Tutuklama Kararına İtiraz Dilekçesi

Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Nasıl Hazırlanmalıdır?

Tutuklama sonucunda kişinin avukatı aracılığı ile tutuklamaya itiraz için Sulh Ceza Hakimliği’ne sunması gereken dilekçenin bir örneği aşağıdadır. Unutmayınız ki her tutuklama kendisine özel değişken somut durumlar sonucu oluşur. Aşağıdaki dilekçe iyi bir örnek olması için somut bir olaya sunulmuş olan dilekçedir. Ancak birebir dilekçenin aynısını sunmanız olayınızla örtüşmeyeceği gibi ileride çeşitli hak kayıplarına yol açabilir. Tutuklamaya itiraz evresi henüz bir soruşturmanın ilk evresidir. Süreç iyi yönetilmeli ve takip edilmelidir.

Bu yazımızda an itibariyle 32 farklı tutuklamaya itiraz dilekçesi bulunmaktadır. Suç türlerine göre tutuklamaya yapılacak itirazın mahiyeti değişiklik göstereceğinden farklı suç isnatlarında farklı perspektifler gerekir. Sizlere yararlı olacağını umuyorum.


Sayfa içeriği:

  86 Dakikalık Okuma

Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Örneği -1

ADANA 6. SULH CEZA MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

Gönderilmek Üzere

ADANA 5. SULH CEZA MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

Dosya No: 2015/… Sor. – 2015/… Sorgu

Şüpheli (Tutuklu):

Müdafi: Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana

Konu:Tutuklama kararına karşı itirazlarımız ve tahliye talebimizden ibaret  dilekçemizdir.

Açıklamalar

Müvekkilimiz … (bundan sonra kısaca “Müvekkiller” olarak anılacaktır.) Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/… Sor. Numaralı dosyası kapsamında, tutuklama talepli sevk edildiği Adana …. Sulh Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve 2015/… Sorgu numaralı kararı ile tutuklanmış ve cezaevine alınmıştır.

Sayın Mahkemenin yukarıda tarih ve numarası yazılı tutuklama kararına baktığımızda Müvekkilimizin CMK 100. Ve devamı maddeleri gereğince tutuklanmasına karar verildiği görülmektedir. Diğer yönden CMK 100. Maddesinde tutuklama nedenleri sıralanmaktadır.

Buna göre CMK 100. madde;

 “…Tutuklama nedenleri

Madde 100 –  (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.(1)

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

  1. a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
  2. b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
  3. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
  4. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa…”

Hükmüne havidir.

Görülmektedir ki, olayda CMK 100. Maddesinde yazılı tutuklama nedenleri bulunmamaktadır. Zira Müvekkilimiz yönünden kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular söz konusu değildir.

Diğer yönden CMK 100/2 maddesi gereğince tutuklama nedeni olarak sayılan haller olayımızda mevcut değildir. Müvekkilimizin sabit ikametgahı mevcuttur ve çevresi tarafından tanınan bir kimsedir. Bu nedenle yargılama sürecinde kaçması veya saklanması ihtimali söz konusu değildir.

Ayrıca deliller toplanmış olup, yok edilmesi, gizlenmesi veya değiştirilmesi ihtimali mevcut değildir.

Yukarıda önemle değindiğimiz üzere hukuka aykırılıkların mevcut olduğu, tutuklama kararının bir ceza olmadığı fakat tutuklamanın kişi hak ve özgürlüklerini sınırlayıcı bir muamele olduğu ve bu yüzden de ancak zorunlu görüldüğü anlarda uygulanmasına başvurulması gerektiği hususu önemlidir. Müvekkilimiz için CMK 100 ve devamında müvekkilim hakkında adli kontrolün neden yetersiz kalacağı hususunda tatmin edici bir belirtme (CMK101/1) yoktur.

Anayasamızda tutuklamanın ancak zorunlu görülen hallerde başvurulması gerekilen bir muamele olduğu ayrıca Mahkemenin tutuklama için sunmuş olduğu gerekçenin Hukuk’un Genel İlkeleri ile bağdaşmayan, Anayasa ve CMK gözetilmeden yapılan klasikleşmiş bir ifade olduğu kanaati tarafımızda mevcuttur.

Netice-i Talep: Yukarıda arz ve izah edilen hususlar göz önünde bulundurularak Sayın Mahkemenizce de ortaya konulabilecek nedenler ile birlikte CMK’da açıkça belirtilen tutuklama şartlarından hiç birinin olmadığı ve bu tutuklamanın müvekkilimiz üzerinde psikolojik olarak ağır mağduriyete sebep vereceği ve tutuklu kaldığı sürece Müvekkilimiz üzerinde ağır zararlara sebep teşkil edecek olan Adana …. Sulh Ceza Mahkemesinin 2015/… Sorgu numaralı TUTUKLAMA KARARINA İTİRAZ EDİYOR ve Müvekkilimizin TAHLİYESİNE karar verilmesini saygılarımızla bilvekale arz ve talep ediyoruz.

Müdafi

Av.Saim İncekaş


Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Örneği -2

ADANA 2. SULH CEZA MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ’NE

SORGU NO:

ŞÜPHELİ:

MÜDAFİİ: Av. Saim İNCEKAŞ

KONUSU: Tutuklama kararının İTİRAZEN kaldırılarak, şüphelinin tutuksuz yargılanmasına karar verilmesi istemidir. 

İTİRAZ NEDENLERİMİZ : 

1.Müdafisi olduğum ……………….  daha önce herhangi bir adli kaydı olmayıp bu tarz bir suça karışmamıştır. Kendisi emniyet ve savcılık sırasındaki ifadelerinde de samimi bir şekilde anlatmıştır.

2.Her ne kadar aleyhinde bu suçu işlediğine dair müşteki beyanları olsa da bunların doğru olup olmadığı hususu yoruma açıktır. Mağdur beyanları dışında somut bir delil yoktur.

3.Müdafisi olduğum şüpheli ailesi ile birlikte pazarcılık işi yapmaktadır. Kendisinin %80 zihinsel engelli raporu vardır.

 -CMK 100’deki koşullar oluşmamıştır:

 -Şüphelinin herhangi bir kaçma şüphesi yoktur. Sabit ikametgâh sahibidir. Şüphelinin delilleri karartması şüphesi yoktur.

HUKUKİ NEDENLER          : CMK 101/5 ve 267,268 vd maddeleri, İlgili yasal mevzuat.

SONUÇ ve İSTEM           : Belirttiğimiz nedenler ve mahkemenin kendiliğinden takdir edeceği nedenlerle:

Şüpheli hakkındaki tutuklama kararının İTİRAZEN KALDIRILMASINI ve şüphelinin tutuksuz yargılanmasına karar verilmesini,

Mahkeme aksi görüşte ise, tutuklama kararının CMK 109 vd. hükümleri gereğince‘ ’adli kontrole’’ çevrilmesini; Sanık müdafii olarak saygılarımla talep ederim.

                                                                                                                                    Sanık Müdafii

                                                                                                                                Av.  Saim İNCEKAŞ


Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Örneği -3   

Fetö davasında tutuklanan sanığın tutukluluğuna itiraz savunma dilekçesi örneği aşağıdaki gibidir.

ADANA 2. SULH CEZA HÂKİMLİĞİNE

 

SORGU NO                                      : 2018/

SORUŞTURMA NO                        : 2017/

 

ŞÜPHELİ                                           : 

MÜDAFİ                                           : Av. Saim İNCEKAŞ

ADRES                                            :

KONUSU                                           : Tutuklama kararına itiraz.

İTİRAZ NEDENLERİMİZ            :

  • Müvekkilim, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla hâkimliğinizin 2018/ sorgu sayılı kararı ile tutuklanmıştır. Müvekkilimin tutuklanması dosya içeriğine, mevcut delil durumuna ve hakkaniyete aykırı olduğundan işbu tahliye talebinde bulunma zorunluluğu hâsıl olmuştur.
  • Müvekkilim, kolluk ifadesinde ve hâkimlik sorgusunda tüm samimiyetiyle beyanda bulunmuş, kapatılan okullarda çalıştığını açıkça beyan ederek aslında kendisinin de FETÖ/PDY terör örgütünün mağduru olduğunu ifade etmiştir. FETÖ/PDY iltisaklı kolejlerin kapatılması akabinde işsiz kalan müvekkilim, Manisa ve İzmir illerinde birçok iş başvurusunda bulunmuş ancak daha önce iltisaklı okullarda çalışmış olması nedeniyle dosyada bahsi geçen etüt merkezinde 3 çocuğunun rızkını kazanabilmek için cüz’i ücretler karşılığında çalışmıştır. Amacı sadece çocuklarının rızkını kazanmak olan müvekkilimin bunun dışında herhangi bir eylem veya teşebbüsü söz konusu değildir.
  • Müvekkilim hakkında iddia edilen Bylock tespiti ile ilgili dosyada herhangi bir mesajlaşma içeriği mevcut değildir. Müvekkilimin bylock kullanıcısı olduğuna ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerin dosyada bulunmaması sebebiyle salt bylock tespiti ile tutuklama tedbirine başvurulmaması gerektiği kanaatindeyiz.
  • Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde görülecektir ki; deliller toplanmış olduğundan ve delil karartma şüphesi söz konusu olmadığından, tutuklamadan beklenen yarar sağlanmıştır. Müvekkilim sabit ikametgâh sahibi olup kaçma şüphesi bulunmamaktadır. Müvekkilimin delilleri karartma imkânı bulunmamaktadır. Tanıklar, mağdur veya başkaları üzerinde baskı kurma olasılığı da yoktur. Ayrıca, tutuklama kararı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5.maddesindeki koşullarla Anayasa’nın 19/3 hükümleri de dikkate alınarak verilmelidir. Bu koşullar, müvekkilim bakımından oluşmamıştır.
  • Müvekkilimin bu sebepler de göz önüne alınarak tutukluluk halinin incelenmesi, ailesi ve 3 çocuğunun müvekkilimin bakımına muhtaç olması ve tutukluluk dolayısıyla uğrayabileceği mağduriyetlerin giderilebilmesi açısından önemlidir.
  • Müvekkilim hakkında adli kontrol uygulanması bizce hakkaniyete daha uygun olacaktır. Çünkü müvekkilimin suçu işlemediği yönünde kuvvetli bir karine mevcuttur ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği bu temel haklarını kullanabilmelidirler.
  • “Haksız yere bir insanın bir gün bile içerde kalmasının bedelini hiçbir devlet hazinesi ödeyemez” sözü bugünün çağdaş ceza hukukunun temel felsefesini oluşturmaktadır. Ceza muhakemesinin amacı; maddi gerçeği ortaya çıkarmaktır. Ancak bu amacın ortaya çıkarılması için tutukluluk tedbirine başvurmada bir zorunluluk yoktur. Sıklıkla ve yıllarca uygulanabilmesi sebebiyle tutuklama artık “tedbir” değil  “ceza” haline dönüşmüştür ki; olması gereken tutuksuz yargılanmadır. Modern ceza hukuku ve hümanist açıdan düşünüldüğünde; yeni Türk Ceza Yasası, içinde yaşadığımız toplumun korunması yanında, suçlunun da ıslahına yönelen yaptırımların varlığının kabulüne yönelmiş, alışılmış şekliyle klasik ve geleneksel olarak, giderek dünya insanlığının kabul ettiği “ceza kavramı” yanında “suçlunun kişiliğine uygun önlemlerin uygulanması” görüşüne de, yeni yasada yer verilmiştir.

     İSTEM SONUCU: Yukarda arz ve izah edilen sebepler dolayısıyla; hazırlık evrakının bir kez daha hâkimliğinizce hakkaniyet dâhilinde incelenerek, müvekkilimin uygun görülecek şekilde tutuksuz yargılanmasını saygılarımla arz ve talep ederim.25/05/2018

     Şüpheli Müdafi

 Av. Saim İNCEKAŞ

Tutuklama Kararına İtiraz Dilekçesi

Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Örneği -4

ADANA .. SULH CEZA HÂKİMLİĞİ’NE

Dosya No: 2…/…. Sorgu

İTİRAZ EDEN     

ŞÜPHELİ   :…. …

MÜDAFİİ    : Av. Saim İNCEKAŞ

………… Mah…………… Sok.No:../.. (…………..) .

KONU         :Adana ….Sulh Ceza Hakimliği’ nin 2…./… Sorgu nolu dosyasında şüpheli … ….hakkında verilen tutukluluk kararının itirazen kaldırılarak şüphelinin tutuksuz yargılanması talebi hakkındadır.

 

AÇIKLAMALAR  : 

Her ne kadar şüpheli hakkında ki isnat edilen suçlama CMK 100’de belirtilen katalog suç içersinde bulunmuş ise de, tutuksuz yargılanmasının esas olması, tutukluluğun istisna teşkil etmesi, şüphelinin sabit ikamet sahibi olması, kaçma şüphesinin bulunmaması, uyuşturucu madde kullanıcısı olduğu dikkate alınarak yargılama aşamasında suç vasfının değişme durumu dikkate alınarak öncelikle serbest bırakılmasına aksi takdirde adli kontrol hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesini talep ediyoruz.

NETİCE VE TALEP      : Arz ve izah edilen nedenlerle,

Şüpheli …  ……. hakkında verilen tutukluluk kararının kaldırılarak, tahliyesine karar verilmesi hususunda gereğini arz ve talep ederim.14.12.2018

                                                                               Şüpheli …. ….      Müdafii

                                                                               Av. Saim İNCEKAŞ

Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Örneği -5-

ANTALYA    .SULH CEZA  HAKİMLİĞİ’NE

SUNULMAK  ÜZERE

ANTALYA  SULH CEZA HAKİMLİĞİ

Soruşturma no           : 2016/

Sorgu No                   : 2017/sorgu

Tutuklamaya itiraz

Eden (Şüpheli )         :…………………………

MÜDAFİİ:

D.KONUSU: TUTUKLULUĞA İTİRAZ

SUÇ: Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme , Silahlı Terör Örgütüne üye olma

İ.NEDENLERİ:

1-)Müdafiisi bulunduğum sanık, Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme , Silahlı Terör Örgütüne üye olma suçundan Antalya 5Sulh Ceza Hakimliği yukarıda tarih ve numarası yazılı kararı ile tutuklanmıştır.

2-)Müdafisi olarak bulunduğum sanık ……………… tarihinde  vermiş olduğu ifadesinde , gerek ……………. tarihinde . Sulh Ceza mahkemesinde vermiş olduğu ifadesinde ilgili Silahlı Terör Örgütü ile herhangi bir bağının olmadığını iddia etmiştir.

3-)Müdafisi olarak bulunduğum sanığa karşı tutuklanmayı gerektirecek suç şüphesi bulunmamaktadır. Tutukluk en som uygulanması gereken önlemdir. Kendilerine yüklenen suç unsurundan dolayı bağlı bulunduğu birlikle bağı kesilmesine rağmen halen kaçmayarak Antalya ilinde kalmaya devam etmiştir.

4-)CMK.m.100 hükümleri uyarınca tutuklama şartları oluşmamıştır. Müvekkilin mağduriyetine yol açmaması bakımından tahliyesine karar verilmesini talep ediyoruz.

SONUÇ VE İSTEM     :Yukarıda sunulan ve re’sen nazara alınacak nedenlerle ;  Antalya .Sulh Ceza Hakimliği’nin ………….. Tarih ve  ……….Sorgu sayılı tutuklama kararının kaldırılarak müdafisi bulunduğum şüpheli,…………’nin  tahliyesine, sayın mahkeme aksi kanaatte ise adli kontrol hükümlerinden birinin uygulanmasına karar verilmesini  saygılarımla arz ve talep ederim.

                                                                                               Şüpheli Müdafii

Hırsızlık Nedeniyle Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi -6-

SULH CEZA HAKİMLİĞİ’ NE

GÖNDERİLMEK ÜZERE

CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

SORGU NO                          :

 SORUŞTURMA NO           :

TUTUKLAMAYA İTİRAZ

EDEN ŞÜPHELİ                 :

MÜDAFİİ                             :

KONUSU                              : Müvekkilimin tutuklanması yönündeki kararın hukuka aykırı olduğuna dair itirazlarımızı ve tahliye talebimizi içerir.

AÇIKLAMALAR:

 

1-)Yukarıda dosya numarası yazılı Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Soruşturma sayılı  dosyasında müvekkil şüpheli 16/12/2017 tarihinde Sulh Ceza Hakimliğinin sorgu numaralı kararı ile “Taklit Anahtarla Kilitli Açmak Suretiyle Hırsızlık” suçunu işlediği bahisle tutuklanmasına karar verilmiştir.

GÖSTERİLMEDEN TUTUKLAMA KARARI VERİLDİĞİ İÇİN, İTİRAZA KONU KARAR HUKUKA AYKIRI OLUP KALDIRILMALI VE ŞÜPHELİ SERBEST BIRAKILMALIDIR:

Anayasanın 19. maddesine göre, “suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla tutuklanabilir.” CMK’ nın 100/1 hükmüne göre de, “Kuvvetli suç şüphesinin varlığı gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir”.

Hâkimin, tutuklama nedenlerinin bulunduğunu kararına soyut şekilde yazması, tutuklamanın CMK’ nın 100. maddesine uygun olması için yeterli değildir. Ayrıca kaçma şüphesi ya da delilleri karartma riskine ilişkin somut bulguları da gerekçede göstermesi gerekir. Zira CMK’ nın 101/2 hükmüne göre, “tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya tahliye talebinin reddine ilişkin kararlarda, kuvvetli suç şüphesini, tutuklama nedenlerinin varlığını ve tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir”. AİHM’ ye göre de, tutuklama nedenlerinden biri olan kaçma şüphesine soyut olarak dayanılması yeterli değildir; kaçma şüphesi mahkeme kararında somut bulgulara dayalı olarak gerekçelendirilmelidir. Bir Türk mahkemesinin tutuklama kararında, “kaçma tehlikesi konusunda somut olguların varlığı” ifadesine yer verilmesine karşın, bu tutuklama nedeni hususunda herhangi bir somut bulguya gerekçede yer verilmediği saptanmış ve bu türden bir tutuklama gerekçesinin AİHM açısından yetersiz olduğunu kararlaştırmıştır (Mahmut Öz/Türkiye,para. 35). Dolayısıyla, aynen CMK’ nın 101/2 maddesinde olduğu gibi, AİHM’ ye göre de, tutuklama nedenlerinin varlığını karar gerekçesine soyut şekilde yazarak gerekçe oluşturmak mümkün değildir. Hâkimin ayrıca söz konusu nedenlerin varlığını somut olaylara veya bulgulara dayandırma zorunluluğu vardır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesince bir suçun safi katalog suçlardan olması; tutuklama kararı gerektirmez. Kaldı ki; yukarıda bahsedilen durum katalog suçlar açısından da geçerlidir. Ayrıca, birden çok şüphelinin bulunduğu tutuklama incelemelerinde, her şüphelinin durumu ayrı ayrı incelenmeli ve her biri açısından tutuklama nedenlerinin varlığı, somut bilgiler eşliğinde, ayrı ayrı gerekçelendirilmelidir. Eş ifade ile tutuklama nedenleri her bir şüpheli için şahsileştirilmelidir. Bir şüpheli açısından kaçma şüphesini gösteren maddi bulguların bulunması ya da aynı soruşturmada ismi bulunan bir şüphelinin kaçmış olması, diğer şüphelilerin de kaçacağına delil oluşturamaz. Kısaca, tutuklama nedenlerinin varlığı her bir şüpheli için ayrı ayrı, somut bilgi veya bulgulara dayalı olarak gösterilmek zorundadır.

Somut olayda, şüphelinin tutuklanmasına ilişkin kararda dayanılan tutuklama nedenlerinin varlığını gösteren hiçbir somut bilgi ya da bulguya yer verilmemiştir. Tutuklama kararı veren mahkeme, tutuklama nedenlerinin varlığını gösteren herhangi bir somut bulguya dayanmadan, soyut bir şekilde bu nedenlerin var sayıldığını kararına yazmıştır. Oysa yukarıda belirtilen ve iç hukukta doğrudan uygulanma etkisi bulunan AİHS’nin 5, Anayasanın 19 ile CMK’ nın 101/2 maddelerine göre, tutuklama nedenlerinin varlığını gösteren kanıtlar somut bilgi ve bulgularla gerekçelendirilmek zorundadır. Dolayısıyla, şüphelinin tutuklanmasına ilişkin karar, özellikle AİHS ve CMK’ nın 101/2 maddesine ve yukarıda belirtilen AİHM içtihadının gereklerinin tümüne aykırı olup, bu nedenle kaldırılarak, şüpheli serbest bırakılmalıdır.

“ADLİ KONTROLÜN YETERSİZ KALACAĞINI GÖSTEREN SOMUT BULGULAR” GÖSTERİLMEDEN TUTUKLAMA KARARI VERİLDİĞİ İÇİN, İTİRAZA KONU KARAR HUKUKA AYKIRI OLUP KALDIRILMALI VE ŞÜPHELİ SERBEST BIRAKILMALIDIR:

CMK’ nın 100/1 hükmüne göre, “… İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.” Aynı kanunun 101. maddesine göre de, “… tutuklama istemlerinde adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukuki ve fiili nedenlere yer verilir. Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya tahliye talebinin reddine ilişkin kararlarda, kuvvetli suç şüphesini, tutuklama nedenlerinin varlığını ve tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir”.

Yukarıdaki CMK hükümlerinde belirtilen ölçülülükten anlaşılması gereken, adli kontrolün yetersiz kalacağını gösteren somut olgulara kararda yer verilmesi zorunluluğudur. Yukarıdaki hükümlerin bazıları 02.07.2012 tarihli yasa değişikliği ile CMK’ ya girmiş olup, adli kontrolün yetersiz kalacağı hususu somut olgulara dayalı olarak gösterilmedikçe, tutuklama kararı verilemez. Bu anlamda, belirtilen tarihten sonra, tutuklama kararı tamamen ikincil bir işleve sahip olup adli kontrolün yetersizliğinin karar gerekçesinde somut olgularla gösterilmesi zorunluluğu, tutuklama tedbiri açısından olmazsa olmaz bir ön şarttır; tutuklamaya engel bir durumdur. Sonuç olarak, 02.07.2012 tarihli yasa değişikliğinden sonra, şüphelinin duruşmada hazır bulunmasını sağlayacak nitelikteki adli kontrole başvurmanın yeterli olduğu durumlarda (yetersiz kalacağını gösteren somut bulgular gösterilmedikçe), tutuklama kararı verilemez. (Prof. Dr. Feridun Yenisey–Prof. Dr. Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Bahçeşehir Üniversitesi Yayını, İstanbul 2014, s. 495).

İtiraza konu tutuklama kararları incelendiğinde, şüphelinin duruşmada hazır bulunmasını sağlayacak, adli kontrole başvurmanın yetersiz kalacağını gösteren hiçbir somut olguya yer verilmediği görülecektir. Unutulmamalıdır ki, tutuklamanın tek amacı şüphelinin duruşmada hazır bulunmasını sağlamaktır (Gatt / Malta, para. 49). AİHM’ ye göre, tutuklama tedbiri, niteliği gereği son derece ağır bir tedbir olup, ancak son aşamada başvurulabilecek türden bir koruma tedbiridir; bu açıdan daha hafif tedbirlerin yeterli olmadığının anlaşıldığı durumlarda tutuklamaya başvurulabilir. Bu nedenle, mahkemeler şüphelinin duruşmada hazır bulunmasını sağlayacak adli kontrol kapsamındaki tedbirlerin var olup olmadığını tutuklama kararından önce araştırmak zorundadırlar (Tinner/İsviçre – Jablonski/Polonya).

Somut olayda adli kontrole başvurmanın şüphelinin duruşmada hazır bulunmasını sağlama açısından yetersiz kalacağı somut bulgulara dayalı olarak gösterilmediği için, AİHS’ in 5, Anayasanın 19 ile CMK’ nın 100 ve 101. Maddeleri ile AİHM kararlarına açıkça aykırı olan tutuklama kararı kaldırılarak şüpheli serbest bırakılmalıdır.

YAPILAN BU TUTUKLAMA ANAYASAMIZDA BELİRTİLEN İLKELERE, CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNA, ULUSLAR ARASI ANTLAŞMALAR İLE AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ VE AİHM KARARLARINA AYKIRIDIR:

Tutuklama ile ilgili ortaya konulan gerekçelerin net olmaması, delil olarak dosyadaki tüm deliller toplanmış olup ilgili diğer AİHM kararları ve AİHS maddeleri göz önünde bulundurulduğunda ve temel hak ve özgürlükleri konu alan uluslararası antlaşmaların AY m. 90 kapsamında iç hukukumuza direkt uygulanması zorunluluğu hususu göz önüne alındığında bu tutuklamanın yapılması kararı yukarıda belirttiğim antlaşmalar ve iç mevzuatımıza aykırıdır.

 Öncelikle olay gününe bakarsak; müvekkilim olay günü kendi ifadesinde de belirttiği gibi 2 şişe bira içmiştir. İçkinin etkisi ile kendisinden geçmiştir ve ne yaptığını bilmemiştir. Hal ve hareketlerinin kontrolünü yapamamıştır. Müvekkilim eve giderken yolda camı yarıya kadar açık olan aracın sağ ön kısmında gözlük görmüştür. Onu almaya çalışmıştır. Bu gözlüğü alırken de amacı satmak değil, sadece kullanmak amacıyla almaya çalışmıştır. Ancak teşebbüs esnasında yakalanmıştır. Kaldı ki müvekkilim herhangi kapalı bir yerden eşya çalmaya çalışmamıştır. Camı yarıya kadar açık bir yerden eşya çalmaya teşebbüs etmiştir. Açık alan bir yerden eşya çalmanın ise cezasını da göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Ayrıca müvekkilim de bu olaydan dolayı çok pişmandır. Bu hususu da hem karakolda hem de savcılık aşamasında da belirtmiştir. Müştekinin de aracına herhangi bir zararı da oluşmamıştır. Kaldı ki her ne kadar müvekkilim alkol kontrolüne götürülmüş ise de; olaydan uzun bir zaman sonra götürülmüştür. Bu da müvekkilimin alkolsüz olarak çıkmasına neden olmuştur. En önemli husus ise; müvekkilimin daha önceden başkaca yahut aynı suçlardan sabıkası olmuş olması tutuklama nedeni değildir. Her dosya kendisine göre şahsidir. Buna ilişkin Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun da kararı vardır.

  Yukarıda anlatıldığı şekilde gerçekleşen olayda şüpheli Eyüp ÖNGÜÇ Çocuğun Nitelikli Cinsel İstismarı suçunu işlememiştir.

 

Aşağıda da belirteceğim gibi Yargıtay Kararlarına bakıldığı zaman;

YARGITAY Ceza Genel Kurulu Esas: 2006 / 3-35 Karar: 2006 / 97 ve 04.04.2006 tarihli kararında “Şüpheli ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata da­yanmalıdır. Bu ispat teorik de olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yük­sek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük ve­ya küçük bir ihtimale değil, kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır.” Şeklinde hüküm kurarak sonradan değiştirilen ifadeye itibar edilmemesinin ancak ilk ifadenin şüpheye yer vermeyecek şekilde kesin olması halinde mümkün olduğunu belirtmiştir.

            Yine Yargıtay’ın 2005/1716 Esas ve 2006/19 Karar numaralı 23/01/2006 tarihli kararında “Sanığın baskıya dayalı olduğunu belirterek kabul etmediği kolluk ifadesi dışında, isnad olunan suçu işlediğine dair kuşku sınırlarını aşan yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyet kurulması bozmayı gerektirmiştir.” Belirttiği gibi kolluk ifadesinin mahkeme huzurunda yalanlanması halinde ilk ifade için şüpheden uzak kesin deliller mevcut değilse şahsın mahkeme huzurunda kabul ettiği ifadesi dikkate alınmalıdır.

 Bu tutuklamaya gerekçe olarak müvekkilimin üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti mevcut delil durumu, hakkında kuvvetli suç şüphesinin olduğunu gösteren olguların bulunması gerekçe olarak gösterilmiştir. Tutuklama kararı bir ceza değildir fakat tutuklamanın kişi hak ve özgürlüklerini sınırlayıcı bir muamele olduğu ve bu yüzden de ancak ve ancak zorunlu görüldüğü anlarda uygulanmasına başvurulması gerektiği hususu önemlidir. Müvekkilim için CMK 100 ve devamında müvekkilim hakkında adli kontrolün neden yetersiz kalacağı hususunda tatmin edici bir belirtme (CMK101/1) yoktur.

Anayasamızda tutuklamanın ancak zorunlu görülen hallerde başvurulması gerekilen bir muamele olduğu, ilk önce yapılması gerekilenin tutuksuz yargılama olduğu, tutuklama için kuvvetli suç şüphesinin olması ve kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin göz önünde bulundurulması gerekir.(CMK 100).

Mahkemenin tutuklama için sunmuş olduğu gerekçe Hukuk’un Genel İlkeleri ile bağdaşmayan, Anayasa, CMK ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gözetilmeden yapılan klasikleşmiş bir ifadedir.

Mahkemenin klişeleşmiş net olmayan tutuklama kararı anlaşılamamıştır. Açıklanan tüm bu sebeplerden dolayı müvekkilimin tutuklanması, tutuklamanın hukuki amacına uygun bulunmadığı gibi kamu vicdanını da rahatsız ettiği gerçeği ortadadır. Şüpheli hakkındaki tutuklama kararının itirazen kaldırılarak, kendisinin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına karar verilmesi talep olunur.

SONUÇ ve İSTEM : Belirttiğimiz nedenler ve hakimliğinizin kendiliğinden takdir edeceği diğer nedenlerle; ortaya konulabilecek nedenler ile birlikte “tutuklama nedenleri açısından somut bulgular” gösterilmeden ve “adli kontrolün yetersiz kalacağını gösteren somut bulgular” gösterilmeden tutuklama kararı verilmiştir bu tutuklama Anayasamızda belirtilen ilkelere, Ceza Muhakemesi Kanununa, Uluslararası Antlaşmalar ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM kararlarına aykırıdır. Tüm anlatılan bu nedenlerle TUTUKLAMA KARARINA İTİRAZ EDİYOR şüpheli hakkındaki tutuklama kararının İTİRAZEN KALDIRILMASINI ve müvekkilim TUTUKSUZ YARGILANMASINA karar verilmesini, Mahkeme aksi görüşte ise; tutuklama kararının CMK 109 Vd. hükümleri gereğince ‘’adli kontrole’’ çevrilmesini; şüpheli müdafii olarak saygılarımla arz ve talep ediyorum.

                                                                                  İTİRAZ EDEN ŞÜPHELİ MÜDAFİİ

[/ihc-hide-content]

Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Örneği (Engelli Sağlık Raporu Nedeniyle İtiraz) -7-

ADANA SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE;

Sorgu Dosya No: …..

TUTUKLAMA KARARINA

İTİRAZ EDEN ŞÜPHELİ                : ………………

MÜDAFİİ                                         : …………..

                                                             ……………..

TUTUKLAMA TARİHİ                  : 26/11/2018

AÇIKLAMALAR                             :

1-) Müvekkilim 26/11/2018 tarihinde, mahkemenizin yukarıda numarası belirtilen sorgu dosyası üzerinden verilen tutuklama kararı gereği tutuklanmıştır.  Müvekkil bina içerisinde muhafaza altına alınmış eşya hakkında hırsızlık suçundan dolayı tutuklama talebiyle sulh ceza hakimliğine sevk edilmiştir. Ve hakimliğinizce tutukluluğuna karar verilmiştir.

        İsnat edilen suçlamaya yönelik olarak Müvekkil samimi bir şekilde görüntülerdeki kişinin kendisi olduğunu ve  bu suçu işlediğini beyan etmiştir.

 

Şüpheli müvekkile ait dosyada da mevcut olan 22.07.2014 tarihli Sağlık Bakanlığı Nazilli Devlet Hastanesine ait engelli sağlık raporu vardır.  Müvekkile konan teşhis Psikotik bozukluktur. Raporda kendisine %45 engel oranı atfedilmiştir.Ve söz konusu raporun geçerliliği süreklidir. Raporda ağır işlerde ve zihinsel aktivite gerektiren işlerde çalışamayacağına dair not düşülmüştür.

 

Söz konusu hastalık müvekkilin kusur yeteneğini ortadan kaldıran veya zayıflatan sebeplerdendir. Hukuk sistemimizde yargılanan kişide akıl hastalığı veya zayıflığına ilişkin en ufak kuşku bulunması halinde mahkeme tarafından konu bilimsel bir şekilde araştırılmalıdır. Mahkeme yaptığı araştırma neticesinde herhangi bir akıl hastalığı veya zayıflığı olduğunu tespit edildiğinde, akıl hastalığı veya zayıflığının, işlenen fiille ilgili olarak “algılama” ve “irade yeteneği” üzerine etkisini de araştırmalı ve bu doğrultuda bir karar verilmelidir. Suç işlediği esnada akıl hastası olan müvekkilin işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamadığı (algılama yeteneğinin olmadığı) veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin (irade yeteneği) önemli derecede azalmış veya tümüyle ortadan kalkmış olduğu hallerde, kişi işlediği suç nedeniyle cezalandırılamaz (TCK m.32/1).

 

Bu sebeple müvekkilin söz konusu suçu işlediği esnada “algılama” ve “irade” yeteneği bulunmamaktadır.  TCK 32/1 maddesi kapsamında müvekkilin ceza ehliyeti bulunmamaktadır. Bu sebeple kendisine akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını talep ederiz. Aksi durumda kendisinin sağlık problemleri sebebiyle tutukluluğunun devam etmesi durumunda telafisi mümkün olmayan durumlar ortaya çıkacaktır.

2-)Son olarak soruşturma aşamasında şüphelinin kaçması, delillerin yok edilmesi, karartılması, değiştirilmesi ya da gizlenmesi söz konusu değildir ve kendiside böyle bir girişimde bulunacak durumda değildir. Çünkü suç konusu olaya ilişkin tüm deliller adli makamlara intikal etmiştir.

3-) Açıklanan nedenlerle, anılan tutuklama kararına müvekkil adına itiraz ediyorum.

HUKUKİ NEDENLER                    : 5271 S. K. m. 100, 101.

SONUÇ VE İSTEM                         : Yukarıda açıklamaya çalıştığımız nedenlerle, müvekkilim şüpheli hakkındaki tutuklama kararının kaldırılarak, şüphelinin serbest bırakılması ve tutuksuz yargılanmasına karar verilmesi, hâkimlik aksi görüşte ise, tutuklama kararının CMK’nın 109 ve devamı maddeleri gereğince adli kontrol tedbirine çevrilmesini , vekaleten talep ederim. 03/12/2018                                                       

  Şüpheli Müdafii

Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Örneği (HIRSIZLIK) -8-

ADANA ………. SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE SUNULMAK ÜZERE

ADANA ………… SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE

SORGU NO   : ……………..

ŞÜPHELİ      : ……………………

MÜDAFİ       : ………………                     

KONU           :  /2017 tarihinde verilmiş haksız tutuklama kararına itirazımız ve tahliye talebimize ilişkindir.

AÇIKLAMALAR :

                                 Müdafisi olduğum şüpheli hakkında verilmiş olan tutuklama kararı açıkça haksız ve hukuka aykırıdır. Şöyle ki ;

                      ŞÜPHELİ KENDİSİNE İSNAT EDİLEN HIRSIZLIĞA TEŞEBBÜS SUÇUNDAN HÜKÜM KURULMASI HUKUKA UYGUN DEĞİLDİR

Şüpheli ……………, Gürcistan vatandaşı bir şahıs olup, ülkesinde işçi olarak çalışmakta olup aylık geliri ile ülkesinde rahatça geçinebilmektedir. Kendisi 2 çocuk sahibi olarak, çocuklarına bakmakla yükümlü her baba gibi düzenli çalışma hayatına sahip ve sabıkasız bir şahıstır.

Öncelikle TCK madde 35 uyarınca teşebbüs halinde kalmış suçlardan bahsedebilmek için suçun maddi ve manevi unsurlarının tamamlanmış olmasıyla beraber suça elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icra hareketlerini tamamlayamamış olması gerekmektedir.

Kendisi ise açık alanda metro içinde yere düşmüş telefonu görmüş olup, telefonu sahibine iade etmek üzere eline aldığında, telefon sahibi şahıs tarafından yanlış anlaşılarak panik ve şiddetin etkisiyle suçlanmıştır. Kendisi Türkçe konuşmadığı için derdini anlatamamıştır.

Hırsızlığa teşebbüs suçundan bahsedebilmek için failin hırsızlık suçunun öncelikle maddi ve manevi unsurlarını tamamlaması gerekmektedir. Bunun en başında ise manevi unsur olan kast unsuru gelmektedir. Hırsızlık suçu zilyedin rızası olmadan başkasına ait bir malı kendisine veya bir başkasına bir yarar sağlamak maksadı ile bulunduğu yerden almak olarak tanımlanmıştır.

Şüpheli ise açık alanda yerde bulduğu telefonu sahibini bulmak maksadıyla eline aldığını ve müştekiye uzattığını belirtmiş olup, müşteki beyanı dışında aksi kanaati oluşturacak hiçbir kesin veya takdiri delil bulunmamaktadır. Kendisinin Türkçe konuşarak kendisini ifade etme imkanı bulunmamaktadır.

ŞÜPHELİ HAKKINDA VERİLEN TUTUKLAMA KARARI HUKUKA AYKIRIDIR.

            Şüpheli hakkında verilmiş tutuklama kararı CMK md. 101 vd. hükümlerine açıkça aykırıdır. Cmk md.101/1’ de tutuklama kararında mutlaka gerekçe gösterilmesi gerekir. Ve ayrıca bu karar verilirken adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağının gösteren hukuki ve fiili nedenlerin gösterilmesi de kanunca zorunlu tutulmuştur. Ancak şüpheli hakkında verilmiş tutuklama kararında bu hususların yer almadığı görülecektir. Şüphelinin kaçma şüphesini gösteren herhangi bir olgu mevcut değildir. Kaldı ki polisten kaçmamış, aksine derdini anlatmak istemiştir ve bunun yanı sıra kolluğa herhangi bir zorluk çıkarmamıştır. Ayrıca sabıka kaydı incelendiğinde herhangi bir suçtan da aranmamaktadır. Tüm bu hususlar değerlendirilmeden verilmiş tutuklama kararı açıkça hukuka aykırıdır. İkinci husus olarak adli kontrol kararının neden uygulanamayacağının gösterilmesi gerektiği hususudur. Buna ilişkin maktu açıklamalarla ile yapılan tutuklama kararı CMK Md. 101 kapsamında açıkça hukuka aykırıdır. Bu nedenle şüpheli hakkında verilen tutuklama kararının kaldırılarak serbest bırakılması, aksi kanaat durumunda ise tutuklama kararına alternatif koruma tedbiri uygulanması gerekmektedir. Kendisinin salıverilmesi kanaatinde olmak ile birlikte, kendisi hakkında uygulanacak yurtdışı yasağı gibi bir adli kontrol kararı yeterli iken kendisini teşebbüs aşamasında kalmış suçla isnat ederek tutuklamak hukuka aykırı bir tedbirdir.

NETİCE-İ  TALEP: Yukarıda izah olunan nedenler ile şüphelinin doğrudan serbest bırakılması, aksi kanaatte ise tutuklamaya alternatif tedbir olarak sistemimize giren adli kontrol tedbirinin uygulanması vekaleten arz ve talep olunur.28/10/2017

                                                                                                                    ŞÜPHELİ MÜDAFİ

Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Örneği (Çocuğu ile Birlikte Tutuklanan Sanık) -9-

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

Gönderilmek Üzere

ADANA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

 

SORUŞTURMA  NO                            :

TALEPTE BULUNAN

 TUTUKLU ŞÜPHELİ                        : 

MÜDAFİİ                                              : 

TALEP KONUSU                               : Müvekkilin hakkında verilen tutukluluk kararına ilişkin olarak özellikle aile birliğinin korunması ilkesi göz önünde bulundurularak tahliye taleplerimizin sunulmasıdır.

           

AÇIKLAMALAR                 :

  • Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında müvekkil hakkında tutukluluk kararı verilmiştir. Müvekkilin ilgili soruşturma kapsamına dahli ve tutukluluğuna karar verilmesi hukuka aykırıdır. Ölçüsüz ve hukuka aykırı tutuklama kararı ile müvekkilim yaklaşık 7 ay gibi uzun bir süredir tutuklu bulunmaktadır. 31.07.2017 tarihinden beri tutuklu olan müvekkilin tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesine karar verilmesini talep ederiz.
  • Müvekkilin eşi………de benzer suçlamalar ile uzun zamandır tutukludur. Müvekkilin henüz 4 yaşında ………… isimli bir erkek çocuğu vardır. Müvekkil Ankara Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda, eşi ise Nevşehir kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunmaktadır. Uzaklıktan dolayı küçük çocuk anne-babasını tutuklandıklarından beri yalnızca 1-2 defa görebilmiştir. Aynı anda hem anne hem de baba yokluğuna maruz kalan bu çocuğun psikolojisi son derece bozulmuş ve büyük travmalar yaşamıştır. Hem müvekkilin hem de eşinin tutuklu olması nedeni ile küçük çocuk anneanne ve dedesinin yanında kalmış, dedesi lenf kanseri olduğundan dolayı küçük çocukla yeteri kadar ilgilenememiştir. Müvekkilin yaşlı olan annesi ve babası aynı suçtan tutuklu bulunan diğer çocuklarının 3 küçük çocuklarına daha baktıkları ve yeteri kadar zorlandıkları için 4 yaşındaki ……….. 3 aydır annesi ile birlikte cezaevinde bulunmaktadır. HEM ANNESİ HEM DE BABASI TUTUKLU BULUNAN BU ÇOCUK GEÇİRMİŞ OLDUĞU PSİKOLOJİK TRAMVA SEBEBİYLE PSİKOLOĞA GİTMİŞ VE KENDİSİNE “ANKSİYETE BOZUKLUĞU” TANISI KONULMUŞTUR. BU RAHATSIZLIĞIYLA ALAKALI İLAÇ TEDAVİSİ GÖRMEKTEDİR. HENÜZ 4 YAŞINDA OLAN BU ÇOCUĞUN YAŞADIĞI TRAMVA İLERİDE TELAFİSİ MÜMKÜN OLMAYACAK ZARARLARA YOL AÇACAKTIR………………. KÜÇÜK YAŞTA OLMASI NEDENİYLE ANNESİNDEN AYRILAMAMAKTA MÜVEKKİLLE BİRLİKTE 3 AYDIR CEZAEVİNDE KALMAKTADIR………………, CEZAEVİ KOŞULLARI OLDUKÇA AĞIR OLDUĞU VE 0-6 YAŞ ARALIĞININ ÇOCUĞUN GELİŞİMİ İÇİN SON DERECE KRİTİK BİR DÖNEM OLDUĞU DA GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULDUĞUNDA BU DURUMUN KENDİSİ İÇİN TELAFİSİ İMKANSIZ ZARARLAR DOĞURMASI KUŞKUSUZDUR. ÇOCUĞUN CEZAEVİ ORTAMINDA ANNESİ İLE YAHUT DIŞARDA ANNESİNDEN AYRI BÜYÜMESİNE İLİŞKİN SEÇENEKLERİN ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ’NİN ‘ÇOCUĞUN ÜSTÜN YARARI’ İLKESİNE UYGUN OLMADIĞI AÇIKTIR. Söz konusu bu durumun Anayasa başta olmak üzere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmelerine ve İnsan Haklarına açıkça aykırı olduğu da ortadadır. Bu durum, ileride telafisi hiçbir suretle mümkün olmayacak sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Yine yukarıda belirttiğimiz hususla ilgili olarak Karaman Sulh Ceza Hakimliği’nin 2017/262 D.İş Sorgu sayılı kararı emsal niteliğinde olmakla birlikte ilgili kararda şüphelinin üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir somut olguların varlığını koruduğu ,ancak şüphelilerin eşlerinin de aynı soruşturma kapsamında tutuklu oldukları,  dosya arasına alınan nüfus kayıtlarına göre şüphelilerin aile bakım ve gözetimi, aile ilgisine muhtaç okul çağındaki çocuklarının bulunması, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile koruma altına alınan aile birliğinin korunması ilkesinden hareketle  tutuklulukta geçen sürede dikkate alındığında, delillerin büyük oranda toplanmış olması,  tutuklamanın tedbir oluşu dikkate alındığında, tutuklamadan beklenen amacın gerçekleşmiş olması sebebiyle; şüphelilerin şahsi durumlarından dolayı daha fazla tutuklu kalmalarının ölçülü olmayacağından……..şüphelilerin adli kontrol altına alınarak  BİHAKKIN TAHLİYELERİNE”   dair karar verilmiş olup çocukların hem anne hem de babalarından ayrı bırakılmalarının ölçüsüzlüğü söz konusu kararda da ifade edilmiştir. Bu nedenlerle müvekkilin biran evvel tahliyesine karar verilmesini talep ederiz.
  • Müvekkil hiçbir suç işlemediği için, hakkında soruşturma olduğunu duyunca hiçbir kaçma yahut saklanma eğiliminde dahi bulunmadan kolluk güçlerine teslim olmuştur. Bu nedenle kaçma şüphesinin var olduğundan bahsedilmesi mümkün değildir ve bu nedenle de tutuklanması hukuka aykırıdır. Üstelik müvekkilin üzerine atılı suç terör örgütüne üyeliktir. Ancak müvekkilin ne şekilde ve hangi eylemleri ile üzerine atılı suçları işlediği bilinmemektedir. Hiçbir legal yahut illegal örgütle irtibatı, ilişiği olmamıştır. Müvekkil hiçbir yasadışı, silahlı ya da silahsız bir örgütün üyesi ya da sempatizanı asla olmamıştır. Hiçbir zaman Devletimizin ve milletimizin menfaatlerine aykırı hiçbir faaliyetin içerisinde yer almadığı gibi, alması da söz konusu olamaz. Müvekkil ne iş hayatında ne de iş dışındaki özel hayatında hiçbir gizli davranış içerisine girmemiş, tüm hayatı ve yaptıkları da alenidir. İncelendiğinde hayatında hiçbir gizliliğinin olmadığı görülecektir. Müvekkil üzerine atılı suçlamaları kesinlikle kabul etmiyoruz. Menfur darbe girişiminin olduğu gün, öncesi yahut sonrasında müvekkilin hiçbir katkısı yahut eylemi olmamıştır. Müvekkilin 15 Temmuz kanlı darbe girişiminde maddi veya manevi bir etkisi, katkısı olmuş olsa idi o günden bu zamana kadar saklanma veya kaçma eylemlerinde bulunması muhtemel idi. Ancak müvekkil hiçbir suçu olmadığı için, hiçbir yasadışı eylemi, örgütle bağı olmadığı için ikamet adresinde yaşamaya devam ederek rutin hayatını devam ettirmiştir. Hal böyle iken kaçma veya saklanma şüphesi olmayan müvekkilimin çok ağır bir tedbir olan tutuklama tedbiri altına alınması açıkça hak ihlalidir ve hukuka aykırıdır.
  • Delillerin karartılması şüphesinin bulunup bulunmadığı ancak somut olayın özellikleri ile şüphelinin kişiliği, tutumları, yaşam koşulları dikkate alınarak tutuklamanın nedeni olmalıdır. Her suç için zan altındaki kişinin mutlaka maddi gerçeği saklamak isteyeceği yolunda bir ön yargıdan yola çıkılarak tutuklamaya karar verilmesinin Anayasa ile güvence altına alınmış olan KİŞİ ÖZGÜRLÜĞÜNÜ derinden zedeleyeceği açıktır. Müvekkil hakkında yürütülen yargılama kapsamında karartılacak ya da gizlenecek bir delil bulunmamaktadır, çünkü müvekkilin üzerine atılı suçları işlemediği söz konusu terör örgütü ile hiçbir ilgisi ve bağı olmadığı, 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin asla ve asla aktörü olmadığı üstelik mağduru olduğu ortadadır. Bu itibarla yargılama süreci kapsamında deliller toplanmış olup delillerin karartılması yahut değiştirilmesi gibi bir ihtimal bulunmadığı dosyadan açıkça görülmektedir.
  • Ceza Muhakemesi Kanunu’nun tutuklamayı düzenleyen 100. maddesinde tutuklamanın ‘orantılı’ olması gerektiği hususu açıkça belirtilmiştir. Yargılama konusu fiilin önemi, karşılığında şüpheli ya da suçluya verilecek olan ceza ya da güvenlik tedbiri göz önüne alınarak, verilecek olan tutuklama kararı kişi açısından haksızlığa neden olmayacaksa verilmelidir. Kanunda aranılan orantılılık ilkesi bunu gerektirmektedir. Ayrıca, tutuklama, tedbir olarak başvurulan son çare olmalıdır. ‘Orantılılık’ ilkesi gereği, ilk olarak kişi üzerinde daha az hak kısıtlanmasına neden olacak tedbirlere başvurulmalıdır. Müvekkilin ailesinin ağır sağlık sorunları da düşünüldüğü takdirde tutukluluk halinin devamına karar verilmesinin ölçüsüz olduğu anlaşılmaktadır. Kanuni düzenleme bu bağlamda müvekkil açısından ihlal edilmiş olup Adli Kontrol Tedbirleri verilerek de yargılamanın ve soruşturmanın yürütülmesi mümkünken müvekkil haksız olarak tutuklu bulunmaktadır. Müvekkilin bakmakla yükümlü olduğu BİR KÜÇÜK ÇOCUĞU vardır. Hem maddi hem de manevi olarak son derece mağdur olmuşlardır. Haksız ve hukuka aykırı tutuklama nedeni ile ileride telafisi hiçbir şekilde mümkün olmayacak sonuçlar ve kayıplar ortaya çıkmaktadır.

 

  • Müvekkilin örgüt üyesi olarak nasıl tespit edildiği, örgüt kapsamında ne tür faaliyetler yaptığı, ne zaman ve kim tarafından örgüt üyesi olarak dahil edildiği, örgüte hangi amaç doğrultusunda dahil olduğu ve bu amaç doğrultusunda ne tür faaliyetler yaptığı, örgütün hiyerarşisinin neresinde olduğu, 15 Temmuzda gerçekleşen kanlı eylemlere hangi şekilde ortak olduğu gibi sorular cevapsız ve havada kalmaktadır. Müvekkil ve ailesi her koşulda, yapılan darbe girişimini kabul etmemekte ve açıkça lanetlemektedir. Hiçbir şekilde kabul etmediğimiz yasadışı bir girişimden dolayı müvekkilin ve dolaylı olarak ailesinin doğrudan ya da dolaylı olarak sorumlu tutulması kabul edilememektedir.

 

  • Müvekkilin üzerine atılı suçları işlediği iddiası somut deliller ile açıkça ortaya konulamamışken müvekkilin tutukluluğunu devam etmesi durumunda Masumiyet Karinesi sürekli olarak ihlal edilmiş olacaktır. Silahların Eşitliği İlkesi çerçevesinde maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla müvekkil lehine olan delillerin de toplanması gereklidir. Bu nedenlerle hukuki değerlendirmeler yapılmaksızın müvekkile isnat edilen suçlara ilişkin yasal şartların oluşmadığı açıktır. Bu bakımdan müvekkilin tutuklanmasının ve tutukluluğun devamına dair verilen kararın hakkaniyete ve yasalara aykırı olduğu açıktır. Müvekkil SABİT İKAMETGAH SAHİBİ olup hiçbir şekilde kaçma şüphesi yoktur. Bu nedenlerle müvekkilin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasını aksi taktirde bakıma ve annesine ihtiyacı olan küçük çocuğun da durumu göz önüne alınarak gerekiyorsa HERGÜN İMZA KOŞULU, ELEKTRONİK KELEPÇE gibi en katı  Adli Kontrol Hükümleri uygulanmak üzere serbest bırakılmasını talep ederiz.

