Basit Yaralama HAGB İtiraz Dilekçesi

Basit Yaralama HAGB İtiraz Dilekçesi 1

ADANA NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

(Sunulmak Üzere)

ADANA 13. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA :

KATILAN-SANIK :

SANIK :

VEKİLİ :

KATILAN SANIK :

KONU : Adana 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin. Sayılı 2021 tarihli kararının itirazlarımız neticesinde yapılan incelemelerle tespit edilecek usul ve yasaya aykırılıklar nedeniyle kaldırılarak müvekkillerin isnat suçlardan beraatına, katılan sanığın sübut bulan yaralama suçundan mahkumiyetine karar verilmesi talebinin arzından ibarettir.

AÇIKLAMALAR :

KATILAN AYŞE YÖNÜNDEN

Adana 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin Sayılı 2021 tarihli kararı ile katılan sanık hakkında hükmedilen basit yaralama suçundan mahkumiyet kararı maddi olgu nedeniyle yerinde bir karar olsa da sanık lehine uygulanan takdiri indirimler ve neticeten CMK Md. 231 Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararı somut olaya, usul ve yasaya aykırılık teşkil etmiştir. Şöyle ki;

1) Katılan sanık Ayşe giriştiği sözlü dalaşma şeklindeki eylemler neticesinde söz konusu arbedede yaralanmalar meydana gelmiştir. İlk derece Mahkemesince her ne kadar ses kaydı içermeyen kamera kayıtlarından sözlü münakaşada ilk haksız eylemin kimin tarafından gerçekleştirildiğinin tespit edilemediği kabulüyle katılan sanık için de TCK Md. 29 uyarınca haksız tahrik indirimi uygulanması yoluna gidilmiş, bu husus hukuka aykırılık teşkil etmiştir. Kamera kayıtları ve tüm toplanan delillerle sabit olduğu üzere sözlü münakaşanın başlangıcı ve daha sonrasında olayın fiziksel boyuta ulaşmasında katılan sanık haksız eylemlerinin önce gerçekleştiği hususu göz ardı edilmiştir.

2) Yine belirtmek gerekir ki; katılan sanık hakkında CMK Md. 231 hükmünün uygulanabilmesi için gerek ve yeter şartlar oluşmamıştır. Katılan sanık eylemlerinden pişmanlık duymamakta ve yargılama sürecinde iyi hali gözlemlenmemekle bir daha suç işlemeyeceği kanaatinin oluşması için yeterli kanaat oluşturmamaktadır.

Tüm bu sebepler ve sayın mahkemenizin resen gözeteceği nedenlerle katılan sanık hakkında verilen hükmün kaldırılarak katılan sanık TCK 86/2’deki suça vücut verir eylemlerinin birden fazla kişiye yönelmesi de göz önüne alınarak sanık hakkında indirimler uygulanmaksızın ve adli para cezası yerine hapis cezası eylemlerine uygun düşeceğinden hapis cezasıyla mahkumiyetine karar verilmesini talep etmek gereği hasıl olmuştur.

KATILAN SANIK MEHMET VE SANIK AHMET YÖNÜNDEN

Yukarıda künyesi yazılı dosya kapsamında verilen karar, müvekkillere isnat edilen suçun yasal unsurları oluşmadığından usul ve yasaya aykırılık teşkil etmektedir. Şöyle ki;

1) Hukuka uygunluk sebebi olan meşru müdafaa hakkının müvekkiller tarafından kullanıldığı olgusu göz ardı edilmiştir. Dosya kapsamında alınan savunmalarında ısrarla belirttikleri üzere müvekkiller kendilerini korumak adına katılan sanığa karşı reaksiyon göstermişlerdir. Özellikle müvekkil tarafından saldırıldıktan sonra müvekkiller gerek kendilerini korumak gerekse olayı ayırmak için araya girmeye çalışsalar da bu çabaları nafile kalmıştır. Dosya kapsamında yer alan deliller ve müvekkil anlatımları da nazara alındığında müvekkiller eylemleri meşru müdafaa sınırında kaldığından suç isnadına konu eylemlerin hukuka uygunluk sebebine dayandığının kabulüyle beraatları yönünde hüküm kurulması gerekmekteydi.

2) Ceza Genel Kurulunun 2014/604 Esas2015/37 Karar sayılı ilamında da ortaya konulduğu üzere: “Ceza mahkumiyeti, herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemeli, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir”

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 1993/6-79 Esas 1993/108 Karar ve 19.04.1993 tarihli kararında “Gerçek; akla uygun ve realist, olayın bütününü veya bir parçasını temsil eden kanıtlardan veya kanıtların bütün olarak değerlendirilmesinden ortaya çıkarılmalıdır. Yoksa bir takım varsayımlara dayanılarak sonuca ulaşılması, ceza muhakemesinin amacına kesinlikle aykırıdır.” sonucuna varmıştır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/9-241 Esas 2013/293 Karar ve 11.06.2013 tarihli kararında: “Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın uzantısı olan, Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ve gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak bir kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanık aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer bir kısmı gö zardı edilerek ulaşılan kanaate değil kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve bu ispat, hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkan vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa ihtimale dayanarak sanığın mahkumiyetine karar vermek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm kurmak anlamına gelecektir.”

ANCAK İLK DERECE YARGILAMASINDA İHTİMALLER ÜZERİNE MADDİ OLGU BİNA EDİLMİŞ VE NETİCESİNDE MEŞRU SAVUNMA HUKUKA UYGUNLUK SEBEBİ ATLANARAK MÜVEKKİLLERİN MAHKUMİYETİ YÖNÜNDE HÜKÜM TESİS EDİLMİŞTİR.

Tüm bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda, Ceza Muhakemesinin amacının maddi gerçeği açığa çıkarmak olduğu nazara alınarak, müvekkillere isnat olunan suçu işlendiğine yönelik dosya kapsamında her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmaması sebebiyle müvekkiller hakkında ceza tayini yoluna gidilemez. Bu sebeple yasal şartları oluşmayan suç hakkında masumiyet karinesi ilkesi gereği müvekkillerimizin beraatına karar verilmesi gerekmektedir.

SONUÇ VE TALEP : Yukarıda arz ve izah edilen nedenler ve Sayın Mahkemenizce resen gözetilecek nedenlerle; Adana 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2020 E. 2021 K. Sayılı 2021 tarihli kararına yönelik İTİRAZIMIZIN KABULÜYLE,

1) Müvekkiller hakkında ilk derece mahkemesince verilen, ihtimaller üzerine bina edilmiş ve neticesinde meşru savunma hukuka uygunluk sebebi atlanarak müvekkillerin mahkumiyeti yönünde neticelendirilmiş HÜKMÜN KALDIRILMASINA, huzurdaki yargılamada müvekkillerin ayrı ayrı BERAAT’ine,

2) Katılan sanık hakkında verilen İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ KALDIRILARAK, üzerine atılı suça uyar eylemlerinin boyutu dikkate alınarak TCK Md. 86 uyarınca hapis cezasına çarptırılmasına ve hakkında yasal indirimler uygulanmamasına karar verilmesini sayın mahkemenizden saygıyla vekaleten arz ve talep ederiz.

Katılan Sanık Müdafii

Basit Yaralama HAGB İtiraz Dilekçesi 2

ADANA AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NE

Gönderilmek Üzere

ADANA ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NE

DOSYA NO :

HAGB KARARINA İTİRAZ EDEN/KATILAN SANIK :

KARŞI TARAF:

MÜŞTEKİ/SANIK :

SUÇ : Basit yaralama, Silahlı Tehdit

KONUSU : Adana Asliye Ceza Mahkemesi’nin X Sayılı kararı ile hakkımda basit yaralama suçundan açılan kamu davası sonucunda hakkımda verilen mahkumiyet kararına ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına dair karara karşı itirazlarımı içerir dilekçemdir.

AÇIKLAMALAR :

Davaya konu olayın olduğu meydana geldiği X günü saat 14:00 sularında merhum babam X’den intikal eden ve benim kullanımımda olan evimize gelen yolu genişletmek için Adana Belediyesinden iş makinesi (eksavatör) almıştım. Yol genişleme çalışması nedeniyle bir miktar toprak amcam X’in koma diye tabir ettiğimiz toprak duvarından düşüp benim kullandığım evin avlusuna dökülmüştür. Yol genişletme çalışması yaptığım kısım ben ve kardeşlerimin müştereken kullanımımızda bulunan bir alana ait olup davalının babası Y’nin kullanımına bırakılmış taşınmaza da herhangi bir zarar vermem söz konusu değildir. Toprağın döküldüğü kısım karşı tarafın evinin avlusu değil, baba evimizin avlusudur. Yolun üst kısmında ise şikayetçi Y’nin babasının kullanımında bulunan ev vardır. Şikayetçi ile konuşmadığımızdan ve bana husumetli olduğundan yol genişletme eylemini bahane ederek eline alıp geldiği kalın bir sopa ile, “Bu avlunun hali nedir” deyip elindeki sopayla sağ omuzuma vurması sonrasında karşı tarafın sopayla ikinci bir darbesine maruz kalmamak için sopayı tutup çekerek şüpheli Y’nin elinden aldım. Elinden aldığım sopa ile ona saldırmam yaralamam mümkün olduğu halde sopayı yere attım. Daha sonra şüpheli Y elinde sopa kalmayınca bu kez yüzüme yumruk atmak suretiyle benim sırt üstü yere düşmeme sebebiyet vermiştir. Yere düştüğümü görünce üzerime düşüp beni darp etmeye başlamıştır. Operatörün bizi makineden görüp inmesi ve bizleri ayırması şeklinde olay meydana gelmiştir.

Kesinlikle müşteki Y’yi yaralamadığım gibi buna yönelik bir teşebbüsüm dahi olmamıştır. Davaya konu olayın yargılamasının yapıldığı işbu davanın X tarihli 2. celsesinde müşteki Y dahi beyanında; “Müşteki sanıkta bana vurmadı. Sadece birbirimizi ittik, benim yaralanmam müşteki sanığın oğlunun bana vurması sebebiyledir” şeklinde beyanda bulunmuştur.

Yerel Mahkemece bizzat müşteki beyanıyla da karşı tarafa yaralamaya yönelik bir eylemimin olmadığı sabit olduğundan müşteki Y’nin beyanları dahi beni doğrulamakta olduğundan basit yaralama suçundan aleyhimde açılan davada beraatıma karar verilmesi gerekirken hakkımda verilen mahkumiyet kararı ile ilgili olarak HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINA karar verilmiş ise de netice itibariyle X TL Adli Para Cezası ile Cezalandırılmama karar verilmiştir. Hakkımda verilen mahkûmiyet kararını kabul etmiyorum.

Davaya konu olay nedeniyle müşteki Y’nin beyanı dikkate alınarak olayı görmüş olduğu sabit olan oğlum Z’nin beyanını alması gerekirken bu hususlar dikkate dahi almayarak mahkumiyetime karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ VE İSTEK : Yukarıda arz ve izah etmiş olduğum sebeplerle hakkımda verilen mahkumiyet ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Adana Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararına karşı itirazlarımın kabulü ile aleyhimde açılan davadan BERAATİME karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.

İTİRAZ EDEN/SANIK

Yazar Hakk覺nda: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir