Tanık İfadelerine Karşı Beyan Dilekçesi » Tanık Beyanına Karşı Beyan

Tanık İfadelerine Karşı Beyan Dilekçesi Nasıl Hazırlanır? Mahkeme önünde tanık olarak dinlenmiş kişilerin beyanları tutanağa geçirilir. Taraflar tanıkların bu beyanlarına karşı hazırlayacakları “tanık ifadelerine karşı beyan dilekçesi” ile cevap verebilir veya çelişkileri vurgulayabilir. Adana İncekaş Hukuk Bürosu avukatları tarafından hazırlanan makalemizde tanık beyanlarına karşı beyan dilekçe örnekleri mevcuttur.

Tanık İfadelerine Karşı Beyan Dilekçesi-1-

ADANA … AİLE MAHKEMESİ

SAYIN HÂKİMLİĞİ’NE

Dosya No:

BEYANDA BULUNAN

DAVALI- KARŞI DAVACI        :

DAVACI – KARŞI DAVALI      :

VEKİLİ                                          : Avukat Saim İNCEKAŞ -Adana/Seyhan

KONU                                            : Sayın Mahkemenizin X tarihli celsesinde davacı-karşı davalı tarafın dinlettiği tanıkların beyanlarına ilişkin beyanlarımızı havidir.

AÇIKLAMALAR

Sayın Mahkemenizin …..E. sayılı dosyası nezdinde görülen davanın …..tarihli celsesinde davacı-karşı davalı tanıkları dinlenmiştir. Tanıkların aleyhe olan beyanlarını kabul etmemekle beraber, tanık beyanlarına binaen işbu dilekçeyi verme zaruretim doğmuştur. Şöyle ki;

  1. Davacı…………‘ün kardeşi………., ablasının aylık 500-1.600 TL maaş aldığını beyan etmiştir. Ancak davacı dava dilekçesinde 918 TL net ücret aldığını belirtmiştir. Davacı ile davacı tanığının ifadeleri çelişki arz etmektedir. Bu durumun da açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Huzurdaki davada bu hususun önem arz ettiği izahtan varestedir.
  2. Tanık…………., “……çocukları kendisi……….’ye verdi” beyanında bulunmuştur. Tanık …………ise “… boşanma davası devam ederken ………çocuğa ben bakamam diyerek kendisi……..’ye vermişti.” demiştir. Kızım …..’nın velayetini isteyerek annesi ……….’e verdiğim doğrudur. Ancak hiçbir zaman kızıma bakamadığımı söylemedim. Kızımın velayetini annesine vermek istememin sebebi kızımın menfaatini düşünüyor olmamdan kaynaklamıştır. Ancak aradan geçen zaman gösterdi ki yanlış bir karar almışım. Bu zamana kadar yaşanan birçok olumsuz olay nedeniyle kızımın yaşadığı ortamın sağlıklı bir ortam olmadığına kanaat getirdim. Nasıl ki boşanma davasında kızımın menfaatini üstün tutup ondan ayrı kalmayı göze aldıysam, şimdi de yine kızımın menfaatini gözeterek daha iyi bir ortamda büyümesi için velayetinin tarafıma verilmesini istiyorum.

NETİCE-İ TALEP    : Yukarıda arz edilenler ve Sayın Mahkemenizce resen göz önüne alınacak sebepler muvacehesinde fazlaya dair her türlü talep ve dava haklarımı saklı tutmak kaydıyla,

  • TANIK BEYANLARINDA ALEYHE OLAN HUSUSLARIN DİKKATE ALINMAMASINI,
  • TANIK BEYANLARINA BİNAEN VERDİĞİM İŞBU DİLEKÇEMİN VE DOSYA MÜNDERECATINDA YER ALAN BEYAN VE CEVAPLARIMIN DİKKATE ALINMASINI,
  • Davacının usul ve yasaya uygun olmadan açmış olduğu haksız davanın REDDİNE,
  • Haklı karşı davamın KABULÜNE,
  • Yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini saygıyla bilvekale arz ve talep ederiz.

                                                                                                       DAVALI-KARŞI DAVACI

Tanık İfadelerine Karşı Beyan Dilekçesi(İş Mahkemesi)

ADANA 1. İŞ MAHKEMESİ’NE

DOSYA NO               :2017/184E.

DAVALI                    :

 

VEKİLİ                      : Av. 

DAVACI                    :

 

VEKİLİ                      :Av. 

 

KONUSU                   :Dosya kapsamında bulunan tanık beyanlarına karşı beyanlarımızın sunulmasıdır.

AÇIKLAMALAR

1-Davacı tanığı X 08.12.2016 tarihli duruşmada verdiği ifadesinde “2015 yılında 9 ay kadar davalı işyerinde tır şoförü olarak çalıştığını, şehirler arası konteynır taşımasında çalıştığını, davacıyı tanıdığını, birlikte çalıştıklarını, davacının da kendisi gibi tır şoförü olduğunu, konteynır taşımasında çalıştığını, asgari ücretle çalıştıklarını, artı olarak en uzak mesafe Ankara için 60 TL, en yakın mesafe Adana için 30 TL sefer primi aldıklarını, belli çalışma saatlerinin olmadığını, yoldan gelip yola gittiklerini, hafta tatillerinin çok azını yapabildiklerini, hafta tatilleri ile ilgili belli bir oran veremeyeceğini, dini bayramların ilk iki gününde tatil yaptıklarını, kalan günlerde çalıştıklarını, diğer ulusal bayram genel tatillerde çalışmalarının devam ettiğine, malın gümrüğünün açıldığı için bayramların 3.gününden itibaren çalıştıklarını” beyan etmiştir.

Davacı tanığı Y 08.12.2016 tarihli duruşmada verdiği ifadesinde “Mayıs 2016 tarihine kadar 1 yıl süre ile davalı işyerinde tır şoförü olarak çalıştığını, şehirler arası konteynır taşımasında çalıştığını, davacıyı tanıdığını ve konteynır taşımacılığında birlikte çalıştıklarını, asgari ücret aldıklarını, artı olarak en uzak mesafe Malatya için 80 TL, Ankara için 60 TL, en yakın mesafe Adana için 30 TL sefer primi aldıklarını, belli çalışma saatlerinin olmadığını, sabah 08.00’de başladığını, şehir içinde konteynır taşıması yaptıklarını, limandan depoya-depodan limana taşıma yaptıklarını, akşam yükümüzü alıp gideceğimiz şehre hareket ettiklerini, hafta tatillerini kullanmadıklarını, kendisinin dini bayramlarda çalışmadığını, diğer ulusal bayram, genel tatillerde çalışmalarının devam ettiğini, 60 tane şoförün olduğunu bu nedenle birbirlerini çok görmediklerini, davacı dini bayramlarda çalışmış olabileceğini” beyan etmiştir.

Davacı tanıkları da aynı işyerinde çalışmış olup, işten çıkmışlardır. Fakat açılmış herhangi bir davaları bulunmamaktadır. Ayrıca her iki davacı tanığının da şoför olmasına rağmen çalışma koşulları hakkında çelişkili beyanlarda bulunmuşlardır. Davacı tanığı Y kendisinin dini bayramlarda çalışmadığını belirtmiştir. Diğer davacı tanığı ise malların gümrüklü mallar olduğunu belirtmiş olup, bu durumda gümrüklü malların taşıma işi yapması nedeniyle ulusal bayram ve diğer resmi tatillerde, dini bayramlarda işyerinde çalışma yapılmadığı iddiamızı kanıtlamaktadır.

Her iki tanık da davacı ile aynı işyerinde ve tır şoförü olarak çalışmasına rağmen, davacının çalışma süreleri ve hak etmiş oldukları primler hakkında net bilgiler verememiş olup, çelişkili beyanlarda bulunduklarından davacı tanıklarının beyanlarının hükme esas alınmaması gerekmektedir.

