir dayanağının bulunmaması nedeniyle geçerli bir satış talebinin varlığını koruduğunun kabul edilmesi gereklidir. Geçerli bir satış talebinin bulunmasıyla haczin kalkmayacağı da ortadadır.” Denilmektedir.

3-Yine somut olaydaki önemi nedeniyle ayrıca belirtelim ki; «satış isteme süresi» haciz tarihinden itibaren başladığından (İİK. mad. 106/I), haczin borçlunun yokluğunda yapıldığı durumlarda, borçluya İİK. mad. 103’de öngörülen davet kağıdı (103 davetiyesi) gönderilmeden (borçluya tebliğ edilmeden) de alacaklı satış isteyebilir. Çünkü satış isteme süresi «borçluya 103 davetiyesinin tebliğinden (hatta; orada öngörülen 3 günlük sürenin geçmesinden)» değil, «haczin uygulandığı tarihten» itibaren işlemeye başlamaktadır… Ancak, icra müdürünün satış talebi uyarınca, satış hazırlıklarına başlayabilmesi için, 103 davetiyesinin borçluya tebliği beklemesi gerekir.

4-Diğer taraftan satış istemi için kanunda özel bir şekil öngörülmemiştir. Alacaklı yazılı olarak satış isteminde bulunabileceği gibi, sözlü olarak da -satış istemi tutanağa geçirterek (İİK. mad. 8)- satış isteyebilir.

Satış istemi kesin ve açık olmalı, herhangi bir koşula bağlı olarak yapılmamalıdır. Ancak her ne kadar icra dairesi menkul malların hangilerinin satışının istenmediğinin belli olmadığı bu nedenle satışın değerlendirilmemesine dair tensip tutmuş ise de burada satış talebinin açık olmasından kasıt satış talep edildiğinin talebin içeriğinden anlaşılması ve herhangi bir koşula bağlanmamasıdır. Kaldı ki anıldığı gibi talebimizde “hacizde yazılan mallar” şeklinde belirtilmiş ve 103 davetiyesinde “X tarihli haciz tutanağına” denilmek suretiyle belirtilmiştir.

Nitekim Yüksek mahkeme; «satış talebi» sayılan/sayılmayan (niteliğinde olan/olmayan) talepler ile «satış isteme süresini kesen/kesmeyen işlemler» hakkında;

√ «Kara taşıt araçlarının fiilen haczi ile kayden haczi arasında hukuken bir fark bulunmadığı, İİK. mad. 106’daki satış isteme süresinin kaydi haciz ile de başlayacağı ve araç fiilen haczedilmemiş (muhafaza altına alınmamış) ve kıymet takdiri yapılmamış dahi olsa, kayden haczedildiği tarihten itibaren İİK. mad. 106 uyarınca satış masrafı da yatırılarak (İİK. mad. 59) satışının talep edilmemiş olması halinde araç üzerindeki haczin düşeceğini»

√ «Kıymet takdiri ve fiili haciz yapılmamış dahi olsa, haciz tarihinden itibaren taşınırların bir yıl, taşınmazların ise iki yıl içinde (İİK. mad. 106, 110) satış masrafı da yatırılarak (İİK. mad. 59), satışlarının istenmemiş olması halinde, konulmuş olan hacizlerin düşeceğini»

√ «Kara taşıt aracının siciline haciz konulduktan sonra fiilen haczedilmesinin «yeni bir haciz işlemi» olduğu, bu durumda satış isteme süresinin bu tarihten itibaren işlemeye başlayacağını»

√ «Kara taşıt araçlarının trafik kaydına haciz konulduktan sonra İİK. 106’ya göre bir yıl içinde satış masrafının da (İİK. mad. 59) yatırılarak satışının istenmemesi halinde haczin düşeceği, icra memurunun satış talebini «fiili haciz ve kıymet takdiri yapılmamış olması nedeniyle reddetmiş olması durumunda, bu karara karşı icra mahkemesine şikayet yoluna başvurulması gerekeceği, aksi takdirde araç üzerindeki haczin düşeceğini»

√ «Satışa esas olmak üzere taşınmazın çap ve imar durumunun celbi ve kıymet takdiri yapılması taleplerinin (ve işlemlerinin) «satış talebi» niteliğinde olmadığını»

√ «Hacizli vasıtanın muhafaza altına alınmasına yönelik talebin «satış talebi» niteliğinde olmadığı (bu nedenle de, satış isteme süresini kesmeyeceği)ni»

√ «Türk gemi siciline kayıtlı olmayan ve menkul hükmünde olan gemilerin aranması için yapılan her icra işleminin satış isteme süresini keseceğini»

√ «Açıkça «satış talebi» olmadıkça, «taşınmaza kıymet takdirinin yapılması»na ilişkin istem ve işlemlerin, satış isteme süresini kesmeyeceğini»

√ «İştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazın tapu kaydına haciz koyan alacaklının, İİK’nun 106. maddesinde öngörülen iki yıl içinde İcra Tetkik Merciinden yetki belgesi alıp, ortaklığın giderilmesi davası açması halinde, süresinde satış isteminde bulunmuş sayılacağını»

√ «Hacizli taşınmazın imar durumunun sorularak kıymet takdiri yapılmasını istenmesi»nin «satış talebi» niteliğinde sayılamayacağı ve bu nedenle haczin düşmesini önleyemeyeceğini»

√ «Kıymet takdir talebi ile birlikte taşınmazın satışının talep edilmesinin mümkün ve geçerli olduğu, bu talebin, icra müdürlüğünce reddedilse bile, haczin düşmesine engel olacağını»

√ «Taşınmazın kıymetinin takdiri için yatırılan avansın, satış isteminde bulunma süresini kesmeyeceğini»

√ «Taşınmaza haciz konulmuş olan dosyadan, daha önce satış istenmiş olan dosyaya gönderilen «satışta bu dosyanın da nazara alınması» doğrultusundaki yazının 106. maddedeki «satış isteği» anlamında olduğunu»

belirtilmiştir. Hal böyle iken satış talebimizin reddedilmesi hukuka açıkça aykırıdır ve talebimizin kabulüne karar verilmelidir.

5- Uygulamadaki önemi nedeniyle ayrıca belirtelim ki; «satış isteme süresi» haciz tarihinden itibaren başladığından (İİK. mad. 106/I), haczin borçlunun yokluğunda yapıldığı durumlarda, borçluya İİK. mad. 103’de öngörülen davet kağıdı (103 davetiyesi) gönderilmeden (borçluya tebliğ edilmeden) de alacaklı satış isteyebilir. Çünkü satış isteme süresi «borçluya 103 davetiyesinin tebliğinden (hatta; orada öngörülen 3 günlük sürenin geçmesinden)» değil, «haczin uygulandığı tarihten» itibaren işlemeye başlamaktadır… Ancak, icra müdürünün satış talebi uyarınca, satış hazırlıklarına başlayabilmesi için, 103 davetiyesinin borçluya tebliği beklemesi gerekir.

6-İİK’nun 106. maddesinde; “Alacaklı, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itirbaren bir yıl içinde satılmasını isteyebilir” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanunun 110. maddesinde ise; “Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya icra müdürü tarafından verilecek karar gereği gerekli gider onbeş gün içinde depo edilmezse veya talep geri alınıp da, bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar” hükmü yer almaktadır. Bu düzenleme kapsamında, icra müdürlüğünden hacizli malın satışının süresinde istenilmesi yeterli olup, diğer satış şartlarının oluşup oluşmadığının irdelenmesi gerekmez. Öte yandan Dairemizin değişen içtihatlarına göre, anılan maddede düzenlenen altı ay ve bir yıllık sürelerin hesabında hacizden itibaren ilk satış talep tarihi esas alınmaktadır. İcra müdürünün, satış talebinin reddine karar vermesi haczin düşmesi sonucunu doğurmaz, çünkü esas olan, alacaklının İİK’nın 106. maddesinde öngörülen süreler içinde satış istemesidir.

7-İİK’nın 106. maddesindeki düzenleme ile alacaklının takibi sürüncemede bırakmaması amaçlanmıştır. Bu amaca uygun olarak alacaklı tarafından süresinde satış talebinde bulunulmuş, avans da yatırılmışsa, satış talebine ilişkin ret kararının, anılan yasal düzenlemeye uygun olan satış talebindeki haklılığı ortadan kaldıran bir karar niteliğinde bulunmadığını, sadece satışın fiilen yapılamayacağına yönelik bir tespitten ibaret olduğunu kabul etmek gerekir. Zira İİK’nın 106. maddesinde satışın istenmesinden söz edildiği, bu talebin icra müdürlüğü tarafından reddedilmesi hâlinde, talebin geçerliliğini kaybedeceğine dair hiçbir yasa hükmü bulunmamaktadır.

ŞİKAYET KONUSU KARAR USUL VE YASAYA AYKIRI OLUP KARARIN KALDIRILMASI GEREKMEKTEDİR.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, Esas: 2014/7949, Karar: 2014/10801 İçtihat

Üyemizin Özeti

İcra müdürlüğünden hacizli malın satışının süresinde istenilmesi yeterli olup diğer satış şartlarının oluşup oluşmadığının irdelenmesi gerekmez. Bir başka anlatımla icra müdürlüğü kıymet takdiri yapılmamış olması yada bir başka sebeple satış talebini reddedemez.

 

(Karar Tarihi : 14/04/2014)

“Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının bozulmasını mutazammın 12.12.2013 tarih, 2013/32468-39698 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Erdal Güney tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Borçlu vekili icra mahkemesine yaptığı başvuruda, İİK’nun 106-110. maddeleri uyarınca haciz düştükten sonra satış talep edildiğine yönelik iddia ile diğer iddialarını belirterek ihalenin feshini istediği, mahkemece, ihalenin feshine dair şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

Satışa konu taşınmazın 05.12.2008 tarihinde ihtiyati haciz kararına dayanılarak haczedildiği, taşınmaz maliki olan diğer takip borçlusuna 12.12.2008 tarihinde ödeme emri tebliğ edildiği ve takibe itiraz edilmediğinden ihtiyati haczin kesin hacze dönüştüğü görülmüştür.

Taşınmaz üzerine haczin konulduğu tarih nazara alındığında yürürlükte bulunan, İİK’nun 106.maddesinde alacaklının, haczolunan mal taşınmaz ise hacizden itibaren iki yıl içinde satılmasını isteyebileceği, 110. maddesinde ise yasal süresi içinde malın satılması istenmez veya talep geri alınıp da bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haczin kalkacağı düzenlenmiştir. Bu düzenleme kapsamında, icra müdürlüğünden hacizli malın satışının süresinde istenilmesi yeterli olup diğer satış şartlarının oluşup oluşmadığının irdelenmesi gerekmez. Bir başka anlatımla icra müdürlüğü kıymet takdiri yapılmamış olması yada bir başka sebeple satış talebini reddedemez. O halde mahkemece, haciz tarihi ile birlikte, usulüne uygun satış talebi ve satış isteme süreleri dikkate alınarak ihale tarihinde hacizli taşınmaz üzerindeki haczin düşüp düşmediği tespit edildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Bu durumda şayet taşınmazdaki haciz İİK’nun 110. maddesi gereği kalkmış ise geçerli bir haciz olmaksızın yapılan ihalenin feshine karar verilmesi, şayet haciz devam ediyor ise bu hususun fesih sebebi yapılmaması gerekmektedir.

Somut olayda, 24.02.2010 tarihindeki satış talebinin icra müdürlüğünce kabul edildiği ancak 04.05.2010 tarihinde alacaklı vekilinin talebi üzerine satışın düşmesine karar verildiği, 01.11.2010 tarihli satış talebinin, icra müdürlüğünce satış aşamasında olmadığından, reddedildiği, takiben dosyaya satış avansının alınmasına karar verildiği ve alacaklı tarafından 01.11.2010 tarihinde 500 TL satış avansının dosyaya yatırıldığı anlaşılmıştır. Bu durumda alacaklı tarafından, hacizden itibaren 2 yıllık süre dolmadan satış talep edilerek bir miktar satış avansı dosyaya yatırıldığından İİK.’nun 106-110. maddelerinde düzenlenen sürenin dolmadığı anlaşılmaktadır.
O halde, alacaklının karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 12.12.2013 tarihli bozma ilamı kaldırılarak mahkemenin kararının onanması gerekmiştir.

SONUÇ : Alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 12.12.2013 tarih ve 2013/32468-39698 sayılı bozma kararının kaldırılarak mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366. ve HUMK. 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), 14/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.”

8-Netice itibariyle; baştan hatalı olarak satış talebimiz reddedilmiş daha sonra süresinde olmadığına dayanılarak satış talebimizin reddine karar verilmiştir. Yukarıda atıf yapılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı ve çok sayıda Yargıtay kararı ışığında satış talebimizin reddinin hukuka aykırı olduğu açıktır.

9-Yukarıda açıklanan nedenlerle süresinde satış talep ettiğimiz ve satış avansını dosyaya depo ettiğimiz göz önünde bulundurularak şikayet konusu satış talebinin reddine dair verilen X tarihli kararın kaldırılmasını ve talebimizin kabulü gerekmektedir. Açıklanan bu sebeplerle Sayın Mahkeme’ye başvurma mecburiyeti hâsıl olmuştur.

HUKUKİ NEDENLER     : HMK, TBK, İİK. ilgili diğer yasal mevzuatlar

HUKUKİ DELİLLER       : X Tarihli Haciz Tutanağı, X Tarihli Satış Talebi, X Tarihli Tensip Tutanağı, X Tarihli Satışın Reddine Dair Tensip, X Tarihli Tensip, Samsun İcra Müdürlüğü X sayılı icra dosyası, Tanık, Bilirkişi İncelemesi, Her Türlü Yasal Delil.

SONUÇ VE İSTEM         : Yukarıda arz ve izah etmeye çalıştığımız nedenlerden dolayı icra müdürlüğünün X tarihli kararının iptaline karar verilmesini ve satış talebimizin kabulüne karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.

                                                                                       Şikayet Eden Vekili,

EKLER        :

  • X Tarihli Haciz Tutanağı,
  • X Tarihli Satış Talebi,
  • X Tarihli Tensip Tutanağı,
  • X Tarihli Satış Talebi
  • X Tarihli Tensip
  • X Tarihli Satış Talebi
  • X Tarihli Satışın Reddine Dair Tensip

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir