SSÇ Hırsızlık Suçu İstinaf Dilekçesi

SSÇ Hırsızlık Suçu İstinaf Dilekçesi

X BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNE,

Sunulmak Üzere

X ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE,

 

DOSYA NO               : 

SANIK                       : S. Ç.

MÜDAFİİ                 : 

Adres                       :

KONU                       : İstinaf başvurumuzun kabulüne karar verilerek; hükmün bozulması, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesi ve müvekkilin beraatine karar verilmesi talebidir.

AÇIKLAMALAR

X Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde; müvekkil S.ç.’nin hırsızlık suçundan 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, karar verilmiştir. Mahkemece verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozulması gerekmektedir. Şöyle ki;

I- MÜVEKKİL S.Ç. YARGILAMANIN TÜM AŞAMALARINDA AYNI BEYANDA BULUNMUŞ, FAKAT MAĞDURUN BEYANI ESAS ALINARAK HÜKÜM KURULMUŞTUR.

Müvekkil S.Ç. mağdurun cebinden düşen telefonu mağdura yardım etmek amacıyla almış fakat mağdur telefonunun çalındığı kaygısına kapılarak bağırmaya başlamış, müvekkil ise daha önceden de aynı nevi suçtan sabıkalı olması sebebiyle telaşa kapılar olay yerinden uzaklaşmıştır. Fakat gerek mağdurun gerekse tanık ve sanığın beyanlarından anlaşılacağı üzere telefon sanığın üzerinden çıkmamış, yerde bulunmuştur. Sanık tüm aşamalarda düşen telefonu mağdura vermek için aldığını beyan etmiştir. Çalma kastı ile telefonu almış olsaydı telefon sanığın üzerinden çıkardı.

II- ‘ŞÜPHEDEN SANIK YARALANIR’ İLKESİNE UYULMAKSIZIN MAHKUMİYET KARARI VERİLMESİ HUKUKA VE KANUNA AYKIRIDIR.

Bir suç işlediği iddiasıyla yargılanan kimse hakkında mahkumiyet kararı verilebilmesi için, o kimsenin o suçu işlediğinin yüzde yüz oranında kesin olması gerekir. Bu husustaki yüzde birlik şüphe bile, sanığın beraat etmesine yol açar. “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi, masum bir kişinin cezalandırılmasındansa, suçlu bir kimsenin serbest bırakılmasının daha üstün tutulması gerektiği inancına dayanmaktadır.

Eğer mahkeme, eylemi sanığın gerçekleştirip gerçekleştirmediği konusunda vicdani bir kanaate varamıyorsa ve eylemi sanığın gerçekleştirdiğini, somut delillere dayanarak vicdani kanaati ile söyleyemiyorsa, sanığın o fiili gerçekleştirmediği kabul edilmelidir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 01.02.2005 tarihli, 2004/10-193 E. ve 2005/2 K. sayılı kararında; “Şüpheli ve aydınlatılmamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkumiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, teorik de olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksek dahi olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir ihtimale değil, kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.” denilmek suretiyle, şüphenin kesin olarak sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin 20.06.2001 tarihli Telfner-Avusturya kararında; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.6/2’de düzenlenen masumiyet/suçsuzluk karinesine göre, mahkeme üyelerinin yargı görevlerini icra ederken sanığın suçu işlediğine dair bir önyargı ile hareket etmemeleri gerektiği, kanıtlama yükümlülüğünün iddia makamına ait olduğu, herkesin iddiasını ispatla yükümlü olduğu ve şüpheden sanığın yararlanacağı açıklanmıştır. İspat yükümlülüğünün yer değiştirip savunma tarafına yüklenmesi, masumiyet/suçsuzluk karinesinin ihlali anlamına gelecektir.

Somut olayda, cevaplandırılması ve çözülmesi gereken birçok çelişki ve şüphe mevcut iken yerel mahkemece çelişkiler giderilmeden, hüküm kurulmuştur.

NETİCE VE TALEP           : Yukarıda izah ettiğimiz gerekçe ve resen gözetilecek nedenler birlikte değerlendirilerek; istinaf başvurumuzun kabulüne karar verilerek, X Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/12 E. ve 2018/123 K. sayılı usul ve yasaya aykırı mahkumiyet kararının istinaf incelemesi neticesinde sanık …yönünden BOZULMASINI ve müvekkilin BERAATİNE karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz. tarih

Sanık S. Ç.

Müdafii

Av.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir