ADANA 3. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NE
DOSYA NO:
SANIKLAR:
MÜDAFİİ:
KONU: Yazılı beyanlarımızdan ibarettir.
AÇIKLAMALAR
Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 12 soruşturma ve 13 tarihli iddianamesi ile müvekkiller hakkında zilyetlikleri kendilerinde olan eşyaların içindeki orijinal parçaları alıp yerlerine sahte parçaları koyarak atılı suçu işledikleri iddiasıyla kovuşturma başlatılmıştır.
Öncelikle;
İddianame tarafımızca incelendiğinde şikayet tarihi 13 olarak belirtilmiştir. Olayın müşteki tarafça öğrenilme tarihi ise şikayet dilekçelerinde de belirtildiği üzere 14 tarihidir. Bu durumda kanunda öngörülen 6 aylık şikayet süresinin dolmuş olduğunu sayın mahkemenize bildirmek isteriz.
İşbu huzurda yargılaması yapılan olay nedeniyle yapılan şikayetler neticesinde şüpheliler ile uzlaştırma safhasına geçilmiştir. Bu safhada ise müvekkiller hiçbir şekilde olayı gerçekleştirmediklerinden bahisle uzlaştırmayı kabul etmemişlerdir. Hasan ise 40.000 TL’lik uzlaşma edimini yerine getirerek uzlaşıyı sağlamıştır. Ve huzurda dinlenen Mustafa; “Hazırlık beyanında da belirttiğim üzere Ahmet Bey şirketin ceza almaması için suçu benim üstlenmemi istedi. Ben de suçu üstlendim. Hatta bana 2 adet de bono imzalatmaya çalıştılar ancak ben imzalamadım” şeklinde beyanda bulunmuştur. Tıpkı müvekkillerim de alınan ilk ifadelerinden bu yana kendilerini suçlayıcı ve zorlayıcı beyanlarla yanılttıklarını, istifaya zorlandıklarını anlatmışlardır. Şöyle ki;
Müvekkil Mustafa 13 tarihli Adalet Otomotiv Üst Yönetiminin Dikkatine şeklindeki el yazılı dilekçesinde şu ifadeleri kullanmaktadır: “Adalet otomotiv garanti imha sürecinde tespit edilen durumlar aşağıdaki mekatronik gövdesinden kart alınmış, mekatronik değişimini benim yaptığım düşünülüyor. Ben yapmadım şirketten ayrılan İdris usta var. Orayla kart alışverişi yaptığını duydum. Biz zaten mekatroniği değiştirip garantiye teslim ediyoruz. Garanti sorumlusu bizim götürdüğümüz mekatroniği kontrol edip, parça numarasını yapıştırıp garantiye indiriyor. Bizde veya kartta sıkıntı olursa parça numaraları uyuşmaz. Aşağıya garanti deposuna tüm personel inebiliyor. Ufak tefek parça lazım olduğunda onların veya başkasının ne yaptığını bilemiyorum. Ben öyle bir şey yapmadım.
Müşteki tarafça alınan yazılı savunmalarında yukarıdaki beyanlarda bulunan müvekkil yargılamanın tüm safhalarında da aynı beyanlarda bulunarak atılı eylemi gerçekleştirmediğini, şirketin kendilerine baskı ve zor kullanarak istifaya zorlandıklarını ve yanıltıcı söylemlerde bulunarak suçu kabul etmelerini hatta ve hatta buna ilişkin olarak da kendilerine senet imzalatmak istediklerini belirtmişlerdir. (MÜVEKKİLİN EL YAZILI SAVUNMASI DOSYA ARASINDA MEVCUTTUR.)
Tıpkı müvekkillerim gibi uzlaştırma neticesinde dosya dışında kalan Hasan da müşteki tarafın kendisini yanıltarak şirketin ceza yemeyeceğini düşünerek suçlamaları kabul ettiğini beyan etmiştir.
Yargılamada aydınlatılması gereken temel nokta ise şudur;
Mekatroniğin içinde bulunan elektronik kartın kim ya da kimler tarafından değiştirildiği hususudur. Müşteki tarafça sunulan iş akışı listesinde ilgili parçaların araçtan sökümü ile yerine yenilerinin takılması işlemi müvekkillerce yapılmıştır. Bu işlemin müvekkillerce yapıldığı hususunda bir tereddüt de yoktur. Ancak burada çözüme muhtaç olan 2 konu vardır:
Mekatronik içinde bulunan elektronik kartın değiştirildiği hususu neden Garanti Departmanınca tespit edilememiştir?
Mekatronik içinde bulunan elektronik kartın değiştirilmesi olayı iş akışının hangi safhasında gerçekleştirildiğidir?
Birinci durumda şayet bu elektronik kartın sahtesi ile değiştirilmesi olayı müvekkillerce yapılmış olması durumunda garanti departmanının bu değişikliğin yapıldığının tespitini yapması gerekirdi. Şöyle ki hem mekatronik parçasında hem de elektronik kartın üzerinde bu parçalara ait seri numaraların bulunduğu gelen tanıklarca ortaya konulmuştur. Mekatronik üzerinde bulunan seri numarası ile elektronik kartın üzerinde bulunan seri numaraların eşleşmemesi halinde olay açığa çıkacaktı. Ancak böyle bir durum ortaya çıkmadı çünkü bu eylem müvekkiller tarafından yapılmamıştı.
Huzurda dinlenen tanık Ali beyanında: “Arızalı araç iş yerine geldiğinde ustabaşları kontrolünü yapar. Bu kontrol kapsamında teknikerlere görev dağılımı belirler. Teknikerler arızalı parçayı tespit eder. Garanti kapsamında olan bir parça ise durumdan garanti bölümünü bilgilendirir ve parça değişimi yapılır. Çıkan arızalı parça garanti bölümüne gönderilir. GARANTİ BÖLÜMÜ BU PARÇAYI KONTROL EDEREK KUTULAMASINI YAPAR VE DEPOYA KALDIRIR. SORDUĞUNUZ ÜZERE ÇIKAN ARIZALI PARÇAYI KONTROL ETME YÜKÜMLÜLÜĞÜ GARANTİ BÖLÜMÜNE AİTTİR. GARANTİ BÖLÜMÜ KUTULAMADAN SONRA PARÇAYI DEPOYA KALDIRIR.TEKNİKERLER ARIZALI PARÇAYI GARANTİ BÖLÜMÜNE GÖNDERDİKTEN SONRA GARANTİ BÖLÜMÜ SADECE ARIZALI PARÇANIN ÜZERİNDEKİ ÜRETİCİ KODU İLE SİSTEME KAYITLI ÜRETİM KODUNUN EŞLEŞİP EŞLEŞMEDİĞİNİ KONTROL EDERLER. MEKATRONİK PARÇALARIN İÇERİSİNDE YER ALAN ELEKTRONİK KARTIN ÜZERİNDE BİR ÜRETİM TARİHİ YAZIYORMUŞ ANCAK BİZ SUÇ TARİHİNDEN ÖNCE BÖYLE BİR ÜRETİM TARİHİ YAZISINDAN BİLGİMİZ YOKTU. BU YÜZDEN GARANTİ BÖLÜMÜNDE ÇALIŞAN ARKADAŞLAR SUÇ TARİHİNDEN ÖNCE ELEKTRONİK PARÇALAR ÜZERİNDEKİ ÜRETİM TARİHİ İLE SİSTEME KAYITLI ÜRETİM TARİHİNİ EŞLEŞTİRMİYORLARDI. Yaşanan bu olaydan sonra Adalet Otomotiv bize elektronik parçanın üzerindeki üretim tarihi ile sistemdeki üretim tarihinin uyuşmadığını bildirmesi üzerine biz parçanın üzerinde üretim tarihi yazıldığını öğrendik” demiştir. Müşteki tarafın tanığının bu beyanından da anlaşılacağı üzere aslında garanti departmanının sorumluluğu mekatronik parçanın üzerinde yazan seri no ile elektronik kartın üzerinde bulunan seri no’nun eşleştirilmesidir. Bu eşleştirmenin yapılmamış olması garanti departmanının ihmalinden kaynaklanmaktadır. Şayet iddia edildiği üzere bu kontrolü yapmak garanti departmanının sorumluluğu değil ise Garanti Departmanı neden vardır?
İkinci durumda ise mekatronik parça üzerine takılı olan elektronik kartın sahtesi ile değiştirilmesi olayının iş akışının hangi aşamasında yapıldığının tespitidir. Müvekkillerce kendilerine tevdii edilen aracın arızası tespit edilir. Bu arıza mekatronik arızası ise garanti departmanına onaya sunulur. Garanti departmanı onay verir ise mekatronik parçanın değişimi yapılır, arızalı parça kutulanarak garanti departmanına gönderilmek üzere bırakılır. Müvekkillerin de iş sorumluluğu tam olarak buraya kadardır. Parça değişimi yapıldıktan sonra teknisyen iş akışından el çeker. Herhangi bir mühürleme olmaksızın garanti departmanına gönderilen bu parçalar üzerinde artık müvekkillerin hiçbir sorumluluğu kalmamaktadır. Dinlenen tüm tanıklarca da bu kutulama ve garanti departmanına teslim sürecinde herhangi bir mühürleme, kilitleme söz konusu olmamaktadır. Yani bu parçalar garanti departmanında da, garanti departmanının onayından sonra indirilen depoda da hatta ve hatta şirkette imha için gelen ekiplerce yüklenen tırda da değiştirilebilir. Hal böyle olunca bu orijinal parçanın sahtesi ile değiştirilmesi olayı müvekkillerin el çekmesinden sonra da gerçekleştirilebilir niteliktedir. Bu hususta aydınlatılamayan bu durumlar söz konusu iken müvekkillerin suçlanmasını kabul etmemekteyiz.
Ceza hukukunda ulaşılması amaçlanan temel hedef, gerçeğin meydana çıkarılmasıdır. İşbu huzurdaki davada maddi gerçeğe ulaşılamamıştır. Zira orijinal parçanın sahtesi ile değiştirilmesi olayı garanti departmanında iken mi? garanti departmanının ilgili kontrolleri yaptıktan sonra imha için indirildiği depoda mı? Yoksa imha için gelen ekiplerce yüklenen tır içinde mi yapıldığı hususu ortaya konulamamıştır. Şayet müvekkillerce arızalı parçanın mühürlenerek garanti departmanına teslim edilmesi yahut bu parçaların garanti departmanca ilgili kontroller yapıldıktan sonra mühürlenerek depoda imha edilmek üzere bekletilmesi gibi durumlar söz konusu olsa idi yapılan usulsüzlük tespit edilebilirdi. Ancak yargılamada gelinen aşama gözetildiğinde bunun tespitinin yapılamayacağı aşikardır. Müvekkillere atfedilen eylem her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle ortaya konulamamıştır. Adeta niyet okuyuculuğu ile zincirin en zayıf halkası olan 2 tane işçiye yapmışsanız siz yapmışsınızdır denerek yargılanmalarına sebebiyet verilmiştir.
Ceza Muhakemesinin en önemli ilkelerinden biri olan “ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR İLKESİ GEREĞİ”, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel şartı, suçun şüpheye yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Bir hususun şüpheli kalması halinde sanık lehine yorum yapılarak bir karara varılması demektir. %1’lik şüphenin varlığında dahi mahkumiyet hükmünün kurulamayacağı tüm yüksek yargı kararları ile kabul görmüş bir uygulamadır. Anayasanın 38/4. maddesinde, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağı belirtilmiştir. Yine AİHS’in 6. maddesinin ikinci fıkrasında “bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır” denilmiştir.
Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bir kimsenin beraat edebilmesi için, atılı suçun cezasından kurtulabilmesi için masum olduğunu kanıtlaması gerekmemektedir. Kişinin üzerine atılı bulunan, kendisine isnat edilen suçun cezasından kurtulabilmesi için suçlu olduğunun ispat edilememesi beraat edebilmesi için gerekli ve yeterlidir. Her ne kadar Cumhuriyet Savcısı iddianamesinde sanığın sadece aleyhine değil lehine olan delilleri de ileri sürmek ile yükümlü ise de; açılan bir ceza davasının tek gayesi vardır. O da şüphelinin suçlu olduğunu ispat ederek cezalandırılmasını sağlamaktır. Bu durumda çıkarılacak en mantıki sonuç ise; eğer şüpheli ya da sanığın atılı suçu işlediği sabit olmaz ise, yani şüphelinin suçlu olduğu ispatlanamaz ise sanık beraat edecektir. Bir başka deyişle Sanığın beraat edebilmesi için masum olduğunu ispatlaması gerekmez. Sadece suçlu olduğu ispatlanamaması gerekmektedir. Kanun uygulayıcısının, mahkeme başkanı ya da ceza yargıcının yargılamaya başlarken öncelikle atılı suç ne olursa olsun, suçun şüphelisi ya da sanığın söz konusu suçu işlediği varsayımında bulunarak yargılamaya başlamaması, varsayımlardan arınmış ve ön yargısız olarak yargılamaya başlaması gerekmektedir. Bu gerek hukukumuzun gerekse evrensel hukukun yüklediği en temel yükümlülüklerinden bir tanesidir. Aksi takdirde masumiyet karinesinin ağır ihlali söz konusu olacaktır. Bu durumda eğer atılı suçun işlenip işlenmediği hususunda tam bir vicdani kanaat oluşmaması halinde; bir tereddüt söz konusu ise bu durum suçun şüphelisi-sanığı lehine yorumlanacaktır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu bir ilke kararında bu durumu gayet açık ve tüm uygulayıcılara yol gösterici nitelikte açıklamıştır. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz.
Ceza mahkûmiyeti, herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemeli, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.” (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/6-66 E 2015/52 karar sayılı 17.03.2015 tarihli kararı).
Yukarıda arz ve izah edildiği üzere müvekkillerin mahkumiyetine yeter somut herhangi şüpheden uzak kesin ve inandırıcı deliller dosya kapsamı incelendiğinde görüleceği üzere bulunmamaktadır. Şüpheden öteye gitmeyecek soyut beyanlara karşı da müvekkiller ilk ifadelerinden bu yana hiçbir çelişkiye yer vermeksizin, ısrar ve sebatla cevap vermektedir.
SONUÇ ve TALEP : Yukarıda yazılı tüm savunma içeriği incelendiğinde; müşteki tarafın soyut beyanı dışında olaya ilişkin bilgi ve görgü sahibi hiç kimsenin bulunmadığı, yine sanıkların atılı suçu işlediğine dair hiç bir somut delilin elde edilememesi ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği müvekkillerin BERAATLERİNİ saygılarımla arz ve talep ederim.
SANIKLAR MÜDAFİİ