Uyuşturucu Madde Ticareti Suçunda Savunma Nasıl Yapılır? Dilekçe Nasıl Hazırlanır?
Uyuşturucu madde ticareti ne yazık ki ülkemizde sıkça karşılaştığımız bir suç türüdür. Sanık yönünden bu suçu ele aldığımızda ne gibi savunmalar yapılabilir? Bu sorunun cevabını ve dilekçe örneğini Adana İncekaş Hukuk Bürosu ceza avukatları olarak ele aldık.
Uyuşturucu Ticareti Savunma Dilekçesi -1-
ADANA 7. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
DOSYO NO :
SANIK :
MÜDAFİ : Avukat Saim İNCEKAŞ-ADANA
KONU : Uyuşturucu ticareti kapsamında sanık olarak üzerimize atılı suçun gerçeğe aykırılığı konulu beyanlarımız.
AÇIKLAMALAR :
X İlçe Emniyet Müdürlüğü Suç Önleme ve Soruşturma Büro Amirliği’ne, X Mahallesi, X parkı çevresinde uyuşturucu madde satışı yapıldığı bilgisi gelmesi üzerine kolluk görevlileri söz konusu mahalleye intikal etmiştir. S’in kullandığı A. ve müvekkil M’nın da içinde olduğu … plakalı araç durur vaziyette beklerken kolluk görevlilerini fark edince kaçmaya başlamıştır. Bu araç yıkık bir gecekonduya çarparak kaza yapmıştır. Bu esnada S. ve A. sokak üzerinde bulunan yıkık gecekondulara doğru kaçmışlardır. M. da farklı bir yöne doğru kaçmıştır. S. ve A.’in dirençlerini kıracak ölçüde artan oranda kademeli olarak zor kullanılmış ve kelepçe takmak suretiyle yakalanmışlardır. Müvekkilim yaşadığı şok ve heyecanla kaçmaya başlamış ve yakalanamamıştır. Sonra da masum olduğunu kanıtlayamama ve tutuklanma korkusuyla geri dönememiştir.
Tanık D. ve E. müvekkilimi uyuşturucu satışı yaparken görmediklerini beyan etmişlerdir. Keza sanık S. ve A. de beyanlarında M.’yu uyuşturucu satışı yaparken görmediklerini ifade etmiştir. Bu nedenle TCK madde 188 ‘in koşulları oluşmamıştır.
S.’in kiraladığı … plakalı araçta arka koltuk üzerinde gözle görülür şekilde 5 adet şeffaf poşet içersine sarılmış eroin maddesi görülmüştür. … tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü Kimlik Tespiti Büro Amirliği’nin …. numaralı raporunda vücut izi tanımlaması sonucunda olay yeri parmak izinin AFİS veri tabanında karşılığı bulunmadığı belirtilmiştir. Uyuşturucu maddeler üzerinde M’nun parmak izi bulunamamıştır.
M’nun sevk ve idaresini yaptığı, … plaka sayılı otomobil de … günü saat 22:00 de başlayıp 22:40 sıralarında son verilen aramada herhangi bir suç unsuruna rastlanmamıştır. Uyuşturucu madde S.’in aracında bulunmuştur. S. ve A.’in iddiaları dışında müvekkilimin uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair bir delil yoktur. İsnat edilen suçun ağırlığı ve tutuklanma korkusundan dolayı müvekkilim korkmuş ve teslim olamamıştır. Şayet diğer şahıslar da kaçabilselerdi, kuvvetle muhtemel bu şahıslar da teslim olmayacaklardı.
Tüm bunlar kümülatif olarak değerlendirildiğinde, suç şüpheye yer verilmeyen bir kesinlikle ispat edilememektedir. Anayasanın 38/4. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2 maddelerinde düzenlenmiş bulunan masumiyet karinesi, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kişinin suçsuz sayılması gerektiğini ifade etmektedir. Bu karine uyarınca, suçsuz olduğunu varsayılan kişinin suçlu kabul edilmesi için kesin hükümle mahkum olması, mahkumiyet için de fiilin ispatlanması gerekir. TCK 188 oluştuğuna dair kesin deliller yoktur. Bu nedenle müvekkilimin beraat etmesini talep etme zaruriyeti hasıl olmuştur.
Konuya emsal teşkil edecek bazı Yargıtay kararları vardır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2011/10-387 esas numaralı başka bir kararında evinde yapılan arama sonucunda ele geçen uyuşturucu madde dışında, sanığın uyuşturucu maddeyi sattığı yolunda başka bir kanıtın elde edilememesi, sanığın tüm aşamalarda evinde bulunan uyuşturucu maddeyi satmak için değil, kullanmak için bulundurduğu yönündeki aksi kanıtlanamayan savunmaları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediği kuşku boyutunda kalmaktadır. Şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca, yerel mahkemece, sübuta eren eylemin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, kesin bir kanaat vermekten uzak kanıtlara dayanılarak, sanığın uyuşturucu madde ticareti suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.(EK-1)
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2013/10-382 esas numaralı kararında uyuşturucu alışveriş anının kamera görüntülerinde görülmediği, sanığın evinde yapılan aramada uyuşturucu madde bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Olayda sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince beraatine karar verilmiştir.(EK-2)
SONUÇ VE İSTEM : Masumiyet karinesini ortadan kaldıracak güçte delil bulunamadığı ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği sanığın suçluluğuna dair yeterli, kesin, somut delil elde edilemediğinden beraatını talep ederiz.
EK (1) : Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararı 2011/10-387 T. 6/03/2012
EK (2) : Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararı 2013/10-382 T. 1/11/2016 Müdafii Av.
Dilekçenin Temelini Aldığı Yargıtay Kararı : Yargıtay Ceza Genel Kurulu; 2011/10-387, 2012/75 ,6.3.2012, Bir diğer Yargıtay Kararı: 2013/10-382, 2016/400
Uyuşturucu Ticareti Savunma Dilekçesi -2-
ADANA 3.AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
DOSYA NO : 2017/E.
SANIK :
VEKİLİ : Av.
TALEP KONUSU : Davaya karşı esasa ilişkin yazılı savunmalarımızın sunulması ile isnat edilen suçtan müvekkilin beraat ine karar verilerek tahliye edilmesi ve diğer taleplerimizden ibarettir.
AÇIKLAMALAR :
1. Müvekkilin kısıtlı olması sebebiyle kendisine vasi atanmasına ilişkin X Sulh Hukuk Mahkemesi X Esas sayılı dosyanın, X tarihli X Karar numaralı kararı ile vasiliği X’a verilmiştir. Ancak kararın kesinleşmemiş olması nedeniyle kendisi sanık müvekkil vasisi olarak vekâlet verememiştir. Kararın kesinleşme şerhi ile birlikte önceki tarihli celsede belirttiğimiz üzere vekâleti sunacağız.(X Hukuk Mahkemesi 2X Kararı iş bu dilekçeye ek olarak verilecektir.)
İddia makamının esas hakkındaki mütalaasına katılmıyoruz. Müvekkilim hakkında yapılan yakalama hukuka aykırıdır. Herhangi bir yakalama emri ve makul şüphe olmamasına rağmen müvekkilim ile tanıklar yakalanmıştır. Bu durum açıkça kolluğun herhangi bir yakalama ve arama izni olmaksızın insanları izlediği hususunu göstermektedir. Tüm bu sebeplerden dolayı makul bir suç şüphesi olmadan kolluk tarafından yapılan yakalama hukuka aykırıdır. Yakalamadan sonra yapılan üst araması da hukuka aykırıdır. Nitekim müvekkilimin de üzerinden çıkan herhangi bir para çıkmamıştır. Ayrıca belirtmek gerekir ki müvekkilimin, tanık tanık ’e 20 TL karşılığında uyuşturucu madde sattığı iddiası tutanaklarda belirtilmiştir ancak müvekkilin üzerinde bulunamayan ve bahsi geçen uyuşturucu ve uyarıcı madde satışı iddiasında önemli olan “para” hususunun somut olarak bulunmadığı yakalama ve üst arama tutanaklarından açıkça anlaşılmaktadır. Müvekkilime ait düzenlenen yakalama ve üst arama tutanağında üzerinden veya o anda bulunduğu tanık Yavuz’un evinden herhangi bir para çıkmadığına ilişkin doğrudan bir ifade kullanılmamakla berber atılı suç olan, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçunun unsurları bakımından değerlendirildiğinde suçun oluşmadığı yönünde kanaatin oluşmaması için herhangi bir neden yoktur. Tüm bu sebeplerden dolayı yapılan üst araması ve kollukça düzenlenen yakalama ve üst arama tutanağı hukuka aykırıdır.4. Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir. Müvekkilim hakkında davaya dayanak olarak gösterilen deliller hukuka aykırı bir şekilde toplanmıştır. Hukuka aykırı olarak elde edilmiş deliller hükme esas teşkil edemez.
2. Müvekkil bu aşamaya kadar olan evrelerden emniyet ve ilgili Cumhuriyet savcısı karşısındaki ifadelerinde haklarını tam anlayamadığından ve o anki endişe ile farklı ifade vermişse de tutuklanma kararını veren mahkeme olan …Sulh Ceza Hakimliğin’ de samimi bir şekilde beyanda bulunmuştur.
3. Müvekkilim aleyhine dosyada mevcut olan isnat edilen suça ilişkin delillerden biri olan tanık ………….. polisteki ifadesi olup, söz konusu ifadenin de gerçeklerle bir ilgisi yoktur. Zira huzurunuzda yeminli beyanı alınan tanık ………… ifadesinde belirttiği üzere ele geçirilen uyuşturucu maddeyi herhangi bir para karşılığında almadığını açık ve samimi bir şekilde belirtmektedir. Müvekkilimin üzerine atılı suçu işlediğine dair yeterli suç şüphesi ve deliller bulunmadığından ötürü de “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereğince takdir sayın mahkemenizde olmak üzere müvekkilimin beraatine karar verilmesi gerekmektedir.
4. Dosyada bahsi geçen uyuşturucu maddenin müvekkilin beyanlarında da belirttiği üzere içerisinde bir takım bitkilerden oluşan bitki çayı karıştırıldığından aynı sınıftaki uyuşturucu ve uyarıcı maddelere göre etkisinin ne derece değiştiğinin belirlenmesi ve içeriğinin nelerden oluştuğunun tespiti bakımından önem arz etmesi sebebiyle criminal olarak incelenmesi ve ayrıntılı ilgili raporun dikkate alınmasını talep ediyoruz.
5. Sanığın üzerinde ele geçirilen ve sattığı iddia olunan uyuşturucu miktarının, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapmak amacıyla yeterli miktarda olmadığı kullanıcı olan sanığın samimi beyanlarından da anlaşılacağı üzere kullanma amacına yönelik olduğu, bu bağlamda isnat edilen suç uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçunu oluşturmayacağı, uyuşturucu madde kullanma suçu ise CMK 100/3’te sayılan mutlak tutuklama gerektiren suçlar arasında olmayıp sanığın üzerine atılan suç gerçekleşmemiştir.
CMK 100’deki koşullar oluşmamıştır: Delillerin birçoğu toplanmıştır.
Şüphelinin herhangi bir kaçma şüphesi yoktur. Sabit ikametgâh sahibidir. Şüphelinin delilleri karartması şüphesi yoktur. Şüphelinin serbest kalması halinde kendisi yapılacak inceleme ve araştırmalara herhangi bir şekilde müdahalesi mümkün değildir.
DELİLLER : TCK,CMK,HMK, bu aşamaya kadar dinlenen tanık beyanları ,her türlü yasal delil vs.
HUKUKİ SEBEPLER : CMK 101/5 ve 267,268 vd maddeleri, İlgili yasal mevzuat.
SONUÇ ve İSTEM : Yukarıda belirttiğimiz arz ve izah edilen ve sayın mahkemenin re’sen takdir edeceği nedenlerle;
Müvekkil sanık tutuklu olduğundan öncelikle; TAHLİYESİNE karar verilerek yargılama süresince tutuksuz yargılanmasına, yargılama sonunda ise BERAATİNE karar verilmesini mahkeme tecziye görüşünde ise müvekkil sanık lehine lehe mevzuatın uygulanmasına karar verilmesini saygılarımla bilvekale arz ve talep ederiz. ../../…..
Sanık Vekili
Av.
Uyuşturucu Ticareti Savunma Dilekçesi -3-
ADANA ( ) AĞIR CEZA MAHKEMESİ’ NE
Dosya No : ESAS
SANIK :
VEKİLİ :
KONU : Esas Hakkındaki Mütalaaya Karşı Beyanlarımızın Sunulması ve Tahliye Talebimizden İbarettir.
İTİRAZLARIMIZ
İddia makamının esas hakkındaki mütalaasını kabul etmiyoruz, şöyle ki:
Müvekkilimiz sanık hakkında iddianamede isnat edilen ve daha sonrasında etkili bir kovuşturma evresi geçirilmeden hazırlanan savcılık mütalaasında üzerine isnat edilen suçlar bakımından masumdur. Müvekkilimiz sanık hakkında 07.05.2019 tarihinde verilen savcılık mütalaasında müvekkilimiz 3 farklı olaydan cezalandırılması talep olunmuştur. Savcılığın müvekkilimiz sanık hakkında 3 farklı olay bakımından ceza verilmesine ilişkin görüşüne katılmıyoruz. Bu sebeplerle, savcılığın esas hakkındaki mütalaasına yukarıda saydığımız ceza istemleri kapsamında itiraz ediyoruz. Şöyle ki:
Öncelikle müvekkilimiz sanık e “dosya kapsamı uyarınca” denmek suretiyle gerekçesiz bir şekilde uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan cezalandırılması istenmiştir. Dosya kapsamında müvekkilimiz sanık herhangi bir şekilde uyuşturucu madde satmak veya temin etmek suçunu işlememiştir. İddianamede sayılan, farklı zamanlarda farklı kişilerce farklı yerlerde gerçekleşen 3 farklı olayın bir birine bağlanması ve aylarca süren mesnetsiz ve hukuk dışı dinlemeler sonucu elde edilen ve hiçbir suç unsuru taşımayan tapeler ile ortaya düzensiz bir iddianame çıkarılmış, kovuşturma ise bu yetersiz iddianamenin gölgesinde cereyan etmiştir. Görüleceği üzere savcılık mütalaası da soruşturma aşaması gibi eksik ve ceza yargılaması açısından hatalıdır. Dosya kapsamında oldukça açık olduğu üzere müvekkilimiz sanık herhangi bir şekilde uyuşturucu madde satmamış veya temin etmemiştir.
Müvekkilimiz ile hiçbir alakası olmayan 3 farklı müstakil olayı bir araya getirerek ve aylarca an ve an kişilerin özel hayatlarını ilgilendiren konuşmalar dinlenerek oluşturulan bu dosyanın bu hali ile düzenlenen mütalaasını kabul etmek mümkün değildir. Yargılaması süren dosyaya baktığımızda 10 larca klasörden oluşan bir dosyanın olduğu aşikardır. Müvekkilimiz sanığın süresiz bir biçimde tüm telefon konuşmaları dinlenmiş, TCK, CMK ve özellikle de Anayasa ile AİHS uyarınca korunan tüm hakları ihlal edilmiş ve niyet okumalar, sübjektif yorumlar ve olası varsayımlar üzerine bir dosya tesis edilmiştir.
Dosya kapsamında baktığımızda usulsüz yapılmış dinlemeler ve hiçbir gerekçelendirmesi olmayan bireysel seçme usulü kırpılmış tape kayıtları dışında uyuşturucu ticareti yapmak veya temin etmek suçlarının müvekkilimiz tarafından işlendiğinin kabul edilmesi mümkün değildir. Bu sebeplerle müvekkilimiz ün hangi gerekçeye dayandığı dahi belli olmayan uyuşturucu madde temin etmek veya satmak suçlarından suçlu olduğuna ilişkin savcılık mütalaasına katılmamız mümkün değildir.
Bir ceza yargılamasının şüphesiz en önemli ve öncelikli ilkesi “şüpheden sanık yararlanır ilkesidir.” Usul anlamında da müvekkilimiz sanık e ceza verilmesi mümkün değildir çünkü isnat edilen suçlar bakımından tüm şüphelerden uzak bir kanaat oluşmamıştır. Hukuki olarak hiçbir geçerliliği olmayan tape kayıtları çıktığında görüleceği üzere müvekkilimiz sanık üzerine isnat edilen hiçbir suçun tüm şüphelerden arınmış kuşkuya yer bırakmayacak derecede kuvvetli delilleri olmadığı aşikardır. Ayrıca dosya kapsamında dinlenen tüm sanıklar ve tanık anlatımları da müvekkilimiz sanık ün üzerine isnat edilen suçları işlemediği aşikardır.
Özellikle üzerinde ele geçen uyuşturucu maddelerin kendisine ait olduğunu, ile hiçbir alakası olmadığını soruşturma aşamasından bu yana sürekli olarak söylemiştir.
Diğer yandan müvekkilimiz ün ne üzerinde ne de ikametgahında yapılan aramalarda hiçbir suç unsuruna rastlanılmamıştır. Dosya incelendiğinden müvekkilimiz hakkında hiçbir delil olmadığı, dosyada sadece tapelerin olduğu, tapelerde ise suç unsuruna rastlanılmadığı açıktır.
Özetlemek gerekirse, yukarıda ayrıntıları ile arz ve izah ettiğimiz üzere savcılık mütalaasına itiraz ediyoruz ve müvekkilimiz sanık ün beraatına karar verilmesini talep ediyoruz.
Ayrıca Müvekkilimiz 05.02.2019 tarihinde tutuklanmış ve cezaevine alınmıştır.
Müvekkilimiz sanık bakımından CMK 100. Maddesinde yazılı tutuklama nedenleri bulunmamaktadır. Zira müvekkilimiz yönünden kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular söz konusu değildir. Diğer yönden CMK 100/2 maddesi gereğince tutuklama nedeni olarak sayılan haller olayımızda mevcut değildir. Müvekkilimizin sabit ikametgahı mevcuttur ve çevresi tarafından tanınan bir kimsedir. Bu nedenle kaçması veya saklanması ihtimali söz konusu değildir. Ayrıca deliller toplanmış olup, yok edilmesi, gizlenmesi veya değiştirilmesi ihtimali mevcut değildir, kaldı ki kovuşturma evresi dahi sona gelinmiş, savcılık mütalaasını dahi oluşturmuştur. Suçun vasıf ve mahiyetinin değişme ihtimali vardır. Müvekkilimizin uyuşturucu temin ettiğine ilişkin tüm şüphelerden arınmış, somut herhangi bir delil yoktur. Ayrıca dosya kapsamında 3 farklı sanık da aynı suçlar bakımından yargılanmakta ve hatta mütalaada da tüm sanıklar hakkında aynı ceza istenmesine rağmen sadece müvekkilimiz tutuklu bulunmaktadır ki bu da hukukun ve ceza yargılamasının en temel ilkelerine aykırıdır. Bu sebeplerle müvekkilimiz ün tahliyesine karar verilmelidir.
NETİCEİ TALEP : Yukarıda ayrıntılarıyla arz ve izah ettiğimiz nedenler ve sayın heyetinizin resen dikkate alacağı unsurlar ışığında savcılığın esasa ilişkin mütalaasına katılmıyoruz. Bu sebeple sayın heyetinizden taleplerimiz sırasıyla şu şekildedir:
Müvekkilimiz sanık’ ün masum olması ve hukuk dışı elde edilen deliller dışında dosyada mahkumiyete yeter hiçbir delil olmaması, dosya kapsamında dinlenen sanık ve tanıkların beyanları, müvekkilimiz sanık ün suçlu olduğuna ilişkin tüm şüpheleri ortadan kaldıracak nitelikte bir kanat oluşmadığı gerekçesi ile ayrı ayrı beraatına karar verilmesini,
Eğer sayın heyetiniz aksi kanaatte müvekkilimiz sanık lehine olan tüm TCK, CMK ve diğer mevzuat hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz. (13.05.2019)
Sanık
Vekili
Uyuşturucu Ticareti Savunma Dilekçesi -4-
ADANA ( ) AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
DOSYA NO :
SANIK :
VEKİLİ :
TALEP KONUSU : Davaya karşı esasa ilişkin yazılı savunmalarımızın sunulması ile isnat edilen suçtan müvekkilin beraat ine karar verilerek tahliye edilmesi ve diğer taleplerimizden ibarettir.
AÇIKLAMALAR :
…………..Sulh Ceza Hâkimliği’nin …………… nolu sorgusu akabinde tutuklanan müvekkilim hakkındaki tutuklama kararı ne yazık ki gerekçesiz olup AHİM’ in yerleşik içtihatlarına da aykırıdır. Anılan tutuklama kararı yeterli gerekçelere dayanmamaktadır ve adli kontrol yöntemlerinin niçin yetersiz kalacağına dair açıklama bulunmamaktadır.
……….. Ceza Hakimliği’nin ikamet araması sonucu ele geçirdiği maddelerin; kişisel ihtiyaç sınırını aşmayacak miktar olduğu suç konusu uyuşturucu maddeyi kullanmak için bulundurduğunu söyleyen müvekkilin savunmasının aksine, satmak için bulundurduğuna ilişkin kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin kanıt bulunmadığı, 5237 sayılı TCK’nın 191/1. maddesi yerine, TCK’nın 188 maddesi uyarınca iddianame düzenlenmesi ve tutuklama kararı verilmesi hukuka aykırılık oluşturmaktadır. Şöyle ki;
Müvekkilin uyuşturucu satışı sırasında suçüstü bir şekilde yakalanmadığı, bulunan uyuşturucunun bir yıllık kullanım sınırları içerisinde kalacak şekilde olması, Yargıtay içtihatları göz önünde bulundurulduğunda uyuşturucu miktarının kullanım miktarını da aşmadığının yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 15.06.2004 tarihli 2004/136 sayılı karar ve 2004/10-107E. İle de görülmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu vermiş olduğu aynı kararında uyuşturucu madde bulundurmanın kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterlerden ilki;
Failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girdiğinin tespit edilememesidir.
İkinci kriter, bulundurulan yer ve bulunduruluş biçimidir; kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya işyerinde bulundurur, yine uyuşturucunun çok sayıda küçük paketçikler halinde olması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.
Üçüncü kriter de, bulundurulan miktardır. Öte yandan gerek esrarın temin edilmesinde, gerekse özelliğini yitirmeden çok uzun süre muhafaza edilmesinde çeşitli güçlükler bulunmaktadır. Yine Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, bir yıllık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de bilinen bir husustur.
Buna göre, esrar kullanan faillerin, yukarıda nedenleri açıklanan ve olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları halinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.
Ayrıca yine tutanakların incelenmesinde de satışa ilişkin herhangi bir görgüye dayalı bilgiden bahsedilmediği satışa ilişkin görgü tanıkları bulunmadığı ve bu yönde herhangi bir delilin de bulunmadığı, dosyada müvekkilin uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin yeterli delil elde edilemediği, ceza yargılamasında asıl olanın maddi hakikatin tüm çıplaklığı ile ortaya çıkarılması olduğu, savunmanın aksinin kati delillerle ispatlanamadığı, sanık hakkında şüphe oluştuğu ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi gözetilmediği, sanığın hazırlık aşamasında esrar kullanıcısı olduğunu, evinde bulunan 195 adet şeffaf poşetin köy yerinde yaşadığından dolayı hayatın olağan akışı içerisinde istediği zaman sigara alamayacağı ve bu poşetlere kaçak sigara koyarak kullandığı bilinmesi, instagram hesabında yapmış olduğu mesajlaşmada böyle bir işe girişmeyeceğini aklından dahi geçirmeyeceğini söylemesi ve sanığın eyleminin bir bütün halinde uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti yapma suçunu değil, kullanma suçunu oluşturabileceği ve yine sanığın daha önce de herhangi bir sabıka kaydı bulunmaması delilleri karatma yok etme veya kaçma ihtimalinin bulunmadığı bu nedenlerle müvekkil hakkında TCK md. 188’den yargılama yapılması ve tutukluluğunun devamı, adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı iddiası hukuka aykırılık teşkil etmektedir.
Uyuşturucu madde kullanma suçu ise CMK 100/3’te sayılan mutlak tutuklama gerektiren suçlar arasında olmayıp sanığın üzerine atılan suç gerçekleşmemiştir.
CMK 100’deki koşullar oluşmamıştır: Delillerin birçoğu toplanmıştır.
-Şüphelinin herhangi bir kaçma şüphesi yoktur. Sabit ikametgâh sahibidir. Şüphelinin delilleri karartması şüphesi yoktur. Şüphelinin serbest kalması halinde kendisi yapılacak inceleme ve araştırmalara herhangi bir şekilde müdahalesi mümkün değildir.
DELİLLER : TCK, CMK, HMK, bu aşamaya kadar dinlenen tanık beyanları ,her türlü yasal delil vs.
HUKUKİ SEBEPLER : TCK, CMK sair tüm yasal mevzuat
SONUÇ ve İSTEM :
Yukarıda belirttiğimiz arz ve izah edilen ve sayın mahkemenin re’sen takdir edeceği nedenlerle;
Müvekkil sanık tutuklu olduğundan öncelikle; TAHLİYESİNE karar verilerek yargılama süresince tutuksuz yargılanmasına, yargılama sonunda ise BERAATİNE karar verilmesini mahkeme tecziye görüşünde ise müvekkil sanık lehine lehe mevzuatın uygulanmasına karar verilmesini saygılarımla bilvekale arz ve talep ederiz. (tarih)
SANIK MÜDAFİİ
Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana Avukatlık ve Hukuk Ofisi
Uyuşturucu Esas Hakkında Savunma Dilekçesi 5
AÇIKLAMALAR:
A – DOSYADA YARGILAMA KONUSU EDİLEN UYUŞTURUCU MADDENİN ELE GEÇİRİLİŞ ŞEKLİ HUKUKSUZDUR ve BU SEBEPLE ELE GEÇEN BU UYUŞTURUCU YARGILAMADA DELİL OLARAK KULLANILAMAZ
– DURDURMA İŞLEMİ HUKUKA AYKIRIDIR
1-Müvekkilim …… günü ….. plaka sayılı araç ile seyir halinde iken durdurulmuş ve aracından uyuşturucu madde çıktığından bahisle Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlama suçundan tutuklanmıştır. Müvekkil hakkında yapılmış olan bu suç isnadı ve tutuklama kararı usul ve esasa aykırı nitelikte olup daha fazla mağduriyete sebebiyet vermemesi için müvekkilin ivedilikle tahliye edilmesi gerekmektedir. Konuya ilişkin olarak daha önce verdiğimiz dilekçelerimizde de usule ve esasa ilişkin olarak ayrıntılı savunmalar yapılmıştır. Söz konusu soruşturma dosyasında özellikle kolluk tarafından yapılan işlemlerin çoğunun usule aykırı bir şekilde yapıldığı görülmektedir. Bu durum dosya içerisinde bulunan delilleri hukuka aykırı bir hale getirmektedir ki bu durum yargılamanın seyrini doğrudan etkileyecek bir durumdur.
Yargıtay 20. Ceza Dairesinin 2015/14678 E. 2016/809 K. 16/02/2016 Tarihli Kararında
HUKUKA AYKIRI ELDE EDİLEN DELİL -Sanığın Yakalanması ve Suç Delillerinin Elde edilmesi İçin Bir Adli Arama Kararı Alınmadığı Böyle Bir Arama Sonucu Bulunan VE Suçun Maddi Konusunu Oluşturan Delillerin Hukuka Aykırı Olacağı İkrar Dahi Bulunsa Hukuka Aykırı Kabul Edileceği Hükme Esas Alınamayacağı
2- Müvekkil sanık soruşturmanın başından itibaren tüm aşamalarda istikrarlı bir şekilde olayı anlatmış olay tarihinden önce kardeşi ve arkadaşı ile beraber İstanbul iline gittiğini buraya gitmesindeki sebebin telefon aksesuarı işleten dükkana malzeme almak olduğunu ancak İstanbul ilinde aracını çeşitli otoparklara ve oto yıkamacılara bıraktığını anlatmıştır. Müvekkil sanığın bu istikrarlı savunmalarına karşın dosyada suçun işlendiğini gösterir başkaca delil bulunmamaktadır.
3-Müvekkilim ……. olarak görev yapmaktadır. Müvekkil gerek branşı gerekse ahlaki yapısı itibari ile hiç bir kötü alışkanlığa sahip değildir. Yine uzun süredir Türkiye Voleybol Federasyonunda Ulusal Hakem Olarak görev yapmaktadır. Bu görevi gereği de sürekli sağlık kontrollerinden geçmektedir. Bu zamana kadar hiç bir sağlık kontrolünde olumsuz bir durum yaşanmamıştır. Müvekkil tam bir sporcu olup mesleğinin gereği gibi bir hayat sürmektedir. Aksi bir durum müvekkilin kariyerini de olumsuz etkileyecektir.
4-Sanık müvekkile isnat edilen Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlama suçu ilgili 5237 sayılı kanunun 188/3 maddesindeki düzenleme de seçimlik hareket olarak sayılan Uyuẟturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan satışa arz eden başkalarına veren sevk eden nakleden depolayan satın alan kabul eden bulunduran kişi olarak sayılan seçimlik hareketlerden müvekkil sanık gerçekleştirmemiştir. Hayatının hiç bir döneminde müvekkilin uyuşturucu ile bir bağlantısı olmamıştır. Bu durum kendisi hakkında yapılacak ufak bir araştırma ile de ortaya çıkacaktır.
5-Daha önceki dilekçelerimizde de ayrıntılı olarak belirttiğimiz üzere dava açılmasına neden olan soruşturma kolluk tarafından önleme aramasına istinaden yapılmış ve bu arama neticesinde hukuka aykırı olarak uyuşturucu madde ele geçirilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2013/610 E. 2014/512 E. 2013/841 E. 2014/513 ve 2014/166-514 E. Sayılı kararlarında da belirtildiği üzere adli arama kararı gerektiren bir olayda önleme araması kararına dayanarak yada koşullarına uygun olmayan arama kararı üzerine yapılan arama hukuka aykırıdır. Böyle bir arama sonucu bulunan deliller yada suçun maddi konusu ” hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş olacağından Anayasa’nın 38. Maddesinin 6. Fıkrası ile CMK’nın 206. Maddesinin 2 fıkrasının a bendi 217. Maddesinin 2. Fıkrası 230. Maddesinin 1. Fıkrasının b bendi ve 289. Maddesinin 1. Fıkrasının i n-bendi uyarınca hükme esas alınamaz. Somut olayda daha önce hiç sabıkası olmayan müvekkilin plakası belli ve kendi üzerine kayıtlı olan bir araçla böyle bir suç işlemeye kalkması hayatın olağan akışına aykırıdır. Kaldı ki müvekkilin seyir haline olduğu yol düz bir yol olup müvekkil yaklaşık 500 metre öteden uygulama yapıldığını görebilecek durumdadır. Gerçekten aracında böyle bir madde olduğunu bilse idi bunu araçtan atarak çok rahatlıkla yok edebilirdi.
B – KOLLUĞUN SAVCILIK TALİMATI OLMAKSIZIN MUHAFAZA ALTINA ALMA İŞLEMİ YAPMASI HUKUKSUZDUR
Polis Vazife Ve Salahiyet Kanunu Ek Madde 6’nın 7. Fıkrasında belirtildiği gibi ”Polis, suçun delillerini tespit etmek amacıyla, Cumhuriyet savcısının emriyle olay yerinde gerekli inceleme ve teknik araştırmaları yapar, delilleri tespit eder, muhafaza altına alır ve incelenmek üzere ilgili yerlere gönderir”. Bu hükme göre kolluk görevlisinin savcılık emri olmadan muhafaza işlemi yapması hukuka aykırıdır.
6-Yine El koyma müesesesi Ceza Muhakemesi Kanunun 4. Bölümünün 123 vd. Maddelerinde düzenlenmiştir. Yine CMK Madde 128’de el koyma işleminin neler üzerinde uygulanabileceği ve bu uygulamanın hangi usulde yapılacağı ayrıntılı bir şekilde hüküm altına almıştır. Buna göre Kara, deniz ve hava ulaşım araçları hakkında verilen elkoyma kararı, bu araçların kayıtlı bulunduğu sicile şerh verilmek suretiyle icra olunmaktadır (CMK madde 128/4) Ancak müvekkilimin aracı hakkında uygulanan el koyma kararı herhangi bir sicile şerh verilmek suretiyle değil direkt olarak yediemine bırakılmak suretiyle icra olunmuştur.
CMK 127. madde ve devamı hükümlerinde ulaşım araçları hakkında verilecek el koyma kararının kayıtlı bulundukları sicile şerh verilmek suretiyle yapılabileceği düzenlenmiştir. Söz konusu karar bu yönüyle usul ve yasaya aykırıdır.
7-Yine CMK Madde 131’de “şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere ait elkonulmuş eşyanın, soruşturma ve kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmaması veya müsadereye tabi tutulmayacağının anlaşılması halinde, re’sen veya istem üzerine geri verilmesine Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından karar verilir” denilmek suretiyle düzenleme yapılmıştır.
8-Bakıldığında müvekkilin olay günü kullandığı……… plaka sayılı araç sadece kendi üzerine kayıtlı bir araç değildir. Bu araç müvekkile babasından miras olarak kalmış ve diğer mirasçılarla hisseli vaziyettedir. Yine müvekkil kendi ifadesinde bu aracı eşi ile birlikte dönüşümlü olarak kullandığını söylemiştir. Özellikle bu pandemi döneminde müvekkilin çocukları okula servisle değil özel araçla gitmek zorunda kalmış ve söz konusu araç hakkında uygulanan el koyma kararı müvekkilin ailesini de ziyadesiyle mağdur etmiştir.
9- Ancak gelinen aşamada söz konusu araç uzun süredir yediemin otoparkında durmakta olup hem müvekkili hem ailesini hem de aracın diğer hissedarlarını maddi ve manevi olarak zarara uğramaktadır. Yine gelinen aşamada aracın muhafaza altında bulundurulmasında kamu adına bir yarar bulunmamaktadır. Araç üzerinde gerekli yasal inceleme ve aramalar yapılmıştır. Aracın halen bağlı bulunmasının bir faydası yoktur. Söz konusu araç trafik kaydı bulunan bir araç olup bu araca satılamaz şerhi vb. bir şerh konularak da güvence sağlanılabilir.
10- CMK’nın 132/5. maddesinde; “El konulan eşya, bakım ve gözetimiyle ilgili tedbirleri almak ve istendiğinde derhâl iade edilmek koşuluyla, muhafaza edilmek üzere, şüpheliye, sanığa veya diğer bir kişiye teslim edilebilir. Bu bırakma, teminat gösterilmesi koşuluna da bağlanabilir.” Hükmü yer almaktadır. Buna hüküm uyarınca gerekli sicillere şerh de verilmek suretiyle plaka sayılı araç hakkında konulan el koyma kararının kaldırılmasını talep etme zarureti hasıl olmuştur.
C – YARGITAY UYGULAMASINA GÖRE UYUŞTURUCU TİCARETİ SUÇUNUN YASAL UNSURLARI OLUŞMAMIŞTIR
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre bir olayda uyuşturucu ticareti suçundan bahsedilmesi için kişinin; satma, devretme, tedarik etme davranışı içine girmiş olması, uyuşturucu maddenin bulunduğu yer ve bulunduruluş biçimi itibarıyla;
Çok sayıda özenle hazırlanmış paketçikler halinde, her pakette aynı miktarda uyuşturucunun bulunması,
Uyuşturucunun yanında hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemesi bulunması,
Miktar itibarıyla kullanım sınırlarının üzerinde bir miktarın ele geçirilmiş olması gerekmektedir.
Örnek olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2012/10-1335 E., 2013/423 K. ve 2014/10-7 E., 2014/322 K. Nolu ilamları gösterilebilir.
D-EN OLUMSUZ İHTİMALDE BİLE OLSA OLSA KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU SATIN ALMA SUÇU OLUŞABİLİR
Hiçbir şekilde kabul anlamında olmamakla birlikte olayda en şüpheli ihtimal değerlendirildiğinde müvekkilin uyuşturucu madde satın alma suretiyle bu fiili gerçekleştirdiği şeklinde bir sonuç ortaya çıkacaktır. Bu durumda dahi müvekkil bakımından ticaret suçu oluşmamıştır. Zira müvekkilin bu durumda uyuşturucu maddeyi satın almaktaki amacının ticaret olduğunu ispat edecek hiçbir delil yoktur. Ele geçen miktar da Yargıtay içtihatlarına göre içicilik sınırları dahilindedir. Bu sebeple en olumsuz varsayımda dahi müvekkile ceza verilmesine hukuken imkan yoktur. Uyuşturucu maddenin kullanmak için mi yoksa ticaret için mi alındığı konusunda bir tereddüt doğması halinde bu şüphenin sanık lehine yorumlanması gerektiği bilinmektedir.
Bu hususta Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 2012/21843 E., 2013/10873 K nolu ilamı olayımıza emsal mahiyettedir. Bu emsal içtihatta aynen ẟöyle belirtilmiştir:
”TCK’nın 191. Maddesinde düzenlenen kullanmak için uyuẟturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme veya bulundurma suçu ile aynı kanun’un 188. Maddesinin 3. Fıkrasında düzenlenen uyuẟturucu veya uyarıcı maddeyi satın alma kabul etme veya bulundurma suçunu ayıran unsur sanığın amacıdır. Sanığın amacı kullanmak ise 191. Maddedeki suç satma baẟkasına verme gibi kullanma dıẟında baẟka bir amacı varsa 188/3’deki suç oluẟur. Bu bağlamda sanığın kullanmak istediği uyuẟturucu veya uyarıcı maddeyi temin etmesi için bir baẟkasını azmettirmesi durumu değiẟtirmez; bu durumda temine eden 188/3’deki suçu kullanma amacında olan sanık ise TCK’nın 191. Maddesindeki suçu iẟlemiẟ olur. … Somut olayda suç konusu esrarı kullanma dışında bir amaçla temin ettiğine ve bulundurduğuna ilişkin delil bulunmaması nedeniyle sanığın fiili kullanmak için uyuşturucu maddeyi kabul etme ve bulundurma suçunu oluşturmaktadır.”
E- MÜVEKKİLİN TAHLİYE EDİLMESİ GEREKLİDİR
Tüm bu sayılanlara rağmen mahkeme aleyhe değerlendirme yaparak müvekkile ceza vermiş ve müvekkilin tutukluluğunun devamına hükmetmiştir. Müvekkil uzun süredir tutuklu olarak yargılanmaktadır. Bu durumda artık makul süre çoktan aşılmış durumdadır. AİHM ve AYM kriterlerine göre müvekkilin çoktan serbest kalması gerekmektedir. Müvekkil ceza evinde insan üstü şartlarda kalmaktadır. Ceza evi çok kalabalıktır. Müvekkil burada kaldığı sürede ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kalmıştır. Bakmakla yükümlü olduğu eşi ve küçük çocukları vardır.
Tutuklama en son tedbirdir:
CMK 109’daki adli kontrol kurumunun tutuklamaya göre öncelikle uygulanması gerekir. Tutuklama en son tedbirdir. Mahkeme, öncelikle adli kontrolü uygulamadan tutuklamaya hükmetmemelidir. AİHM de içtihatlarında tutuklamanın en son önlem olarak uygulanması gerektiğinden bahsetmekte; başka bir önlemle tutuklamadan sağlanan yarar sağlanabilecekse, tutuklama yoluna gidilmemesi gerektiğini söylemektedir. Bu sebeplerle yukarıda sayılan teknik açıklamalar da dikkate alınarak müvekkilin bihakkın ya da uygun bir adli kontrolle serbest bırakılmasını talep ederim.
SONUÇ VE İSTEM:
Yukarıda ayrıntılı olarak arz ve izah ettiğimiz sebeplerle;
-yapılacak tutukluluk incelemesi neticesinde müvekkilin ve ailesinin daha fazla mağdur olmaması için tahliye edilmesini
-…. plakalı araç hakkında konulan el koyma kararının kaldırılarak; anılan araç hakkında el koyma kararının kaldırılarak CMK 131 uyarınca aslen veya CMK m.123/5 uyarınca yediemin olarak veya yine aynı madde uyarınca mahkemenizce uygun görüldüğü takdirde gerekli sicillere satılmaz vb. şerhi konularak tarafımıza yahut müvekkilin eşine teslimine karar verilmesini arz ve talep ederiz.
SANIK MÜDAFİİ
Uyuşturucu Ticareti Savunma Dilekçesi 6
ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİ’NE
Sunulmak Üzere
ADANA AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’ NA
-DURUŞMA TALEPLİDİR-
DOSYA NO :
İSTİNAF TALEBİNDE BULUNAN SANIK :
VEKİLİ :
KONU : İstinaf başvurumuzun kabulüne karar verilerek; hükmün bozulması, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesi, hükmün bozulması yerine davanın bölge adliye mahkemesinde yeniden görülmesine karar verilirse ilk derece mahkemesinin hükmünün kaldırılması ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde yeniden hüküm kurularak müvekkil sanık hakkında beraat kararı verilmesi talebidir.
SUÇ : Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal veya Ticareti Sağlama
SUÇ TARİHİ/YERİ :
KARAR TARİHİ :
AÇIKLAMALAR :
……. Ağır Ceza Mahkemesi’ nin ….. tarih ve ……. karar sayılı kararı ile müvekkil hakkında açılan kamu davasının yürütülen yargılaması sonucunda verilen karar ……. Tarihinde tarafımıza tebliğ edilmiştir. Gerekçeli karar ile dosya içeriğini istinaf süresi içerisinde incelememiz neticesinde ise, kararın usul ve yasaya aykırı olduğu tarafımızca anlaşılmıştır. Bu nedenle izah ettiğimiz nedenler ve Yüksek mahkemenizce saptanacak sair sebeplerle zikredilen usul ve yasaya aykırı kararı, lehimize hüküm ifade etmek üzere, istinaf ediyoruz.
Yerel mahkeme …… sayılı kararında, sanık müvekkil ……… yönünden “………………..” Gerekçesi ile mahkumiyet hükmü kurmuşsa da gerekçede herhangi bir somut nedene dayanılmadan haksız ve
mesnetsiz bir şekilde hüküm tesisi yapılmıştır. Bu nedenle, …. Ağır Ceza Mahkemesinin usul ve yasaya aykırı ……. sayılı kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğumuz hasıl olmuştur. Şöyle ki;
1-) Müvekkil …… tarihinde 23.30 sıralarında ikamet ettiği …… sitesi bahçesinde gözaltına alınmış olup, 07.02.2018 tarihli “Ev Arama El Koyma Tutanağına” göre konutunda yapılan aramada herhangi bir suç ve suç unsuruna rastlanmamıştır. Müvekkil gerek ifadesinde gerek sorgusunda sorulan sorulara samimi ve tutarlı beyanlarda bulunmuştur. Müvekkil dosya kapsamında bulunan diğer sanıklardan ……….. akraba olmaları dolayısı ile tanıdığını, diğer sanıklar ………………’ i ise tanımadığını samimi ve tutarlı bir şekilde beyan etmiştir. Müvekkilimizin tanımadığını beyan ettiği diğer sanıklar da müvekkilimizi tanımadıklarını beyan ederek müvekkil beyanları ile örtüşen beyanlarda bulunmuşlardır. Bu husus dahi müvekkilimizin atılı suçu işlemediğini ve samimi beyanlarda bulunduğu gösterir mahiyettedir.
2-) Müvekkilimizin gerek üst aramasında gerekse de konutunda yapılan aramada herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığı gibi adli sicil kaydı da temizdir. Ayrıca müvekkil ticaretle uğraşmakta ve ekonomik durumu iyi olup, uyuşturucu madde ticareti yapmasını gerektiren bir durumu bulunmamakta ve atılı suç ile uzaktan yakından alakası bulunmamaktadır.
***Dosya kapsamında ifadeleri alınan diğer sanıklardan, müvekkilimizi tanıyanlar, müvekkilimizin araba alım- satım işiyle ve ticaretle uğraştığını samimi ve tutarlı bir şekilde ifade etmişlerdir. Bu minvalde, dosya kapsamında bulunan söz konusu konuşma içeriklerinin hiçbir somut delil ile desteklenmemiş olmasına ve konuşmaların yapıldığı iddia edilen telefon ve hat müvekkilimize ait olmamasına rağmen, söz konusu konuşma içeriklerinin uyuşturucu madde ticaretine ilişkin olduğu değerlendirme yapılarak müvekkilimizin örgüt lideri olarak anılması son derece haksız ve mesnetsizdir.
3-) Müvekkil ………. aynı zamanda Türk Vatandaşı ve sabit ikametgâh sahibidir. Müvekkilimizin eşi de Suudi Arabistan vatandaşı olup, aynı zamanda müvekkilimizin de Suudi Arabistan ülkesinde oteli bulunmaktadır. Müvekkil ticaretle uğraşmakta ve ekonomik durumu da zaten yerindedir. Müvekkilimiz, vasfı böylesine ağır bir suçtan gelecek gelire ihtiyacı olmamakla birlikte zaten böyle bir amacı da yoktur. Dosya kapsamında müvekkilimizi tanıyan sanık beyanları incelendiğinde bütün sanık beyanlarında müvekkilimizin uçak ve gemi bilet acentesi olduğundan ve ticaretle uğraştığından bahsedildiği görülecektir.
T.C. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 2015/876 esas, 2015/41339 kararı;
Bir suç örgütünün varlığı için hiyerarşik yapılanmanın amaç suçları işlemede devamlılığını gösteren somut deliller örneğin emir-komuta zincirini ortaya koyan temel yapılanma buna ilişkin şüpheli sanık ve tanık beyanları ve/veya telefon, ortam dinleme kanıtları ile teknik araçlarla tespit edilen verilere ve net bulgulara ulaşılmalıdır. Yalnız yasal düzenlemeleri tekrar ve yorumu ile suç örgütü varlığı kabul edilemez.Birkaç kişinin telefon konuşmalarında lakap, üstü kapalı ve/veya yüz yüze konuşma ve buluşma konuşmaları tek başına hiyerarşik yapıyı ortaya koymaz, çünkü suç örgütü basit bir yapılanma değildir.
Örgüt şemaları sadece iletişim tespit bilgileri, kimi ne kadar süre ve sıklıkla aradığı da yapılanmadaki hiyerarşik olguyu göstermez, bu bir şüphe ise kamu davası başlangıcına etkin olabilir. Ancak başlı başına örgütü göstermez. Mahkumiyet/suçsuzluk karnesi ve suç örgütü ile ilgili ispat yükü terse döner.
Toplanan deliller hukuka uygun elde edilmelidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16.02.2010 gün 2009/1-281 Esas ve 2010/25 Karar sayılı ilamı bu ilkeleri açıklamaktadır. Suç örgütünün kurucusu, örgüt yöneticisi ve örgütün üyeleri net, tartışmasız belirlenip, yapılanmanın içinde ne şekilde yer aldığı, soyut değil, somut şekilde saptanmalıdır.
Temyiz dilekçelerinde ve duruşmada ileri sürdükleri savunmaları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, adı geçen sanıklar yönüyle duruşmalı temyiz incelemesi yapılan hükmün BOZULMASINA;
4-) Yargılama kapsamında müvekkil aleyhine yapılan değerlendirmeler kabul edilemez. Şöyle ki; iddianamede suç unsuru olarak kabul edilen telefon ve hat müvekkile ait olmadığı gibi, söz konusu konuşmaları da müvekkilimiz gerçekleştirmemiştir. Kaldı ki, bir anlığına konuşmaların müvekkile ait olduğu varsayılsa bile konuşma içerikleri tarafsız olarak ele alındığında konuşma içeriklerinde herhangi bir suç unsuru bulunmamaktadır.
Ayrıca müvekkilin üst aramasında ve ev aramasında da üzerine atılı uyuşturucu madde ticareti suçuna vücut verecek herhangi bir delil elde edilememiştir. Önemle belirtmek isteriz ki; müvekkilin kullandığı iddia edilen …….., ………., ………… numaralı GSM hatlarının MÜVEKKİLİMİZ TARAFINDAN KULLANILDIĞINI KABUL ETMEMEKLE BİRLİKTE bu hatlar hakkında iletişim tespiti ve dinlenmesi kararı ilk olarak ……… tarihinde verilmiştir. Ancak müvekkil SAMI GHFELI hakkında atılı suç ile ilgili yargılamaya esas alınan tape kayıtlarının bir kısmı ……….. tarihinden öncesinde elde edilmiş olup, usulsüz ve hukuka aykırı delil söz konusudur.
5-) Telefon konuşmaları dışında delil bulunmaması;
– Somut olay ve olgularla örtüşmeyen maddi bulgularla desteklenmeyen telefon konuşmaları dışında kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı hallerde “Şüpheden sanık yararlanır” genel ceza hukuku ilkesi de gözetilerek sanığın beraatına karar verilmelidir.[ Y.9. CD, E. 2018/18, K. 2018/18, T. 1.3.2018.]
***Dosya kapsamında yapılan fiziki takip tutanaklarında ve iletişimin tespiti tutanaklarında müvekkil aleyhine olabilecek herhangi bir suç unsuru bulunmamaktadır. Ayrıca ………. üzerinde ele geçirilen uyuşturucu maddeler üzerinde de müvekkilimize ait herhangi bir parmak izi bulunmadığı gibi müvekkilimiz ile bu kişiler arasında herhangi bir görüşme veya bağlantı da bulunmamaktadır.
– Alınmış Bir Denetleme Kararı Olmadan Kayda Alınmış Telefon Konuşmalarına Dayanılarak Hüküm Kurulamaz;
Telefon konuşmaları hukuka uygun olarak dosya kapsamına dâhil edilmelidir. Yetkili mercilerin kararı olmadan yapılan soruşturma işlemleri sonucunda ele geçen telefon konuşmalarına dayalı olarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz.[ Y.8.CD, E. 2009/13804, K. 2010/1244, T. 3.2.2010.]
***Dosya kapsamında delil olarak dayanılan tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen görüşme tutanakları müvekkilimize ait olmadığını defaetle belirtmekle birlikte iletişim tespit tutanaklarının hukuka aykırı olarak elde edilmiştir. Şöyle ki; müvekkilimiz hakkında iletişimin tespiti kararı ilk olarak 23.09.2017 tarihinde 2 aylık süre için verilmiş olup 3 kez uzatma ile 23.02.2018 tarihinde sona ermiştir. ANCAK GÖRÜŞME TUTANAKLARININ TARAFIMIZCA İNCELENMESİ SONUCUNDA İLETİŞİMİN TESPİTİ KARARI TARİHİNİN ÖNCESİNDE 27.08.2017 TARİHİNDEN İTİBAREN DİNLEME YAPILDIĞI FARK EDİLMİŞTİR.
-İçeriğine Değişik Anlamlar Yüklenmesi Mümkün Olan Telefon Konuşmaları;
İçeriğine Değişik Anlamlar Yüklenmesi Mümkün Olan Telefon Konuşmaları tek başına delil olarak hükme esas alınamaz. Mutlaka dava konusu olayın maddi unsurları ile telefon konuşmaları örtüşmeli ve suça konu eşyalar elde edilmelidir.[Y.20.CD, E. 2015/14746, K. 2016/4035, T. 21.6.2016.]
*** Ancak müvekkilimizin üzerinde veya konutunda yapılan aramalarda herhangi bir suç unsuru yakalanmadığı gibi, dosya kapsamında ele geçirilen uyuşturucu paketlerinin üzerinde de müvekkile ait parmak izine rastlanmamıştır.
– Telefon Konuşmalarında Geçen Maddelerin Ele Geçmemesi;
Suçun ispatı açısından sadece telefon konuşmaları yetmez. Suçun konusu olan eşya ele geçirilememiş ise, fail hakkında mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Örneğin, telefon konuşmalarında geçen maddelerin ele geçmemesi halinde konuşmalarda uyuşturucu madde olduğu söylenen şeylerin uyuşturucu veya uyarıcı madde olarak kabul edilemeyeceği gözetilmelidir.[ Y.10.CD, E. 2014/3371, K. 2014/5371, T. 10.7.2014.]
-Telefon Konuşmalarının İncelenmesi
Yargıç, dava dosyasına telefon konuşmaları delil olarak sunulmuşsa, bu konuşma içeriklerine karşı sanıklara diyeceklerinin sorulması gerekir. Bu aşamada sanık iki şekilde davranabilir. Bu konuşmaları kabul edebilir. Bu durumda telefon konuşmalarının dava dosyası ile uyumlu olup olmadığına bakmak gerekir.
Şayet sanık, konuşmaların kendilerine ait olmadığını belirtiyorsa, bu durumunda ses örneklerinin alınması ve kayıtların sanığa ait olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’ne veya uzman bir kurum ya da kuruluşa ses analizi yaptırılarak rapor alınması gerekir.
Dosyada birden fazla sanık varsa, hangi sanığın hangi tarihte kiminle ne şekilde telefon konuşması yaptığının ve bu konuşmaların nasıl yorumlandığının açıklanması gerekir.
Karar gerekçesinde, telefon konuşmalarının gerçekleşen somut olay ve olgularla bağlantısının gösterilmesi, her sanığın hangi eylemiyle atılı suçu işlediği tartışılarak dayanaklarının açıklanması, ulaşılan kanıya göre sabit kabul edilen eylemlerin açıklanarak nitelendirilmesi gerekir.[ Y.20.CD,E. 2015/16553, K. 2017/753, T. 27.1.2017.]
*** MÜVEKKİL ……….., DOSYA KAPSAMINDA BULUNAN İLETİŞİMİN TESPİTİ TUTANAKLARININ VE GÖRÜŞME İÇERİKLERİNİN KENDİSİNE AİT OLMADIĞINI BEYAN ETMİŞ OLMASINA RAĞMEN YARGILAMA SÜRESİNCE SES ANALİZİ YAPTIRILMAMIŞTIR. TAPE KAYITLARINA İLİŞKİN OLARAK, DETAYLI BİR İNCELEME YAPTIRILMAKSIZIN, SES ANALİZİ RAPORU ALDIRILMAKSIZIN, KESİN KANAATE ULAŞILMADAN MÜVEKKİL ALEYHİNE MAHKUMİYET HÜKMÜ KURULMUŞ OLMASI SON DERECE HAKSIZ VE MESNETSİZDİR.
T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2013/468 E., 2014/268 K. numaralı ve 20.05.2014 tarihli kararında;
“İletişimin dinlenmesi koruma tedbirine başvurulmasındaki asıl amaç, maddî delillere ulaşmada telefon konuşmalarından bir araç olarak yararlanmaktır. Konuşmalardan hareket edilerek, varsa maddî deliller elde edilmelidir. Demokratik ülkelerin benimsediği pozitif ceza muhakemesi hukukunda, serbest iradeye dayalı ikrar bile mahkûmiyet için yeterli delil sayılmamaktadır. Telefon konuşmaları, somut olay ve olgularla örtüşmedikçe ve bu kapsamda maddî bulgularla desteklenmedikçe, mahkûmiyet için yeterli delil olamaz.”
6-) Adana … Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen ……… tarih, …… sayılı karar ile ………. soruşturma sayılı iletişimin tespiti dinlenmesi ve kayda alınması kararı sonucunda elde edilen konuşma dokümanları müvekkilimize ait değildir. Biran ait olduğu varsayıldığında dahi müvekkilin ticaretle uğraştığı hususu dikkate alındığında, söz konusu konuşma içeriklerinde uyuşturucu imal ve ticaretinden bahsedilmediği aşikârdır. Ayrıca, müvekkil hakkında TCK madde 188/5 hükmü uyarınca suçun 3 kişiden faza kimse işlendiği iddiasıyla ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmiştir. Ancak, müvekkilimizin dosya kapsamında ele geçirilen uyuşturucu maddelerle ve yakalanan şahıslarla herhangi bir ilgisi bulunmadığı, bu kişilerle söz konusu suça vücut verecek nitelikte herhangi bir konuşmasının olmadığı tüm dosya kapsamı itibari ile sabittir.
T.C. YARGITAY 9. Ceza Dairesi Esas No: 2015/14067 Karar No: 2017/1231 Karar Tarihi: 22.05.2017
Sanık … hakkında kurulan hükme ilişkin yapılan temyiz incelemesine gelince; Kendisinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçmeyen, sanığın savunmasının aksine diğer sanıkların suçlarına iştirak ettiğine dair, farklı anlamlara gelebilecek iletişimin tespiti tutanakları dışında, somut, her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de gözetilerek, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA,
7-) İsnat edilen suçun katalog suçlardan olması ve konuşma tutanakları sebebiyle müvekkil tutuklu bulunmaktadır. Ancak söz konusu iletişim tutanaklarının kaynağı olan telefon ve hat müvekkile ait olmadığından konuşma tutanaklarının delil olarak kabul edilemeyeceği kanaatindeyiz. Ayrıca tape kayıt tutanaklarının müvekkile ait olduğunu kabul etsek dahi usulsüz dinleme gerçekleştirildiğinden elde edilen delil hukuka aykırı delil olmaktadır. Bütün bu sebepler doğrultusunda müvekkil sadece kendisine isnat edilen suçun katalog suçlardan olması hasebiyle tutuklu bulunmaktadır. Bu durum gerek Yargıtay kararlarına gerekse de AİHM kararlarına aykırıdır. Ceza yargılamasının tutuksuz yapılması asıldır. Koruma tedbiri anlamında tutuklama ise, istisnai bir nitelik taşımaktadır. İstisnanın, kural haline dönüştürülmesi; masumiyet karinesi ve adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurmaktadır.
Yargıtay 4.Hukuk Dairesi Hukuk Genel Kurulu 2010/4-555 E. , 2010/601 K. sayılı ve 08/06/2010 tarihli kararında;
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2., 5. ve 6. maddelerinde de düzenlenmiş olup; Anayasa’nın 90/4. maddesi uyarınca iç hukuk kuralı niteliğinde bulunmaktadır. Bu nedenle, uygulamada göz önünde tutulmalı ve her somut olayda değerlendirilmelidir. Burada önemle belirtilmesi gereken bir husus, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinde; CMK’nun 100. maddesinin 3. bendinde yer aldığı biçimde bir düzenlemenin olmaması ve salt suçun niteliği itibariyle (Katalog Suç) kaçma veya delilleri karartma şüphesinin varlığının, kabul edilmemiş bulunmasıdır. Dava konusu kararda, suç niteliğinin kaçma veya delilleri karartma şüphesinin gerekçesi yapılması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun düşmemiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, “Özgürlük ve Güvenlik Hakkı”na ilişkin 5. maddesi ve “Adil Yargılanma Hakkı”na ilişkin 6. maddesi ile ilgili olarak, AİHM kararlarında; asıl olanın, ceza yargılamasının tutuksuz yapılması olduğu; salt suçun niteliğinin, tutuklama veya tutukluğun devamı için yeterli sayılamayacağı ve masumiyet karinesinin göz önünde bulundurulması gerektiği; her olayda, tutuklama ve devamına ilişkin somut olguların gösterilmesi gerektiği ve kalıplaşmış ifadelerin yeterli sayılamayacağı; tutuklama dışında, başkaca koruma tedbiri imkânının olup olmadığının tartışılması gerektiği, belirtilmektedir. Mahkemenin, örnek niteliğindeki bazı kararlarında aşağıdaki değerlendirmelerde bulunulmuştur:
“…Tutuklu kişinin suç işlediğine dair haklı şüphenin mevcudiyetinin devam etmesi, tutukluluğun devamının geçerliliği için bir sine qua non durumudur, ancak belirli bir süreden sonra bu yeterli olmaz. AİHM, bu durumda, adli yargı makamları tarafından kaydedilen diğer gerekçelerin özgürlükten mahrum bırakmayı haklı çıkarmayı sürdürüp sürdürmediğini tespit etmelidir. Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” olduğu durumda, AİHM, yetkili ulusal makamların işlemlerin yürütülmesinde “özel çaba” sergileyip sergilemediğini de tespit etmelidir…
Söz konusu davada, göz önüne alınacak süreç Mayıs 2001 tarihinde başlamış ve 28 Aralık 2001 tarihinde sona ermiştir. Sonuç olarak, bu süreç yaklaşık yedi buçuk ay sürmüştür. Dava dosyasındaki belgelerden, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin, başvuranın tutuklu yargılanmasının devamına, “suçun niteliğine, delillerin durumuna ve tutuklama tarihine ilişkin olarak” gibi benzer basmakalıp ifadeler kullanarak hüküm verdiği ortaya çıkmaktadır.
Bu bağlamda, AİHM, başvurana yüklenen suçun ciddiyetini ve ilgili cezanın katılığını göz önüne almaktadır. Ancak, AİHM, kaçma tehlikesinin, yalnızca maruz kalınan cezanın katılığı temelinde değerlendirilemeyeceğini…Ancak, ya böyle bir tehlikenin varlığını doğrulayabilecek ya da bu tehlikeyi tutuklu yargılanmayı haklı çıkarmayacak kadar önemsiz gösterebilecek, diğer ilgili ek unsurlar açısından incelenmesi gerektiğini hatırlatır…AİHM, yerel mahkemenin başvuranın tutuklu yargılanma süresini uzatma kararlarında, bu şekilde bir gerekçelemeden yoksun olduğunu kaydeder.
Son olarak, genelde, “delillerin durumu” ifadesi ciddi suç göstergelerinin varlığı ve sürekliliğine dair önemli bir unsur olsa da, söz konusu davada, başvuranın şikayetçi olduğu tutukluluk süresini tek başına haklı çıkarmaya yetmez…” (22 Eylül 2005; 16779/02 sayılı, KALAY/TÜRKİYE DAVASI).
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan ve re’ sen göz önüne alınacak nedenler ışığında;
İstinaf başvurumuzun KABULÜNE, verilen mahkûmiyet kararın kaldırılarak HÜKMÜN BOZULMASINA, Dosyanın yeniden incelenmek ve karar verilmek üzere yerel mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, Hükmün bozulması yerine davanın yeniden bölge adliye mahkemesinde görülmesine karar verilirse ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılması ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde yeniden hüküm kurularak müvekkil sanığın BERAATINA, Karar verilmesini müvekkilimiz adına vekâleten saygıyla arz ve talep ederiz.
Sanık Vekili
Uyuşturucu Ticareti Savunma Dilekçesi 7
ADANA AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NE
DOSYA NO:
SANIK:
MÜDAFİ :
KONU : Esas Hakkındaki Mütalaaya Karşı Savunmalarımızın Sunulması, Tutukluluğunun Sona Erdirilmesi İle İsnat Edilen Suçtan Müvekkilin Beraatine Karar Verilerek Tahliye Edilmesi Ve Diğer Taleplerimizden İbarettir.
İTİRAZLARIMIZ :
İddia makamının esas hakkındaki mütalaasını kabul etmiyoruz. Şöyle ki;
Bursa Emniyet Müdürlüğü’nün arama sonucu ele geçirilen maddelerin; kişisel kullanım sınırını aşmayacak miktar olduğu, suç konusu uyuşturucu maddeyi kullanmak için bulundurduğunu söyleyen müvekkilin savunmasının aksine, satmak için bulundurduğuna ilişkin KUŞKU SINIRLARINI AŞAN KESİN VE YETERLİ KANIT BULUNMADIĞI, 5237 sayılı TCK’nın 191/1. maddesi yerine. TCK’nın 188. maddesi uyarınca iddianame düzenlenmesi ve tutuklama kararı verilmesi hukuk aykırıdır.
Müvekkil, uyuşturucu madde ticareti niyetiyle hareket etmiş olsa ve ön kaputtaki uyuşturucu maddeden haberi olsa idi, ilk aramanın ardından bunu başka bir yere gizleme maksadıyla ortadan kaldırabilirdi.
Müvekkilin kiralamış olduğu arabada yapılan aramada hassas terazi ve benzeri satıcılık yapıldığı şüphesini kuvvetlendirecek herhangi bir delil bulunamamıştır. Bulunan uyarıcı maddelerin toplamı kişisel kullanım sınırları içindedir ve müvekkilin en fazla 1 yıllık kullanımını karşılamakta. Olay günü yapılan üst aramasında müvekkilin üzerinde uyarıcı madde bulunmamıştı. Müvekkilin üzere atılı suçu işlediğine dair herhangi bir kamera kaydı, tanık beyanı, telefon mesajı olmayıp tutuklunun halinin devamını gerektirecek YETERLİ, KESİN VE SOMUT DELİL OLMAYIP, KUVVETLİ SUÇ ŞÜPHESİ YOKTUR.
Müvekkilin uyuşturucu satışı sırasında suçüstü bir şekilde yakalanmadığı, bulunan uyuşturucunun bir yıllık kullanım sınırları içerisinde kalacak şekilde olması, YARGITAY İÇTİHATLARI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULDUĞUNDA UYUŞTURUCU MİKTARININ KULLANIM MİKTARINI DA AŞMADIĞININ YİNE YARGITAY CEZA GENEL KURULU’NUN 15.06.2004 TARİHLİ 2004/136 SAYILI KARAR VE 2004/10-107E. İLE DE GÖRÜLMEKTEDİR. Yargıtay Ceza Genel Kurulu vermiş olduğu aynı kararında uyuşturucu madde bulundurmanın kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterlerden ilki;
Failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girdiğinin tespit edilememesidir.
İkinci kriter; bulundurulan yer ve bulunduruluş biçimidir; kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya işyerinde bulundurur, yine uyuşturucunun çok sayıda küçük paketçikler halinde olması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir. Üçüncü kriter de, bulundurulan miktardır. Ayrıca gerek esrarın temin edilmesinde, gerekse özelliğini yitirmeden çok uzun süre muhafaza edilmesinde çeşitli güçlükler bulunmaktadır. Yine Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları gözönüne alarak, bir yıllık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin, yukarıda nedenleri açıklanan ve olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları halinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.
Öte yandan Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “KUŞKUDAN SANIK YARARLANIR” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü tesis edilemez. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O HALDE CEZA YARGILAMASINDA MAHKÛMİYET, BÜYÜK VEYA KÜÇÜK BİR OLASILIĞA DEĞİL, HER TÜRLÜ KUŞKUDAN UZAK BİR KESİNLİĞE DAYANMALIDIR. ADLİ HATALARIN ÖNÜNE GEÇİLEBİLMESİNİN BAŞKA BİR YOLU DA BULUNMAMAKTADIR.
CMK md.100/2-a da belirtilen şüphelinin kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular bulunması kriteri şüpheli açısından bulunmamaktadır.
Ayrıca müvekkilimiz 08.10.2020 tarihinde tutuklanmış ve cezaevine alınmıştır.
Müvekkilimiz sanık bakımından CMK 100.maddesinde yazılı tutuklama nedenleri bulunmamaktadır. Zira müvekkilimiz yönünden kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular söz konusu değildir. Diğer yönden CMK 100/2. maddesi gereğince tutuklama nedeni olarak sayılan haller olayımızda mevcut değildir. Müvekkil ailesi ile birlikte yaşamaktadır ve sabit ikametgah sahibidir. Kaçması ve delil karartması söz konusu değildir. Dosya kapsamı değerlendirildiğinde adli kontrol tedbirlerinin uygulanması (ev hapsi, belli yerlere gitmekten men etme, imza, elektronik kelepçe gibi) yerine müvekkilin 8 aydır tutuklu olması ölçülü bir tedbir olmamıştır. Suçun vasıf ve mahiyetinin değişme ihtimali vardır. Bu nedenle müvekkilimiz Ahmet’in tahliyesine karar verilmelidir.
Y.21.CD, E: 2017/4166, K: 2017/6864, T: 06.12.2017:“…Somut olayda; 16.09.2009 tarihinde araç içerisinde yapılan aramada, sanığa ait poşet içerisinde net 780 gr esrar ele geçirildiği; araç içerisinde sanığın başkaca bir eşyasının bulunmadığı; savunmasında esrarı Tarlabaşı’nda bir şahıstan 750 TL’ye aldığını ve oto elektrikçisi olup aylık gelirinin 750 TL olduğunu beyan etmesi, karşısında; geliri ile mütenasip olmayan bir para ile satın aldığı net 780 gr gelen esrarı yanında bulundurup nakletmesine ilişkin eyleminin, gerekçe de belirtilen şekilde “SADECE MİKTARDAN YOLA ÇIKARILARAK SANIĞIN MAHKUMİYETİNE GİDİLEMEYECEĞİ” denilmek suretiyle başkaca hiçbir ölçüt değerlendirilmeden, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilerek dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması,…Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazı bu nedenle yerinde olduğundan üyeler … ve …’ün karşı oyları ve oy çokluğu ile BOZULMASINA,…”
DELİLLER : TCK, CMK,HMK, her türlü yasal delil vs.
HUKUKİ SEBEPLER : TCKİ CMK sair tüm yasal mevzuat
SONUÇ ve İSTEM : Yukarıda ayrıntılarıyla arz ve izah ettiğimiz nedenler ve sayın heyetinizin re’sen dikkate alacağı unsurlar ışığında savcılığın esasa ilişkin mütalaasına katılmıyoruz. Bu sebeple sayın heyetinizden taleplerimiz; müvekkilimiz tutuklu olduğundan öncelikle TAHLİYESİNE karar verilmesi yargılama sonunda ise müvekkilimize isnat edilen suçtan BERAATİNE karar verilmesini mahkemenizden arz ve talep ederiz.
Uyuşturucu Ticareti Savunma Dilekçesi 8
ADANA AĞIR CEZA MAHKEMESİNE
DOSYA NO :
SANIK :
MÜDAFİİ :
SUÇ : Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlama
KONU : Esasa ilişkin beyanlarımız ve taleplerimiz hakkındadır.
AÇIKLAMA :
1) Müvekkil hakkında Adana Cumhuriyet Savcılığı tarafından başlatılan 13 sayılı soruşturma kapsamında uyuşturucu ve uyarı madde ticareti yapma veya sağlama suçlamasıyla dava açılmıştır.
2) Müvekkil da araba tamircisi olarak çalışmakta hayatını bu şekilde idame ettirmektedir. Ahmet isimli şahsın ihbarı sonucunda araba tamircisi olmasından kaynaklı müşteri çevresi ile olan bağlantıları ve arkadaşlarıyla yapmış olduğu görüşmeler kolluk kuvvetlerince takip altına alınmıştır. Ahmet’in soyut ifadelerine göre müvekkil hakkında başlatılan soruşturma kapsamında tutulan fiziki takip tutanaklarında açıklandığı üzere müvekkile isnat olunan uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçunun oluştuğuna dair dayanağı olan somut bir olgu bulunmadığı sabittir. Zira delil olarak sunulan bu fiziki takip tutanakları tanıkların beyanı ve üstlerinde çıkan uyuşturucu maddelerin miktarlarının belirtilmesinden ibarettir. Mahkemenizce dinlenilmiş olan tanıkların hiçbirinin ifadesinde müvekkilin isnat olunan suçu işlediğine yönelik beyanları bulunmamaktadır.
3) Kolluk kuvvetleri tarafından yapılan fiziki takip işlemlerinin her birinde tanıkların üzerinden metamfetamin adlı madde çıkmış ve müvekkilden almadıklarını beyan etmelerine rağmen yaptıkları telefon görüşmeleri dahi şifreli konuşma addedilmiştir. Mahkemeniz ve Yapılmış olan takipler her defasında müvekkilin yanından ayrılan tanıklar üzerinde yapılan aramalarla sınırlı kalmıştır. Tanıkların söz konusu uyuşturucu maddeyi başka bir kişiden sağlayabileceği düşünüldüğünde fiziki takip tutanaklarında müvekkilin isnat olunan suçu işlemesi şüphe boyutunda kalmaktadır. Cumhuriyet Savcısı huzurundaki sorgularda müvekkil iddianamede ismi geçen şahıslarla olan ilişkisini doğru olarak aktarmıştır.
4) Soruşturma sürecinin başlamasını sağlayan F adlı şahısın ihbarı müvekkile yönelik aleyhe unsurdur. Müvekkil ve F’ nin beyanlarında aralarında husumet olduğu ve suç duyurusunu bu kişiyle yaptığını söylediği şahıs Y’in dinletilmesi gerekmektedir. Zira husumet nedeniyle yapılan ihbar müvekkilin suçu işlemediği halde işlemiş gibi yargılama sürecine etki edecektir.
5) Söz konusu ihbarda. F isimli şahıs Y ve müvekkil arasında bir uyuşturucu alışverişi yapıldığını beyan etmiştir. Bu durum mahkemenizce takip edilmemiş olup böyle bir satışın gerçekliği müvekkilin yargılamasında büyük öneme sahiptir. Tanık olarak dinlenen muhbirin beyanının ayrıca başka delillerle teyit edilmesi veya desteklenmesi gerekir. Maddi delillerle desteklenmedikçe, soyut ikrar gibi soyut ihbar ile de mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Bu nedenle ihbarda geçen bu olayın açıklığa kavuşturulması müvekkilin yargılamasının mahkumiyet ile sonuçlanmasını önlemede önemlidir.
6) Tanık A ve müvekkil arasında geçen telefon konuşmasında; müvekkil Maliye’ye para yatıracağından Tanık A arabasını tamir ettirdiği için müvekkile olan borcunu ödemek amacıyla buluşmak istemiştir. Buluşmanın ardından görevli memurlar tarafından durdurulan tanık A’ın üzerinde 0,2 gram metanfetamin adlı madde bulunmuştur. Tanık A söz konusu maddeyi tanımadığı bir şahıstan aldığını beyan etmiştir. Söz konusu maddenin müvekkilden alındığına dair somut bir kanıt elde edilmemiş olduğundan müvekkile isnat olunan suçu işleyip işlemediği yalnızca şüphe aşamasında kalmıştır.
7) Tanık B ile müvekkilin buluşmasından önce yapılmış olan telefon görüşmesinde herhangi bir suç unsuru bulunmamaktadır. Söz konusu telefon görüşmesinde isnat olunan suçu işlemek amacıyla buluşulduğuna dair izlenim oluşturacak hiçbir cümle yoktur. Telefon görüşmesi ardından yapılan buluşma görevli memurlarca takip edilmemiş olup tanık B müvekkilin yanından ayrıldıktan sonra görevli memurlarca durdurulmuş ve üzerinden 0,35 gram methamphetamine adlı madde bulunmuştur. Tanık söz konusu maddeyi Antalya ilinde tanımadığı bir şahıstan aldığını beyan etmiştir. İddianamede yer alan bu olayda da herhangi bir şekilde müvekkil tarafından tanık B’e methamphetamine adlı maddenin satıldığını kanıtlayan somut bir olgu bulunmamaktadır.
8) Tanık C ile müvekkilin buluşması sonrasında görevli memurlarca durdurulan C’in üzerinde 0,22 gram metanfetamin adlı madde bulunmuş olup söz konusu maddeyi Muğla ilinden aldığını beyan etmiştir. Tanık ile müvekkil arasında söz konusu maddenin alışverişinin yapılıp yapılmadığı muğlak olup şüphe boyutunda kalmaktadır.
9) Tanıkların üzerinde bulunan metanfetamin adlı maddenin gramajlarının küsuratlı olması tartım yapılmamış, belli bir ölçüm sonrası alınmamış olduğunu göstermektedir. Kolluk fezlekelerindeki olaylarda tanıkların buluşmaların ardından söz konusu maddeyi kullanamayacak bir zaman aralığında durdurulduğu anlaşılmaktadır. Bu husus da göz önünde bulundurulduğunda müvekkil ve tanıklar arasında bir alışverişin gerçeklemediği açıktır.
10) Kolluk takip tutanakları birlikte değerlendirildiğinde müvekkilin tanıklardan herhangi birine uyuşturucu ve uyarıcı madde temin edip etmediği anlaşılmamaktadır. Zira tanıklar üstlerinde bulunmuş olan metanfetamin adlı maddeyi başka yerlerde başka kişilerden aldıklarını söylemiştir. Müvekkille buluşmalarından önce durduruldukları takdirde üstlerinde yine söz konusu metanfetamin adlı maddenin bulunup bulunmayacağı kuşkuludur. Kolluk takip işlemlerinin tanıkların müvekkilin yanından ayrıldıktan sonra gerçekleşmiş olması müvekkilin bu maddeyi onlara temin ettiğini veya sattığını varsaymak amacını kolaylaştıran bir durum oluşturmuştur. Tanık beyanları ve müvekkilin isnat edilen suçu işleyip işlemediğini açık bir şekilde ortaya koyamayan kolluk fezlekeleri dışında delil bulunmamaktadır. Bilindiği üzere Yargıtay kararlarında ceza yargılaması sonucunda sanık hakkında mahkumiyet kararı verilebilmesi için “her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delil bulunması” gerektiği dikkate alınır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/10-159 E. Sayılı kararında da dikkate aldığı hususlar eklenmiştir.
Amacı, maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latince,”in dubio pro reo” olarak ifade edilen “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın cezalandırılması bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna dair kuşkunun, sanığın yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanacağı gibi, dava koşulları bakımından da geçerlidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılıp diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan maddi gerçeğe ulaşmada varsayıma dayalı olarak hüküm kurmak anlamına gelir ki, bu durum da yukarda belirtilen ilkeye açık bir aykırılık oluşturur. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Uygulamada adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.
11) Tanıkların beyanlarının tümünde müvekkilden metanfetamin adlı maddeyi satın almadıklarını açıkça söylemelerine rağmen müvekkil hakkında somut başka bir delil olmaksızın yargılama yapılmaktadır. Müvekkil ve tanıklar arasında geçen içerikleri muğlak telefon görüşmelerinden ayrık olmak üzere somut ,şüpheye mahal vermeyecek şekilde müvekkile isnat olunan suçu işlediğine dair delil bulunmalıdır.İçerikleri tam olarak belirlenemeyen telefon görüşmelerinden başka sanıkların yüklenen suçu somut bir olgu olarak ortaya koyan, hertürlü şüpheden uzak, yasal ve yeterli herhangi bir kanıtın bulunmaması nedeniyle, uyuşturucu madde imal ve ticareti yapmak suçundan beraatlerine karar verilmesi gerekirken, mahkumiyetlerine hükmedilmesi… (10. CD. 30.06.2009, 2008/11761-2009/12859)
12) Müvekkilin 03.03.2019 tarihinde görevli memurlarca durdurulması üzerine rızası ile teslim ettiği ve toplam ağırlığı 5 gram olan metanfetamin maddesinin kişisel kullanım sınırları içinde kalmasından dolayı müvekkilin isnat edilen suçu işlediği yönünde bir karara varılabilmesi mümkün değildir.
HUKUKİ DAYANAK : TCK ve ilgili kanun maddeleri
DELİLLER : Müşteki, Tanık ve Sanık İfadeleri, Bilirkişi, Keşif, Duruşma Tutanakları, Kolluk Tutanakları, Nüfus ve Sabıka Kayıtları, Mahkeme Dosyası, Sair Belge ve Deliller
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanmış olan sebepler ve mahkemenizce re’sen göz önüne alınacak hususlarla beraber esasa ilişkin savunmanın kabulü ile; şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince müvekkilin BERAATİNE, mahkemeniz aksi görüşte ise müvekkil sanık lehine lehe mevzuatın uygulanmasına karar verilmesini talep ederim.
SANIK MÜDAFİ
Avukatlığa yeni başlamış bir meslektaşınız olarak paylaşımlarınızdan faydalanıyorum. emeğinize sağlık
Merhabalar. Benim bir sorum olacaktı. Bi yakınım evinde ihbar üzerinde basıldı ve tutuklandı. Uyuşturucu maddeler kuruma gönderilmiş incelenmek üzere. Acaba bu kurumda ki inceleme süresi tahmini olarak ne kadar oluyor. 4 ay oldu ama henüz Bir sonuç çıkmadı. Dosya hala savcılıkta.