Tahliye Davası Cevap Dilekçesi Örneği

Tahliye Davası Cevap Dilekçesi 1

ADANA 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NE

DAVALI  : 

VEKİLİ    : 

DAVACI    :

VEKİLİ      :

DAVA         :

KONU         : 

USULE İLİŞKİN BEYAN VE İTİRAZLARIMIZ

Esasa girmeden evvel belirtmemiz gerekir ki; davacı yanın Mahkemeniz huzurunda ikame etmiş olduğu işbu dava usul hukuku hükümlerine aykırı olduğundan usulen reddi gerekmektedir. şöyle ki;

 1.  DERDESTLİK YÖNÜNDEN İTİRAZLARIMIZ

Mahkeme, hem davanın açıldığı günde, hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp, inceler ve bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Dava şartları dava açılmasından, hüküm verilmesine kadar var olmalıdır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda mahkemenin HMK 115 maddesi gereği dava şartı noksanlığı nedeniyle davayı usulden reddetmesi gerekir. HMK 114-ı bendine göre dava devam ederken yenisi açılırsa, açılan ikinci dava dava şartı eksikliğinden reddedilir. Davacının aynı davayı birden fazla mahkemede dava açmasında hiçbir menfaat yoktur. Bu, mahkemelerin de gereksiz yere meşgul edilmesi sonucunu doğurmaktadır. Öncelikle huzurdaki dosya için DERDESTLİK itirazında bulunuyoruz. Söz konusu dava ile iddia ve talep edilen hususlar İskenderun 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin….. sayılı dosyayla derdesttir. Davacı taraf davayı İskenderun Mahkemelerinde açmış, taşınmaz kira sözleşmesinde yetki sözleşmesi ile Adana Mahkemelerinin yetkili kılınmasından dolayı mahkeme yetkisizlik kararı vermiş ve davacı tarafın vekili de tarafımızın yetkisizlik itirazını kabul edip, dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmiştir. Hal böyleyken zaten halihazırda  dava derdesttir. Davacı tarafın İskenderun 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin yetkisizlik kararına karşılık dosyanın yetkili Adana Mahkemesine gönderilmesini talep edip, aynı zamanda bu süre içerisinde Adana Mahkemelerinde yeni bir dava açmasında hukuken hiçbir yarar yoktur. Bilindiği üzere derdestlik dava şartıdır. Bu sebeple iş bu davanın açılmasında davacının hukuki yararı yoktur. Davanın derdest olması sebebiyle usulden reddi gerekmektedir.

….davanın … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından devam ettiğinin anlaşıldığından, davalılar vekillerinin derdestlik itirazlarının kabulü ile, … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasındaki kararın henüz kesinleşmemesi sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve tarafları ve konusu aynı olan ve önceden açılan … Asliye Ticaret Mahkemesinin … sayılı dosyasından verilen görevsizlik kararı üzerine yargılamanın … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından devam ettiği ve kararın kesinleşmediğinin anlaşılmış bulunmasına göre davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA,      

T.C YARGITAY10.Hukuk DairesiEsas: 2015/ 17162Karar: 2018 / 121Karar T: 16.01.2018

Birinci davanın halen görülmekte olmasından, ikinci davanın açıldığı tarihte birinci davanın henüz karara bağlanmamış bulunması veya karara bağlanmış bulunmakla beraber verilmiş olan kararın henüz şekli anlamda kesinlik kazanmamış olması anlaşılmaktadır.Belirtilen açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davacı talebinin, aynı davalıya karşı daha önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş bir başka dava dosyasına konu olduğu belirgin olduğundan, mahkemece derdestlik hususu gözetilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

2. İŞBU DAVA HUKUKEN ÖNGÖRÜLEN YASAL SÜREDEN ÖNCE AÇILMIŞ OLDUĞUNDAN DOLAYI REDDİ GEREKMEKTEDİR.

TBK. m. 352/2 hükmüne göre, kiracı bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde, bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için kendisine yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulmasına sebep olmuşsa; kiraya veren, kira süresinin veya bir yıldan uzun süreli kira sözleşmesinde ihtarların yapıldığı kira yılının bitiminden başlayarak bir ay içinde açacağı davayla kira sözleşmesini sona erdirebilecektir. Kiraya veren bu hakkını mutlaka iki haklı ihtarın yapıldığı kira yılının bitiminden başlayarak bir ay içerisinde dava yoluyla kullanmak zorundadır.

Taşınmaz kiraları hakkındaki 6570 sayılı Yasa`nın 7/e maddesi uyarınca iki haklı ihtar nedeniyle açılacak tahliye davasının yerleşik içtihatlar uyarınca da kira sözleşmesinin bitiminden itibaren bir ay içerisinde açılması zorunludur.

İki haklı ihtar nedeniyle açılan davada tahliyeye karar verilebilmesi için kiracının bir kira yılı içerisinde iki haklı ihtara sebebiyet vermiş olması gerekir. Davacı tarafça iki haklı ihtarın yapıldığını kabul etmemekle beraber; (bu husus esasa ilişkin beyanlarımızda detaylı izah edilecektir.) yukarıdaki kanun maddesi uyarınca taraflar arasında imzalanmış bir yıldan uzun kira sözleşmesinin bitiminden başlayarak BİR AY içerisinde davacı taraf işbu davayı açabilecekken, henüz süresinde olmayan işbu davanın esasa girmeden evvel usulen reddi gerekmektedir.

3. HARCA YÖNELİK İTİRAZLARIMIZ

Huzurunuzdaki taşınmazın tahliyesi davasına ilişkin önem arz eden bir başka husus ise işbu davanın nisbi harca tabi olduğudur.  Nitekim, Sayın Mahkemenizce de davacı tarafa 1 yıllık kira bedelini bildirmek ve bu bedel üzerinden eksik harcı ikmal etmek üzere süre verilmesi gerekirken harcı ikmale ilişkin herhangi bir süre de verilmemiş olduğundan bahisle işbu davanın usulü hükümlere uygun olmadığı açıktır.

Davacı davasını açarken gerekli harç tutarını yatırmak zorundadır.  Harçlar Kanunu’nun 32. Maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağına hükmedilmiştir. Dolayısıyla Harcın yatırılmaması halinde , davanın usulüne uygun açılmamış sayılacağı açıkça ortadadır.  Yani açılacak davanın değeri tahliye tarihindeki kira bedelinin bir yıllık karşılığı olarak tahliye davası dilekçesinde beyan edilecek, mahkeme de bu bedel üzerinden harç hesap edecektir. Açılan işbu dava için davacı tarafın 1 yıllık kira bedeli üzerinden harç yatırması gerekmektedir. Bu itibarla esasa girmeden evvel usulden reddine karar verilmesi gerekmektedir. 

T.C. Yargıtay 6.Hukuk Dairesi 2015/7088 E. ve 2015/9126 K. sayılı kararında, tahliye davalarında Harçlar Kanun’unun 17. maddesinde tahliye davalarında bir yıllık kira bedeli üzerinden harç alınması gerektiğine hükmetmiştir. Bahsi geçen karar şu şekildedir:

“Harçlar Kanun’unun 17. maddesinde tahliye davalarında bir yıllık kira bedeli üzerinden harç alınması gerektiği, 28. maddesinde ise alınması gereken harcın dörtte birinin peşin alınacağı ve kalanın ise kararın verilmesinden itibaren iki ay içerisinde ödeneceği, 32.maddesinde de yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı ve 30. maddesinde ise, muhakeme sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde belirtilen değerden fazla olduğunun anlaşılması halinde yalnız o celse için muhakemeye devam olunacağı, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı hüküm altına alınmıştır. Dava kira alacağının tahsili ve tahliye istemine ilişkin olup nispi harca tabidir. Davada tahsili istenen toplam alacak miktarı ve tahliye yönünden ise bir yıllık kira parası üzerinden nispi karar ve ilam harcı alınması gerekir. Dava açılırken tahsili istenen alacak miktarı üzerinden peşin harç yatırılmış ancak yıllık kira bedeline göre tahliye davası yönünden harç yatırılmadığı gibi harç eksikliği yargılama sırasında da ikmal edilmemiştir. Eksik harçla yargılamaya devam edilerek işin esasının incelenmesi usul ve yasaya aykırıdır.”

Gerek Yargıtay karaları gerekse de kanunun açık hükümleri doğrultusunda huzurunuzda ikam edilmiş ve nisbi harca tabi olan işbu davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Eğer Sayın Mahkemeniz aksi kanaatte ise aşağıda esasa ilişkin beyanlarımızı detaylıca sunuyoruz.

ESASA İLİŞKİN BEYAN VE İTİRAZLARIMIZ

Davacı yanın dilekçesinin dördüncü maddesinde, davacı tarafça … aylarında müvekkilimize karşı icra takibi yapılmak sureti ile iki haklı ihtarın yapılmış olduğundan bahisle kira sözleşmesinin sona erdirilebileceği iddia edilmiş ise de iki haklı ihtar sisteminin şartlarının oluşmadığı kanaatindeyiz. Şöyle ki;

… tarihli kira sözleşmesinin 3. Maddesine göre ”kira bedelleri her ay …’in kira karşılığı düzenleyeceği faturayı kiracıya ibraz etmesini takiben 10 gün içinde … tarafından bildirilecek banka hesabına yatırılacaktır.” denmiştir. Davacı şirket taşınmazı satın aldıktan sonra … Noterliği…….. tarihli ihtarname ile müvekkil şirkete her ayın 15’inde fatura kesilerek gönderileceği ve kiranın ödeneceği iban numarasını bildirmiştir.  Davacı yan müvekkil şirkete gönderdiği ihtarname ve kira sözleşmesine de uymayarak saldırgan bir tavırla her ayın 15’inde kesilmesi gereken faturayı takibe konu olan her iki ayda da 14’ünde kesmiştir. Müvekkil şirket iki takibi de başlatıldıktan sonra ödemiştir. Müvekkil yanın kira sözleşmesine uymamak, kira bedelini ödemekten kaçınmak gibi bir düşünesi yoktur. Nitekim … tarihli kira sözleşmesinden taşınmazın devri gerçekleşene kadar …’e kira parasını düzenli ödemiş, aralarında sözleşmeden kaynaklanan herhangi bir ihtilaf çıkmamıştır. İşbu kira sözleşmesine konu olan taşınmazın … tarihinde devri ile beraber davacı yan ile müvekkil şirket arasında çıkan ihtilafların kaynağının müvekkil şirket değil, kötü niyetli davranışlar sergileyerek taşınmazın tahliyesini isteyen davacı yan olduğu ayan beyan ortadadır.

Kiracı müvekkil her iki icra takibinden sonra ödeme yaparak dosyayı kapatmış olup; bu zamana dek davacıya tüm kira ödemeleri düzenli olarak aksatmadan yapılmıştır.  Kanaatimizce, salgının devam ettiği süreç boyunca dürüstlük kuralı çerçevesinde tahliyeye neden olacak şekilde bir fesih hakkı kullanımı dürüstlük kuralına aykırı olacağından, son çare olarak tercih edilmelidir. Bu durum davacının başlı başına kötü niyetli davranışlar sergilediğinin asıl amacının kirasına kavuşmak olmadığının kanıtıdır.

Nitekim bu görüş ile ilgili Feyzioğlu “kuşkusuz kiracının kira paralarını ihtara yol açmadan ödemesi esastır; ancak, kiracının genellikle zayıf olan durumunu göz önünde tutan Kanun koyucu onun bu gecikmeli ödemelerinin bir hoşgörü sınırı içinde kalmasını istemiş ve gerçekten iyiniyetli olan gecikmelerle bunu itiyat haline getirme eğiliminde olan kiracıların davranışlarını birbirinden ayırmayı düşünmüştür”  görüşü ile bu görüşümüzü desteklemektedir.

Kaldı ki yukarı da izah edildiği üzere, İki haklı ihtar çekildiği kira döneminin bitiminden 1(bir) ay içerisinde tahliye davası açılmalıdır. 1(bir) aylık süre hak düşürücü süredir. Ancak davacı söz konusu hak düşürücü süreye riayet etmeden işbu davayı açmıştır.

YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ E. 2016/51 K. 2016/5316 T. 20.9.2016 kararı

“İki haklı ihtar sebebiyle açılacak tahliye davasının kira süresinin, bir yıldan uzun süreli kiralarda ihtarların yapıldığı kira yılının bitiminden başlayarak bir ay içinde açılması zorunludur.İki haklı ihtar sebebiyle açılan davada tahliyeye karar verilebilmesi için kiracıya bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde, bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulması gerekir…”

Ayrıca, kiraya verenin takibinden hemen sonra ödeme yapılarak dosyanın kapanmış olması, ödemede bulunan kiracı müvekkilimize karşı yapılan ihtarı da hükümsüz kıldığına dair pek çok görüş de bulunmaktadır.  Yani, müvekkilimiz tüm takip masrafları da dahil olmak üzeri kira bedelini ödemiş olduğundan kiraya veren davacı tarafından tahliyesinin istenemeyeceği, bu takiplerin ödenmesi dolayısıyla haklı ihtar sayılamayacağı yönünde doktrindeki görüşlerin de dikkate alınması gerektiği kanaatindeyiz.

Davacı yan kira sözleşmesinin 10. Maddesi j bendini öne sürerek taşınmazın tahliye edilmesi yönünde müvekkil şirkete yazılı bildirimde bulunmuştur. Kira sözleşmesinin ilgili maddesinde ”Birlik tarafından sözleşme konusu yerin satılması veya başka bir amaçla kullanılması durumunda kiracı, Birlik tarafından yazılı bildirimde bulunulmasını müteakip 60 gün içerisinde sözleşme konusu tahliye edeceğini kabul, beyan ve taahhüt eder.” denilmiş olsa da bu taahhüt geçersizdir.

TBK. m.352/1

Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.

Kira sözleşmesinin ilgili maddesinde her ne kadar taşınmazın satılması durumunda tahliye edileceği taahhüt edilmiş olsa da bu taahhüt geçersiz bir taahhüttür. Taşınmazın tahliye edilmesi taahhüt edilebilmesi için bu taahhüdün taşınmazın tesliminden sonra verilmiş olması gerekir. Ancak Birlik ile Müvekkil şirket arasında imzalanan 26.12.2017 tarihli kira sözleşmesi ile taşınmazın tahliyesi belli durumlarda taahhüt edilmiş olsa da bu taahhüt taşınmazın tesliminden önce verilmiş bir taahhüttür. Nitekim kira sözleşmesinin imzalandığı tarihte taşınmaz tadilat işlemleri nedeniyle müvekkil şirkete teslim edilmemiştir. İşbu sözleşmeden kaynaklanan tahliye taahhüdü kiralanan taşınmazın tesliminden sonra yapılmadığı için geçersiz bir taahhüttür. Müvekkil şirketin kira sözleşmesindeki bu taahhüdüne dayanarak tahliyesi istenemez. Yine belirtmek gerekir ki TBK. M.352/1’e göre kiraya veren tahliye taahhüdüne dayanarak müvekkil şirketi taşınmazdan çıkartabilmesi için taahhüt edilen tarihten başlayarak 1 ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle bu hakkını kullanmalıdır. Davacı yan devrin gerçekleşmesinden itibaren 1 ay içerisinde ne icra yoluyla tahliyesini istemiş ne de taşınmazın tahliyesi yönünde dava açmıştır. İşbu tahliye davasını davacı yan devrin gerçekleşmesinden itibaren 1 aylık hak düşürücü süre içerisinde değil de devrin gerçekleştiği tarihten 3 aylık bir sürenin geçmesinden itibaren açmış olmasından mütevellit kira sözleşmesinin 10. Maddesi j bendine dayanan tahliye taahhüdünü öne sürerek taşınmazın tahliyesini isteyemez.

Kira sözleşmesinin akdi halefi olan yeni malik TBK. m. 351’in emredici hükmü gereği tahliye talep edebilmesi için 2 adet seçimlik hakkı bulunmakta olup davacı yan müvekkil şirkete çektiği ihtarnamelerde, TBK. M.351 de yer alan 1 ay içerisinde ihtar etme koşulu ile 6 ay sonra açılabilesi mümkün olan İHTİYAÇ SEBEBİ ile tahliye talebinde de hiçbir zaman bulunmamıştır.

TBK.m.351

Kiralananı sonradan edinen kişi, onu kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut veya işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa, edinme tarihinden başlayarak bir ay içinde durumu kiracıya yazılı olarak bildirmek koşuluyla, kira sözleşmesini altı ay sonra açacağı bir davayla sona erdirebilir. Kiralananı sonradan edinen kişi, dilerse gereksinim sebebiyle sözleşmeyi sona erdirme hakkını, sözleşme süresinin bitiminden başlayarak bir ay içinde açacağı dava yoluyla da kullanabilir.

Davacı yan tarafından çekilen ihtarnamelerde işyeri gereksinimi ile taşınmazın tahliyesi talebini barındırır bir isteği bulunmamaktadır. Bu nedenle yeni malik olan davacı yan ikinci seçimlik hakkı olan akdi halefi bulunduğu kira sözleşmesinin bitimi tarihi olan 25.12.2022 tarihinden itibaren 1 ay içerisinde açılacak bir tahliye davası ile müvekkil şirketin tahliyesini talep etme hakkından başka bir hakkı kalmamıştır. Yeni malik, müvekkil şirketin tahliyesini kanunun emredici hükümleri gereği isteyemez.

Müvekkil şirketin tarafı bulunduğu kira sözleşmesinin 8. Maddesinde yer alan kiralanan taşınmazın kullanım amacına aykırı kullanıldığı iddiası gerçekliğe uygun düşmemekte olup, müvekkil şirketin alt kiracıları kullanım amacına uygun olarak söz konusu yerde faaliyet göstermektedir. Davacı yanın bu iddiaları taşınmazın tahliye edilmesi için kötü niyetle yöneltilmiş aslı olmayan iddialardır.

HUKUKİ SEBEPLER  : Türk Borçlar Kanunu ve ilgili sair mevzuat

HUKUKİ DELİLLER  :

NETİCE-İ TALEP :  Yukarıda arz ve izah ettiğimiz ve sayın mahkemenin re’sen nazara alacağı nedenlerle 

İşbu davanın belirttiğimiz nedenlerle dava şartları yönünden noksan olması hasebiyle öncelikle  davanın usulden reddine,

Sayın mahkemenizce usulden reddedilmezse, müvekkil yanın … tarihli kira sözleşmesine istinaden …………. adresindeki kiracı vasfı ile bulunduğu taşınmazdan tahliyesi yönündeki taleplerin reddine

Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmilini saygıyla arz ve talep ederim. 21.03.2021

İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Davası Cevap Dilekçesi 2

ADANA SULH HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

Dosya No:

DAVALI:

VEKİLİ:

DAVACI:

VEKİLİ:

KONU: Dava dilekçesine karşı beyanlarımızın sunulmasından ibarettir.

AÇIKLAMALAR

Müvekkil ile davacı arasında … tarihinde akdedilen kira sözleşmesi neticesinde müvekkil davacıya ait … adresindeki taşınmazı iş yeri olarak kullanmaktadır.

Davacı taraf dava dilekçesinde özetle, oğlu … SANAYİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ”nin sahibi olduklarını, … başlangıç tarihli bir kira akdi ile … isimli bir şirkete ait olan taşınmazın bir odasında kiracı olarak faaliyet gösterdiklerini, … isimli şirketin … tarihli bir yazı ile kendi ihtiyaçlarını ileri sürerek tahliye talebinde bulunduğunu, davacı tarafta giriş ve çıkışı bağımsız bir başka ofiste faaliyet göstermek gibi bir ihtiyacı olduğu için TBK m. 350 gereğince iş bu davayı açmak mecburiyetinde kaldığını iddia etmektedir.

TBK m. 350 gereğince açılan ihtiyaç nedeniyle tahliye davalarına ilişkin hem kanunda hem doktrinde hem de bu konuya ilişkin Yargıtay İçtihatlarında açıkça ifade edildiği üzere talep sahibinin konut ya da çatılı iş yeri ihtiyacının gerçeğe dayalı, samimi ve mutlak suretle zorunlu olması gerekir. Bu hususta davacı tarafın ihtiyaç nedeniyle tahliye talebi kesinlikle gerçekçi, samimi ve zorunlu değildir.

Davacı tarafından müvekkile yöneltilmiş olan ihtiyaç sebebiyle tahliye talebi GERÇEKÇİ ve SAMİMİ değildir. Öyle ki, … SANAYİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ” arasında … tarihinde akdedilen sözleşmeye bakıldığında bu sözleşmenin 5 yıl süreli olarak akdedildiği açıkça görülmektedir. Bununla birlikte … tarafından davacının oğluyla birlikte sahibi olduğu şirkete karşı noter aracılığıyla resmi bir tahliye ihtarnamesi gönderilmemiş ya da herhangi bir sebeple tahliye davası açılmamıştır.

Bu hususta davacıya gönderilen tek şey … antetli bir kağıt üzerine yazılı basit bir tahliye talebidir. … tarafından davacıya yöneltilmiş yasal hiçbir ihtarname ya da dava girişimi olmaksızın davacının kendisine gönderilen basit bir tahliye talebi karşısında Kira Hukuku’ndan kaynaklanan hukuki hiçbir hakkını kullanmaksızın kiracı sıfatıyla bulunduğu taşınmazdan çıkmaya gönüllü olması hayatın olağan akışına uygun değildir.

Bu noktada ”mersis.gtb.gov.tr” üzerinden yaptığımız sorgulama neticesinde … isimli şirketin Yönetim Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyelerinden birinin davacı … olduğu anlaşılmıştır.[EK:1] Bir başka ifadeyle davacı …, oğluyla birlikte sahibi olduğu … için tahliye talebinde bulunulduğunu iddia ettiği … Yönetim Kurulu Başkanı’dır. Bu hususta ortaya çıkan tabloda davacı … Yönetim Kurulu Başkanı ve dolayısıyla şirket yönetimi açısından tam yetkiye sahip olduğu … ait bir taşınmazdan yine kendilerine ait olan … tahliye etmeye çalışıyor gibi gözükmektedir. Sonuç olarak yukarıda kısaca izah etmeye çalıştığımız bu durum, davacı tarafın kendi kira sözleşmesi ilişkisiyle ilgili … tarafından yöneltilmiş gibi gösterilen tahliye talebine karşı Kira Hukuku’ndan kaynaklı hiçbir hakkını neden kullanmaya çalışmadığı sorusuna çok açık bir şekilde cevap vermektedir.

Asıl olarak davacı taraf, yıllık kira artış döneminde müvekkile yasal artış oranının çok üstünde bir oranla kira artışı yapmak istemiş buna karşın müvekkil, yasal haklarını hatırlatarak o dönem açıklanmış olan yasal kira artış oranını kullanarak kira bedelinde artış yapmış ve kirasını ödemeye devam etmiştir. İşte bunun üzerine davacı taraf, bir ihtiyaç türeterek iş bu davayı müvekkile yöneltmiştir. Bilindiği üzere TMK m. 2′ e göre dürüstlük ilkesi gereğince herkes haklarını kullanırken dürüst davranmak ve bir hakkını açıkça kötüye kullanmamak mecburiyetindedir. Çünkü kişilerin buna yönelik eylem ya da eylemlerinin açıkça hukuk düzeni tarafından korunmayacağı ilgili hükümde ifade edilmiştir. Bu hususta davacı tarafın tam yetkiye sahip olduğu açık bir şekilde anlaşılan iki farklı şirketi kullanarak ihtiyaç türetip müvekkili tahliye etmeye çalıştığı, bu nedenle gerçekçi ve samimi olmayıp kötü niyetli olduğu ve dolayısıyla dürüstlük ilkesine açıkça aykırı davrandığı anlaşılmaktadır. İş bu nedenle davacının ihtiyaç nedeniyle açmış olduğu tahliye davası hakka, hukuka ve bilhassa hakkaniyete tamamen aykırıdır.

Davacı tarafından müvekkile yöneltilmiş olan ihtiyaç sebebiyle tahliye talebi ZORUNLULUK unsuru da içermemektedir. Bilindiği üzere ihtiyaç nedeniyle tahliye talebinle bulunabilmek için talebin zorunluluk unsuru içermesi yani talep edilen taşınmaza mutlak ve zaruri olarak ihtiyaç duyulması gerekir. Ancak davacının … isimli büyük bir şirketin Yönetim Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi olması yanı sıra davacı ve oğluna ait olan … de yine ”mersis.gtb.gov.tr” kayıtlarında … tarihinde … TL sermaye ile kurulmuş olan ve yaklaşık 10 yıldır ticari hayatına aktif bir şekilde devam eden bir şirket olduğu açıkça anlaşılmaktadır.[EK:2] Bu nedenle ticari anlamda bu büyüklüğe sahip bir firmanın çatılı iş yeri olarak kullanmak maksadıyla müvekkilden tahliyesini talep edilen taşınmaza ihtiyacı olmadığı açıktır. Bu nedenle de davacının ihtiyaç nedeniyle açmış olduğu tahliye davası hakka, hukuka ve hakkaniyete aykırıdır.

Ayrıca gerek doktrinde gerekse Yerleşik Yargıtay İçtihatları’nda ”Şirketin iş yeri ihtiyacı sebebiyle şirket ortağının şahsi olarak maliki olduğu taşınmazdaki kiracıdan tahliye talep edilebilir mi?” sorusu olumsuz yanıtlanmıştır. Öyle ki bu görüş Yargıtay 6. Hukuk Dairesi tarafından istikrar kazanmıştır. Benzer bir konuya ilişkin uyuşmazlıkta Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 07.12.1998 tarih ve 10276/10477 K. sayılı kararında ” 6570 sayılı Yasa, kiralayan veya malike, ortağı bulunduğu şirketin işyeri ihtiyacı için dava açma hakkı vermemektedir. Bu nedenle davanın reddine karar vermek gerekirken…” şeklinde karar vermiştir. Kaldı ki bu görüş Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından YHGK, 07.06.1978, 1978/6-9 E., 1978/560 K. Sayılı kararıyla da açıkça desteklenmektedir. Görüldüğü üzere kişilerin ortağı oldukları şirketin ihtiyacı için sahibi oldukları taşınmazdaki kiracıya tahliye talebinde bulunamayacakları Yargıtay görüşüyle de açıkça ortaya konmuştur.

Benzer şekilde ”Gerçek kişi tarafından bir şirketin ihtiyacı sebebiyle tahliye davası açılabilir mi?” sorusu da yine olumsuz olarak yanıtlanmıştır. Öyle ki, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 17.05.2018 tarih ve 2018/1074 E., 2018/5424 K. sayılı kararında açıkça ”TBK’nun 350/1.maddesi kiralananı iktisap eden kimsenin, kendisi, eşi, alt soyu, üst soyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle tahliye isteyebileceği hükmünü içermektedir. Kanun hükmüne ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre gerçek kişi, şirketin ihtiyacı nedeniyle tahliye isteminde bulunamaz…” şeklinde karar verilmiştir. Yine görüldüğü üzere gerçek kişinin şirket ihtiyacını öne sürerek tahliye talebinde bulunamayacağı Yargıtay görüşüyle açıkça ortaya konmuştur.

HUKUKİ NEDENLER: TMK, TBK, HMK, İİK ve ilgili sair mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER: Tapu Kayıtları, Ticaretsicil.gov.tr Kayıtları, Mersis.gtb.gov.tr Kayıtları, Tanık Beyanları, Bilirkişi, Yemin ve her türlü yasal delil.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda kısaca arz ve izah etmeye çalıştığımız nedenlerle,

Davacının hak, hukuk ve hakkaniyete açıkça aykırı bir şekilde açmış olduğu davanın REDDİNE,

Yargılama giderleriyle vekalet ücretinin davalı tarafa YÜKLETİLMESİNE, karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.

Tahliye Davası Cevap Dilekçesi 3

ADANA SULH HUKUK MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

Dosya No:

DAVALI:

DAVACI:

VEKİLİ:

TEBLİĞ TARİHİ:

KONU: Cevap dilekçemizin sunulmasıdır.

AÇIKLAMALAR

Davacı tarafından kiralananın ihtiyaç sebebiyle tahliyesi talep edilmişse de, haksız ve mesnetsiz olarak açılan huzurdaki davanın öncelikle usulden, Sayın Mahkeme aksi kanaatte ise, esastan reddi gerekmektedir. Şöyle ki;

A. DAVACI TARAFINDAN MÜVEKKİLİMİZE GÖNDERİLEN İHTARNAME, KİRAYA İLİŞKİN GENEL HÜKÜMLERE GÖRE FESİH DÖNEMİNE VE FESİH BİLDİRİMİ İÇİN ÖNGÖRÜLEN SÜRELERE UYMAMAKTADIR.

1. Müvekkilimiz, davacıya ait … adresindeki meskende, … başlangıç tarihli kira sözleşmesi uyarınca kiracı sıfatıyla ikamet etmektedir.

2. Davacı vekili tarafından müvekkilimize gönderilen Adana Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamede, … tarihinde imzalanmış olan kira sözleşmesinin yeni kira yılında yenilenmeyeceği, davacının ihtiyacı nedeniyle müvekkilimizin kiracısı olduğu meskeni tahliye etmesi ihtar edilmiştir. İŞBU İHTARNAME, MÜVEKKİLİMİZE … TARİHİNDE TEBLİĞ EDİLMİŞTİR.

3. Söz konusu kira sözleşmesi 1 yıllık olarak yapılmış olup, kararlaştırılan sürenin sonunda, sözleşmeye son verilmemesi sebebiyle kira sözleşmesi artık “belirsiz süreli” olma niteliği kazanmıştır. Bilindiği üzere, belirsiz süreli kira sözleşmelerinde, kiracı sözleşmeyi her zaman, kiraya veren ise kiranın başlangıcından on yıl geçtikten sonra, genel hükümlere göre fesih bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirebilecektir. Müvekkilimize gönderilen ihtarnamede, davacının ihtiyacı sebebiyle müvekkilimizin kiralanandan tahliyesi istenmişse de, belirsiz süreli kira sözleşmelerinde, kiraya verenin ihtiyacı sebebiyle tahliye için, 3-6 aylık fesih bildirim sürelerine uygun olarak bir ay içerisinde tahliye davası açılması gerekmektedir.

4. Zira, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun, 350. maddesi “Kiralananı kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa, belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya ilişkin genel hükümlere göre fesih dönemine ve fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açacağı dava ile sona erdirebilir.” hükmündedir.

5. BUNA GÖRE, KİRA SÖZLEŞMESİNİN YAPILDIĞI TARİH İTİBARİYLE HER BİR 6 AY FESİH DÖNEMİ OLUP, KİRAYA VERENİN FESİH GERÇEKLEŞTİREBİLMEK İÇİN, BU 6 AYLIK DÖNEMİN SONUNDA, EN AZ 3 AY ÖNCEDEN TAHLİYESİ İSTENEN KİRACIYA FESİH BİLDİRİMİNDE BULUNDUĞU İHTARNAMENİN TEBELLÜĞÜNÜ SAĞLAMIŞ OLMALIDIR.

6. Davacı ile müvekkilimiz arasında imzalanan mevcut kira sözleşmesine bakıldığında, ikinci 6 aylık kira dönemi … tarihinde sona erecek olup, bu tarihte ihtiyaç sebebiyle kira sözleşmenin sona erdirilebilmesi için, … tarihinden önce ihtarname keşide edilmesi ve bu ihtarnamenin tahliyesi istenen müvekkilimize tebellüğünün sağlanmış olması gerekmektedir.

7. OYSAKİ, DAVACI VEKİLİ TARAFINDAN GÖNDERİLEN İHTARNAMENİN KEŞİDE TARİHİ … OLUP, İŞBU İHTARNAMENİN MÜVEKKİLİMİZE TEBLİĞ TARİHİ DE … OLARAK TESPİT EDİLMİŞTİR. BU HALDE, DAVACI VEKİLİ TARAFINDAN, KANUNDA YAZILI VE YUKARIDA AÇIKÇA İFADE EDİLEN SÜRELERE UYULMADIĞINDAN, HAKSIZ VE MESNETSİZ OLARAK AÇILAN HUZURDAKİ DAVANIN ÖNCELİKLE USULDEN REDDİ GEREKMEKTEDİR.

B. DAVACI VEKİLİNİN, DAVA DİLEKÇESİNDE İDDİA ETTİĞİ İHTİYAÇ SEBEBİ; GERÇEK, ZORUNLU VE SAMİMİ DEĞİLDİR.

1. Davacının huzurdaki davayı ikame etme amacı, ihtiyaç sebebinden ziyade müvekkilimizi kiralanandan tahliye ederek, kiralanan taşınmazı daha yüksek bir bedelle kiraya vermektir. Davacı, kira bedelini yasal düzenlemeler sebebiyle istediği oranda artıramadığından, kötü niyetli olarak müvekkilimizin ikamet ettiği taşınmazdan tahliyesini çözüm olarak görmektedir.

2. Davacı, konut ihtiyacının bulunmuş olduğunu ileri sürmüşse de, işbu iddia gerçeği yansıtmamakta olup, davacının ve eşinin başkaca gayrimenkulleri bulunmaktadır. Davacı ve eşinin, başkaca gayrimenkulleri olduğu halde ihtiyacı sebebiyle müvekkilimizin tahliyesini talep etmesi hukuka ve kanuna açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Zira, İstanbul sınırları içerisinde, başka bir taşınmazın varlığı halinde söz konusu dava hükümsüz kalacaktır. Bu yüzden, davacının gerçekten konut ihtiyacının bulunup bulunmadığının tespitinin de yapılabilmesi için kendisinin, eşinin, altsoyunun ve üstsoyunun TAPU kayıtlarının celbini talep ederiz.

3. Emsal, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin, 21/04/2021 tarih, 2021/2159 esas ve 2021/4476 karar sayılı ilamında “Kimlerin ihtiyacı için tahliye davası açılabileceği TBK’nın 350. maddesinde sınırlı olarak sayılmıştır. Sözü edilen madde hükmüne göre kiraya veren veya kiraya veren durumunda olmayan malik ancak kendisinin, eşinin, alt soyu ve üst soyunun veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişilerin konut veya iş yeri ihtiyacı için dava açabilir. İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın; gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir.” hükmündedir.

4. Yerleşik Yargıtay İçtihatlarından da görüleceği üzere, ihtiyacın gerçek, zorunlu ve samimi olması gerekmekte olup, bu şartların sağlandığına ilişkin ispat yükümlülüğü davacı taraftadır.

5. Oysaki, davacı tarafça ileri sürülen ihtiyaç sebeplerinden biri, oğlu ile uyuşmazlık yaşamaları, bir diğeri ise maliki olduğu … adresindeki meskenin küçük olmasıdır.

GÖRÜLDÜĞÜ ÜZERE, DAVACI İHTİYACININ GERÇEK, SAMİMİ VE ZORUNLU OLDUĞUNU KANITLAYACAK HERHANGİ BİR SOMUT GEREKÇE SUNAMAMIŞTIR.

6. Açıklanan nedenlerle, davacı vekili tarafından keşide edilen ihtarnamenin müvekkilimize tebliğ tarihi, Kanunda yazılı fesih sürelerine uymadığından, haksız ve mesnetsiz olarak açılan huzurdaki davanın öncelikle usulden reddine, Sayın Mahkeme aksi kanaatte ise, işin esasına girilerek davacının kiraya verilen meskene ihtiyacı samimi, gerçek ve zorunlu olmadığından, huzurdaki davanın esastan reddine karar verilmesini talep etme zarureti hasıl olmuştur.

HUKUKİ NEDENLER: TBK, HMK ve ilgili yasal mevzuat

HUKUKİ DELİLLER: 1- Davacı tarafın (kendisi, alt soyu ve üst soyu yönünden) TAPU kayıtları (İlgili kurumdan celbi talep edilmektedir.)

2- Davacı tarafın (kendisi, alt soyu ve üst soyu yönünden) sosyal ve ekonomik durum araştırması (İlgili kolluk birimine araştırma yapılması için müzekkere yazılması talep edilmektedir.)

3- Kira sözleşmesi

4- İhtarname ve tebliğ şerhi (Adana Noterliği’nden celbi talep edilmektedir.)

5- Nüfus kayıtları (İlgili kurumdan celbi talep edilmektedir.)

6- Keşif ve bilirkişi incelemesi

7- Tanık (Bilgileri bilahare bildirilecektir.)

8- Yemin ve sair tüm deliller. (Davacı tarafın delillerine karşı beyan, itiraz ve karşı delil sunma haklarımız saklıdır.)

NETİCE-İ TALEP: Yukarıda açıklanan ve Sayın Mahkemece re’sen göz önünde bulundurulacak nedenlerle;

– Cevap dilekçemizin KABULÜ ile,

– İhtarnamenin müvekkilimize Kanunda yazılı sürede tebliğ edilmemesi nedeniyle haksız ve mesnetsiz olarak açılan huzurdaki davanın, ÖNCELİKLE USULDEN REDDİNE,

– Sayın Mahkeme aksi kanaatte ise, işin esasına girilerek davacının kiraya verilen meskene ihtiyacı samimi, gerçek ve zorunlu olmadığından, huzurdaki davanın ESASTAN REDDİNE,

– Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa TAHMİLİNE KARAR VERİLMESİNİ, bilvekale talep ederiz.

Davalı Vekilleri

İlgili Kanun Maddeleri

Türk Borçlar Kanunumuzun “Gereksinim, yeniden inşa ve imar sebebiyle tahliye” başlıklı 350. maddesi şu şekildedir:Kiraya veren, kira sözleşmesini;

1. Kiralananı kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa,

2. Kiralananın yeniden inşası veya imarı amacıyla esaslı onarımı, genişletilmesi ya da değiştirilmesi gerekli ve bu işler sırasında kiralananın kullanımı imkansız ise, belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya ilişkin genel hükümlere göre fesih dönemine ve fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açacağı dava ile sona erdirebilir.
Türk Borçlar Kanunumuzun “Yeni malikin gereksinimi sebebiyle tahliye” başlıklı 351. maddesi şu şekildedir:Kiralananı sonradan edinen kişi, onu kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut veya işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa, edinme tarihinden başlayarak bir ay içinde durumu kiracıya yazılı olarak bildirmek koşuluyla, kira sözleşmesini altı ay sonra açacağı bir davayla sona erdirebilir.

Kiralananı sonradan edinen kişi, dilerse gereksinim sebebiyle sözleşmeyi sona erdirme hakkını, sözleşme süresinin bitiminden başlayarak bir ay içinde açacağı dava yoluyla da kullanabilir.
Türk Borçlar Kanunumuzun “Kiracıdan kaynaklanan sebeplerle tahliye” başlıklı 352. maddesi şu şekildedir:Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği halde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.

Kiracı, bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde; bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için kendisine yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulmasına sebep olmuşsa kiraya veren, kira süresinin ve bir yıldan uzun süreli kiralarda ihtarların yapıldığı kira yılının bitiminden başlayarak bir ay içinde, dava yoluyla kira sözleşmesini sona erdirebilir.

Kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin aynı ilçe veya belde belediye sınırları içinde oturmaya elverişli bir konutu bulunması durumunda kiraya veren, kira sözleşmesinin kurulması sırasında bunu bilmiyorsa, sözleşmenin bitiminden başlayarak bir ay içinde sözleşmeyi dava yoluyla sona erdirebilir.
İlgili Kanunlar

  • Türk Borçlar Kanunu
  • Türk Medeni Kanunu
  • Hukuk Muhakemeleri Kanunu

Türk Borçlar Kanunu Madde 350 - Gereksinim, yeniden inşa ve imar sebebiyle tahliye

Kiraya veren, kira sözleşmesini;

1. Kiralananı kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa,

2. Kiralananın yeniden inşası veya imarı amacıyla esaslı onarımı, genişletilmesi ya da değiştirilmesi gerekli ve bu işler sırasında kiralananın kullanımı imkansız ise, belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya ilişkin genel hükümlere göre fesih dönemine ve fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açacağı dava ile sona erdirebilir.

Türk Borçlar Kanunu Madde 351 - Yeni malikin gereksinimi sebebiyle tahliye

Kiralananı sonradan edinen kişi, onu kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut veya işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa, edinme tarihinden başlayarak bir ay içinde durumu kiracıya yazılı olarak bildirmek koşuluyla, kira sözleşmesini altı ay sonra açacağı bir davayla sona erdirebilir.

Kiralananı sonradan edinen kişi, dilerse gereksinim sebebiyle sözleşmeyi sona erdirme hakkını, sözleşme süresinin bitiminden başlayarak bir ay içinde açacağı dava yoluyla da kullanabilir.

Türk Borçlar Kanunu Madde 352 - Kiracıdan kaynaklanan sebeplerle tahliye

Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği halde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.

Kiracı, bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde; bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için kendisine yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulmasına sebep olmuşsa kiraya veren, kira süresinin ve bir yıldan uzun süreli kiralarda ihtarların yapıldığı kira yılının bitiminden başlayarak bir ay içinde, dava yoluyla kira sözleşmesini sona erdirebilir.

Kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin aynı ilçe veya belde belediye sınırları içinde oturmaya elverişli bir konutu bulunması durumunda kiraya veren, kira sözleşmesinin kurulması sırasında bunu bilmiyorsa, sözleşmenin bitiminden başlayarak bir ay içinde sözleşmeyi dava yoluyla sona erdirebilir.

Yargıtay Kararları

  • YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ E. 2016/51 K. 2016/5316 T. 20.9.2016 kararı
  • Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin, 21/04/2021 tarih, 2021/2159 esas ve 2021/4476 karar sayılı ilamı

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin