ADANA NÖBETÇİ SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE
Gönderilmek Üzere
ADANA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
SORUŞTURMA NO :
KARAR NO :
KYOK KARARINA İTİRAZ EDEN :
VEKİLİ :
KONU : Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karara (KYOK) İtiraz talebimizdir.
AÇIKLAMALAR
Somut olayda yaşananlardan özetle;
1- Şikayetçi müvekkiller, Ahmet ile Ayşe’nin müşterek çocukları olup kardeştirler. Şikayetçilerin babası Ahmet, 12 tarihinde vefat emiştir. Şüpheli ise müteveffa Ahmet’in vefatından önceki son eşidir.
2- Şüpheli Ecem, müteveffa Ahmet ve Ayşe evli iken müteveffanın bakıcısı olarak yanında işe başlamış daha sonrasında bu ilişki beraberliğe dönüşmüştür. Şüpheli Ecem ve Ahmet bir süre sonra birlikte yaşamaya başlamışlar ve sonrasında evlenme kararı almışlar fakat müteveffa Ahmet’in hala Ayşe ile evli olması engeliyle karşılaşmışlardır.
3- Müteveffa Ahmet, bir an önce şüpheli Ecem ile evlenebilmek amacıyla eşi Ayşe’nin bilgisi dışında Adana Aile Mahkemesi’nde 12 Esas sayılı dosyası ile boşanma davası açmıştır. Yurt dışında ikamet eden Ayşe’nin, kendisine karşı boşanma davası açıldığından haberi bile olmamıştır. Zira Ayşe boşanma davası sırasında Belçika’da ikamet etmekte olup ve de Mernis adresi ise Adana adresinde kayıtlı olduğu için boşanma davasının evrakları bu mernis adresine tebliğ edilmiştir. Bu durumdan Türkiye’de ikamet eden Ahmet ve şüpheli Ecem kolaylıkla faydalanmıştır.
4- Ayrıca Ahmet, Adana Aile Mahkemesi’nde görülen boşanma davasında tanık olarak sadece şüpheli Ecem’i dinletmiştir. Şüphelilerin yalan tanıklıkları sonucunda Adana Aile Mahkemesi’nin 12 sayılı kararı ile müteveffa Ahmet ve Ayşe boşanmışlar akabinde bu dosyada tanık olarak dinlenen şüpheli Ecem 15 tarihinde Ahmet ile evlenmiştir.
5- Şüpheli Ecem, Ahmet ile evlenir evlenmez kısa süre sonra Ahmet’in üzerine kayıtlı Adana adresinde bulunan taşınmazı aşağıda ayrıntılı açıklandığı üzere kardeşi olan 3. şahsa geçirmiştir, sonrasında ise yine kardeşi 3. kişi üzerinden taşınmazı kendi üzerine geçirmiştir.
6- Bu arada Ahmet 13 tarihinde vefat etmiştir. Şüpheli yeni eş Ecem, daha sonra Belçika Savcılığına vermiş olduğu 15 tarihli mektup şeklindeki beyanı ile merhum Ahmet’in vefat ettiğini, merhumun adresinde bir taşınmazı olduğunu, taşınmaz üzerinde hakları olabileceğini bildirmiştir.
7- Yaşanan bu olayların bütününe bakıldığında şikayetçi müvekkiller;
Yeni eş Ecem’in babaları Ahmet ile evlenebilmek ve üzerine kayıtlı malları üzerine geçirmek için yalancı şahitlik yapması,
Ahmet adına kayıtlı taşınmazı satış şeklinde gösterip önce erkek kardeşi sonrasında kendisi üzerine geçirmesi,
Yukarıda açıklanan şekilde Ahmet üzerine kayıtlı taşınmazların peşine düşmesi karşısında şüpheli Ecem’in planlı bir şekilde kendisinin dolandırıcılık yaptığı intibahını uyandırmış ve bu sebeple şüpheli Ecem’in Adana Aile Mahkemesi 15 sayılı dosyasında yalan şahitlikleri ile gerçeğe aykırı beyanlarda bulunarak dolandırıcılık eyleminde bulunması sebebiyle Adana Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunmuşlardır.
8- Şüpheli Ecem hakkında yapılan şikayet neticesinde Adana Cumhuriyet Başsavcılığı, şüphelilerin alınan ifadelerinde atılı suçlamaları genel olarak beyan ettiklerini, söz konusu dolandırıcılık suçunun şüpheliler tarafından işlendiğine dair müşteki vekilinin soyut iddiaları dışında kamu davası açmayı gerektirir yeterli şüpheyi oluşturacak başka somut bir delil bulunmadığı sebebiyle takipsizlik kararı vermiştir. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen takipsizlik kararı yerinde olmamakla birlikte takipsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir. İş bu takipsizlik kararına 15 günlük yasal süremiz içerisinde itiraz ediyoruz. Şöyle ki;
A. USUL YÖNÜNDEN İTİRAZLARIMIZ
1- Adana Cumhuriyet Başsavcılığı, yukarıda numarası yazılı dosyada EKSİK TAHKİKAT yapmış ve delillerin değerlendirilmesinde hataya düşerek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.
2- Savcılık makamı tarafından şüpheliler sorgulanmadan verilen takipsizlik kararı hukuka ve usule aykırıdır. Nitekim eldeki konuya benzer bir durumla ilgili Yargıtay 15. Ceza dairesi 2012/2605 E 2012/36243 K 03.05.2012 Tarihli kararında “Kanunun kendisine yüklediği görevi yerine getirmeyen savcının işlemine itiraz kabul edilmelidir.” şeklinde hüküm kurmuştur.
3- ŞÜPHELİLERİN İKİSİ DE SAVCILIK TARAFINDAN HİÇ SORGULANMAMIŞTIR. Dahası şüpheliler savcılık makamı tarafından sorgulanmadığı gibi karakol ifadesi de eksik ve tamamen baştan savmadır. Zira ortada mevcut olan bir suçun varlığını araştırmak için bütün delillerin ve verilerin ayrı ayrı incelenip sorgulanması gerekir. Suçun iki kişi tarafından ortak işlendiği iddia ediliyorsa her şeyden önce şüpheliye diğer şüpheliyi tanıyıp tanımadığı onunla bir ilişkisi olup olmadığı ayrıntılı bir şekilde sorulmalıdır. Ancak mevcut soruşturma kapsamında karakol sorgusu tutanaklarından anlaşıldığı üzere şüpheli Ecem’e olayın mahiyetini ortaya çıkaracak sorular sorulmamıştır.
4- Şikayet dilekçemizde açıkladığımız tüm iddialarımıza karşın bu önemli hususların incelenmemiş olması eldeki kararı etkilemiştir. Zira bahsettiğimiz hususlar soruşturmanın neticesini önemli derecede etkileyecek niteliktedir. Bu sebeple verilen takipsizlik kararı eksik inceleme sonucu oluşturulduğundan hukuka ve usule aykırıdır.
5- CMK md. 160’a göre, bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet Savcısının görevi, “hemen işin gerçeğini araştırmaya başlamak” ve ‘şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almaktır.”
6- Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. 5271 Sayılı CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkanı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
7- Oysaki Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’na vermiş olduğumuz şikayet dilekçemizde delil olarak da belirttiğimiz üzere müteveffa Ahmet ile Ayşe arasında Adana Aile Mahkemesi 13 karar sayılı dosyada görülen boşanma davasındaki şüpheli Ecem’in yalancı şahitlik beyanları Adana Cumhuriyet Savcılığı tarafından dikkate alınmamış, Ecem’in Adana Aile Mahkemesi’nde tanık olarak dinlenildiği duruşma zaptı incelenmeyerek soruşturma içerisinde dahi yer almamış ve Adana Cumhuriyet Savcılığı maddi gerçeği ortaya çıkarmak yerine sunulan mevcut delilleri dahi değerlendirmemiştir.
B. ESAS YÖNÜNDEN İTİRAZLARIMIZ
a. TCK md 272/2 KAPSAMINDA İTİRAZLARIMIZ
1- Adana Cumhuriyet Başsavcılığı, şüphelilerin alınan ifadelerinde atılı suçlamaları genel olarak beyan ettiklerini, söz konusu dolandırıcılık suçunun şüpheliler tarafından işlendiğine dair müşteki vekilinin soyut iddiaları dışında kamu davası açmayı gerektirir yeterli şüpheyi oluşturacak başka somut bir delil bulunmadığı sebebiyle takipsizlik kararı vermiştir. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın vermiş olduğu takipsizlik kararı hukuka aykırıdır.
2- Öncelikle şüpheli Ecem’in Adana Aile Mahkemesi’nin 14 Esas sayılı dosyasındaki beyanlarında müteveffa Ahmet’in 2-3 yıldır Türkiye’de ikamet etiğini, kendisinin hasta olmasına rağmen Ayşe’nin kendisine bakmadığını beyan etmişlerdir. Oysaki boşanma davasının görüldüğü yıllarda Ahmet ve Ayşe Belçika’da ikamet etmekte, tatil amaçlı Türkiye’ye gelmektedirler. Ecem’in, Ahmet’in hasta olmasından ve de hastanede yatması konusunda bilgisi ve haberi bile bulunmamaktadır. Oysaki şüpheli yeni eş (eski bakıcı) Ecem, Adana Aile Mahkemesi’nin 14 Esas sayılı dosyasının 6. celsesindeki beyanında Ahmet’in davadan önceki sene Türkiye’ye geldiğini beyan etmiştir. Yine aynı dosyanın 3. celsesindeki beyanında ise Ahmet’i 1999 yılından beri tanıdığını ve bu tarihten itibaren bakıcısı olarak çalışmaya başladığını beyan etmiştir.
3– Şüpheli Ecem’in soruşturma kapsamında alınan ifadesinde ise Ahmet’in boşanma davasından 1 ay sonra şüpheli Ecem’i bakıcı olarak tuttuğunu beyan etmiştir.
4- Anlaşılacağı üzere şüpheli Ecem, Adana Aile Mahkemesi’nin 15 Esas sayılı dosyası kapsamında alınan yeminli ifadesinde yalan tanıklık yaptığı ve TCK md 272/2’de yer alan yalan tanıklık suçunu işlediği aşikardır.
5- Nitekim suçun fiil unsuru TCK’nın 272. maddesinde “gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapmak” şeklinde belirtilmiştir. Gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapmak; gerçeğin tümüyle veya kısmen olduğundan başka türlü anlatılması, tanıklığın konusunu oluşturan hususlar hakkındaki bilginin kısmen veya tamamen gizlenmesi, gerçeğin inkar edilmesi, gerçeğin ilave bir takım unsurlar eklenerek anlatılması şeklinde olabilir. Yalan tanıklığın ne şekilde yapıldığının bir önemi yoktur; ispat üzerinde etkisi olan bir olgunun gerçeğe aykırı şekilde anlatılması yeterlidir. Gerçeğe aykırı beyanda bulunmakla yalan tanıklık suçu oluşmakta, fiilin icrası ile adaletin tecellisinin tehlikeye girdiği kabul edilmektedir.
b. TCK M.158 KAPSAMINDA İTİRAZLARIMIZ
1- Şüpheli Ecem’in soruşturma dosyası kapsamında alınan 15 tarihli ifadesinde evin borcunu ödeyemediği için kardeşi olan Hasan’dan borç aldığını, aldığı borcu ödeyemediği için borca karşılık Adana’da bulunan evi Hasan’a devrettiğini, Ahmet öldükten sonra ise Hasan’ın bahse konu evi kendisine devrettiğini” beyan etmiştir. Şüphelinin ifadesinden de anlaşıldığı üzere Ecem, kardeşi Hasan’ı 3. şahıs şeklinde göstererek taşınmazı kendi üzerine geçirilmesini sağlamıştır.
2- Şüpheli Ecem, evi üzerine geçirdikten sonra ise Belçika Savcılığına vermiş olduğu 17 tarihli mektup şeklindeki beyanında “Belçika kimlik numarası bulunduğunu, merhum Ahmet’in vefat ettiğini, merhumun adresinde bir taşınmazı olduğunu, taşınmazda birlikte oturduğunu, kendisinin de bu taşınmaz üzerinde hakları olabileceğini” bildirmiştir. Şüpheli her ne kadar Belçika kimlik numarası olduğunu beyan etmiş ise de, kendisi Ahmet ile Belçika’da değil Türkiye’de evlenmiştir. Bu sebeple de Ecem’in Belçika vatandaşı olması ya da Belçika kimlik numarasına sahip olması mümkün değildir.
3- Dolandırıcılık suçunun iki hukuki konusu bulunmakta, bu suçla bir yandan malvarlığı, irade ve karar özgürlüğü korunmakta ve bu durum dolandırıcılık suçunu diğer suçlardan ayırmakta ve eylemi nitelendirmekte belirleyici bir kriter oluşturmaktadır.
4- Şüpheli Ecem’in eylemleri, TCK’nın 158/1-b maddesinde düzenlenen nitelikli halinin şüpheli tarafından müvekkillere karşı işlendiği açıkça anlaşılmaktadır. Zira şüphelinin eylemleri somut olayda hileli hareketlerle müştekilerin zararına, fakat kendisi lehine haksız menfaat temin etmek şeklinde kendini göstermektedir.
5- Şüpheli, hileli nitelik taşıyan ve müvekkilleri babası Ahmet’in hastalığından yararlanma hareketleriyle, müştekileri aldatmış, onların irade ve denetleme özgürlüklerini etkilemiş ve kendi lehine fakat müştekiler aleyhine haksız menfaat elde etmiştir.
6- MÜVEKKİLLER TARAFINDAN HALİ HAZIRDA ŞÜPHELİ HAKKINDA AÇILAN MURİS MUVAZAASI DAVASI, ADANA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ 15 ESAS SAYILI DOSYASI İLE DERDESTTİR.
7- Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, şüpheli Ecem’in TCK’nın 272/2 maddesinde belirtilen yalan tanıklık suçunu işlediğine; şüphelinin TCK’nın 158/1-b maddesinde belirtilen nitelikli dolandırıcılık suçuna ilişkin haklarında kamu davası açılmasını gerektirir şüpheliler tarafından işlendiğine dair müşteki vekilinin soyut iddiaları dışında kamu davası açmayı gerektirir yeterli şüpheyi oluşturacak başka somut bir delil bulunmadığı sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı kanuna aykırıdır. Bu nedenle söz konusu karara karşı itiraz etmek zorunluluğumuz hasıl olmuştur.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı:
1- Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 12 Soruşturma ve 13 Karar sayılı Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Kararının KALDIRILMASINA,
2- Şüpheliler hakkında KAMU DAVASI AÇILMASINA karar verilmesini saygılarımla vekaleten talep ederim.
Şikayetçiler Vekili