Çocuğun Mallarının Yönetimi İçin Kayyım Atanması Talebi

ADANA AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

TEDBİR TALEPLİDİR.

DAVACI:

VEKİLİ:

DAVALI:

KONU: Mirasçı çocuklar Ahmet ile Mehmet’in miras yoluyla intikal eden mallarına kayyım atanması aksi halde TMK madde 360 ve 361 gereği gerekli tedbirlerin alınması talebidir.

AÇIKLAMALAR:

1-) Davacı müvekkilin ağabeyi ve davalı tarafın da eşi bulunan müteveffanın 2021 tarihinde vefatı ile birlikte geride mirasçıları olarak eşi ve çocukları kalmıştır. Müteveffanın başkaca gaip veya sağ mirasçısı bulunmamaktadır. Müteveffanın terekesinden mirasçılarına intikal eden miras hissesinin tespiti için Adana Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2021 Esas sayılı dosyası ile veraset ilamı talebinde bulunulmuş ve Yerel Mahkemenin ilamı ile miras hisseleri belirli hâle gelmiştir. Buna göre müteveffanın terekesinde bulunan malvarlığı üzerinde davalı eşin 1/4 oranında, mirasçı Ahmet’in 3/8 ve diğer mirasçı Mehmet’in 3/8 oranında miras hissesi bulunmaktadır.

2-) Her ne kadar Türk Medeni Kanunumuzun 352. maddesinde anne ve babanın velayetleri devam ettiği sürece çocuğun mallarını yönetme hakkında sahip oldukları ve bununla yükümlü bulundukları belirtilmiş ise de anne ve baba aynı zamanda çocuğun mallarını yönetir iken “iyi bir yönetici gibi” davranmakla, çocuğun mallarının yönetimini sadakat ve özenle yerine getirmekle de yükümlüdür. Anne ve babanın, çocuğun mallarını kendi veya başkasının menfaatine yönelik kullanması, kullanmak istemesi veyahut çocuğun mallarının yönetimini kendisinden beklenen dikkat ve özenle yerine getirememesi, çocuğun mallarının yönetiminin üçüncü bir kişiye bırakması ve yükümlülüklerini yerine getirmemesi hallerinde hâkim müdahale eder. Zira çocuğa ait malların gelirleri öncelikle çocuğun bakımına, yetiştirilmesine ve eğitimine harcanması gerekmektedir.

Çocuğun malvarlığının gerektiği gibi yönetilmemesi halinde hakim gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Yani çocuğun mallarının yönetiminde anne ya da baba kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermez, çocuğun menfaati dışında tasarruflarda bulunur veyahut çocuğun mallarını tehlikeye atarsa ya da çocuğun mallarını yönetebilecek yetkinliğe, bilgi ve tecrübeye sahip değilse Medeni Kanunumuzun 360 ve 361. maddeleri gereği çocuk mallarının yönetimi bir kayyıma bırakılır veya ilgili kanun hükümlerinde öngörülen tedbirler hâkim tarafından resen alınır.

İşbu dava konusu olayda ise müteveffanın vefatı ile birlikte Adana adresinde bulunan taşınmaz; Adalet Bankası, Ziraat Bankası ve Garanti Bankası hesaplarında bulunan tutarı belli olmayan para ve bilezikler; Adalet Holding Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı hesabında bulunan tutarı belli olmayan para ve ölüm sebebiyle çalıştığı kurum Adalet A.Ş. tarafından mirasçılarına ödenecek olan ölüm tazminatı mirasçıları davalı eş ile müşterek çocuklara intikal etmiştir.

Yukarıda da izah ettiğimiz üzere terekede bulunan mallar üzerinde mirasçı çocukların 3/8 oranında miras hissesi bulunmaktadır. Ancak mirasçı Ahmet henüz 1.5 yaşında olması ve diğer mirasçı Mehmet’in henüz bir aylık olması hasebiyle miras yoluyla kendisine intikal eden malların yönetimi kanuna göre anneleri davalı Ayşe’de bulunmaktadır. Ancak miras yoluyla çocuğa intikal eden bu malların yönetimi ve tasarrufu ile çocuğun maddi geleceği hususunda endişeye mahal verecek olayların vuku bulması nedeniyle mirasçı çocuklar Ahmet ile Mehmet’in miras hissesi oranında intikal eden bu mallar hakkında gerekli tedbirlerin alınması gereği hâsıl olmuştur.

3-) Şöyle ki davalı Ayşe, ilkokul mezunu olup hayatı boyunca herhangi bir işte çalışmadığı gibi gerek çalışma hayatında gerekse sosyal hayatta aktif olarak rol almamıştır. Dolayısıyla yaşamı boyunca herhangi bir malvarlığının veyahut paranın yönetimi, tasarrufu ve idaresi konusunda tecrübesi bulunmamaktadır. Bununla birlikte müteveffanın vefatından sonra kendisinin ve ailesinin göstermiş olduğu bazı tavır ve davranışlar, mirasçı çocuklara intikal eden malların akıbeti konusunda endişe yaratmıştır. Zira müteveffanın vefatından sonra herhangi bir ekonomik geliri bulunmayan yalnızca ayda 1.800 TL dul maaşı alan davalı eşe, kendisinin ve çocuklarının ekonomik geleceğinin güvence altına alması, ileride maddi açıdan zorluk ve sıkıntı yaşamaması için müteveffanın ailesi tarafından tereke ile kendisine ve çocuklara intikal eden para ve bileziklerle iki tane ev alması ve bu evleri kiraya vererek geçimini sağlamaya çalışması, gerekli görürse miras yoluyla intikal eden taşınmazda oturmaya devam etmesi ve gerekli görüldüğünde ailenin de kendisine maddi ve manevi destekte bulunacağı, yeter ki kendisini ve çocuklarını mağdur duruma sokmaması gerektiği izah edilmiş olunmasına karşın davalı bu telkin ve tavsiyelere kulak asmayarak annesi ne derse onu yapacağını söylemiş ve adeta kocasının ailesinden kaçar gibi kimseye haber vermeden müteveffa ile oturdukları evi eşinin vefatından iki gün sonra tabir-i caizse sabahın köründe terk ederek annesinin evine gitmiştir. Zaten müteveffa ile evlendikleri tarihten bu yana annesi ne derse onu yapan ve hatta müteveffa vefatından önce hasta bir şekilde evde yatarken davalı eşinin evine dönmesini rica etmiş olmasına rağmen annesinin telkini ile evine dönmeyen davalı, eşini hasta haliyle baş başa bırakarak ölüme terk etmiştir. Evlilik birliği içerisinde dahi annesinin sözünden çıkamayan, evlendikleri tarihten bu yana yılın yarısı annesinin evinde kalan davalının müşterek çocukların malvarlığının yönetim ve tasarrufunda aklı selim davranması ve kendi başına hareket edebilmesi pek mümkün görünmemektedir.

Yine müteveffanın sağlığında iki adet hesabının bulunduğu ve bu hesaplarda yaklaşık 20.000 TL civarı para bulunduğu tespit edilmesi üzerine müvekkil, davalı eşe bu hesaplarda bulunan parayı kendisine dul maaşı bağlanana kadar zaruri ihtiyaçlar için ve kalanının da çocuğun eğitimi için saklamasını telkin etmiş olmasına karşı davalı eş “Bitcoin hesabındaki para haram” diyerek parayı hesaptan almayacağını söylemiş ve müvekkilim de bu kararına saygı duyarak bir daha konuyu açmamıştır. Ancak davalı, müvekkilim ile yapmış olduğu görüşmenin üzerinden 24 saat daha geçmeden hesapların şifresini müteveffa ve müvekkilin ortak arkadaşları bulunan bir kimseye kırdırarak ilgili meblağları şifresini bildiği müteveffaya ait banka hesabına aktarmıştır. Davacı müvekkilin ne davalı eşin ne de müşterek çocukların mal ve mülkünde en ufak bir menfaati ve çıkarı bulunmamakla birlikte mirasçıların maddi ve manevi geleceğini düşünmekten başka bir gayesi bulunmamaktadır. Kaldı ki, müteveffanın ölümü ile birlikte davacı ve çocuklarına her ay kendi cebinden aylık 1.500 TL maddi yardımda bulunmaktadır (Dekontlar dilekçemiz ekinde mevcuttur.). Ancak davalının takındığı bu tutum ve davranış, müvekkilimi çok üzmekle birlikte yeğenleri bulunan mirasçı çocuklara intikal eden malların akıbeti konusunda endişesini bir kez daha da arttırmıştır. Zira davalı eş, müteveffanın vefatından sonra annesi ile birlikte yaşamaya başlamış olmakla birlikte annesinin emekliliğine çok az bir zaman kalmış ve eşi ile de boşanmıştır. Ayrıca davalının annesinin evinde çalışmayan ve eğitimine devam etmeyen iki yetişkin kardeşi de bulunmaktadır. Yine davalının erkek kardeşi, müteveffanın vefatından önce kendisine ait işyeri açmak istediğini ve paraya ihtiyacı bulunduğunu defalarca dile getirmiştir. Keza davalının annesinin müteveffanın vefatı ile terekedeki malların değerinin aşağı yukarı belli olmasından sonra “bizim artık çalışmamıza gerek yok” şeklinde açıklamaları çocuklara intikal eden malların akıbeti hususunda endişeye mahal verdiğinden işbu malların yönetiminde kayyım atanması gerektiği zaruretini ortaya koymuştur. İzah edilen tüm bu hususlar ayrıca tanık beyanları ile de ispat edilecektir.

4-) Son olarak şu hususu belirtmekte fayda bulunmaktadır; Medeni Kanunumuzun 358. maddesi hükmünde belirtildiği üzere, anne ve babanın çocuğun malları üzerinde tasarruf edemeyeceği diğer bir hâl saklı payıdır. Çocuğun murisinin kendisine vermek zorunda olduğu saklı paylar üzerinde anne ve babanın hiçbir tasarruf yetkisi yoktur. Ancak anne ve babanın, çocuğun murisinin kendisine vermek zorunda olduğu saklı payları üzerinde tasarrufta bulunulması halinde TMK 360 ve 361. maddelerinde yer alan önlemler uygulanmalıdır. Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında mirasçı çocukların saklı payının korunması ve davalı eş ile ailesinin mirasçı çocuklar reşit olana kadar kendi menfaatlerine ilişkin herhangi bir tasarrufta bulunmaması için öncelikle dava neticelenene kadar TEDBİR KONULMASINI ve akabinde TMK 360 ve 361. maddeleri gereği kayyım atanması; Mahkemeniz aksi kanaatte ise ilgili kanun hükümleri gereği gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.

5-) Huzurdaki bu dava, çocukların velayeti kendisinde bulunan davalı ebeveynin çocukların malvarlığı üzerinde savurgan harcamalar yapmasını ve kötü yönetim ile malvarlığının tüketilmesini engellemektedir. İşbu nedenle Sayın Mahkemenizce mirasçı çocukların babasından intikal eden veya intikal etmesi gereken tüm malvarlığının gelirleri ile birlikte tespit edilmesi, bu malvarlığının velayet sahibi olan davalı anne tarafından nasıl değerlendirildiği veya değerlendirileceği, çocuk yararına kullanılıp kullanılmadığının araştırılması, bu hususta gerekli görülmesi halinde işin gereği olan şirketler hukuku, muhasebe ve çocuk mallarının korunması konusunda uzmanlığı olan bilirkişilerden rapor alınması suretiyle velayet hakkını kullanan annenin Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına Dair Tüzüğün maddesinde açıklandığı üzere çocuk malları hakkında gerekli özenin gösterilmediğinin belirlenmesi halinde çocuğa ait bulunan tüm malvarlığı ile gelirlerinin korunması amacıyla öncelikle dava neticelenene kadar TEDBİR KONULMASINI; banka çalışanı olan Kemal’in kayyım olarak atanmasını aksi halde işinin ehli, tarafsız ve objektif bir genel yetkili kayyımın Mahkemenizce tayin edilmesini; kayyım atanması talebimizin kabul edilmemesi halinde Türk Medeni Kanunumuzun 360 ve 361. maddelerinde yer alan önlemlerin somut olayın özellikleri göz önünde bulundurularak gerekli tedbirlerin Sayın Mahkemenizce alınmasını talep ederiz.

HUKUKİ SEBEPLER: TMK, HMK ve ilgili mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER : Adana Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2021 Esas sayılı dosyası ve muhteviyatı; veraset ilamı; Vakıf Katılım Bankası, Ziraat Bankası ve Yapı Kredi Bankası kayıtları; Koç Holding Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı; ölüm belgesi; tanık beyanları, bilirkişi, yemin, keşif ve sair hukuki delil.

SONUÇ VE TALEP: Yukarıda arz ve izah edilen tüm bu sebeplerle; fazlaya ilişkin talep ve dava hakkımız saklı kalmak kaydıyla mirasçı çocukların miras ile intikal eden mallarının korunması amacıyla öncelikle dava neticelenene kadar TEDBİR KONULMASINI; banka çalışanı olan Kemal’in çocukların mallarının korunması amacıyla kayyım olarak atanmasını aksi halde Mahkemenizin belirleyeceği işinin ehli, tarafsız ve objektif bir genel yetkili bir kişinin kayyım olarak tayin edilmesini; kayyım atanması talebimizin kabul edilmemesi halinde Türk Medeni Kanunun 360 ve 361. madde hükümlerine göre gerekli tedbirlerin Mahkemenizce resen alınmasını bilvekale saygılarımızla arz ve talep ederiz.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir