Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma İstinaf Dilekçesi

ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİNE

Gönderilmek Üzere

ADANA ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE

DOSYA NO :

İSTİNAF KANUN YOLUNA BAŞVURAN SANIK :

MÜDAFİ :

KONUSU : ………… Asliye Ceza Mahkemesi’nin 11/05/2021 tarih ve 2021/112 E. 2021/63K. sayılı dosyasında karara çıkan hükmün istinaf incelemesi isteminden ibarettir.

TEBLİĞ TARİHİ :

BAŞVURU SEBEPLERİ VE GEREKÇESİ

……………….. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 21.05.2019 tarihli kararıyla müvekkil hakkında TCK Md. 109/2, 109/3-a,b Maddelerince hüküm tesis edilmiş olup ne var ki maddi ve manevi unsurları oluşmayan atılı suç bakımından müvekkil aleyhinde ceza tesisi haksız ve hukuka aykırdır.

Şöyle ki;

HÜRRİYETİ TAHDİT SUÇUNUN UNSURLARI OLUŞMAMIŞTIR.

Müvekkile atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu (hürriyeti tahdit suçu) seçimlik hareketli bir suçtur. Hürriyeti tahdit suçu, aşağıdaki iki seçimlik hareketten herhangi birinin işlenmesi ile meydana gelir:

Bir Yere Gitmek Hürriyetinden Yoksun Bırakma: Her birey dilediği şekilde serbestçe hareket etme özgürlüğüne sahiptir. Kişinin kendi özgür irade ve arzusuna uygun yere gitmesi veya herhangi bir şekilde yer değiştirmesi başkası tarafından engellendiğinde hürriyeti tahdit suçunun “bir yere gitmek hürriyetinden yoksun bırakma” biçimi işlenmiş olur.

Bir Yerde Kalma Hürriyetinden Yoksun Bırakma: Kişinin istediği yere gitme hakkı olduğu gibi bulunduğu yerde istediği gibi ve istediği kadar kalma, kendi özgür iradesiyle hareket etmeme hakkı da vardır. Kişinin bir yerde kalması başkası tarafından engellendiği takdirde suç, “bir yerde kalma hürriyetinden yoksun bırakma” seçimlik hareket ile işlenmiş olur.

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun meydana gelebilmesi için yukarıdaki seçimlik hareketlerden herhangi birinin hukuka aykırı bir şekilde yapılması gerekir. Sanığın işlediği fiilde, ilgilinin (mağdurun) rızası varsa bir hukuka uygunluk nedeni olduğu kabul edilir.

Müvekkil sadece arkadaşı olan C………ve A……………çocuklarına istismarda bulunan Leventin doğruyu söylemesi ve maddi gerçeğin ortaya çıkması ve çocukların babalarının sakinleşmesi için bir takım girişimde bulunmuştur.Çocukları istismar eden Levent’e hiçbir suretle şiddet uygulamamış, ellerini bağlamamıştır.Kaldı ki çocuklardan Diyar Güzel’in babası olan Cemal mahkeme huzurunda vermiş olduğu ifadede ”Ben E..’e telefon açıp konuştuğum sırada sanık A………., L…………’i içeri götürmüş sandalyeye L…………t’i Adem bağladı.E…….. geldikten sonra S……….. seslendi, Savaşa seslendi Savaş geldi, ikisi birlikte L……….e sorular sordular, hatırladığım kadarıyla S………… L……….. hitaben doğruları söyle bu adamlar çok sinirli bu adamları tutamayız” şeklinde beyanda bulunmuştur.Sadece bu beyan bile sanık Levent’i bağlayanın müvekkil Übeyt olmadığını ortaya koymaktadır.Kaldı ki müvekkil, Levent sandalyeye bağlandıktan çok sonra olay yerine gelmiştir.

Ayrıca Katılan Sanık Le… da mahkeme huzurunda vermiş olduğu ifadede ”beni damın içine sokup elimi bağlayanlar A……. ile C………..unu müvekkil değil bizzat çocukların babaları olan C……. ve A…………… işlemiştir.Müvekkilim arkadaşları olan Ce………. ve A………..’in suç işlememesi ve çocukları istismar eden Levent’in daha fazla zarar görmemesi için Leventin rızası hilafına karakola götürmüştür.Müvekkil Leventi alıkoymak bir kenara aksine Adem ve Cemal’in alıkoydoğu çocukları istismar eden L…………..i belki de ölümden kurtarmıştır.Müvekkilim ve arkadaşı olan Savaş orada olmasaydı belki de Sanık L……… ölmüş olacaktı.Çünkü müvekkilim olay yerine gittiğinde L……….. elleri kolları bağlı bir şekilde sandalyede zorla tutulduğunu gözlemlemiş, soğukkanlı bir şekilde babaların da sinirini yatıştırarak L………..’i olay yerinden alıp kolluğa götürmüştür.Hürriyeti tahdit söz konusu olmayıp müvekkilim gerçekleşmesi ihtimali yüksek olan çok daha büyük bir suçu engellemiştir.Belki de Sanık Levent’in hayatını kurtarmıştır.

Müvekkilimin orada olmasının sebebi D……………….’ın babası C…………..’in müvekkilimin arkadaşı olmasıdır.C……………. mahkeme huzurunda vermiş olduğu ifadede ”L…………. yumrukla vurdum, bir an kendime gelip E……….i aradım acilen gelmesini istedim, telefonda herhangi birşey söylemedim, E…… geldikten sonra durumu anlattım” demek suretiyle müvekkilin hürriyeti tahdit edilmiş kişiden haberi olmadan sırf dostluğuna güvendiği arkadaşı C……….. için olay yerine gittiği anlaşılacaktır.

Müvekkilim olay yerine gittiğinde çocukların babaları, Levent’i bağlamışlar ve darp etmişlerdi.Müvekkilin çocukları istismar eden L……’e soru sormaktan ve video kaydına almaktan başka bir eylemi bulunmamaktadır.Tüm dosya kapsamında da bunun aksini ispatlar nitelikte hiçbir somut veri bulunmamaktadır.

Bu noktada, ceza hukukunun temelini oluşturan bir ilkeye değinmek isteriz; Şüpheden sanık yararlanır ilkesi. Günümüz itibariyle öğretide ve uygulamada kabul gören bu ilkeye göre bir kişinin bir suç işlediği iddiası söz konusu ise bahse konu suçtan mahkûmiyet kurulabilmesi için o suçu işlediğinin şüpheye mahal vermeyecek derecede tüm delillerle kesin olması ve kanıtlanması gerekir. Yargılama makamı eğer ki kişinin o suçu işlediğine kanaat getiremiyorsa ve bu yönde de şüpheye mahal bırakmayacak deliller mevcut değilse kişinin o fiili işlemediğinin kabulü gerekmektedir.

Açıkça görüldüğü üzere müvekkilin söz konusu suçtan dolayı mahkûm olabilmesi için bu suçu işlediğine dair kesin delillerin olması gerekir. Müvekkilin bu suçu işlediğine dair ise hiçbir kanıt bulunmamaktadır.

SÖZ KONUSU OLAYDA MÜVEKKİLİM SUÇ MAHALLİ OLDUĞUNU BİLMEDEN ARKADAŞININ ÇAĞIRDIĞI YERE GİTTİĞİ İÇİN HAKKINDA HAPİS CEZASI KARARI VERİLMİŞTİR.

MÜVEKKİLİM, HÜRRİYETİ TAHDİT SUÇU BİR YANA ÇOCUKLARI İSTİSMAR EDEN LEVENTİN HAYATINI KURTARMIŞTIR.ŞAYET MÜVEKKİL OLAY YERİNDE OLMASAYDI ÇOCUKLARI LEVENT TARAFINDAN İSTİSMAR EDİLMİŞ BABALAR CEMAL VE ADEM BELKİ DE LEVENT’İ DAHA FAZLA HIRPALAYACAKLAR VE BELKİ ANLIK ÖFKE İLE CANINA KAST EDECEKLERDİ.

Yukarıdaki sebepler ışığında yeterli ve kesin deliller bulunmaması sebebi ile müvekkil hakkında atılı hürriyeti tahdit suçundan beraat kararı verilmesi gerekirken müvekkilin aleyhinde hüküm tesis edilmesi hukuka aykırıdır.

Sanık L………………., ……………….. Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğu ifadede;

Ben 11/11/2020 tarihinde Babil börekçisinde kahvaltı yaparken C………….. ve A……………….. oraya geldiler ve beni dışarıya çektiler, sonrasında beni zorla alıp K…….. ile radyolik arasında bir yerde bulunan eski bir dama götürdüler, üzerimde taşıdığım bıçağı aldılar, beni damın içine girmeden önce dövdüler, daha sonra beni demir kapılı bir damın içine soktular ve içeride bir sandalyeye oturtup ellerimi ve ayaklarımı iple bağladılar, bana bıçak çekip “seni öldüreceğim, seni asarız, doğru söyle

çocukları niye dövdün, ” diyerek tehdit ettiler, biz üçümüz içerideyken oraya S………… isimli şahısta geldi, S……………’ta bana küfürlü konuştu “senin ananı bacını …yaparız ” dedi, o esnada ……………. ile C……………bana vuruyordu, Savaş sadece beni sorguya çekti, 5 kişiydiler, ara ara bazıları içeri girip sorguya çekip çıkıyordular, onların çağırdığı yaşlı biri vardı, onda sıkıntı yoktu o sadece dışarıda bekledi, bana dinlettiğiniz ses kaydındaki beni sorguya çekeninin ismini şuan için hatırlamıyorum ama kendisi uzun boylu kırmızı kazaklıydı hatırladığım kadarıyla. Ben beni zorla götürüp tehdit eden, döven, şahıslardan şikayetçiyim ve davacıyım.”

Şeklinde ifade vermiştir.Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere müvekkilim olan E…………..’in söz konusu Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Bırakma suçunu işlemediği anlaşılacaktır.

İNDİRİM SEBEPLERİNİN UYGULANMAMASI HUKUKA AYKIRIDIR.

Yargılamaya konu olayda kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediği düşünülse dahi TCK Md. 110’nun uygulanmaması hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Şöyle ki;

TCK Md. 110 – Yukarıdaki maddede tanımlanan suçu işleyen kişi, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın, onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.

Hükmüne göre müvekkil mağduru araca bindirdikten sonra karakola götürmüştür.

Madde metninden anlaşıldığı üzere müvekkil de mağdurun şahsına hiçbir zarar vermemiş ve herhangi bir şekilde fiziki yahut manevi bir baskı kurmamıştır. Aynı araçta olsalar da konuşmalar dahi normalde döndüğünden müvekkil mağduru güvenli bir şekilde serbest bırakmış belki de hayatını kurtarmıştır.

Yukarıdaki açıklamalarımızdan da anlaşılmaktadır ki kabul etmemekle beraber bir an için müvekkilin ilgili suçu işlediği düşünülse dahi mağdura bir zararı dokunmaması ve birlikte bir süre seyahat etmelerinin mağdur tarafından herhangi bir hürriyetten yoksun kılma iddiası taşımaması karşısında ceza tesisinde bulunulacaksa dahi verilecek cezasının 2/3 oranında indirilmesi gerekirken haksız ve hukuka aykırı olarak hüküm kurulmuş olması nedeniyle dairenizce esas hakkında yeniden inceleme yapılarak yeniden hüküm kurmayı gerekmektedir.

SÖZDE SUÇ DELİLLERİNİN BULUNDUKLARI YERLERDEN GETİRİLEREK KRİMİNAL İNCELEMEYE TABİ TUTULMASININ ARDINDAN BİLİRKİŞİ RAPORU ALINMASI GEREKİRKEN YAPILMAMASI HÜKMÜN ORTADAN KALDIRILMASINI GEREKTİRİR.

HAKSIZ TAHRİK HÜKÜMLERİ UYGULANMAMIŞTIR

Kabul etmemekle beraber bir an için müvekkilin söz konusu Hürriyeti Yoksun Bırakma Suçunu işlediğini düşündüğümüzde söz konusu suçun müvekkilin yakın arkadaşının çocuğuna cinsel istismarda bulunan sanığa karşı işlediği göz önüne alınmadan Haksız Tahrik indirimi uygulanmadan hüküm kurulmuş olması da isabetsizdir. Şöyle ki; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22.05.1989 tarih, 1/133 -192 sayılı kararı ve buna uyum gösteren özel Ceza Dairelerinin istikrarlı uygulamaları doğrultusunda bir olayda tahrikin varlığının kabulü için haksız hareketin bizzat sanık yakınına yönelik olmasının gerekmeyeceği, üçüncü kişilere dahi yapılan haksız hareketin tahrik sebebi oluşturabileceği gözetilmeden ve hükmün gerekçesinde, mağdur sanık Ata’nın kavgayı başlatıp, sanığın arkadaşı Burak’ı yaraladığının kabul edilmesine rağmen haksız hareketin sanığa yönelik olmadığına dair yerinde olmayan gerekçeyle haksız tahrik hükmünün uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi – Karar: 2010/16199).

Hal böyle olunca, sayılan tüm sebepler müvekkil hakkında atılı hürriyeti tahdit suçundan beraat kararı verilmesi gerekirken müvekkilin aleyhinde hüküm tesis edilmesi hukuka aykırı olduğundan kararın sayın mahkemenizce ortadan kaldırılarak müvekkilin beraatine, aksi kanaatin hasıl olması halinde ise lehe olan hükümlerin uygulanması gerekmektedir.

SONUÇ VE TALEP : İzah edilen ve re’sen nazara alınacak sebepler ışığında;

– İstinaf kanun yoluna başvurumuzun kabulüne,

– …………………… Asliye Ceza Mahkemesi’nin 11/05/2021 tarih ve 2021/112 E. 2021/63K. sayılı kararının ortadan kaldırılmasına,

– Müvekkilin atılı suçtan beraatine, aksi yönde kanaatin hasıl olması halinde ise müvekkilin lehine olan kanun hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesini Sayın Dairenizden vekaleten arz ve talep ederiz.03.06.2021

Sanık Müdafii

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir