Hırsızlık SSÇ Savunma Dilekçesi
X ÇOCUK MAHKEMESİ’NE
DOSYA NO :
SUÇA SÜREKLENEN
ÇOCUK :
VEKİLİ :
DAVACI :K.H
MÜŞTEKİ :
KONU :Savunma ve delil sunma dilekçemizden ibarettir.
AÇIKLAMALAR :
Açılan kamu davasında iddia makamı suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK md 142/1-b müdafisi bulunduğum Suça Sürüklenen Çocuk……….’nun cezalandırılmasını talep etmiştir. SSÇ’nin savcılıkça alınan ifadesinde bir süre evinin yakınlarında oturmuş olmasına rağmen müştekiyi tanımadığını, sokakta top oynarken müştekinin aracına dokunmuş olabileceğini, üzerine atılı hırsızlık suçunu işlemediğini ve suçlamayı kabul etmediğini beyan etmiştir. Müdafisi olduğum SSÇ’nin beyanlarına aynen iştirak ediyor ve aşağıda ayrıntısıyla açıklanacak olan nedenlerle üzerine atılı suçlamayı kabul etmiyoruz.
Müdafisi olduğum …….suç tarihi olan 26.05.2014 tarihinde 15 yaşında olup halen suçun meydana geldiği yerde oturmaktadır. Suç yeri …….ve suç tarihinde de SSÇ……’nun ikamet adresi……….’dir.SSÇ o dönem yaşı itibariyle müştekiyi tanımamaktadır ve yaşı itibariyle o dönem sokakta vakit geçirip arkadaşlarıyla top oynamaktadır. Aynı sokak içinde sokakta vakit geçiren bir çocuğun sokaktaki arabalara dokunması, yaslanması hayatın olağan akışına uygun bir durumdur.Özellikle SSÇ’nin parmak izinin bagaj kapağı üzerinde bulunması, araca giriş yapılan sağ ön kapı ve aracın içinde SSÇ’ye ait başkaca parmak izi bulunmaması da SSÇ’nin iddia edilen suçu işlemediğini göstermektedir.Çünkü parmak izlerini aracın içinde ve araca girilen kısımda bırakmamak için tedbir alan bir hırsızın aracın arka bagaj kapısına parmak izi bırakmak gibi bir gaflet içine düşmeyeceği de açıktır.
Suçun işlendiği tarihte faili meçhul olarak kalan olay daha sonra SSÇ’nin pasaport almak için başvurduğunda parmak izlerinin ilk defa sisteme taranması ve sistemde kayıtlı parmak izi nedeniyle suç şüphesinin doğmuş olmasıyla ortaya çıkmıştır. Bu durum da müdafisi bulunduğum ………’nun beyan ettiği gibi daha önceden başkaca herhangi bir suça karışmadığını da göstermektedir. Parmak izinden başkaca bir delil olmaması ve elde edilen bulgunun hayatın olağan akışına aykırı olacak şekilde SSÇ aleyhine yorumlanarak yeterli şüphe oluşmadan iddianame düzenlenmesi hukuka aykırı bir durumun meydana gelmesine sebep olmuştur.T.C.Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2013/9-241 Esas ve 2013/293 Karar sayılı ilamı da bunu destekler niteliktedir.Şöyle ki;
Mala zarar verme suçunda sanık aleyhine değerlendirilebilecek tek delil, katılanın aracının sağ kapı camında bulunan ve sanığa ait olduğu ekspertiz raporu ile tespit edilen sağ el orta parmak izidir. Ancak aracın diğer kısımlarında özellikle de zarar verilen bölümlerinde sanığa ait parmak izi bulunamamıştır. Olay gecesi katılanın aracını bıraktığı kapalı otoparkın dolu olduğu ve katılanın aracını diğer araçların çıkışını engelleyecek şekilde park ettiği dosya kapsamından anlaşılmakta olup, sanığın katılanın aracının yanından geçerken elinin cama değmiş olabileceğinin mümkün bulunması karşısında, somut başka bir delille desteklenmeyen ve aracın zarar gören bölümlerinde değil de başka bir yerinde tespit edilen tek bir parmak izine dayanılarak sanığın atılı suçtan mahkûmiyetine karar verilmesine imkân bulunmamaktadır. Bu tarz örnekler daha da çoğaltılabilir. Örneğin T.C.Yargıtay 10.Ceza Dairesi’nin 2004/99 Esas sayılı kararında ‘…müştekilerle eskiye dayalı ticari ilişkisi olması nedeniyle işyerine daha önce de geldiği anlaşılan sanığın, bu ziyaretinden kalmış olması muhtemel parmak izinin vitrin camında bulunması dışında savunmasının aksini kanıtlar ve cezalandırılmasına yeter nitelikte kesin, somur, inandırıcı delil bulunmadığı nazara alınarak, sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması bozmayı gerektirmiştir.’ şeklinde hüküm kurulmuştur.
Ceza muhakemesini amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmaktır. Ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel ilkelerinden birisi olan, uygulama ve öğretide suçsuzluk ya da masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın uzantısı olan şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ve gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye yer bırakmayacak bir kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanık aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate değil kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve bu ispat, hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa ihtimale dayanarak sanığın mahkûmiyetine karar vermek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm kurmak anlamına gelecektir. Söz konusu olayda da hayatın olağan akışına aykırı olarak aleyhe bir değerlendirme yapılmış, gerçekleşme şekli şüpheli ve suçun sabit görülebilmesine yetecek başkaca delillerin bulanmaması nedeniyle tam bir kesinlikte ispat edilemeyen iddia nedeniyle mahkûmiyet hükmü kurulması usul ve yasaya aykırılık oluşturacaktır.
DELİLLER :
1)Tanık beyanları
2)Dosya kapsamındaki diğer deliller
SONUÇ VE TALEP :
Dilekçede sunduğumuz kimlik bilgileri ve adresleri belirtilen tanıkların duruşmada hazır bulundurulması için taraflarına meşruhatlı çağrı kâğıdı çıkarılmasını;
Yukarıda açıklanan nedenlerle ve hukukun genel ilkeleri çerçevesinde üstüne atılı suçu işlemediği sabit olan suça sürüklenen çocuk ….’nun, BERAATİNE karar verilmesini arz ve talep ederiz.
EKLER : Onaylı Vekâletname Sureti
Suça Sürüklenen Çocuk Müdafii
Av.