İSTEM VE SONUÇ             : Yukarıda açıkladığımız nedenlerle, özellikle müvekkilin aile ilgisine muhtaç çocuğunun olması, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile koruma altına alınan aile birliğinin korunması ilkesinin de göz önünde bulundurularak  müvekkil hakkında verilen tutukluluk kararının kaldırılarak müvekkilin TAHLİYESİNE karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.

Tutuklama Kararına İtiraz Dilekçesi -10-

ADANA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

SORUŞTURMA NO              :  2019/……

SAVCILIKÇA RESEN

SERBEST BIRAKILMAYI

TALEP EDEN (ŞÜPHELİ)    : …………

MÜDAFİ                                :  Av. ……………..

TUTUKLANMA TARİHİ        :  04.04.2019

KONU                                   : Aşağıda açıkladığımız ÖNEMLİ SEBEPLERLE  Soruşturma    aşamasında müvekkilin Sayın Savcılığınızca resen serbest bırakılması talebidir.  

 

AÇIKLAMALAR                    :

                       Müdafisi olduğum şüpheli……… 04.04.2019 tarihinde Hatay 2.Sulh  Hâkimliğinin 2019/…… sayılı sorgu numarasıyla tutuklanmıştır. Söz konusu tutuklama kararı AŞAĞIDA AÇIKLAYACAĞIMIZ SEBEPLERLE haksız ve hukuka aykırıdır ve bu nedenle tutukluluk kararının Sayın Savcılığınızca RESEN kaldırılarak müvekkilin tahliyesini talep ediyoruz.

Sayın Mahkeme tutuklama kararının gerekçesinde;  diğer şüpheliler ……, …….. ve ………. beyanları göz önüne alınarak tutuklama kararı vermiştir. Ancak …….. müvekkili suçlayıcı en ufak bir ifadesi dahi dosyada bulunmamaktadır. …….. ise beyanında; CE-KA petrolün karşısında müvekkilin, kendisinin (…….) arabasına bindiğini, müvekkilin KENDİSİNİN ARABASINA BİNERKEN elinde siyah bir poşet olduğunu, bu Siyah poşetin içerisinde turuncu çuval olduğunu, turuncu çuvalın içerisinde de  2 adet uzun namlulu silah olduğunu ifade etmiştir. SAYIN SAVCILIK MAKAMI; MÜVEKKİLİN, CEMAL ANDAÇA AİT ARABAYA BİNERKEN Kİ GÖRÜNTÜSÜ DVD ŞEKLİNDE EK DE SUNULMUŞTUR. DVD İÇERİĞİNİN 46. DAKİKASININ 17. VE 18. SANİYELERİNE DİKKATLİCE BAKILDIĞINDA MÜVEKKİLİN CEMAL ANDAÇ YILMAZA AİT ARABAYA BİNERKEN ELİNDE HİÇBİRŞEY OLMADIĞI AÇIKÇA GÖRÜLECEKTİR. ( EK- 1 ADET DVD) CEMAL ANDAÇ YILMAZ’ ın bu beyanı kendisinin serbest bırakılmasına, müvekkilin ise tutuklanmasına sebep olmuştur. Bu husus kabul edilmez bir husustur. Ek de ki DVD içeriğinde de açıkça görüleceği üzere müvekkil  şüphelilerden …….. ait araca binerken eli boş olarak binmiştir. İçerisinde silah olan siyah renkli poşet  şüphelilerden ………. AİT ARABANIN İÇERİSİNDE BULUNDUĞUNA GÖRE  ve MÜVEKKİL DE EK DE BULUNAN KAMERA GÖRÜNTÜSÜNDEN DE AÇIKÇA ANLAŞILACAĞI ÜZERE ELİ BOŞ BİR ŞEKİLDE ARACA BİNDİĞİNE GÖRE BULUNAN 2 ADET SİLAHIN MÜVEKKİL İLE BİR BAĞLANTISI BULUNMAMAKTADIR. Ancak buna rağmen Cemal Andaç Yılmaz isimli şahsın serbest bırakılarak müvekkilimizin tutuklanmasını kabul etmememiz mümkün değildir. Şu anda müvekkil haksız yere tutukludur. Henüz soruşturma aşamasına olmamız sebebiyle Sayın Savcılığınızın resen şüpheliyi serbest bırakma yetkisine binaen müvekkilin serbest bırakılmasını önemle  talep ediyoruz.  

 

                       Şüphelinin delilleri karartma tehlikesi bulunmamaktadır. Zira bahse konu olay ilgili gerekli araştırma ve deliller toplanmıştır. ……’ a ait aracın içerisinde bulunan 2 adet silaha el konulmuş, şüphelilerin ifadesi alınmış, parmak izi incelemesi yapılmış (neticesi henüz elimize ulaşmamıştır.), kamera görüntüleri de ek de tarafımızca sunulmuştur. ( Sayın Savcılığınızca özellikle 46. Dakikanın 17 ve 18. Saniyelerine dikkatlice incelenmesini talep ediyoruz. Çünkü müvekkil de tam bu anda şüpheli ……… ait araca binmektedir.) Yargılamanın her aşamasına iştirak edebilecek olup kaçma tehlikesi bulunmamaktadır.

                       

Suça ilişkin olan bütün deliller toplanmış ve muhafaza altına alınmıştır. Delilleri karartma şüphesi bulunmamaktadır. Suçun niteliğine ve unsurlarına bakıldığında ve her halükarda dosya içeriğine göre sabit ikametgahlı şüphelinin tutuklanması için bir neden yoktur. Müvekkilin kaçma şüphesi de bulunmamaktadır.

Açıklamış olduğumuz sebeplerle şüphelinin Sayın Savcılığınızca resen serbest bırakılmasını önemle talep ediyoruz.

HUKUKİ NEDENLER                   :    5237 S.K, CMK ilgili mevzuat ve her türlü delil

 

NETİCE VE TALEP                      : Yukarıda arz ve izahına çalıştığımız ve sayın Savcılığınızın resen gözeteceği nedenlerden ötürü şüphelinin Sayın Savcılığınızca resen serbest bırakılmasını önemle talep ediyoruz.  22.04.2019

                                                                                                                        Şüpheli Müdafi

EK- 1 ADET DVD

Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Örneği -11-

SİİRT SULH CEZA HAKİMLİĞİNE

Sunulmak Üzere

ŞIRNAK SULH CEZA HAKİMLİĞİNE

SORUŞTURMA NO

SORGU NO

ŞÜPHELİ:                                                        

MÜDAFİ

KONU:   Şırnak Sulh Ceza Hakimliği’nin 05/10/2018 tarih ve ………….. sorgu numaralı kararı ile müvekkilim hakkında verilen tutuklama kararının kaldırılması hakkında

AÇIKLAMALAR    

1-Müvekkilimiz hakkında verilen tutuklama kararı haksız ve hukuksuzdur. Şöyle ki ; müvekkilim hakkında dosyamızın diğer şüphelinin ifadesi ve bilgisine başvurulan onlarca kişiden yalnızca birinin aleyhe olan beyanı dışında  ve tamamen ön yargılı hareket edilerek müvekkilime atılı suç yüklenmek istenmektedir. Durumu izah edecek olursak ………….. isimli şahsın ifadelerinde de belirttiği gibi söz konusu silahları almak istediğini ve bunun için kazı yapılan yerden silahları alıp bodruma sakladığını ve hiçbir şekilde müvekkilim ……………’in silahları almadığını ve alma iradesinin olmadığını  açıkça beyan etmektedirler. Kaldı ki inşaatta çalışan diğer görgü tanıkları da beyanlarında müvekkilimin hiçbir şekilde silahlara dokunmadığını kendilerinin , müvekkilimin silahlara hiçbir şekilde temasının olmadığını defalarca dile getirmektedirler. Ancak müvekkilim hakkında lehe olup diğer şüpheliler hakkında aleyhe olan tüm bu deliller ne yazık ki müvekkilim hakkında da aleyhe yorumlanmıştır.

2-Hukukumuzun temel prensibi ve aynı zamanda evrensel ilke olan ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR İLKESİNİN çok ama çok açık bir şekilde olayımıza uygulanabilmesine rağmen sanki şüpheden cezalandırılma yoluna gidilir gibi müvekkilim hakkında tutuklamaya gidilmesi değil sadece hukuka , vicdana ve mantığımıza da aykırıdır. Ayrıca müvekkilim kollukta verdiği ifadede samimi bir şekilde sorulan sorulara cevap vererek ve defalarca kendisi hakkında ifade veren şahsın ifadelerinin bir iftiradan ibaret olduğunu beyan etmiştir. Yani dosya kapsamında TEK DELİL OLAN bu şahısların ifadeleri dışında başka bir yan delil mahiyetinde bu tek delili destekleyecek bir emare dahi yok iken , artık yargılamanın ilerleyen aşamalarında da maddi gerçeğin rahatlıkla ortaya çıkacağı  ortada iken bu süre zarfında müvekkilimin tutuklu bulunması büyük mağduriyetlere sebebiyet verecektir.

3- Müvekkilimin işçi olması ve 2 çocuklu ailesinin tek geçim kaynağının şu an çalıştığı işi olduğu da düşünüldüğünde kaçma şüphesinin bulunmadığı ve tek delil olan diğer şüphelinin ifadesi dışında başka bir delilin olmadığı da düşünülürse delilleri karartma şüphesinin de bulunmadığı nazara alınarak karar verilmesi gerekmektedir. Tüm bu şüpheleri giderecek hususlar dikkate alındığında verilen kararın çok ağır olduğu anlaşılacaktır. İşin önemi, verilmesi beklenen CEZA VEYA GÜVENLİK TEDBİRİNİN ÖLÇÜLÜ OLMAMASI HALİNDE , tutuklama kararı verilemez. 

4- Hakimliğin TUTUKLAMADAKİ  İSTEDİĞİ MENFAATİ CMK 109 DA DÜZENLENEN ADLİ KONTROL MÜESESİNİ KULLANARAK DA ELDE EDEBİLİR İKEN KANUNDA DÜZENLENEN EN AĞIR KORUMA TEDBİRİ OLAN TUTUKLULUĞA KARAR VERMESİ hukukun temel disiplinlerine aykırıdır. Yargıtay tutuklamayla alınacak yararın başka bir koruma tedbiri ile alınabilir olması halinde adli kontrol kararının alınması gerektiğini söylemektedir. Yine (AİHS) 5. maddesi de uluslararası bir temel norm niteliğindedir. Tutuklama, kişinin özgürlüğünü en ağır biçimde sınırlayan koruma tedbirlerinden biri olduğundan, keyfi uygulamaların önüne geçebilmek için, hukuk sistemleri, bu koruma tedbirini açık ve ayrıntılı biçimde düzenlemeye çalışmaktadırlar.

 HUKUKİ NEDENLER …….:5271 S.K. m. 101, 105, 115 ve Yargıtay Kararları

 SONUÇ VE TALEP…….………..:

            1-Yukarıda açıklanan nedenler ve res’en göz önüne alınacak hususlarla birlikte haklı ve yasal gerekçelere dayanan itirazlarımızın KABULÜNE ,

2-Hakkında tutuklama kararı verilen müvekkilimizin ivedilikle TAHLİYESİNE,

 

3-Mahkemeniz aksi kanaatte olup tahliyelerine karar vermemesi halinde CMK 109 uygulanarak herhangi bir adli kontrol (imza, ev hapsi gibi) uygulanarak TAHLİYESİNE, KARAR VERİLMESİNİ vekaleten arz ve talep ederiz.08.10.2018                                                                                                           

                                                                                                          Şüpheli Müdafi

                                                                     Av. Saim İNCEKAŞ

Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Örneği -12-

T.C.

İZMİR

13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’ NA

GÖNDERİLMEK ÜZERE

İZMİR 12. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’ NA

DOSYA NO                          :2017/…… Esas

TUTUKLAMA KARARINA

İTİRAZ EDEN SANIK      :D…. K……..

MÜDAFİİ                             :Avukat

İTİRAZ EDİLEN KARAR    : İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ nin 03.05.2019 tarihli tutuklama kararı

KONU                   :Tutuklama  kararının itirazen kaldırılması talebimizden ibarettir.

AÇIKLAMALAR :

1-) Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen Mahkemeniz dosyasının 03.05.2019 tarihli 2017/….. Esas sayılı kararı ile sanık  D……. K…………….. hakkında

“Sanık D……K…….. üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, müsnet suçun CMK nun 100/3.maddesinde yazılı suçlardan olması, hakkında kuvvetli suç şüphesine ilişkin somut delillerin bu aşamadaki varlığı nedeniyle tutuklama sebebinin var olduğu, sanığın serbest bırakılması halinde hakkında uygulanması istenilen kanun maddelerinde öngörülen ceza miktarına nazaran kaçmasının kuvvetle muhtemel olduğu, sanığın uzun süredir arandığı ve yakalamaları olarak savunmasının alındığı ve adli kontrolün sanığın kaçmasına engel olamayacağından CMK.nun 100. ve 101.md.leri gereğince sanığın TUTUKLANMASINA” karar verilmiştir.

2-) Halbuki İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ nin 03.05.2019 tarihli 2017/….. Esas sayılı kararı ile tutuklanmasına karar verilen müvekkil sanık hakkındaki tutuklama kararı ne yazık ki gerekçesiz olup; AHİM’ in yerleşik içtihadlarına da aykırıdır. Anılan tutuklama kararı basmakalıp gerekçelere dayanmaktadır ve adli kontrol yöntemlerinin niçin yetersiz kalacağına dair açıklama bulunmamaktadır.

3-)  Söz konusu husus CMK 101/1 fıkrasına açıkça aykırıdır. Zira bu hükme göre, tutuklama isteminde adli kontrol uygulamasının neden yetersiz kalacağı hukuki ve fiili nedenleriyle birlikte belirtilmelidir. CMK 109’daki koşullara uymamanın neden yetersiz kalacağı açıkça ve tüm hukuki gerekçeleriyle birlikte; ayrıca bu gerekçeleri de somut olgularla destekleyerek; olayın özelliğini de dikkate alınarak belirtilmesi gerekir.

a) Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de tutuklama istemleri ve tutuk halinin devamı kararlarında basmakalıp gerekçeler kullanılmasını sözleşmenin 5/1.c hükmünün ‘’ihlali’’ olarak görmektedir. Hatta ‘’Mansur-Türkiye’’ Kararı’nda mahkeme bu gerekçeyle Türkiye’yi mahkum etmiştir.

Mansur-Türkiye Kararı’nın dikkat çekici paragrafları şunlardır:

‘’(p.52)…Bu bağlamda ulusal yargı mercileri, varsayılan masumiyet ilkesini geçerli ölçüde dikkate alarak, kişisel özgürlüğe saygı kuralından kamu yararı adına taviz gerektiren haklı bir gerekçenin mevcudiyetine ilişkin lehte ve aleyhteki esasların tümünü incelemeli ve serbest bırakılma başvurularına ilişkin kararlarında bunları tespit etmelidir….’’

‘’(p.53)….Edirne 1.Ağır Ceza Mahkemesi, başvuranın tutukluluk süresinin devamına ilişkin hususu dokuz kez görüşmüştür. Bay Mansur’un serbest bırakılmasının reddedilme gerekçesi olarak ‘’suçlamaların niteliğini’’ ve ‘’delil durumunu’’ öne sürmüş ve üç kez de kararı için bir gerekçe göstermemiştir.’’

‘’(p.56)…’’Delil durumu’’ ifadesi suça ilişkin ciddi göstergelerin mevcut olduğu ve devam ettiği şeklinde anlaşılmaktadır. Genel olarak ilgili etkenler olmasına rağmen, mevcut davada bunlar şikayet konusu tutukluluğun devamını haklı çıkarmamaktadır.’’ (aynı yönde 27.11.1991 tarihli Kemmache-Fransa Kararı (No 1 ve 2)

4-) CMK’ nın 100. Maddesinde belirtilen tutuklama koşulları sanık Dündar KÜÇÜKÇIPLAK  bakımından oluşmamıştır. Şöyle ki;

Sanık D…….K…… sabit ikamet sahibi olup ve de kaçma tehlikesi bulunmamaktadır. Ayrıca yargılamada delilleri karartma ve başkaları üzerinde baskı kurma olasılığı da bulunmamaktadır.

5-) TUTUKLAMA KARARI EN SON TEDBİRDİR.

CMK m. 109′ daki adli kontrol kurumunun tutuklamaya göre öncelikle uygulanması gerekir. Tutuklama kararı en son tedbirdir. Mahkeme öncelikle adli kontrolü uuygulamadan tutuklamaya hükmetmemelidir. AİHM içtihatlarında tutuklamanın en son önlem olarak uygulanması gerektiğinden bahsedilmekte; başka bir önlemle tutuklamadan sağlanan fayda sağlanabilecek ise tutuklama yoluna gidilmemesi söylenmektedir.

HUKUKİ NEDENLER         : TCK, CMK vd. Mevzuat

SONUÇ VE İSTEM               : Yukarıda açıklanan ve resen takdir edilecek sebeplerle;

Sanık D……. K………… hakkındaki tutuklama kararının İTİRAZEN KALDIRILMASINA ve sanığın tutuksuz yargılanmasına;

Mahkemeniz aksi kanaatte ise tutuklama kararının CMK m.109 hükümleri gereğince adli kontrole çevrilmesine saygılarımızla talep ederiz. 10.05.2019

                                                                  Sanık Müdafii

Tutukluluğa İtiraz Dilekçesi -13-

ADANA ( ) AĞIR CEZA MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI’NA

DOSYA NO                      : ……………………

ŞÜPHELİ  (TUTUKLU)     : X (TCKN:…..) 

MÜDAFİ                           :Av.

TUTUKLAMA TARİHİ      : …………………………   

KONU                                : İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin  müvekkilimizin …………….. tarihli tutuklanması  kararına itirazımız ve müvekkilimizin tahliyesi talebimiz hakkındadır.

İTİRAZ NEDENLERİ :

Müvekkilimiz İstanbul(Anadolu) Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/ sor. Numaralı dosyası kapsamında tutuklama talepli sevk edildiği İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin 11/……………….. tarih ve ………………… Sorgu numaralı kararı ile tutuklanmıştır; yasal süresi içinde itirazlarımızı sunuyoruz.

Müvekkilimiz xxxxxxxxx hakkında verilen tutuklama kararının kapsamında baktığımızda CMK m.100 vd. gereğince tutuklandığı görülmektedir. Ancak CMK 100 ve vd. maddelerine istinaden verilen tutuklama kararı usul ve yasaya aykırıdır. Şöyle ki:

1-) Her ne kadar isnat edilen suç tutuklama koruma tedbirinin uygulanması için tutuklama sebebinin varsayılabileceği suçlardan olsa da salt bu sebeple tutuklama koruma tedbirine başvurulması CMK m.100/1’e aykırı olacaktır. Müvekkilimizin isnat edilen çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu işlediğini gösteren kuvvetli suç şüphesini gösteren somut bir delil yoktur. CMK m.100 İncelendiğinde görüleceği üzere şüphelinin tutuklanması için basit şüpheden uzak kuvvetli suç şüphesi dahi yeterli olmayıp kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delil gerekmektedir. Soruşturma kapsamında alınan ifadeler incelendiğinde görüleceği üzere müvekkilimiz herhangi bir şekilde müştekiyi istismar etmemiş, zorlama boyutunda hareketler sergilememiştir. Hal böyle iken soyut şüpheden uzağa gitmeyecek, yalnızca müştekinin çelişkili beyanları delil kabul edilerek –ki bu beyanlarında doğru olup olmadığı hususunda ciddi şüpheler var olup müştekice verilen  ifadeler dikkate alındığında bir bütünlük arz etmediği görülecektir-Soruşturma aşamasında elde edilen güvenlik kayıtlarında da görüleceği üzere müşteki zorlama olmaksızın kendi rızası ile müvekkilimizle birliktedir. kaldı ki Adli Tıp Kurumu başkanlığınca sunulan raporda da madurenin daha önceden ilişki yaşamış olduğu ve ilişkinin ne zaman ve kimlerce gerçekleştiğini tespit edilemediği yalnızca göbek ve yüz bölgesinde bulunan sperm örneklerine binaen cinsel istismar suçunun vaki olmayacağının- yüksek mahkeme kararlarında da kabul edildiği gibi- bu ve benzeri mesnetsiz emarelere binaen müvekkilimiz hakkında tutuklama koruma tedbirinin uygulanması hukuka aykırıdır. Konuya dair yüksek mahkeme kararları incelendiğinde de görüleceği üzere ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırma boyutunda olacak tutuklama koruma tedbirine dayanılması açıkça hukuka aykırı olacaktır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/3-35 E. 2006/97 K. Ve 04.04.2006 tarihli kararında

“şüpheli ve aydınlatılamamış olayla ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkumiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat teorik de olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir ihtimale değil, kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır.”

2-)  Müvekkilimizin herhangi bir suç işleme kastı yoktur. Müvekkilimizin fiillerinin bir suç oluşturacağı düşünülse dahi bu isnat edilen çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu oluşturmayacaktır. Şöyle ki çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunun maddi ve manevi unsurları oluşmamıştır. Müvekkilimizin fiilleri sonucu sevk maddesi olan TCK m.102/2-3.a suç oluşmayacaktır. müvekkilimiz tamamen yardım amacıyla aracına aldığı ve kendisinin görünüş itibariyle de 15 yaşından büyük gösteren müştekiyi zorlayarak istismar edici davranışlarda bulunmadığı gerek yapılan incelemeler gerek müştekice verilen ifadelerle açıktır. Müvekkilimizin istismar ettiğine yönelik emare dahi bulunmamaktadır.

3-) Esas hakkında yapılacak yargılamada suçun vasıf ve mahiyetinin değişme ihtimali mutlak olup bu göz önüne alındığında uygulanan tutuklama koruma tedbiri ölçüsüz ve orantısız olacaktır.

4-)Tutuklama koruma tedbirinin uygulanabilmesi için gereken koşulların oluştuğu kabul edilse dahi CMK m.100/1 c.1(Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir.)  gereği sayın Başkanlığınızca takdir hakkı kullanılarak müvekkilimiz serbest bırakılabilecektir. Sayın Başkanlığınızca takdir hakkınızın lehe olarak kullanılmasını talep ediyoruz.

5-)Müvekkilimiz evden ayrılan ilk kişi olup, evden ayrıldıktan sonra ne yaşandığına dair bir bilgisi olmadığından süreç içinde gelişen diğer tüm eylem ve istismara açık davranışlardan ötürü sorumsuz olduğu aşikardır.

6-)Müvekkilimiz sigortalı bir işte çalışmakta olup sabit ikametgah sahibidir ve kaçma şüphesi yoktur. Müvekkilim evli olup; tutuklu yargılanması ailesi yaşantısı açısından da geri dönülemez hasar bırakacaktır. Aynı zamanda dosya kapsamında toplanacak bir delil kalmamıştır. Bunlar göz önüne alındığında tutuklama koruma tedbirinin uygulanmasının müvekkilimiz üzerinde telafi güç ve imkansız zararlar oluşturacağı açıktır.

Huzurda bulunan yargılamada AİHM kararına bakıldığında da görüleceği üzere müvekkilim 4 temel gerekçe açısından da şartları sağlamakta olup duruşmalara katılmama gibi bir durumu söz konusu olmayıp, düzenli bir hayat sahibidir adaletin tecellisini engellemeye yönelik girişimi olmadığı gibi kendisine yönelik haksız iddiaları bertaraf etmek amacıyla elinden gelen tüm gayreti göstermektedir. Başkaca suçlar işlememekte ve toplum düzenini  bozma  gibi bir gaye taşımamaktadır kendisi toplumda saygınlık sahibi ve söz konusu yargılama neticesinde de ortaya çıkacağı üzere isnat  edilen suça vakii olayları gerçekleştirmemiştir. Tüm bu nedenlerden ötürü adaletin temini için müvekkilimin tutuksuz yargılanması ve tahliyesi gerekmektedir.

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda arz ve izah edilen hususlar göz önünde bulundurularak Sayın Başkanlığınızca da ortaya konulabilecek nedenler ile birlikte CMK’da açıkça belirtilen tutuklama şartlarından hiç birinin olmadığı  bu tutuklamanın gerek müvekkilimiz ve gerek ailesi üzerinde psikolojik olarak ağır mağduriyete sebep verecek olan  İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin …………….. tarih ve …………… Sorgu sayılı MÜVEKKİLİMİZİN TUTUKLANMASI  KARARINA İTİRAZ EDİYOR ve Müvekkilimizin TAHLİYESİNE karar verilmesini hakkında ADLİ KONTROL HÜKÜMLERİNİN uygulanarak yargılanmasını saygılarımızla bilvekale  arz ve talep ediyoruz. 15/04/2017

                                                 ŞÜPHELİ MÜDAFİİ

Sulh Ceza Tutukluluğa İtiraz Dilekçesi -14-

ADANA 2.AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

İddianame Değerlendirme No  :2019/

Tutuklamaya İtiraz Eden   :

Müdafi                                  : Av.

Talep Edilen                       : Tutukluluk halinin devamına itiraz hususunda

Açıklamalar:

Tunceli SULH CEZA Kararına Karşı ERZİNCAN SULH CEZA Hâkimliğine sanık hakkında tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir. Dosya iddianameme kabul aşamasında olup verilen karar haksız ve hukuka aykırı olduğundan, kaldırılması gerekmektedir.  Şöyle ki:

  • Müdafisi olduğum sanığın kaçma şüphesinden bahsedilmesi de kabul edilemez. Sulh Ceza Mahkemesinin aynı suçlamalar konusunda vermiş olduğu İMAM DEMİR SEYRAN ÇELİK VE Diğerlerinde tahliye ve adli kontrol kararları bulunmakta olup tutuklama gibi hürriyeti kısıtlayan bir tedbire başvurulmasında hukuki fayda da yoktur. Şüphelinin kaçma şüphesi olduğuna dair somut bir delil veya emare bulunmamaktadır.
  • Suçlamanın katalog suçlardan yer alması hususu şüphelinin tutuklanması için yeterli değildir. Suçlama ile şüphelinin eylemleri arasında somut bir bağ ve nedensellik bağı bulunmamaktadır. Müdafisi bulunduğumuz şüpheli evli 2 çocuk babası sigortalı çalışan bu yaş itibariyle sabıkasız kaçma şüphesi olmayan ve deliler toplandığından karartma durumu olmayan biridir.
  • Özelikle aynı soruşturmada aynı fiillerle suçlanan emsal tahliyeler dikkate alınarak öncelikle tahliyesine aksi düşüncedeyse sayın heyet birden fazla adli kontrol veya kefaleten Salı verilmesini talep ederiz

Sonuç ve İstem: Yukarıda belirtilen ve resen gözetilecek sebeplerle Tunceli 2.Ağır Ceza Mahkemesinin tensiple BİRLİKTE, müvekkilin tutukluluk halinin Sayın Başkanlığınızca kaldırılmasına aksi düşüncedeyse sayın heyet birden fazla adli kontrol veya kefaleten Salı verilmesini talep ederiz karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.15.05. 2019

                                                                                                     Tutuklamaya İtiraz Eden

Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi -15-

 MERSİN NÖBETÇİ SULH CEZA HÂKİMLİĞİ’NE

GÖNDERİLMEK ÜZERE

ADANA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

SORGU NO             :

SORUŞTURMA NO:

TUTUKLU          :  

MÜDAFİİ             :

KONU                   :

İTİRAZ NEDENLERİ:

1-) Müvekkilim; sabit yerleşim yeri sahibidir. Kaçması söz konusu değildir.

2-) Suça ilişkin olan bütün deliller toplanmış ve muhafaza altına alınmıştır. Delilleri karartma şüphesi bulunmamaktadır. Zira suç konusu uyuşturucuların saklandığı yeri polislere göstermiş ve uyuşturucular polisler tarafından toplanmıştır. İlgili suçta tek başına şüpheli durumunda olup şüpheli konumda olan başkaca bir suç ortağı da bulunmamaktadır.

3-) Suçun niteliğine ve unsurlarına bakıldığında sabit ikametgâhlı müvekkilimin tutuklanması için bir neden yoktur.

4-)Tutuklama en son tedbirdir:

CMK 109’daki adli kontrol kurumunun tutuklamaya göre öncelikle uygulanması gerekir. Tutuklama en son tedbirdir. Makamınız, öncelikle adli kontrolü uygulamadan tutuklamaya hükmetmemelidir.

AİHM de içtihatlarında tutuklamanın en son önlem olarak uygulanması gerektiğinden bahsetmekte; başka bir önlemle tutuklamadan sağlanan yarar sağlanabilecekse, tutuklama yoluna gidilmemesi gerektiğini söylemektedir.

HUKUKİ NEDENLER: 5271 S. K. m. 101 ve ilgili yasal mevzuat

SONUÇ VE İSTEM:  Mersin 4.Sulh Ceza Hâkimliği’nin 04/05/2019 tarih ve 2019/314 sorgu sayılı tutuklama kararına tutuklu kaldığı süre zarfıda göz önüne alınarak itirazımızın kabulü ile bihakkın tahliyesine, mahkeme aksi kanaatte ise adli kontrol hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesini saygıyla vekâleten arz ve talep ederim.

İTİRAZ EDEN MÜDAFİİ

Adana Ceza Avukatı Saim İncekaş

Tutuklama Kararına İtiraz Dilekçesi Uyuşturucu -16-

ADANA SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE

Gönderilmek Üzere

ADANA SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE

Sorgu No                                                :…. Sorgu      

Tutuklama Kararına İtiraz Eden  : … (T.C. Kimlik No:…)                    

Müdafii                                                   : Av. …

Talebin Konusu                                   : Tutuklama kararının İTİRAZEN kaldırılması        talebidir.

 

AÇIKLAMALAR                           :

  1. 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150. Maddesi uyarınca … Barosu tarafından zorunlu müdafii olarak görevlendirildiğimiz … Sulh Ceza Hakimliği’nin 24.05.2019 tarih ve 2019/… Sorgu dosyası üzerinden, şüpheli ….tutuklanmıştır. İş bu tutuklama kararına itiraz ediyoruz.
  1. Şüpheli …, uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan tutuklanmıştır. Şüphelinin kendisine isnad edilen söz konusu suçun unsurları oluşmamıştır. Dolayısıyla şüpheli hakkında verilen tutuklama kararı hukuka aykırıdır. Bu sebeple işbu karara itiraz etme mecburiyeti hasıl olmuştur.
  1. Şüpheli, … Narkotik Suçlarla Mücadele Müdürlüğü ve …. Sulh Ceza Hakimliği’nde alınan ifadelerinde, … doğumlu olduğunu, ailesinin İstanbulda ikamet ettiğini, kendisinin halihazırda Kütahya Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme bölümü 3. Sınıf öğrencisi olduğunu, daha önceden birkaç kez uyuşturucu ve uyarıcı madde kullandığını, ancak hiçbir şekilde ticaretini yapmadığını, olay günü arkadaşlarıyla beraber İstanbul’a gittiği ve dönüşte PTS uygulama noktasında polis ekiplerince araçlarının durdurularak arama yapıldığını, araçta ele geçirilen uyuşturucu ve uyarıcı maddeyi kullanmak amacıyla aldığını, hassas terazinin kendisine ait olduğunu,uyuşturucu maddeyi eksik alıp almadığını kontrol etmek maksadıyla hassas teraziyi bulundurduğunu beyan etmiştir. Şüpheli….’ın üzerine atılı bulunan suçu gerçekleştirmek gibi bir kastı bulunmamaktadır.
  1. Şüpheli, söz konusu uyuşturucu ve uyarıcı maddeyi yalnızca kullanmak için satın almıştır, ticaretini yapma konusunda hiçbir şekilde kastı bulunmamaktadır. Ayrıca şüpheli 3 yıldır Kütahya’da yaşamaktadır ve çevresi tarafından tanınan bilinen bir kimsedir. Yargılama sürecinde kaçması veya saklanması ihtimali söz konusu değildir. Kaçma şüphesi yoktur.
  1. Şüphelinin delilleri karartma olasılığı yoktur. Zira suçun tüm delilleri adli makamlara teslim edilmiştir.
  1. Şüphelinin tanıklar veya başkaları üzerinde baskı kurma olasılığı da bulunmamaktadır.
  1. Bütün deliller toplanmış ve muhafaza altına alınmıştır. Soruşturma evresinde kaçma, delilleri ortadan kaldırma, gizleme veya karartma gibi bir girişimde bulunacak durumda değildir.
  1. Şüpheli öğrencidir, devam eden bir eğitim hayatı vardır ve tutuklama nedeniyle okulundan uzak kalmaktadır. Ayrıca Final haftasındadır ve sınavlarına katılamamaktadır. Bu sebeple tutukluluk hali boyunca kendisi mağdur olmaktadır.
  1. Adli Kontrol kurumunun tutuklamaya öncelikle uygulanmasını arz ve talep ederiz.

 

Arz olunan nedenlerle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150. maddesi gereğince … Barosu tarafından zorunlu müdafii olarak görevlendirildiğimiz şüpheli … hakkında verilen tutuklama kararına itiraz ediyoruz.

HUKUKİ NEDENLER             :5271 Sayılı CMK md. 101/5, 267, 268 ve ilgili yasal mevzuat

SONUÇ ve İSTEM                    :

Yukarıda izahına çalıştığımız ve Sayın Mahkeme’nin kendiliğinden takdir edeceği nedenlerle;

1.Şüpheli hakkında uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti yapma ve sağlama suçundan verilen tutuklama kararının İTİRAZEN KALDIRILMASINI, şüphelinin tutuksuz yargılanmasını ve serbest bırakılmasına karar verilmesini,

2.Mahkeme aksi görüşte ise, şüpheli hakkında verilen tutuklama kararının, CMK md. 109,vd. hükümleri gereğince adli kontrole çevrilmesini şüpheli müdafii olarak saygılarımızla arz ederiz.27.05.2019

Şüpheli Müdafii

Hırsızlık Suçu Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi -17-

ANTALYA 4.SULH CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE

Gönderilmek Üzere

ANTALYA 3.SULH CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE

DOSYA NO            :… Sorgu

İTİRAZ EDEN      :

MÜDAFİİ              :AV.

KONUSU               :Tutuklama kararının  İTİRAZEN  kaldırılarak, şüphelinin tutuksuz yargılanmasına karar verilmesi istemidir.  

AÇIKLAMALAR     :

Şüpheli, hırsızlık suçundan bahisle tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilmiş, mahkemede yapılan sorguda müvekkilim hakkında tutuklama kararı verilmiştir. Ancak mahkemenin vermiş olduğu bu karar büyük mağduriyetlere neden olabilecek bir karardır. Şöyle ki;

Şüpheli, suça konu olayı samimi bir şekilde ikrar etmiş, olayı bütün detaylarıyla anlatmıştır. Bunu soruşturma aşamasında yapmıştır, suça konu eşya müştekiye teslime hazırdır. Şüpheli de pişman olduğunu, müştekinin zararını gidermeye hazır olduğunu beyan etmiştir. Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanma olasılığı vardır.

Dosyadaki diğer şüphelinin ve müştekinin ifadesi alınmıştır. Suça konu eşya emanete teslim edilmiştir. Deliller toplanmıştır, karartma şüphesi yoktur. Sabit ikametgah sahibidir. Adli kontrol hükümlerinin uygulanması soruşturmanın gidişatını olumsuz etkilemeyecektir. Bu nedenle tutuklamayı gerektirecek neden bulunmaktadır. Verilen tutuklama kararına itiraz ediyoruz.

HUKUKİ NEDENLER : CMK 101/5 ve 267,268 ,TCK 171 vd maddeleri.

SONUÇ ve İSTEM      :  Belirttiğimiz nedenler ve mahkemenin kendiliğinden takdir edeceği nedenlerle:

1-) Şüpheli hakkındaki tutuklama kararının İTİRAZEN KALDIRILMASINI ve şüphelinin tutuksuz yargılanmasına karar verilmesini,

2-) Mahkeme aksi görüşte ise, tutuklama kararının CMK 109 vd hükümleri gereğince ‘’adli kontrole’’ çevrilmesini; Şüpheli müdafii olarak saygılarımla talep ederim.25.07.2018

                  ŞÜPHELİ MÜDAFİİ

Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Örneği -18-

ADANA ( ) NÖBETÇİ AĞIR CEZA SAYIN BAŞKANLIĞI’NA

GÖNDERİLMEK ÜZERE

X ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO:

TUTUKLAMAYA İTİRAZ EDEN SANIK               :                         

MÜDAFİİ                         : AV. 

İTİRAZ OLUNAN

KARAR                          :  X  Asliye Ceza Mahkemesinin X tarih ve X Esas  Sayılı Kararı

KONU                              : Tutuklama kararının itirazen kaldırılarak tahliyeye karar verilmesi Talebimiz Hk.

AÇIKLAMALAR            :

1-) Müdafii bulunduğum sanık ……………………………….. KİLİTLENMEK SURETİYLE MUHAFAZA ALTINA ALINAN EŞYA HAKKINDA HIRSIZLIK suçundan mahkumiyetine ve tutukluluğun devamına karar verilmiştir.

2-) Her ne kadar duruşmada müşteki şikayetçi olduğu ve şikayetinin devam ettiğini belirtmiş olsa da; duruşma sonrasında şikayetinden vazgeçmiş ve zararının da giderildiğini belirtmiştir. İşbu haliyle; somut olay bakımından müştekinin zararı ve şikayeti bulunmamaktadır.

3-) Bu durumda Mahkemece verilecek cezanın İstinaf aşamasında değişeceği ve zararın giderilmesi ve şikayet yokluğundan kaynaklı indirimler nedeniyle sanığın yatacağı cezanın çok düşük bir süre olacağı dosyayla sabittir. Fakat istinaf aşamasının alacağı süre dikkate alındığında haksız tutukluluğun söz konusu olacağı da muhakkaktır.

4-) Her ne kadar yargılama sırasında malın değeri X aralığı olarak belirtilmişse de mal kutusunda olmayıp teşhir amaçlı olarak kullanılmaktadır. Dosyadaki kamera görüntüleri ve beyanlarda bu durumu açıkça belirtmektedir. Bu haliyle malın değeri ortalama olarak X altındadır. Bu durumda bir asgari ücretin altında olan malın değeri düşük olduğundan TCK. 145’e göre daha az ceza verilmesi veya ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi de mümkündür.

5-)  Somut olayda CMK 100. maddesinde yazılı tutuklama nedenleri bulunmamaktadır.. Müdafii olduğum sanık; sabit bir ikametgâh sahibidir.  Bu nedenle zararı gideren ve şikayetin olmadığı bir halde müvekkilin istinaf sürecinde kaçması veyahut saklanması ihtimali söz konusu değildir. Dosyada karar verildiğinden toplanacak delilin varlığı veya delil karartma şüphesinden de bahsedilemez. 

6-) Tutuklama bir ceza olmayıp koruma tedbiri niteliğindedir, kişi hak ve özgürlüklerini en ağır ihlalden VE EN SON BAŞVURULMASI GEREKEN bir koruma tedbiridir. Yargılama sonunda atılı suçun sanık lehine değişmesi durumunda oluşacak mağduriyet çok ağır olacaktır. CMK 109’daki adli kontrol kurumunun tutuklamaya göre öncelikle uygulanması gerekir.  Bu sebeple Mahkemesince, öncelikle adli kontrolü uygulamadan tutuklamaya hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

İSTEM SONUCU     : Belirttiğimiz nedenler ve mahkemenizin resen takdir edeceği nedenlerle; tutuklamanın bir tedbir oluşu, suçun vasfının değişme ihtimali, zararın giderilmiş olması, şikayetten feragat edilmiş olması hususları da değerlendirilerek, aynı zamanda müvekkilin uzun süredir tutuklu olması ve artık tutukluluğun cezaya dönüşeceği de düşünülerek tutukluluk kararının kaldırılmasını ve tahliyesine karar verilmesi, aksi halde adli kontrol hükümlerinin uygulanmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz. (Tarih)                   

                                                                                                                                  ŞÜPHELİ MÜDAFİİ

Örgüt Üyeliği Nedeniyle Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Örneği -19-

T.C.

ADANA 3. SULH CEZA HAKİMLİĞİNE,

Gönderilmek Üzere

ADANA 2. SULH CEZA HAKİMLİĞİNE

SORGU  NO : 2019/…….

 

İTİRAZ EDEN ŞÜPHELİ/TUTUKLU:

MÜDAFİİ:

İTİRAZ OLUNAN KARAR                    : 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 06/05/2019 tarih ve 2019/….  Sorgu sayılı tutuklama kararı.

KONUSU                                                 :Tutuklama kararının İTİRAZEN kaldırılarak, şüphelinin tutuksuz Yargılanmasına Ve /veya adli kontrole karar verilmesi

ESASA İLİŞKİN  İTİRAZLARIMIZ           :

1 .X Ceza Dairesinin verdiği kararda atılı suçu ifade etmek için; “Silahlı terör örgütü üyesi, örgütün amaçlarını benimsemiş olup, örgüt bütünlüğü içerisinde ve hiyerarşik yapıya dahil olarak örgüt tarafından verilen görevleri her zaman için yerine getirmeye hazır vaziyette bekleyen, kendi iradesiyle hareket etmeyip örgüt iradesini benimsemiş ve bunu kendi iradesinin önüne geçirmiş olan kişidir. Örgüt üyesi ile örgüt arasında organik bir bağın bulunması ve üyenin faaliyetlere katılması gerekmektedir. Örgüte sadece sempati ile bakılması örgüt üyeliği için yeterli olmayacaktır. Faaliyetler değişik şekillerde ve görünümlerde olabilecektir. Örgüt üyesi her zaman için kendisini emir ve talimat almaya hazır hisseden, sorgulamadan hareket eden kişidir.” açıklaması yapılmıştır.

Bu ifade nazara alınarak suçun tipiklik unsuru değerlendirildiğinde, müvekkilin söz konusu terör örgütüyle hiçbir alakasının olmadığı, bugün yargılanarak sadece terör örgütü ve yandaşlarının mağduru pozisyonuna koyulduğu anlaşılacaktır.

2 . Keza Yargıtay 16. Ceza Dairesinin vermiş olduğu kararda da bu suçun ölçütü belirlenmiş, örgüt üyesinin bu örgüt hiyerarşisi içerisinde verilen her türlü emri  ve talimatı sorgulamaksızın tamamen yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesi gerekmektedir.

Bu konuyla alakalı olarak şüphelinin de ifadesinde  belirttiği ve iddia makamının yaptığı araştırmalar sonucu anlışalacağı üzere, “ eagle kaydı, gazete ve dergi aboneliği, dernek ve vakıf üyeliği,  yada bu kurumlara  bağış yapma, digitürk iptali ve 2014 yılı Ocak ayı içerisinde kamuoyuna yansıdığı üzere örgüt lideri F. G.’in kısaca “Varınızı yoğunuzu satın Bank Asyaya yatırın” şeklindeki talimatına uyup işlem yapması gibi “  terör örgütüne yakınlık atfedilebilecek hiçbir husus mevcut değildir.

Ayrıca,o milletçe canımızı yakan  hain darbe girişiminin olduğu gece ve sonraki süreçte de müvekkilimiz polis memuru olmasına rağmen katiyen hiçbir aktif yada pasif faaliyette bulunmamış, olan biteni sadece medya ve kamuoyu üzerinden takip etmiş ve görevi başında kalmıştır.

Söz konusu terör örgütüyle gerçek bir bağı bulunan ve emir ve talimat alan örgüt mensubunun, sözkonusu suça delil teşkil eden bu kadar husus bulunmasına rağmen hiçbir şekilde bir  yakınlık veya alakasının olmaması  müvekkilimize isnat edilen suçun ne denli mağdur edici nitelikte olduğunu ifade etmektedir.

3 . Saya notu verilmesi konusunda ise yaklaşık 60 milyon insanın  bilgilerini ele geçirdiği bilinen terör örgütünün kendine göre insanları fişlediği evraktaki bilgilerin ulaşılabilir ve özel sayılamayacak içerikler barındırması sebebiyle hiçbir hukuki mahiyetinin olmadığı açıktır.Kaldı ki bu hain terör örgütü devletin bütün kademelerine sızmıştır.Bu tür bilgilere ulaşması da muhtemelen zor olmamıştır.Örneğin emniyette amir konumunda olan yetkili bir FETÖ/PDY  üyesinin Personel Bilgi Sisteminden kurumda çalışan herkesin bilgisine ulaşması muhtemeldir.Ayrıca yargı çevresi tarafından bu Saya Notu verilmesinin terör örgütünün gerçek mensuplarının  yakalanamaması için yargı sistemini oyalama ve bu süreci uzatmaya yönelik bir hamle olduğu değerlendirmesi yapılmaktadır. Müvekkilimizin mağdur edildiği bu yargılamanın sonucunda tutuklanması da bunun tezahürüdür. Bununla beraber ifade etmek isteriz ki  müvekkilimizin kaçma ve  delilleri karartma gibi şüphesi yoktur.

TUTUKLULUĞA İLİŞKİN İTİRAZLARIMIZ:

1)     CMK 100’deki koşullar oluşmamıştır                                                          

1.1.   Şüphelinin kaçma şüphesi yoktur. Sabit ikametgah sahibidir.

  • Şüpheli delilleri karartamaz. Zira,suçun delilleri zaten emanete alınmıştır.
  • Şüphelinin tanıklar veya başkaları üzerinde baskı kurma olasılığı da

1.4   Ayrıca,tutuklama kararı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5.maddesindeki koşullarla Anayasa’nın 19/3 hükümleri de dikkate alınarak verilmelidir.

Bu koşulların şüpheli bakımından oluşmadığı kanısındayız.

2)     Tutuklama için gereken kuvvetli suç şüphesinin varlığından da söz edilemez :

Şüpheli hakkında tek kanıt ,bilirkişi analizi ile şüpheli ile ilişkilendirilmesi henüz yapılmamış telekomünikasyonun denetlenmesi sonucu elde edilen verilerdir.

Ceza hukukumuzun temel ilkelerinden olan ‘’şüpheden şüpheli/sanık yararlanır ‘’ ilkesinin de somut olayda uygulanmadığı kanısındayız.

3)      Tutuklama en son tedbirdir ilkesi uygulanmamıştır :

CMK 109’daki adli kontrol kurumunun tutuklamaya göre öncelikle uygulanması gerekir. Tutuklama en son tedbirdir. Mahkeme, öncelikle adli kontrolü uygulamadan tutuklamaya hükmetmemelidir.

AİHM de içtihatlarında tutuklamanın en son önlem olarak uygulanması gerektiğinden bahsetmekte; başka bir önlemle tutuklamadan sağlanan yarar sağlanabilecekse, tutuklama yoluna gidilmemesi gerektiğini söylemektedir.

4)   Ceza muhakemesi hukukumuzun temel ilkelerinden olan ORANTILILIK(ölçülülük) ilkesi göz önüne alınmamıştır.

Tutukluluk değerlendirmesi yapılırken ÖZELLİKLE bu hususlar göz önünde bulundurulmalıdır.

HUKUKİ NEDENLER                                   : CMK 101/5 ve 267,268 vd. maddeleri

SONUÇ ve İSTEM                                        : Belirttiğimiz hususlar  ve mahkemenin kendiliğinden takdir edeceği diğer nedenlerle;

1-) Şüpheli hakkındaki tutuklama kararının İTİRAZEN KALDIRILMASINI ve şüphelinin TUTUKSUZ YARGILANMASINA karar verilmesini

2-) Mahkeme aksi görüşte ise, tutuklama kararının CMK 109 vd. hükümleri gereğince “ADLİ KONROLE’” çevrilmesini,

sosyal adaletin sağlanması, akabinde  ceza muhakemesinin asıl amacı olan maddi hakikate ulaşılabilmesi ve mağduriyet yaşanmaması adına vekaleten saygılarımızla  talep ederiz.(tarih)

Şüpheli/Tutuklu 

MÜDAFİ

Adam Öldürme Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Örneği -20-

ADANA 5. SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE

Gönderilmek üzere

ADANA 4. SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE

SORGU NO________:

Tutukluluğa İtiraz Eden

ŞÜPHELİ_____:

MÜDAFİ______:

KONU________:

İTİRAZ NEDENLERİMİZ:

Müvekkil; “Ölüme Sebebiyet Şekilde Kasten Yaralama” suçunun işlediği hususunda mağdura ait hayati tehlikesinin halen devam ettiğine ilişkin adli rapor, tanık beyanı, şüphelinin ikrar içeren beyanları ve kuvvetli suç şüphesi nedeni ile tutuklanmıştır.

Öncelikle; Yaralı şahsın “X tarihi itibariyle Hayati Tehlikeyi atlatarak servise alındığını” belirtmek istiyoruz. Bu hususun da dikkate alınarak tutukluluk değerlendirmesi yapılmasını talep ediyoruz.

*****Müvekkilin tutukluluk hali kamu vicdanını rahatsız edici niteliktedir. Şöyle ki;

Müvekkilin gerek emniyette gerekse savcılıkta verdiği ifadesi samimidir ve olayı ayrıntılı olarak anlatmıştır.    

Olay; Müvekkilin bahçesindeki odunların şüpheli iki şahıs tarafından hırsızlık eylemine konu olması ile başlamıştır. Şahısların daha önceden de hırsızlık yaparak odunlarını aldıkları müvekkil beyanları ile sabittir. Müvekkil olayda şahısların yeniden geldiklerini fark ettiğinde; kendisine ait mallarını korumak istemiş ve şahısların tekrar gelmemeleri için korkutmak ve caydırmak maksadı ile eline sopa alarak şahıslara yaklaşmıştır. Müvekkilin kastı şahısları yaralamak değildir. Bu olayın meydana geliş seyrinden anlaşılmaktadır.

Müvekkil şahısların kalabalık olduğunu sonrasında fark etmiştir. Şahıslar tek başına olan müvekkilin üzerine yürüyünce (meşru müdafaa olarak) müvekkil kendisini koruma maksatlı birisine sopa ile vurmuştur. Bunu gören diğer şahıslar da üzerine gelmeye devam etmiştir. Savunmasız ve tek olan müvekkil de belinde olan bıçağı yine uzaklaştırmak için kendisine saldıran şahsa doğru bir kez sallamıştır. Bu şekilde şahıs yaralanmıştır. Netice müvekkil tarafından istenmemiştir. Olayın meydana gelişi incelendiğinde “yaralamaya yönelik amaç” unsurunun bulunmadığı da anlaşılacaktır. Doğrudan kastın varlığı, hedefseldir. Müvekkilin ise tek amacı şahısların korkutarak bir daha odunlarını çalmamalarını sağlamak istemesidir.

Müvekkil neticenin bu şekilde gerçekleşmesinden dolayı üzgün ve çöküntü içerisindedir. Pişmanlığını soruşturmanın en başından itibaren dile getirmiştir. Müvekkil evli ve bir çocuk babasıdır. Evin geçimini sağlayan kişi olduğundan ailesi mağduriyet içerisindedir. Tutuklama hayatının tümünü olumsuz etkileyecektir. Bunun en açık örneği yaşadığı olayı tüm samimiyeti ile anlatmasıdır. Delillerin tamamı emanete alınmıştır; müvekkilin delilleri karartması söz konusu değildir. Ayrıca şahsın yaralandığını görünce olayı arkadaşına anlatarak acilen ambulansı çağırmasını istemiştir.

 

Müvekkil olayda kullanılan bıçağı kendi rızası ve isteği ile emniyet birimine teslim etmiştir. Yine kendisine ulaşan polis ekiplerinin çağırdığı mahale kendi isteği ile giderek teslim olmuştur. Bu husus kaçma olasılığı olmadığını kanıtlamıştır. Olayı tüm ayrıntısı ile anlatmıştır. Müvekkil şüphelinin, tanıklar, mağdur veya başkaları üzerinde baskı kurma olasılığı da yoktur.

Olayın meydana gelişi, kast yokluğu, ortada hayati tehlike taşıyan bir yaralının bulunmayışı ve tutuklama gerekçeleri ortadan kalktığı dikkate alınarak müvekkilin tahliyesine karar verilmesini talep ediyoruz.

HUKUKİ NEDENLER: CMK 101/5 ve 267,268 vd. maddeleri.

NETİCE-İ TALEP___: Belirttiğimiz nedenler ve hakimliğinizin re’sen takdir edeceği

Nedenlerle;

1-) Şüpheli hakkındaki tutuklama kararının İTİRAZEN KALDIRILARAK şüphelinin tutuksuz yargılanmasına karar verilmesini,

2-) Mahkeme aksi görüşte ise, şüpheli hakkındaki tutuklama kararının CMK 109 vd hükümleri gereğince adli kontrole çevrilerek TAHLİYESİNE karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederim. (tarih)

                                                                                                      Şüpheli Müdafi

Terör Örgütüne Üyelik Nedeniyle Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Örneği -21-

X 2. SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE

SORGU NO                         :

TUTUKLAMAYA

İTİRAZ EDEN         :

VEKİLİ                             :

ADRES                             :

TUTUKLAMA TARİH     :

KONU                           : X Sulh Ceza Hakimliği’nin  Sorgu sayılı dosyasına istinaden müvekkil aleyhine verilen tutuklama kararına itirazlarımızdan ibarettir.

AÇIKLAMALAR

Müvekkilim X Sulh Ceza Hakimliği’nin Sorgu Sayılı dosyadan Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak Suçundan tutuklanmıştır. Müvekkilim hukuka  aykırı bir şekilde gözaltına alınıp ardından tutuklanması için hiç bir neden yoktur.

Şöyle ki;

 Müvekkilim lise mezunu olup, üniversite sınavına hazırlanmaktadır. Üniversite sınavına hazırlık için SINAV OKULLARININ KURSUNA GİTMEKTEDİR. Kursa gittiğine ve sürekli olarak devam ettiğine dair ÖĞRENCİ BELGESİ DOSYADA MEVCUTTUR.

Müvekkilim halen öğrenciliği devam etmekte olup, HERHANGİ BİR TERÖR ÖRGÜTÜ İLE BAĞLANTISI OLMADIĞI GİBİ BİR ÜYELİĞİ DE SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. Müvekkilim gerek ifade  gerekse de sorgu sırasında bu hususu hep dile getirmiştir.

 Şüphelinin çelişkisiz ve maddi gerçeği ortaya koyan beyanlarına itibar edilmesi gerekmektedir.

YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN EMSAL TEŞKİL EDEN BİR KARARINDA DA BELİRTTİĞİ ÜZERE; “Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılıp diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan maddi gerçeğe ulaşmada varsayıma dayalı olarak hüküm kurmak anlamına gelir ki, bu durum da yukarda belirtilen ilkeye açık bir aykırılık oluşturur. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Uygulamada adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.

Söz konusu suçun oluşması için madde gerekçesinde ve yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında bazı kriterler belirlenmiştir. Kişinin örgüt üyesi olduğunun kabul edilmesi için:

  • ÖRGÜT İÇERİSİNDE BİR KOD ADININ OLMASI
  • ÖRGÜT İÇERİSİNDEKİ HİYERARŞİK YAPIYA DÂHİL OLMASI
  • ÖRGÜT İÇERİSİNDE BELİRLENMİŞ BİR GÖREVİNİN OLMASI

Örgüt içerisindeki eylemlerinin süreklilik arz etmesi gerekmektedir. BU KRİTERLERİN HİÇ BİRİ MÜVEKKİLİMDE MEVCUT DEĞİLDİR.

 X 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin müvekkilim hakkında   kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin mevcut olduğu gerekçesiyle hukuka aykırı bir şekilde tutuklama kararı vermiştir. Söz konusu dosyada müvekkilime isnat edilen herhangi bir bir somut delil mevcut değildir. DOSYADA TUTUKLAMAYI GEREKTİRECEK SOMUT DELİL BİR YANA  HERHANGİ BİR DELİL MEVCUT DEĞİLDİR.

 X 2. Sulh Ceza Hakimliği suçun CMK 103 madde ve fıkrasında katalog suçlar arasında sayılması gerekçesiyle tutuklama kararı vermiştir. SÖZ KONUSU SUÇLARIN VARLIĞI HALİNDE TUTUKLAMANIN MUTLAK OLDUĞU ŞEKLİNDE ALGILANMAMALIDIR. Katalog suç listesinin neye göre oluşturulduğu belirsiz olup hangi kriterler esas alınarak oluşturulduğu hakkında bir bilgi de bulunmamaktadır.  Öncelikle tüm suçlarda olduğu gibi müvekkilim hakkında suçu işlediği konusunda kuvvetli şüphe bulunmalı ve tutuklanması oranlılık ilkesine aykırı olmamalıdır.

 İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliği Türk Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından Barış Pınarı Harekatı devam ediyor oluşunu tutuklama gerekçesi olarak göstermesi tamamen hukuka ve ceza hukukunun temel ilkelerine aykırıdır. SÖZ KONU BU GEREKÇE 17/10/2019 TARİHİ İTİBARİYLE ORTADAN KALKMIŞTIR.  TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİMİZ TARAFINDAN BARIŞ PINARI HAREKATI İLE SINIR GÜVENLİĞİMİZE YÖNELİK OPERASYON 17/10/2019 TARİHİ İTİBARİYLE BAŞARIYA ULAŞMIŞ VE ATEŞKES İLAN EDİLMİŞTİR. BAHSE KONU OPERASYONLA  İSTENİLEN BAŞARIYI ELDE ETTİĞİMİZE İLİŞKİN  HEM DIŞİŞLERİ BAKANIMIZIN HEM DE SAYIN CUMHURBAŞAKANIMIZIN RESMİ PAYLAŞIMLARDA MEVCUTTUR.

Müvekkilim masumiyet ve suçsuzluk karinesine aykırı bir  şekilde ve muhtemel suç olarak görülmesi haksız yere gözaltına alınması ve tutuklanması tamamen hukuka aykırıdır. CEZA HUKUKUNU ASIL İLGİLENDİREN İCRAİ HAREKETLERDİR. OLAYDA CEZALANDIRMAYI GEREKTİRECEK BİR İCRAİ HAREKET OLMADIĞI GİBİ HAZIRLIK HAREKETLERİ DAHİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR.  DOSYANIN DEVAMINDA GELECEK YARGILAMA DA MÜVEKKLİMİN BERAAT EDECEĞİ AÇIKÇA ORTADIR.  Haksız ve hukuka aykırı bir şekilde verilen Tutuklama Kararı ÖĞRENCİ OLAN müvekkilim açısından koruma tedbirinden ziyade cezalandırıcı etki yaptığı açıkça ortadır.

TUTUKLAMA BİR TEDBİRDİR; CEZA DEĞİLDİR. HAKİMLİK BU OLAYDA TUTUKLAMA KARARI VEREREK  YARGILAMA SONUCUNDA, TÜM DETAYLARI İLE İNCELEDİĞİMİZ DOSYA KAPSAMINDA BERAAT EDECEĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ ŞÜPHELİYİ CEZALANDIRMA YOLUNA GİTMİŞTİR. OYSA CEZA ANCAK BİR YARGILAMADAN SONRA VERİLİR. ŞU HALDE, YARGILAMA YAPMADAN VE YETERSİZ DAYANAKLARLA, GEREKÇELENDİRİLMEDEN VERİLEN VE İÇTİHATLARA AÇIKÇA AYKIRI OLAN TUTUKLAMA KARARI KALDIRILMALIDIR.

SONUÇ VE İSTEM             :

SAYIN YARGIÇ,

MÜVEKKİLİMİN HİÇBİR GEREKÇEYE TUTUNDURULAMAYAN FAKAT YASALARDAKİ KİMİ KLASİK SÖZLERİN TEKRARINA YASLANMAKTAN İBARET OLAN BU TUTUKLAMA KARARI HAKSIZ VE HUKUKA AYKIRIDIR.

VİCDANİ KANAAT İLKESİ CEZA HUKUKUNUN EN TEMEL İLKELERİNDEN BİRİDİR. DELİL İLE VİCDANİ KANAAT ARASINDA; “ÖNCE DELİL, SONRA VİCDANİ KANAAT” ŞEKLİNDE KRONOLOJİK BİR SIRA ELBETTE MEVCUTTUR.

DOSYADA MÜVEKKİLİMİN ALEYHİNE TEK BİR SOMUT DELİLİN OLMAMAMASI, MÜVEKKİLİMİN ÖĞRENCİ OLMASI AYNI ZAMANDA ÜNİVERİSTE HAYALİNİN OLMASI VE YUKARIDA ARZ ETTİĞİM TÜM NEDENLERDEN DOLAYI;

1-) Tutuklama geçici bir koruma tedbiridir. Kuvvetli şüphe halinde ve tutuklama sebebi varlığı halinde uygulanır. Ortada kuvvetli şüphe ve tutuklama sebebi yoktur. KANAAT ÜZERİNE TUTUKLAMA KARARI VERİLEMEZ. TUTUKLAMA YERİNE ÖNCELİKLE TAHLİYE AKSİ KANATTE İSENİZ ADLİ KONTROL HÜKÜMLERİNİN UYGULANMASINA,

2-)Şüpheli hakkında  CMK 268/2 kararı veren mahkeme tarafından serbest bırakma kararı verilmediği taktirde tutukluk kararının incelenmesi için dosyanın bir üst mahkemesine gönderilmesine, karar verilmesini talep ediyoruz. Arz ederim. (tarih)

                                                                                                              MÜDAFİİ

Göçmen Kaçakçılığı Suçu Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Örneği -22-

ADANA 1. SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE

Soruşturma No :

İTİRAZ EDEN        :

MÜDAFİ                                 :

ADRES                                    :

KONU                                     : Tutukluluğun  Gözden Geçirilmesi

                                                    Talebimizden İbarettir.

AÇIKLAMALAR                 :

MÜVEKKİLİME AİT GSM OPERATÖRÜNÜN HTS KAYITLARI DOSYAYA SUNULMUŞTUR. SÖZ KONUSU HTS KAYITLARI DİKKATLİCE İNCELENDİĞİNDE MÜVEKKİLİM OLAY YERİNE NE OLAYDAN ÖNCE NE OLAY GÜNÜ NE DE OLAYDAN SONRA UĞRAMADIĞI AÇIKÇA BELLİDİR. SÖZ KONUSU MÜVEKKİLİM HALEN TUTUKLU BULUNMAKTADIR. TAMAMEN MAĞDUR OLMUŞTUR. MÜVEKKİLİM AÇISINDAN TUTUKLAMA BİR TEDBİRDEN ZİYADE CEZALANDIRICI BİR ETKİ DOĞURMUŞTUR. HTS KAYITLARINA BAKILDIĞINDA MÜVEKKİLİM OLAY GÜNÜ İSTANBUL İLİ ARNAVUTKÖY İLÇESİNDE OLDUĞU AÇIKÇA ORTADIR.

 SOMUT DELİLLERE DAYANAN KUVVETLİ SUÇ ŞÜPHESİ VE TUTUKLAMA NEDENİN OLUŞMASI SEBEBİYLE TAHLİYE TALEBİMİZİN REDDİNE KARAR VERİLMİŞTİR. SOYUT GEREKÇELERLE TALEBİMİZİN REDDİ HUKUKA AYKIRIDIR.

SÖZ KONUSU DOSYA DİKKATLİ İNCELENDİĞİNDE İDDİA MAKAMI TUTUKLAMA NEDENİ SADECE MÜVEKKİLİMİN ARACINI TESLİM ALMAMAYI GÖSTERMEKTEDİR. MÜVEKKİLİM OLAY YAŞANDIĞI SIRADA İSTANBULDA OLDUĞU HTS KAYITLARINDA AÇIKTIR. MÜVEKKİLİM SÖZ KONUSU ARACININ NERDE OLDUĞUNUN BİLGİSİNE DAHİ SAHİP DEĞİLKEN VE ARACININ SUÇA KARIŞTIĞINDAN DAHİ HABERİ OLMADAN AYRICA ARACIN NERDE OLDUĞUNA İLİŞKİN EN UFAK BİR BİLGİYE SAHİP DEĞİLKEN BU DURUMUN MÜVEKKİLİM ALEYHİNE KULLANIP, TUTUKLAMA NEDENİ VARSAYILMASI HUKUKA AYKIRIDIR.

KALDI Kİ EK-1 DE GÖRÜLECEĞİ ÜZERE MÜVEKKİLİM ARACININ İŞÇİSİ TARAFINDAN TESLİM EDİLMEMESİ SEBEBİYL E03.08.2019 TARİHİNDE  POLİS MERKEZİ AMİRLİĞİNE ( /İSTANBUL) ŞİKAYETTE BULUNMUŞTUR.

HTS KAYITLARI VE MÜVEKKİLİMİN 03.08.2019 TARİHLİ ŞİKAYET DİLEKÇESİ BİRLİKTE DEĞERLENDİRİLMESİNİ VE SÖZ KONUSU YAKLAŞIK 40 GÜNDÜR HAKSIZ VE HUKUKA AYKIRI BİR ŞEKİLDE TUTUKLU BULUNMASI MÜVEKKİL AÇISINDAN BİR TEDBİR OLMAYIP TAMAMEN CEZALANDIRICI ETKİ YARATMIŞTIR.

KALDI Kİ DOSYA DİKKATLİCE İNCELEDİĞİNDE,AYNI ZAMANDA MÜVEKKİLİME AİT ARAÇ ÜZERİNE ŞERH DE KONULMUŞTUR. YARGILAMA SONUNDA BERAAT EDECEĞİ AÇIKKEN SÖZ KONUSU HER AÇIDAN  TAMAMEN MAĞDURİYET YARATMIŞTIR.

SAYIN YARGIÇ;

Yukarıda açıkladığımız ve res’en göz önüne alacağınız nedenlerle, tutuklama kararının kaldırılarak şüphelinin BİHAKKIN TAHLİYESİNE, bihakkın tahliyesi mümkün olmadığı taktirde CMK m.109 gereği ADLİ KONTROL HÜKÜMLERİNDEN bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasına karar verilerek SERBEST BIRAKILMASINA karar verilmesini arz ve talep ederiz. (tarih)

EKLER : BTK’DAN HTS KAYITLARI X TARİHLİ ŞİKAYET DİLEKÇESİ

                                                                                   MÜDAFİİ

Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Örneği (FETÖ) -23-

X 6. SULH CEZA HÂKİMLİĞİ’NE

Sunulmak Üzere

X 5. SULH CEZA HÂKİMLİĞİ’NE

 

 

SORUŞTURMA NO                  : 

TAHLİYE KARARI İSTEYEN    : 

VEKİLİ         (MÜDAFİİ)               : AV.

KONU                                               : X 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin X -X tarih X / Sorgu Numaralı tutuklama kararına itirazlarımızdan ibarettir.

AÇIKLAMALAR    :

  • Müvekkilimiz X tarihinde haksız ve hukuka aykırı itiraza konu karar ile tutuklanmıştır. Müvekkilimiz ************* gözaltına alındığı tarihten tutuklandığı tarihe kadar bir 15 Temmuz gazisi olarak haksız yere tutulmuş ve şu anda da haksız yere cezaevinde tutuklu bulunmaktadır. Gözaltı aşamasında evinde bulunan müvekkilimiz kaçma şüphesi olmamasına rağmen tutuklanmış kaçma şüphesi olduğu kanısına nereden vardığı ortaya konulamamıştır.
  • Müvekkilimiz ************* bu örgütle hiçbir dönemde alakası olmamıştır. MİT tarafından savcılık ve emniyet makamlarına nasıl ve hangi usule dayanarak ulaştırıldığı belli olmayan kaynağı belirsiz “imajı alınmış harddisk” teki veriler ve yine kaynağı belirsiz bylock tespitinden başkaca müvekkilimizin bu örgütün uzağından yakınından üyesi yahut sempatizanı olduğunu gösterir herhangi bir delil bulunamamış, bu istihbari veriler neticesinde gözaltına alınan müvekkilimiz emniyet ve savcılık ifadeleri esnasında adeta beyanından delil elde edilmeye çalışılırcasına sorular ile sıkıştırılmış ancak müvekkilimizin bu örgütle bir alakası olmadığı için sorulara samimiyetle cevap vermesine rağmen aleyhine bir beyan delili de elde edilememiştir.
  • *********** ne bu örgütün evinde yurdunda kalmış, ne gazete ve dergilerine abone olmuş, ne de burs himmet verdiğine dair bir kanıt bulunmuştur. Zaten müvekkilimiz nüfus itibariyle anne ve babası ve kardeşi dahil 6 kişiye bakmakla yükümlü bir kişi olduğu için maddi durumu da buna elverişli değildir. Ancak bu husus ortada olmasına rağmen belirti delilleri ile müvekkilimiz haksız bir şekilde tutuklanmıştır.
  • Ayrıca Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen itiraza konu kararda;

            -Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin neler olduğu,

            -Hangi tutuklama nedeninin bulunduğu,
-İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olup olmayacağı,
-Kaçma, saklanma veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgunun ne olduğu,

            -Tutuklamayı gerektiren davranışların ne olduğu,
-Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirmeye ilişkin davranışların ne olduğu,

-Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunmaya ilişkin delillerin ne olduğu,

TÜM  BU HUSUSLARA İLİŞKİN KUVVETLİ ŞÜPHENİN NE OLDUĞU,

AÇIKLANMAMIŞTIR.

CMK. 100. MADDEYE AYKIRI BİR TUTUKLAMA SÖZ KONUSUDUR ÇÜNKÜ;

 

  • Tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesi nedir GÖSTERİLMEMİŞTİR. Bu anlamda delile dayanmayan bir tutuklama söz konusudur. Delillerin sanık hakkında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular olarak kabul edilmesine ve bu olguların tutukluluk değerlendirilmesi açısından halen devam ediyor olması gerekmesine rağmen böyle bir durum söz konusu değildir.

 

Tutuklama, kişi özgürlüğünü ortadan kaldıran çok ağır bir tedbir olduğundan yasa koyucu burada özellikle eldeki deliller değerlendirildiğinde; ‘yeterli’ olan değil ‘kuvvetli’ olan şüpheyi aramıştır. Kanunda ifadesini bulan ‘kuvvetli şüphe’, kişinin fail ya da suç ortağı olarak bir suçu işlediği konusunda büyük bir ihtimal bulunmasıdır. Oysa somut durumda yalnızca belirti delilleri vardır ve bu deliller hükme esas teşkil edecek nitelikte değildir. Yüksek ihtimal hukuka aykırı elde edilen delillerdir.

Tutuklama kararında kuvvetli şüphenin var olduğu kanaatini uyandıran nedenler, vakıalar belirtilmelidir.

 

Oysa itiraz konusu kararda kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların ne olduğu şüpheli ifadeleri haricinde ortaya konulmamıştır.

 

Sanığın tutuklanabilmesi için Anayasanın 19. maddesinin 3. fıkrasında ve CMK’nın 100. maddesinde de belirtildiği gibi, kişinin suç işlediği konusunda kuvvetli şüphenin varlığı gerekmektedir

BU HUSUSA İLİŞKİN AİHM VE ANAYASA MAH. KRİTER

Genel olarak delil durumu ifadesi, suçluluk hakkında kuvvetli belirtinin varlığı ve devamı konusuyla ilgili bir faktör olabilir; ancak tek başına başvurucunun tutukluluğunu haklı kılmaz (24 Mayıs 2005 tarihli Dereci-Türkiye ve 16 Ocak 2007 tarihli Solmaz-Türkiye kararları).

  • Tutuklama nedenlerinin varlığı nedir gösterilmemiştir. Yani tutuklamayı gerektiren neden nedir, niçin tutuklama gereklidir, tutuklamadan elde edilecek netice nedir kararda tutarlı bir gerekçe yoktur.

 

Kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli şüphenin bulunması da tek başına yeterli değildir. Kanunda tek tek sayılmış olan tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığının da araştırılması gerekmektedir. Bu nedenle CMK.’nın 100/2. Maddesinde yer alan nedenlerin varlığı ortaya konulmalıdır.

Müvekkilim açısından ise karar metninde “şüphelilerin örgütün kullanmış olduğu bylock isimli gizli haberleşme ağını kullandığına ilişkin yapılan tespit içeriği, tespit ve değerlendirme tutanağı içerikleri, araştırma tutanağı içeriği, “rapor” başlıklı Ankara Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce hazırlanan belge içeriği” şeklinde tutuklama nedeni yazılmış. Ancak müvekkilim açısından bu genel hususlar tutuklama nedeni yapılmaması gerekmektedir. Bu gibi gerekçeler genel gerekçe teşkil etmekte ancak tutuklama gibi ağır bir tedbir bu şekilde verilmemesi gerekmektedir. Basmakalıp soyut bahsi geçen rapor ve tespitlerin içeriği belli olmayacak şekilde karar metnine yansıtılması hukuka aleni aykırılık teşkil etmektedir.

 BU HUSUSA İLİŞKİN AHİM KRİTERİ

Suçun ağırlığına (vasıf ve mahiyetine) dayanılarak tutuklama kararı verilmesi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ne aykırıdır. 12 Aralık 1991 tarihli Clooth-Belçika kararında İHAM; suçun ağırlığının, adli makamları, başka bir suç işleme girişimini önlemek amacıyla, şüpheliyi tutuklamaya ve tutukluluk halinin devamına karar vermeye sevk edebileceğini, ancak davanın koşulları, tutuklunun geçmişi ve özellikle kişiliği dikkate alındığında, söz konusu tehlikenin ikna edici ve alınan tedbirin de uygun olması gerektiğine işaret etmektedir.

  • Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu gösteren bir gerekçe yoktur. Anayasanın 13. maddesinde ifade edilen “ölçülülük” ilkesi uyarınca, tutuklama tedbiri yerine niçin daha hafif koruma önlemi olan adli kontrol tedbiri uygulamadığına ilişkin, adli kontrolün yetersiz kalacağına ilişkin somut bir gerekçe yoktur.

 

Aksine müvekkilimizin bakmakla yükümlü olduğu ve günlük işlerini müvekkilimizin yardımıyla idare eden eşi, küçük çocuğu ve anne, babasının ağır kabul edilebilecek hastalıkları ve müvekkilin sabıkasız geçmişi ve sabit ikametgâhı da göz önüne alındığında, müvekkilimizin tutuklanmaktan ziyade adli kontrol kararı ile serbest bırakılmasını adeta zorunlu kılacak gerekçeler vardır. Bu sebeple kaçma şüphesi bulunmadığı ve adli kontrol tedbirinin müvekkilimizin duruşmada hâkim karşısında hazır bulunmasını sağlayacak yani amaca uygun bir tedbir olduğu ortadadır. Ancak sorgu hâkimliği ölçülülük özellikle orantılılık ilkesine tamamen aykırı olarak sadece zorunlu hallerde başvurulan tutukluluk tedbirine hükmederek Anayasamızın 13. Maddesini çiğnemiştir.

AİHM kararlarında şüphelinin salıverilmesi halinde adaletin işleyişine zarar verecek faaliyetlerde bulunma tehlikesinin varlığı ( Bkz. Wemhoff – Almanya, 27 Haziran 1968 tarihli karar, prg. 14 ), başka suçlar işleme tehlikesinin varlığı (bkz. Mattznetter – Avusturya, 10 Kasım 1969 tarihli karar, prg.9) ya da kamu düzeninin bozulması tehlikesinin varlığı (bkz. Letellier – Fransa, 26 Haziren 1991 tarihli karar) olmak üzere kabul edilebilir temel nedenler ortaya koymuştur. Bu husus kararda belirtilmesine rağmen müvekkilimiz açısından bunların hangi kişisel nedenlerle geçerli olduğu somutlaştırılarak açıklanmak yerine müvekkilimizle ilgisi bulunmayan hususlar açıklanmıştır. Bu temel nedenlerden bir tanesi dahi müvekkilimiz açısından geçerli değildir. Eğer bunlardan herhangi biri müvekkilimiz açısından geçerli olsaydı müvekkilimiz adli kontrol tedbiri ile ilk serbest bırakıldığında bu hususlardan hiç olmazsa birine dair belirtiler ortaya çıkardı. Bu sebeple müvekkilimizin tutuklanması tamamen hukuka aykırı olmuştur.

 

CMK’nın tutuklamayı düzenleyen 100. maddesinde tutuklamanın ‘orantılı’ olması gerektiği hususu açıkça belirtilmiştir. Soruşturma konusu fiilin önemi, karşılığında şüpheli ya da suçluya verilecek olan ceza ya da güvenlik tedbiri göz önüne alınarak, verilecek olan tutuklama kararı kişi açısından haksızlığa neden olmayacaksa verilmelidir. Kanunda aranılan orantılılık ilkesi bunu gerektirmektedir. Ayrıca, tutuklama, tedbir olarak başvurulan son çare olmalıdır. ‘orantılılık’ ilkesi gereği, ilk olarak kişi üzerinde daha az hak kısıtlanmasına neden olacak tedbirlere başvurulmalıdır.

            BU HUSUSA İLİŞKİN AİHM ve ANAYASA MAH. KRİTERİ

21 Aralık 2000 tarihli Jablonski-Polonya kararında Mahkeme, ulusal mahkemelerin iç hukukta açıkça öngörülen adli kontrol tedbirine karar verme olasılığını hiç düşünmemiş olmalarını ve adli kontrol tedbirinin niçin başvurucunun mahkemeye gelmesini sağlayamayacağını veya başvurucu salıverilecek olursa niçin davasının gereği gibi görülemeyeceğini açıklamamış olmalarını dikkate alarak, Sözleşmenin 5. maddesinin 3. fıkrasının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.

16.07.2014 tarihli ve 2012/1108 sayılı bireysel başvuru kararında AYM; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.109/3’te, tutuklama yerine öngörülen adli kontrol hükümlerinin, 6352 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 05.07.2012 tarihinden itibaren başvurucu lehine uygulanma imkânının ortaya çıktığına işaret etmiş ve Yerel Mahkeme kararında hedeflenen meşru amaç ile gerçekleştirilen müdahale arasında denge gözetilmediğine, mevcut adli kontrol tedbirlerinin yeterince dikkate alınmadığına, (…) kararda yargılamanın “tutuklu” olarak sürdürülmesinden beklenen kamu yararı ile başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı arasında “ölçülülük” ilkesi uyarınca bir denge kurulmadığına, bu nedenle sanığın tutuklu kaldığı sürenin makul olmadığına ve “tahliye taleplerinin ve tahliye taleplerinin reddi üzerine yaptığı itirazlarının formül gerekçelerle reddedildiği ve uzun bir süredir tutuklu olduğu” gerekçesiyle Anayasa m.19/7’nin ihlal edildiğine karar vermiştir.

 

Müvekkil *************< hakkında verilen tutuklama kararında da görüleceği üzere kararın en azından %90’ı kopyala-yapıştır formül gerekçelerden oluşmaktadır. Bunu karardaki müvekkilimiz ile kesinlikle alakası olmayan ifadelerden rahatlıkla anlayabiliriz.

 

BİR İNSANIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN ELİNDEN ALINMASI, BAKIMA MUHTAÇ YAKINLARINDAN MAHRUM BIRAKILMASI, BU KADAR BASİT VE AŞAĞI DÜZEYE İNDİRİLECEK BİR İŞ DEĞİLDİR. BİR BİREYİN ÖZGÜRLÜĞÜ DÜNYA ÜZERİNDEKİ TÜM DEĞERLERDEN ÜSTÜN VE YÜKSEKTİR. BU DEĞERİ ELİNDEN ALINAN KİŞİNİN DOLAYLI OLARAK YAŞAM HAKKI DA KISITLANMAKTADIR. DOLAYISIYLA TİTİZLİKLE VERİLMESİ GEREKEN ÖZGÜRLÜĞÜ KISITLAYAN TUTUKLAMA KARARININ BU ŞEKİLDE FORMÜL GEREKÇELERLE, ADLİ KONTROL TEDBİRİNİN YETERLİLİĞİ VE ORANTILILIĞI ORTADAYKEN İNSAN HAKLARININ ADETA ÜZERİNDEN ATLAYARAK VERİLMESİ KABUL EDİLEBİLİR BİR HUSUS DEĞİLDİR. KARARIN ACİLEN DÜZELTİLMESİ VE MÜVEKKİLİMİZİN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN KENDİSİNE TESLİM EDİLMESİ ZARURİDİR!

  • Serbest bırakılma halinde kaçma şüphesinin atılı suçun ağırlığına göre karine olarak kabul edilmesinde zorunluluk bulunmaması yasal bir gerekçe değildir. Kaçma, saklanma veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgunun ne olduğu, kaçmak için ne tür somut bir davranışının bulunduğu açıklanmış değildir. Basmakalıp ifadeler ile kaçma şüphesinden bahsedilmiştir. Bu hususta hukuki değerden yoksun bir gerekçedir.

 

Kaçma, saklanma veya kaçacağı şüphesini uyandıran olguların bulunması bir tutuklama nedenidir. Müvekkilimle ilgili bu şekilde bir tespit ya da değerlendirme varsa bu durum açıkça kararda yer almalıdır. Oysa tutuklama kararında bu doğrultuda bir değerlendirme yapılmamıştır.

Aksine müvekkilimiz açısından yukarıda da açıklandığı üzere kaçma şüphesinin varlığı söz konusu dahi değildir.

BU HUSUSA İLİŞKİN AİHM ve ANAYASA MAH. KRİTERİ

Mahkeme, kaçma riskinin sadece suç için öngörülen cezanın ağırlığı dikkate alınarak değerlendirilemeyeceğine sıklıkla işaret eder. Kaçma riski, bir dizi başka etmene dayanılarak değerlendirilmek zorundadır; bu etmenler, kaçma riskinin varlığını ya teyit ederler ya da tutukluluğunun devamının haklı kılacak kadar ağır görülmezler (8 Haziran 1995 tarihli, Yağcı ve Sargın-Türkiye ve 8 Mayıs 2005 tarihli Panchenko-Rusya kararı).

Kaçma tehlikesi ile ilgili olarak sanığın karakteri, ahlaki durumu, ikametgahı, mesleği, malvarlığı aile bağları, tutukluluğa karşı gösterdiği tepki, başka bir ülkeye gerçekten kaçmayı planlayıp planlamadığı, kaçmayı planladığı ülkeyle bağlantıları gibi unsurlar, incelenmesi gereken diğer unsurlardır (4 Ocak 2006 tarihli Becciev-Moldova kararı).

  • İsnada konu suçun 5271 sayılı CMK m.100/3’de yer alan katalog suçlardan olması tutuklama için tek başına yeterli bir sebep değildir. Katalog suçun yanında o suçun işlendiğine ilişkin kuvvetli suç şüphesi gerekmektedir. Buna ilişkin bir gerekçe de yazılmış değildir.
  • Kanunda gösterilen uygulanması muhtemel cezanın alt ve üst sınırı

Yasada gösterilen olası cezanın ağırlığı, sanığın kaçma riski ile ilgili bir husus olsa da, tek başına tutukluluk süresinin uzatılması açısından yeterli bir sebep değildir (22 Mayıs 2012 tarihli Idalov – Rusya, 6 Şubat 2007 tarihli Garycki-Polonya, 26 Ekim 2006 tarihli Chraidi-Almanya ve 26 Temmuz 2001 tarihli Ilijkov-Bulgaristan kararları).

Kaçma tehlikesinin varlığını doğrulayan ya da bu tehlikenin tutuklu yargılamayı haklı kılamayacak derecede düşük olduğunu ortaya koyan diğer ilgili faktörlere bağlı olarak ayrıca bir değerlendirme yapılması zorunludur. 8 Mayıs 2005 tarihli Panchenko – Rusya kararına göre kaçma tehlikesi, yalnızca kişinin alabileceği cezanın ağırlığına göre değerlendirilemez. Sanığın kaçma riskinin değerlendirilmesinde, isnat edilen suç için öngörülen cezanın ağırlığı önemli bir unsur olmakla birlikte, suçun ağırlığı, uzun tutukluluk sürelerini haklı kılmak için tek başına yeterli bir gerekçe olamaz.

Yazılan kararlarda görüleceği üzere Yasada gösterilen olası cezanın ağırlığı, sanığın kaçma riski ile ilgili bir husustur. Yukarıda açıklandığı üzere de müvekkilimizin kaçmak gibi bir şüphesi asla ve asla bulunmamaktadır.

  • Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirmeye ilişkin davranışların ne olduğu, nasıl bir davranış içine girildiği açıklanmış değildir.

 

Delillerin karartılması şüphesinin bulunup bulunmadığı ancak somut olayın özellikleri ile nasıl bir davranış içine girildiği iddia edilen suçun örgüt üyeliği olması göz önünde bulundurularak izah edilmelidir. Sanığın kişiliği, tutumları, yaşam koşulları dikkate alınarak tutuklamanın nedeni olmalıdır. Her suç için zan altındaki kişinin mutlaka maddi gerçeği saklamak isteyeceği yolunda bir ön yargıdan yola çıkılarak tutuklamaya karar verilmesinin anayasa ile güvence altına alınmış olan kişi özgürlüğünü derinden zedeleyeceği ifade edilmektedir.

Müvekkilim hakkında yürütülen soruşturma kapsamında karartılacak ya da gizlenecek bir delil bulunmamaktadır. Bu nedenle delil karartma şüphesinin varlığından bahsedilmesi doğru olmayacaktır.

BU HUSUSA İLİŞKİN AHİM ve ANAYASA MAH. KRİTERİ

            Hakkında soruşturmanın başladığını bilen bir kişinin bir süre serbest bulunduktan sonra, delillere müdahale edebileceği düşüncesiyle tutukluluğunun devamına karar verilmesi, ikna edici görülmemektedir (12 Aralık 1991 tarihli Clooth-Belçika kararı).

GENEL OLARAK AHİM TUTUKLAMA KRİTERLERİ OLARAK

            Yasadaki maddeleri aynen yazan, kalıp ifadeleri tekrarlayan, tutuklama nedenlerini olayla ilişkilendirmeyen ulusal mahkeme kararlarını;

            26 Haziran 1991 tarihli Letellier-Fransa kararında “soyut”,

            8 Haziran 1995 tarihli Yağcı ve Sargın kararında “basmakalıp”,

            24 Temmuz 2003 tarihli Smirnova-Rusya kararında “ayrıntıdan yoksun”  Olarak nitelendirip, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin “Özgürlük ve güvenlik hakkı” başlıklı 5. maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Bu kriterler göz önünde bulundurulduğunda tutuklama ve devama ilişkin ve hiçbir gerekçe içermeyen kararın hukuki bir değer ifade etmemektedir.

                                               ANAYASA MAHKEMESİ DE AYNI ŞEKİLDE;

Anayasa Mahkemesi’nin 04.12.2013 tarihli ve 2012/1272 sayılı kararında;“Yerel Mahkemenin (…) verdiği kararda, sanıklardan birkaçının kaçması veya kaçmaya teşebbüs etmesi, yine bazı sanıkların delilleri karartma girişiminde bulunması şeklinde ileri sürdüğü gerekçeler, diğer sanıkların da bunları yapabileceğine dair ‘karine’ olarak değerlendirilemez. Aksi takdirde masumiyet karinesi ve bununla bağlantılı olarak kişi hürriyetine ilişkin ilkelerin zedelenebileceği açıktır. Bu nedenle, aynı davada yargılanan bazı sanıkların durumlarından hareketle genelleme yapılarak diğerlerinin de aynı davranışta bulunabileceğini varsaymak, tutukluluk gerekçelerinin somutlaştırılmasını engelleyecektir.”.

Mahkeme, Türkiye’de basmakalıp ifadelerle verilen tutukluluğun devamına ilişkin kararlara karşı itirazın başarı şansı bulunmadığını ve ayrıca tutuklamaya itirazı inceleme usulünün çekişmeli olmadığını belirtmiştir (3 Mayıs 2007 tarihli Koşti ve diğerleri-Türkiye kararı). Daha önce de Mahkeme, iç hukukta gözaltına itiraz yolunun gereği gibi işlediğini gösteren önemli kararlar bulunmayışının, uygulamada bu yolun etkin olmadığını gösterdiğini ifade etmiştir (26 Kasım 1997 tarihli Sakık ve diğerleri-Türkiye kararı).

NETİCE ve TALEP             : Yukarıda açıklanan sebepler ve sizin re’sen dikkate alacağınız sair nedenlerle

  • Müvekkilimiz açısından hukuka aykırı, soyut, basmakalıp ve formül gerekçelerle verilmiş ve hukukun genel ilkelerinden başta adil yargılanma hakkını tüm unsurları ile ihlal eden Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin vermiş olduğu 05.05.2017-06.05.2017 tarihli ölçülülük ve orantılılık ilkeleri ile taban tabana zıt itiraza konu tutuklama kararının incelenerek kaldırılmasına ve müvekkilimize en değerli hakkı olan özgürlüğünün teslim edilmesine, yani müvekkilimizin bihakkın tahliyesine, bunun mümkün görülmemesi halinde uygun görülebilecek bir kefalet bedeline hükmedilmek dahil olmak üzere CMK’da öngörülen adli kontrol hükümlerinden birisinin uygulanarak serbest bırakılmasına karar verilmesini vekaleten talep ederiz. (tarih)

                                                                                                                 MÜDAFİİ

Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Örneği (Hırsızlık) -24-

…………….2.SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE

Gönderilmek Üzere

…………….. 1.SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE

SORGU NO                          :

SORUŞTURMA NO            :

ŞÜPHELİ                              :

MÜDAFİİ                             :

ADRES                                 :

KONU                                   :

TUTUKLAMA TARİHİ     :

AÇIKLAMALAR               

Müvekkilim şüpheli, 11.11.2019 tarihinde, …………. 1.Sulh Ceza Hakimliği’nin yukarıda numarası belirtilen sorgu dosyası üzerinden verilen tutuklama kararı gereği tutuklanmıştır.

Müvekkilim gerek kollukta gerekse hakimlik huzurunda samimi beyanda bulunmuştur. Pişman olduğunu, olay esnasında kendinde olmadığını, serbest bırakıldığı takdirde müştekinin zararını gidereceğini belirtmiştir. Mevcut dosyada aleyhe olan hususları kabul etmemekle birlikte,

CMK 100/1 maddesine göre işin önemi verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiriyle ölçülü olmaması halinde tutuklama kararı verilemez. Buna göre tutukluluk kararının ölçülü olması gerekir. Anayasamızın 19. maddesinde de temel hak ve özgürlüklere getirilecek sınırlamanın ölçülülük ilkesine aykırı olmayacağı açıkça belirtilerek ölçülülük ilkesi anayasal bir zemine oturtulmuştur. Ölçülülük kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran koruma tedbirlerinden öncelikle hafiften ağıra doğru giden sıralama içinde uygulama yapılmasını gerektiren bir ilkedir. Hâkim ölçülülük ilkesinin gereği olarak amaca yeterli diğer tedbirlerin varlığını göz önüne almak zorundadır. Hukuk devleti olmanın gereği özgürlük kısıtlanmasının şartları gerçekleşse dahi, bireyin bu kısıtlamadan en az zararla kurtulması amaçlanmalıdır. Tutuklama son çare olmalıdır. Evrensel olarak benimsenmiş, insan hakları ve bu bağlamda en önemli unsur olan kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlayan, hatta ortadan kaldıran, bu müessese genel olarak toplumun huzuru ve güvenliği açısından zorunlu olmalıdır. Bütün bunlar mahkemenin tutukluluk kararı verirken bütün dikkat ve özeni göstermesi, tutuklamanın bir amaç değil, bir araç tedbir olarak görülmesi gerektiğini göstermektedir. Sınırlama aracı olan tutuklamanın, sınırlama amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkmasına hizmet etmesi gerekir.

Müvekkilin kendisine isnat edilen suç ile ilgili kaçma veya saklanma gayesi olduğu düşünülemez. Zira mahkeme sanığın kaçmasından şüphe ediyorsa daha adil ve özgürlüğü daha az kısıtlayan koruma tedbirlerinden biri olan ADLİ KONTROL tedbirine başvurabilir. Tutuklamaya seçenek tedbirler CMK m. 109’da2“adli kontrol” başlığı altında

düzenlenmiş. 02.07.2012 tarihinde kabul edilen ve 05.07.2012 tarih, 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6352 sayılı kanunla bazı Adli Kontrol tedbirleri için 5271 sayılı kanunla öngörülen 3 yıllık sınır kaldırılmıştır. Yasa koyucu bu düzenlemeyle mahkemelerin sık sık başvurduğu ve ağır bir tedbir olan tutuklama tedbiri yerine Adli Kontrol tedbirine başvurulmasını düzenleyerek daha özgürlükçü bir yaklaşım göstermiştir.

Yine Adli Kontrol tedbiri bakımından da 02.07.2012 tarihinde kabul edilen ve 05.07.2012 tarih, 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6352 sayılı kanunla yeni düzenlemeler getirilmiştir. 5271 sayılı Kanunun 109 uncu maddesinin birinci fıkrası, Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.” şeklinde değiştirilmiştir. Üçüncü fıkrasına şu fıkralar eklenmiştir, j) Konutunu terk etmemek. k) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek. l) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.” Yasa koyucu tarafından yapılan bu düzenlemelerle tutuklama tedbirine göre özgürlüğü daha az sınırlayan Adli Kontrol kararlarının tercih edilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Ancak CMK 100 de ki koşullar dikkate alındığında ;

a)Şüphelinin kaçma şüphesi yoktur. Sabit bir ikametgah adresi vardır.

b) Şüphelinin delilleri karartması gibi bir durum da söz konusu değildir.

c)Şüphelinin tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı kurması da söz konusu değildir.

Bu nedenle de tutuklama kararının yanlış olduğu kanısındayız. Tutuklama kararı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. Maddesinde ki koşullarla Anayasa’nın 19/3 hükümleri de dikkate alınarak verilmelidir.

CMK 109 da ki Adli Kontrol kurumunun tutuklamaya göre öncelikle uygulanması gerekir. Tutuklama en son tedbirdir. Mahkeme, öncelikle adli kontrolü uygulamadan tutuklamaya hükmetmemelidir.

AİHM de içtihatlarında tutuklamanın en son önlem olarak uygulanması gerektiğinden bahsetmekte, başka bir önlemle tutuklamadan sağlanan yarar sağlanabilecekse, tutuklama yoluna gidilmemesi gerektiğini söylemektedir.

HUKUKİ NEDENLER: 5271 S. K. m. 100, 101. vd maddeleri.

SONUÇ VE İSTEM: Belirttiğimiz nedenler ve mahkemenin kendiliğinden takdir edeceği nedenlerle :

  • Şüpheli hakkındaki tutuklama kararının İTİRAZEN KALDIRILMASINI ve şüphelinin tutuksuz yargılanmasına karar verilmesini,
  • Mahkeme aksi görüşte ise, tutuklama kararının CMK 109 vd hükümleri gereğince Adli Kontrole çevrilmesini, Şüpheli Müdafii olarak talep ederim.

                                                                                                          Şüpheli Müdafii 

Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi Örneği -25-

X SULH CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

Sunulmak Üzere

X SULH CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

SORUSTURMA NO            :2019/

TUTUKLAMA İTİRAZ

EDEN ŞÜPHELİ                 :…………………….

MÜDAFİİ                             :…………………….

SUÇ                                       :Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma

KONU                                   :Şanlıurfa 3. Sulh Ceza Mahkemesinin  2019/……. sorgu ve 2019/……….. soruşturma sayılı tutuklama kararının kaldırılması talebidir.

AÇIKLAMALAR                :

  • Müvekkil Şanlıurfa 3.Sulh Ceza Mahkemesinin 30.10.2019 tarih, 2019/…… sorgu ve 2019/…………. soruşturma sayılı tutuklama kararı ile tutuklanmıştır.
  • Müvekkil kendisine isnat edilen Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçunu işlememiştir. Suçun maddi unsurları meydana gelmemiştir. Müvekkil eşinin, kendisini darp etmesi, evini yakmaya teşebbüs etmesi, şiddet ve somut hareketlerle büyük tehlike haline gelen tehditleri nedeniyle can güvenliğinin olmamasından ve sığınacak başka bir yakını olmadığından dolayı Suriye’de ikamet eden ablası …………….’in yanına gitmiştir. Müvekkilin Suriye’ye gitme nedeni DEAŞ terör örgütüne katılmak değildir.
  • Müvekkil Suriye’ye gittikten sonra ablasının yanında ikamet ederken DEAŞ terör örgütünün hiçbir silahlı veya silahsız eylemine katılmamış, örgütle hiçbir irtibat ve iltisakı olmamıştır. Müvekkil bu süreçte eşinin tutuklandığını ailesi tarafından öğrenmiş ve artık eşinden korkmasına gerek kalmadığından Türkiye’ye dönmek istemiş ancak DEAŞ tarafından engellenmiştir. Müvekkil ablasının yanında ikamet ederken ailesine haber göndererek yardım istemiş ancak girişimleri sonuçsuz kalmıştır. Bu girişimlere ilişkin kayıtlar dosyada mevcuttur. Müvekkil DEAŞ terör örgütünün bölgede etkinliğini kaybetmesi üzerine Türkiye’ye gelmek için tekrar girişimde bulunmuş ancak bu kez YPG/PYD terör örgütünün eline geçmiş ve bir süre tutsak kalmıştır. Müvekkil kocasının tutuklandığını öğrendiği ilk andan itibaren ülkesine dönmek için her türlü çabayı göstermiştir. Müvekkil terör örgütü üyesi değil, terör örgütünün tutsağı durumunda kalmıştır.
  • Müvekkil 2 çocuk annesi olup EPİLEPSİ hastasıdır ve ayda 2-3 defa epilepsi nöbetleri geçirmektedir. Müvekkil bu hastalığından dolayı ilaç tedavisi görmüş ve hali hazırda ilaçlarını kullanmaya devam etmektedir. Bunun dışında birçok defa ciddi psikolojik sorunlar yaşamış ve epilepsi hastalığının da etkisiyle Suriye’de iken amiyane tabiriyle “delilik” boyutuna varacak ciddiyette psikolojik sorunlar yaşamıştır. Müvekkil iki çocuğuyla beraber Suriye’de yaşadığı psikolojik tahribatın da ötesinde çok zor zamanlar geçirmiştir.
  • Hukuk sistemimizde asıl olan tutuksuz yargılama, istisna tutuklu yargılamadır. Her ne kadar isnat edilen suç katalog suçlardan ise de TCK. m.100/3: “Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir” demek suretiyle bu durumda dahi tutuklama sebebinin kesin olmadığını, mevcut delil durumuna ve somut olaya göre bunun var sayılabileceğini açıkça belirtmiştir.
  • Müvekkilimin tutuklu kalmasını gerektirecek yeterli ve inandırıcı delil bulunmamakla birlikte müvekkilin kaçma, saklanma, delilleri gizleme gibi bir durumu söz konusu değildir. Nitekim müvekkil hakkındaki deliller toplanmıştır. Müvekkilin hakkında iddia edilen suçu işlediğine dair herhangi bir somut belge, bulgu ve delil bulunmamakta ve müvekkil hakkındaki iddialar basit şüpheden ileriye geçememektedir. Şüphenin müvekkil lehine değerlendirilmesi gerekmektedir.
  • Müvekkilin yaşadığı onca zorluğa ve sıkıntılı sürece ve ciddi hastalığının da göz önüne alınarak daha fazla mağdur olmaması için tutuksuz olarak yargılanmak üzere serbest bırakılmasını mahkemeniz aksi kanaatte ise her türlü adli kontrol ile serbest bırakılmasını istemek zorunlu olmuştur.

TALEP SONUCU                : Yukarda açıklanan nedenlerle ve müvekkilin yaşadığı tüm zorluk ve sıkıntılı sürecin ve ciddi hastalığının da göz önüne alınarak daha fazla mağdur olmaması, hastalığının tedavisine devam edilebilmesi için tutuksuz olarak yargılanmak üzere serbest bırakılmasını, mahkemeniz aksi kanaatte ise her türlü adli kontrol ile serbest bırakılmasını vekaleten arz ve talep ederiz.

                                                                                                           Tutuklamaya İtiraz Eden

                                                                                                                   Şüpheli Müdafii

Tutuklama Kararına İtiraz Dilekçesi Örneği -26-

SULH CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE 

TUTUKLAMANIN GÖZDEN

GEÇİRİLMESİNİ İSTEYEN       :  (T.C.) Cezaevinde tutuklu.

VEKİLİ                                      :

TALEP KONUSU                   :  Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2019/ esas sayılı dosyasında başlatılan soruşturma kapsamında Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararı ile tutuklanan şüpheli müvekkilimin, diğer şüpheli yaralı hastaneden sağlık durumunun iyi olduğuna dair kati hekim raprunun dosyamıza eklenmesi ve dosyada toplanacak delil kalmaması, müvekkil açısından tutuklamaya sevk edildiği suçun alt ve üst sınırları göz önünde bulundurulduğunda ayrıca meşru müdafaa ve haksız tahrik hükümlerinin uygulanacağının kuvvetle muhtemel olduğu düşünüldüğünde de tutuklama tedbirinin ölçülü olmayacağı; orantılılık ilkesine ters düşeceğinin dikkate alınarak tutukluluğunun gözden geçirilmesi ve adli kontrolle salıverilmesi talebimizi içerir.

AÇIKLAMALAR                             :

Müvekkil hakkında kasten yaralama suçundan Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2019/ esas sayılı dosyasından soruşturma başlatılmış, müvekkilim suçun vasıf ve mahiyeti, atılı suçun alt ve üst sınırları dikkate alındığında tutukluluğun ölçülü olacağı adli kontrol tedbirinin yeterli olmayacağı gerekçesiyle tutuklanmıştır. Ancak tutuklama sebebi olarak gösterilen hususlardan hiçbiri dosya açısından gerçekleşmemiştir. ŞÖYLE Kİ:

Müvekkilin üzerine atılı suç T.C.K.’nın 86. maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçudur. Dosya kapsamına göre alınan raporla sabittir ki diğer şüpheli olaydan sonra alınan raporunda 2,98 promil oranında alkollüdür. Bu ölçümün olaydan birkaç saat sonra olduğu ve aradan zaman geçtiği dikkate alındığında olay anında 3,00 promilden fazla alkollü olduğu sabittir. Ayrıca şüpheli ifadesinde de alkollü olduğunu bizzat beyan etmiştir. Kendisinde meydana gelen yaralanmadan hayati tehlikesi bulunmamaktadır. DOSYAYA DİĞER ŞÜPHELİ DA KATİ HEKİM RAPORU GELMİŞ OLUP, BU RAPORDA DA HAYATİ TEHLİKESİNİN BULUNMADIĞI BTM İLE GİDERİLEBİLİR ŞEKİLDE YARALANDIĞI DÜZENLENMİŞTİR.

Müvekkilim olay günü kendine ait işyerinde çalışırken diğer şüpheli ’ın ve abisi ’ın işyerinin önüne gelmesi hakaret etmesi, gidip bir süre sonra tekrar gelmesi ve aynı hareketlerine devam etmesi ve müvekkilime kamera kayıtlarıyla da sabit olduğu üzere bıçakla saldırması nedeniyle kavga olayı meydana gelmiştir. Bu husus dosyamızda bulunan kamera kaydı çözümlemelerinde de açıktır. Kaldı ki bu şüpheli ‘ in müvekkilime karşı ilk eylemi de değildir. Şüpheli ‘ in daha önce müvekkilimin işyerine ve şahsına verdiği zararlardan dolayı yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar mevcuttur. Şüpheli  sürekli alkol almakta ve çevredeki birçok esnafla da müvekkilimle olduğu gibi yaralama dosyası bulunmaktadır.

Müvekkilim kendi işyerinde kendi halinde dururken yapılan sataşma, bu sataşmada ısrar edilmesi ve ‘ in bıçakla üzerine koşup saldırılması neticesinde kavgaya karışmak zorunda kalmıştır. VE OLAYDA İLK BIÇAK HAMLELERİNİN DİĞER ŞÜPHELİ’DEN GELDİĞİ, MÜVEKKILİMİN EYLEMİNİN REFLEKS OLARAK SALT KENDİNİ KORUMA AMAÇLI OLDUĞU KAMERA KAYITLARINDA AÇIKÇA GÖRÜLMEKTEDİR. DİĞER ŞÜPHELİNİN BIÇAKLA SALDIRDIĞI DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE MÜVEKKİLİMİN EYLEMİ ORANTILI OLUP KENDİNE YÖNELİK MEVCUT VE HAKSIZ, AĞIR BİR TEHLİKEYİ DEFETMEYE YÖNELİKTİR. AYRICA OLAYDAN ÖNCE GEREK ABİSİ KEMAL’İN GEREKSE ŞÜPHELİ’İN MÜVEKKİLİMİN ŞAHSINA VE AİLESİNE YÖNELİK TAHRİK EDİCİ DAVRANIŞLARI, HAREKETLERİ, SİNKAFLI KÜFÜRLERİ MEVCUTTUR.

Olayda müvekkil yönünden maddi delillerin tamamı toplanmıştır. Dosyada tanıklar dahil olmak üzere herkesin ifadesi alınmıştır. Karartılacak bir delil bulunmamaktadır. Müvekkilime isnat olunan silahla yaralama suçunun alt sınırı 6 ay, üst sınırı 1 yıl 6 ay hapis cezası olduğu, müvekkilimin en üst sınırdan ceza alması ihtimalinde dahi ceza infaz düzenlemelerine göre suç karşılığı cezanın yatar karşılığı bulunmamaktadır. Müvekkilimin adli sicili temiz olup hakkında herhangi bir tekerrür vb. hüküm de uygulanmayacaktır. Ayrıca olaya ilişkin nefsi müdafa ve ağır tahrik hükümlerinin yapılacak yargılamada uygulanması kuvvetle muhtemeldir. Şayet meşru müdafaa hükümleri ugulanırsa müvekkilim herhangi bir ceza dahi almayacaktır.  Bu durumda uygulanma ihtimali bulunan cezanın alt ve üst sürelerinin tutuklama için gerekli sürelere ulaşmayacağı ve tutuklama tedbirinin ceza niteliğine dönüşeceği açıktır. Olayın toplumda infial uyandıracak bir niteliği yoktur. Yukarıda arz ettiğimiz üzere müvekkilimin kendini savunmak zorunda kalması, olay nedeniyle oluşan yaralanmasının baş bölgesinde olması ve cezaevi ortamında enfeksiyon riskinin yüksek olması, müvekkilimin yaşı, toplanacak delilin kalmaması, suçun kanunda öngörülen alt sınırı ve nefsi müdafa ve ağır tahrik hükümlerinin uygulanmasının kuvvetle muhtemel olması, müvekkilimin sabit ikamet sahibi olması, evli ve çocuklarının bulunması, tutukluluğun devamının aileleri içinde onarılmaz yaralar açması ihtimali dikkate alınarak verilen müvekkilimin tutukluluk halinin devamının gözden geçirilerek adli kontrol hükümlerine göre tahliye talebinde bulunmamız gerekmiştir.

 HUKUKİ SEBEPLER                   : CMK 100, 104, 109 mad. ve ilgili mevzuat hükümleri.

 

SONUÇ ve İSTEM                           :Yukarıda sunduğumuz nedenlerle, verilen tutuklama kararının gözden geçirilmesini, şüpheli müvekkilimin adli kontrolle salıverilmesine karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederim

                                                                                   AVUKAT

Tutuklama Kararının Kaldırılması Talebi -27-

ADANA ASLİYE CEZA MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

Sunulmak Üzere

SULH CEZA MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

SANIK                       : İ.K.

 

MÜDAFİİ                 :          

KONU                       : İstanbul Sulh Ceza Mahkemesinin ………. sorgu ve …………. soruşturma sayılı tutuklama kararının kaldırılması talebidir.

AÇIKLAMALAR    :

Müvekkilim sadece diğer sanıklardan S.K.’nın verdiği ifadeden dolayı tutuklu kalmaktadır. Olaya karışan diğer sanıklardan Y.K. … tarihli X Cumhuriyet Savcılığında vermiş olduğu ifadesinde, S.K.’yı tanıdığını, hırsızlık olayına karışmadığını, tabanca ile ilgisi olmadığını, diğer sanıklar U.K. ve İ. K.’u tanımadığını belirtmiştir. Diğer sanık U.K. ………. tarihli X Cumhuriyet Savcılığında vermiş olduğu ifadesinde, hırsızlık olayını bildiğini fakat karışmadığını belirtmiştir. Müşteki M.G. ise ……… tarihli ifadesinde daha önce ……… ve ………. tarihli ifadelerinde kayda geçen yiyecek, sigara, parfüm, çelik kasa ve kozmetik malzemeleri dışında herhangi bir eşyasının çalınmadığını, hayatında hiç tabancası olmadığını beyan etmiştir. Sanık S.’in gerçek dışı, asılsız iddialarının dışında müvekkilimin suçlu olduğunu gösterecek hiçbir somut delil bulunmamaktadır. Müvekkilimin hırsızlık yapıldığı iddia edilen mahalde ya da suç konusu silahta bulunmuş herhangi bir parmak izi ya da somut herhangi bir delil yoktur. Sadece sanıklardan birinin müvekkilimin ismini vermesiyle müvekkilim vatani görevini yapmaktayken tutuklanmış olup uzun süredir tutuklu bulunmaktadır. Müvekkilimin biran önce serbest bırakılarak tutuksuz olarak yargılanmasını ve vatani görevini yapmak üzere birliğine gönderilmesini Sayın Mahkemeden talep etme gereği doğmuştur.

Bilindiği gibi tutuklama bir koruma tedbiridir ve Ceza Muhakemesinde amaç değil araçtır. Temel insan haklarından mahrumiyete sebebiyet verdiğinden uygulanmasında en hassas davranılması gereken koruma tedbiridir. Ceza Muhakemesi Usulü Kanunumuzda tutuklama koruma tedbiri konusunda zorunluluk değil ihtiyarilik sistemi kabul edilmektedir. Bu nedenle CMK. 100. maddesindeki tüm şartlar gerçekleşse dahi tutuklama zorunlu değildir. Hukuk sistemimizde asıl olan tutuksuz yargılama, istisna tutuklu yargılamadır. Tutuklama koruma tedbirine başvururken ölçülülük ilkesi doğrultusunda değerlendirme yapılması gerekmektedir.

Müvekkilimin tutukluluğunun devamını gerektirecek CMK. 100. maddesindeki haller oluşmamıştır. Kaçma şüphesini uyandıracak bir vaka söz konusu değildir. Delillerin yok edilmesi, değiştirilmesi, gizlenmesi, şeriklerin uydurma beyana veya tanıkların yalan beyana sevk edilmesi söz konusu değildir, deliller toplanmıştır.

CMK. 100. maddenin şartları oluşmamıştır. Müvekkilimin tutuklu kalmasını gerektirecek yeterli, inandırıcı delil bulunmamaktadır. Şüphenin müvekkil lehine değerlendirilmesi gerekmektedir. Müvekkilin tutukluluğu müvekkil ve ailesi için mağduriyet yaratmaktadır. Müvekkilim aynı zamanda askerdir. Dolayısıyla koruma tedbirinden beklenen fayda ve sonuçlar düşünüldüğünde tutuklama ölçülülük ilkesine aykırıdır.

Müvekkilin tutukluluk halinin devamı telafisi güç ve imkansız durumlara sebebiyet verecektir. Müvekkilin daha fazla mağdur olmaması için tutuksuz olarak yargılanmak üzere serbest bırakılmasını istemek zorunlu olmuştur.

SONUÇ VE İSTEM :

Yukarda da açıklanmaya çalışıldığı ve Sayın Mahkemenizce re’sen takdir edilecek nedenlerle müvekkilimin biran önce serbest bırakılarak tutuksuz olarak yargılanmasını ve vatani görevini yapmak üzere birliğine gönderilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.

Sanık Müdafii

Tutuklamaya İtiraz(2863 Sayılı Kanun) -28-

ADANA SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE

Gönderilmek üzere

ADANA SULH CEZA HÂKİMLİĞİ’NE

SORGU NO                :

SORUŞTURMA NO:

T. İTİRAZ EDEN       

ŞÜPHELİ                   :

MÜDAFİİ                   :

SUÇ                            : 2863 Sayılı Kanuna Aykırılık

KONU                         : Müvekkilim hakkında Adana Sulh Ceza Hakimliği tarafından  verilen 18.11.2020 tarihli  ve ….Sorgu numaralı tutuklama kararına olan itirazlarımızın sunulmasıdır.

İTİRAZ

NEDENLERİ: Müdafisi bulunduğum … hakkında yukarıda yazılı suç gereğince … Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/  Soruşturma Numaralı evrakı ile yapılan soruşturmada … Sulh Ceza Hakimliği’nin 2020/   Sorgu Sayılı Kararıyla tutuklanmasına karar verilmiştir.

Şüpheli kendisine isnat edilen suç ile ilgili olarak 2863 Sayılı Kanuna Aykırılık suçunu işlediği iddiası ile hakkında işlem yapılmış ve neticesinde de 18.11.2020 tarihli  ve 2020/Sorgu numaralı zaptı ile tutuklanmıştır. Şüphelinin 2863 Sayılı Kanuna Aykırılık suçu ile ilgili olarak … Cumhuriyet Başsavcılığı’nda ve yine … Sulh Ceza Hakimliğinde ifade vermiş ve olayı olduğu gibi tüm çıplaklığı ile hiçbir şeyi saklamadan samimi olarak anlatmıştır. Şüphelinin beyanlarında çelişkili ifadeler bulunmamaktadır. Verilen tutuklama kararı Ceza Muhakemesi Hukuku’nun ilkelerine aykırı olmakla birlikte, somut olaya ve maddi gerçeğe göre hukuki ve yasal dayanaktan yoksundur. Şöyle ki;

Müdafisi bulunduğum şüphelinin hem emniyette hem de savcılıkta yapılan sorgulamada, suç işleme kastının bulunmadığını tarihi objeleri teslim etmek istediğini ancak unuttuğunu dönüşte teslim edeceğini , daha önceden bulduğu tarihi objeleri teslim ettiği buna dair ilgili evrakı dosyaya sunmuş olduğunu samimi bir şekilde anlatmış olmasına rağmen hakkında tutuklama kararı verilmiştir. Üzerine atılı suçu işlediğine yönelik kuvvetli şüphenin varlığı yönündeki gerekçe maddi gerçekten ve hukuki dayanaktan yoksundur.

Ceza muhakemesinde biçimsel(şekli)gerçeklikle yetinilemez. Bundan dolayı ceza muhakemesi hukukunda ‘kanıt serbestliği’ ilkesi geçerlidir. Yan kanıtlarla doğrulanmayan, oluşa ve maddi gerçeğe uygun düşmeyen, bilimsel kanıtlarla doğrulanmayan soyut ihbara dayanılarak mahkumiyet hükmü kurulamaz; aksi durum maddi gerçeğin araştırılması ilkesine aykırılık oluşturur.

Türk Ceza Muhakemesi hukukuna göre tutuklu yargılanma istisna, tutuksuz yargılanma ise esastır. Nitekim Ceza Muhakemesi Kanunu’nun tutukluluk hallerini düzenleyen 100.maddesinin gerekçesinde şu ifadelere yer vermiştir:

Tasarı, adlî kontrol kurumunu kabul etmiş bulunması nedeniyle, tutuklama tedbirini bütünü ile yeniden ele almış ve konuya 100 ilâ 108 inci maddeleri kapsayan bağımsız bir bölüm ayırmış, mevzuatımızda yeni hükümler getirmiştir. Tasarıya göre tutuklama, ARTIK İSTİSNAÎ NİTELİKTEDİR ve önce düşünülmesi gerekli husus, adlî kontrolün uygulanmasının gerekip gerekmediğidir. Tutuklamanın neden ve koşullarını gösteren bu madde, birinci fıkrasında önceliğin ADLÎ KONTROLE VERİLMESİ GEREKTİĞİNİ ve tutuklamanın istisna oluşturduğunu vurgulamaktadır.

Şüpheli müvekkilim, daha önce de belirttiğimiz üzere tarihi objeleri bulmuş ancak bunu satışa arz etmek, satmak, vermek, satın almak ve kabul etmek amacı ile yapmamıştır. Tamamen iyiniyetli olarak tarihi objeleri denk geldiği zaman toplayıp ilgili mercilere teslim etmektedir. Ayrıca şüpheli sabit ikametgah sahibi olup kesinlikle kaçma şüphesi bulunmamaktadır. Keza sabit bir ikametgahı bulunan ailesiyle birlikte yaşayan ve düzenli bir aile yaşantısına sahip ve daha önce hiçbir suçtan sabıkası olmayan bir kişinin KAÇMA İHTİMALİ OLAMAZ. Sulh Ceza Hakimliği her ne kadar tutuklama gerekçesinde , “…kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir somut delillerin bulunduğu, kaçma ve delilleri karartma şüphesinin olduğu,” ifadelerine yer vermişse de vermiş olduğu gerekçe maddi gerçekten yoksundur. Savcılıkta ve mahkeme huzurunda kendisine sorulan soruları samimi bir şekilde yanıtlayan, ayrıca olaya ilişkin karartılacak herhangi bir delil de olmadığından başka bir deyişle deliller zaten toplandığından ŞÜPHELİNİN DELİLLERİ KARARTMA İHTİMALİ EVLEVİYETLE OLAMAZ.

Tutuklama kararının verilmesi için tutuklamanın orantılı olması gerekir. Orantılılık, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran koruma tedbirlerinden öncelikle hafiften ağıra doğru giden sıralama içinde uygulama yapılması gerektiren bir ilkedir. Öyle ki, Ceza Muhakemesinin gayesinde daha hafif bir tedbirle ulaşılması mümkün ise öncelikle uygulanması gerekir. Mesela, adli kontrol tedbiri yeterli ise tutuklama tedbirine başvurulmamalıdır. HAKİM ORANTILILIK(ÖLÇÜLÜLÜK) İLKESİNİN GEREĞİ OLARAK ÖNCELİKLE AMACA YETERLİ DİĞER TEDBİRLERİN VARLIĞINI GÖZ ÖNÜNE ALMAK ZORUNDADIR.

Sulh Ceza Hakimliği her ne kadar tutuklama gerekçesinde , “…,adli kontrol uygulamasının da şu anki mevcut delil durumu itibari ile yetersiz kalacağı kanaatine varılarak ” ifadelerine yer vermişse de vermiş olduğu gerekçeyi yeterince açıklamamıştır. Yetersiz gerekçeyle tutuklamadan daha hafif koruma tedbiri olan adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağı düşüncesi, hukuka aykırıdır. Şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince suçun unsurlarının oluşma ihtimali oldukça düşük olan müvekkil şüpheli hakkında daha hafif koruma tedbiri olan adli kontrol tedbirinin uygulanması yerine tutuklama kararı verilmesi ölçülülük ilkesiyle bağdaşmamaktadır.

Hukuk devleti olmanın gereği, özgürlük kısıtlamasının şartları gerçekleşse dahi, bireyin bu kısıtlamadan en az zararla kurtulması amaçlanmalıdır. Özgürlük kısıtlamasının şartlarının gerçekleştiğini KESİNLİKLE KABUL ETMİYORUZ. Ancak özgürlük kısıtlamasının şartlarının gerçekleştiğini bir an için düşünürsek bile; şüphelinin tutuklanması halinde; tutuklu kaldığı süre içerisinde hayatını olumsuz yönde etkileyeceği bunun da telafisi güç zararları meydana getirebileceği; bununla birlikte mevcut olan aile düzeninin bozulmasına neden olacağı ve bu durumda müvekkil şüphelinin manevi açıdan da zarar görmesine yol açacağından yine hukuka uygun bir karar olduğunu kabul etmek mümkün değildir.  Bu nedenlerle Sulh Ceza Hakimliği“…Özgürlük kısıtlamasının şartları gerçekleşse dahi, bireyin bu kısıtlamadan en az zararla kurtulması amaçlanması” ilkesini de gözetmemiştir. Oysaki şüpheli hakkında üzerine atılı suçu işlediğine dair en ufak bir somut delil bulunmamasına rağmen tutuklama kararı verilmiştir. Verilen tutuklama kararı hukuki ve yasal dayanaktan yoksun olduğundan işbu karara itiraz etme zorunluluğu doğmuştur.

İSTEM VE SONUÇ: Yukarıda açıklanan ve resen gözetilecek nedenlerle, şüpheli hakkında verilen tutukluk kararının kaldırılmasına, tutuksuz yargılanmasına, Sayın Hakimlik aksi kanaatte ise lehine olan hükümlerin uygulanmasına, özellikle hakkında uygun görülecek adli kontrol tedbirinin uygulanmasına, karar verilmesini saygılarımla talep ederim.

Tutuklamaya İtiraz Eden

Hırsızlık Suçunda Tutukluluğa İtiraz Dilekçesi -29-

ADANA 1. SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE

Dosya No: Sor.

ŞÜPHELİ      :

MÜDAFİİ     :

KONU           : Tutukluluğa itiraz içeren dilekçemiz hakkındadır.

AÇIKLAMALAR:

Müvekkil Şüpheli …05.10.2019 Tarihinde işlendiği iddia olunan “adet gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında hırsızlık” suçu kapsamında 2. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 26.11.2020 tarihinde TUTUKLANMIŞTIR. Dosya kapsamında 4 tane şüpheli bulunmaktadır. Müvekkil dışındaki diğer 3 şüpheli yukarıda soruşturma numarası yazılı dosya kapsamında ADLİ KONTROL HÜKÜMLERİ UYGULANARAK TUTUKSUZ yargılanmaktadır Müvekkil..TUTUKLANMASI aşağıda arz ve izah edeceğimiz hususlar yönünden geri dönüşü mümkün olmayan mağduriyetler doğurabilecek olan hukuka aykırılıklar içermektedir. Şöyleki;

1.Yukarıda numarası yazılı soruşturma dosyası incelendiğinde sevk maddesi olarak  adet gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında hırsızlık suçu gözükmektedir. Bilindiği üzere bu şekilde işlenen hırsızlık suçu nitelikli hal olup basit hırsızlığa göre daha ağır bir cezayı gerektirmektedir. Ancak dosyamız incelendiğinde görülmektedir ki olayımızdaki suç bu nitelikli hal kapsamına girmemektedir. TCK 142/1-e maddesinin gerekçesinde belirtilmektedir ki bu halin nitelikli hal kabul edilme sebebi çalınmalarında kolaylık bulunmasıdır.

Olayımızda ise çalındığı iddia olunan tekne bir site içerisinde bulunmakta ve güvenlik görevlileri ile site korunmaktadır bu hususu Müşteki … vekili tarafından 16.10.2019 tarihli dilekçede “adresinde bulunan site içerisinde park halinde iken her türlü güvenlik önlemi ve görevlilerine rağmen çalınmıştır” şeklinde açıkça ikrar edilmiştir. Bu sebeple bu nitelikli halin oluşmadığının KABULÜ gerekmektedir aksi taktirde Ceza Kanunumuzun en temel ilkelerinden olan Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi ihlali söz konusu olup hem manevi hem maddi yönden mağduriyetlere sebep olacaktır.

2.Yukarıda açıkladığımız hususlar kapsamında nitelikli hallere girmeyen hırsızlık suçu Basit Hırsızlık kapsamında değerlendirilmelidir.

Suça konu otomobilin kontak anahtarı üzerinde ve çalışır vaziyette iken sanık tarafından çalınması şeklinde gerçekleşen eylemin TCK’nın 141/1. maddesinde tanımlanan basit hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfının nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek aynı Kanun’un 142/1-e maddesi gereğince nitelikli hırsızlık suçu çerçevesinde uygulama yapılması suretiyle fazla ceza tayini hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi – Karar:2017/7849).

3. Dosyada yine görülmektedir ki Müvekkil … sadece teknenin sahipsiz olduğunu bu sebeple alabileceğini diğer şüpheliye söylemektedir. Bu ifadesinden de görülmektedir aleyhe hususları kabul etmemekle birlikte olayımızda bir anlık basit hırsızlık suçunun işlendiğini kabul etsek bile Müvekkil …yaptığı davranış TCK m.39/2a göre Suça manevi yardım etme kapsamında gerçekleşen Suç işlemeye teşvik etme kapsamında değerlendirilmelidir kendisin çalındığı iddia edilen tekne ile ilgili hiçbir fiziksel fiili bulunmamaktadır, Suçta korunan eşya üzerindeki zilyetlik hakkı müvekkile hiçbir şekilde geçmemiştir. Bu madde kapsamında yardım eden statüsündeki kişinin suçu olayımıza göre yarı oranında indirilmesi gerekir.

4. Yukarıdaki açıklamalarımız kapsamında işlendiği iddia olunan suçun dosya kapsamında en olumsuz şekilde sonuçlandığı düşünüldüğünde Basit Hırsızlık şeklinde değerlendirilebileceği ve Müvekkile Yardım Eden statüsünde ceza aldığı taktirde indirim uygulanacağı düşünüldüğünde olayımızda suçun alt ve üst sınırına değerlendirildiğinde Müvekkile ADLİ KONTROL HÜKÜMLERİ UYGULANMADAN, TUTUKLAMA tedbirine başvurulmasının hukuken ÖLÇÜLÜ olmadığı açıktır. Sadece hukuken değil vicdanen de mağduriyet doğuracağını düşünmekteyiz.

5. Kaldı ki TUTUKLAMA tedbiri hukukumuzda son çare olarak başvurulması gereken bir koruma tedbiridir. Ancak ADLİ KONTROL HÜKÜMLERİ nin hiçbirinin uygulanamayacağı ve yeterli olmayacağına kesin kanaat getirildiğinde TUTUKLAMA son çare olarak uygulanmalıdır, Aksi taktirde bu TUTUKLAMALAR koruma tedbiri olmaktan çıkıp cezalandırma yöntemine dönüşmekte bu da toplumda büyük hukuk yaralarının açılmasına sebebiyet vermektedir.

6. İşlendiği iddia edilen suç 05.10.2019 tarihinde meydana gelmiştir ve üzerinden uzun zaman geçmiştir. Bu aşamaya kadar şüphelilerin teknik takip çözümlemeleri yapılmış dosyaya eklenmiş ve tüm deliller toplanmış ve adli makamlara intikali sağlanmıştır. İşlendiği iddia edilen suçun üzerinden neredeyse 1.5 yıl süre geçmiştir bu kadar süre geçtikten sonra olaydaki suçun mahiyeti itibariyle yeni bir delil ortaya çıkması neredeyse mümkün görünmemektedir bu sebeple de Müvekkilin herhangi bir delili karartma şüphesi bulunmamaktadır.

7. CMK m.100/2-b de TUTUKLAMA KOŞULU olarak belirtilen şüpheli veya sanığın davranışları:

Delileri yok etme, gizleme veya değiştirme,

-Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturma şartları dosyada bulunmamaktadır.

8. Dosyadaki Müvekkil dışındaki tüm şüpheliler şu anda ADLİ KONTROL HÜKÜMLERİ UYGULANARAK yargılamalarına devam edilmektedir. Dosya kapsamında tek TUTUKLU şekilde yargılanan Müvekkil …dir. Diğer Şüphelilere karşı hiçbir suç isnatında bulunma kastı gözetmediğimizi belirterek söylemek isteriz ki ilgili dosyaya baktığımızda 28 sayfalık Tape çözümlemelerinde Müvekkilin adı sadece 2,3 sayfada ve neredeyse hepsi günlük konuşmalarda geçmesine rağmen ismi neredeyse tüm konuşmalarda olan diğer şüphelilerin (diğer şüpheliler hakkında bir suç isnadında bulunmuyoruz)

ADLİ KONTROL HÜKÜMLERİ UYGULANARAK, TUTUKSUZ yargılanması söz konusuyken, Müvekkilin TUTUKLU olarak yargılanması ÖLÇÜSÜZ ve ORANTISIZ dır.

CMK m.100 işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ÖLÇÜLÜ OLMAMASI HALİNDE TUTUKLAMA KARARI verilmez hükmünü taşımaktadır. Müvekkil bakımından CMK m.100’de aranan koşullarda oluşmuş değildir.

9. TUTUKLAMA nın son çare olduğu ve Dünya genelinde ve ülkemizde ne yazık ki artarak devam eden Covid-19 hastalığının riskleri, Cezaevi koşullarının bu dönemdeki sıkıntı ve zorluklar beraber düşünüldüğünde TUTUKLU yargılamanın hastalık öncesi gibi son çare değil son çarenin de son çaresi olarak uygulanması gerektiğini düşünmekteyiz.

10. Müvekkil …Akyarlar mevkiinde bir Restoranda uzun yıllardır aşçı olarak çalışmaktadır. Yani kendisinin işyeri adresi de belli ve sabittir. Kendisi bu soruşturmadan haberdar olduktan sonra Gönüllü olarak ifade vermeye gelmiştir. Soruşturmanın başlangıcından bu zamana kadar neredeyse 1.5 yıl geçmesine rağmen kaçma gibi bir davranışta bulunmayıp ifadeye gönüllü gelen bir kişinin aynı zamanda Doğduğundan beri Bodrumda ikamet eden, Bodrumun yerlisi olan, Bodrumda belli sabit bir İkametgah adresi ve işyeri adresi olan bir kişinin yargılandığı suçun alt ve üst sınırı gözetildiğinde KAÇMA ŞÜPHESİ OLDUĞU nun düşünülmesi hayatın olağan akışına göre de mümkün gözükmemektedir. CMK md.100/2-a da belirtilen şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular bulunması kriteri şüpheli olan Müvekkil açısından bulunmamaktadır.

11. Hırsızlığın malvarlığına karşı işlenen bir suç olduğu gözetildiğinde, Dosya kapsamındaki bir diğer önemli hususta çalındığı iddia edilen TEKNE SAHİBİNE TESLİM EDİLMİŞTİR yani Müşteki Tekne sahibinin somut olayda herhangi bir MADDİ ZARARI bulunmamaktadır. Buna rağmen, Müşteki maddi bir zarara uğradıysa Müvekkil o zararı da karşılamaya hazırdır.

12. Müvekkilin , TUTUKLULUĞU’ nun devam etmesi halinde mesleki faaliyeti devam edemeyecek ,hem kendi hem de maddi destekte bulunduğu aile üyeleri zor durumda kalacaklardır.

13. Yargılama sonunda mahkumiyet kararı verilse bile İSNAT EDİLEN SUÇUN VASFININ DEĞİŞMESİ İHTİMALİ ÇOK YÜKSEKTİR. Yargılamanın muhtemel sonuçlarını göz önüne aldığımızda TUTUKLULUK hali ÇOK AĞIR bir tedbirdir.

DİĞER ŞÜPHELİLERLE İLGİLİ OLARAK

1. … hakkında aynı soruşturma kapsamında Bodrum Sulh Ceza Hakimliğinin 06.10.2019 tarih 2019/600 Sorgu sayılı kararla ADLİ KONTROL TEDBİRİ ne,

2…. hakkında aynı soruşturma kapsamında Bodrum Sulh Ceza Hakimliğinin 05.05.2020 tarihli kararıyla, suçun işlendiği tarih, cezayı azaltacak bir neden bulunması ihtimali, tutukluluğun ölçülü olmaması ihtimali, delillerin toplanmış olması, verilmesi beklenen ceza ile tutukluluğun orantılı olmayacağının değerlendirilmesi nedenleriyle CMK 109 m.si gereğince ADLİ KONTROL ALTINA ALINMASINA, karar verilmiştir.

3. Her ne kadar şuçların ve cezaların şahsiliği ilkesi gereği herkes kendi fiilinden dolayı sorumlu olsa da, dosyanın geneline ve toplanan delillere bakıldığında dosyadaki ağırlığı neredeyse en az olan Müvekkil in suçun işlendiği tarihten bu zamana neredeyse 1,5 seneye yakın zaman geçmesine rağmen ve kendisinin Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığınca çağrıldığı ifadesine Gönüllü olarak geldiği kendisinin kaçma şüphesi olsa suçun işlenmesinden bu zamana kadar birçok defa kaçabileceği gözetilmeden, ve dosyadaki delillerin tamamının toplandığı suçun mahiyeti gereği yeni bir delilin ortaya çıkmasının mümkün olmadığı gözetilmeden verilen TUTUKLAMA kararı ne yazık ki ÖLÇÜLÜ ve ORANTILI değildir.

SONUÇ VE İSTEM

Yukarıda açıkça arz ve izah edilen ve resen göz önünde bulundurulacak nedenlerle;

1. Suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle “nitelikli hırsızlık suçu” hükümleri uygulanarak TUTUKLANAN müvekkilin eyleminin “basit hırsızlık suçu” nun alt ve üst ceza sınırları değerlendirildiğinde ÖLÇÜLÜ ve ORANTILI olmayan ve Teknenin sahibine teslim edildiği ve müştekinin bir Maddi Zararının Olmadığı gözetilmeden verilen, Müvekkil şüphelinin mağduriyetine yol açacak TUTUKLAMA kararının İTİRAZEN KALDIRILMASINA,

2. Sulh Ceza Hakimliğinizce müvekkil ŞÜPHELİNİN TUTUKSUZ YARGILANMAK ÜZERE SERBEST BIRAKILMASINA, Hakimliğiniz aksi kanaatte ise işlenen suçun üzerinden geçen zaman, delillerin toplanmış olması, şüphelinin gönüllü olarak ifadeye gelmesi, suç vasfının değişme ihtimalinin çok yüksek olması, indirim sebeplerinin bulunması ve müvekkilin sabit ikametgah ve düzenli bir iş sahibi olması ve artan covid-19 vakaları ve cezaevi koşullarının zorluğu sebebiyle yaşı ilerlemiş müvekkilin sağlık sorunları da göz önünde bulundurularak ADLİ KONTROL HÜKÜMLERİNİN UYGULANMASINA KARAR VERİLMESİNİ,

Sulh Ceza Hakimliğinizden saygıyla arz ve talep ederiz.

ŞÜPHELİ

MÜDAFİİ

Tutuklamaya İtiraz Dilekçesi -30-

 NÖBETÇİ SULH CEZA HÂKİMLİĞİNE
Gönderilmek Üzere
SULH CEZA HÂKİMLİĞİNE
 
Dosya Soruşturma no 

Tutuklamaya itiraz
Eden (Şüpheli) 

 
Müdafii
 
Talep konusu: Cumhuriyet Başsavcılığının  soruşturma sayılı dosyasında tutuklanan müvekkilin tahliyesine ya da mahkemenin takdirine bağlı olarak 5271 sayılı CMK’nın 109. maddesinde yer alan bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutularak adli kontrol altına alınmasına aksi halde itirazın incelenmek üzere CMK’nın 268/2 maddesi gereğince itirazı incelemeye yetkili mercie gönderilmesi talebidir.
 
Açıklamalar :  Müdafii olduğum tutuklu   “Uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama” suçundan tutuklanmış müvekkil hakkında CMK 100/1 maddesinde belirtilen “kuvvetli suç şüphesini” gösterir somut delillerin mevcut olduğu, üzerine atılı suçun CMK 100/3-a  maddesinde sayılan suçlardan olması, yukarıda belirtilen hukuki ve fiili nedenlere binaen adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı değerlendirilmekle CMK 100 ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanmıştır. Söz konusu karar haksız ve hukuka aykırıdır. Şöyle ki;
 
1-)
4. Müvekkil havalandırma izolasyon saç kaplama ustası olup aylık geliri 4.000 TL’dir. Sabit ikametgah sahibi olup, aylık geliri bulunmaktadır.
5. Müvekkilin samimi beyanlarından da anlaşılacağı üzere suç işleme kastı yoktur. Tek amacı kuzeninin yardım isteğine yanıt vermektir. Kaldı ki müvekkil uyuşturucu madde etkisinde olduğu için yardım etmiş, iradesi bilinci yerinde değildir. Aksi halde müvekkil yardım dahi etmezdi.
6. Müvekkilin beyanlarının samimi olduğu verdiği bilgilerin yer, zaman, kişi, olay olarak dosya ile ve de kendisi ile tutarlı oluşundan belli olup samimi beyanı esas alınıp salıverilmelidir.
7. Müvekkil köye kendi bağ, bahçe işleri için gelmiş olup uyuşturucu madde etkisindeyken akrabasının müvekkilin iyiniyetini suistimal etmesinden kaynaklanmaktadır.
8. Müvekkil Köyde yapılan ihbarların hiç birinde müvekkilin adı geçmemiştir.
9. Müvekkilin olay tarihinden önce yaklaşık 1 hafta orda olup keneviri eken veya suça iştirak eden biri olsaydı tahmini 5-6 aylık olgunluktaki kenevirler için 5-6 ay hatta daha öncesinden köye gelirdi.
10. Köyde yapılan arama hukuka aykırıdır. Arama kararı olmadan arama yapılmıştır.
11. Ayrıca müvekkil yakalandığı gün esrar maddesi kullanmış haldeydi. Yine aynı gün ifadesi alınmıştır. Uyuşturucu maddenin etkisindeyken ifade alınması hukuka aykırıdır.
12. Müvekkilin sabıkası olmayıp sabit ikametgâh sahibidir.

2-) Usul ve yasaya aykırılık teşkil eden Diyarbakır Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararının yeniden incelenmesini; hangi somut olguların şüphelinin kaçacağına (veya saklanacağına) dair şüphe oluşturduğunu, şüphelinin hangi davranışının delilleri karartacağına dair kuvvetli şüphe yarattığını ve neden adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı hususlarının yeniden değerlendirilmesini talep etmekteyiz. Bilindiği üzere Tutuklama kararında, kanunun aradığı şartların her biri, gerekçelendirilmiş olarak yazılmak zorundadır (CMK md. 100/2). Gerekçe göstermek yükümlülüğü yalnızca CMK’ndan kaynaklanmaz. Ayrıca Anayasa md. 141’e göre de “bütün mahkemelerin her türlü kararları” gerekçeli olmak zorundadır. Gerekçesiz karar verilmesi, AİHS md. 6’da ve Anayasa md. 36’da güvence altına alınan adil yargılanma hakkında da aykırıdır. Bu durumda tutukluluğun devamına karar verilebilmesi için tutuklama şartlarının bulunması gerektiğine göre, tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda da gerekçe gösterilmesi zorunluluğunun bulunduğu açıktır. Tüm bu nedenler ışığında müvekkil hakkında gerekçeden yoksun olarak uygulanan tutuklama tedbirinin kaldırılmasını ve müvekkilin tahliyesini talep etmekteyiz.


3-) 5271 sayılı kanunun 101 inci maddesinin ikinci fıkrası şu şekilde düzenlenmiştir:
(2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a)Kuvvetli suç şüphesini,
b)Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c)Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu, gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.
Bu hükümle, mahkemelerin; tutuklama kararı, tutukluluğun devamı kararı veya tahliye isteminin reddi kararını verirken, gösterilen gerekçelerin somut olgulara dayandırılması ve ayrıntılı bir şekilde açıklanması gerekliliği öngörülmüştür. 16/08/2015 tarihinde tutuklama kararı verilmesi ve gerekçesinin somut olgulara dayandırılarak açıklanmaması, sadece bir ihtimal üzerinden müvekkilimin tutukluluğuna karar verilmesi, hukuka aykırıdır.

4-) CMK 100/1 maddesine göre işin önemi verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiriyle ölçülü olmaması halinde tutuklama kararı verilemez. Buna göre tutukluluk kararının ölçülü olması gerekir. Anayasamızın 19. maddesinde de temel hak ve özgürlüklere getirilecek sınırlamanın ölçülülük ilkesine aykırı olmayacağı açıkça belirtilerek ölçülülük ilkesi anayasal bir zemine oturtulmuştur. Ölçülülük kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran koruma tedbirlerinden öncelikle hafiften ağıra doğru giden sıralama içinde uygulama yapılmasını gerektiren bir ilkedir. Hâkim ölçülülük ilkesinin gereği olarak amaca yeterli diğer tedbirlerin varlığını göz önüne almak zorundadır. Hukuk devleti olmanın gereği özgürlük kısıtlanmasının şartları gerçekleşse dahi, bireyin bu kısıtlamadan en az zararla kurtulması amaçlanmalıdır. Tutuklama son çare olmalıdır. Evrensel olarak benimsenmiş, insan hakları ve bu bağlamda en önemli unsur olan kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlayan, hatta ortadan kaldıran, bu müessese genel olarak toplumun huzuru ve güvenliği açısından zorunlu olmalıdır. Bütün bunlar mahkemenin tutukluluk kararı verirken bütün dikkat ve özeni göstermesi, tutuklamanın bir amaç değil, bir araç tedbir olarak görülmesi gerektiğini göstermektedir. Sınırlama aracı olan tutuklamanın, sınırlama amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkmasına hizmet etmesi gerekir.
5-) Mahkeme müvekkil hakkında özgürlüğü daha az sınırlayan bir tedbir olan Adli Kontrol yerine neden ceza niteliğinde olan Tutuklama tedbirine hükmettiğini açıklamamıştır. Müvekkilin kendisine isnat edilen suç ile ilgili kaçma veya saklanma gayesi olduğu düşünülemez. Zira mahkeme sanığın kaçmasından şüphe ediyorsa daha adil ve özgürlüğü daha az kısıtlayan koruma tedbirlerinden biri olan ADLİ KONTROL tedbirine başvurabilir. Tutuklamaya seçenek tedbirler CMK m. 109’da “adli kontrol” başlığı altında düzenlenmiş. 02.07.2012 tarihinde kabul edilen ve 05.07.2012 tarih, 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6352 sayılı kanunla bazı Adli Kontrol tedbirleri için 5271 sayılı kanunla öngörülen 3 yıllık sınır kaldırılmıştır. Yasa koyucu bu düzenlemeyle mahkemelerin sık sık başvurduğu ve ağır bir tedbir olan tutuklama tedbiri yerine Adli Kontrol tedbirine başvurulmasını düzenleyerek daha özgürlükçü bir yaklaşım göstermiştir. Ayrıca hakkında tutuklama kararı verilmiş olan şüphelinin veya Cumhuriyet Savcısının istemi üzerine, tutuklamanın adli kontrol tedbirine dönüştürülmesine olanak sağlanmıştır.


6-) Yine Adli Kontrol tedbiri bakımından da 02.07.2012 tarihinde kabul edilen ve 05.07.2012 tarih, 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6352 sayılı kanunla yeni düzenlemeler getirilmiştir. 5271 sayılı Kanunun 109 uncu maddesinin birinci fıkrası, Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.” şeklinde değiştirilmiştir. Üçüncü fıkrasına şu fıkralar eklenmiştir, j) Konutunu terk etmemek. k) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek. l) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.” Yasa koyucu tarafından yapılan bu düzenlemelerle tutuklama tedbirine göre özgürlüğü daha az sınırlayan Adli Kontrol kararlarının tercih edilmesi gerektiğini belirtmiştir.


7-) Tutuklama, anayasayla ve hukukun evrensel ilkeleriyle korunan kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlayan en ağır koruma tedbiri olduğu gerçekliğiyle, tutuklama kararının verilmesi, CMK 100/1 ve Anayasanın 19. Maddesiyle düzenlenen ölçülülük ilkesine uygun olarak verilmelidir. Hukuk devleti olmanın gereği bireyin hak ve özgürlüklerini ölçülü ve en son çare olarak kısıtlanmasının yanında bireyin özgürlüğünün kısıtlamanın şartları oluşsa dahi, bireyin bu kısıtlamadan en az zararla kurtulmasını amaçlamaktadır. Müvekkilin suçu işlediğine dair bir kanı varsa öncelikle adli kontrol tedbirlerine başvurulması gerekmektedir.
 
Sonuç ve istem: Yukarıda açıkladığımız nedenlerle, itiraz incelemesi sırasında resen göz önünde bulundurulacak nedenler karşısında; tutuklanan müvekkilin tahliyesine ya da mahkemenin takdirine bağlı olarak 5271 sayılı CMK’nın 109. maddesinde yer alan bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutularak adli kontrol altına alınmasına karar verilmesi; aksi halde itirazın incelenmek üzere CMK’nın 268/2 maddesi gereğince itirazı incelemeye yetkili mercie gönderilmesini vekâleten arz ve talep ederiz.
 
Şüpheli Müdafii

Tutukluluk Kararına İtiraz Dilekçesi -31-

 T.C. ADANA SULH CEZA HÂKİMLİĞİ’NE

SORGU NO:

TUTUKLAMAYA İTİRAZ EDEN ŞÜPHELİ:

TUTUKLAMA TARİHİ:

MÜDAFİİ:

KONU: T.C. Adana Sulh Ceza Hâkimliği’nin ………… Sorgu numaralı dosyasından müvekkil ………………… hakkında ………………. tarihinde verilen TUTUKLAMA KARARINA yasal süresi içinde yapmış olduğumuz itirazlarımızdan ibarettir.

AÇIKLAMALAR:

1-)OLAYIN KISACA ÖZETİ

Müvekkilin anne ve babası yıllar önce boşanmış, annesi başka biriyle evlenmiş, müvekkil bir müddet annesi ve kocasının yanında kalmış, kaldığı bu süre zarfında kötü muamele görmüş, bunun üzerine yanlarından ayrılmıştır. Senelerin verdiği bu ailevi problemler müvekkil üzerinde psikolojik ve maddi olarak derin yaralar açmıştır. Hatta bundan yaklaşık 5 ay kadar önce ERENKÖY RUH VE SİNİR HASTALIKLARI HASTANESİNDE yatmış, akabinde rehabilitasyon merkezinde ilaçlı tedavi görmüş ve PSİKOLOJİK OLARAK HASTALIK TANISI KONMUŞTUR. Bu süreçte işsiz kalarak maddi olarak zor duruma düşmüş, annesinden maddi ve manevi destek görememiştir. Annesi, müvekkil ……………. kendisine ulaşamasın diye telefonunu ve ikametgâhını değiştirmiştir.

Tüm bunların üzerine müvekkil ……………. günü geç saatlerde aldığı alkolün de etkisiyle yaşadığı sıkıntılı hayatından dolayı annesiyle kendisini görüştürmesi için annesinin kocasının kardeşi olan …………’nin evine gitmiştir. Annesinin kaldığı yeri bilmediği ve annesine ulaşabilecek tek kişi ……………. olduğu için bu kişinin evine gitmiştir. ………………. kendi rızasıyla müvekkili eve almış, müvekkil yaşadığı sıkıntılı hayatı anlattıktan sonra ……………….. den kendisini annesiyle görüştürmesini için annesini aramasını rica etmiştir. …………….. nin ‘’Senin sıkıntıların beni alakadar etmez, beni ilgilendirmez.’’ demesi ve annesini aramaması üzerine müvekkil alkolün de etkisiyle bağırmaya başlamış, bunun üzerine polis ekipleri olay yerine intikal etmiş, polisin gelmesiyle evde bulunan bir bıçağı eline alarak polislerden annesini çağırmalarını istemiş, polislerin annesini getireceklerini söylemeleri üzerine önce ……………….yi sonra bıçağı bırakmış, annesinin olay yerine gelmesiyle de polis ekiplerine teslim olmuştur. Müvekkil planlı olarak böyle bir eyleme kesinlikle girişmemiş, içinde bulunduğu ızdıraplı hayatın ve alkolün de etkisiyle olaylar bu aşamaya gelmiştir. Yaptığı eylemden dolayı son derece pişmandır.

2-)TUTUKLAMA KOŞULLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

 1-)   Mevcut dosyada tutuklama tedbiri çok ağır olacaktır. Zira isnat edilen suç CMK M.100/3’ deki katalog suçlardan değildir. Bundan dolayı CMK m.100/2’ deki tutuklama nedenlerine baktığımızda;

-Müvekkil sabit ikametgâh sahibidir ve samimi ifadelerle olayı anlatmış ve pişmandır, kaçması saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular bulunmamaktadır. (CMK 100/2-a)

-Delilleri yok etme, gizleme ve değiştirme durumu yoktur. Çünkü delil olarak sadece bıçak vardır ve bıçak emniyettedir. Ek olarak müvekkil ve müşteki olayı tüm açıklığıyla anlatmış, delillerin tartışılması gibi bir durum da ortada kalmamıştır. (CMK 100/2-b,1)

-Yine müvekkil olayları zaten tüm açıklığıyla anlattığı ve pişmanlık duyduğu için tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapması gibi bir durumda mevzu bahis değildir. (CMK 100/2-b,2)

2-)   Müvekkil yaşadığı psikolojik rahatsızlık nedeniyle geçirdiği travmanın da etkisiyle böyle bir olay vuku bulmuştur. TCK m.32 ‘’Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.’’ hükmünü dikkate alarak, bu bakımdan gerekirse psikolojik hastalık tanısını tarafınıza ibraz etmek suretiyle bu hususun da göz önünde bulundurulmasını talep ediyoruz.

3-)   Müvekkilin adli sicil kaydı temizdir. Kişinin Özgürlük ve Güvenlik Hakkı hem anayasa (m.19) hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesince (m.5) teminat altına alınan temel haklardandır. Tutuklama işlemleri bir tedbir niteliğindedir. Tutuklama koşulları yok ise tutuklama şüpheliye verilen bir ceza olarak kabul edilmektedir.

Nitekim CMK m.100/1; ‘’İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde tutuklama kararı verilemez.’’ hükmünü taşımaktadır. Müvekkil bakımından CMK m.100’de aranan koşullar oluşmuş değildir.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda izah ettiğimiz ve re’sen göz önüne alınacak nedenlerle; müvekkil …………. hakkında tutuklama nedenleri oluşmadığından;

1-)   Müvekkil hakkındaki, İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Hâkimliği’nin …………….. tarihli tutuklama kararının, İTİRAZEN KALDIRILMASINA ve ŞÜPHELİNİN TUTUKSUZ YARGILANMAK ÜZERE SERBEST BIRAKILMASINA;

2-)   Aksi görüşte ise, şüpheli hakkında tutuklama kararının CMK’nın 109’uncu maddesi hükmünce, ADLİ KONTROL TEDBİRLERİNDEN BİR VEYA BİR KAÇINININ UYGULANMASI SURETİYLE şüphelinin serbest bırakılmasına KARAR VERİLMESİNİ arz ve talep ederiz.

MÜDAFİİ

Tutukluluğa İtiraz Dilekçesi(Pişmanlık-Hırsızlık) -32-

ADANA SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE

Gönderilmek Üzere

SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE

SORUŞTURMA NO      :

SORGU NO                    :

ŞÜPHELİ                        :

MÜDAFİİ                       :  

SUÇ                                 :  Hırsızlık

DİLEKÇE KONUSU  : Müdafisi bulunduğum şüphelinin tutuklanmasına ilişkin usul ve …. Sulh Ceza Hakimliği’nin ….Sorgu kararının KALDIRILARAK yasaya aykırı MÜVEKKİLİN SERBEST BIRAKILMASINA karar verilmesi talebidir.

AÇIKLAMALAR: Müvekkilim  …. tarihinde Sulh Ceza Hakimliği’nin  ……Sorgu kararı ile tutuklanmıştır. Müvekkilim;emniyette ve mahkeme(hakimlik)Sorgusu’nda isnat edilen suçu işlediğini itiraf etmiş ve bu suçtan dolayı çok pişman olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Müvekkilim karşı tarafın zararlarını karşılamayı ve uzlaşmak istediğini karakol ifadesinde de  beyan etmiştir. Müvekkilim; sabit yerleşim yeri sahibi olduğu evde ailesi ile beraber yaşamaktadır. Müvekkil, hukuki yollar ile kendisini savunmak istemektedir ve davalara katılacaktır. Kaçması söz konusu değildir. Suça ilişkin olan bütün deliller toplanmış ve muhafaza altına alınmıştır. Delilleri karartma şüphesi bulunmamaktadır. Müvekkilin,tutuklu kalması kendisini ve yakınlarını son derece mağdur etmektedir. Müvekkil şüpheli evli ve 3 çocuk sahibidir. Maddi ve manevi açıdan zor durumda olan ailesine bakacak kimse mevcut değildir. Hiçbir sosyal güvencesi bulunmamaktadır.                                    

Dünyayı saran corona salgınından dolayı çalışma zemini bulamadığından dolayı,hayata tutunma,çocuklarına bir yudum yiyecek götürme adına suç işlemek zorunda kalmıştır. Eşi çalışmamaktadır. Duruşma sırasında ağlayarak nedametini defalarca dile getirmiştir.Tutuklu kalması hep kendisini hem de ailesini son derece mağdur edecektir. Bu nedenle tutuklu kalması ileride telafisi imkânsız zararlar doğuracaktır. Bu nedenle müvekkilin daha fazla mağdur olmasının önlenmesi,hayata kazandırılması için uygun görülecek şekilde TUTUKSUZ YARGILANMAK ÜZERE TAHLİYESİNİ talep etme zorunluluğumuz doğmuş bulunmaktadır.

NETİCE VE TALEP: Yukarıda sunulan ve resen nazara alınacak diğer sebeplerle birlikte müvekkilin mağduriyetinin önlenmesi için … Sulh Ceza Hakimliği’nin tarih Sorgu kararının KALDIRILARAK tutuklamaya itirazımızın kabulü ile MÜVEKKİLİN SERBEST BIRAKILMASINA(TUTUKSUZ YARGILANMAK ÜZERE TAHLİYESİNE), bihakkın tahliyesi mümkün olmadığı taktirde CMK M.109 gereği ADLİ KONTROL HÜKÜMLERİNDEN bir veya birden fazla yükümlülüğe (AYNİ VEYA KİŞİSEL GÜVENCE dahil olmak üzere) tabi tutulmasına karar verilerek SERBEST BIRAKILMASINA karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.

İTİRAZ EDEN MÜDAFİİ

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

4 yorumlar

  1. tutuklamaya itiraz edersek gecerli olur mu kesin bi sekilde

  2. merhaba, tutuklama kararında 3. sulh ceza hakimliğine itirazı kabil olmak üzere yazıyor ama kararı veren 2. sulh ceza hakimliği. Dilekçeyi kararı veren mahkemeye mi vermeliyim? 3.sulh cezaya gönderilmek üzere 2. sulh ceza hakimliğine mi demeliyim? 🙁

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir