Bu paylaşımımızda hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararına itiraz dilekçesi ve örneklerini bulabilirsiniz. Eğer şartlar gerçekleşmişse ceza mahkemesi hükmün açıklanmasının geriye bırakılması yani HAGB kararı verir. HAGB kararı verildiğinde sanık 5 yıl boyunca denetimli olarak serbest bırakılır. Yani hapis cezası almamış olur. 5 yıl boyunca herhangi bir suç işlenmezse sanığa verilen ceza düşürülür. Eğer 5 sene içerisinde bir suça karışırsa; yeni karıştığı suçtan alacağı ceza ile eski cezası birleştirilip sanığa çektirilir.
Şunu da bilmenizde fayda vardır ki HAGB kararına karşı istinaf yolu mümkün değildir. Ancak HAGB kararına itiraz edebilirsiniz. İşte bu yazımızda da HAGB kararına itiraz için çeşitli dilekçeler bulacaksınız.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına(HAGB) İtiraz Dilekçesi -1-
ADANA AĞIR CEZA MAHKEMESİNE
Gönderilmek Üzere
ADANA 2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE,
DOSYA NO:
İTİRAZ YOLUNA
BAŞVURAN SANIK :
MÜDAFİİ :
SUÇ : Mühür Bozma
KARAR TARİHİ :
TEBLİĞ TARİHİ :
D.KONUSU : …. 2. Asliye Ceza Mahkemesinin tarafımıza …… tarihinde tebliğ edilen ….. tarihli, …./… Esas ve …./… Karar sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itirazlarımızdan ibarettir.
AÇIKLAMALAR
Adana 2. Asliye Ceza Mahkemesinin yukarıda esas ve karar numarası belirtilen dosyada ….. tarihli celsede müvekkil sanık hakkında 9.000,00 TL adli para cezasına hükmedilmiş olup hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Tarafımızca ……. tarihinde süre tutum dilekçesi verilmiş ve gerekçeli karar tarafımıza …. tarihinde tebliğ edilmiştir.
Adana Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen karar usul ve yasalara aykırı olup; iş bu karara karşı süresinde itiraz dilekçemizi sunuyoruz.
Mahkemece müvekkil sanık hakkında, “mühür bozma” suçundan yapılan yargılama sonunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olup; verilen bu karar yasal düzenlemelere ve hukuka aykırı verilmiştir. Şöyle ki;
1-) TCK’NIN 203. MADDESİ AÇISINDAN “MÜHÜR BOZMA SUÇU”NUN UNSURLARI GERÇEKLEŞMEMİŞTİR:
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 203. maddesine göre; “Kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulan mührü kaldıran veya konuluş amacına aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” Buna göre müvekkilin üzerine atılı mühür bozma suçunun işlenebilmesi için mührün kaldırılması veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesi gerekmektedir. Müvekkil sanık ……, dava konusu inşaat yapıldıktan sonra inşaatın yapımına devam etmemiştir. Bu husus şu ana kadarki aşamalardaki beyanlarımızdan da anlaşılacaktır. Kendisi inşaata devam etmemiş, yalnızca inşaatın içine mobilya koymuştur. Dolayısıyla SUÇUN İŞLENMESİ İÇİN GEREKLİ OLAN SEÇİMLİK HAREKETLERDEN BİRİSİ OLAN MÜHRÜN KONULUŞ AMACINA AYKIRI DAVRANMAK EYLEMİNİ GERÇEKLEŞTİRMEMİŞTİR. AYRICA MÜVEKKİL DİĞER SEÇİMLİK HAREKET OLAN KONULMUŞ OLAN MÜHÜRÜ KALDIRMA FİİLİNİ İŞLEMİŞ DE DEĞİLDİR. SÖZ KONUSU İNŞAAT İÇİN GEREKLİ İZİN VE RUHSAT DA ALINMIŞ OLUP MÜHÜR BOZMA SUÇUNUN MADDİ UNSURLARI GERÇEKLEŞMEMİŞTİR. ANILAN SEBEPLERLE MÜVEKKİL HAKKINDA VERİLEN HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARININ KALDIRILARAK, MÜVEKKİLİN BERAATİNE KARAR VERİLMESİ GEREKMEKTEDİR.
2)- CEZA KANUNUNUN AMACI SUÇLUYU CEZALANDIRMAK DEĞİLDİR:
TCK’nın 1. maddesinde; “Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir. Kanunda, bu amacın gerçekleştirilmesi için ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar, ceza ve güvenlik tedbirlerinin türleri düzenlenmiştir.” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre ceza kanununun amaçları arasında kişiyi cezalandırmak gibi bir amaç bulunmamaktadır. Öncelikle tekrar etmek gerekir ki müvekkilin eylemleri TCK’nın 203. maddesinde düzenlenen mühür bozma suçunu oluşturmamış olup bu suçun unsurları oluşmadığı için müvekkilin beraatine karar verilmesi gerekmektedir. Fakat kesinlikle suç ikrarı anlamına gelmemekle birlikte, müvekkilin eylemlerinin TCK m.203’teki suçu oluşturduğu bir an için düşünülse dahi, müvekkil hakkında ceza verilmesinde herhangi bir kamu yararı kalmamıştır. Zira söz konusu inşaat mevzuata aykırı bir şekilde yapıldığı için mühürlenmiştir. Fakat soruşturma ve kovuşturma aşamaları devam ederken, müvekkil söz konusu inşaat için gerekli ruhsatları alarak mevzuata uygun bir hale getirmiştir. Bu sebeple artık inşaatın mühürlenmesi için herhangi bir hukuki sebep ortada yoktur. BU AŞAMADAN SONRA MÜVEKKİL SANIK HAKKINDA CEZA HÜKMÜ KURULMASI TCK’NIN 1. MADDESİNE YANİ TÜRK CEZA KANUNU’NUN AMACINA AYKIRI OLACAKTIR. ZİRA DAHA ÖNCE DE BELİRTİLDİĞİ GİBİ CEZA KANUNUNUN AMAÇLARI ARASINDA KİŞİLERİ CEZALANDIRMAK YOKTUR VE MEVZUATA UYGUN HALE GETİRİLMİŞ BİR İNŞAAT İÇİN MÜVEKKİLE CEZA VERİLMESİ, YALNIZCA KENDİSİNİN CEZALANDIRILMASI AMACINI TAŞIMAKTADIR. DEVLETİN CEZALANDIRMA YETKİSİ VARDIR FAKAT BU YETKİ, CEZA KANUNLARININ YUKARIDA GÖSTERİLEN AMAÇLARINA ULAŞMAK İÇİN KULLANILAN BİR ARAÇTIR. ANILAN SEBEPLERLE MÜVEKKİL HAKKINDA VERİLEN HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARININ KALDIRILARAK, MÜVEKKİLİN BERAATİNE KARAR VERİLMESİ GEREKMEKTEDİR.
3-) EKSİK İNCELEMEYLE VE ÇELİŞKİLER GİDERİLMEDEN YAZILI ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMUŞTUR:
Müvekkil sanık hakkında verilen hüküm eksik inceleme sonucu kurulmuştur. Şöyle ki, müvekkil sanığın savunmasında, “İnşaat yapıldıktan sonra inşaatın yapımına devam etmedik, inşaat tamamlanmış idi, sadece içerisine mobilya koyduk, söz konusu inşaata ruhsat ve izin yaklaşık 3 ay önce alındı.” beyan etmesine rağmen bu hususlar araştırılmamış, mahallinde keşif yapılmamış ve yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Müvekkilin inşaatın yapımına devam etmediği ve sadece içerisine mobilya konulduğu yönündeki savunması dikkate alınarak bu hususta araştırma yapılması gerekmekteydi.
Ayrıca …… tarihinde düzenlenmiş mühür fek tutanağında “Yapı imar yoluna denk gelmekte olup ruhsat alınması mümkün gözükmemektedir.” ibaresi geçmektedir. Fakat müvekkil sonrasında söz konusu inşaat için ruhsat almıştır. Bu açık çelişki giderilmeden hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bu konuda ….. Belediye Başkanlığına müzekkere yazılmışsa da gerekçeli karar da bu hususa hiçbir şekilde değinilmemiş, bu konuyla ilgili şüpheler ve çelişkiler giderilmeden yazılı şekilde hukuka ve yasalara aykırı olarak hüküm kurulmuştur.
Yine …… tarihli mühür fek tutanağında mühürün fek edilerek yapımına devam edildiği ifade edilmiştir. Bu konu da yeterince aydınlatılmamıştır. TCK’nın 203. maddesindeki suç yukarıda da açıklandığı üzere seçimlik hareketli bir suç olup unsurlarının gerçekleşmesi için, ya mühürün kaldırılması/fek edilmesi ya da konuluş amacına aykırı davranılması gerekmektedir. Nitekim ….. Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği iddianamede de “…her ne kadar şüpheli mührü bozmadığını beyan etmiş ise de mührün fiziken bozulmasının şart olmadığı, kanuni tanımda geçen ‘Mührün konuluş amacına aykırı hareket etme’ fiilinin gerçekleştiğinin anlaşıldığı”ndan bahisle kamu davası açılmıştır. Kesinlikle suç ikrarı anlamına gelmemekle birlikte, müvekkilin üzerine atılı fiilleri gerçekleştirdiği bir an için düşünülse dahi, TCK’nın 203. maddesindeki suçun seçimlik hareketlerden hangisi ile gerçekleştirildiği konusunda açık bir çelişki mevcut olup bunun giderilmesi ve gerekçeli kararda ayrıntılı ve şüphe yaratmayacak bir biçimde açıklanması gerekmekteydi. Fakat mahkemece usul ve yasaya aykırı olarak eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. BU KONUDA YARGITAY 21. CEZA DAİRESİNİN 20/10/2015 T, 2015/11477 E VE 2015/4079 K SAYILI KARARINDA; “Sanığın başkanı olduğu …….. Konut Yapı Kooperatifinin yapı ruhsatının geçerlilik süresinin dolması nedeniyle inşaatın mühürlenerek durdurulduğu, 28.09.2011 tarihinde yerinde belediye ekiplerince yapılan kontrolde inşaatın yapımına devam edildiğinin tespit edildiği, bu suretle mühür bozma suçunu işlediği iddiasıyla açılan davada; 08.04.2009 tarihli mühürleme tutanağında 18 adet dubleks meskenin bitmiş, 12 adetinin de boya aşamasında olduğunun belirtilmesi, 28.09.2011 tarihli mühürleme tutanağında ise, taşınmazda inşai faaliyetin devam ettiğinin, dış elektrik tesisatının tamamlandığının, yolların yapıldığının ve kaldırımların da yapılmaya başlandığının tespit edilmiş olması, sanığın aşamalarda değişmeyen savunmalarında Haziran 2010 itibariyle kooperatif başkanlığına seçildiğini, sadece etrafa zararlı olabilecek elektrik kablolarının toprak altına alınarak üzerine taş döşendiğini, suça konu kulübe diye tabir edilebilecek çöp bölümünün yıkılması için belediye tarafından zabıta görevlilerinin tebliğ mahiyetinde bir belge imzalattıklarını beyan etmesi, tanık S.. İ..’ın da çöp konteynırını muhafaza için yapılan kulübeyi belediye ekiplerinin talimatıyla yıktıklarını ve mührün de daha önce konteynırı muhafaza eden kulübe mahiyetindeki yapının üzerinde olduğunu beyan etmesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenebilmesi bakımından; sanığın kooperatif başkanlığına ne zaman seçildiğine ilişkin bilgi ve belgelerin kooperatif başkanlığından istenilmesi, 08.04.2009 tarihli tutanak düzenlendiği sırada inşaatın durumunu gösterir fotoğraflar bulunup bulunmadığının araştırılması, bu tutanakta imzaları bulunan tutanak mümzileri dinlenerek inşaatın tutanak tarihinde ne durumda olduğunun, 28.09.2011 tarihli tutanakta belirtilen dış elektrik tesisatının, yolların ve kaldırımların yapılıp yapılmadığının sorulması, sanığın savunmasında belirttiği etrafa zararlı olabilecek elektrik kablolarının toprak altına alınarak üzerine taş döşenip döşenmediğinin ve bu elektrik kablolarının kapatılmaması durumunda tehlike oluşturup oluşturmayacağı tespit edilerek, mührün bulunduğu iddia olunan ve dosya içeriğindeki resimlere de yansıyan çöp konteynırının yıkılmasına dair belediyece alınmış bir karar olup olmadığının araştırılıp, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 20.10.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.” denilmektedir. AÇIKLANAN SEBEPLER VE İLGİLİ YARGITAY KARARINDAN DA ANLAŞILACAĞI ÜZERE MÜVEKKİL SANIK HAKKINDA BERAAT KARARI VERİLMESİ GEREKİRKEN YAZILI ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMUŞ OLMASI USUL VE YASAYA AYKIRIDIR. TÜM BU SEBEPLERDEN ÖTÜRÜ ….. 2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİNCE VERİLMİŞ HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARINA KARŞI İTİRAZ YOLUNA BAŞVURMA ZORUNLULUĞUMUZ DOĞMUŞTUR.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıkladığımız nedenlerle, …. 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI (HAGB) KARARININ KALDIRILMASINA VE MÜVEKKİLİN BERAATİNE, karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederiz. ../../….
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN
SANIK MÜDAFİİ
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına(HAGB) İtiraz Dilekçesi -2-
İSTANBUL NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NE
Gönderilmek Üzere
İSTANBUL ……. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE
DOSYA NO : ….. E., …. K. ….. Karar Tarihi
İSTİNAF YOLUNA BAŞVURAN
ve KATILMATALEP EDEN : …………….
VEKİLİ : Av.
SANIK : ……….
MÜDAFİİ : ……………
DAVACI : K.H.
SUÇ : ……………
KONUSU: İstanbul ………… Asliye Ceza Mahkemesi …….. E., …….. K. sayılı …………. tarihli kararın İTİRAZEN bozulması ve sanık hakkındaki Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararının kaldırılarak sanığın mahkumiyetine karar verilmesi talebinden ibarettir.
AÇIKLAMALAR :
İstanbul …… Asliye Ceza Mahkemesi …… E., …….. K. sayılı ………… tarihli kararı USUL VE YASAYA AYKIRI OLUP BOZMAYI GEREKTİRİR. Şöyle ki;
- Yargılama neticesinde sanık …….. hakkında ………suçundan “6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına”, yaralama suçundan “1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” ve ………….. suçundan “365 gün para cezası ile cezalandırılmasına” karar verilmiştir. Yerel mahkemenin gerekçeli kararı tarafımıza 23.10.2019 tarihinde tebliğ edilmiş ve bu sayede davadan haberdar olmuş bulunmaktayız.
- Yapılan yargılamada davadan haberdar edilmeden ve duruşma tarihinin tarafımıza tebliğ edilmeden yargılamanın yapılması ve hatta karara çıkması usul ve yasaya aykırıdır. CMK’nın 233, 234 ve ilgili hükümleri uyarınca kovuşturma evresinde davaya katılabilme ve sahip olduğumuz diğer haklarımızı kullanabilmemiz açısından müvekkil …. duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde usulen dava ve duruşmalar tarafımıza bildirilmeden ve dolayısıyla katılan sıfatı ile kanunda öngörülen haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılama yapılması ve hüküm kurulması yasaya aykırı olup bozma sebebidir. Yargıtay’ın bu yönde kararları mevcuttur.
- Müvekkil kovuşturma aşamasında davadan haberdar edilmemiş olup, hüküm kurulduktan sonra işbu eksiklik tespit edilmiştir. Müvekkil, sanığın suça konu eylemi ile suçtan doğrudan zarar görmüştür. Suçtan zarar gördüğümüz sanığın …….. suçundan hapis cezası ile cezalandırılması ile hüküm altına alınmış, zararının sanık tarafından giderilip giderilmediği bilgisi tarafımıza ulaşmamıştır. Suçtan zarar görmüş olan müvekkil davadan haberdar edilmemesi sebebi ile davaya müdahil olamamış, katılan sıfatı ile kanunda öngörülen haklardan yararlanma olanağından yoksun kalmıştır. Davaya katılan sıfatı ile katılmış olsaydı yasa gereği kendisini vekil ile temsil ettirmiş olan idare lehine avukatlık ücretine hükmedileceği gibi kanunda sayılan haklardan da yararlanabilecekti.
- Somut olayda işlenen fiil gözetildiğinde verilen cezalar haksızlık oluşturmaktadır. Yerel mahkeme tarafından suçun alt sınırından ceza verilmesi ve bu cezanın da geri bırakılması son derece hakkaniyetsizlik oluşturmaktadır.
- Bu nedenlerle sanıkların suçun en alt sınırından değil, üst sınırından mümkün değilse üst sınırına yakın bir seviyeden cezalandırılmaları gerekirken, suçun en az sınırından cezalandırılması ve cezanın geri bırakılması usul ve yasaya aykırıdır. BU İTİBARLA SÖZ KONUSU HÜKÜM USUL VE KANUNA AYKIRI OLDUĞUNDAN İTİRAZ YOLUNA BAŞVURMA ZORUNLULUĞU DOĞMUŞTUR.
Yukarıda açıkladığımız ve dosya kapsamından da anlaşılacak sebeplerle sanık hakkında verilen erteleme kararı eksik inceleme neticesinde verilmiştir.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıkladığımız ve Sayın Mahkemece resen nazara alınacak nedenlerle, İstanbul …. Asliye Ceza Mahkemesi ……… E., …….. K. sayılı …….. tarihli kararın kaldırılarak sanığın üst sınırdan cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılarak mahkumiyetine yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.
Av.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına(HAGB) İtiraz Dilekçesi -3-
X AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NE
Gönderilmek Üzere
X ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NE
DOSYA NO :
İTİRAZ EDEN
SANIK :
MÜDAFİİ :
KATILAN :
VEKİLİ :
KONU :……… Tarihli 4. Celsede Müvekkil Sanık Hakkında Verilen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı’na Karşı İtirazlarımızın Sunumudur.
AÇIKLAMALAR :
İtiraz merci, itiraza konu kararı hem hukuki yönden hem de maddi yönden ele almak ve bütün bu yönlerden kararın hukuk uygunluğunu denetlemek zorundadır. Müvekkil hakkında verilmiş olan mahkûmiyet kararı yerinde değildir. Zira dava konusu olayda müvekkil hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken, mahkûmiyete hükmedilmesi hukuka aykırıdır. Çünkü burada, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının suça ilişkin şartı, doğru bir mahkûmiyet hükmünün kurulması şartı gerçekleşmemiştir.
İtiraz mercii, somut durumda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini denetleyecek, bunu yaparken de, sadece şartlar yönünden şekli hususlara değil, sübuta ve suç vasfına yönelik de değerlendirmelerde bulunabilecektir. Bu husustaki değerlendirme, esas mahkemesi gibi yeni bir yargılama yapma ve yeni bir hüküm kurma anlamında değildir. Aslında bu durumda merci, sübut veya vasıf konusunu kendisi bizzat incelememekte, (istinaf veya temyiz suretiyle) bu konuların asıl yetkili merciler tarafından incelenmesinin yolunu açmaktadır. Bu nedenle Sayın itiraz merciinin sübuta yani verilmiş olan hükmün yerinde olup olmadığına ilişkin inceleme yapma yetkisi bulunmaktadır.
KAZANIN MEYDANA GELMESİNDE MÜVEKKİLİN HERHANGİ BİR KUSURU BULUNMAMAKTADIR. Müteveffa aniden yola atlamış, araç yolunda trafik akışı mevcutken hangi yöne gideceği hususunda tereddüt etmiştir. Müvekkil müteveffayı gördüğü anda fren ve direksiyon tedbirine başvurmuş olmasına karşın çarpmayı engelleyememiştir. Müteveffanın aniden araçlar arasından yola atlamış olması karşısında, müvekkilin gerekli tedbirleri almada geç kalmasından bahsedilemez. Müvekkilin 21.4 frenle duruşa geçtiği dikkate alındığında 55-60 km hızla seyir halinde olduğu açıktır. Söz konusu meskûn mahaldeki hız limitlerinin de altındadır. Aracının hızlı olmadığı tanık beyanları ile de sabit olmasına karşılık KTK Maddesine göre kural ihlali yaptığı değerlendirmesi yasaya aykırıdır.
Müvekkilin aracının hız limitinden yüksek olduğuna dair hiçbir delil ve emare bulunmamaktadır. KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN DURMA VE İNTİKAL SÜRELERİNDE (ekte sunulmuştur) KURU VE EĞİMSİZ BİR YOLDA 4 MT FREN İLE DURAN BİR ARACIN HIZININ 45-55 KM ARASINDA OLDUĞU AÇIKÇA BELİRTİLMEKTEDİR. Bu durum dikkate alındığında müvekkilin aracının hızının limitlerin üzerinde olması imkansızdır. İş bu nedenle eksik inceleme ürünü olan bu kararın kaldırılması yasa gereğidir.
Kazanın meydana geldiği yolda yaya geçidi bulunmamaktadır. Fren ve direksiyon tedbirine rağmen, aniden yola atlayan müteveffaya çarpan müvekkile kusur atfı mümkün değildir. Müvekkilin kazanın oluşum şartlarında herhangi hatalı tutum veya davranışı söz konusu değildir.
SONUÇ VE TALEP: Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle,
- Müvekkil hakkında verilen haksız ve hukuka aykırı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılmasına,
- Müvekkilin beraatine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine,
Karar Verilmesini vekâleten arz ve talep ederiz.
Sanık Müdafii
EK : Karayolları Genel Müdürlüğü Durma ve İntikal Süreleri Çıktısı
Av. Saim İNCEKAŞ – Adana Merkezli Avukatlık ve Hukuk Ofisi
HAGB İtiraz Dilekçesi Örneği(Taksirle Ölüme Neden Olma) -4-
ADANA AĞIR CEZA MAHKEMESİNE
GÖNDERİLMEK ÜZERE
ADANA ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
DOSYA NO : … E. …. K.
İTİRAZ EDEN KATILAN :
VEKİLİ : Av.
SANIK :
SUÇ :Taksirle Ölüme Neden Olma
İTİRAZA KONU KARAR: Asliye Ceza Mahkemesinin … tarihli, Esas sayılı kararı
KONU :.Asliye Ceza Mahkemesinin .. . tarihinde sanık … ile ilgili olarak vermiş olduğu … Esas sayılı Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararına itirazlarımızdan ibarettir.
AÇIKLAMALAR :
1-…. Asliye Ceza Mahkemesinin Taksirle Ölüme Neden Olma suçundan … tarihinde sanık aleyhine vermiş olduğu Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı yasal düzenlemelere ve hukuka uygun değildir. Şöyle ki;
2-5271 sayılıCeza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi hükmüne göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için; hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması ve suçun işlenmesiyle mağdurun ve kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir.
3-Görüldüğü gibi sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için dört koşulun bir arada bulunması ve mahkemece bu dört koşul açısından da değerlendirme yapılarak kanaat oluşturulması zorunluluğu vardır.
4- Öncelikle asli kusurlu olan sanık hakkında asgari hadden ceza verilmesi açıkça hukuka aykırıdır. Zira … Asliye Ceza Mahkemesi tarafından hazırlatılan bilirkişi raporunda sanığın müteveffanın ölümünden asli (birinci dereceden) kusurlu olduğunun tespit edildiği görülecektir. Sanığın sevk ve idaresindeki araç ile seyir halinde iken hem Azami Hız Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 100. maddesine göre belirlenen hız sınırını aşması hem Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 107. maddesinde belirtilen öndeki araç ile takip mesafesine uymaması hem de hızını aracının teknik özellikleri, yol ve hava durumuna göre ayarlaması gerekirken bu hususlara riayet etmemesi nedeniyle meydana gelen kazada dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı ile asli kusurlu bulunan sanığın asgari hadden uzaklaşılarak cezalandırılması gerekmektedir. Bu nedenle hükmün açıklanmasının geri bırakılması yoluna gidilemeyecek ve sanığın kusurunun karşılığı olan ceza takdir edilebilecektir.
5- Bunun yanında sanık hakkında … 1.Asliye Ceza Mahkemesinin … tarih ve … Esas ve … Karar sayılı dosyasında Basit Tehdit suçundan neticeten 500,00 TL adli para cezasına hükmedilmiş, daha sonra ise bu para cezası hakkında Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararı verilmiştir. Dolayısıyla işlenen bu suç göz önünde bulundurularak Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararı verilebilmesi için gerekli dört şarttan biri olan sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması mümkün olamayacaktır. Sanık suça meyilli bir kişilik olup bu hususun göz ardı edilmemesi gerekmektedir.
6-Mevcut dava dosyası ile büyük ölçüde benzerlik taşıyan başka bir karardan bahsetmek gerekirse … Asliye Ceza Mahkemesinin … tarihli Esas … Karar sayılı dosyada sanık …ın hız limitini %10 dan fazla ihlal etmesi ve şerit izleme değiştirme kurallarına uymaması sonucu meydana gelen trafik kazasında yan koltukta oturan arkadaşının vefat etmesi sonucu Taksirle Ölüme Neden Olma Suçundan 2 yıl 10 ay Hapis Cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Ekte sunulan emsal kararın tamamı incelendiğinde asli kusurlu sanık hakkında asgari hadden ceza verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğu bir kez daha anlaşılacaktır.
HUKUKİ NEDENLER : 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve ilgili mevzuat
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerle … Asliye Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu hükmün yeniden incelenerek sanık hakkında Taksirle Ölüme Neden Olma suçundan verilen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının kaldırılmasına ve açıklamalar bölümünde sözü edilen nedenlerle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ve sanık hakkında işlenen suçlar göz önünde bulundurularak asgari hadden uzaklaştırılıp ceza verilmesini müvekkilimiz adına itirazen talep ederiz.
Katılan Vekili
Av.
HAGB İtiraz Dilekçesi Örneği (Katılan Yönünden) -5-
ADANA NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİNE
GÖNDERİLMEK ÜZERE
ADANA ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
Dosya No:
Karar No:
İtiraz Eden
Katılan:
Katılan Vekili:
Suç: Şantaj, Cinsel Taciz
Suç Tarihi:
Karar Tarihi:
Konu: Adana Asliye Ceza Mahkemesinin … karar numaralı dosyasının hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itirazların sunulmasıdır.
Açıklamalar :
Adana Cumhuriyet Başsavcılığının … no’lu soruşturma neticesinde savcılığın … sayılı iddianamesi düzenlenmiş olup iddianamenin kabulü ile sanık …’ın yargılanmasına başlanılmış ve yargılama neticesinde sanık hakkında ŞANTAJ suçunu işlediği sabit görülüp 10 ay ve 80 TL adli para cezası, CİNSEL TACİZ suçunu işlediği sabit görülüp 2240 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, CMK 231. Maddesi gereğince de sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Bahsi geçen olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının koşulları oluşmamıştır. Şöyle ki;
CMK Md. 231 fıkra 6/(b) uyarınca “ Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varması” olarak ifade edilen husus sanık tarafından yerine getirilmemiştir. Her ne kadar sanık ilk ifadesinde alkollü olduğunu ve pişmanlık duyduğunu ifade etse de sanığın tutum ve davranışları pişman bir kişinin hal ve hareketlerinden tamamı ile uzaktadır. Ayrıca sanık ifadesinde müvekkilim için “ Yollu olduğunu biliyordum.” şeklinde beyan vermiştir. Lakin ifadesinde sanık gayet bilinçlidir ve alkolün etkisinde de değildir. Bu sebeple sanığın suç işlerken ki iradesi ile suç sonrası iradesi arasında herhangi bir değişim olmamıştır ve sanığın suç işlemek konusunda herhangi bir pişmanlığı yoktur. Dolayısıyla mahkemenin tekrar suç işlemeyeceği konusundaki kanaatine katılmıyoruz.
Sanığın kendisi müvekkilimin kapı komşusudur ve müvekkilimi olaydan mahkemenin son aşamasına kadar sürekli bakışları, hal ve tavırları ile rahatsız etmiş; müvekkilimin manevi olarak çökmesine ve bu sebeple psikolojik destek almasına neden olmuştur. Müvekkilimin maddi olarak herhangi bir kaybı olmamasına rağmen manevi olarak yaşamış olduğu kayıp ve yıpranma geri dönülemeyecek boyutlara gelmiştir.
Sanığın müvekkilime karşı işlemiş olduğu cinsel taciz suçu aynı zamanda kadına yönelik şiddettir ve uygulamış olduğu şiddet müvekkilimin hayatında onarılamayacak tahribatlara neden olmuştur. Bu kadar ağır bir travmaya sebep olan ve hiçbir pişmanlık göstermeyen sanığa yaptırım olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanması cezaların caydırıcılığı ilkesinin de etkinliğini kaybetmesine sebebiyet vermektedir.
Sonuç Ve İstem : Yukarıda açıklanan tüm nedenler ve re’sen araştırılacak tüm hususlar değerlendirildiğinde ;
Sanık hakkında verilen HAGB’nin oluşum şartlarını taşımaması sebebiyle HAGB’ye karşı yapılan itirazın kabulüne karar verilmesini saygılarımla talep ederim.
Katılan VEKİLİ
HAGB’ye İtiraz Dilekçesi(SSÇ Yönünden) -6-
ADANA NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
GÖNDERİLMEK ÜZERE
ADANA ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
DOSYA NO:
HAGB KARARINA İTİRAZ EDEN SSÇ:
MÜDAFİİ:
KONU: Adana Asliye Ceza Mahkemesi’nin sayılı kararının itiraz incelemesi için ayrıntılı itiraz dilekçesi verilmesinden ibarettir.
AÇIKLAMALAR
Yukarıda esas numarasını belirttiğimiz Sapanca Asliye Ceza Mahkemesinde konut dokunulmazlığını ihlal suçundan yapılan yargılamada; SSÇ hakkında konut dokunulmazlığını ihlal suçundan 6 ay hapis cezası verilip, TCK madde 31/3-son maddesi gereğince 1/3 oranında indirim yapılarak 4 ay hapis cezasına hükmedilmiş, TCK madde 62 gereğince takdiren 1/6 oranında indirilerek sonuç ceza olarak 3 ay 10 gün hapis cezasına hükmedilmiş ve bu hükmün açıklanması geri bırakılmıştır. Verilen bu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı hakimliğiniz nezdinde süresi içerisinde itiraz kanun yoluna başvuruyoruz.
Bu karar usul ve yasaya aykırıdır, itiraz incelemesinde kaldırılması gerekir. Şöyle ki; SSÇ …………….’ın yargılama huzurunda mahkeme huzurunda, olay günü apartmana arkadaşı ……… ile birlikte hayır istemek amacı ile gittiğini, kapıyı tıklattığında kapının biraz aralandığını, ………’nın tıklattığı kapının ise açılmasıyla içeriden çıkan şahsın onlara saldırmaya başladığını ve bu saldırıdan korunmak için aralık olan kapıdan içeri girmek zorunda kaldığını, evin içindeki adamın da onu dövdüğünü, kendisinin kesinlikle hırsızlık yapmadığını beyan etmiştir.
Meydana gelen olayda hiçbir şekilde suç işleme kastı gibi bir durum bulunmamaktadır. Eve girilmesi tamamen zorunluluk sonucudur. Herhangi bir kusur, kast bulunmadığından ve yine suçun yasal unsurları oluşmamasına rağmen HAGB kararı verilmesi yerinde değildir. Üst mahkeme olarak yapacağınız incelemede öncelikle SSÇ ………………. hakkında beraat kararı verilmesini talep ediyoruz.
Dosyadan da anlaşılacağı üzere SSÇ ……………..’ın üzerine atılı suçu işlediği ispatlanamamıştır. Ceza hukukunun en temel ilkelerinde olan ‘şüpheden sanık yararlanır’ ilkesi gereği SSÇ ………………… hakkında HAGB kararı verilmesi hatalıdır. Bu nedenle itiraz talebimizin kabulüne, usul ve kanuna aykırı mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında taleplerimiz doğrultusunda isnat edilen suçtan SSÇ ……………………. ‘ın beraatine, aksi kanaatin hasıl olması durumunda lehe olan kanun hükümlerinin uygulanmasını talep ederiz.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda ayrıntılı şekilde arz ve izah ettiğimiz ve mahkemenizce resen dikkate alınacak nedenlerle Sapanca Asliye Ceza Mahkemesi’nin sayılı kararının itiraz incelemesinde kaldırılarak beraat kararı verilmesini mahkemeniz aksi kanaatte ise lehe olan hükümlerin uygulanarak kararın itirazen kaldırılmasına karar verilmesini talep ederiz.
İTİRAZ EDEN MÜDAFİİ
HAGB Kararına İtiraz Dilekçesi -7-
ADANA NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİNE
Gönderilmek üzere
ADANA ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
DOSYA NO:
SANIK:
MÜDAFİ:
KONU: … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … tarihli … sayılı sayılı kararına itirazlarımız hakkındadır.
AÇIKLAMALAR:
Sanık hakkında, 5607 sayılı yasanın 3/5. Maddesi gereğince hüküm kurulmuş ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Verilen karara usul ve yasaya aykırı olması sebebiyle itiraz ediyoruz. Sanığın eyleminin iddia edilen suç kapsamında değerlendirilemeyeceği kanaatindeyiz.
Sanık hiçbir şekilde kaçakçılık sıfatını şahsında gerçekleştirecek eylemde bulunmamıştır. Tutarlı bir şekilde verdiği samimi ifadelerinden de anlaşılacağı üzere sanığın kanun hükümlerine karşı gelme niyeti bulunmamaktadır. Sanık görme engellidir, aldığı ürünlerin bandrolsüz olduğunu anlayabilmesi mümkün olmamıştır. Suçun manevi unsurlarından olan kast, somut olayda gerçekleşmemiştir.
Sanık bilerek ve isteyerek yapmamış olsa da meydana gelen zararı daha iddianame hazırlanmadan önce gidermiştir. Bu husus iddianame okunduğu takdirde anlaşılacaktır. Olay sebebiyle pişmanlığını dile getirmiş ve samimi beyanda bulunmuştur. Sanık hakkında eksik ve hukuka aykırı hüküm kurulduğu kanattindeyiz. Bu sebeple verilen karara itiraz ediyoruz.
NETİCE VE TALEP: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Öncelikle, kararının hukuka uygun olmadığı kanaati ile kaldırılmasına ve sanığın beraat ine, karar verilmesini arz ve talep ederiz.
Saygılarımızla.
Sanık Müdafi
HAGB İtiraz Dilekçesi (Kasten Yaralama) -8-
ADANA NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
Gönderilmek Üzere
ADANA 3. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
Dosya No:
KARARI VEREN MAHKEME: Adana 3. Asliye Ceza Mahkemesi
İTİRAZ EDEN KATILAN SANIK:
KONU: Adana Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2020/19 Esas sayılı dosyasına ilişkin … tarihli kararına karşı itirazlarımın sunulmasından ibarettir.
AÇIKLAMALAR
Yerel mahkemece yukarıda esas numarası verilen dosyada yürütülen yargılama sonucunda 2021/19 tarihli karar ile; “ katılan sanık ………..e yönelik ‘Silahla Basit Yaralama’ suçunu işlediği anlaşıldığından, suçun işleniş biçimi, sanığın güttüğü amaç ve saiki, şahsi ve sosyal durumu ve eylemin özellikleri göz önüne alınarak eyleme uyan 5237 Sayılı TCK’nın 86/2. maddesi uyarınca SONUÇ OLARAK 2.240,00 TL (112gün x 20,00TL) ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMAMA ve ilgili hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” karar verilmiştir. Söz konusu karar usul ve yasalara aykırı olup kararın kaldırılmasına ve beraatime hükmedilmesi gerekmektedir. Şöyle ki;
1-) Şahsım tarafından yargılama konusu olaylar hakkında tüm gerçekler samimi olarak aktarılmış olup gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında vermiş olduğum ifadeler ile maddi gerçek şüphe bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılmıştır. Suç tarihi olan …… 2020 tarihinde ……… Polis Merkezi Amirliği’nde vermiş olduğum ifadede de açıkça anlatıldığı üzere şahsım ile diğer müşteki sanık arasında daha önceden de evimin önüne kendi aracını park etmesi nedeniyle husumet bulunmaktadır. Şahıs olay tarihinde yanında eşi de bulunduğu sırada aracını kendisini defalarca uyarmama rağmen evimin önüne park etmiştir. Bunun üzerinde tarafımca son derece kibar bir dille müşteki sanık uyarılmış olup kendisine aracını kendi evinin önüne park etmesi bu şekilde benim de kendi evimin önüne şahsi aracımı park edebileceğim hususu belirtilmiştir. Ancak diğer müşteki sanık şahsıma hitaben “Sen git aracını arka sokağa koy. Bana kimse karışamaz, istediğim yere aracımı park ederim” demek suretiyle cevap vermiştir. Bunun üzerine kendisine akşam saatinde olayın gereksiz yerlere gitmemesi ve daha da büyümemesi adına bir cevap vermemiş ve arkamı dönüp evime doğru yönelmiş olmama rağmen birden diğer müşteki sanık eline demir bir sopa almak suretiyle arkamdan saldırmıştır. Bu sırada gerek şahsıma gerekse aileme yönelik sayısız küfür ve tehditte bulunan müşteki sanık evimin bahçesine zorla girerek elindeki demir sopa ile parmağımı kırmış komşuların araya girmesi sonrasında da aracımın arka camını elindeki demir sopa ile kırmıştır. Parmağımdaki yaralanma hakkında …….. Cumhuriyet Başsavcılığı 2020/…. Soruşturma no’lu dosya kapsamında aldırılan ……. Devlet Hastanesi …… 2020 tarihli adli muayene raporunda; “BTM ile giderilemez ve kemik kırığına sebebiyet verecek şekilde yaralandığımın ve kemik kırığının hayati fonksiyonlara 2. Dereceden etkisi olduğunun” açıkça belirtilmiştir. Yine şahsın aracımın arka camına vermiş olduğu zarar ile ilgili de Olay-Görgü Tespit- Araştırma ve Muhafaza Altına Alma Tutanağı dosya içerisinde mevcut olup diğer müşteki şahsın hareketleri neticesinde hem fiziksel, hem de maddi olarak zarar gördüğüm hususları şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortadadır. Yargılama konusu olaylar hakkındaki bu iddialarım da gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında beyanda bulunan tanıkların anlatımı ile doğrulanmış olup İddia makamının mütalaasında da bu husus şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirtilmiştir.
Dolayısıyla yargılama konusu olaylar tamamen diğer müşteki sanığın kusurlu ve kasıtlı hareketleri sonucu yaşanmış, şahsımca karşı tarafa en ufak bir karşılık dahi verilmemiştir. Tüm beyanlarımda da samimi olarak belirttiğim üzere suç tarihinde diğer müşteki sanığın saygısız konuşmaları sebebiyle olayların büyümemesi adına evimin bahçesine girdiğim hususu da tüm tanık beyanları ile olay yerindeki aracımın görüntüleri ile sabittir. Yargılama konusu olaylar evimin bahçesinde yaşanmış olup iddia edildiği gibi diğer müşteki sanığa yönelik en ufak bir eylemim bulunmamaktadır. Kaldı ki diğer müşteki sanığın beyanları da son derece çelişkili olup suçtan kurtulmaya yönelik savunmada bulunduğu hususu kendisinin soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki beyanları ile sabittir. Tüm bu hususlara rağmen hakkımda diğer müşteki sanığa karşı silahla basit yaralama suçunu işlediğimden bahisle ceza verilmiş olması usul ve yasalara aykırı olup kararın bu yönüyle tarafımca kabulü mümkün değildir.
2-) Ayrıca yargılama konusu olaylar ile ilgili yalnızca aleyhime olan deliller toplanmış olup karar verilmesi sırasında lehime deliller toplanmamıştır. Buna rağmen yine de dosya kapsamında toplanan tüm deliller göz önüne alındığında atılı suçu işlediğimi gösteren en ufak bir somut delil bulunmamakta olup şahsın yaralanması eylemi ile uzaktan yakından bir alakam bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere Ceza Hukukunun evrensel ilkelerinden olan ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR ilkesinin özü, “…ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir. …” (Yargıtay 17. Ceza Dairesi 2019/5237 E. , 2019/10272 K. Sayılı ilamı)
Bu bilgiler ışığında -Atılı suçun tarafımca işlendiğini kabul anlamına gelmemekle birlikte- yukarıda detaylıca açıklandığı üzere yargılama konusu suçun şahsım tarafından işlendiğini gösteren her türlü şüpheden uzak, yeterli ve inandırıcı somut deliller bulunmadığından BERAATİME karar verilmesi gerekirken mahkumiyet kararı verilmesinin tarafımca kabulü mümkün olmayıp kararın bu yönüyle de bozulması gerekmektedir.
3-) Kaldı ki …….. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından karar verilirken sabıkasız oluşum, YARGILAMAYA KONU SUÇU İŞLEDİĞİME DAİR EN UFAK BİR SOMUT DELİL OLMAMASI, şikâyet üzerine hakkımda kamu davası açılması ve bu sebeple yaşadığım mağduriyet göz önüne alınmamış, lehime olan hükümler uygulanmamıştır. Bu sebeple de ilgili karara itiraz etme zorunluluğum doğmuştur.
4-) Ayrıca netice olarak bakıldığında yargılama konusu olaylar nedeniyle parmağım kırılmış olup yaşadığım tedavi sürecine rağmen halen parmağımı kullanırken zorlanmakta olduğum, söz konusu kırığın etkilerini hayatımın geri kalanında da hissedecek olmam, ekonomik olarak da aracımın camının kırılması sebebiyle mağduriyet yaşamam hususları sabittir. Ancak yerel mahkeme kararı ile cezalandırılmama karar verilmek suretiyle kamu vicdanı yaralanmış, emsal niteliğinde olacak karar sonucu milletimizin adalet kavramına inancını yitirmesi riski ortaya çıkmıştır. Hiçbir kusurum bulunmamasına rağmen yaşadığım mağduriyete rağmen diğer müşteki sanığa verilen ceza da son derece düşük olup söz konusu karar bu yönüyle hem HAKKANİYET ilkesine hem de CEZALARIN CAYDIRICILIĞI İlkesine açıkça aykırıdır. Bu sebeple de yerel mahkeme kararının şahsıma verilen ceza yönünden bozulması ve beraatime karar verilmesi gerekmektedir.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda detaylıca açıkladığım ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle; Adana Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2020/19 Esas Sayılı dosyasına ilişkin … tarihli kararına karşı itirazlarımı sunuyor, yerel mahkeme kararının bozulmasını ve beraatime karar verilmesini saygı ile arz ve talep ediyorum. 01.03.2021
İTİRAZ EDEN KATILAN SANIK
HAGB’ye İtiraz Dilekçesi 9
ADANA NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
DOSYA NO:
İTİRAZ EDEN SANIK:
KONU: Kasten yaralama suçu yönünden verilen HAGB kararına itirazım hk.
İTİRAZ NEDENLERİM:
A Asliye Ceza Mahkemesi, yukarıda esas numarası belirtili dosyanın A tarihinde yapılan son duruşmasında şahsım hakkında, katılan sanığı kasten yaraladığım gerekçesiyle günlüğü 20 TL’den olmak üzere 112 gün karşılığı 2.240 TL adli para cezasına hükmetmiş ve neticesinde HAGB kararı vermiştir.
Verilmiş olan bu kararın eksik incelemeler sonucu alındığı, dolayısıyla şahsım hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken usule, yasaya ve hukuka aykırı olarak HAGB kararı verilmiştir. Şöyle ki:
TCK.Madde 25- (1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
Somut olayda, şahsımın kastı, katılan sanık A’yı yaralamaya yönelik değil; şahsımın vücut bütünlüğünü korumaya yöneliktir. Daha önce duruşmada da belirttiğim gibi katılan sanık Mustafa Sel arkamdan taş vurmuştur bunun üzerine olay anında yaptığım hareketler, MEŞRU SAVUNMA kapsamına alınmalıdır.
Sunduğum gerekçelerle Başkanlığınıza başvurma zorunluluğu hasıl olmuştur.
NETİCE-İ TALEP: Yukarıda açıkladığım hususlara binaen, itiraz nedenlerimin ve talebimin kabulü ile şahsım hakkında verilen HAGB kararının kaldırılarak beraat kararı verilmek üzere dosyanın mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesini Başkanlığınızdan saygıyla talep ederim.
HAGB KARARINA İTİRAZ EDEN SANIK