Soybağının Reddi Cevap Dilekçesi

Adana 3. Aile Mahkemesi Sayın Hakimliğine

-ADLİ YARDIM TALEPLİDİR-

Dosya No:

Davalı :

Vekili :

Davacı :

Vekili :

Konu : Cevap dilekçemizden ve adli yardım talebimizin kabulüne ilişkin talebimizden ibarettir.

Açıklamalar :

Sayın Mahkemenizde 14 Esas numarasıyla görülmekte olan davada davalı Ayşe vekili olarak bulunmaktayız. Dava dilekçesi tarafımıza tebliğ edilememiş ve HMK’nın 122, 127 ve 129/2 maddeleri uyarınca cevap süremiz başlamamıştır, işbu dilekçe ile dava dilekçesine karşı yasal süresi içerisinde cevap dilekçemizi sunmaktayız.

Davacı yan ile müvekkilimiz 21.03.2010 tarihinde evlenmiş ve Adana 3. Aile Mahkemesi’nin 16 Tarih, 17 Karar sayılı kararı ile anlaşmalı olarak boşanmışlardır. Tarafların bu evlilikten 13.04.2012 doğumlu İdil isimli bir müşterek çocukları bulunmaktadır.

Türk Medeni Kanunu’nun 286. maddesinin 11. fıkrasında; “Koca, soybağının reddi davasını açarak babalık karinesini çürütebilir. Bu dava ana ve çocuğa karşı açılır.” düzenlemesi bulunmaktadır.

Ancak işbu davaya konu nesep ilişkisinde İdil’in soybağının reddi talep edilmişse de dava çocuk henüz doğmadan açılmış ve davada taraf olarak yer alması gereken çocuk taraf olarak gösterilmemiştir. Bu nedenle usule ve yasaya aykırı olarak açılan davanın usulden reddi gerekmektedir.

Nitekim Antalya BAM 5. Hukuk Dairesi’nin 21.03.2017 Tarih, 2017/145 Esas ve 2017/264 Karar sayılı kararında; “Soybağının reddi davası TMK’nın 286. maddesine göre, ancak baba ve çocuk tarafından açılabilir. Baba ve çocuğun dava hakları birbirinden bağımsız haklardır. Söz konusu maddeye göre kocanın açtığı soybağının reddi davasında davalı ana ve çocuk iken, çocuğun açtığı soybağının reddi davasında, davalı ana ve koca olmak zorunda ve davalılar zorunlu dava arkadaşıdırlar.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Davacı yan dava dilekçesinde; “Müşterek çocuk İdil’in Akdeniz Ateşi Anemisi FMF hastası olduğundan tedavi ve bakıma muhtaç olduğunu, müvekkilimizin her gün Ayşe’yi okula götürüyorum diyerek evden çıktığını, akşama kadar dışarıda dolaşıp akşam İdil’le birlikte eve geldiğini, hafta sonları da İdil’i arkadaşına götürüyorum diyerek çıktığını ancak bıraktıktan sonra kendisinin bir yerlere gittiğini, akşam da İdil ile birlikte eve geldiğini…” iddia etmiştir.

Karşı yanın dava dilekçesinde yer alan davanın esasına etki etmeyecek yorum ve soyut iddia içerir beyanlarını kabul etmediğimizi ve yargılamaya esas kabul edilmemesi gerektiğinin kabulünü talep etmekteyiz.

Kaldı ki müşterek çocuk İdil Akdeniz Ateşi Anemisi FMF hastasıdır ve hastalığın niteliği gereği çocuğun sürekli kontrol ve gözetim altında bulunması gerekmektedir. Müvekkilimiz ise hayatını müşterek çocuğa adamış, herhangi bir işte çalışamamış, tüm hayatını müşterek çocuğu takip ve gözetim ile geçirmiştir.

Taraflar arasında kurulan evlilik birliğinde müşterek çocuğun bakım ve gözetimi ile ilgilenmeyen, hastalığına karşı bir babadan beklenen yükümlülükleri hiçbir surette yerine getirmeyen davacı yan haksız ve hukuka aykırı biçimde müvekkilimize karşı soyut ve mesnetsiz iddialarda bulunmaktadır.

Ayrıca İdil isimli çocuğun soybağının tespitine ilişkin açılan işbu davada, müşterek çocuk İdil hakkındaki beyanların bu davanın esasına bir etkisi bulunmayacağı da ortadadır.

Davacı yan dava dilekçesinde; “Müvekkilimizin gittikçe kilo aldığını, bol elbiseler giymeye başladığını, karı koca arasında geçimsizlik yarattığını, 2019 yılının Nisan ayında müşterek çocuk İdil’i alarak evi terk ettiğini, Adana Barosu’na bağlı Adli yardım Bürosu’na başvurarak avukat talep ettiği, kendisine atanan avukat aracılığı ile boşanma davası açtığını, ancak şiddetli geçimsizliğe dayalı boşanma davası açılınca kendilerinin de boşanmayı arzu ettiklerinden anlaşmalı boşanma davası açmaya karar verdiklerini ve Adana Aile Mahkemesi’nin 16 Karar sayılı kararı ile tarafların boşanmasına, İdil’in velayetinin babaya verilmesine karar verildiğini ancak müvekkilimizin hamile olduğunu gizlediğini…” iddia etmiştir.

Müvekkilimiz, davacı Ahmet’ten gördüğü fiziksel şiddet sebebiyle 16 tarihinde Adana Aile Mahkemesi’nde 18 Esas numarasıyla boşanma davası açmış, Adana Aile Mahkemesi’nin 19 Karar sayılı koruma kararını da mevcut dosyaya sunmuş ancak davacı yanın ölümle tehdidi üzerine 21 tarihinde davasından feragat etmek zorunda kalmıştır. Akabinde taraflar Adana Aile Mahkemesi’nin 21 Karar sayılı kararı ile anlaşmalı olarak boşanmışlardır.

Müvekkilimizin hamile olduğunu gizlediği iddiası da tamamen gerçeklikten uzaktır. Zira müvekkilimiz 27.07.2019 tarihinde İdil isimli çocuğu dünyaya getirmiş, boşanmaya ise 01.08.2019 tarihinde karar verilmiş olup bu nevi bir hamileliğin saklanabilmesi hayatın olağan akışına aykırı olacaktır.

Davacı yan söz konusu hamilelikten haberdar iken müvekkilimizi ölümle tehdit ederek kendisinden herhangi bir maddi talepte bulunmaması şartı ile anlaşmalı olarak boşanmak istediğini belirtmiş, müvekkilimiz de hem kendisinin hem de bebeğinin yaşamı söz konusu olduğu için bu şartı kabul etmiş, taraflar arasında anlaşmalı boşanma davası açılmış ve boşanmalarına karar verilmiştir.

Davacı yan dava dilekçesinde; “Müvekkilimizin müşterek çocuk İdil ile şahsi münasebetinin tesisi için gitmesinden sonra davacı ile tartıştıkları, bu esnada müvekkilimizin telefonunun düştüğü, bu cep telefonundan müvekkilimizin hamile olduğunun öğrenildiğini ve ultrason resimleri ile davalı 3. ŞAHIS Kemal ile yazışmalarının telefondan görüldüğünü, bu görüşmenin davalı Kemal’in Adana Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalışıyor olması ve müvekkilimizin İdil’in kan ölçümleri ve ilaçları için bu hastaneye götürüyor olmasından kaynaklandığını” iddia etmiştir.

Davacı yanın hamileliği bilmediği ancak müvekkilimizin telefonu yere düşünce öğrendiği iddiası da hayatın olağan akışına dahi aykırıdır. Zira müvekkilimizin telefonu akıllı telefondur ve şifresi girilmeden açılması söz konusu değildir. Kaldı ki, yalnızca telefonun yere düşmesi sonucu tüm mesaj ve fotoğraf gibi iddiaya konu delillerin bir anda ortaya çıkması fiziken de mümkün değildir.

Davacı yan müvekkilimizin davranışları ve hamileliği konusunda bilgisi bulunmaması hususunda mahkemeyi yanıltmaya yönelik beyanlarda bulunmaktadır. Davacı yanın, Sayın Mahkemenizde görülen davanın esasına hukuki anlamda hiçbir etkisi bulunmayacak olan gerçek dışı beyanlarını reddetmekteyiz.

ADLİ YARDIM TALEBİMİZ

Adli yardım kurumunun hüküm ve sonuçları 6100 sayılı HMK’nın ikinci bölümünde 334. maddesi ve devamında “Adli Yardım” başlığı altında “(1) Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.” şeklinde düzenlenmiştir.

Bu maddeye göre, adli yardım talebinin kabul edilebilmesi için aşağıda sayılan iki şartın varlığı gerekmektedir;

· Öncelikle derdest bir davanın taraflarından birinin ve/veya tüm taraflarının yargılamanın devamı için gereken yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını kendisinin ve/veya ailesinin geçimini zor duruma düşürmeksizin ödeyemeyecek durumda olması.

· Adli yardım talebinde bulunan taraf ve/veya tarafların iddia ve savunmalarında, geçici hukuki koruma taleplerinde veya icra takibinde taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması.

Zira İzmir BAM 4. Hukuk Dairesi’nin 22.05.2018 Tarih, 2018/976 Esas ve 2018/801 Karar sayılı kararında; “Davacının istinaf dilekçesi ile birlikte istediği adli yardım talebi, yapılan araştırma sonucuna göre belirli bir malvarlığı, iş yada geliri bulunmadığı ailesinin yardımı ile yaşamını sürdürmekte olduğu anlaşıldığından HMK 334/1 ve 336/1. maddeleri uyarınca kabul edilerek istinaf harç ve giderleri ile diğer tüm yargılama giderlerinden muaf tutulmak suretiyle istinaf itirazlarının incelenmesine karar verilmesi gerekmiştir.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Yine Ankara BAM 25. Hukuk Dairesi’nin 25.04.2017 Tarih, 2017/447 Esas ve 2017/441 Karar sayılı kararında; “İlk Derece Mahkemesine yaptırılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında, davalının çalışmadığı, herhangi bir gelirinin bulunmadığı, üzerine kayıtlı bir malvarlığı bulunmadığı tespit edildiğinden HMK’nin 334. maddesindeki şartların gerçekleşmiş olduğu kanaatine varılarak davalının adli yardım talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Bu düzenleme ve alıntısı yapılan yargı içtihatları gereğince müvekkilimiz hakkında yapılacak ekonomik sosyal durum araştırmasında da müvekkilimizin yeni doğum yaptığından SGK kaydı bulunmadığı ve müvekkilimiz üzerine kayıtlı herhangi bir taşınır veya taşınmaz malın bulunmadığı, dolayısıyla maddi imkanlarının yetersizliği nedeniyle yargılamanın devamında doğacak yargılama giderlerini karşılayabilmesinin mümkün olmadığı tespit edilecektir.

Ayrıca müvekkilimiz …….’ın hayati tehlikesi nedeniyle lehine koruma kararına hükmolunduğundan ikamet ettiği mahaldeki muhtarlıktan fakirlik belgesi alınmamıştır, zira bu belge müvekkilimizin ikamet ettiği yeri açıkça ortaya koyacaktır.

Yukarıda açıkladığımız nedenlerle davanın öncelikle usulden reddine, davanın esasına girilerek yargılama yapılması halinde ise soybağının tespiti için DNA testi yapılmak suretiyle doktor raporu alınmasına ve iş bu rapor uyarınca dava hakkında karar verilmesini, ayrıca adli yardım talebimizin de öncelikli olarak değerlendirilmesini talep etme zorunluluğumuz hasıl olmuştur.

Hukuki Nedenler :

1. Türk Medeni Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve sair mevzuat ile Yargıtay İçtihatları.

Hukuki Deliller :

1. Nüfus Müdürlüğü Kayıtları,

2. Boşanma Davası Bilgisi(Celbini talep ederiz.),

3. Vekalet Davası Bilgisi(Celbini talep ederiz.),

4. Varsa Başka Dava Bilgisi(Celbini talep ederiz.),

5. Adli Tıp Raporu,

6. Soybağının Tespitine İlişkin DNA Testi Doktor Raporu,

7. Tanık Beyanları(Tanık isimleri bildirilecektir.),

8. Ve sair yasal deliller,

9. Karşı yanın sunacağı delillere karşı delil sunma hakkımızı saklı tutmaktayız.

Netice-i Talep :

Yukarıda arz ve izah olunan ve Sayın Mahkemenizce resen nazara alınacak nedenlerle;

1. Davanı usulden REDDİNE,

2. Sayın Mahkemeniz aksi kanaatte ise soybağının tespiti için doktor raporu alınmasına,

3. Adli yardım talebimizin KABULÜNE, masrafların suçüstü ödeneğinden karşılanmasına,

4. Yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasına,

Karar verilmesini vekaleten talep ederiz.

Davalı Vekili

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir