Bayilik Sözleşmesi Cezai Şart Dava Dilekçesi

ADANA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NE

DAVACI:

VEKİLLERİ:

DAVALI:

DAVA KONUSU: Müvekkil firma ile davalılar arasında imzalanan sözleşmeye aykırılık sebebiyle 400.000 ABD Doları (davanın açıldığı tarih döviz kuru 2,17 TL)  karşılığı 834.000 TL cezai şartın ve 2000-2014 yılları arasında eksik mal alımından kaynaklanan kar mahrumiyeti sebebiyle oluşan ve 2014-2020 yılları arası sözleşmenin feshi sebebiyle oluşacak maddi zararın ticari faiziyle mahkemece hesaplanarak tarafımıza tazminine ilişkin kısmi alacak davası.

AÇIKLAMALAR:

Müvekkilimiz Adalet A.Ş. ile merhume Ayşe arasında Ocak 2000’de  “Protokol” başlıklı bir metin imzalamışlardır.(EK:1) Bu metinde ek olarak yer alan Bayilik Sözleşmesi ise Haziran 2000’de imzalanmıştır.(EK:2) İmzalanan Bayilik Sözleşmesinde atıf yapılan “Sipariş Taahhüdü” isimli metin de Mart 2000’de Ayşe tarafından imzalanmıştır.(EK:3) Ayrıca Ayşe Mart 2000’de Noterde “Düzenleme Taahhütname” başlıklı bir metin imzalayıp Adalet A.Ş’ ye teslim etmiştir.(EK:4) Ayşe, müvekkilimizin bayiliğini üstlendiği anlaşılan sözleşmelerin imzalanmasının ardından mağaza 2000 yılında açılmıştır.

Ayşe, Ocak 2002’de hayatını kaybetmiştir. Eşi Ahmet ve müşterek çocukları Deniz ile İrem,  2002 yılının Şubat ayında müvekkilimiz Adalet A.Ş.’ye yazdığı bir mektupla Protokol ve Bayilik Sözleşmesi hükümlerini aynen kabul ederek, bayiliğin mirasçılar olarak üstlenileceğini ve yeni banka hesap bilgilerini bildirmiştir. (EK:5)

2004 yılının sonunda müvekkilimiz, Ayşe Saatçilik İşletmeciliği’nin siparişlere ilişkin ödemelerinde sıkıntı yaşandığı için icra takibine başlamıştır. Müvekkilimizin, müteselsilsen giriştiği icra takibinde taraflarca bilahare anlaşmaya varılarak takip konusu alacak, her bir mirasçının miras hissesi oranında kendisi tarafından ödenmek üzere takside bağlanmış, icra takibi sürdürülmemiştir.

Sipariş Taahhüdü anlaşmasında bahsi geçen taahhüt miktarı olan 650.000 A.B.D Doları karşılığı ürün sipariş miktarına, mağazanın açıldığı 2000 yılından beri hiçbir yıl ulaşılamamıştır. Bu konuda müvekkilimiz sair zamanlarda sipariş miktarının artması gerektiğini ifade eden iadeli taahhütlü mektuplar göndermiş, bütün bu uyarılara rağmen 2004 yılında davalı tarafın ortalama sipariş miktarı olan 600.000 ABD dolarının da altına düşülmüştür.

2009 yılında davalı taraf, Hasan isimli üçüncü kişiye mağazayı kendileri adına işletmesi için ticari temsilcilik vermişlerdir. Müvekkilimiz, gerekli belgeleri inceledikten sonra mirasçılara yazdığı mektupta “Mağazanın Haziran 2000 tarihli Bayilik Sözleşmesi’nden doğan hukuki ve ticari ilişkimiz çerçevesinde 2009 tarihli İşletme Protokolü gereği ticari mümessiliniz Hasan tarafından işletilmesinde bizce bir sakınca görülmemiştir” ifadelerine yer vermiştir.

Bir süre sonra Hasan, sözleşmede yer alan münhasırlık yükümlülüğüne aykırı davranarak rakip şirketlerin ürünlerini sergileyip satmaya başlamış, hatta bazı dönemler müvekkilimiz Adalet A.Ş.’den siparişleri kesmişlerdir. Bu durum karşısında müvekkilimiz tarafından mirasçılara Noter’den akdi ve kanuni hakları saklı tutan ihtarlar çekilmiştir. (EK:6)

2014 yılı başında müvekkilimiz Adalet A.Ş., mirasçılara Noter’den çektiği, “16 tarih 13 yevmiye numaralı ihtar” ile 2000’den beri hiçbir yıl Sipariş Taahhüdündeki miktara ulaşılmadığını, “aradaki farkın faiziyle birlikte ödenmemesi durumunda tüm akdi ve kanuni haklarının kullanılacağını ihtar” etmiştir. (EK:7) Bu ihtarın da sonuçsuz kalması ve bayilik ilişkisinin başından beri süregelen sözleşmeye aykırılıkların devam etmesi üzerine bu davayı açma zorunluluğu hâsıl olmuştur.

1 ) Öncelikle, müvekkilimiz ile davalı taraf arasındaki ilişkinin hukuki niteliğinin tespiti önem arz etmektedir.

Bir ticari işletmede üretilen mal ve hizmetlerin sürümünün artırılmasına yardımcı olmak üzere faaliyet gösteren kişilere, uygulamada birçok değişik ismin verildiği görülmektedir (acente, pazarlamacı, genel distribütör, bayi). Bu kişilerin faaliyetlerinin hangi sözleşme kapsamına girdiğini anlayabilmek için, sadece sözleşmede bu kişilere verilen isme bakılmamalı, sözleşme hükümleri teker teker ele alınarak, değerlendirilmelidir.

Ayşe ile müvekkilim arasında imzalanan Bayilik Sözleşmesi isimli metnin içeriği incelendiğinde:

“Md. 10. Bayi mağazada sadece Adalet A.Ş.’nin ürünlerini satmaya yetkilidir, sair üreticilerin ürünleri Adalet A.Ş.’nin yazılı ön izni olmaksızın teşhir dahi edilemez.”

“Md. 11. Bayinin sair üreticilere ait ürünleri teşhir etmeme ve bunların ticari satış süreçlerine hiçbir surette dâhil olmama yükümlülüğü yirmi yıl sürecektir. Aksi, taraflarca bu sürenin bitiminden altı ay öncesinden yazılı olarak bildirilmediği takdirde, yükümlülük süresi on yıl daha uzamış sayılacaktır.”

Madde 10 gereğince, mağazanın sadece Adalet A.Ş.’nin ürünlerini satmaya yetkili olması bir İnhisar Hakkı’nın varlığına, Adalet A.Ş.’nin izni olmaksızın başka üreticilerin ürünlerini teşhir dahi edememesi de Rekabet Yasağı’nın varlığına işaret etmektedir.

Madde 11 incelendiğinde sözleşmenin uzun süreli olması ise taraflar arasında sürekliliğin önem arz ettiğini göstermektedir.

Şu durumda sözleşme incelendiğinde Ayşe’nin işletmesinin hukuki niteliğinin Bayilik olduğu anlaşılır. Şöyle ki:

Türk hukukunda bayilik ve bayilik sözleşmesinin tanımı yapılmamıştır. Uygulamada, Bayilik Sözleşmeleri daha spesifik alanlara bölünmüş ve tek satıcılık, distribütörlük gibi alt sözleşmeler ortaya çıkmıştır.

Bayilik sözleşmesi, yapımcı ile bayi arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen çerçeve niteliğinde ve sürekliliği olan bir sözleşmedir. Bununla yapımcı, mamullerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir coğrafi bölgede satmak üzere Bayi’ye göndermeyi, buna karşılık Bayi de sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak bu malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunmak yükümlülüğünü üstlenir.

Bu sözleşmede satıcı, üreticinin mallarını sadece alıp satmaktan öte, onun dağıtım sistemine de dâhil olur.

Sonuç olarak, “bayi” olarak nitelendirilen dağıtıcılar, “kendi adına ve hesabına malları dağıtmayı ve sürümleri artırmayı sürekli olarak üstlenen bağımsız işletmeci” olarak tanımlanabilir.

Bu dağıtım sözleşmesinin bayilik sözleşmesi olarak kabul edilebilmesi için, dağıtıcı lehine münhasır satış (dağıtım) hakkının verilmesi zorunlu değildir. Ancak bu husus sözleşme ile düzenlenebilir. Dava konusu olayda da taraflar akdettikleri sözleşme ile bu şekilde bir düzenlemeye gitmişlerdir.

Bayilik’in unsurları, Süreklilik, Kendi Adına ve Hesabına Hareket, Pazarlama-Satış ve Sürümü Arttırma Faaliyeti olarak karşımıza çıkmaktadır.

  • Süreklilik: Müvekkilim Adalet A.Ş. gibi büyük çapta mal üreten üreticiler, mallarını düzenli bir biçimde pazarlayacak ve sürümü arttıracak sağlam bir yol bulma gayreti içerisindedirler. Bu sebepledir ki üreticiler bayi ile sürekli borç doğuran bir sözleşme akdetmek isterler. 

Müvekkilimiz ile davalı taraf arasındaki ilişkinin tek bir satım ilişkisinden ibaret olmayıp tacirlerin bu işi meslek edindiği, tarafların arasında belirli aralıklarla verilen siparişler ve imzalanan 20+10 yıllık sözleşme ile de anlaşılmaktadır.

  • Kendi adına ve Hesabına Hareket: Bayi, sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına, riski de üstlenerek satan bir tacirdir. Sözleşmenin bu özelliği bayii, müvekkil adına ve hesabına hareket eden acenteden ve kendi adına ancak başkası hesabına hareket eden komisyoncudan ayırır.

Davalı taraf, müvekkilimiz Adalet A.Ş.’ye ait ürünleri müvekkilimizden satın alıp, ödediği sipariş bedelinin üzerine konulan karla tüketiciye satış yaptığından; riski tamamen üstlenerek kendi adına ve hesabına hareket etmektedir.

  • Pazarlama-Satış Sürümünü Artırma Faaliyeti: Bayinin asli yükümlülüklerindendir. Genelde sözleşmede asgari satın alma yükümlülüğü öngörülmek suretiyle düzenlenir. Doğaldır ki; asgari satın alma yükümlülüğü, bayii satışları artırmak için çaba sarf etmeye zorlar.

Müvekkilimiz ile davalı taraf arasında akdedilen sözleşmede de 650.000 ABD doları karşılığı ürün sipariş etme yükümlülüğü getirilmiştir.

Açıklamalarımız göz önünde bulundurulduğunda Ayşe ile müvekkilimiz arasındaki ilişkinin tipik bir Üretici-Bayilik ilişkisi olduğu anlaşılmaktadır.

2) Müvekkilimiz Adalet A.Ş. ile merhume Ayşe arasında Ocak 2000’de imzalanan “Protokol” başlıklı metine göre:

“Md. 4. Mücbir sebepler dışında, Bayi işbu Protokol ile Ek’indeki yükümlülüklerini ifa etmez, ihlal eder veya işbu Protokolü uygulanamaz duruma getirirse, ihtara veya Yargı kararına gerek olmadan 400.000-A.B.D. Doları karşılığı Türk Lirasını ödeyeceğini kabul ve taahhüt eder.”

“Md. 5. Bayi taraflarca [… ileride] imzalanacak Ek’teki Bayilik Sözleşmesi’ndeki münhasırlık yükümlülüğünün teminatı olarak önce Noter’de bir “Düzenleme Taahhütname” imzalayarak, Adalet A.Ş.’ye teslim edecektir.”

ifadeleri yer almaktadır.

Bunun üzerine Ayşe’nin Mart 2000’de Adalet A.Ş.’ye teslim ettiği, Noter’de “Düzenleme Taahhütname” metninde şunlar da yazılıdır:

“Ben […] Ayşe evvelce […] akdettiğim […] Ocak 2000 Protokolü kapsamında Bayi olarak sair üreticilere ait ürünleri teşhir etmeyeceğimi ve hiçbir surette bunların ticari satış süreçlerine dâhil olmayacağımı, aksi halde Adalet A.Ş.’ye 400.000 A.B.D. Doları karşılığı Türk Lirasını ödeyeceğimi şimdiden beyan, kabul ve taahhüt ederim.”   

Daha sonra Haziran 2000’de imzalanan Bayilik Sözleşmesi’nin 10. Maddesinde

“Bayi sadece Adalet A.Ş.’nin ürünlerini satmaya yetkilidir, sair üreticilerin ürünleri Adalet A.Ş. ‘nin ön izni olmaksızın teşhir dahi edilemez.”

hükmüne yer verilmiştir.

Taraflar arasında akdedilen tüm bu sözleşme maddelerine rağmen davalı taraf müvekkilimizin ürünleri yanında zaman zaman başka üreticilerin ucuz ve düşük kaliteli saatlerini de temin ederek sergilemeye ve satmaya başlamış, bazı dönemler müvekkilimizden siparişleri tamamen keserek sözleşmeyi birçok kez ihlal etmiştir. Bu durum müvekkilimiz tarafından gözlemlenmiş, mirasçılara Noter’den akdi ve kanuni hakları saklı tutan ihtarlar çekilmiştir. Bu ihtarlara rağmen davalı taraf ihtarları görmezden gelmiş, münhasırlık yükümlülüğüne aykırılık devam etmiştir.  Davalı tarafın sözleşme yükümlülüğüne aykırı olarak sair üreticilere ait ürünlerin satışını gerçekleştirdiği, davalı tarafın ticari defter ve faturaları ile müvekkilimize yaptığı ürün sipariş kayıtlarının incelenmesiyle de tespit olunabilecektir.

Bahsi geçen protokolün 4. maddesinden de anlaşıldığı üzere, taraflar “yükümlülüklerin ihlali veya protokolün uygulanamaz duruma getirilmesi” durumlarında 400.000 A.B.D Doları karşılığı Türk Lirası cezai şart kararlaştırmışlardır.

Cezai şart, bir tür geciktirici koşula bağlı edim borcudur. Kaynağı ise daima mevcut borç ilişkisine bağlı, bir ek anlaşmadır. (ceza taahhüdüdür) . Cezai şart müessesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179.maddesinde:

“Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.

şeklinde düzenlenmiştir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 22. maddesinde ise cezai şart şu şekilde düzenlenmiştir:

“Tacir sıfatını haiz borçlu, Türk Borçlar Kanununun 121. maddesinin ikinci fıkrasıyla 182. maddesinin üçüncü fıkrasında ve 525. maddesinde yazılı hallerde, aşırı ücret veya ceza kararlaştırılmış olduğu iddiasıyla ücret veya sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden isteyemez.”

İlgili maddede adı geçen hallerden birisi de TBK 182. maddede yer alan cezai şart halidir. Kanun koyucu tacir sıfatına haiz borçlunun sözleşmedeki cezai şartın indirilmesini mahkemeden isteyemeyeceğini hükme bağlamıştır.

Ayrıca Yargıtay cezai şart ile ilgili bir kararında, “… Zarar olmasa bile sözleşmede öngörülen cezai şart istenebilir…” şeklinde bir içtihatta bulunarak, cezai şartın zarardan bağımsız olarak talep edilebileceğine karar vermiştir.

Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi için kararlaştırılmışsa;  geçerli ve henüz ifa edilmemiş her türlü borç için cezai şart kararlaştırılabilir. Cezai şart dava konusu olayda da olduğu gibi genellikle sözleşmeden doğan borçlar için kararlaştırılır. Ancak, sözleşme dışındaki hukuki işlemlerden doğan borçlar için de cezai şart kararlaştırılabilir.

Yargıtay diğer bir kararında:

“…Davacının bayilik ilişkisinin kurulduğu tarihten sonraki yıllarda (sözleşmenin yürürlükte olduğu dönem) davalının taahhüt ettiği miktarda ürün almamasına rağmen davalı ile bayilik ilişkisini sürdürmesi davalı taahhüdüne ve cezai şarta ilişkin hükümlerin uygulanmasından zımnen vazgeçtiği anlamına gelmez…”

şeklinde bir içtihatta bulunarak, cezai şartın o sipariş yılı sonunda istenmemesinin cezai şarttan zımnen vazgeçildiği anlamına gelmeyeceğini belirtmiştir. Zira davalı taraf, cezai şart öngören sözleşme maddesini,  sözleşme süresi içerisinde birçok kez ihlal etmiştir.

Bahsi geçen bayilik sözleşmesi, “Protokol” başlıklı sözleşmenin Ek’i olarak sözleşmeye dâhil olduğundan, davalı tarafın bayilik sözleşmesinin 10. maddesine aykırı olarak sair firmalara ait ürünleri sergilemesi ve satması, ilgili protokol m.4 e de aykırılık teşkil etmektedir. Bu sebeple davalı tarafından imzalanan taahhütname ve ilgili protokol m.4’ün ihlali gereğince müvekkilimiz cezai şarta hak kazanmıştır.

3) Ayşe, yapılan imzalı Protokol ve onun bilahare imzalanan Ek’i Bayilik Sözleşmesi’nde atıf yapılan “Sipariş Taahhüdü” başlıklı ayrı bir metni de Mart 2000’de imzalamıştır; bu metinde şu da yazılıdır:

“Bayi her takvim yılında en az 650.000 A.B.D. Doları karşılığı ürün sipariş etmeyi kabul ve taahhüt eder.”

Davalı tarafın bu hükme rağmen 2001 yılı sonuna kadar yıllık siparişi yaklaşık 600.000 ABD Doları olmuştur. Ayrıca, bununla da kalmamış ve ilerleyen yıllarda 600.000 ABD Dolarının da altına düşmüştür. 2000 yılından 2014 yılına kadar davalı taraf sözleşmede görülen sipariş taahhüdüne hiçbir yıl ulaşamamıştır.

6098 sayılı TBK’nın 112.  maddesine göre “Borç hiç ya da gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.”  Bu hükme göre, borcun gereği gibi ifa edilmemiş olmasından doğan zararı, kusuru bulunmadığını ispat edemeyen borçlu tazminle yükümlüdür. Davalı taraf imzaladığı Sipariş Taahhüdü isimli metin ile her yıl 650.000 ABD doları karşılığı ürün sipariş etme borcu altına girmiştir.  Taahhüt etmiş olduğu miktarda sipariş vermemiş olması borcunu gereği gibi ifa etmediğini göstermektedir.

Yargıtay konuyla ilgili:

“…davalı bayilik sözleşmesi ile her yıl için asgari alım taahhüdünde bulunmuştur. Her yıl sonunda taahhüdün ihlali ile ortaya çıkan kâr kaybını davacının talepte bulunmamış olması nedeniyle vazgeçildiği anlamına gelmeyeceği gibi sözleşmede bu yönde de bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda davacının talebinin incelenerek uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmek gerekirken…”

şeklinde bir karara imza atarak, bayilik veren davacı tarafın her yıl sonunda taahhüdün ihlali ile oluşan kar kaybını talep hakkının,  o yıl içinde talepte bulunulmuş olmasa bile vazgeçildiği anlamına gelmeyeceği yönünde görüş belirtmiştir. Dava konusu olayda müvekkilimizin her yıl için oluşan kar kaybı talebinde haklı olduğu Yargıtay kararıyla da sabittir.

Bu sebeple, davalı taraf müvekkilimizin bu taahhütten doğan zararını gidermekle yükümlüdür. Bu zarar:

-Müvekkilimiz ve davalı tarafın ticari defter ve faturalarında 2000-2014 yılları arasındaki yıllık sipariş miktarları incelenerek, her yıl için eksik mal alımından kaynaklanan kar mahrumiyeti

-Sözleşme ilişkisinin sona ermesi sonucu 2014-2020 yılları arasında sipariş taahhüdünün yerine getirilemeyecek olması nedeniyle oluşacak mahkemece takdir edilecek kazanç kaybından ibarettir.

4) Müvekkilimiz ile davalı taraf arasında imzalanan Haziran 2000 tarihli “Bayilik Sözleşmesi”nin 23. maddesinde:

“Adalet A.Ş. aşağıda sayılı durumlardan bir veya birkaçı gerçekleştiğinde ihtara veya Yargı kararına gerek olmaksızın işbu Bayilik Sözleşmesi’ni feshetme hakkına sahiptir. […]

 c. Bayi ölürse […] ve Adalet A.Ş. Bayilik Sözleşmesi’ni Bayinin kanuni halefleri ile sürdürmemek yönündeki iradesini yazıyla ihbar ederse,

 d. Bayi, Adalet A.Ş.’nin yazılı onayı olmaksızın mağaza işletmesini başkasına devrederse,

e. Bayi, Sipariş Taahhüdü’ne aykırı davranırsa veya Adalet A.Ş.’den siparişlerinde tatminkar bir miktara ulaşmaz veya siparişlerini durdurursa, […]”

hükümleri öngörülmüştür. Bayilik Sözleşmesi md 23/e’ye göre, bayinin sipariş taahhüdüne aykırı davranması veya siparişlerinde tatminkâr bir miktara ulaşamaması ya da siparişlerini durdurması halinde Adalet A.Ş, sözleşmeyi feshetme hakkına sahiptir. Mart 2000 de imzalanan Sipariş Taahhüdünde öngörülen miktar 650.000 ABD doları karşılığı ürün siparişidir. Davalı bayi, mağazayı 2000 yılında açmış, 2001 yılı sonuna kadar yıllık sipariş yaklaşık 600.000 ABD dolar olmuştur. Takip eden yıllarda yıllık sipariş miktarı git gide azalmıştır. Daha sonra bayinin işletmesini ticari temsilci Hasan üstlenmiş, bu süre içinde bazı dönemler siparişler tamamen kesilmiştir.

Müvekkilimiz Adalet A.Ş. 2000 yılından bugüne kadar birçok defa sipariş miktarının artmasını temenni eden iadeli taahhütlü mektuplar göndermiş, bu iyiniyetli taleplerin karşılıksız kalması üzerine mirasçılara Noter’den akdi ve kanuni hakları saklı tutan ihtarlar gönderilmiştir. Ancak müvekkilimizin tüm bu iyiniyetli ve yapıcı tavrına rağmen davalı tarafın sözleşmeye aykırılığının devam etmesi sonucu müvekkilimiz Adalet A.Ş., 2014 yılı başında Noter’den mirasçılara 12 tarihli 15 yevmiye numaralı bir ihtar çekerek, 2000’den beri hiçbir yıl Sipariş Taahhüdündeki miktara ulaşılmadığını, “aradaki farkın faiziyle birlikte ödenmemesi durumunda tüm akdi ve kanuni haklarının kullanılacağını” ihtar etmiştir. 

Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan tüm bu fiiller neticesinde ilgili bayilik sözleşmesi md 23/e’de sayılan sipariş taahhüdüne aykırılık, siparişlerde tatminkâr bir miktara ulaşamama ve siparişleri durdurma hallerinin tümü ayrı ayrı gerçekleşmiştir. Ayrıca TTK md 121/1 ‘e göre “…Sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir.” Bu durumda taraflar arasında imzalanan Bayilik Sözleşmesi md 23/e ve TTK m.121/1 hükmüne göre müvekkilimize sözleşmeyi haklı olarak fesih hakkı doğmuştur.

HUKUKİ SEBEPLER: Türk Medeni Kanunu md 2, Türk Borçlar Kanunu md 179-182, Türk Ticaret Kanunu md 1,22, 102, 121 ve diğer ilgili mevzuat

DELİLLER: 1) Müvekkilimiz Adalet A.Ş.’ye ait ticari defter, fatura ve kayıtlar 2) (…) tarih (…) yevmiye numaralı ihtar (2010 yılı) 3) (…) tarih (…) yevmiye numaralı ihtar (2014 yılı) 3) Davalı tarafın ticari işletmesine ait defter, fatura ve kayıtlar  4)Ocak 2000 tarihli “Protokol” başlıklı sözleşme 5) Mart 2000 tarihli “Düzenleme Taahhütname” 6)Davalı tarafından imzalanan Mart 2000 tarihli Sipariş Taahhüdü başlıklı metin   7) Haziran 2000 tarihli Bayilik Sözleşmesi

SONUÇ ve İSTEM: Arz edilen nedenlerle, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla,

1) Yukarıda bahsi geçen Bayilik Sözleşmesi md 10 ve tarafımıza verilen “Düzenleme Taahhütname” de öngörülen münhasırlık yükümlülüğüne aykırılık nedeniyle, ilgili protokol md 4’te öngörülen 400.000 ABD doları karşılığı Türk Lirası 834.000 TL (davanın açıldığı tarih döviz kuru 2,17 × 400.000)  cezai şartın ticari faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,

2) Bahsi geçen “Sipariş Taahhüdü”nde yer alan yıllık 650.000 ABD doları karşılığı ürün sipariş taahhüdünün 2000-2014 yılları arasında gerçekleşmemesi nedeniyle, her yıl eksik mal alımından kaynaklanan kar mahrumiyetinin yüce mahkemece belirlenip ticari faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,

3) Yukarıda belirtilen sebeplerle sözleşmenin haklı olarak feshini, bu talebimizin kabulü halinde 2014 – 2020 yılları arasında sipariş taahhüdünün yerine getirilemeyecek olması nedeniyle oluşacak kazanç kaybının mahkemece tespit edilerek davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,

4) Yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine,

5) 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 4667 sayılı Kanunla değişik 164/son fıkrası uyarınca karşı taraf vekâlet ücretinin adımıza hükmedilmesine

karar verilmesini bilvekale saygılarımızla arz ve talep ederiz.

Davacı Vekili

EKLER:

  1. Ocak 2000 tarihli “Protokol” başlıklı sözleşme
  2.  Haziran 2000 tarihli Bayilik Sözleşmesi
  3.  Davalı tarafından imzalanan Mart 2000 tarihli Sipariş Taahhüdü başlıklı metin 
  4.  Mart 2000 tarihli “Düzenleme Taahhütname”
  5. 2002 yılı Şubat ayında tarafımıza gönderilen ilgili mektup
  6.  (…) tarih (…) yevmiye numaralı ihtar  (2010 yılı başı tarihli)
  7. (…) tarih (…) yevmiye numaralı ihtar  (2014 yılı başı tarihli)
  8. TC. Merkez Bankası Faiz oranları
TARİH ARALIĞIKANUNİ FAİZ ORANISÖZLEŞMEYLE TESBİT EDİLMEMİŞSE
TEMERRÜT FAİZ ORANI
TİCARİ İŞLERDE UYGULANACAK TEMERRÜT FAİZ ORANI
01.01.2000 – 30.06.2002% 60 (3095/m.1 gereğince Reeskont Faiz Oranı)% 60 (3095/m.1 gereğince Reeskont Faiz Oranı)% 70 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı)
01.07.2002 – 30.06.2003% 55 (3095/m.1 gereğince  Reeskont Faiz Oranı)% 55(3095/m.2/1 gereğince  Reeskont Faiz Oranı)% 64 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı)
01.07.2003 – 31.12.2003% 50 (3095/m.1 gereğince  Reeskont Faiz Oranı)% 50 (3095/m.2/1 gereğince Reeskont Faiz Oranı)% 57 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı)
01.01.2004 – 30.06.2004% 43 (3095/m.1 gereğince Reeskont Faiz Oranı)% 43 (3095/m. 2/1 gereğince Reeskont Faiz Oranı)% 48 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı)
01.07.2004 – 30.04.2005% 38 (3095/m.1 gereğince Reeskont Faiz Oranı)% 38 (3095/m. 2/1 gereğince Reeskont Faiz Oranı)% 42 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı)
01.05.2005 – 30.06.2005% 12
(3095/m.1)
% 12
(3095/m.2/1)
% 42(3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı)
01.07.2005 – 31.12.2005% 12
(3095/m.1)
% 12
(3095/m.2/1)
% 30 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı)
01.01.2006 – 31.12.2006% 9
(3095/m.1)
% 9
(3095/m.2/1)
% 25(3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı)
01.01.2007 – 31.12.2007% 9
(3095/m.1)
% 9
(3095/m.2/1)
% 29 (3095/m.2/2 gereğince  Avans Faiz Oranı)
01.01.2008 – 30.06.2009% 9
(3095/m.1)
% 9
(3095/m.2/1)
% 27 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı)
01.07.2009 – 31.12.2009% 9
(3095/m.1)
% 9
(3095/m.2/1)
% 19 (3095/m.2/2 gereğince  Avans Faiz Oranı)
01.01.2010 – 31.12.2010% 9
(3095/m.1)
% 9
(3095/m.2/1)
% 16 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı)
01.01.2011 – 31.12.2011% 9
(3095/m.1)
% 9
(3095/m.2/1)
% 15 (3095/m.2/2 gereğince  Avans Faiz Oranı)
01.01.2012 – 31.12.2012% 9
(3095/m.1)
% 9
(3095/m.2/1)
% 17,75 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı)
01.01.2013 – 31.12.2013% 9
(3095/m.1)
% 9
(3095/m.2/1)
% 13,75 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı)
01.01.2014 – . . .% 9
(3095/m.1)
% 9
(3095/m.2/1)
% 11,75 (3095/m.2/2 gereğince Avans Faiz Oranı)

EK: 8

Türkiye Cumhuriyeti

Merkez Bankası

Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizi Oranları

Tablo www.tcmb.gov.tr den alınmıştır.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir