Görevi Yaptırmamak İçin Direnme İstinaf Dilekçesi

ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA

Sunulmak Üzere

ADANA 3. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NE

DOSYA  NO:

KARAR NO:

İSTİNAFA BAŞVURAN SANIK:

MÜDAFİİ:

KONU: Adana 2. Asliye Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu … tarihli …… esas,…….. karar sayılı kararın  istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak “davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi”, davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi mümkün değilse, “hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine” karar verilmesine yönelik istinaf incelemesi yapılmasına dair beyanlarımızı içerir.

AÇIKLAMALAR:

Adana 2. Asliye Ceza Mahkemesinin ………… hakkında vermiş olduğu karar hukuka aykırı olup kararın bozulmasını talep etme zaruretimiz hasıl olmuştur. Şöyle ki;

1- Yerel mahkeme gerekçesi incelendiğinde müvekkilin görevini yaptırmamak için direnme suçu kapsamında değerlendirilen eylemi somut delillerden yoksun olup hukuka aykırıdır. Müvekkilin söz konusu suçu işlediğine ilişkin herhangi bir delil olmamakla birlikte mahkemenin beraat kararı vermesi gerekirken erteleme kararı vermesi her ne kadar hukuka aykırı ise de verilmiş olan erteleme kararını değerlendirilecek olur isek hakim temel cezayı belirlerken göz önünde bulundurması gereken TCK m.61/1 de yer alan kriterler dikkate alınmayarak ve alt sınırdan uzaklaşma gerekçesini de kanuna uygun bir şekilde gerekçeli kararında açıklamaması açıkça hukuka aykırıdır. Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçenin TCK’nın 61/1. maddesine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır (YCGK-K.2013/132). Dolayısıyla gerekçeden yoksun ve aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nın 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesine aykırı bir şekilde alt sınırdan uzaklaşılarak verilen karar açıkça bozmayı gerektirmektedir.

2- Bunun yanı sıra  müvekkilin hakaret suçunu işlediğinden bahisle verilen hüküm usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. Zira müvekkil mahkemeye vermiş olduğu savunmasında alkol etkisi ile hakarette bulunmuş olabileceğine ihitimal vermiş olması ikrar niteliğinde olmayıp bir ihtimalden ibarettir. Kaldı ki duruşma sırasındaki ikrarın bile tek başına kesin kanıt olduğu kabul edilemez. Zira bir insanın kendisini suçlu kabul etmesi olanaklıdır. Bu nedenle duruşmadaki ikrarın da başkaca yan kanıtlarla desteklenmesi gerekir. Ayrıca tek başına tanık beyanı suçun müvekkil tarafından işlenmiş olduğuna kanaat uyandıracak nitelikte olmayıp müvekkilin atılı suçu işlediği şüphe boyutunda kalmaktadır. Ceza muhakemesinin en önemli ilkelerinden biri olan şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca sanığın bir suçtan cezalandırılabilmesi için söz konusu suçu işlediği şüpheye yer verilmeyecek bir kesinlikle ispatlanmalıdır. Müvekkilin hakaret suçunu işlediğine dair kesin bir delil mevcut olmayıp yerel mahkemenin salt tanık beyanlarına dayanarak suçun işlenmiş olduğuna yönelik bir kanıya varmış olması modern ceza hukuku ve evrensel hukuk ilkeleri ile bağdaşmamaktadır.

3- Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2011/6-126 E. 2011/171 K. “Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.”

4- Yargıtay’ın yol gösterici kararı doğrultusunda  müvekkilin  üzerine atılı suçu işlediğine dair yeterli ve kuvvetli delil elde edilememiş olmakla birlikte oluşan şüphe durumunun sanık lehine yorumlanıp şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince müvekkil hakkında beraat hükmü verilmesi gerekir.

5- Tüm bunların yanı sıra müvekkil hakkında kamu malına zarar verdiği gerekçesi ile verilen hükmü de hukuka aykırı buluyoruz. Zira mala zarar verme suçu kasten işlenebilen bir suç olmakla birlikte müvekkilin bu yönde kastı mevcut olmayıp suçun manevi unsuru gerçekleşmemiştir. Kaldı ki yerel mahkeme eylemi suç olarak değerlendirecek olsa bile  eylemin, kusur yeteneğini azaltan haksız tahrik altında gerçekleştiği durumu göz önüne alınmadan hüküm kurulması açıkça yasaya aykırıdır. Polis tarafından  “bu copu görüyor musun” denilerek tehditte bulunup, hakaret içerikli sözler ile müvekkili öfke ve elem altında bırakan polislerin müvekkili tahrik ettikleri açıktır. Tüm bunlar neticesinde müvekkil olay yerindeki kamera kayıtlarının dosya arasına eklenmesini talep etmesine rağmen müvekkil açısından lehe olan söz konusu kayıtlar dosyaya eklenmemiştir. Adil bir yargılanmanın yapılabilmesi adına mahkeme lehe ve aleyhe tüm delilleri toplanmakla yükümlü iken sadece aleyhe delilleri toplaması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

6-  Açıklamış olduğumuz tüm hususlar neticesinde yerel mahkeme tarafından usul ve yasaya aykırı hüküm verilmesi sebebiyle yerel mahkemenin vermiş olduğu kararın bozulmasına karar verilmesi için iş bu istinaf talebinde bulunma zarureti doğmuştur.

SONUÇ VE İSTEM :

Yukarıda ve Yerel Mahkeme dosyasında arz ve izah ettiğimiz ve re’sen dikkate alınacak gerekçelerle;

İstinaf başvurumuzun kabulü ile, Siverek … Ceza Mahkemesi’nin tarih ve E. K. sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine;

Hükmün bozulması yerine, davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse; ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASINI ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK, müvekkil hakkında beraat kararı verilmesini; bilvekale saygılarımızla arz ve talep ederiz.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir