Tutukluluk Halinin Devamına İtiraz Nasıl Yapılır? Dilekçesi Nasıl Hazırlanır?
Tutukluluk halinin devamına karar verilmesi durumunda ilgili mahkemeye tutukluluk halinin devamına itiraz adını verdiğimiz bir dilekçe ile itiraz edilerek somut durumun hukuki altyapısı anlatılır. Aşağıda yol gösterici nitelikte paylaşılmış dilekçe olaya ve kişiye özel olarak hazırlanmış sadece örnek nitelikte bir dilekçedir.
Tutukluluk Halinin Devamı Kararına İtiraz Dilekçesi 1
ADANA 2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ
ARACILIĞI İLE
ADANA 3. AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NE
DOSYA NO:
TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMINA İTİRAZ EDEN SANIK:
MÜDAFİİ: Adana İncekaş Hukuk Bürosu Ceza Avukatları
TUTUKLAMA TARİHİ:
KONU: Sayın Mahkemece 13 tarihli ara karar ile verilen tutukluluk halinin devamı yönündeki karara itirazımızdır.
AÇIKLAMALAR
1- Müvekkilim sanık hakkında 11 tarihli duruşmada tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir. Müvekkilimin ifadeleri ve dosya içerisindeki deliller dikkate alındığında atılı suçun unsurlarının oluşmadığı görüleceği gibi, 18.09.2014’te duruşmada sunduğumuz 5 sayfadan ibaret devlet hastanesi sağlık kurulu raporu incelendiğinde, “müvekkilin kalp hastalığı, hipertansiyon, kronik akciğer hastalığı bulunduğu, ayrıca % 82 işitme engelli olduğu” görülmektedir. 60 yaşını aşkın, yaşlı ve ağır hasta müvekkilin bu nedenle tahliyesine karar verilmesini talep etmekteyiz.
2- 12 tarihli duruşmada dinlenen tanık (mağdurun akrabası) ise; olay günü bahçede olduğunu, mağdur ile tanığın bahçeye gittiklerini fakat yaklaşık 2 dakika sonra geri geldiklerini, her ikisinde de olağanüstü herhangi bir durum görmediğini beyan etmiştir. Sanık üzerine atılı fiilin 2 dakikalık bir zaman diliminde gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı, fiil gerçekleşmiş olsa idi dahi, mağdurun yüz ifadesi ya da hareketlerinden bu durumun tanık tarafından anlaşılabileceği, yine mağdurun kendi akrabası olan tanığın onun aleyhine beyan vermeyeceği açıktır.
3- Sanık savunmasında, atılı suçu işlemediğini beyan etmiştir. Suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren yeterli delil de bulunmamaktadır. Olayın tek delili mağdurun soyut ifadesidir. Mağdurun karakolda ve 13 tarihli duruşmada alınan ifadesinde olayı anlatırken esaslı unsurlarda büyük çelişkiler mevcuttur. İlk ifadesinde …, Mahkemede ise … beyan etmiştir. İfade sırasında hazır bulunan pedagog da, “mağdurun muhakeme düzeyi ve gelişim düzeyi açısından geri seviyede olduğunu” beyan etmiştir. Mağdurun olayı uydurmuş/kurgulamış olması muhtemeldir. Dosyada mevcut olay yeri tutanağında da, “aydınlatma yapılarak yapılan araştırmada herhangi bir bulgu ve suç unsuruna rastlanmadığı” açıkça belirtilmiştir. Duruşmada dinlenen tanık ifadeleri de mağdurun beyanını desteklememektedir. SUÇUN MAHİYETİNİN DEĞİŞMESİ YA DA ORTADAN KALKMASI KUVVETLE MUHTEMELDİR.
4- ŞİKAYETTEN VAZGEÇME mevcuttur. Mahkemece tutukluluk halinin devamına karar verilirken bu husus da dikkate alınmamıştır. Ayrıca, müvekkilimin tutuklanması için CMK md 100’de aranan şartlar oluşmamıştır. Müvekkilimin bu eylemi işlediğine dair mağdurun soyut beyanı dışında delil bulunmayıp, aksine sanığın savunmasını destekler mahiyette, tanık ifadeleri bulunmaktadır. Müvekkil sabit ikametgâh sahibidir. Kaçma ya da delilleri ortadan kaldırma, gizleme gibi teşebbüslerde bulunacak değildir. Keza müvekkil, Devlet Hastanesinde alınmış Sağlık Kurulu raporları değerlendirildiğinde, hastanede tedavi görmesi gereken mahiyette ciddi sağlık engellerine sahiptir.
SONUÇ VE İSTEM: Açıklanan nedenlerle tutukluluk halinin devamı yönündeki 15 tarihli kararının kaldırılarak müvekkilimin salıverilmesini Sayın Mahkemenizden saygılarımla bilvekale arz ve talep ederiz. tarih
Sanık Müdafii
Tutukluluk Halinin Devamına İtiraz Dilekçesi SULH CEZA -2-
ADANA 2. SULH CEZA HÂKİMLİĞİNE
Gönderilmek Üzere
ADANA 3. SULH CEZA HÂKİMLİĞİNE
SORUŞTURMA NO:
DEĞİŞİK İŞ NO:
TUTUKLUNUN HALİNİN DEVAM KARARINA İTİRAZ EDEN (ŞÜPHELİ):
MÜDAFİ:
KONU: Adana Sulh Ceza Hâkimliğince 12 tarih ve 13 D.İş kararı müvekkil hakkında tutukluluk halinin devamına dair verilen karara karşı itirazlarımızdır.
AÇIKLAMALAR:
Müvekkilim, yukarıda numarası belirtilen soruşturma dosyası kapsamında yargılanmakta olup, … Sulh Ceza Hâkimliğince … tarih ve … D.İş kararı ile tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir. Ancak müvekkilim hakkında tutukluluk halinin devamına karar verilmiş olması açıkça hukuka aykırıdır. Şöyle ki;
Öncelikle belirtmek isteriz ki gizlilik kararı bulunduğundan soruşturma dosyasını inceleme ve dosya kapsamındaki delilleri değerlendirme ve denetleme imkânımız bulunmamaktadır. İfade ve sorgu aşamalarında öğrendiğimiz kadarıyla dosya kapsamında sadece 5271 sayılı CMK m.135 gereğince iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması koruma tedbiri neticesinde elde edilen görüşme kayıtları mevcuttur. Ancak bu koruma tedbiri neticesinde elde edilen görüşme içeriklerinin son derece yanlış ve sadece müvekkil aleyhine değerlendirilmiş olması, MÜVEKKİLİN MASUM OLABİLECEĞİNE DAİR HERHANGİ BİR DEĞERLENDİRME YOLUNA GİDİLMEMESİ ve bu bağlamda masumiyet karinesi ilkesinin gözetilmemesi neticesinde müvekkilin tutuklanmış olması hukuk güvenliğine olan inancımızın yitirilmesine neden olacaktır. Bu durum aynı zamanda müvekkilin adil yargılanma hakkını da ihlal etmekle birlikte üç çocuğu ve eşi ile birlikte son derece mağdur olmalarına da neden olmaktadır.
Müvekkilin tutuklanmasına gerekçe gösterilen görüşme içeriklerini değerlendirirsek;
Müvekkil 2001 yılından beridir … arasında korsan taksicilik yaparak geçimini sağlamaktadır. Kendisiyle birlikte aynı dosya kapsamında yargılanan … ile 2007 yılından beridir aynı durakta birlikte çalışırlar, yine eşinin kuzeni olan … ile de hısım olmaları nedeniyle önceden tanışıklıkları bulunmaktadır ve sürekli görüştüğü kişilerdendir. Bu kişi kendisine yolcu bulma konusunda sürekli yardımcı olmuştur. Dolayısıyla yaptığı tüm telefon görüşmeleri (kayıt altına alınan görüşmelerden de açıkça anlaşılacağı üzere) sıradan-günlük konuşmalar ve sürekli yolcu taşınması ile alakalı olup, şifreli denilecek tarzda herhangi bir görüşme içeriği söz konusu değildir. Ayrıca yapılan görüşmelerde Kürtçe ve Türkçe (daha çok Kürtçe) olarak karışık bir şekilde konuşulduğu için, görüşme kayıtlarının çevrilmesinde hata yapıldığı, çoğu konuşma içeriğinin birbirini tamamlayamadığı, konuşurken yapılan tonlama ile aynı konuşmanın yazıya aktarılmış şekliyle yapılan değerlendirmenin aynı olamayacağı, günlük sıradan konuşmalarda bir anlam bütünlüğünün ortaya çıkmasının beklenemeyeceği ve bu nedenle sağlıklı bir değerlendirmenin yapılamayacağı açıktır. Hal böyle iken bu görüşmeler neticesinde müvekkil aleyhine sonuç çıkarılmış olması kabul edilebilir bir durum değildir. Kaldı ki yapılan bu konuşmalar tamamen müvekkilin yapmış olduğu işi ile alakalı olup suç unsuru barındırmamaktadır. Dosya kapsamında da müvekkilin suçlu olabileceğine dair başkaca kesin ve inandırıcı delil bulunmamaktadır. Nitekim bu konuda Yargıtay’ın (8. Ceza Dairesi 22.11.2009 tarih 13862/479) istikrarlı içtihatlarında da belirtildiği üzere MADDİ BULGULARLA DESTEKLENMEYEN, GENEL NİTELİKTE OLAN, SOMUT OLAYI TESPİT ETMEYEN TELEFON GÖRÜŞMELERİNE DAİR KAYITLARIN MAHKÛMİYETE YETERLİ OLAMAYACAĞI GÖRÜŞÜ DE ORTADA İKEN salt telefon görüşmelerinde geçen günlük ve sıradan konuşmalar, şifreli olduğu düşünülerek ve böylece bu görüşme içeriklerinin yanlış değerlendirilmesi neticesinde müvekkilin aleyhine bir sonuç çıkarılarak tutuklanmasına karar verilmesi kabul edilemez. Dosya kapsamında sadece soyut iddiaların varlığıyla birlikte hakkında soruşturma yürütülen müvekkilin masum olabileceği hesaba katılmamıştır.
5237 sayılı TCK’da faillik düzenlenmiş olup, suçun kanuni tanımında yer alan fiili gerçekleştiren kişi olarak tanımlanmıştır. Müvekkil ise 5237 s. TCK m. 188/3’te yer alan uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçunu işlediği iddiasıyla şüpheli konumundadır. Ancak müvekkilin evinde, arabasında, üstünde veya ilgili tüm yerlerde yapılan aramada ise herhangi bir suç unsuruna rastlanılmamıştır. Bu bağlamda düşünüldüğünde yapılan telefon görüşmelerinde müvekkilin 5237 sayılı TCK m. 188/3’te; suçun kanuni tanımında yer alan seçimlik hareketlerden, uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden veya bulunduran fiillerinden hangisini/hangilerini gerçekleştirdiği konusunda ortada bir delil bulunmamaktadır. Müvekkilin yargılamaya konu olayın neresinde olduğu hususu net değildir.
Dosya kapsamındaki mevcut delil durumu itibarıyla müvekkilin beraat edeceği ihtimali çok yüksektir. Yargılamanın muhtemel sonuçlarını göz önüne aldığımızda tutukluluk hali çok ağır bir tedbir olacaktır. Tutuklama müvekkil açısından bir tedbir olmaktan çok etkili bir cezaya dönüşecektir. Kişinin Özgürlük ve Güvenlik hakkı hem anayasa (m.19) hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesince (m.5) teminat altına alınan temel haklardandır. Dolayısıyla tutuklama kararı AİHS 5. Maddesindeki koşullarla ve Anayasanın 19/3 hükmü dikkate alınarak verilmelidir. Tutuklamanın bir tedbir niteliğinde olması gerekmektedir, tutuklama koşulları yok ise tutuklama şüpheliye verilen bir ceza olarak kabul edilmektedir. Nitekim 5271 sayılı CMK m.100, işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde tutuklama kararı verilmez hükmünü taşımaktadır. Müvekkil bakımından CMK m.100’de aranan koşuların oluşmadığı açıktır. Tüm deliller toplanmış olup, müvekkilin etki edebileceği bir delil bulunmamaktadır. Kaçma şüphesi yoktur. Ayrıca müvekkil evli olup, 3 çocuğu bulunmaktadır. Evin tek çalışanı olup, evin tüm ihtiyaçlarını kendisi karşılamaktadır ve kirada oturmaktadır. Kendisi ve ailesi mağdur olmuş durumdadır. Eşi ve çocukları müvekkilin cezaevi ziyaretlerine gidemeyecek kadar zor durumdalar. Tüm bu nedenlerle, müvekkil hakkında tahliye kararı verilmesi talebinde bulunma zarureti hâsıl olmuştur.
NETİCE VE TALEP: Yukarıda açıkladığımız ve re’sen hâkimliğinizce nazara alınacak nedenlerle birlikte;
- İtirazımızın kabul edilerek öncelikle müvekkilimin serbest bırakılmasını,
- Aksi kanaatin hâsıl olması durumunda uygun görülecek adli kontrol hükümleri de uygulanmak suretiyle serbest bırakılmasını talep ederim.
Şüpheli Müdafi
Tutukluluk Halinin Devamına İtiraz Dilekçesi AĞIR CEZA -3-
ADANA 2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞINA
Gönderilmek Üzere
MERSİN AĞIR CEZA MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞINA
DOSYA NO:
SANIK:
MÜDAFİİ: Av. Saim İNCEKAŞ – İncekaş Hukuk Bürosu
KONU: Ağır Ceza Mahkemesinin 12 Esas sayılı dosyasında verdiği 15 tarihli tutukluluğun devamına ilişkin karara karşı itiraz dilekçesidir.
AÇIKLAMALAR
Yukarıda esas numarası bildirilen dosya kapsamında görülen yargılamada sanık sıfatı ile yer alan müvekkil ……………. üzerine isnad edilen suçlamayla ilgili muhakeme sürecinin başladığı ilk günden beri tutuklu olarak yargılanmaktadır. Müvekkilin … L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutukluluk hali devam etmektedir.
Sanık savunmasında, atılı suçu işlemediğini, yaşanılan talihsiz olayın tamamen meşru müdafaa kapsamında yer aldığını beyan etmiştir. CMK’nın 100. Maddesinde sayılan tutuklama sebeplerinin mevcut bulunması için, “Kaçma ve Saklanma Şüphesinin Bulunması ve Delil Karatma Şüphesinin Olması “ gerekir. Ancak sanık için kanun maddesinde yer alan koşullar oluşmamıştır.
Nitekim sanığın kaçma şüphesi yoktur. Sabit ikametgâh sahibidir. Zira kendisi yaşanılan talihsiz olay günü teslim olmak üzere kıyafetlerini değiştirip ailesiyle vedalaşmaktaydı. Bu beyanımız tanık beyanları ile de sabittir. İşbu sebeple sanığın kaçma şüphesinin olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde açıkça ortadadır.
Sanığın delilleri karartma gibi bir durumu da kesinlikle yoktur. Zira suçun delili iddia edilen silah rızaen, zaten emanete teslim edilmiştir. Sanığın tanıklar veya başkaları üzerinde baskı kurma olasılığı da yoktur. Zira mağduriyetin giderilmesi için çabalamaktadır. CMK 100/3’te sayılan katalog suçlar arasında şüphelinin üzerine atılan suç yoktur.Tutuklama kararı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5.maddesindeki koşullarla Anayasa’nın 19/3 hükümleri de dikkate alınarak verilmelidir. Bu koşulların sanık bakımından oluşmadığı kanısındayız.
Tutuklama en son tedbirdir: CMK 109’daki adli kontrol kurumunun tutuklamaya göre öncelikle uygulanması gerekir. Tutuklama en son tedbirdir. Mahkeme, öncelikle adli kontrolü uygulamadan tutuklamaya hükmetmemelidir. AİHM de içtihadlarında tutuklamanın en son önlem olarak uygulanması gerektiğinden bahsetmekte; başka bir önlemle tutuklamadan sağlanan yarar sağlanabilecekse, tutuklama yoluna gidilmemesi gerektiğini söylemektedir.
SONUÇ ve İSTEM :
Belirttiğimiz nedenler ve mahkemenin kendiliğinden takdir edeceği nedenlerle;
Sanık hakkındaki tutuklama kararının İTİRAZEN KALDIRILMASINI;
Şüphelinin tutuksuz yargılanmasına karar verilmesini;
Mahkeme aksi görüşte ise, tutuklama kararının CMK 109 vd hükümleri gereğince‘’adli kontrole’’ çevrilmesini;
Karar verilmesini, Sayın Başkanlığınızdan bilvekale arz ve talep ederim. Saygılarımla.. 14.12.2018
Av. Saim İNCEKAŞ
Sanık Müdafii
Tutukluluk Halinin Devamı Kararına İtiraz Dilekçesi ( SULH CEZA ) -4-
13.01.2019
ADANA 12. SULH CEZA HAKİMLİĞİ`NE
Sunulmak Üzere
ADANA 11. SULH CEZA HAKİMLİĞİ`NE
Adli Kontrol Şartları ile TAHLİYE edilmesi taleplidir.
D.İş
TUTUKLULUK KARARINA
İTİRAZ EDEN ŞÜPHELİ :
MÜDAFİİ : Adana İncekaş Hukuk Bürosu
KONU : Müdafii olduğum şüphelinin ……………..2017 tarihli duruşmada verilen tutuklululuk karara itirazımızın sunulması ile itirazımızın kabulü ile müdafii olduğum sanığın tahliyesine karar verilmesi talebimizdir.
AÇIKLAMALAR :
İstanbul Ceza Hakimliği`nin …………………..D. iş Esas sayılı dosyasından …………..2017 tarihinde verilen müvekkilin tutukluluğuna dair karar usul ve yasaya aykırı olduğundan itiraz ediyoruz. Şöyle ki;
- Müdafi bulunduğum şüpheli hakkında ilgili dosyayı inceleyememekle birlikte bu durum sanığın savunma hakkının kısıtlanmasına sebep olmuştur.
- Tutukluluk kararı dosya kapsamı ile bağdaşmadığından itirazımızın kabulü ile müdafi olduğum sanığın tahliyesine karar verilmesini talep ederiz.
- Şüphelinin delil karartma ihtimali bulunmamaktadır. Sabit ikamet sahibi olduğu göz önünde bulundurulduğunda kaçma şüphesi de bulunmamaktadır. Dosya kapsamındaki mevcut delil durumu gözetildiğinde olayda itirafçı/tanık beyanı haricinde bir delil de söz konusu olmadığından şüphelinin suçu işlediğine ilişkin kuvvetli suç şüphesi bulunmamaktadır.
Tüm bu nedenlerle müdafii bulunduğum şüphelinin tahliyesini ve tutuksuz yargılanmasına karar verilmesini mahkeme aksi kanaatte ise şüpheli hakkında adli kontrol hükümlerinden bir veya birkaçının uygulanarak gerekirse her gün imza atacağı şekilde tahliye edilmesini talep etme gereği doğmuştur.
SONUÇ VE TALEP : Yukarıda açıklanan ve re’sen saptanacak sebeplerle; tutuklama kararına dair yaptığımız itirazımızın kabulüne ve müdafii olduğum sanığın tahliyesine mahkeme aksi kanaatte ise sanığın iki çocuk babası olduğu ve eşinin çalışmıyor olduğu durumu da dikkate alınarak adli kontrol hükümlerinden bir veya bir kaçının uygulanarak gerekirse her gün imza atacağı şekilde tahliye edilmesini sayın mahkemenizden müvekkil adına vekaleten arz ve talep ederim.
Saygılarımla.
T.C.K. 2,4,7, 30 ve T.C.K. 221. Maddelerin uygulanmasını sayın mahkemenizden talep ediyoruz.
NETİCE VE TALEP : Yukarıda kısaca arz ve izah olunan sayın mahkemenizce de re’sen göz önünde bulundurulacak lehe hususlarında değerlendirilerek, müvekkilimin samimi ikrarları, ilk andan beri etkin pişman olma yönünde eğilim göstermesi, iyi hali, uzun tutukluluk süresi, eşinin çalışmaması ve çocuğunun okula başlamasından ötürü bir hayli artan masrafları
Tutukluluk Halinin Devamı Kararına İtiraz Dilekçesi(Hırsızlık) -5-
ADANA 2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NE
DOSYA NO :
SANIK :
MÜDAFİİ :
KONU :….. Asliye Ceza Mahkemesi’nin …. tarihli Tutukluluk Halinin Devamına Dair Karara İtirazımız Hakkındadır.
AÇIKLAMALAR :
1) Müvekkilimiz hakkında Mahkemenizin ….. E. sayılı dosyası ile Bina içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık, nitelikli olarak konut dokunulmazlığını ihlal etme, mala zarar verme suçundan açılan kamu davasının, …. tarihinde yapılan duruşmasında, müvekkilimizin tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir.
2) Müvekkil, soruşturma aşamasında …. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan …. tarihli ifadesinde “..aşırı alkolün etkisi ile bir anlık hata ile müştekinin evine girdim ve evde hırsızlık yaptım..” şeklindeki beyanıyla suçu kabul etmiştir. ….. Asliye Ceza Mahkemesi …. tarihli duruşmada da yine suçu kabul eden beyanlarda bulunmuştur. Suçu açıkça kabul eden müvekkilin kaçma şüphesi olduğundan bahsedilmesi mümkün değildir.
Müvekkil kendi sabit ikametgâh adresinde, kendi evinde yakalanmış ve akabinde de samimi ve birbirleriyle uyumlu beyanlarda bulunmuştur. Müvekkilin kaçma şüphesi olmadığı açıktır.
Kaçma şüphesinin varlığından söz edebilmek için yalın bir şüphe yeterli olmayıp, bunun bir takım somut olgulara dayanması gerekmektedir. Kaçma şüphesi değerlendirilirken somut olayın bütün özellikleri değerlendirilmelidir. Bu değerlendirmede özellikle, şüpheliye isnat edilen suçun türü; şüphelinin kişiliği, yaşam şartları, suç isnadından önceki yaşamı ve isnat edilen suçun işlenmesinden sonraki davranışları göz önünde bulundurulmalı; şüphelinin kaçma tehlikesi ile kaçmayacağını gösteren olgular birbiri ile karşılaştırılmalıdır. Yine AİHM’ne göre, tutuklama için şüphelinin kaçma tehlikesi ve suçun vahameti gibi unsurlar önemli olmakla birlikte tek başına yeterli değildir. Bir takım yan etkenlerle bu tür endişenin haklılığı ortaya konulmalıdır. Soyut olarak kaçma tehlikesi tutukluluk halinin sürdürülmesinin makul bir gerekçesi olamaz. Salıverme talebinin reddine ilişkin kararlarda, kaçma tehlikesinin hangi nedenlerle mevcut olduğu belirtilmelidir. Tutuklamaya ve tutuklamanın devamına kaçma şüphesinden dolayı başvurulması halinde, bunun dayanağı somut olguların tutuklama kararının gerekçesinde gösterilmesi gerekir.
3) İlgili suçta tek başına sanık durumunda olan müvekkilimizin, sanık konumunda olan başkaca bir suç ortağı da bulunmamaktadır. Bununla beraber, suça ilişkin olan bütün deliller müvekkilin ikamet etmiş olduğu evde yapılan ve …. tarihli Ev Arama ve Muhafaza Altına Alma Tutanağında belirtildiği gibi “…müştekinin ifadesi esnasında, ikametinden çalındığını belirttiği Lenovo marka laptopun ibraz etmiş olduğu evraktaki seri model numarası olan model:…Serial Number:… ile aynı olan laptop olduğu anlaşılması üzerine bahse konu laptop ve laptop şarj cihazı tarafımızdan muhafaza altına alınmıştır.” Ve … Asliye Ceza Mahkemesi … tarihli duruşmasındaki müştekinin “..Bilgisayarlardan biri evden arama yapan polisler tarafından diğeri ise sanığın eşi tarafından dolaylı olarak bana teslim edildi” şeklindeki beyanından anlaşıldığı gibi muhafaza altına alınmış ve akabinde de müştekiye teslim edilmiştir.
Olay yerinde yapılan inceleme ile parmak izi örnekleri de alınmıştır.
Olaya ilişkin Tanıklar da hazırlık soruşturması sırasında ifadelerini vermişlerdir. Bilgi sahipleri; ….. ve …… beyanları ….. İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından alınmış ve dosya içerisine alınmıştır. Olaya ilişkin başka bilgi sahibi olmadığı da bilinmektedir.
Hangi davranışların delilleri karartma şüphesine yol açacağı CMK’da sayılmıştır. Buna göre şüphelinin davranışları delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılma girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe uyandırıyorsa şüpheli hakkında tutuklama kararı verilebilir. Şüphelinin bazı davranışlar içerisine girmesi ve bu konudaki davranışlarının delilleri karartma hususunda kuvvetli bir şüphe oluşturması yani bu konuda somut olguların bulunması gerekmektedir.
4) CMK ‘nun 100/3 fıkrasında yer alan katalog suçlar listesinde sayılan suçlar söz konusu olduğunda tutuklama nedenlerinin varlığı hususunda kanuni bir karine kabul edilmiştir. Ancak bu düzenleme katalogda yer almayan tüm suçlar için hâkimin bu konuda tutuklama veremeyeceği anlamına gelmediği gibi katalog suçlar listesinde yer alan suçların varlığı halinde de tutuklamanın mutlak olduğu şeklinde algılanmamalıdır. Katalogda yer alan suçlardan tutuklama yapabilmek için diğer tüm suçlarda olduğu gibi şüpheli hakkında suçu işlediği konusunda kuvvetli şüphe bulunması ve tutuklamanın oranlık ilkesine aykırı olmaması gerekmektedir. Bu suçlar bakımından tutuklama kolaylaştırılmıştır ancak önemle belirtmek gerekir ki, bu suçlar söz konusu olduğunda dahi tutuklama zorunluluğu bulunmamaktadır. Nitekim CMK 100/3. Fıkrasında da, bu hallerde bir tutuklama nedeninin varsayıldığından değil, varsayılabileceğinden söz edilmektedir. Bu suçlar bakımından da tutuklama ihtiyari bir koruma tedbiri olmaktadır. Dolayısı ile sadece kanunda sayılan katalog suçlar arasında yer alması sebebiyle verilen tutuklama kararı, tutukluluk koruma tedbirinin amacına aykırıdır.
Bilindiği gibi tutuklamanın amacı; maddi gerçeğe ulaşılmasını ve ceza davasının yürütülmesini sağlayan geçici bir araçtır. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını sınırlandıran çok ağır bir koruma tedbiri olması nedeniyle, tutuklamanın çok dikkatli ve özen gösterilerek, son çare olarak uygulanması gerekir.
5) Yukarıda arz ve izah ettiğimiz hususlar doğrultusunda verilen tutukluluk halinin devamına ilişkin karara itiraz etme gereği hâsıl olmuştur.
SONUÇ VE İSTEM :
….. Asliye Ceza Mahkemesi’nin …. günlü tutukluluk halinin devamına dair kararına itirazımızın kabulü ile müvekkilimizin tahliyesine karar verilmesini, müvekkilim adına saygıyla talep ederim.
Sanık Müdafii
Tutukluluk Kararına İtiraz(Asliye Ceza)
… ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
GÖNDERİLMEK ÜZERE
… NÖBETÇİ ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
DOSYA NO :
İTİRAZDA BULUNAN :
SANIK
MÜDAFİİ :
TUTUKLANMA TARİHİ:
KONU: Tutuklama kararına yönelik itirazlarımızın sunulması, tutuklama kararının kaldırılması talebimizden ibarettir.
AÇIKLAMALAR :
1-) Yukarıda esas numarası belirtilen mahkeme dosyasında ekli vekaletname uyarıca sanık Mehmet kulak vekili olarak bulunmaktayız. Müvekkil sanık hakkında tutuklama kararı verilmiş olup yasal süresi içerisinde vekaletnamemiz ve tutukluğa itiraz dilekçemizi sunuyoruz. ……. hakkında ……… tarihinde tutuklama yönünde karar çıkmıştır. Tutuklama gerekçesi olarak , üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti , kuvvetli suç şüphesini uyandıran vakaların bulunuşu, kaçma ve delillerin karartılması şüphesinin bulunuşu gösterilmiştir. Müvekkil ……… Gerek savcılıkta , gerekse de sorgu hakimi karşısında ifade veren şüpheli , olayları samimi bir şekilde anlatmıştır. Aleyhine olan deliller zaten toplanmıştır. Bu aşamada delilleri yok etmesi veya değiştirmesi söz konusu değildir. Tutuklama nedenleri bu dosyada oluşmamıştır. AYRICA MÜDAFİSİ OLUNAN MÜVEKKİL MEHMET KULAK İÇİN SAVCILIK ADET GEREĞİ AÇIKTA BIRAKILMIŞ EŞYA HAKKINDA HIRSIZLIK SUÇUNDAN TUTUKLAMA TALEPLİ OLARAK MAHKEMEYE SEVK ETMİŞTİR. ŞÜPHELİNİN ÜZERİNE ATILI OLAN BU SUÇLAMAYI DA KABUL ETMEMEKLE BERABER YARGILAMA AŞAMASINDA MÜDAFİSİ OLUNAN ŞÜPHELİ SEVK OLUNAN SUÇTAN CEZA ALACAK İSE İLGİLİ SUÇ CEZA SINIRLARI ASLİYE CEZA MAHKEMESİ SINIRLARINDADIR.
2-) Müvekkilim hakkında verilen tutuklama kararı hukuka, hakkaniyete ve evrensel hukuk ilkelerine aykırı olup verilen bu kararın hiçbir hukuki dayanağı mevcut değildir. Dosya kapsamında bulunan tüm delillerden de bu husus aleni olarak görülmektedir.
3-) CMK madde 100/1 de kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin varlığını aramaktadır. Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular, şüphelinin suç işlediğini gösterir yüksek derecede kuşku ve büyük bir olasılığın bulunması durumudur. Şüphelinin suç işlediğine dairsomut olgular yoksa tertip olunan cezanın ağırlığı, suçun vasıf ve mahiyeti tutuklama kararının verilebilmesi açısından herhangi bir önem taşımaz. Dolayısıyla suçun işlendiğine ilişkin güçlü suç şüphesi yoksa, suçun ağırlığı önem taşımamakta ve yargılamanın tutuksuz yapılması gerekmektedir. Varsayımlara dayalı olarak tutuklama kararı verilip kişilerin özgürlüğü kısıtlanamaz.
Maddenin 2. fıkrasında, şüphelinin kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olaylar bulunması halinde tutuklama kararı verilebilir demektedir. Buna göre; Şüpheli olaydan hemen sonra tutuklanmaktan ve kendisini kurtarmak için bulunduğu yeri terk edip gitmiş, izini kaybettirmiş, arandığı halde bulunamamış ise onun kaçıp saklandığı kabul edilmeli ve tutuklama kararı verilmelidir. Oysa müvekkilimin ikametgah adresi belli olup kaçıp saklanma durumu söz konusu değildir.
Ayrıca müvekkilimin delilleri yok etme, değiştirme durumu da söz konusu olamaz. Zira deliller dosya da toplanmıştır.
4-) Orantılılık; kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran öncelikle hafiften ağıra doğru giden sıralama içinde uygulama yapılmasını gerektiren bir ilkedir. Öyle ki, ceza muhakemesinin gayesine daha hafif bir tedbirle ulaşılması mümkün ise öncelikle uygulanmak gerekir. Hakim, orantılılık ilkesinin gereği öncelikle amaca yeterli diğer tedbirin varlığını göz önünde bulundurmak zorundadır.
5-) Tutuklamaya alternatif bir koruma tedbiri olarak getirilen Adli Kontrol hükümlerinin müvekkilimiz hakkında uygulanma olanağı var iken, verilen tutuklama kararını anlamak mümkün olmamıştır. Zira Adli kontrol kurumu ile hem özgürlük kısıtlanmamakta hem de ceza muhakemesi gayesine ulaşmakta ve kamu düzeni sağlanmaktadır.
6-) CEZA HUKUKUNUN VAZGEÇİLMEZ TEMEL İLKELERİNDEN BİRİ OLAN “MASUMİYET İLKESİ”NDEN HAREKETLE “HİÇ KİMSENİN DAHA YARGILANIRKEN CEZASININ İNFAZ EDİLEMEYECEĞİ” KURALINA DAYANARAK MÜVEKKİLİN, TUTUKLULUĞUNUN SÜRDÜRÜLMESİ HUKUKLA BAĞDAŞMAMAKTADIR.
A) YARGILAMA MEKANİZMASI SANIK/BİREYİ YARGILARKEN OLASI CEZASININ İNFAZINI HEDEFLEYEMEZ, BU CEZAYI ÇEKTİRMEYİ DÜŞÜNEMEZ, YİNE TUTUKLULUĞU KALDIRIR İSEM OLASI CEZAYI İNFAZ EDEMEM GİBİ BİR DÜŞÜNCEYİ TAŞIYAMAZ, İLERİ SÜREMEZ VEYA BU ŞEKİLDE HAREKET EDEMEZ. ÇÜNKÜ AKSİ HALDE DEVLETİN EGEMENLİK HAKKI TARTIŞILIR HALE GELİR. GEREK KENDİ HUKUK SİSTEMİMİZDE GEREKSE İÇ hukukumuzun bir parçası OLAN AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ’NİN AMİR HÜKÜMLERİNE GÖRE HER BİREYİN ADİL VE MAKUL SÜREDE YARGILANMA HAKKI BULUNMAKTADIR. YİNE ANAYASAL HÜKÜM OLAN “SUÇLULUĞU SABİT OLANA KADAR HERKES MASUMDUR”, KURALI İLE MASUMİYET KARİNESİNİ GETİRMİŞTİR. OYSA MÜVEKKİLİM HİÇBİR KANUNİ, HUKUKİ GEREKÇE OLAMADAN TUTUKLANMASI VE TUTUKLULUĞUNUN DEVAM ETTİRİLMESİ GÖZ ÖNÜNE ALINDIĞINDA BU TEMEL İLKELERE AYKIRI OLARAK PEŞİNEN CEZALANDIRILMIŞTIR. TUTUKLULUK DURUMU İLERİDE TELAFİSİ İMKANSIZ ZARARLAR DOĞURACAKTIR. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ’NE TARAF ÜLKELERDEN OLDUĞUMUZ DÜŞÜNÜLEREK AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ VE MAHKEMESİ KARARLARINA BAĞLI OLUŞUMUZ GÖZDEN UZAK TUTULMAMALIDIR. A.İ.H.S’NİN 5(3)MADDESİ GEREĞİNCE “…BU KİMSE MAKUL BİR SÜREDE YARGILANMA VEYA YARGILAMA SÜRERKEN SALIVERİLME HAKKINA SAHİPTİR. SALIVERİLME, BU KİMSENİN DURUŞMADA HAZIR BULUNMASI İÇİN GÜVENCEYE BAĞLANABİLİR.”
B) TUTUKLAMA KİŞİ HAK VE ÖZGÜRLÜĞÜNE GETİRİLEN EN ÖNEMLİ TAHDİT OLDUĞUNDAN SON DERECE DİKKATLİ UYGULANMAK ZORUNDADIR. ASIL OLAN TUTUKSUZ YARGILAMADIR. TUTUKLANMANIN GENEL ŞARTI OLAN SUÇUN İŞLENDİĞİNE DAİR KUVVETLİ EMARE DAHİ TEK BAŞINA SANIĞIN TUTUKLANMASI İÇİN YETERLİ DEĞİLDİR. AYRICA BİRTAKIM ÖZEL ŞARTLARIN VARLIĞI GEREKİR. AYNI ZAMANDA TUTUKLAMA CMK’DA DÜZENLENMİŞ BİR TEDBİRDİR. BU TEDBİRE ALTERNATİF TEDBİR OLAN ADLİ KONTROL TEDBİRİNİN DE MÜVEKKİL AÇISINDAN UYGULANMASI TARTIŞILABİLİR.
NETİCE VE TALEP : YUKARIDA AÇIKLADIĞIMIZ VE RE’SEN NAZARA ALINACAK OLAN HUSUSLARLA, İTİRAZIMIZIN KABULÜYLE ŞÜPHELİNİN BİHAKKIN VEYA KEFALET KARŞILIĞINDA TAHLİYESİNE, AKSİ KANAAT HASIL OLURSA TUTUKLAMA YERİNE ADLİ KONTROL TEDBİRLERİNDEN BİRİNE HÜKMEDİLMESİNE KARAR VERİLMESİNİ TALEP EDERİM.
Sanık Müdafii
tesekkurler paylasim icin