Asliye Ceza Mahkemesinin Görevsizlik Kararına İtiraz
- X Asliye Ceza Mahkemesi’nin 16/06/2020 tarihli, 2020/…. Esas sayılı GÖREVSİZLİK kararına karşı itirazlarımızın kabulüne, Ağır Ceza Mahkemesi’nin GÖREVSİZ olduğun tespiti talebi.
- Ceza hukuku alanında Avukat Saim İNCEKAŞ, Adana, tarafından paylaşılan “asliye ceza mahkemesinin görevsizlik kararına itiraz” dilekçesi aşağıdaki gibidir.
Asliye Ceza Mahkemesinin Görevsizlik Kararına İtiraz Dilekçesi
X AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
Gönderilmek Üzere
X.ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİNE
DOSYA NO :
SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK :1-)
MÜDAFİİ :Av
KONU :X Asliye Ceza Mahkemesinin 2020/….. Esas sayılı dosyasının X tarihli duruşmasında GÖREVSİZLİK kararına karşı itirazlarımızın süresi içerisinde sunulması hk.
AÇIKLAMALAR :
Müdafii olduğum suça sürüklenen çocuklar ile ilgili isnat edilen suçun hukuki nitelemesinin farklı olabileceğinden bahisle X 3.Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 16/06/2020 tarihli duruşmada görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli olduğu düşünülen X Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir. Ancak verilen karar hatalı olup itirazlarımızın kabulüne karar verilmesini talep etmekteyiz. Şöyle ki;
1-) ÖNCELİKLE MÜVEKKİLLERİN ÜZERİNE ATILI SUÇU İŞLEDİĞİNİ KABUL ETMEMEKLE BERABER MÜVEKKİLLERE İSNAD EDİLEN SUÇUN NİTELİĞİ KASTEN ADAM ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS DEĞİL KASTEN YARALAMADIR.
X 3. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen kararda; adli tıp raporu, olayın birden fazla kişi tarafından gerçekleştirilmesi, TCK m.6 kapsamında silahtan sayılan bir cismin kullanılması, darp olayının ani bir süre boyunca devam etmesi hususları dikkate alınarak
görevli mahkemenin X Ağır Ceza Mahkemesi olduğu yönünde hüküm kurulmuştur. Ancak müvekkilin üzerine atılı suçu işlediğini kabul anlamına gelmemekle beraber suçun niteliği Sayın Mahkeme tarafından yanlış tespit edilmiştir.
Öncelikle ve önemle ifade etmek isteriz ki kasten adam öldürmeye teşebbüsten söz edebilmek için, failin hareketinin tereddüde yer verilmeyecek şekilde ÖLDÜRME NİYETİ ile gerçekleşmesi gerekir. Suç kastının belirlenmesi açısından; fail ile mağdurun olaydan önceki davranışları, ilişkileri, husumetin olup olmadığı, olay sırasındaki hareketler ile sair hususların birlikte düşünülmesi ve buna göre karar verilmesi gereklidir.
Failin öldürme kastıyla mı, yoksa yaralama kastıyla mı hareket ettiğini belirleyebilmek için, dış dünyaya yansıyan davranışlardan hareketle, sonuç çıkarmak olanaklıdır. Somut olayın özelliklerine göre sanığın öldürme kastıyla hareket edip etmediği belirlenmelidir.
Nitekim somut olay değerlendirildiğinde müvekkiller, müştekiyi daha önceden tanımamakta ve aralarında önceden gelen bir husumet bulunmamaktadır. Olayın ortaya çıkışı, iş sebebiyle aralarında tartışma çıkması ve karşılıklı hakaret ve darp etmeye kadar gitmesidir.
Nitekim beden gücüne dayanan işlerin kişilerde yarattığı gerginlik ve yorgunluk insanda sabırsızlık ve sinir gibi ruh hallerini ortaya çıkarabilmektedir. Müştekinin ve müvekkillerin ifadeleri değerlendirildiğinde olayın meydana gelişi tamda bahsettiğimiz hususların varlığını ortaya koymaktadır. Dosya kapsamında, kasten öldürmeye teşebbüs için gerekli olan kasıt saikinin varlığını ortaya koyan herhangi bir delil bulunmamaktadır. Müştekinin dahi ifadeleri bu yönlü değildir. Hal böyle iken yalnızca adli tıp raporu dayanak yapılarak müvekkillerin içinde bulunduğu niyetin ölçülemeyeceği sayın mahkemenizce de takdir edilecektir.
Görüleceği üzere tekraren belirtmek isteriz ki müvekkilin üzerine atılı suçu işlediği kabul anlamına gelmemek kaydıyla suçun niteliği kasten adam öldürmeye teşebbüs değil kasten yaralama kapsamında kalmaktadır. Bu hususa ilişkin emsal mahkeme kararlarını Sayın Mahkemenizin dikkatine sunarız. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 28.06.2011 tarihli ve 2011/1-114 E., 2011/150 K. sayılı kararı;”Aralarında önceye dayalı öldürmeyi gerektirecek husumetleri olmayan ve çıkan tartışma sebebiyle gece geç saatlerde aniden gelişen ve hedef seçme olanağı bulunmayan kavganın hareketli ortamında, ele geçmeyen kesici aletlerle mağdurları yaralayan sanıkların eyleminde, Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile 1. Ceza Dairesi’nin süreklilik kazanmış uygulamalarıyla hayati tehlike yaratan isabetlerin bir adetle sınırlı kalması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, sanıkların öldürme kastıyla hareket ettikleri kuşkulu kalmaktadır. Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan ‘in dubio pro reo’ yani ‘kuşkudan sanık yararlanır’ kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, sanıklar N. ve S.’nin, mağdurlar D. ve T.’yi öldürme kastlarıyla hareket ettiklerini gösteren kesin ve inandırıcı kanıtlar bulunmadığından, eylemlerinin kasten yaralama olarak kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Bu itibarla, Yerel Mahkemece kanıtların hatalı değerlendirilmesi ve dosya kapsamına uymayan gerekçeler ve kabulle, sanıkların eylemlerinin öldürmeye kalkışma olarak nitelendirilmesi suretiyle direnme kararı verilmesi ve hüküm kurulması isabetsiz olup, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir .” şeklindedir.
Yukarıda sunulan emsal karardan da görüleceği üzere kabul anlamına gelmemek kaydıyla suçun hukuki niteliğinin kasten adam öldürmeye teşebbüs olmadığı olsa olsa eylemlerin, kasten yaralama suçuna vücut vereceği ortadadır.
2-) MÜVEKKİLLERE İSNAT EDİLEN SUÇUN NİTELİĞİ KASTEN YARALAMA OLUP GÖREVLİ MAHKEME ASLİYE CEZA MAHKEMESİDİR.
5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 12. Maddesinde Ağır Ceza Mahkemesi’nin görev alanı belirtilmiş ve işbu maddede kanunların ayrıca görevli kıldığı haller saklı kalmak üzere Türk Ceza Kanununda yer alan yağma, irtikâp, resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık, hileli iflâs suçları ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlerin ağır ceza mahkemelerinde; sulh ceza ve ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve işlerin ise asliye ceza mahkemelerinde görüleceği hükme bağlanmıştır
Yine aynı kanunun 14. maddesine göre mahkemelerin görevlerinin belirlenmesinde ağırlaştırıcı veya hafifletici nedenler gözetilmeksizin kanunda yer alan suçun cezasının üst sınırı göz önünde bulundurulacağı hükme bağlanmıştır.
Müvekkile isnat edilen suçun niteliği yukarıda ayrıntılı bir şekilde izah edildiği üzere kasten yaralama olup söz konusu suç Ağır Ceza Mahkemesi’nin görev alanında olmayıp Asliye Ceza Mahkemesi’nin görev alanındadır. İşbu nedenle itirazımızın kabulü ile görevli mahkemenin X Asliye Ceza Mahkemesi olduğuna karar verilmesini talep ederiz.
NETİCE-İ TALEP : Yukarıda açıklanan nedenler ve Sayın Mahkemenizce re’sen dikkate alınacak durumlar karşısında;
1-)X Asliye Ceza Mahkemesi’nin 16/06/2020 tarihli, 2020/…. Esas sayılı GÖREVSİZLİK kararına karşı itirazlarımızın kabulüne,
2-)Ağır Ceza Mahkemesi’nin GÖREVSİZ olduğun tespitine,
Karar verilmesi bilvekale arz ve talep olunur.
Suça Sürüklenen Çocuklar Müdafii
Av