Ceza Davası Savunma Dilekçesi Örneği

Ceza Davası Savunma Dilekçesi Örneği -1-

ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NE

Dosya Esas No:

Beyanda Bulunan(SANIK):

MÜDAFİİ: Avukat Saim İNCEKAŞ- Turhan Cemal Beriker Bulvarı, Ziya Algan İş Merkezi No:9 K:5 D:41, 01010 Seyhan/ADANA

MÜŞTEKİ:

KONUSU :  Esasa ilişkin beyanlarımızın sunulmasından ibarettir.

AÇIKLAMALAR

Müvekkil sanık hakkında, müşteki sevgilisi şikayette bulunmuş ve kendisine tehdit ve hakaret suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılmasını istemiştir. Bunun üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 14 Soruşturma sayılı iddianamesi düzenlenmiş ve iddianame de şantaj, tehdit ve hakaret suçunun oluştuğu iddia edilerek müvekkil sanığın cezalandırılması talep edilmiştir. Her ne kadar iddianame de müvekkilin bu suçları işlediğinin yazılı delillerle anlaşıldığı yazılmakta ise de söz konusu suçlar kanuni tanımda yer alan unsurları oluşmadığı için gerçekleşmemiştir. Şöyle ki,

Şeref ve saygınlığa zarar verecek hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehditi ile şantaj suçunda (TCK md.107/2) fail, kendisine veya başkasına “haksız bir yarar sağlamak” amacıyla mağdurun şeref ve saygınlığına zarar verecek mahiyette olan hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunmaktadır. Şantaj suçu ile elde edilmek istenen haksız yarar, para, mal, bir hizmet sağlanması gibi maddi değeri olan bir yarar olabileceği gibi cinsel ilişkiye girme gibi başkaca bir haksız yarar da olabilir. Failin elde etmek istediği yararın mahiyeti önemli olmayıp haksız olması yeterlidir. Somut olayda da müvekkil sanığın  kendisine veya başkasına yarar sağlamaya yönelik hareket ettiğine dair delil bulunmaması karşısında şantaj suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı açık bir şekilde görülmekte olup bu halde müvekkilin şantaj suçundan beraatine karar verilmesi gerekmektedir.

“..Sanık, evli olan mağdureyle yaşadığı cinsel ilişkiye ve diğer hususlara dair görüntü ve fotoğrafları içeren CD’yi, mağdurenin çalıştığı kurumun genel müdürlüğüne göndereceğini belirterek tehdit etmiştir. Fail, “İstanbul ilini terk edin gidin, sizi burada yaşatmam” biçiminde sözler de söylemiştir. Mahkemenin olayın bu oluş şekline göre şantaj suçu nedeniyle sanığı cezalandırması hukuka aykırıdır. Sanığın kendisine veya başkasına yarar sağlamaya yönelik hareket ettiğine dair delil mevcut olmadığından, sanık, 5237 sayılı TCK’nın 107/2. maddesinde tanımlanan şantaj suçu ile cezalandırılamayacaktır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi – 2012/18222 karar).

Söz konusu davada müşteki, müvekkil ile ayrılmak istediğini ancak müvekkilin ayrılmak istemediği için kendisinde bulunan videolar ile kendisine şantaj yaptığını iddia etmiştir. Ancak sayın mahkemeye  ekte sunduğumuz fotoğraf ve mesaj görüntülerinden de açıkça görüleceği üzere müvekkil ile müşteki uzun bir süredir beraberlerdir ve evlilik hayalleri ile yaşamaktadırlar. Hatta müşteki, müvekkil sanığa evlilik hayalleri kurdurmuş, bir an önce evlenip birlikte yaşamak istediğine dair beyanlarda bulunarak müvekkil ile evlenmek istediğini açıkça beyan etmiş ve müvekkili de 4 yıl boyunca buna inandırmıştır. (EK-1) Müvekkilden kendisine yüzük almasını istemiş ve aralarında sözlenmeyi talep etmiştir.

Toplumumuzda ilişki devam ederken kadın ve erkeğin birbirlerine sadakatini ve bağlılığını gösteren en büyük emarelerden biri de söz yüzükleridir. Bu yüzük ile kişi, yüzük taktığı insana tamamen kalben bağlı olmakta ve başka bir insan ile beraber olmayacağını zımnen beyan etmektedir.(EK-2) Ancak kendisini evlilik hayalleri ile kandıran, yüzük takmak için talepte bulunan ve sadece kendisi ile beraber olduğunu beyan eden müvekkili, müşteki aldatmış ve terk etmiştir. Kendisini Erzurum’dan İstanbul’a ziyaret etmeye giden müvekkil, bunu o sırada öğrenmiş ve kendisine sadık olduğunu ve evleneceğini düşündüğü sevgilisinin, sevgilisinin evinde başka bir erkekle beraber olduğunu öğrenince de bir erkek olarak bütün üzüntüsü ve elemi sebebiyle deliye dönmüştür. Halbuki müvekkil, öğrenci haliyle dahi ne kadar maddi anlamda zora düşse de sevdiği kadının maddi zorluklarında ona yardımcı olmuş ve kendisine para dahi yollamıştır.

Müvekkilin müştekiyi ne kadar çok sevdiğini ve ne kadar fedakar olduğunu sayın mahkemeniz de takdir edecektir(EK-3) Müvekkil sanık, müştekiye aşıktır ve müştekinin de kendisine aşık olduğuna inandırılarak 4 yılını geçirmiştir. Müştekiyi Mersin’de yaşayan ailesi ile tanıştırmış ve müştekinin ailesi ile de tanışmıştır. Çoğu zaman İstanbul’a müştekinin evine giderek bu evde kalmış ve kendisi ile aile hayatı yaşamıştır.(EK-4) Müşteki de çoğu kez Erzurum’a gelerek müvekkil ile beraber vakit geçirmiş, müvekkilden başkası ile beraber olduğunu ya da kendisinden ayrılacağını hiç belli etmeksizin evlilik hayalleri kurdurmuştur.(EK-5)

Müvekkili kendi hayatına o kadar çok dahil etmiştir ki kendisi ile beraber bebekleri olacağını ve bebekleri ne kadar çok sevdiğine dair resimler yollayarak müvekkil ile bir hayat istediğini müvekkili bu denli inandırmıştır.(EK-6) Hatta müvekkile kendisini kaçırması için köyde bulundukları evin resimlerini ve kaçış güzergahını ve yollarının resmini müvekkile göndermiş, “gel beni kaçır” demek suretiyle müvekkilden artık ayrı yaşayamadığını ve beraber olmak istediğini açıkça söylemiştir. Bu denli kendisine aşık olduğunu ve evleneceğini düşündüğü sevgilisinin kendisini aldatması üzerine müvekkil o anda sadece kızgınlık ve şok etkisi ile bu tür cümleler kullanmış, zaten sonra da kendisi ile iletişimi koparmıştır.

Sayın mahkemenizde takdir edecektir ki müvekkil, evleneceğini ve kendisine sadık olduğunu düşündüğü sevgilisini Erzurum’dan İstanbul’a ziyarete gittiğinde sevgilisinin başka bir erkekle beraber olduğunu öğrenmiş ve insan olmanın gereği olarak sevdiği kadını kaybetmenin ve aldatılmanın da etkisi ile sinirlenmiştir. Ancak ne müştekiye zarar vermiş ne de başkasına zarar vermiştir. Bu denli aşık bir adamın kandırılarak aldatılması sonucunda terk edilmesi sonucu şok olup sinirlenmemesi zaten beklenmemelidir. O an kızgınlık anında söylenmiş sözleri, müşteki hemen gidip şikayet etmiştir çünkü kabahatinin ne denli büyük olduğunu bilmektedir. Onca sene umut verdiği adamı aldattığını yüzüne karşı açıkça söylemek yerine mahkeme kararı ile kendisinden uzaklaştırılmasını istemektedir. Bu kadar senenin verdiği alışkanlıkla müvekkil bir anda müştekiden uzaklaşamamıştır ancak bunun için suçlanan tarafın müvekkil olması ve cezalandırılmasının talep edilmesi ne derece hakkaniyete uygun olacaktır ? Sayın mahkemenizin tüm bu hususları değerlendirerek karar vermesini ve adalete en uygun olan kararı tesis etmesini, kandırılmış ve ruhen acı içinde olan müvekkil sanığın da yaşadığı travmayı da dikkate alarak hüküm kurmasını vekaleten arz ve talep ederiz.

SANIK MÜDAFİİ

Ceza Davası Savunma Dilekçesi Örneği -2-

ADANA ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE

DOSYA NO:

ESAS HAKKINDA SAVUNMASINI SUNAN SANIK:  

MÜŞTEKİ:

DAVACI: K.H.

KONU:  Savunma dilekçesidir.

İZAHAT: Hakkımda C. Başsavcılığının 2019/1005 sayılı iddianamesi ile kamu davası açılmış ve iddia makamı esas hakkındaki mütalaasında hakkımda TCK 86/2/3-e, TCK 39/2-b atfı ile TCK 39,TCK 53 maddeleri gereğince cezalandırılmamı istemiştir.

1. Daha öncesinde 20/11/2019 tarihinde Seyhan Polis Merkezinde alınan ifademde de belirttiğim üzere  geçimimi çiftçilik ve sipariş üzerine yaptığım bıçakları satarak sağlamaktayım. Bu yüzden yaşadığım ilde de tanınan ve sevilen bir kişiliğim. Dolayısı ile  X sipariş  üzerine sattığım bıçaktan ötürü  hakkımdaki düzenlenmiş iddianamedeki atılı suçlamaları kabul etmiyorum.

2. 12/11/2019 tarihinde sokakta X ile karşılaştım ve daha öncesinde parasını verip sipariş etmiş olduğu bıçağı kendisine teslim ettikten sonra X isimli iş yerine girdik. Bir müddet burada oturduktan sonra mekandan ayrıldım. Yemek yemek için aşağıdaki X Restorana inip oturduğumda polislerin gelip X götürdüğünü gördüm. Ben mekandan ayrıldıktan sonra kavga olduğunu duydum. Mekanda gerçekleşen kavgaya herhangi bir şekilde tanık olmadığım gibi olayla ilgili bilgim ve alakam da yoktur. Mekanın işletmecisi ve mağdur da dahil olmak üzere mekandaki kimse ile bir husumetim yoktur. Yaşadığım çevrede saygı duyulan sevilen bir aşık ozanıyımdır.

3. İddianame düzenlenirken dikkate alınan mekanın CD kayıtlarında görüleceği üzerine mekana girmeden önce sanık X siparişi olan bıçağın verdiğim için suça yardım etmekten ve vasıta sağlamaktan suçlanmam haksızca ve hukuksuzcadır. Mekanda bıçaklı saldırı olacağını ve arbede yaşanacağını kesinlikle bilmiyordum. Böyle bir saldırıda bulunacağını bilseydim kesinlikle sipariş ettiği bıçağı ona vermezdim. Bilgim ve Kastımın olmadığı olayla ilgili iştirakimin de olamayacağı hukuk nezlinde ortadadır.

4. Söz konusu fiil ile şahsım arasında bir illiyet bağı söz konusu değildir. Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu E.2011/10-387, K. 2012/75 T. 06.03.2012 )

Her ne kadar üzerime atılı suçlamaları kabul etmesem dahi sanık X verdiğim bıçağın olayda kullanılan bıçak olduğu kanıtlanamamıştır. Olayda kullanılan bıçak kayıptır. Üzerime atılan suçlamaların somut bir dayanağı yoktur.

NETİCE-i TALEP:  Benim hiçbir surette söz konusu suça yardımım ve iştirakim olmamıştır. Verdiğim bıçağın  olayda kullanılan bıçak olduğunun kesinliği de kanıtlanamamıştır. Söz konusu suçlamalar ile ilgili somut deliller de yoktur. Bilgim dışında gelişin olayda üzerime atılı suçun unsurları oluşmamıştır. Bu nedenle hakkımdaki suçlamalardan beraatımı talep ediyorum. tarih

SANIK

Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana Avukatlık ve Hukuk Ofisi

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir