Süre Tutum Dilekçesi Nedir? Süre Tutum Dilekçesi Örneği

Süre Tutum Dilekçesi Nedir?

Süre Tutum Dilekçesinin Anlamı ve Devamında Süre Tutum Dilekçe Örnekleri Yer Almaktadır.

Yasal boşluk nedeniyle hukuk uygulamasında kendisine yer bulan “süre tutum dilekçesi” nihayet bir hukuki dayanağa kavuştu. Bu hukuki dayanak ise karar ise şu şekilde:

Kararın ilgili kısmını sizlerle paylaşıyoruz:

“Temyiz süresinin, kısa kararın tefhimi ile başladığı durumlarda, temyiz süresini kaçırmak istemeyen davacı veya davalının, temyize dair yazılı iradesini ortaya koyması, usuli bir hak kaybına uğramaması bakımından kaçınılmazdır. Bu nedenle gerekçeli kararın henüz açıklanmamış olması nedeniyle temyiz gerekçelerinin bildirilemediği ve yalnızca temyiz yoluna başvurma isteğinin ortaya konulduğu dilekçeler, uygulamada süretutum” dilekçesi adı ile anılmaktadır. 1086 sayılı mülga Kanun’un 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 434. maddesinin üçüncü fıkrasında, gerekli harç ve giderlerin eksik ödenmiş olduğu, temyiz dilekçesi verildikten sonra anlaşılırsa, kararı veren hakim veya mahkeme başkanı tarafından verilecek yedi günlük kesin süre içinde tamamlanmasının, aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususunun temyiz edene yazılı olarak bildirileceği, verilen süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, kararın temyiz edilmem harç veya masraflarının yatırılmamış olduğu durumlarda, ilk derece mahkemesinin bu konuda başvurucuya yazılı bildirimde bulunarak, eksiklikleri tamamlamaya davet etmesi gerektiği anlaşılmaktadır.iş sayılmasına karar verileceği hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla, bir temyiz dilekçesi kabul edildikten sonra, harç ve diğer temyiz giderlerine ilişkin eksikliklerin temyize başvuran tarafından tamamlanması konusunda gerekli girişimlerde bulunulması, ilk derece mahkemesinin görevidir. Özetle, temyiz dilekçesi verilmesine rağmen temyiz harç ödenmesi halinde yapılacak işlemlere ilişkin 1086 sayılı mülga Kanun’un 434. maddesinin üçüncü fıkrasının, harca tabi olmasına rağmen, mahkeme kalemince harcı hesaplanıp ilgilisinden istenmeden ve dolayısıyla harç alınmadan temyiz defterine kaydedilen temyiz dilekçeleri hakkında da kıyasen uygulanması gerektiğine karar verilmiştir.

Somut olayda başvurucunun avukatının, kısa kararın tefhim edildiği ve 10 günlük temyiz süresinin başladığı 11/7/2012 tarihinde İlk Derece Mahkemesine sunduğu “süre tutum” dilekçesi şöyledir:

“Yukarıda esas numarasını belirttiğim dava dosyasında itiraz eden vekiliyim. Gerekçeli karar yazıldıktan sonra temyiz etmek üzere süre tutum dilekçemizin kabul edilmesini saygılarımla

arz ve talep ederim. 11.07.2012”

Belirtilen dilekçe, düzenlendiği tarih olan 11/7/2012 tar ihinde İlk Derece Mahkemesi hakimi tarafından Mahkeme dosyasına havale edilmiştir. Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri çerçevesinde, hakimin havale işlemi, kanun yoluna başvuru prosedürünün başladığını, dilekçenin hakim tarafından görülerek İlk Derece Mahkemesinin uhdesine girdiğini göstermekte olup, bundan sonra dilekçe hakkında yapılacak işlemlerden Mahkeme personeli ile kanun yoluna başvuran tarafın ortaklaşa sorumlu olacaklarının kabulü gerekir. Buna rağmen, daha sonra Yargıtay tarafından bir temyiz dilekçesi olarak değerlendirilen 11/7/2012 tarihli dilekçesini harçlandırması gerektiği konusunda başvurucuya herhangi bir bilgilendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır.

Gerekçeli kararın tebliğini müteakiben başvurucu, gerekçeli temyiz taleplerini içeren dilekçesini, temyiz harcını da yatırmak suretiyle, 14/8/2012 tarihinde İlk Derece Mahkemesine sunmuştur. Başvurucunun temyiz talebine ilişkin işlemleri olağan bir şekilde yürütmeye devam eden İlk Derece Mahkemesi, dava dosyasını, temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtaya göndermiştir. Dolayısıyla başvurucunun, hangi aşamada hangi işlemleri eksik yaptığını bilip öngörebilme ve eksiklikleri giderme fırsatına da sahip olamadığı görülmektedir. Ayrıca başvurucunun temyiz gerekçelerini içeren dilekçesini

kabul ettikten sonra, temyiz dilekçesi için yapılması gereken işlemleri yerine getiren İlk Derece Mahkemesinin bu tutumu, başvurucunun sunduğu “süre tutum” dilekçesini bir temyiz dilekçesi olarak değil, salt temyiz süresini durdurmaya matuf bir ön bildirim olarak değerlendirdiğini ortaya koymaktad ır. Bu çerçevede başvurucunun, “süre tutum” adı altında sunduğu dilekçesini temyiz başvurusu olarak nitelendirme ve eksikliklerin giderilmesini sağlama noktalarında, İlk Derece Mahkemesince sergilenen pasif tutumun sonuçlarına katlanması beklenemez.

İlgili yasal mevzuat çerçevesinde, dosyasına havale edilen temyiz dilekçesi hakkında, Mahkeme personeli tarafından bir

kayıt işlemi yapılması gerekmekte olup, bu işlemin tamamlanması bakımından eksik görülen hususların ve yapılması gerekenlerin, işlemin doğası gereği, başvurucuya bildirilmesi gereklidir.

Ayrıca, temyiz prosedürüne ilişkin kuralları düzenleyen 1086 sayılı Kanun ve diğer ilgili mevzuatta, temyiz süresinin tefhimle başladığı ve fakat gerekçeli kararın henüz açıklanmamış olması nedeniyle, davanın ilgili tarafının temyiz gerekçelerinin ortaya koyamadığı durumlarda, nasıl bir yol izleneceğinin açıkça düzenlenmemiş olması da bu konudaki uygulamanın öngörülebilirliğini zorlaştırmaktadır.

1086 sayılı mülga Kanun’da harca tabi olan temyiz isteğinin, harcın yatırıldığı tarihte yapılmış sayılacağı düzenlemesine yer verilirken, Yönetmelik’te ise kanun yolu başvurusunun, dilekçenin kaydedildiği tarihte yapılmış sayılacağı, kayıt işleminin ise, harca tabi olan işlerde ancak harç ödendikten sonra yapılabileceği düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre temyiz tarihi olarak Kanun’da harcın yatırıldığı tarih, Yönetmelik’te ise dilekçenin kaydedildiği tarihin esas alındığı görülmektedir. Bu çerçevede, belirtilen iki düzenleyici metin arasında, kanun yoluna başvuru tarihinin belirlenmesinde esas alınacak işlem bakımından da bir uyumsuzluk olduğu göze çarpmaktadır.

Sonuç itibarıyla, temyiz başvurusuna ilişkin mevzuattaki eksik ve kendi içinde uyumsuzluk arz eden düzenlemelerin neden olduğu belirsizlik somut uygulamaya da yansımış olup, bu çerçevede, başvurucunun temyiz talebinin reddedilmesinin, mahkemeye erişim hakkı bakımından öngörülebilir ve dolayısıyla kanuni bir müdahale olduğunun kabulü mümkün değildir.

Kaldı ki başvurucu, kanuni süresi içerisinde İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı temyiz yoluna başvurma yönündeki istek ve iradesini ortaya koymuş olup, gerekçeli kararın kendisine tebliğinden altı gün sonra da temyiz gerekçelerini içeren dilekçesini sunmuş ve temyiz harcını ödemiştir. Buna göre, başvurucunun temyiz kanun yoluna başvurma konusunda özensiz bir tutum sergilediği söylenemez.

Açıklanan nedenlerle, öngörülebilir ve dolayısıyla kanuni olmayan müdahale sonucunda, İlk Derece Mahkemesinin nihai kararının hukukiliğini denetletme imkanından mahrum kalan başvurucunun, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”

İstinaf Süre Tutum Dilekçesi Örneği -1-

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ CEZA DAİRESİNE

Sunulmak Üzere

ADANA CEZA MAHKEMESİNE

İSTİNAF YOLUNA BAŞVURAN KATILAN / (veya) SANIK:

VEKİLİ:

SANIK/SANIKLAR:

SUÇ:

İSTİNAF KONUSU KARAR: Ceza Mahkemesinin 12 tarihli ve 14 sayılı kararı

TALEP: Sayın mahkemenizin yukarıda numarası yazılı dosyasından verilen karar, usul ve yasaya aykırı olduğundan karara karşı yasal süresi içerisinde istinaf yoluna başvuruyoruz.

İstinaf nedenlerimiz gerekçeli kararın tarafımıza tebliğinden sonra ayrı bir dilekçe ile sunulacaktır. 

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; istinaf talebimizin kabulü ile  kararda CMK 289 uncu maddede belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasını ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine gönderilmesini ; aksi taktirde istinaf mahkemenizde davanın yeniden görülüp ve duruşma açılarak sonrasında

beraat kararı verilmesini talep ederim.

Av. …

…….Vekili

İstinaf Hukuk Süre Tutum Dilekçesi Örneği -2-

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ HUKUK DAİRESİ’NE

Sunulmak Üzere

ADANA AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

İSTİNAF KANUN YOLUNA BAŞVURAN DAVACI-DAVACILAR:

VEKİLİ:

DAVALI/DAVALILAR:

VEKİLİ:

DOSYA ESAS NO:

TALEBİN KONUSU: Hukuk Mahkemesi’nin 14 Gün ve 16 sayılı kararının istinaf incelemesi için SÜRE TUTUM isteminden ibarettir.

TALEP: Sayın mahkemenizin yukarıda numarası yazılı dosyasından verilen karar, usul ve yasaya aykırı olduğundan kararı yasal süresi içerisinde istinaf yoluna başvuruyoruz. Gerekçeli kararın tarafımıza tebliğine müteakip, itiraz gerekçelerimizi sayın mahkemeye sunacağız. Gereğini vekaleten saygılarımla talep ederim.

İstinaf Süre Tutum Dilekçesi Örneği -3-

ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA

Gönderilmek Üzere

ADANA 7.İCRA  HUKUK MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

İHTİYATİ TEDBİR TALEPLİDİR.

DOSYA NO:

İSTİNAF YOLUNA BAŞVURAN(DAVACI):

VEKİLLERİ:

DAVALI:

VEKİLLERİ:

KONU: Süre tutum dilekçemizin sunumundan ibarettir.

AÇIKLAMALAR

Yerel Mahkeme, yargılamanın 14 tarihli duruşmasında ” Davanın Reddine ” karar vermiştir.

Mahkemenin gerekçeli kararı henüz tarafımıza tebliğ edilmemiştir. Gerekçeli kararın tebliği üzerine, gerekçeli istinaf dilekçemizi verme hakkımızı saklı tutarak, istinaf yoluna başvurduğumuzu bildiririz.

SONUÇ VE TALEP: Yerel mahkemenin gerekçeli kararı tarafımıza tebliğ edildikten sonra sunacağımız açıklamalar da göz önüne alınarak Yerel Mahkeme kararının incelenerek kaldırılmasını arz ve talep ederiz.

 İstinaf Yoluna Başvuran

Süre Tutum Dilekçesi Örneği (Suça Sürüklenen Çocuk – SSÇ) -4-

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ CEZA DAİRESİNE

Sunulmak Üzere

ADANA ÇOCUK MAHKEMESİ’NE

DOSYA NO:

SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK:

MÜDAFİİ:

SUÇ: Nitelikli Hırsızlık, Konut Dokunulmazlığının İhlali      

KONU: Süre tutum dilekçemizdir.

AÇIKLAMALAR

1) Adana 1. Çocuk Mahkemesinde görünen 14 Esas sayılı dosyada 16 tarihli duruşmada SSÇ’nin üzerine atılı suç dolayısıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.

2) Ancak mahkemenizin gerekçeli kararı henüz tarafımıza tebliğ edilmemiştir.

3) Bu nedenle kararın hangi gerekçelerle verildiğini henüz bilmemekteyiz. Gerekçeli istinaf başvuru dilekçemizi, mahkemenizin gerekçeli kararının tarafımıza tebliğinden sonra yasal süresi içinde ayrıntılı olarak vereceğiz.

SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda arz ve izah edilen ve Sayın Dairenizce resen göz önünde bulundurulacak nedenler dahilinde, gerekçeli mahkeme kararının tarafımıza tebliğinden sonra ayrıntılı istinaf dilekçesi verme hakkımızı saklı tutarak, süre tutum dilekçemizi sayın mahkemeye sunmaktayız.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

2 yorumlar

  1. Süre tutum denen saçma şey ortadan kalkmalıdır…
    Gerekçeli kararlar, tebellüğ ile hüküm ifade etmelidir. Karar duruşması tarihi olarak yazılan gerekçeli kararlar, hak kaybına yol açmaktadır.
    Süre tutum diye bir müessese hukukumuzda yoktur.
    Bu tamamen hakimlerin kararları geç yazması nedeniyle avukatların kendi üzerine aldığı GEREKSİZ BİR YÜKTÜR…

  2. Olması gereken: Kısa kararda gerekçesine değinilmeyen kararlar tefhim edilmiş sayılmaz kanun yoluna başvuru tebliğ ile başlar. Bu konuda hem Yargıtay hem de anayasa mahkemesi kararı mevcut.

    Gerçekler: Bahsettiginiz onlarca içtihada rağmen adana bam süre tutum yokluğundan ret verdi. Avukatlar kâhindir. Gerekçesini bilmediği karara karşı dilekçe yazarlar. Gerekçesi olmayan karara gerekçeli istinaf istiyorlar utanmadan. Tefhim olayı kalkacak en sonunda. Mesela iş mahkemelerinde kanun değişikliği sonrası artık süre tutum olayı sona erdi, ceza davalarında devam ediyor. Duruşma zaptını bile vermiyorlar uyap’a geç düşüyor beraat kararına bile süre tutum verdiğim oldu.

    Avukat süreleri tutacak , kalem işlerini yapacak, bilirkişileri taciz edip raporu hazırlatacak, hakim izinli iken mazeret verecek hatta ileri gidip kısa kararı bile yazdıracak bunlar temel görevlerimiz. 😭

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir