Uyuşturucu Ticareti İstinaf Dilekçesi

Uyuşturucu Ticareti İstinaf Dilekçesi -1-

ADANA ( ) AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

DOSYA NO:

SANIK:

MÜDAFİİ: Avukat Saim İNCEKAŞ

D.KONUSU: Esasa ilişkin savunmalarımızı içerir dilekçemizdir.

AÇIKLAMALAR

Öncelikle iddia makamının esas hakkındaki mütalaasını kabul etmiyoruz. Şöyle ki;

Öncelikle iddia makamı tanık ………r’ ın kolluktaki ifadesi esasa ilişkin üstün tutarak, tanık ……..’dan ele geçen uyuşturucuyu sanığın verdiği iddiasıyla cezalandırılmasını talep etmiştir. Ancak bu olgu ispatlanamamıştır. Hem tanık ………..’ ın mahkeme huzurunda vermiş olduğu ifade hem de dosyadaki diğer deliller birlikte değerlendirildiğinde sanığın bu uyuşturucu maddeyi tanığa verdiği hususu şüphede kalmaktadır. Nitekim olay fiziki takip tutanağına göre öncelikle sanık tarafından bu maddenin tanığa verildiğine ilişkin gözle görülür bir fiziki takip tutanağı yoktur. Fiziki takip tutanağı sadece tanığın, sanığın evine girdiği yönündedir. Başkaca bir durum fiziki takip tutanağında görülmemiştir. Bu haliyle Yargıtay içtihatları da fiziki takip tutanağının bu durumlarda kesin delil olmadığını göstermektedir. Ceza yargılamasında asıl olan sanığın şüpheden faydalanması gerektiğidir. Bu sebeple fiziki takip tutanağıyla sanığın, uyuşturucu madde verip vermediği ortaya çıkarılamamıştır.

Mahkemede dinlenen tutanak tanıkları da yine ifadelerinde sanığın, tanığa uyuşturucu madde verirken görmediklerini ifade etmişlerdir. Bu haliyle dosyada sanık aleyhine deliller, tanığın soruşturma aşamasındaki döndüğü ifadesi ve bir kaç tane olan istihbari bilgilerdir.  Bilindiği gibi ceza yargılamasında delillerinde doğrudanlığı ilkesi mevcuttur. Mahkeme toplanan delilleri doğrudan değerlendirmelidir. Mahkemenin, daha doğrusu, hâkimin kararını delillerle doğrudan doğruya, bizzat temasa geçerek vermesini ifade eden ilkeye vasıtasızlık ilkesi denmektedir. Yani, kararı verecek olan mahkeme veya hâkim, delil sözlü ise, dinleyecek, yazılı ise, okuyacak, eşya veya iz şeklinde ise, görecektir. CMK m. 217/1, m. 188/sonda bu ilke dile getirilmiştir. Öte yandan bu ilkenin sonucu olarak, tanıkların duruşmada doğrudan doğruya dinlenmeleri aranmıştır. Açıkça yer verilen bazı istisnalar dışında tanıkların önceki ifadelerinin duruşmada okunmasıyla yetinilemez (m. 210 vd. CMK). Yine sanık daha önce sorguya çekilmiş olsa bile duruşmada tekrar sorguya çekilmek zorundadır (m. 191/3c-d CMK). Vasıtasızlık ilkesi sözlülük ilkesini içinde barındırır. Duruşmada sözlü olarak ne söylenmişse, ancak onun karara temel kabul edilmesini ifade eden ilkeye de sözlülük ilke-si denmektedir (m. 201, 210, 215, 216, 217/1 CMK).Her şey, özel-likle sanığın sorgusu, delillerin dinlenmesi, son iddia ve savunmalar hep sözlü yapılacaktır. Duruşmada konuşulmamış hususların karar verme sırasında göz önünde tutulması mümkün değildir. Konuşulmamış olmak burada var olmamak, meydana gelmemekle eş anlamlıdır. Bu ilke ile vasıtasızlık ilkesi arasında sıkı bir ilişki vardır. Gerçekten, sözlü muhakeme aynı zamanda vasıtasızlık ilkesinin hakim olduğu bir muhakemedir. Tüm sebeplerle iddia makamının, tanık …………… in soruşturma aşamasındaki beyanını üstün tutarak, sanığın cezalandırılmasını talep etmesi hukuka aykırıdır.

Ceza muhakemesinde delil olarak istihbari bilgiler ise ancak ve ancak kesin deliller ile desteklenip, ispatlandığı takdirde esasa ilişkin olarak kabul edilebilir. Bu istihbari bilgiler, dosyada soyut delildir. Bu soyut delillere dayanarak da bir hüküm kurulamaz.

Son olarak tanığın soruşturma aşamasındaki beyanları da gerçeği açıkça yansıtmamaktadır. Nitekim tanık 50 TL para karşılığında uyuşturucu maddeyi aldığını beyan etmiştir. Ancak sanığın evinde yapılan aramada hiç para ele geçirilmemiştir. O halde tanığın verdiğini iddia ettiği para nereye gitmiştir. Burada anlaşılan tanığın aslında para karşılığı uyuşturucu almadığı, doğruyu söylemediğidir.

Son olarak da sanığın evinde yapılan aramada ele geçirilen uyuşturucu miktarı, sanığın içimlik uyuşturucusu olduğunu göstermektedir. Ayrıca yakılmış ve ucu söndürülmüş bir fişek uyuşturucu da bulunmuştur. Bu da sanığın yine içici olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca ele geçen uyuşturucu maddeler sanığın yatağının orda olup tamamen kullanmaya yönelik olduğunu göstermektedir. Sanık uyuşturucuyu evde zulalamamıştır. Yne sanık bu uyuşturucu maddeyi fişekler haline getirmemiş, satışa hazır bir şekilde muhafaza etmemiştir. Tüm bunlar sanığın içici olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Tüm bu hususlar göz önüne alındığında sanığın eyleminin içmek amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçu olduğunu ortaya koymaktadır. Bu sebeple sanık hakkında TCK 188/3 kapsamında bir eyleminin olduğu ispat olunamadığından iddia makamının mütalaasını kabul etmiyoruz.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda izah etmeye çalıştığımız hususlar göz önüne alınarak, sanığın üstüne atılı suçtan beraatine karar verilmesi ve hükümle birlikte uzun tutukluluk süresi de gözetildiğinde tahliyesine karar verilmesini vekil eden sanık adına saygıyla arz ve talep ederiz. tarih                                                                                      Müdafii

Uyuşturucu Ticareti İstinaf Dilekçesi -2-

ADANA BÖLGE ADLİ MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİ’NE

Gönderilmek Üzere

ADANA 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NE

DOSYA NO:

İSTİNAF BAŞVURU YAPAN SANIK:

MÜDAFİİ:

DAVACI: K.H.

SUÇ VE SUÇ TARİHİ: Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Yapma Veya Sağlama

KARAR ÖZETİ: Müvekkil hakkında “Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlama” suçunu işlediğinden bahisle  X Ağır Ceza Mahkemesi’nin …. tarih, …. esas ve ….. karar sayılı ilamı ile X yıl hapis cezasına ve X TL adli para cezasına hükmedilmiştir.

KARARIN TEBLİĞ TARİHİ:

KONU: İstinaf başvurumuzun kabulüne karar verilerek; hükmün bozulması, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesi; hükmün bozulması yerine davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse, ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASI ve  yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK müvekkil hakkında beraat kararı verilmesi talebidir.

AÇIKLAMALAR

Müvekkil hakkında “Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlama” suçunu işlediğinden A bahisle  X Ağır Ceza Mahkemesi’nin ………. tarih, ……. esas ve …… karar sayılı ilamı ile X yıl hapis cezasına ve X TL adli para cezasına hükmedilmiştir. Yerel mahkemece verilen karar eksik inceleme sonucu verilmiş olup bozulması gerekmektedir. Şöyle ki;

Olay günü müvekkil uyuşturucu madde kullanmak için X isimli arkadaşı ile metruk binaya gitmiş, D den X karşılığında 2 gram eroin almış ve binanın dördüncü katına çıkarak orada uyuşturucu maddeyi içmişlerdir. Yine madde kullanmak için G.G. isimli şahıs da müvekkil ve E.Ç. yanına gelmişti. G.G. nin binaya giriş yapmasından hemen sonra polis memurları da binaya giriş yapmıştır.

Gelen polis memurlarınca hukuka uygun herhangi bir arama kararı veya suçüstü durumu olmamasına rağmen hukuka aykırı arama yapılmıştır. Yapılan aramada müvekkil üzerinde hiçbir madde bulunmamıştır. Ancak müvekkil kendi rızasıyla asıl satıcı olan T.D e ait olan ve T.D ce binanın zemin katına saklanmış uyuşturucu maddelerin yerini gösterilmiştir.  

Müvekkil uyuşturucu madde satma ticareti suçunu işlememiş ve müvekkil üzerinde uyuşturucu madde bulunmamıştır. Bu sebeplerle müvekkil olay yeri tutanağının gerçeği yansıtmadığı beyan ederek tutanağı imzalamamıştır.

Müvekkil, isnat edilen suçu işlememekle beraber etkin pişmanlıktan yararlanmak istemiş ve asıl satıcının adını-soyadını, kimlik numarasını ve ikamet adresinin yerel mahkemeye beyan etmiştir. Ancak yerel mahkemece asıl satıcı olan T.D. hakkında herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadan, etkin pişmanlık şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilmeden hüküm verilmiştir. Ayrıca müvekkil, asıl satıcı tarafından binanın zemin katına saklanan uyuşturucuların yerini polis memurlarına göstermiştir. Açıklanan sebeplerle müvekkil hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerekirdi. Aşağıda yer verilen Yargıtay kararlarında da görüleceği üzere mahkeme eksik inceleme ile hüküm kurmuştur.

“Sanık aşamalardaki beyanlarında suça konu uyuşturucu maddeyi satın aldığı kişinin Büyükçekmece’de bulunan “Tuncay Kaya” isimli şahıs olduğunu ifade etmesi üzerine, mahkemesince 03.12.2008 tarihinde Büyükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğüne yazılan yazıya verilen 12.01.2009 tarihli cevapta, Tuncay Kayanın 10.06.2008 ve 11.01.2009 tarihlerinde uyuşturucu madde satarken yakalandığının bildirilmiş olmasına göre; Tuncay Kaya’nın suça konu uyuşturucu maddeyi sanık Erhan’a satıp satmadığı hususu araştırılıp sonucuna göre sanık hakkında TCK’nın 192/3. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılması gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması” (Y. 10. C.D., 01.02,2010, 2009/18623, 2010/1864 )

Sanık Y.’in 11.03.2009 tarihinde kendisinde ele geçirilen eroin maddesini temin ettiği kişinin lakabını ve evini tarif etmesi üzerine yapılan araştırmalar sonucu Adana Emniyet Müdürlüğü’nün mahkemeye yazdığı 20.03.2009 ve 04.06.2009 tarihli cevabi yazılarda, sanığın beyanı üzerine yapılan araştırmada Aboş olaraktanınan şahsın A.D. olduğu ve gösterilen adreste ikamet ettiğinin belirlendiği, evine gidildiği ancak eşi tarafından A.D.’nin 2 gündür eve gelmediği beyanı üzerine evde arama yapılmaksızın geri dönüldüğü anlaşılmış olup, 19.03.2009 tarihinde yapılan ikinci ihbar üzerine ise A.’in evinde yapılan aramada uyuşturucu madde ele geçirilmiş olmasına göre; bu durumun etkin pişmanlık açısından sanığın aleyhinine yorumlanamayacağı gözetilmeden, sanığın çelişkili beyanları gerekçe yapılarak TCK.’nın 192/2. maddesi ile cezadan indirim yapılmaması” (Yarg. 10. CD., 27.10.2010, 2010/967, 2010/231119)

Ayrıca olay tanığı olan ve tarafımızca yerel mahkemeden sorgusunun yapılmasını istediğimiz ve bu bağlamda müvekkil tarafından açık adresi beyan edilen E.Ç nin yerel mahkemece sorgusu yapılmamış  ancak gerekçeli kararda şahsın kolluk ifadesine dayanılmıştır. CMK m. 217/1 “Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere duruşmaya getirilmemiş, beyanları alınmamış ve tartılmamış olan E.Ç nin müdafii olmaksızın kollukta alınan ifadesine gerekçeli kararda yer verilmesi ve hükme dayanak yapılması hukuksuz olup olay tanığı E.Ç nin dinlenilmesi gereklidir.

Yine müvekkil ele geçirilen maddeler üzerinde kendi parmak izi olmadığını, maddeler üzerinde asıl satıcı olan T.D. ve onun eşine ait parmak izlerinin bulunduğu beyan ederek, bulunan uyuşturucu maddeler üzerinde parmak izi incelemesi yaptırılmasını talep edilmiş ancak gerekli araştırma yerel mahkemece yaptırılmamıştır.

Sanık “Suç konusu uyuşturucu maddenin konulduğu poşetler üzerinde sanığa ait olmayan 11 adet mukayeseye elverişli parmak izi tespit edildiği anlaşıldığından; sanığın mahkemeye verdiği yazılı savunmasında bahsettiği Sami Fidan ve Abdulselam isimli şahıslar belirlenerek, parmak izlerinin alınması, uyuşturucu maddelerin ele geçtiği poşetler üzerinde tespit edilen parmak izleri ile karşılaştırması yapılarak rapor aldırılması ve sanığın kullanmış olduğu telefon numarasının görüşme kayıtları getirtilerek, savunmasında bahsettiği kişiler ile olay tarihi ve öncesinde görüşme yapıp yapmadığı, yapmış ise hangi baz istasyonu üzerinden görüştüğü, tarihi ve bu baz istasyonlarına göre sanığın ve savunmasında bahsettiği kişilerin bulundukları yerlerin gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılması suretiyle araştırılması, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hakkında TCK.’nın 192/3. Maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması” (Yarg. 10. CD., 05.06.2012, 1956/10582).

 “Sanığın X tarihli savunmasında “otobüste X’le yan yana koltukta oturduklarını ve birlikte Diyarbakır’a gittiklerini, suça konu uyuşturucu maddenin bulunduğu çantanın Keşan’lı Mücahit Erdem’e ait olduğunu” bildirmesi, muavin Ahmet Yıldız’ın da “27-28 numaralı koltukta eşofmanlı bir şahısta oturuyordu” şeklinde beyanda bulunması, uyuşturucu maddelerin bulunduğu poşetler ve valiz üzerinde mukayeseye elverişli parmak izlerinin olması, mahkemece de Mücahit Erdem hakkında suç duyurusunda bulunmasına karar verildiğinin anlaşılması karşısında, Mücahit Erdem hakkında ne gibi bir işlem yapıldığı ve parmak izlerinin Mücahit Erdem’e ait olup olmadığı araştırılıp, sonucuna göre TCK.nun 192/3. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması” (Yarg. 10. CD., 7.5.2007, 2007/4884, 2007/5300)

İsnad edilen suçun maddi unsurlarının oluş oluşmadığı tartışılmamıştır. Tanık G:G: yerel mahkemedeki beyanında binaya girdikten sonra arkasından polislerin geldiğini, müvekkilden bir şey almadığını ve maddelerin müvekkil üzerinde olmadığını, maddelerin binanın zemin katında olduğunu beyan etmiştir. Tanığın beyanlarına göre suçun unsurları oluşmamıştır. Ancak tutanak düzenleyicisi polisler madde alışverişinin yapıldığını ve maddelerin müvekkil üzerinde olduğunu beyan etmişlerdir. Tanık polislerin ve tanık G.G.nin beyanları arasındaki çelişki giderilmemiştir. Gerekçeli kararda da tanık polis ifadelerinin hangi nedenlerle üstün tutulduğu belirtilmemiştir. Yine özellikle tanık  G:nin kolluktaki ve yerel mahkemece alınan beyanları arasındaki çelişkiler de giderilmemiştir.

“Tanık anlatımlarındaki çelişkiler öncelikle yüzleştirerek giderilmelidir. Çelişkiler giderilemezse hangi tanığın anlatımının hangi nedenle üstün tutulduğu açıklanıp karar verilmelidir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2004/4-98E., 2004/112K., 11.05.2004 Tarihli Kararı.)

Tanık beyanları arasındaki çelişki giderilmediği için suçun maddi unsurlarının oluşup oluşmadığı ve maddi unsurların oluşup oluşmadığına göre hukuka uygun bir arama yapılıp yapılmadığı açıkça ortaya konulmamıştır.

Müvekkil, olay tanıklarına madde satmamıştır. Olay tanığı G.G: de bina girdikten sonra polislerin geldiği belirterek, herhangi bir alışveriş olmadığını belirtmiştir. İlgili olay tutanağı da gerçeği yansıtmadığı için müvekkil tarafından imzalanmamıştır. Kabul anlamına gelmemekle beraber, maddelerin müvekkil üzerinde bulunduğu kabul edilmiş dahi olsa, bu durumda herhangi bir suçüstü durum olmadığı gibi yapılan aramada suçüstü araması değildir ve hukuka uygun herhangi bir arama emri de yoktur; bu bağlamda ele geçirilen maddeler hukuka aykırıdır.

Suçun işlendiğinin sabit olduğu, yapılan aramanın hukuka uygun olduğu, ele geçirilen maddelerin yasal olduğu kanısı varılabilmesi için yerel mahkemece tüm tanıkların dinlenilmesi, çelişkilerin giderilmesi, gerekli kriminal incelemenin yapılması gerekirdi. Yerel mahkemece eksik inceleme neticesinde haksız ve hukuka aykırı bir karar verilmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, verilen karar itiraz etmek hasıl olmuştur.

SONUÇ VE İSTEM:  Yukarıda açıklandığı üzere istinaf incelemesi neticesinde;

İstinaf başvurumuzun kabulüne,

Hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine;

Hükmün bozulması yerine, davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse; ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASINI ve yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK müvekkilin beraatine karar verilmesini vekaleten talep ederiz. tarih

Sanık Müdafii

Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana Barosu – Boşanma ve Ceza Avukatı

Uyuşturucu Ticareti İstinaf Dilekçesi 3

TAHLİYE TALEPLİ

ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA

Sunulmak Üzere

ADANA … AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

ESAS NO:

KARAR NO:

İSTİNAF KANUN YOLUNA

BAŞVURAN SANIĞIN ADI VE SOYADI : …… (T.C.K.N:)      

MÜDAFİİ:

İSNAD EDİLEN SUÇ: Uyuşturucu ticareti

SEVK MADDESİ:TCK 188/3-4-a, 53 ve 63 maddeleri

TALEBİN KONUSU: İstanbul Anadolu Adliyesi 11.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 11/05/2019 Tarih ve 2019/93 Esas, 2019/222 Karar Sayılı Kararın İstinaf  İstemi.

GEREKÇELİ KARARIN TEBLİĞ TARİHİ : Öğrenme

İSTİNAFA BAŞVURU NEDENLERİ : İstanbul Anadolu Adliyesi 11.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 11/05/2019 Tarih ve 2019/ Esas, 2019/222 Karar Sayılı ilamı ile müvekkil hakkında :TCK 188/3-4-a, 53 ve 63 maddeleri gereği 12 yıl 6 ay hapis cezası verilmiştir.

Mahalli mahkemece verilen bu ceza usul ve esas yönlerinden hukuka ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki ;

AÇIKLAMALAR

Müvekkil……..  Uyuşturucu madde ticateti yapma suçlamasıyla, haksız ve hukuka aykırı olarak mahkumiyet hükmü kuran sayın mahkeme gerekçeli kararında; aşağıda belirtilen gerekçe ve delillerle müvekkilin uyuşturucu ticareti yapma suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılmasına ve tutukluluğunun devamına karar vermiştir.

Sayın mahkemece suçlamaya gerekçe yapılan deliller:

1-Atfı cürümde bulunan ve halen de suç ortağı diğer şahıslarla beraber kendisi hakkında da uyuşurucu kullanma ve ticaret  suçundan soruşturma ve kovuşturma yürütülen ve mahkumiyet kararı verilen  Defnesu  isimli şahsın tanık sıfatıyla alınan beyanı;

2-Bu şahsın üzerinde çıkan alüminyum folyoya sarılı 5 parça halindeki eroin ile müvekkil sanığın ikametgahında çıkan eroinin aynı nitelikte olduğu;

3-Müvekkil sanığın uyuşturucu kullanıcısı olduğu ve evde bulunan hassas teraziyi hırsızlıktan elde ettiği savunmasının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu ve esasen arama sırasında evin görünen yerinde bulunan ve etrafında heryerde uyuşturucu içildiğine dair emareler olan bu hassas terazi üzerinde uyuşturucu izi olması;

4-Sanığın ikametinde ele geçen sim kartın tanık Defnesu  nin irtibat kurduğunu söylediği 553 …. telefon nosu olup sanık üzerine kayıtlı olduğu;

5-Sanığın ikametinde yakalanan uyuşturucunun cinsi miktarı satışa hazır oluşu.

OLAYLARIN ÖZETİ:

1-6 OCAK 2019 tarihinde; müvekkil, evinin önünde gözaltına alınmış ve üst arama tutanağından da anlaşıldığı üzere; ‘üzerinden hiçbir uyuşturucu madde’ çıkmamıştır. Sonrasında kolluk kuvvetleri hızlı bir arama kararını Cumhuriyet savcılığından alarak müvekkilin evinde arama yapmış ve 14 parça halinde paketlenmiş ancak her bir paketin daralı ağırlığı birbirinden farklı toplam 8.7 gram eroin maddesi evde ele geçtiği belirtilmiştir. Bu arama sırasında, bu maddelerin içmek için orada bulunduğunu gösterir çakmaklar, uyuşturucu artıkları ve çöplere ilişkin arama sırasında çekilmiş fotoğraflar da, tarafımızca savcılık dosyasına sunulmuştur.

2-Müvekkilimiz hakkında evinin önünde yapılan gözaltı ve evinde yapılan arama işlemi de; esasen müvekkil hakkında ‘kendisinden uyuşturucu madde aldım’ şeklinde atfı cürümde bulunan Defnesu ……..isimli kişinin polis ifadesi sonucu gerçekleşmiştir. Defnesu isimli şahsın ifadesinin doğru olup olmadığı, aslında kolaylıkla araştırılabilecek ve doğruluğu teyit edilebilecekken, sanık lehine delilleri de toplama yükümlülüğü bulunan kolluk ve savcılık (CMK 160) bu hususu araştırma yoluna gitmemiştir. Zira Defnesu isimli ve polisin baskı sonucu yalan beyana sürüklediği bu şahıs, ifadesinde,  müvekkilimle buluştuğu yeri ve müvekkilimi hangi telefondan saat kaç sularında aradığını söylemiştir. Kolluk görevlileri, müvekkilimin üzerinden ve esasen kanuna aykırı arama sonucu ele geçen cep telefonundan Defnesu isimli kişinin müvekkil ile arama kayıtlarına bakabilir ve yine ‘buluştuk ve uyuşturucu madde aldım’ dediği Küçükbakkalköy ziraat bankasının hemen önündeki mobese kayıtlarından böyle bir buluşmanın gerçekleşip gerçekleşmediğini kamera kayıtlarını inceleyerek anlayabilirdi. Ancak, sadece şüpheli aleyhine delil toplama gayreti gösteren, kolluk ve savcılık bu hususların hiçbirini araştırma zahmetine girmemiştir. Nitekim 11 ocak Cuma günü de vicdani bir baskı altına giren Defnesu isimli bu şahıs kendi dosyasının soruşturma savcısına ifade vermek istemiş, ancak savcının ifade almayı reddetmesi üzerine müvekkilin uyuşturucu satmadığını,  sadece kullanıcı olduğunu polis baskısıyla bu ifadenin alındığını savcılığa verdiği dilekçe ile ayrıntılı anlatarak itiraf etmiştir. Aynı tanık mahkeme önünde de savcılığa verdiği dilekçeyi doğrulamış ve polisin baskısı ve ısrarla ‘isim ver ‘ talebi doğrultusunda mahalleden tanıştığı ve beraber uyuşturucu kullandıklarını belirttiği müvekkilin ismini vermek zorunda kaldığını samimi bir şekilde belirtmiştir. Ayrıca tanık ile müvekkil zaten uzun zamandır arkadaş olup tanığın müvekkilin telefonunu bilmesinden daha doğal bir durum olamaz. Önemli olan HTS kayıtlarında tanığın müvekkili aradım görüştüm dediği tarih ve saatte aralarında hiçbir görüşme yapılmadığı ve tanığın polislerin zorlaması sonucu yalan beyanda bulunduğunun anlaşılmasıdır.

Sayın mahkemece; ayrıca tanığın belirttiği tarihte müvekkil sanıkla belirttiği telefon numarası arasında iletişim kaydı olup olmadığına ilişkin HTS kayıtları celbedilmiş ve herhangi bir arama veya aranma olmadığı görülmüştür. Yine sanıkta ele geçen sim kartın hangi numaraya ait olduğu Telekom dan sorulmuş. Aynı telefon numarası üzerine müvekkil adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca sayın mahkemece veya savcılık tarafından talebimiz gereği polis baskısı ile verdiği ifadesinde buluştuk dediği ziraat bankası önündeki mobese kameraları incelenseydi dahi böyle bir alım satımın gerçekleşmediği anlaşılabilirdi.

3- Tanık Defnesu  ile bu tanıkla yakalama anında birarada olan kişi Umut  isimli şahıs ve yine tanığın kendisinden uyuşturucu satın aldım dediği şahıs Reşo lakaplı Mehmet hakkında uyuşturucu ticaretinden mahkumiyet kararları verilmiş olup sayın mahkemece bu şahısların dosyaları veya en azından haklarında verilen gerekçeli mahkumiyet kararları dahi dosyaya celbedilmemiştir.

3-Ayrıca yine müvekkilin evinde gerçekleşen aramada bulunan uyuşturucu paketlerinin her biri ‘değişik ağırlıkta’ tek seferlik içmek için paketlendiği halde, uyuşturucu maddenin toplam ağırlığı yazılmış; ancak paketlerin her birinin ağırlığı suçun nitelendirmesinde hayati öneme sahipken bu husus hiçbir şekilde tutanaklara geçirilme zahmetine girilmemiştir. Konusunda uzman narkotik polisleri, bu hususun sanık lehine olacağını bildiği halde; ne yazık ki; tutanağa bu hususu geçirmede ihmal göstermiştir. Yine sayın savcı mütalaasında bu uyuşturucuların satış için alüminyum folyo ile paketlendiğini iddia etse de bu maddelerin sanığın kendi kişisel kullanımı için farklı ağırlıklarda ve herhangi bir tartıma ihtiyaç duyulmadan paketlendiği açıktır. Ayrıca sayın savcı tanık ve müvekkilde ele geçen eroinin aynı şekilde paketlendiğini belirterek bunu suç delili olarak kabul etmiştir. Oysa ki bu maddelerin kese kağıdı veya başka madde ile sarılması zaten mümkün değildir. Ayrıca tanık ve müvekkil her ikisi de bu maddeyi aynı kişiden de temin etmiş olabilirler. Zaten her ikisi de kullanıcı olduğunu kabul etmektedirler.

4-Müvekkil soruşturmanın ilk aşamasından itibaren, savcılık ve sorgu, tüm ifadelerinde uyuşturucu kullanıcısı olduğunu; ancak asla bu maddenin ticaretini yapmadığını, tutarlı bir şekilde ve defaatle belirtmiştir. Şu anda müvekkil, tutuklu bulunduğu cezaevinde, tedavi için sık sık hastaneye gitmektedir ve sağlık durumu bozuktur. Oysa ki aile üyeleri tarafından müvekkil daha iyi şartlarda tedavi ettirilmeye çalışılmaktadır.

HUKUKİ MEVZUAT, GEREKÇELER ve EMSAL YÜKSEK MAHKEME KARARLARI

Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti

Madde 188- (3) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.(1)(2) (Ek cümle: 18/6/2014 – 6545/66 md.) Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz. (3)

Soruşturma konusu olayda ise; müvekkilim ifadelerinde de belirttiği ve aşağıda açıklayacağımız asla uyuşturucu madde ticareti eylemi olmayıp ancak kullanıcı ve bağımlıdır.

Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak

Madde 191- (Değişik: 18/6/2014 – 6545/68 md.)

(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir.

Müvekkilin uyuşturucu madde ticareti yapmadığı ve sadece kullanıcı olduğuna ilişkin deliller ve ilgili yüksek mahkeme kararları şöyledir;

1-Müvekkil Emre nin uyuşturucu satıcısı olduğuna ve tutuklama gerekçesinde kuvvetli şüphe bulunduğuna dayanak kabul edilen en büyük delil; atfı cürümde bulunan ve uyuşturucu maddeyi müvekkilden satın aldığını belirten Defnesu isimli kişinin ifadesidir.

Ancak bu şahıs yukarıda da açıkladığımız ve soruşturma dosyasından ve uyap kaydından da açıkça görülebileceği üzere dilekçe ekinde de sunduğumuz ve serbest iradesiyle, Cumhuriyet savcılığına 11 ocak 2019 da sunduğu ve kendi el yazısıyla yazmış olduğu dilekçesinde; özetle; ‘polisteki ifadesini imzaladığında bilinçli olmadığını, okumadan imzaladığını, müvekkil nin uyuşturucu bağımlısı ve içici olduğunu ancak kesinlikle satıcı olmadığını’ açık bir şekilde itiraf etmiştir. Esasen yukarıda da belirttiğimiz gibi; Defnesu isimli kişinin buluştum dediği;  Küçükbakkalköy Ziraat bankası nın tam karşısında bulunan mobese kayıtları incelenerek;  Defnesu ile müvekkil arasında belirtilen tarih ve zaman diliminde veya yakın saatlerde herhangi bir buluşma gerçekleşmediği ( 5 ocak 2019 22 30-23 00 arası ve sonrası) ve yine hts kayıtlarından da Defnesu nun reddettiği ve polis baskısı ile doğru söylemediğini belirttiği ilk ifadesinde geçen tarih ve saatte (5 ocak 2019 da saat 22 30 23 00 arasında müvekkili aradığına ilişkin) müvekkil ile telefon görüşmesi yapılmadığı rahatlıkla anlaşılabilirdi. Nitekim sayın mahkemece yapılan incelemeler, gelen cevabi yazılar ve tanığın açık samimi beyanları ile tanık ile müvekkil sanık arasında hiçbir şekilde uyuşturucu alım satım ilişkisi olmadığı kesinleşmiştir. Tanık ile müvekkil daha önceden arkadaş olmaları itibariyle tanığın müvekkilin telefon  numarasını bilmesi ne şekilde müvekkil aleyhine delil kabul edilmiş anlayamamaktayız.

T.C.

Yargıtay

Ceza Genel Kurulu

E: 2006/3-35 K: 2006/97 K.T.: 04.04.2006

Tarih ve no lu kararında özetle;

Görüldüğü gibi, sanığın mahkûmiyetine esas teşkil eden tek kanıt, sanıkla birlikte yakalanan tanıklar A.Z.D. ve A.M.’nin, kollukta alınan beyanları ve bu beyanlara dayalı olarak düzenlenen tutanaklar ve tutanak tanıklarının tutanakların içeriğine ilişkin tanıklıklarıdır. Bu kanıtlar birlikte değerlendirildiğinde, kollukta tanık sıfatıyla beyanları saptanan A… ve A…. esasen bu suçla ilgili olarak yakalanan üç şahıstan ikisi dolayısıyla, suç şüphelileridir, bu aşamada alınan beyanlarının özgür iradelerine dayandığı kuşkulu olduğu gibi, her iki tanığın da, beyanlarının aynı kelimelerle, birbirinin tekrarı olması ve bu beyanların daha sonraki aşamalarda geri alınması olguları beyanların, doğruluğu yönünde ciddi kuşkular doğurmaktadır. Diğer yönden, olaydan sonra düzenlenen tutanaklar da, olayın oluşumu ile ilgili çelişkili bilgiler taşımaktadır. Yakalanan üç şahıs olay yerinin yaklaşık bir kilometre uzağında yakalanmışlar, üzerlerinde veya giysilerinde yangınla ilgili hiçbir, iz ve emareye rastlanılmamış böyle bir saptamada yapılmamış, olayda kullanıldığı bildirilen çakmak dahi tutanaklarda yer almamış, dolayısıyla nasıl ele geçirildiği tam olarak belirlenememiştir.

Ayrıca tutanaklarda olayın oluşumu ile ilgili çelişkili bilgilerin yanında, saptanan bir diğer olgu ise olay yerinin piknik alanı olduğu gerçeğidir, ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” kuşkudan sanık yararlanır kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Şüpheli ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat teorikte olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir ihtimale değil, kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilmesinin tek yolu budur.

Bu itibarla sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken, birbiriyle çelişkili, kesin bir kanaat vermekten uzak kanıtlara dayanılarak, sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi isabetsiz olup, direnme hükmünün bu nedenlerle bozulmasına, bozmanın niteliği dikkate alınarak, yerel mahkeme kararındaki diğer hukuka aykırılıkların bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar verilmelidir.

Yukarıdaki karardan da açıkça anlaşılacağı üzere; müvekkil şüpheli aleyhine en kuvvetli delil olarak gösterilen; ‘başka bir şüphelinin ifadesi’ gerçek olmadığı açık hale gelmiş olup, müvekkil aleyhine hiçbir şekilde değerlendirilemeyecektir.

2-Müvekkil ile ilgili sayın savcının esas hakkındaki mütalaasında gerekçe gösterilen ikinci husus; evinde yapılan arama sonucu ele geçen 14 parça halindeki ve her parçanın farklı gramajlarda bulunmasına rağmen kolluk tarafından bu husus tutanağa geçirilmeyen ve daralı toplam ağırlığı 8.7 gram ve eroin olduğu belirtilen uyuşturucu maddenin türü ve miktarıdır.

Öncelikle müvekkilin evinde ele geçirildiği iddia edilen ve el konulan toplam eroin niteliğindeki uyuşturucu maddenin miktarı 8.7 gramdır. Bu miktar aşağıda da Yargıtay kararı ve Bakanlık raporu ile izah edeceğimiz üzere kişisel kullanım miktarındadır. Müvekkil bu uyuşturucu maddeleri kendi günlük ihtiyaç duyduğu kişisel kullanım miktarına göre saklamak ve kullanmak üzere paketlemiştir. Müvekkilin uyuşturucuya bağımlı olduğu zaten dosya kapsamında sabittir. Ayrıca müvekkilin şu anda da tedavi gördüğü ve halen tutuklu olduğu cezaevi kayıtlarından kolaylıkla anlaşılacaktır.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, 16-19 Mayıs 2013 tarihli hukuki müzakare toplantı tutanağı ile;

Uyuşturucu madde kişisel kullanım miktarı/sınırı konusunda aşağıdaki görüşü ifade etmiştir:

Eroin ve kokain maddelerinde başka bir yan delil yoksa, kişiden ele geçirilen 20 gram ve üzeri madde, uyuşturucu madde içeren sentetik haplarda ise 50 adet ve üzerinin kullanım amacıyla değil ticaret amacıyla bulundurulduğu yine Yargıtay’ca benimsendiği paylaşılmıştır. Yapılan araştırmalarda esrar maddesinde günlük kullanım miktarının 2 gram, eroinde 150 miligram, kokainde 60 miligram, haplarda 3-4 adet olduğu görülmüştür.

T.C.

YARGITAY

Ceza Genel Kurulu

Esas No : Karar No : İtirazname :

2012/10-1335 2013/423 2008/17878

Fiilin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu mu, yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturacağının belirlenmesinde etkin rol oynayan husus, sanığın amacıdır. Uyuşturucu madde bulundurmanın kullanma amacına yönelik olup olmadığının tespit edilmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı ölçütler bulunmaktadır.

Bu ölçütlerden ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma ya da devir veya tedarik etme hususunda herhangi bir davranış içerisine girip girmediği,

İkincisi; uyuşturucu veya uyarıcı maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Şahsi kullanımı için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin evinde veya işyerinde bulundurmaktadır.

Üçüncüsü; Uyuşturucu maddenin çok sayıda ve özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde bulunması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartı sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması,

Kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirti olacaktır.

 Kabul edilen dördüncü ölçüt ise; bulundurulan uyuşturucu veya uyarıcı madde miktarıdır. Şahsi kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliği, cinsi ve kalitesi ile somut olayın özelliklerine göre değişiklik gösterebilmektedir.

Adli Tıp Kurumu tarafından esrar kullananların her defasında bir ila bir buçuk gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebilecekleri değerlendirilmektedir. Yine esrar kullanma alışkanlığı olanların, birkaç aylık ihtiyacı karşılayabilecek miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında ya da kolay ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre esrar kullanan faillerin, olağan sayılan bir süre içerisinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları durumunda, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı, ancak uyuşturucu maddenin ticaret amacıyla bulundurulduğuna ilişkin başkaca somut delil yoksa şahsi ihtiyaç ya da daha az miktarda uyuşturucu madde bulundurulmasının kullanmak amacı taşıdığı kabul edilmelidir.

Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de, insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” şeklinde, Latincede ise “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi halinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Bir ihbar üzerine yakalanan sanığın üzerinde taşıdığı poşetin içerisinde ele geçirilen kenevir bitkisi dışında, uyuşturucu madde ticareti yaptığı yolunda teknik ya da fiziki takip, tanık beyanı, iletişimin tespiti v.b gibi somut, yeterli, her türlü şüpheden arınmış, kesin ve inandırıcı herhangi bir delil elde edilememesi, uygulamada ilke olarak kabul edilen yıllık uyuşturucu madde kullanım miktarı göz önünde bulundurulduğunda, adli raporda belirtilen 345,510 gramlık esrar maddesinin yıllık şahsi kullanım sınırları içerisinde olması, sanığın uyuşturucu maddeyi satmak için değil kullanmak amacıyla satın aldığı yönündeki aksi kanıtlanamayan istikrarlı savunmaları birlikte değerlendirildiğinde, uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediği şüphe boyutundan öteye geçememektedir.

Bu itibarla; sanığın sübuta eren eyleminin kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu yönündeki Özel Daire bozma ilamında bir isabetsizlik bulunmadığından, itirazın reddine karar verilmelidir.

Yukarıdaki; HSYK hukuki müzakere toplantısı tutanağında belirlenen hususlar ve  Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun yukarıda zikredilen kararı ile somut olayımız birlikte değerlendirildiğinde;

1-Müvekkilde ele geçen toplam daralı hesaplanmış eroin uyuşturucu miktarı 20 gram olarak belirlenen kişisel kullanım miktarının yarısından dahi az olup sadece 8.7 gramdır.

2-Müvekkilin evinde bulunan uyuşturucu paketler halinde olsa da; her bir paketin ağırlığı birbirinden farklı olup kişisel kullanım ve yanında taşımak için hazırlandığı açıktır.

3-Ele geçirilen uyuşturucu kişinin üzerinde dahi ele geçmemiş olup evinde ele geçmiştir. Bu da satış amacı olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.

4-Müvekkilin ele geçen uyuşturucu maddeyi satış için bulundurduğuna veya başkasına ticaretini yaptığına ilişkin de dosyada hiçbir delil bulunmamaktadır. Her ne kadar kolluk görevlilerinin, asılsız ve ihbarcısı belli olmayan sahte ihbar tutanakları ve Defne isimli bir başka uyuşturucu kullanıcısının baskı ile verdiği ifade ile müvekkili uyuşturucu satıcısı gösterme ve bu yönde algı oluşturma gayretlerine rağmen; sonradan Defnesu isimli bu kişinin, polis baskısı altında yalan beyanda bulunduğunu itiraf edip savcılığa dilekçe vermesi ve ihbar sahiplerinin belirsiz olması karşısında; ortada müvekkilin uyuşturucu ticareti yaptığına ilişkin hiçbir delil ya da şüphe bulunmamaktadır.

5-Müvekkilin uyuşturucu madde kullanıcısı ve bağımlı olduğu tedaviye muhtaç olduğu açıktır. Ayrıca aile üyeleri ve kardeşlerinden uyuşturucu kullanan veya sabıkası olan kimse yoktur. Aile üyelerinin de desteğiyle müvekkil tedavi görmekte olup; tutukluluk şartları ve içinde bulunduğu durum müvekkilin sağlık durumunu daha da kötüleştirmektedir.

Yine sayın mahkeme gerekçeli kararında; delil olarak müvekkil sanığın ikametgahında hassas terazi olup terazi üzerinde uyuşturucu artıkları olduğunu ileri sürmüş ise de; dosyaya sunduğumuz arama görüntüleri ve sanığın ikametgahına ait fotoğraflardan sanığın evinde onlarca çakmak bulunduğu, her köşede uyuşturucu kullanıldığı, ve sanığın bağımlı olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Böyle bir evde tartı üzerinde uyuşturucu izi kalmış olmasından daha doğal ne olabilir bilmiyoruz. Bunun yanında müvekkil bu tartıyı daha önce hırsızlık yaptığı bir yerde bulup aldığını ve evin bir köşesinde uzun süredir durduğunu ve satarım belki diye atmadığını defaatle belirtmiştir.  Ayrıca Yargıtay içtihatları gereği hiçbir alıcının olmadığı ve uyuşturucu alım satımına ilişkin bir delil bulunmayan dosyada sadece bu delile dayanarak sanığın uyuşturucu satıcısı olduğu iddia edilmesi dayanaksız olacaktır. Uyuşturucu satıcılığının cezası ile kullanıcı olma arasında büyük fark vardır. Zorlama delillerle ve polisin baskı ile aldığı açık şekilde ortada olan ifadelere ve yasak yöntemle elde edilmiş delillerle soruşturmanın en başından beri samimi ifade veren müvekkilin yıllarca sürecek bir cezaya mahkum edilmesi ne derece adil ve vicdani olacaktır.

SONUÇ OLARAK:

Yukarıda ayrıntılarıyla anlattığımız üzere; dosya kapsamı, tutanaklar, şüpheli olarak üzerinde uyuşturucu madde yakalanıp ifadesi alınan ve atfı cürümde bulunan Defnesu Gürcebe isimli diğer şüphelinin ifadesini geri alması, hukuki mevzuat, HSYK toplantı tutanağı ve Yargıtay kararları ile müvekkilin sadece uyuşturucu madde kullanıcısı olduğu, bu maddenin ticaretini yapmadığı ve yargılama sonucunda da sadece tedavi amacı ile tedbir kararı verileceği açıktır. Müvekkilin satıcı olmayıp yalnız uyuşturucu kullanıcısı ve bağımlı olduğu; hastane kayıtları, arama sırasında çekilen fotoğraflar ve diğer delillerle sabittir. Defnesu isimli kişinin de özgür iradesi ile savcılığa tekrar ifade verme talebi reddedilmesine rağmen dilekçe vererek müvekkilin uyuşturucu kullanıcısı olup kendisine veya başkasına uyuşturucu satmadığını belirtmesi ve bu dilekçedeki ifadelerini de mahkeme de doğrulaması ve HTS kayıtlarının sayın mahkemece incelemesi neticesi sanığın cezalandırılması için yüzde yüz kesinlik gerekirken dosyada bu delillerle yeterli şüphe dahi kalmamıştır. Öte yandan bu tanık ile birlikte yakalanan veya ismini verdiği kişilerin kendilerinin uyuşturucu ticareti yapmakta ve hükmen tutuklu olup cezaevinde oldukları halde bu şekilde atfı cürümde bulunan uyuşturucu bağımlısı ve her ifadesi çelişkilerle dolu bir tanığın ilk anda baskı sonucu alındığı belli olan emniyet ifadesine dayanılarak müvekkilin mahkum edilmesi de kararın haksız ve hukuksuz olduğunu ortaya koymaktadır. Sayın mahkeme en azından yukarıda da ismi geçen tanık ve tanığın yanında bulunan kişiler hakkındaki açılan dava soruşturma ve kovuşturma dosyalarını da dosyaya celbederek karar vermesi gerekirdi.

NETİCE VE TALEP:

Yukarıda belirtmiş olduğumuz ve re’sen nazara alacağı tüm hususlar doğrultusunda ;

TUTUKLULUK YÖNÜNDEN:

Müvekkil sanık ……nin; delillerin toplanmış olması, aleyhine tanık beyanı bulunmayışı ve kuvvetli suç şüphesinin ortadan kalktığı hususları ile müvekkilin uyuşturucu bağımlılığından kurtulması için dışarıda daha iyi tedavi imkanına kavuşacak olması ve suç vasfının sadece uyuşturucu kullanmak suçu olarak nitelendirilebileceği dikkate alınarak;

İlerde telafisi güç ve imkansız durumlara yol açılmaması amacı ile uzun süredir tutuklu olan ve tedavi gören müvekkilin, Ceza Muhakemesi Kanununun 100 ve devamı maddeleri gereğince bihakkın veya adli kontrol hükümleri uygulanmak suretiyle TAHLİYESİNE; ve yargılamanın tutuksuz yürütülmesine;

ESAS YÖNÜNDEN:

Mahalli ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı hususlarının belirttiğimiz sebep ve gerekçelerle müvekkilimiz lehine ortadan kaldırılmasına,

 Müvekkilimiz hakkında TCK ilgili maddelerinin tatbik edilerek beraatine karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.                                                     

Sanık MÜDAFİİ

Uyuşturucu Ticareti İstinaf Dilekçesi 4

ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

Sunulmak Üzere

ADANA 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE,

İSTİNAF KANUN YOLUNA BAŞVURAN SANIĞIN;

ADI VE SOYADI:

VEKİLİ:

SUÇ VE SUÇ TARİHİ: A Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde

Ticareti Yapma veya Sağlama

TALEBİN KONUSU : Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin A Tarih ve A Esas ve A K. Sayılı Kararın İstinaf İstemi

KARARIN TEBLİĞ TARİHİ:

KARARIN ÖZETİ: Müvekkilimiz … hakkında, / Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlaman suçuna ilişkin olarak Adana 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin A Tarih ve A K. Sayılı kararıyla müvekkilimiz sanık hakkında 12 yıl 6 ay hapis cezasına A tarihinde hükmedilmiştir.

İSTİNAFA BAŞVURU NEDENLERİ VE AÇIKLAMALAR;

1-) Müvekkil hakkın da TCK.nın 188/3,188/4-a,54,63,53/1 maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiş ise de biz bu kararı usule ve yasaya aykırı bulmaktayız . Müvekkil ile ilgili dosyada eksik araştırma yapıldığını kanaatindeyiz. Şöyle ki müvekkilin yapılan incelemeler sonucunda evde ele geçirilen uyuşturucu madde paketleme işleminde kullanılan 51 adet kilitli şeffaf poşet, 1 adet alüminyum folyo rulo, 4 adet dikey kesilmiş alüminyum folyo parçası, 1 adet hassas terazi , 2 adet kilitli şeffaf poşet içerisinde daralı ağırlığı 8,2 gram gelen eroin ve 1 adet kilitli şeffaf poşet içerisinde daralı ağırlığı 0,4 gram gelen metamfetamin üzerinde müvekkile ait bir parmak izi sadece 1 adet alüminyum folyo rulosu üzerinde elde edilmiştir . Müvekkile ait telefon incelemesinde müvekkilin uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair herhangi bir kayda rastlanmamıştır. Müvekkilin ev aranması yapıldığında müvekkil evde tek değildir evde imam nikâhlı eşi Tuba İzcide bulunmaktadır. Bu durum polis tutanakları ile de sabittir. Evde elen geçen maddelerin müvekkile ait olduğuna dair hiçbir somut delil olmamasına rağmen diğer şahsın parmak izi incelmesi ve gerekli araştırılmalar yapılmadan uyuşturucu maddelerin direk müvekkile ait kabul edilmesi yasalara aykırıdır. Kaldı ki Tuğba İzcinin de Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığında uyuşturucu ticareti yapma suçundan dolayı birden fazla soruşturma dosyaları bulunmaktadır. Buna rağmen dosya kapsamında Tuğba İzci ‘ye yönelik bir araştırma yapılmadan direk suç müvekkilin üstüne yıkılmaya çalışılmıştır. Gerekçeli kararda da anlaşılacağı üzere müvekkilin uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair kanaatin oluşmasında ki önemli hususlardan biride tanık beyanlarıdır, Dinlenen tanıklardan biri de Tuğba İzci ‘dir . Birinin eşinin bu kadar kolay ele vermesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Tuğba İzci bu ifadeyi tamamen suçu müvekkilin üstüne yıkmak için verdiği gayet açıktır. Tüm hususlar değerlendirildiğinde gerekli araştırma yapılmadan bu kararın verildiği kanaatindeyiz.

2-) Ayrıca gerekçeli kararda dayanak gösterilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20/05/2014 tarih 2013/10-732 Esas 2014/270 Karar sayılı ilamında etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak için ‘’ mahkemece hüküm verilmeden önce gerçekleşmelidir.’’ şartı aranmasına rağmen mahkeme tarafından ifadelerinde tutarlılık olmadığı gerekçesi ile etkin pişmanlık hükümlerinden faydalandırılmamıştır. Bu durum yasaya aykırıdır çünkü kişi hüküm verilmeden önce yargılamanın her aşamasında etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyebilir . Müvekkil son duruşmada verdiği bilgiler kapsamında dayanak gösterilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında ki şartlar olan

-Fail kendi suçunun ya da bir başkasının suçunun ortaya çıkmasına önemli ölçüde katkı sağlamalı, bilgi aktarımı ile suçun meydana çıkmasına ya da diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım etmelidir.

– Failin verdiği bilgiler doğru, yapılan hizmet ve yardım sonuca etkili ve yararlı olmalıdır

– Hizmet ve yardımın konusu olan bilgilerin doğru olmasının yanında, hizmet ve yardımın sonuca etkili ve yararlı olması da gerekmektedir. Buna karşılık, failin verdiği bilgiler daha önce görevliler tarafından öğrenilmişse, zaten bilinen bir bilginin açıklanması yardım ve hizmet kapsamında değerlendirilmemelidir. Aynı şekilde görevliler tarafından bilinmese dahi, verilen bilginin suçun ortaya çıkmasına ya da suç ortağının yakalanmasına ya da belirlenmesine etkisinin olmaması halinde de etkin pişmanlık şartlarının gerçekleşmediği kabul edilmelidir şartlarını yerine getirmektedir. Müvekkil son ana kadar eşini ele vermek istememiş ama son noktada haksız yere o kadar ceza almayı göze almayarak Tuğba İzci hakkında bildiği her şeyi anlatmıştır. Tuğba İzci hakkında gerekli araştırma mahkeme tarafından yapılsaydı müvekkilin verdiği bilgilerin doğruluğu anlaşılacak ve Tuğba İzci ’ye ait suç ortaya çıkmış olacaktı. Bu nedenle müvekkilin ifadelerinde ki tutarsızlık neden söylediklerinin doğruluğu dahi araştırılmadan etkin pişmanlık hükümlerinden faydalandırılmaması yasaya aykırıdır .

HUKUKİ NEDENLER: ilgili mevzuat

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda belirttiğimiz sebep ve gerekçelerle re’sen nazara alınacak hususlar dikkate alınarak;

1- Mahalli ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı hususlarının belirttiğimiz sebep ve gerekçelerle müvekkilimiz lehine ortadan kaldırılmasına,

2- Müvekkilimiz hakkında TCK ilgili maddelerinin tatbik edilerek öncelikle tahliyesine daha sonra beraatine karar verilmesini arz ve talep ederiz.

EKLER :

-A‘ya ait Adana Cumhuriyet Başsavcılığın’daki soruşturma dosyaları

İSTİNAF KANUN YOLUNA BAŞVURAN SANIK VEKİLİ

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Yorum var.

  1. Sayin avukatim benim kardesim yakalandı ve üzerinde uyusturucu hap bulunmuş ve hakkında ben bu şahıstan ilaç aldım diye ifadede varmış kardeşimin tahlillerinde çıkmamış ben ilk defa merak ettim aldım demiş aldığım sıradada yakalansın demiş üzerinden 8 tane çıkmış ve ifade veren kişinin üzerinde çıkanla kardesimin üzerinde çikan aynıymış kardeşime tutuklu 1 ay gün verdiler ne olur ne yapmalıyız 05462912443 bize yardim edermisiniz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir