Bu yazımızda ceza avukatlığı alanında uzman Av. Saim İNCEKAŞ tarafından meşru müdafaa savunmasının ne şekilde yapılması gerektiği ve bu konudaki dilekçe örneği paylaşılmıştır.
AĞIR CEZA MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞINA
DOSYA NO:
D.GÜNÜ:
KONU: Davanın esası hakkındaki mütalaaya karşı beyanlarımızın ve nihai savunmamızın sunulmasıdır.
İZAHI : Sayın mahkemece aşağıda arz ve izah edilen nedenlerle müvekkil SSÇ ………… ın beraatına karar verilmesini talep ediyoruz. Olası kastla adam öldürme suçunun unsurlarının oluşmadığı maddi vakıalardan ve tanıkların bayanından ve tüm dosya kapsamından anlaşılacaktır.
Öncelikle sayın iddia makamının müvekkil …………. hakkındaki aleyhe olan mütalaasına katılmıyoruz. Müvekkillin eyleminin tamamen meşru müdafaa sınırları içerisinde gerçekleştiği, dosya kapsamı, tanık beyanları ve sanık beyanlarından anlaşılacaktır.
Sayın mahkemeye öncelikle maddi vakıalar konusunda sonrada hukuki değerlendirme konusunda beyanda bulunmak istiyoruz.
Sayın iddia makamının esas hakkındaki mütalaasında belirtmiş olduğu gibi müştekilerin ,sanıkların ve tanıkların beyanları tamamen çelişkilidir.Sayın mahkemece dört sanık savunması ,bir müşteki beyanı ve altı kişide tanık beyanları alınmıştır..Her iki tarafta olayı kendi düşüncesi ve bakış açısı ile anlatmıştır.Ama gerçek olan iki şey maktulün ölmüş olması ve elde edilen silah ile bu silaha ait iki adet kovandır…………. ın müşteki A… ile kavga etmesinin nedeni oğlu SSÇ ………… uyuşturucu madde satmamasın istemesidir.Fakat mahallenin sosyal yapısı ve insanların genel yapısı her an kavga etmeye müsait olduğundan bir kavga çıkmış ilgili ilgisiz insanların karışması ile en az 20-30kişinin toplanması ile olaylar büyümüş ama işin ilginç olan tarafı kavganın başlangıcında olan Aytaç annesinin evine girmiş ve kavgaya dahil bile olmamıştır.
Babasının kavga ettiğini öğrenen SSÇ………. olay yerine gelerek kalabalığı görünce kalabalığın dağılması için bir el ateş etmiş bunun üzerine babası ve orada bulunanlar silahı elinden almışlardır.SSÇ ……….. kimin kiminle kavga ettiğini dahi bilmemektedir.
Her ne kadar dosyada mevcut müşteki sanık ve tanıklar kaç el ateş edildiği konusunda çelişkili beyanlarda bulunmuşu iseler de somut olan tek şey iki adet kovan bulunmasıdır ve istenmese de ölüm meydana gelmiştir.
CEZA YARGILAMASINDA KURAL SAVUNMANIN İSPATLANMASI DEĞİL ,SAVUNMANIN AKSİNİN İSPATLANMASI KURALDIR. Dolayısıyla müvekkillerin anlatımları doğrultusunda hüküm kurulması gerektiği kanaatindeyiz.
Olayın bu oluş şekline göre müvekkillerin eylemlerinin hukuki açıdan vasıflandırılmasını yapacak olur isek,
Müvekkillerin eylemi müdafaa sınırları içinde gerçekleşmiş olup müvekkilin kesinlikle maktülü öldürme yada yaralama kastı yoktur. Aşağıda arz ve izah edilen nedenlerle meşru müdafaanın bütün unsurları oluşmuştur. TCK ve yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında meşru müdafaanın unsurları belirtilmiştir.
Bu unsurlar;
1-Saldırının varlığı
2-Saldırının haksızlığı
3-Saldırının ırza ya da nefse yönelik olması
4-Savunmanın zorunluluğu
5-Saldırı ve savunma arasındaki nispet.
Somut olayda meşru müdafaanın bütün unsurlarının oluştuğu kanaatindeyiz. Müvekkilin ailesine karşı haksız bir saldırı mevcut ve müvekkil bunu bertaraf etmek için meşru müdafaa sınırları içerisinde ailesini savunmaya çalışmıştır..Savunmada bulunmak her canlının bu arada insanın kendisini koruma tepkisinin bir sonucudur.
Yukarıda açıklanana olaylar zinciri içerisinde özellikle karşı tarafın eylemlerinin göz önünde bulundurulduğunda müvekkilin meşru müdafaa şartları içinde hareket ettiği anlaşılacaktır.
Kasten adam öldürmekten söz edebilmek için, suçun bütün unsurlarının düşünülmüş öngörülmüş ve bütün bu hususlar hakkında bilgiye sahip olunması gerekir. Oysa olayda bu unsurlar gerçekleşmemiştir.
Eğer sayın mahkeme aynı kanaatte değil ise müvekkilin kastı adam öldürmeye yönelik bulunmadığından meşru müdafaa sınırının aşılması durumunun söz konusu olması nedeni ile 5237 sayılı yasanın 27. maddesi gereğince müvekkilin beraatına karar verilmesini talep ediyoruz. Müvekkilin maktulü öldürme kastı yoktur. Ama müvekkilin eyleminin meşru müdafaa olmadığı düşünülse bile müvekkilin kastı öldürme olmadığından, müvekkile 5237 sayılı yasanın 86. madde delaleti ile 87/4. maddesi gereğince ceza verilmesi gerekmektedir. Burada müvekkilin eyleminin öldürmeye yönelik mi yoksa yaralamamı olduğunun tespiti gerekmektedir Müvekkilin eyleminin öldürmemi yaralamamı olduğu tespit edilmelidir ki buda müvekkilin kastının belirlenmesine bağlıdır. Buda sübjektif yani faile ilişkin suç sebebi ve mağdurla ilişkileri ve objektif fiilin işleniş tarzı, kullanılan vasıta, hedef alınan yer, darbe adedi, suçtan önceki ve sonraki davranışlara göre gruplandırılmalıdır. Bu sebeplerin hepsi birlikte değerlendirilerek sonuca varılmalıdır. Fail ile mağdur arasındaki ilişkiler tek başına belirleyici bir kriter olmamakla birlikte öldürmeye -yaralama kastı ayırımında ispat vasıtası olabilir. Genel olarak basit bir uyuşmazlığın öldürmeyi gerektirmeyeceği bir kanaattir Kasten adam öldürmekten söz edebilmek için, suçun bütün unsurlarının düşünülmüş öngörülmüş ve bütün bu hususlar hakkında bilgiye sahip olunması gerekir. Oysa olayda bu unsurlar gerçekleşmemiştir.
Taraflar arasında bir düşmanlığın bulunmadığı, olaydan önce ve olay sırasında failin mağduru öldürmesini gerektirir bir nedenin bulunmadığı, mağdurdaki darbe sayısı ve müvekkilin olaydan sonra mağduru hastaneye götürmesi de düşünülürse müvekkilin kastının yaralama olduğu anlaşılacaktır. Ne müvekkil nede mağdur yaralandığının farkında değildir. “…
Kastı aşan etkili eylem sonucu öldürme ile kasten öldürme eylemleri arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayanır. Birinci durumda sadece daha hafif sonuç (etkili eylem) istenilmiş olup daha ağır sonuç (ölüm) istenilmiş değildir. Fakat ölüm, sanığın hareketinden dolayı meydana gelmiştir. Ancak sanık ölüm sonucunu istememiş olduğundan kasten adam öldürme suçunu işlemiş sayılamaz.
Sanığın iç dünyasını ilgilendiren kastının öldürme mi yoksa yaralama mı olduğu; aradaki husumetin derecesi, kullanılan aletin öldürmeye elverişlilik niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, darbelerin vurulduğu bölgenin hayati bakımdan önemi, mani hal mevcut olup olmadığı, sanığın eylemini kendiliğinden mi devam ettirmediği yoksa mani hal nedeniyle mi devam ettirmediği,
Yüksek Yargıtayın süregelen ve uyum gösteren uygulamalarına göre yaşamsal bölgedeki yaralamalar başkaca bir delil bulunmadığı takdirde başlı başına öldürme kastının kanıtı sayılamaz. Arada öldürmeyi gerektirir ciddi bir husumetin bulunmadığı, öldürmeye elverişli aletin çok sayıda kullanılması olasılığı varken kullanılmadığı durumlarda veya failin toplu ya da kişisel bir saldırıya maruz kalması kavga, boğuşma, mücadele ortamında veya karanlık bir ortamda hedef almadan yapılan atışlarda eylemin yaralama niteliğinde bulunduğu kabul edilmektedir.
Bütün bu hususlar müvekkilin kastının ve eyleminin öldürme olmadığı olmadığının açık kanıtıdır.
Müvekkilin dostluğu olan ve birebirine kirve diye hitap ettiği ve arasında herhangi bir husumet olmayan maktulu öldürme kastı yoktur. En kötü ihtimalle sırf kendisini korumak için yaralama kastıyla hareket etmiştir. Fakat istemediği halde yaralamaya bağlı ölüm meydana gelmiştir
Bir an için müvekkilin eyleminin meşru müdafaa ya da, meşru müdafaa sınırının aşılması olmadığı var sayılsa bile müvekkilin kastı adam öldürmeye yönelik olmadığından 5237 sayılı yasanın 86. maddesi delaleti ile 87/4 maddesi gereğince cezalandırılması gerekmektedir. Yani Kasten yaralama sonucu ölüm meydana gelmiştir. Müvekkilin kastı maktulü öldürmeye yönelik olmayıp, yaralama kastı ile eylemini gerçekleştirmiştir olabilir. Müvekkilin öldürme kastı yoktur. Ceza hukukunda failin istemediği bir sonuçtan sorumlu tutulmaması genel kural gereğidir. Yani kastı aşan adam öldürme eylemi gerçekleşmiştir. Müvekkili işlediği yaralama eylemi sonucunda ölümün meydana gelebilmesini tahmin etmiş ya da öngörmüş…
Kişi suç oluşturan hareketi gerçekleştirirken kast ettiği sonuçtan daha ağır veya başka bir sonuç Gerçekleşmişse bir başka deyişle fail kastettiği sonuç dışında gerçekleşen bu daha ağır ve başka sonuç açısından kasten hareket etmemişse netice itibari ile ağırlaşmış bir suç ile karşı karşıyayız demektir
Yargıtay Ceza Genel kurulunun müteaddit karalarında(19.06.1995,126/210,12.06.19951-119/198,07.03.1994,1-51/75,29.06.19991-166/183;04.11.1997,1-166/258;25.03.1997,1-41/165)belirtildiği gibi kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürme ve kasten adam öldürme eylemleri arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun varlığına dayanır. Birinci durumda sadece hafif sonuç(Etkili eylem)istenilmiş olup daha ağır sonuç(ölüm)istenilmiş değildir. Fakat ölüm sanığın hareketinden dolayı meydana gelmiştir.
Öncelikle müvekkilin beraatına ceza verilecek alt sınırdan ceza verilmesini talep ediyoruz. Yine 5237 S:Y: yasanın 62 ve 31 /3 maddelerinin ve lehe olan diğer yasa maddelerinin müvekkil lehine uygulanmasına ve hükümle birlikte tahliyesine karar verilmesini arz ve talep ederiz. tarih
Suça Sürüklenen Çocuk