SSÇ(Suça Sürüklenen Çocuk) Savunma Dilekçesi

SSÇ(Suça Sürüklenen Çocuk) Savunma Dilekçesi -1-


                         ADANA 1. ÇOCUK MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO:

SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK  :

VEKİLİ:

DAVACI: K.H

MÜŞTEKİ:

SUÇ: Binanın Eklentileri İçinde Muhafaza Altına Alınmış Eşya   Hakkında Hırsızlık

KONU: Savunma Beyanlarımızdır.

AÇIKLAMALAR:

Müvekkil SSÇ isnat edilen suç X Camisinin abdesthanesinden musluk bataryası çalındığına ilişkindir. Müvekkil SSÇ  isnat edilen suçu işlememiştir. Dosyada belirtilen delililer tamamen soyut ve dayanaktan yoksundur. SSÇ müvekkilimin kasıt ve amacının ne olduğu belli değildir. Suçun unsurları oluşmadığından; eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı dahi açık değildir. Dosyada ifade tutanakları haricinde herhangi bir delil yoktur.  İfadeler tamamen polis baskısı altında alınmış olup gerçekleri yansıtmamaktadır. SSÇların ilk defa böyle bir olayla karşılaşması korkmalarına ve polislerin istekleri doğrultusunda ifade vermelerin sebep olmuştur.

SSÇ hakkında dosyada kuvvetli şüpheye dayanır hiç bir delil yoktur. Buna göre sanık hakkında suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından şüpheden sanık yararlanır ilkesinden  dosya kapsamında müvekkilimin yararlanması gerekmektedir.

SSÇ X vermiş olduğu ifadeler çelişkilerle doludur. Bu olaya benzer olan cami eklentilerindeki hırsızlık suçlarına baktığımızda bazı suçları kabul etmiş ancak diğer beyanlarında ise reddetmiştir. Yine vermiş olduğu ifadesinde X kahveden tanıdığını belirtmiş ve 6-7 aydır arkadaş olduklarını belirtmiştir. Ancak diğer beyanlarında birlikte çalıştıkları lokantada tanıştıklarını beyan etmiştir. SSÇ X’nın Vermiş olduğu beyanlar çelişkili olup gerçeği yansıtmamaktadır. SSÇ X da yine beyanları çelişkilerle dolu olup olaya ilişkin net bir bilgi vermemektedir. Sanığın tek başına yapmış olduğu ikrar tek başına delil değildir ve diğer somut delillerle desteklenmesi gerekir. Sanığın hakime vermiş olduğu cevap, gerçeği öğrenme konusunda hakim için bir delil teşkil edebilir ise de somut kanıtlarla doğrulanmayan oluşa ve adli gerçeğe uygun düşmeyen, fenni kanıtlarla çelişen soyut ikrara dayanılarak mahkumiyet hükmü tesisi ceza hukukunun maddi gerçeğe ulaşma ilkesine   aykırılık teşkil eder.  Dosyada SSÇ’ların bu suçu işlediğine dair somut delilere gerek vardır ve dosyada her hangi  bir somut delil bulunmamaktadır.

T.C. YARGITAY13. CEZA DAİRESİ 2014/7350 E. 2014/24431 K.T. 10.7.2014

  • SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUĞUN HIRSIZLIK SUÇU

ÖZET : Hırsızlık suçundan sanık suça sürüklenen çocuğun sokak üzerinde park halindeki müştekiye ait motorsikletin ayaklığını çalma şeklindeki eyleminin kullanımları gereği açıkta bırakılan eşya hakkında hırsızlık suçunun tanımına uymaktadır. Ayrıca, araştırma tutanağına göre suçun olay gecesi saat 02:00-03:00 sıralarında işlendiğinin belirtilmesi karşısında; suçun işlendiği saatin müşteki ve suça sürüklenen çocuktan sorularak tereddüte yer bırakmayacak derecede tespit edildikten sonra; karar yerinde 5237 S.K. 143. M. uygulanıp uygulanmayacağının ve hırsızlık konusunu oluşturan malın değerinin az olması sebebiyle cezadan indirim yapılıp yapılmayacağının tartışılmaması hatalıdır. Suça sürüklenen çocuk hakkında hükmedilen adli para cezasının ödenmemesi halinde, hapis cezasına dönüştürülemeyeceği de gözetilmelidir.

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk H. Ç. müdafii ile o yer Cumhuriyet Savcısı`nın temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeplerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 1412 Sayılı CMK md 326/son. maddesi gereği suça sürüklenen çocuğun ceza süresi yönünden kazanılmış hakkının gözetilmesine, 10.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.  Yargıtay 17. Ceza Dairesi E: 2017/1735 K: 2017/11047 K.T.: 03.10.2017

Özet: Suça sürüklenen çocuğun müştekiye yönelik açıkta park halindeki motosiklet hırsızlığı eylemi nedeniyle, suça sürüklenen çocuk hakkında TCK md 142/1-e maddesinin uygulanması gerekirken, aynı Yasa’nın TCK md 141/1 ile uygulama yapılması, Bozmayı gerektirmiştir.

 1-Suça sürüklenen çocuğun müştekiye yönelik açıkta park halindeki motosiklet hırsızlığı eylemi nedeniyle, suça sürüklenen çocuk hakkında TCK md 142/1-e maddesinin uygulanması gerekirken, aynı Yasa’nın 141/1. maddesi ile uygulama yapılması,

2-Suç tarihinde 12-15 yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocuk hakkında 5395 sayılı Kanun’un 35/1. maddesi uyarınca sosyal inceleme raporu aldırılmadan hüküm kurulması,

3-Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 289. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının denetimine imkan verecek şekilde açık ve gerekçeli olması, gerekçe bölümünde mevcut delillerin tartışılması, değerlendirilmesi, reddedilen veya kanıtlama yönünden üstün tutulan delillerin neler olduğu ve nedenlerinin gösterilmesi, delillerle sonuç arasında bağ kurulması, bir başka deyişle eldeki delillerle neden bu sonuca varıldığının anlatılması gerektiği, tüm bunların ışığında ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu kabul edilen eylemi, bunun yasal unsurları ve nitelendirmesi, uygulanacak kanun maddesi ve CMK’nın 230. maddesinde belirtilen diğer unsurların bulunması gerektiği gözetilmeden, 07/05/2013 günlü hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına dair karara atıfta bulunularak gerekçesiz hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz nedenleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, ceza süresi bakımından 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesi uyarınca suça sürüklenen çocuğun kazanılmış hakkının gözetilmesine, 03/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Suça Sürüklenen Çocukların topluma kazandırılması  açısından işlemedikleri bir suçtan ceza almaları geleceklerinin mahvına yol açacağı aşikardır. SSÇ hakkında benzer suçlardan açılmış davalar bulunduğu” denilerek hırsızlık suçundan mahkum etmek doğru değildir. Oysaki bir kimse hakkında açılmış davalar bulunması, Ceza Hukukunun özü  ve masumiyet karinesi itibariyle suçlu olduğuna dair kanaat oluşturamaz. Kaldı ki müvekkil SSÇ’nin  hiçbir sabıka kaydı yoktur.

SONUÇ VE İSTEK   : Yukarıda arz ve izah ettiğimiz nedenlerle Suça Sürüklenen Çocukların topluma kazandırılması açısından beraatlerine  karar verilmesini talep ederiz.

SSÇ Müdafii

                                                                                                                Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana Barosu

SSÇ(Suça Sürüklenen Çocuk) Savunma Dilekçesi -2-


ADANA 2.ÇOCUK MAHKEMESİ’NE

DOSYA NO                     :

SUÇA SÜREKLENEN

ÇOCUK                           :

VEKİLİ                           :

DAVACI                          :K.H

MÜŞTEKİ                       :

KONU                              :Savunma ve delil sunma dilekçemizden ibarettir.

AÇIKLAMALAR          :

Açılan kamu davasında iddia makamı suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b maddesinden müdafisi bulunduğum Suça Sürüklenen Çocuk……….’nun cezalandırılmasını talep etmiştir. SSÇ’nin savcılıkça alınan ifadesinde bir süre evinin yakınlarında oturmuş olmasına rağmen müştekiyi tanımadığını, sokakta top oynarken müştekinin aracına dokunmuş olabileceğini, üzerine atılı hırsızlık suçunu işlemediğini ve suçlamayı kabul etmediğini beyan etmiştir. Müdafisi olduğum SSÇ’nin beyanlarına aynen iştirak ediyor ve aşağıda ayrıntısıyla açıklanacak olan nedenlerle üzerine atılı suçlamayı kabul etmiyoruz.

Müdafisi olduğum …….suç tarihi olan X tarihinde 15 yaşında olup halen suçun meydana geldiği yerde oturmaktadır. Suç yeri …….ve suç tarihinde de SSÇ……’nun ikamet adresi……….’dir. SSÇ o dönem yaşı itibariyle müştekiyi tanımamaktadır ve yaşı itibariyle o dönem sokakta vakit geçirip arkadaşlarıyla top oynamaktadır. Aynı sokak içinde sokakta vakit geçiren bir çocuğun sokaktaki arabalara dokunması, yaslanması hayatın olağan akışına uygun bir durumdur.Özellikle SSÇ’nin parmak izinin bagaj kapağı üzerinde bulunması, araca giriş yapılan sağ ön kapı ve aracın içinde SSÇ’ye ait başkaca parmak izi bulunmaması da SSÇ’nin iddia edilen suçu işlemediğini göstermektedir.Çünkü parmak izlerini aracın içinde ve araca girilen kısımda bırakmamak için tedbir alan bir hırsızın aracın arka bagaj kapısına parmak izi bırakmak gibi bir gaflet içine düşmeyeceği de açıktır.

Suçun işlendiği tarihte faili meçhul olarak kalan olay daha sonra SSÇ’nin pasaport almak için başvurduğunda parmak izlerinin ilk defa sisteme taranması ve sistemde kayıtlı parmak izi nedeniyle suç şüphesinin doğmuş olmasıyla ortaya çıkmıştır. Bu durum da müdafisi bulunduğum ………’nun beyan ettiği gibi daha önceden başkaca herhangi bir suça karışmadığını da göstermektedir. Parmak izinden başkaca bir delil olmaması ve elde edilen bulgunun hayatın olağan akışına aykırı olacak şekilde SSÇ aleyhine yorumlanarak yeterli şüphe oluşmadan iddianame düzenlenmesi hukuka aykırı bir durumun meydana gelmesine sebep olmuştur. T.C.Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2013/9-241 Esas ve 2013/293 Karar sayılı ilamı da bunu destekler niteliktedir.Şöyle ki;

Mala zarar verme suçunda sanık aleyhine değerlendirilebilecek tek delil, katılanın aracının sağ kapı camında bulunan ve sanığa ait olduğu ekspertiz raporu ile tespit edilen sağ el orta parmak izidir. Ancak aracın diğer kısımlarında özellikle de zarar verilen bölümlerinde sanığa ait parmak izi bulunamamıştır. Olay gecesi katılanın aracını bıraktığı kapalı otoparkın dolu olduğu ve katılanın aracını diğer araçların çıkışını engelleyecek şekilde park ettiği dosya kapsamından anlaşılmakta olup, sanığın katılanın aracının yanından geçerken elinin cama değmiş olabileceğinin mümkün bulunması karşısında, somut başka bir delille desteklenmeyen ve aracın zarar gören bölümlerinde değil de başka bir yerinde tespit edilen tek bir parmak izine dayanılarak sanığın atılı suçtan mahkûmiyetine karar verilmesine imkân bulunmamaktadır. Bu tarz örnekler daha da çoğaltılabilir. Örneğin T.C.Yargıtay 10.Ceza Dairesi’nin 2004/99 Esas sayılı kararında ‘…müştekilerle eskiye dayalı ticari ilişkisi olması nedeniyle işyerine daha önce de geldiği anlaşılan sanığın, bu ziyaretinden kalmış olması muhtemel parmak izinin vitrin camında bulunması dışında savunmasının aksini kanıtlar ve cezalandırılmasına yeter nitelikte kesin, somur, inandırıcı delil bulunmadığı nazara alınarak, sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması bozmayı gerektirmiştir.’ şeklinde hüküm kurulmuştur.

Ceza muhakemesini amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmaktır. Ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel ilkelerinden birisi olan, uygulama ve öğretide suçsuzluk ya da masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın uzantısı olan şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ve gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye yer bırakmayacak bir kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanık aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate değil kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve bu ispat, hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa ihtimale dayanarak sanığın mahkûmiyetine karar vermek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm kurmak anlamına gelecektir. Söz konusu olayda da hayatın olağan akışına aykırı olarak aleyhe bir değerlendirme yapılmış, gerçekleşme şekli şüpheli ve suçun sabit görülebilmesine yetecek başkaca delillerin bulanmaması nedeniyle tam bir kesinlikte ispat edilemeyen iddia nedeniyle mahkûmiyet hükmü kurulması usul ve yasaya aykırılık oluşturacaktır.

DELİLLER                     :

1)Tanık beyanları

2)Dosya kapsamındaki diğer deliller

SONUÇ VE TALEP       :

Dilekçede sunduğumuz kimlik bilgileri ve adresleri belirtilen tanıkların duruşmada hazır bulundurulması için taraflarına meşruhatlı çağrı kâğıdı çıkarılmasını;

Yukarıda açıklanan nedenlerle ve hukukun genel ilkeleri çerçevesinde üstüne atılı suçu işlemediği sabit olan suça sürüklenen çocuk ….’nun, BERAATİNE karar verilmesini arz ve talep ederiz.

EKLER : Onaylı Vekâletname Sureti

                                                                                               Suça Sürüklenen Çocuk Müdafii

                                                                                                      Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana Barosu

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin