Cumhurbaşkanına Hakaret Cezasına İtiraz-İstinaf Dilekçesi
X BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNE
Gönderilmek Üzere
X ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
DOSYA NO :
C.SAVCILIĞI ESAS NO :
SANIK:
ADRES:
MÜDAFİ:
ADRES:
SUÇ:Cumhurbaşkanına Hakaret
SUÇ TARİHİ ve YERİ :
GÖZALTI TARİHİ :
KARAR TARİHİ :
KONUSU: X Asliye Ceza Mahkemesi’nin …. tarih ve ….. Esas 1 nolu celse kararına ilişkin İstinaf başvurumuzun kabulüne karar verilerek; hükmün bozulması, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesi; hükmün bozulması yerine davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse, ilk derece mahkemesinin hükmünün kaldırılması ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde yeniden hüküm kurularak müvekkilim hakkında beraat kararı verilmesi talebidir.
AÇIKLAMALAR
1)- Müvekkilim hakkında açılan dava başka bir dava konusu olan soruşturma ve kovuşturmanın konusu iken ayrı bir dava açılmıştır. Terör örgütü propagandası yapmak ve cumhurbaşkanına hakaret olarak başlatılan soruşturma usul ekonomisi ilkesine aykırı şekilde iki ayrı dava ile sonuçlandırılmıştır. İnternetteki facebook hesabından yapılan paylaşımlara ilişkin olarak başlatılan bu soruşturmalar için müvekkilim kollukta ve savcılıkta aynı anda ifade vermiştir. Müvekkilime Cumhurbaşkanına Hakarete ilişkin ciddi bir soru yöneltilmemiş ve bu konuda söyleyecekleri dinlenmemiştir. Müvekkilimin kendini savunma hakkı kısıtlanmıştır. Bu yönüyle başlatılan soruşturma ve bu soruşturma neticesinde açılan davanın hukuka aykırı olduğu kanaatindeyiz.
2)- Müvekkilime yöneltilen Cumhurbaşkanına hakaret ve terör örgütü propagandası suçlamaları tek bir eylemle gerçekleştirildiğinin varsayılması gerekir. Zira ortada tek bir eylem vardır. Bu davalarda içtima hükümlerinin uygulanması gerektiği kanaatindeyiz.
3)- Müvekkilimin yargılandığı ve mahkum edildiği 1 nolu celse hukuki skandallarla doludur. Sanık müdafii olarak huzurumuzda gerçekleşen duruşmada sayın Cumhurbaşkanının vekilinin katılma talebi sorulmadığı halde ağzımızdan katılma talebini kabul etmediğimize dair beyanlar yazılmıştır. Bu husus kesinlikle müdafii olarak şahsımıza ve müvekkilimize sorulmamıştır. Duruşma sonunda müvekkilim hakkında hükmolunan ceza açıklandıktan sonra mahkemenin sayın hakimi bize HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI kararı verdiğini söylemiştir. Bu sözden sonra sıra bekleyen duruşmalar gerekçe gösterilerek salonu boşaltmamız istenmiştir. Duruşma zaptını sonradan alacağımız söylenmiştir. Adli makamlara duyduğumuz güven suistimal edilmiştir. Uyaptan duruşma gününden 3 gün sonra görebildiğimiz zaptı okumakla şoka uğramış bulunmaktayız. Yüzümüze söylenen ile yazılan kararın farklı olması sözlü yargılamanın esas olduğu hukuk sistemimize büyük bir ayıp olarak geçecektir. Bu söylediklerimizi doğrulayacak tek delil duruşma zaptında imzamızın olmaması hususudur.
4)- Sayın mahkeme hakiminden müvekkilimin yargılandığı konu ile alakası olmayan ve halen derdest olan terör örgütü propagandasına ilişkin elde edilen ve kişisel veri niteliğinde olan müvekkilime ait bir çok fotoğraf ve facebook ekran görüntüsünü davayla ilişkisiz kişisel veri itirazımız hakim tarafından reddedilmiştir. Mahkemeyi olumsuz yönde etkilemeye yönelik açık olduğu belli olan ve davayla alakasız tamamen müvekkilim hakkında olumsuz kanaat uyandırabilecek delillerin hukuka aykırı olduğu ve dosyadan çıkarılması gerektiği hususunda hakimin red kararı vermesi hukuka aykırıdır. Hukuka aykırı elde edilmiş delillerle müvekkilim mahkum edilmiştir. Zira müvekkilimin facebook hesabı sadece arkadaşlarına açıktır. 2015 yılında yapılan paylaşımlara ilişkin internet akışı takibinin hangi hukuk sistemine göre izinsiz fotoğraflanıp alındığı hususu bir muammadır. Hukuk düzenimizde kişisel hürriyetlere önemli bir müdahale olarak değerlendirilmesi gereken bu durumun herhangi bir mahkemeden izin alınmaksızın kopyalandığı arşivlendiği ve iki davada kullanıldığı göz önüne alındığında temel hak ve hürriyetlere önemli ölçüde müdahale edildiği ortadadır. Müvekkilim bu hesabın çalındığını paylaşımlardan haberdar olmadığını samimi bir şekilde söylediği halde bu konuda adli ve idari makamlara bir müracaatının olmadığından bahisle mahkemece dikkate alınmamıştır. Oysaki bu husus toplumda çok yaygın olan hemen hemen herkesin başına gelebilen bir durumdur. Bu konuda adli ve idari makamlara yapılan binlerce başvuru da görüleceği üzere hiçbir şey yapılamamaktadır. Türkiyede çalınan sosyal medya hesaplarının kayıt altına alındığı şikayetlerin bağlandığı veya sorunların çözüldüğü bir makam yoktur. En azından müvekkilim ve müdafisi olarak şahsım bilmemekteyiz. Müvekkilimin bu paylaşımları yaptığı veya yapmadığı hususları ispatlanamıyorsa sanık lehine yorum ilkesinin devreye girmesi gerektiği kanaatindeyiz.
5)- Sayın mahkemeye yönlendirdiğimiz Anayasaya aykırılık iddiamız hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedilmiştir. Biz bu hususunda hukuka aykırı olduğu kanaatindeyiz. Şöyleki; Bilindiği üzere cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen Tck 299 maddesi ihdas edildiğinde ülkemizde Cumhurbaşkanlığı makamı siyasi ve günlük çekişmelerden uzak milletin ve devletin birliğini temsil eden bir makamdı. Cumhurbaşkanının siyasi parti üyeliği ve siyasi parti başkanlığı yapması yönündeki anayasa değişikliği ile birlikte demokratik devlet olma ilkesi gereğince ağır eleştirilere maruz kalacağı göz önüne alınmalıdır. Cumhurbaşkanlığı makamını koruma amacında olduğunu düşündüğümüz bu yasanın artık Anayasamızın düşünce ve kanaat hürriyetine, eşitlik ilkesine ve demokratik devlet ilkesine aykırı hale geldiğini düşünmekteyiz. Bu yüzden Anayasa Mahkemesi tarafından somut norm denetimine tabi tutulması gerektiği kanaatindeyiz.
6)- Müvekkilimin yaptığı iddia olunan paylaşımlar düşünce ve kanaat hürriyeti kapsamındadır. Ülkenin her vatandaşının siyasi iktidarın başı olan sayın cumhurbaşkanının tasarruflarını haklı veya haksız en ağır şekilde eleştirme hakkına sahip olabilmelidir. Bu anayasamızda ruh bulan devletimizin bir cumhuriyet oluşunun, demokratik ve çağdaş bir yaşam hedefimizin, katılımcı ve eleştirel bir toplum inşa etme ödevimizin, temel hak ve hürriyetlere müdahale etmeyen insan haklarına saygılı bir devlet oluşumuzun bir gereğidir. Cumhurbaşkanlığı makamının yürütmenin, yasamanın ve yargının başında olduğu göz önüne alındığında ve bu erklerle ilgili güç ve tasarrufu göz önüne alındığında vatandaşların şiddet içermeyen, açıkça ve ağır şekilde fiil isnat etmeyen söz ve eylemlerine karşı daha hoşgörülü bir yaklaşımın gerektiği ortadadır. Cumhurbaşkanın uhdesindeki güç ve iktidarın vatandaşın zihin dünyasında oluşturduğu korku, tepki ve düşünce yansımalarının bir hukuka uygunluk nedeni sayılması gerektiği kanaatindeyiz. Nitekim müvekkilime atfedilen paylaşımların Suriye de bir savaştan duyulan korku ve bir öğretmenin içine düştüğü duruma gösterilen tepki değimlidir. Vatandaşlar korktukları savaş politikasına tepki göstermeyecekse yada yoksulluğa seslerini çıkaramayacaklarsa ve biraz ağır eleştiride bulunduklarında haklarında dava açılacaksa düşünce ve kanaat hürriyetinin varlığından bahsedilemez. Bu vesile ile mahkemenin verdiği kararın vicdanları yaraladığı kanaatindeyiz.
SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda arz ve izah ettiğimiz ve Mahkemenizce re’sen dikkate alınacak gerekçelerle X Asliye Ceza Mahkemesi’nin …. nolu kararının istinaf incelemesi neticesinde;
-İstinaf başvurumun kabulüne,
-Hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine;
-Hükmün bozulması yerine, davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse; ilk derece mahkemesinin hükmünün kaldırılmasını ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde yeniden hüküm kurularak Müvekkilim hakkında beraat kararı verilmesini arz ve talep ederiz. tarih