2- Davalı tanığı Osman U 23.03.2017 tarihli duruşmada verdiği ifadesinde “davalı işyerinde 12 yıldır çalıştığını, şu anda şirket müdürü olduğunu, davacıyı tanıdığını, 8-9 ay kadar şoför olarak çalıştığını, şirket konteynır taşıma işinin yaptığını, en uzak mesafenin Ankara, en yakın mesafenin Adana olduğunu, davacının asgari ücret artı sefer primi aldığını, en yakın mesafenin 30 TL, en uzak mesafenin 90 TL olduğunu, davacının mesaisinin 08.30 bazen 09.00-10.00 gibi başladığını, konteynırın yükünü aldığını yoluna devam ettiğini, yasal saatler çerçevesinde yola gittiklerini, Pazar günleri çalışmadıklarını, cumartesi günü ise öğlene kadar çalıştıklarını, Cuma yada cumartesi günleri araca yüklenip pazartesi hareket edildiğini, dini bayramlarda gümrük ve liman çalışmadığı için çalışmadıklarını, diğer ulusal bayram ve genel tatillerde de çalışmadıklarını ” beyan etmiştir.

Davalı tanığı U 23.03.2017 tarihli duruşmada verdiği ifadesinde “davalı işyerinde 14 yıldır çalıştığını, şu anda baş şoför olduğunu, davacıyı tanıdığını, 10-11 ay birlikte çalıştıklarını, davacının tır şoförü olduğunu, konteynır taşıdığını, davacı aylık ücret aldığını ama ne kadar aldığını hatırlamadığını, ayrıca yol primi aldığını, en uzak mesafe Ankara’ya gittiğini, Ankara için sefer başı 80 TL aldığını, dolu dolu giderse yakın mesafe için 90 TL aldığını, uzak mesafelerde dolu dolu gidiş olmadığını, davacının sabah 08.30’da işe geldiğini yükünü alıp öğleden sonra yola çıktığını , mesainin belirsiz olduğunu fakat arabanın takografına göre çalıştıklarını, cumartesi öğlen saatlerinde paydos ettiklerini, Pazar günleri çalıştıklarını, pazartesi yüklenecek olan araçların Cuma yada cumartesi günü yüklendiğini, dini bayramlarda çalışmanın olmadığını” beyan etmiştir.

Her iki davalı tanığı da uzun yıllardır müvekkil şirket yanında çalışmış olup, müvekkil şirkette ücretlerle ilgili hiçbir sorun yaşamamışlardır. Davalı tanıklarının birbirlerine yakın ve samimi ifadeleri birlikte değerlendirildiğinde , davacının taleplerinin yersiz ve hukuka aykırı olduğu açık bir şekilde kanıtlanacaktır.

Kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkil işyerinde dini bayramlarda ve ulusal bayram ve genel tatillerde çalıştığı düşünülse bile bu çalışmaların karşılığı olan ücretler ödenmektedir. Ayrıca müvekkil işyerinde takograf kayıtlarına göre çalışıldığı için fazla mesai de söz konusu değildir.

3- Tüm tanık anlatımları birlikte değerlendirildiğinde, müvekkil şirketin gümrüklü malların taşınmasını yaptığı için dini bayram, ulusal ve genel tatil günlerinde çalışmadığı, takograf sistemi esas alındığından davacının müvekkil şirkette fazla çalışmasının da olmadığından bahisle davanın reddi gerekmektedir. Ayrıca dosyaya sunulan maaş bordroları ve ücret hesap pusulaları da dikkate alındığında, davacının müvekkil şirkette herhangi bir hak ve alacağı kalmamıştır.

SONUÇ             : Yukarıda açıklanan nedenlerle, tanık beyanlarında aleyhe olan hususları kabul etmediğimizi bildirir, çelişkili davacı tanıklarının hükme esas alınmamasını saygıyla talep ederiz. 04.04.2017

Tanık İfadelerine Karşı Beyan Dilekçesi

Tanık İfadelerine Karşı Beyan Dilekçesi Örnekleri  ( Tüketici Mahkemesi ) -3-

ADANA 5. TÜKETİCİ MAHKEMESİ

SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO             :  

DAVALI                   :

VEKİLLERİ              :

DAVACI                   : 

VEKİLİ                      : Av.

KONU                       : Tanık beyanlarına karşı beyanlarımızdır.

AÇIKLAMALAR

05/10/2017 ve 12/12/2017 tarihlerinde yapılan duruşmalarda, davacı ve davalı tanıkları dinlenmiştir.

Davacı tanığı, davacıyı Vodafone’da çalışması dolayısıyla tanıdığını ve bilgisinin davacı anlatımlarından ibaret olduğunu ifade etmiştir. Tanığın uzmanlık alanı davaya konu uyuşmazlığı çözümlemek için elverişli olmadığı gibi, tanık anlatımlarının tıbbi süreç ile ilgisi de yoktur. Yanlı ve aleyhte ifadelerin hükme esas alınması mümkün değildir.

Davacı tanığı Ali Hatipoğlu, fizyoterapist olduğunu ve davacıya fizik tedavi uyguladığını ifade etmiştir. Tanık anlatımlarının gerçeğe uygun olup olmadığı tıp bilimi çerçevesinde değerlendirilmeyi gerektirdiğinden, Adli Tıp Kurumu’nca yapılacak inceleme sonrası tespit edilebilecektir.

Davacı tanığı Gökhan Karacı, davacıyı tıp merkezinde görevlilerin yardımı ile yürümeye çalışırken gördüğünü, nedenini sorduğunda enjeksiyon sonrasında yanma hissi yaşadığını ve doktorların ilgilendiğini söylediğini, hastane görevlilerinin de davalı Esra İvgin’in enjeksiyon uygulaması sırasında davacının dönmeye çalışması nedeni ile araz meydana geldiğini ifade ettiklerini, davacının hatalı olduğu iddia edilen enjeksiyon sonrasında da davalı tıp merkezine gelerek tedavi olduğunu ifade etmiştir.

Davalı tanığı Yağmur Varilci, vakıa tarihinde tıp merkezinin acil sorumlu hemşiresi olarak görev yaptığını, sabah nöbeti teslim alırken davalı Esra’nın olayı anlattığını, buna göre davacının hemşire tarafından yapılan uyarıya rağmen enjeksiyon uygulandığı sırada hareketlendiğini ve enjeksiyon sonrasında uyuşmadan bahsettiğini, hastanede hekim tarafından hemşirelere görevlendirme yapılmadığını, hekimin yetkisi olmadığını, hekimin yazdığı ilaç enjeksiyon gerektirdiği takdirde hangi hemşire görevli ise onun uygulama yaptığını ifade etmiştir. 

DAVANIN DAVALI HEKİM YÖNÜNDEN HUSUMET YOKLUĞU NEDENİ İLE REDDİ GEREKİR.

Hatalı olduğu iddia edilen tıbbi müdahale sırasında davalı tıp merkezinde sorumlu acil hemşiresi olarak çalışan tanık Yağmur Varilci, hastanede hekimin yazdığı ilaç enjeksiyon gerektiriyor ise; uygulamanın hangi hemşire görevli ise o kişi tarafından yapıldığını, uygulama için hekimin hemşire seçme ve görevlendirme yetkisi olmadığını ifade etmiştir.

 Böylelikle davalı hekime husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığı bir kere daha sübut etmiştir.

Zira davalı Esra İvgin, diğer davalı Tıp Merkezinin çalışanıdır. Görev ve sorumlulukları yasal mevzuatın yanı sıra iş sözleşmesi ve organizasyon şeması ile belirlenmektedir. Davalı hekim ile davalı hemşire arasında ast – üst ilişkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle enjeksiyon için davalı hekimin, uygulama yapacak hemşireyi belirleme ve görevlendirme yetkisi de bulunmamaktadır.

Davalı hekimin TBK. m. 116 kapsamında sorumluluğuna gidilmesi mümkün olmadığından, huzurdaki davanın davalı Lutfullah Khalyar yönünden husumet yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmelidir.

DAVACININ CİSMANİ ZARAR İDDİASININ MAHKEMECE KABUL EDİLMESİ İHTİMALİNDE, VERİLECEK KARARDA DAVACININ KUSURLU EYLEMİ ZARARA SEBEBİYET VERDİĞİ DİKKATE ALINMALI VE TBK. m. 52 UYARINCA TAZMİNAT İSTEMİ REDDEDİLMELİDİR.

Davacı tanığı Gökhan Karacı ile davalı tanığı Yağmur Varilci, iddia edilen zararda davacının kendi eyleminin etkili olduğunu ifade etmişlerdir.

Tanık anlatımlarına göre, davalı hemşire Esra İvgin, olağan enjeksiyon öncesi uyarılarını yaparak davacıya tam olarak istenilen şekilde yüz üstü yatmasını ve hareket etmemesini söylemiş, sonrasında enjeksiyon uygulamasına başlamıştır.  Ancak davacı yapılan uyarıya rağmen enjeksiyon uygulaması sırasında dönmek sureti ile hareketlenmiş ve hareketi sonrasında bacağında uyuşmadan bahsetmiştir. Yani iddia edildiği şekilde enjeksiyon nedeni ile bir hasar oluşmuşsa dahi; bu, davacının kendisine yapılan uyarıya rağmen hareketlenmesi neticesinde meydana gelmiştir.

TBK. m. 52’ye göre Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.”

Yargıtay da zarar görenin kusurunun karar aşamasında değerlendirilmesi gerektiğini içtihat etmiştir: “Davacı yolcunun alkollü sürücünün kullandığı araca binmiş olması BK.nun 44. maddesi uyarınca zarar görenin müterafik kusuru olarak kabul edilmeli ve belirlenecek tazminat miktarında müterafik kusur indirimi yapılarak karar verilmesi gerekirken, bu hususun karar yerinde değerlendirilmemiş olması bozmayı gerektirmiştir.” (Bkz. Y.17.HD. 21/03/2017, 13866/2813)

Mahkemece iddia edilen cismani zararın oluştuğunun kabul edilmesi halinde, bu zarara davacının kusurlu eylemi ile bizzat sebebiyet verdiği dikkate alınarak; davacının tazminat isteminin reddine karar verilmelidir.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,

  • Davalı hekim yönünden HUSUMET YOKLUĞU nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
  • Şayet Mahkeme aksi kanaatte ise, haksız ve hukuka aykırı açılan DAVANIN REDDİNE,
  • Cismani zarar iddiasının kabulü halinde, davacının kusurlu eylemi nedeni ile zarara sebebiyet verdiği dikkate alınarak TBK. m. 52 uyarınca tazminat istemli davanın reddine,
  • Yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dileriz.

                                                                                                             Saygılarımızla,

Tanık Beyanına Karşı Beyan Dilekçesi -4-

ADANA ( ) İŞ MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

Dosya No:

BEYANDA BULUNAN

DAVACI:                                                                                

VEKİLİ:

DAVALI:                      

TALEP KONUSU: Tanık beyanlarına karşı beyanlarımızın sunulmasından  ibarettir

AÇIKLAMALAR:

Mahkemenizde görülmekte olan yukarıda esas numarası verilen dosyada 18.06.2019 tarihli celsede dinlenen tanık beyanlarına karşı beyanda bulunmak üzere taraflara 2 hafta süre verilmiştir. Buna göre  süresinde beyanda bulunmak gerekmiştir.                              

Öncelikle celsede dinlenen tüm tanıkların beyanlarında  aleyhe olan hususları kabul etmediğimizi belirtmekle birlikte,  tanıklarımızın beyanları ile dava dilekçesinde ileri sürdüğümüz başta işten ayrılma sebebi, çalışma saatleri olmak üzere uğradığı mobbing dahil  tüm iddialarımız ispat edilmiştir.

Özellikle, tanıklarımızdan ………’in müvekkilin uğradığı mobbing hususundaki beyanları dikkat çekicidir. Burada, müvekkili ağlattığı, bağırdığı ve herkesin içinde rencide edecek şekilde yapamıyorsan çek git, maaşını haketmiyorsun, dediğini, ramazan ayında yemek yapan çalışanı bilerek ücretsiz izne çıkarıp onun yapması gereken işleri müvekkile yaptırdığı gibi müvekkilin uğradığı sistematik mobbingi somutlaştırmıştır.

HATTA MÜVEKKİLİN DAVALI İŞVEREN TARAFINDAN UĞRADIĞI SİSTEMATİK MOBBİNG BİZZAT DAVALI TANIĞI …’ÜN BEYANLARI İLE DE İSPAT EDİLMİŞ, DAVALI İŞVERENİN MÜVEKKİLİ AĞLATTIĞINI BU TANIK DA BEYAN ETMİŞTİR

Davalı tanıklarından ………………. ise davalı iş verenin yakın akrabası olup, davalı aleyhinde ifade vermesi hayatın olağan akışına aykırı olacağından, özellikle müvekkilin işten ayrılış gerekçesi olarak davalının yönlendirmesi ileri sürdüğü,  anlaşılan eski erkek arkadaşı sebebine dayandırması soyut ve inandırıcı değildir. Bu bağlamda davalı tanığının tanıklığına itibar edilemez. Bu nedenle söz konusu tanığın beyanlarından aleyhte olanları kabul etmediğimizi belirtmek isteriz.                  

Böylece dinlenen tüm tanık beyanları ile davamız ispat edilmiş olup,  ara karar gereği tanık beyanlarına karşı beyanda bulunarak haklı davamızın kabulüne karar verilmesini talep etme gerekliliği hasıl olmuştur.

İSTEM VE SONUÇ            : Yukarıda arz ve izah edilen nedenlere binaen; Ara karar gereği tanık beyanlarına karşı beyanlarımızın kabulüne; Haklı davamızın kabulü ile Yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini vekil eden adına saygı ile talep ederiz………2019

                                                                                                                                              DAVACI VEKİLİ

                                                                                                                              Av.

Tanık İfadelerine Karşı Beyan Dilekçesi(Fazla Mesai)-5-

ADANA ( ) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO : X

DAVALI      : X

VEKİLİ        : 

DAVACI      :

VEKİLİ        : 

KONU         : Tanık anlatımlarına karşı cevap ve itirazlarımız ile esasa yönelik beyanlarımızdan ibarettir.

                                               AÇIKLAMALAR

Sayın mahkemenizin X tarihli celsesinde dinletilen tanık beyanlarına karşı beyanda bulunmak üzere tarafımıza 2 haftalık kesin süre verilmiş olup, süresi içerinde beyanlarımızı sunuyoruz.

  1. Davacı tanıkları maaş ve fazla mesai hakkında bilgi sahibi değiller. Davalı tanıklarından X, 3 nolu celsedeki beyanında “Kardeşimin yanında en son aldığı maaşın X TL olduğunu biliyorum. Fazla mesailerle birlikte  davacının ücreti yaklaşık X TL’yi buluyordu.” diyerek davacının maaşını açıkça ve davalı müvekkilin beyanlarıyla da tutarlı şekilde beyan etmiştir.        
     
  2. Davacı taraf X olması nedeniyle acil ve ivedilik arz eden ve bu tip gerekli olduğu zamanlarda işe çağrılmış ve bu fazla mesainin karşılığı da kendisine fazlasıyla ödenmiştir. Davalı tanıklarının her ikisinin de beyan ettiği üzere, davacı fazladan mesaiye kaldığı zamanlar kendisine her zaman fazla mesai ödemesi yapılmış. Bu ödemelerde mesai sonunda elden verilmiştir.
  3. Davacının X olması nedeniyle ivedilik arz eden durumlarda çağrılması olağan ve normaldir. İşin doğası gereği de bunu lüzumlu kılmaktadır. Zira tanık X mahkeme huzurunda da beyan ettiği gibi davacı, işe başlarken bu tarz geç saatteki işleri de yapacağını beyan etmiştir. Bu fazla çalışmalarının karşılığı da kendisine eksiksiz ödenmiştir.

Nitekim kanunda çalışanın fazla çalışma borcu düzenlenmiş olup, bu durum çalışanın yükümlülüklerindendir. TBK;

IV. Fazla çalışma borcu

 

MADDE 398- Fazla çalışma, ilgili kanunlarda belirlenen normal çalışma süresinin üzerinde ve işçinin rızasıyla yapılan çalışmadır. Ancak, normal süreden daha fazla çalışmayı gerektiren bir işin yerine getirilmesi zorunluluğu doğar, işçi bunu yapabilecek durumda bulunur ve aynı zamanda kaçınması da dürüstlük kurallarına aykırı olursa işçi, karşılığı verilmek koşuluyla, fazla çalışmayı yerine getirmekle yükümlüdür.

  1. Davalı tanıkları ….. ve ……, davacının yıllık izinlerinin tamamını kullandığını ve bu süreçte yıllık izin ücretlerini eksiksiz bir şekilde aldığını ve bayramlarda da değişik meblağlarda olmak üzere bayram harçlığı verildiğini açıkça beyan etmişlerdir. Nitekim davacı tanığı ……. de bu durumu “yıllık bir hafta izin kullanırdı. Davalı yazlıkta olduğu dönemde de 1 hafta izin kullanırdı.” diyerek ifade etmiş ve davacının bu yöndeki taleplerinin haksız ve mesnetsiz olduğunu ortaya çıkarmıştır.
II. Özen ve sadakat borcu

 

MADDE 396- İşçi, yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır.

 İşçi, işverene ait makineleri, araç ve gereçleri, teknik sistemleri, tesisleri ve taşıtları usulüne uygun olarak kullanmak ve bunlarla birlikte işin görülmesi için kendisine teslim edilmiş olan malzemeye özen göstermekle yükümlüdür.  

  1. Davacı taraf, davalı müvekkil yanında çalışırken sürekli kendini işe vermemiş ve dikkatsiz ve aklı dağınık olarak çalışmıştır. Ayrıca araç kullanırken fazlasıyla sinirli ve agresif davranışlar sergilemiştir. Bu dalgınlığı ve trafikteki sinirli halleri sebebiyle iş disiplini ve iş düzenine aykırı davranışlar sergilemiştir. Davacı bu akıl dalgınlığı, dikkatsizlik ve özensizliğe bağlı olarak 34 JAS 57 plakalı araçla karıştığı kaza nedeniyle %100 sigorta tarafından kusurlu bulunmuş ve bu kaza sebebiyle davalı müvekkilimin aracında da 12.000 TL hasar oluşmuştur. Keza yine müvekkilimin aracında 25.000 TL ile 30.000 TL arasında değer kaybı yaşanmıştır. Davacının bu tutum ve davranışı TBK’da ;

şeklinde açıklanmış olan ve TBK 396. Maddesinde yer alan özen ve sadakat borcuna aykırı hareket etmişse de davalı müvekkil tarafından işine son verilmemiştir. Tüm bu olumsuzluklara ve oluşan zarara rağmen davacı ile çalışmayı sürdürmüş, bu kusurlu davranışlarından doğan zararları iyiniyetli olarak davacıya yansıtmamıştır.

Yukarıda bahsetmiş olduğumuz tüm bu hususlar gerek davalı müvekkil gerekse de davalı tanıklarının beyanları ile sabittir. Ayrıca sayın mahkemenize sunmuş olduğumuz sigorta şirketinden alınan kaza dosyasında da mevcuttur.   

  1. Davacının davasının öncelikle reddi gerekmektedir. Aksi halde ise davacının dikkatsiz ve özensiz araç kullanması sebebiyle doğan zararımızın davacının alacağının çıkması halinde takas ve mahsubunu da ayrıca talep ediyoruz. Zira bu hasar ve değer kaybı davacının %100 kusuru ile oluşmuştur.

Bu durum TBK’ da;

VI. İşçinin sorumluluğu

 

MADDE 400- İşçi, işverene kusuruyla verdiği her türlü zarardan sorumludur.

 Bu sorumluluğun belirlenmesinde; işin tehlikeli olup olmaması, uzmanlığı ve eğitimi gerektirip gerektirmemesi ile işçinin işveren tarafından bilinen veya bilinmesi gereken yetenek ve nitelikleri göz önünde tutulur.

şeklinde düzenlenmiştir. Bu sebeple davacının alacağının oluşması halinde bu alacağın söz konusu zararımız ile takasını talep ediyoruz.

III. Teslim ve hesap verme borcu

 

MADDE 397- İşçi, üstlendiği işin görülmesi sırasında üçüncü kişiden işveren için aldığı şeyleri ve özellikle paraları derhâl ona teslim etmek ve bunlar hakkında hesap vermekle yükümlüdür. İşçi, hizmetin ifasından dolayı elde ettiği şeyleri de derhâl işverene teslim etmekle yükümlüdür

  1. Davacı gerek davalı müvekkilimizin gerekse de …… da bahsettiği üzere işten çıkmak için bahaneler üretmiştir. Davacı birtakım olumsuz davranışlar sergilemiştir. Örneğin; davalı müvekkilin kızı Yasemin hanım para çekmesi için Banka Kredi Kartını ve şifresini davacıya teslim etmiş, davacı da parayı çekmiş ve daha sonra kredi kartı geri istendiğinde ATM’nin kartı yuttuğunu söylemiştir. Ancak daha sonra üzerine bakmış ve dalgınlıkla bulamadığını belirtip kredi kartını iade etmiştir. Davacının bu şekilde TMK 396. Maddesinde yer alan dikkat ve özen yükümlülüğüne, ayrıca TBK 397. Maddesi uyarınca da teslim ve hesap verme borcuna aykırı davranışları mevcut olup kendini işine vermemektedir.
V. Düzenlemelere ve talimata uyma borcu

 

MADDE 399- İşveren, işin görülmesi ve işçilerin işyerindeki davranışlarıyla ilgili genel düzenlemeler yapabilir ve onlara özel talimat verebilir. İşçiler, bunlara dürüstlük kurallarının gerektirdiği ölçüde uymak zorundadırlar.

  1. Davacının tüm bu davranışlarına rağmen davalı müvekkilimin, davacının işten çıkmasına yönelik herhangi bir talepte bulunmamıştır. Verilen işleri kasıtlı olarak aksatıp farklı yapmaktadır Son olarak kendisine içinde kıralacak eşyaların bulunduğu bir koliyi güvenli bir şekilde yere bırakması istendiği halde davacı koliyi götürüp dolabın üstüne bırakmıştır. Davacı tarafından TBK 399. Maddesinde yer alan düzenleme ve talimata uyma borcu yerine getirilmemiştir.
  2. Davacının disiplinsiz bu davranışlarından dolayı tamamen iyiniyetli olarak mevcut hal ve hareketleri sebebiyle ………… tarafından davacıya yönelik bir takım uyarılarda bulunulmuştur. İşini daha özenli yapması istenmiştir. Konuşma esnasında ………… tarafından sarf edilen söz davacı tarafından hakaret olarak anlaşılınca davacı bunun üzerine işten ayrılmak istediğini beyan etmiştir.

Davacı giderken aralarında tartışma yaşanmış ve daha sonrasında ……….n tarafından o an ki öfke ile bir takım hakarete varan sözler söylemiştir. Her ne kadar bu sözler hakaret düzeyinde olsa da davacı tarafından hizmet akdinin feshinden sonra sarf edilmiştir. Dolayısıyla bu sözlere dayanarak akdin haklı sebeple feshedilden söz edilemez. Tüm bu sebeplerle haksız ve mesnetsiz olarak açılmış işbu davanın reddini talep ediyoruz. (tarih)

                                                                              ALACAKLI VEKİLİ

İlgili Kaynaklar:

  1. İş Mahkemesinde Tanık Beyanlarına Karşı Beyan
  2. Boşanma Davasında Tanıkların Dinlenemesi Usulü ve Detayları

Tanık İfadelerine Karşı Beyan Dilekçesi(İş Mahkemesi)-6-

ADANA 2. İŞ MAHKEMESİ

SAYIN HAKİMLİĞİNE

DOSYA NO  :

DAVALI :

VEKİLİ   :

DAVACI :

VEKİLİ   :

KONU: Tanık beyanlarına karşı beyanlarımızın sunulması konuludur.

AÇIKLAMALAR :

Mahkemenizce yukarıdaki dosya numarası ile görülmekte olan davada tanık beyanlarına karşı beyanlarımız süresi içinde sunulmaktadır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki dosyanın bilirkişiye gönderilmeden önce ücret uyuşmazlığının giderilmesi hususunda İstanbul Ticaret Odası’ ndan emsal ücret araştırması istenmesini talep ederiz.

Davacı yan dilekçesinde 3300 TL ücret aldığını beyan ederken; davacı  tanıkları 3000 TL ücret aldığını beyan etmişlerdir. Davacı tanıklarının beyanının ezberletilmiş olduğu açıkıtr. Zira davacı yan asgari ücretle çalışmakta ve şantiyede yapılan kara göre prim almaktadır.

Müvekkiller nezdinde hiçbir suretle harici maaş ödemesi söz konusu olmayıp tüm maaşlar banka hesaplarına havale yoluyla ödenmektedir. Sadece müvekkiller prim ödemelerini elden yapmaktadırlar. Bu nedenle ücret iddialarını ve elden ödeme iddiasını kabul etmediğimizi belirtir, EMSAL ÜCRET ARAŞTIRMASI YAPILMASINI TALEP EDERİZ.

Davacı ve davalı yan tanık beyanlarında da görüldüğü üzere müvekkil şirkette MAAŞ+PRİM uygulaması mevcuttur. Fazla mesai yapıldığını kabul ediyor olmamakla beraber;

 ” MAAŞ+PRİM sistemiyle çalışan bir işçinin fazla çalışma alacağı hak edebilmesi için primle karşılanmayan sürede fazla çalışına yaptığının ispatlanması gerekir. Davacının primlerini almadığı iddiasına rastlanılmamıştır……. davacının en son aldığı aylık prim miktarını asgari ücrete oranlayarak geçmiş dönem alabileceği prim miktarını bulup hakettiği fazla çalışma alacağı miktarından düşülerek karşılanmayan fazla çalışma alacağı var ise bu miktarın tahsili gerekirken eksik incelemeyle karar verilmesi hatalıdır.” YARGITAY 7.HD. 2013/27147 E. 2014/4000 K. Sayılı 17.02.2014 tarihli kararı

Davacı yan sabah 7:00 – akşam 19:00 saatleri arasında çalıştığını iddia etmiş; davacı tanığı ……….. 6:30|7:00 – 19:00|20:00 saatleri arasında; ………………….. günde 12 saatten fazla……………………. ise önce 7:00- 18:00 saatleri arasında çalıştıklarını sorasında ise 7 gün saat 21:00 kadar çalıştıkları iddia ederek çelişkili beyanlar vermiştir. Davacı ve tanıkları yıllarca genel ve hafta tatillerini kullanmaksızın neredeyse her gün 12 saati aşkın süre çalışma olduğunu iddia etmişlerdir. İş hayatının olağan akışına aykırı ve hatta imkansız olan bu çalışma sürelerine ilişkin tanık beyanlarının yönlendirilmiş adeta ezbere dayalı beyanlar olduğu ve çelişkili beyanlar olduğu açıktır.

Ayrıca KARAYOLLARI TRAFİK YÖNETMELİĞİ’ ne 98. Maddesine göre yurtiçi şoförlerinin günlük maximum çalışma süresi 9  saat ve haftada bir gün izin yapması zorunludur. Davacı tanıkları müvekkil şirketlerde şoför olarak çalıştıklarından beyanları doğrultusunda çalışmaları mümkün değildir.

Hafriyat işinin niteliği ve çalışma koşulları gereği de bu sürelerde çalışma mümkün değildir. Müvekkil şirkette çalışma saatleri sabah 8.00 – akşam 18.00 saatleri arasındadır.

Bilinen bir gerçektir ki hafriyat işi zaten hava koşullarına bağlı olarak yapılan bir iş olup esasen yılın birkaç ayı neredeyse hiç çalışma yapılmamakta, birçok gün yağışın durması beklenmekte ve 8 saatlik mesai saati dahi tamamlanmamaktadır. Zira sonbahar ve kış aylarının birçok günü çalışanlar hava muhalefeti sebebiyle işe dahi gelmemektedir. Ayrıca hafriyat alınan şantiyelerin yağışlı havalarda,  genel tatil günleri ile akşam vakitlerinde kapalıyken davacının fazla mesai iddialarının mesnetsiz olduğu tartışmasızdır.

Davacı yan milli bayramlarda çalıştığını iddia etmiş; davacı tanığı ……………… dini bayramların son günü çalıştıklarını; …………… dini bayramlarda çalışma olmadığını; ……………….. ulusal ve resmi tatillerde çalışmaya devam ettiklerini beyan etmişlerdir. Tanık ifadelerindeki çelişkilerden de görüleceği üzere beyanları gerçeği yansıtmamaktadır. Dini ve milli bayram günlerinde çalışma yapılmamaktadır.

SONUÇ VE İSTEM             : Yukarıda açıklamış olduğum gerekçeler nedeniyle;

Tanık beyanlarının ALEYHE OLAN HUSUSLARININ DİKKATE ALINMAMASINA,

Ücret hususunda EMSAL ÜCRET ARAŞTIRMASI YAPILMASINA,

Davanın ESASTAN REDDİNE,

Yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederim.

DAVALI VEKİLİ

Tanık Beyanlarına Karşı Beyan Dilekçesi(İş Mahkemesi)

ADANA … İŞ MAHKEMESİNE

DOSYA NO  : 

DAVALI       :

VEKİLİ         :

DAVACI       :

VEKİLİ         :

KONU                       :Sayın Mahkemenizde görülmekte olan Esas sayılı dosyada dinlenen tanıkların beyanlarına karşı beyan ve itirazlarımızı sunmamızdan ibarettir.

AÇIKLAMA:

  1. Sayın Mahkemenizde görülmekte olan ……….Esas sayılı dosyada davacı tarafın tanığının beyanlarına karşı itirazlarımızı sunma gereği hasıl olmuştur.
  2. Tanık olarak dinlenen kişi beyanlarında olaylara ilişkin bilgi ve görgülerini anlatmak yerine; Davalı Müvekkil Şirketi suçlayıcı ifadelerle aslında tanık değil taraf olduğunu göstermiştir. Hal böyle olunca da, gerçekten uzak, doğruyu yansıtmayan, taraflı ve yoruma dayalı olan tanık ifadeleri hükme esas olamaz.
  3. dinlenen davacı tarafın tanığı ……………‘in ifadesi gerçeği yansıtmamaktadır. Şöyle ki tanık ifadesinde işbu meydana gelen kazaya birebir şahit olduğunu ifade etmişse de kazanın asıl şahidi ve ilgili santralde görevli …………… da ifadesinden anlaşılacağı üzere tanık kaza anında orada bulunmamaktadır. Aynı zamanda davacının da akrabası olan tanığı ……………. gerçekleri yansıtmayan bu ifadesiyle haksız şekilde davanın seyrini davacı lehine değiştirmek amaçlı TCK md.272’de geçen yalan tanıklık suçunu işlemiştir ve ilgili kanun gereği cezalandırılması gerekmektedir. ………………….’in davacının akrabası olmasından bahisle Bektaş KAR’ın İş Yargılaması Usulü adlı kitabında geçtiği üzere “Akrabalık ve diğer bir yakınlık başlı başına bir tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılmaz ise de işveren aleyhine dava açan kişiler davacı tanığı olarak dinlenmiş ise bu işçilerin tanıklıklarına kural olarak itibar edilmemesi; birbirlerine tanıklı eden kişilerin beyanlarına ihtiyatla yaklaşılması ile bu tanıkların beyanlarının diğer yan delilerle birlikte değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekir.”
  4. Ayrıca; tanık kumun betonu yapan makinanın içine mekanizmadan geldiğini ve malzeme dökülen kısımda kumun içindeki taşların burayı tıkaması sebebi ile davacının şiş vs. suretiyle orayı açmak için müdahale ederken eline gelen taş nedeniyle parmağının koptuğunu; bu kazanın sebebinin tıkanmayı engelleyecek bir ızgaranın olmaması şeklinde ifade etmiştir. Fakat kazanın meydana geldiği santral e-faturadan da görüleceği üzere 2016 model olup yeni ve hiç kullanılmamıştır. Ayrıca tanığın “ızgara” olarak tabir ettiği parça hiçbir bunkerde bulunmamaktadır ve santralda bulunması asgari bir parça değildir. Dolayısıyla kazanın meydana gelmesine beton santralindeki eksik bir parçanın sebep olması gibi bir şey söz konusu bile değildir. Buna ek olarak davacı tanığının ızgara olarak tabir ettiği parçanın takılması için şirket yetkililerine söylediklerini ifade etmiş olmasına karşın olay sırasında santralde görevi salt ilgili beton santralinin düzenli bakımını yapmak olan mühendis ………………. ve saha şefi ……………… bulunmakta olup ; santralda meydana gelmiş herhangi bir sorunu kendilerine derhal iletebilecek durumda olmasına karşın hali hazırda çalışmakta olan makinaya hayatın olağan akışı içerisinde edineceği bilgi ve tecrübe ile dahi elini sokmaması gerektiğini bilmesi gerektiği halde büyük bir ihmalkarlık göstermiş ve tamamen kendi kusuru sebebiyle kaza meydana gelmiştir.
  5. Davalı tanığı ……………….ifadesinde ayrıca davacının elini yaraladığı santralin kurulumunu da yapanın kendileri olduğunu; santralin tüm C ve iş güvenliği sertifikaları bulunduğunu; santralin kurulmasıyla birlikte tüm operatörlere gerekli eğitimlerin verildiğini ve sertifikalı bir operatör olan davacının santral çalışır halde iken santralin kapağına dokunmaması gerektiğini bilmesi gerektiğini beyan etmiştir. Davacı ve davacı tanığının kaza ile ilişiği olduğunu iddia ettikleri “ızgaranın” bulunmamasının kazanın vuku bulmasında herhangi bir etkisinin olmadığını ve ızgaranın santralde bulunması hallinde dahi kazanın meydana geleceğini bildirmiş olup 14.02.2019 tarihinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nce dinlenen davalı tanığı ………………..de ızgaranın santralda bulunması zaruri mühimmat olmadığını beyan etmiştir. Tanık ifadelerinden görüleceği üzere davacının beyan etmiş olduğu; santralde diğer beton bunkerlerinde ızgara bulunup davacın çalıştığı bunkerde ızgara olmadığı ifadesi gerçeği yansıtmamaktadır.
  6. Davalı şirkette muhasebe müdürü olarak çalışmakta olan davacı tanığı ……………….. kaza olduktan sonra davacının kendisine kazayı santralde kumların boşaltılması için kullanılan makinanın bunken kapağının arasına sıkışmış taşı çıkarmak için parmağını kapağın arasına uzattığını ve kapağın kapanarak parmağını kestiğini söylediğini beyan etmiştir. Davalı tanığı ………….’ın da ifadesinde görüleceği üzere kazanın vuku bulduğu santralin çalışma disiplini ile ilgili eğitim almış olan sertifikalı operatör davacı santral çalışır halde iken santralin kapağına dokunmaması gerektiğini bildiği halde kaza günü aynı iş yerinde çalışan……………….’a parmağını çalışan bunker kapağının arasına uzattığını ve kazanın bu şekilde meydana geldiğini ifade etmiştir.
  7. Davacın işverence gerekli iş güvenliği tedbirlerinin alınmadığı ve iş güvenliği eğitimi verilmeksizin iş başı yaptırıldığı iddiası davanın seyrini değiştirmeye yönelik bir tutumdur. Davalı şirkette davacı ile birlikte makine operatörü olarak çalışmakta olan ………………. ifadesinde iş yerinde belli aralıklarla 2 3 ayda bir; sağlık uzmanları eşliğinde iş güvenlik uzmanları tarafından 1 2 saat iş güvenliği eğitimi verdiğini ve bu eğitimlerin kayıt altına alınmış olduğunu belirtmiştir. Davalı iş yerinin belirli aralıklarla vermiş olduğu bu eğitim dışında davalı tanığı …………………’ın da ifadesinde belirtmiş olduğu üzere santralin kurulmasıyla birlikte tüm operatörlere gerekli eğitimler verilmiştir. Yine davalı şirkette saha şefi olarak çalışmış bulunan ………………….. ..ifadesine bakıldığında üzere iş güvenliği ile ilgili gerekli denetimlerin ayda bir iki defa iş güvenliği uzmanları tarafından yapıldığı görülecektir.
  8. Davacı kaza sonucu saha şefi ………..tarafından Devlet Hastanesi’ne götürülmüş; daha sonra bu hastane tarafında Üniversite Hastanesi’ne sevk edilmiştir. Davacının kaza sonrası hastaneye götürülmesi ve tedavisine başlanmasının bir süreç aldığı iddiası kesinlikle doğru olmamakla birlikte; davalı tanıklarının ifadelerinde de açıkça görüleceği üzere davacı hastaneye derhal götürülmüştür. Yine davacının iddia etmiş olduğu davalı işyerinde gerekli sağlık ekipmanlarının bulunmadığı gerçeği yansıtmamaktadır. Zira davalı müvekkil tanıklarının ifadelerinden anlaşıldığı üzere işyerinde revir ve sağlık ekipmanları bulunmaktadır.

TALEP SONUCU    : Yukarı da açıkladığımız tüm nedenlerden dolayı karşı tarafın talebi doğrultusunda dinlenen tanık ………..’in beyanları karşı tarafın iddialarını doğrulayacak düzeyde değildir. Tanığın taraflı ve husumet içindeki beyanları açıkça ortadır. Bu itibarla takdiri Sayın Mahkemenize bırakmakla birlikte davacının dinlettiği tanığın beyanlarını hükme esas alınmamasını saygılarımızla bilvekale arz ve talep ederiz.

 Davalı Vekili

İş mahkemesi tanık beyanlarına karşı beyan dilekçesi

ADANA … İŞ MAHKEMESİ’NE

DOSYA NO: 2019/..E.

BEYANDA BULUNAN

DAVACI:

VEKİLİ:

DAVALI:

VEKİLİ:

KONU: 17.09.2020 Tarihinde dinlenen davalı tanığı Neslihan ..nin anlatımlarına karşı beyanlarımızın sunumundan ibarettir.

AÇIKLAMALAR

Huzurdaki davada 17.09.2020 tarihli (4) no.lu celsede davalı tanıklarından Neslihan T.. dinlenmiştir. Daha önce dinlenen davacı ve davalı tanık anlatımlarında olduğu gibi huzurdaki celsede dinlenen davalı tanık anlatımları ile de bir kez daha iddialarımız doğrulanmış ve davadaki haklılığımız ortaya konulmuştur.

Davalı tanığı davalı yanın iddialarının aksine müvekkilin net maaşının 2400-2600 TL olduğunu söylemiş, yine dini ve resmi bayramlarda çalışma yapıldığını, hatta bayramlarda 24 saat çalışma yapıldığını ifade etmiş ve yine anlatımlarımızı doğrular biçimde diğer birçok hususa açıklık getirmiştir.. Gerek davacı ile davalı tanık anlatımlarından gerekse dosyaya girmiş olan tüm delillerle huzurdaki davada talep konusu tüm işçilik alacaklarımızın ispat olunduğu kanaatindeyiz.

Dinlenen davacı tanıkları müvekkilin maaşı, maaşın ödenme biçimi, müvekkilin iş yerinde çalıştığı dönem , çalışma saatleri, vardiya sistemi ve çalışma biçimi , ulusal bayram ve genel tatil çalışmaları , iş yeri çalışma çizelgeleri ile gerçek fiili çalışma saatleri arasındaki farklılık, iş yeri kayıtları ve bordrolar ve yol-yemek konularında beyanda bulunmuşlardır. Yine davalı tanıkları da aynı hususlarda tanıklık yapmış ve müvekkilin çalıştığı dönem, aylık ücreti, çalışma saatleri, vardiya sistemi ve çalışma biçimi, ulusal bayram ve genel tatil çalışmaları konularında müvekkil ve davacı tanık anlatımlarını doğrular biçimde örtüşen beyanlarda bulunmuştur.

Böylece, daha önce de ifade etmiş olduğumuz gibi dosyada mübrez deliller ve dinlenen tanık anlatımları ile;

– Müvekkilin 16.06.2015 – 06.05.2019 tarih aralığında hemşire olarak çalıştığı,

– Maaşının net 2400 TL olduğu ve bir kısmının bankadan, bir kısmının elden ödendiği,

– İş yerinde sürekli olarak gece vardiyasında ve gün aşırı şekilde çalıştığı, dolayısıyla bir hafta pazartesi, çarşamba, cuma, pazar olmak üzere 4 gün; diğer hafta ise salı, perşembe, cumartesi olmak üzere 3 gün çalıştığı,

– Çalışma saatlerinin hafta içi 18:00-08:00, cumartesiye tekabül eden çalışmasının 14:00-08:00(18 saat); pazar gününe tekabül eden çalışmasının ise 08:00-08:00(24 saat) olduğu,

– Günlük yarım saat yemek molasının olduğu,

– İş yeri çizelgelerinde belirtilen saatler ile gerçek fiili çalışma saatlerinin örtüşmediği,

– Ulusal bayram ve genel tatillerin tamamında ve tatil boyunca gün aşırı biçimde 24 saat çalıştığı,

-Müvekkile, kalan 4 günlük yıllık ücretli izin hakkının kullandırılmadığı ve ücretinin de ödenmediği,

-Müvekkilin sözleşmesini haklı sebeplerle feshettiği..

hususlarının ispat olunduğu kanaatimizi sayın mahkemeye arz ederiz. Saygılarımızla. tarih

                                                      DAVACI VEKİLİ

Tanık İfadelerine Karşı Beyan Dilekçesi

İş mahkemesi tanık beyanlarına karşı beyan dilekçesi

ADANA … İŞ MAHKEMESİNE

DOSYA NO:

DAVACI:

VEKİLİ:

DAVALI:

VEKİLİ:     

KONU: Dosya Esası Hakkında ve Tanık Anlatımlarına İlişkin Beyanlarımızı İçerir Dilekçemizdir.

AÇIKLAMALAR

Yukarıda esas numarası verilen dosyanızdan görülen … tarihli duruşmasında oluşturulan 2 no’lu ara karar gereğince tanık anlatımlarına karşı beyanda bulunmak için tarafımıza 2 haftalık kesin süre verilmiştir. Süresi içerisinde beyanlarımızı arz ediyoruz. Şöyle ki;

*** Tanık anlatımlarına karşı beyanda bulunmadan önce dosyamız esası hakkında kısa bir açıklamada bulunmak gereği zorunluluğu hasıl olmuştur. Davalı taraf davamıza cevap dilekçesi ile birlikte davacı müvekkilin iş akdinin şirketin küçülmeye gittiğini, işlerin olağan çalışma düzeylerinin azaldığını, siparişlerin azaldığını vs gibi sebeplerden bahsedilerek çıkartıldığını beyan ve iddia etmiştir. Davalı tarafın işbu beyanları asla gerçeği yansıtmamakta olup davalı taraf çeşitli kurumlara iş ilanları yayınlayarak sürekli bir işçi sirkülasyonu oluşturmakta ve işe alımlar sağlamaktadır. Bu sebeplerden dolayı da davalı tarafın şirketin küçülmeye gittiğine yönelik iddialarının da geçersizliği sübuta erecektir. Dilekçemiz ekinde de şirketin işçi alımlarına yönelik çeşitli kurumlarda olan İŞ İLANLARINA ilişkin ekran görüntüleri sayın mahkemenize sunulmuş olup gereğinin yapılmasını arz ve talep ederiz.

***TANIK ANLATIMLARINA KARŞI BEYANLARIMIZ VE İTİRAZLARIMIZ;

Davalı taraf cevap dilekçelerinde gerçeğe aykırı şekilde beyanda bulunarak davacı müvekkili, şirketin küçülmeye gittiği doğrultusunda işten çıkartıldığını beyan ederek sorumluluktan kurtulmaya çalışmıştır. Fakat her iki tarafın tanık beyanları ile asıl gerçek ortaya çıkmıştır.

Davacı müvekkilin tanığı … “ (...) davacı işyerinde küçülmeye gidildiği için işten çıkarıldı, bize böyle söylendi, ben de aynı gerekçe ile işten çıkarıldım, o dönemde 57 kişi işten çıkarıldı, bildiğim kadarıyla işyerinde bir ekonomik sıkıntı yoktu, bizi çıkarmadan bir ay önce yeni işçi almışlardı, diğer bölümler hakkında bilgim yok ama benim olduğum bölüme iki işçi alınmıştı, bu alınan işçiler işten çıkarılmadı, bizden sonrada yeni işçiler alındığını biliyorum, orada çalışan arkadaşlarım vardı, onlardan yeni işçi aldıklarını duydum. (…) ” şeklinde yeminli beyanlarda bulunmuştur. Gerek İş Kanunu ve Sosyal Güvenlik Kanunlarımızda gerekse de Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarından da anlaşılacağı üzere şirketlerin iş yerlerinde küçülmeye gittikleri sabitse eğer yeni işçi alınmayacağı gerektiği, işçinin küçülme sebebiyle işten çıkartılmasının sebepleri arasında performansları, iş yerinde işverene karşı hal ve hareketleri, iş yeri disiplin kurallarına uyup uymadığı, işlerini zamanında yetiştirip yetiştirmediği gibi kriterler göz önünde bulundurularak hangi işçinin hangi sebepler doğrultusunda iş akdinin sonlandırılacağının tespiti yapılması gerekmektedir.

Davalı şirket gerek davamıza cevap dilekçesinde gerekse de duruşmalardaki sözlü beyanlarıyla birlikte sadece şirketin küçülmeye gittiğini, iş akışının azaldığını, makinelerinin kapatıldığı gibi sebepleri söylemiş ve davacı müvekkil hakkında tek bir olumsuzluğu dile getirmemiştir. Bu açıdan bakıldığı zaman da davalı şirket, davacı müvekkilin haksız ve geçersiz bir sebeple iş akdini sona erdirmiş ve COVİD-19 KÜRESEL PANDEMİSİ döneminde işsiz ve kazançsız kalmasına sebebiyet vermiştir. Belirtmek isteriz ki İŞ AKDİNİN SONLANDIRILMASI İş ve Sosyal Güvenlik Hukukumuz da SON ÇARE OLARAK nitelendirilmektedir. Davalı şirket ise davacı müvekkile herhangi bir seçimlik sebep sunmamış FESHİN SON ÇARE OLMASI İLKESİNE alenen aykırı davranmıştır ve tanığımız da davacı müvekkilin iş akdinin DAVALI İŞVEREN TARAFINDAN HANGİ SEBEPLE VE HANGİ ŞEKİLDE İŞ AKDİNE SON VERİLDİĞİNİ yeminli olarak beyanda bulunmuştur.

Davacı müvekkilin tanığı … “ (…) davacı benden sonra çalışmaya başlamıştı, davacı da … tarihinde işten çıkarıldı, davacı makine operatör yardımcısı olarak çalışıyordu, işyeri pandemi döneminde daralmaya gittiğini söyleyerek davacıyı işten çıkardılar, bize böyle söylendi, ben de aynı gerekçe ile işten çıkarıldım, o dönemde 57 kişi işten çıkarıldı diye biliyorum, yaklaşık bir ay önce baskı bölümüne bir kişinin alındığını biliyorum, başka bölümlere de işçi alındı diye biliyorum, ne kadar alındı bilmiyorum, ben takip ettiğim kadarıyla işten çıkarıldıktan sonra bazı departmanlara işçi alındığını duydum ama hangi bölümlere alındığını bilmiyorum, pandemi döneminde devletin işçi çıkarma yasağını koymadan on gün önce küçülmeye gidiyoruz diyerek bizi işten çıkardılar, biz işten çıkarıldığımızda işyeri normal seyrinde çalışıyordu, (…) ” şeklinde yeminli beyanlarda bulunmuştur. Gerek İş Kanunu ve Sosyal Güvenlik Kanunlarımızda gerekse de Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarından da anlaşılacağı üzere şirketlerin iş yerlerinde küçülmeye gittikleri sabitse eğer yeni işçi alınmayacağı gerektiği, işçinin küçülme sebebiyle işten çıkartılmasının sebepleri arasında performansları, iş yerinde işverene karşı hal ve hareketleri, iş yeri disiplin kurallarına uyup uymadığı, işlerini zamanında yetiştirip yetiştirmediği gibi kriterler göz önünde bulundurularak hangi işçinin hangi sebepler doğrultusunda iş akdinin sonlandırılacağının tespiti yapılması gerekmektedir.

Davalı şirket gerek davamıza cevap dilekçesinde gerekse de duruşmalardaki sözlü beyanlarıyla birlikte sadece şirketin küçülmeye gittiğini, iş akışının azaldığını, makinelerinin kapatıldığı gibi sebepleri söylemiş ve davacı müvekkil hakkında tek bir olumsuzluğu dile getirmemiştir. Bu açıdan bakıldığı zaman da davalı şirket, davacı müvekkilin haksız ve geçersiz bir sebeple iş akdini sona erdirmiş ve COVİD-19 KÜRESEL PANDEMİSİ döneminde işsiz ve kazançsız kalmasına sebebiyet vermiştir. Belirtmek isteriz ki İŞ AKDİNİN SONLANDIRILMASI İş ve Sosyal Güvenlik Hukukumuz da SON ÇARE OLARAK nitelendirilmektedir. FESHİN SON ÇARE OLMASI İLKESİ uyarınca işverenin işçiyi çıkartmakta haklı ve geçerli bir sebebi bulunmadığı sürece kaldı ki haklı ve geçerli sebebi bulunsa dahi işçiye iş akdini feshetmeden önce seçimlik sebepler sunması gerekmektedir. Davalı şirket ise davacı müvekkile herhangi bir seçimlik sebep sunmamış FESHİN SON ÇARE OLMASI İLKESİNE alenen aykırı davranmıştır ve tanığımız da davacı müvekkilin iş akdinin DAVALI İŞVEREN TARAFINDAN HANGİ SEBEPLE VE HANGİ ŞEKİLDE İŞ AKDİNE SON VERİLDİĞİNİ yeminli olarak beyanda bulunmuştur.

** Davalı işverenin tanığı …’da ” (…) 2013 mart ayında çalışmaya başladım, ben halen davalı işverenlikte baskı bölümünde operatör olarak çalışmama devam etmekteyim, davacı benden sonra çalışmaya başlamıştı, pandemi döneminde davacı işten ayrıldı, davacı işten çıkartıldı, işler azaldı diye davacıyı işten çıkardılar, işyerinde 3 vardiya çalışılıyordu, bu vardiyalar 12 saatlikti, bir vardiya dinlenirdi, (…)” yeminli olarak beyan etmiştir. Davalı tanığı davacı müvekkilin davalı şirket tarafından pandemi döneminde işten çıkartıldığını ikrar etmiş ve” ben pandemi döneminde 20 gün yıllık izin kullandım – yıllık izin kullandığım dönemi tam hatırlamıyorum ancak pandemi dönemiydi,” şeklinde devam ederek kendisinin pandemi döneminde izinli olduğunu beyan etmiştir. İşbu durumda davalı şirketin beyanları tamamıyla görgüye ve bilgiye dayalı olmayıp şirket yetkilileri tarafından kendilerine bu şekilde aktarıldığı açıkça ortadadır. Kaldı ki davalı şirket tanığı ile davacı müvekkilin vardiya saatleri bile farklıdır. Davacı müvekkil 08:00-20:00 saatleri arasında iş yerinde çalışmış olup davalı tanığı ise kendi beyanları üzerine 19:30-07:30 saatleri arasında davalı işyerinde çalışmaya devam etmiştir. Açıkladığımız sebeplerle davalı tanığı sayın mahkemeyi yanıltıcı beyanlarda bulunmakta olup davalı tanığının işbu beyanlarına itibar edilmemesini saygılarımla, arz ve talep ederim.

** Davalı işverenin tanığı …’da “ (…) ben yıllık izindeydim, benim kronik rahatsızlığım vardı, pandemi döneminden dolayı işyeri doktorlarına çıktım o dönemde ben yıllık izin kullandım, işten başka kimseler çıkarıldımı o konuda da bilgim yoktu, benim çalıştığım dönemde ben yıllık izinden döndüğümde eleman alınmamıştı, ben yıllık izine ayrılmadan önce eksik olan bölümlere yeni işçiler alınıyordu, baskı bölümüne alınmamıştı, diğer bölümlere alınmıştı, işyerinde 3 vardiya çalışıyoruz, bu vardiyalar 12 saatliktir, 5 gün çalışıyoruz, 3 gün tatil yapıyoruz, 3.vardiya izin yapanların yerine geçiyordu, o şekilde 3 vardiya çalışıyoruz, vardiya sürelerinde azalma olup olmadığı konusunda ben izinde olduğum için bir bilgim yoktur, döndükten sonra tekrar 12 saatlik vardiyalarda çalışıyorduk, vardiyalarda çalışan kişi sayısında bir değişiklik olmamıştı, (…)” yeminli olarak beyan etmiştir. Davalı tanığı davacı müvekkilin davalı şirket tarafından pandemi döneminde işten ayrıldığını beyan etmişse de kendisi davacı müvekkilin işten çıkartıldığı dönemde yıllık izinde olduğunu beyan etmiş olup davacı müvekkilin iş akdinin fesih sebebini dahi bilmemekte olduğunu ikrar etmiştir. Beyanlarından da anlaşılacağı üzere izinde olduğu süre içerisinde vardiya sürelerinde herhangi bir değişiklik yaşanıp yaşanmadığını bilmediği gibi izin dönemi bittikten sonra işe devam ettiği sırada da vardiyalarda çalışan kişi sayısında herhangi bir değişikliğin olmadığını ikrar etmiştir. Davalı şirket tanığının bu beyanından da anlaşılacağı üzere iş yeri çalışma düzeninde herhangi bir değişiklik olmadığı gibi pandemi döneminde davacı müvekkil dahil çıkartılan işçilerin yerine yeni istihdamlar sağlandığını alenen göstermektedir. Davalı şirket tanığının işbu beyanları doğrultusunda davacı müvekkilin iş akdinin geçersiz ve haksız bir sebeple sonlandırıldığının ispatı gerçekleşmiş bulunmaktadır.

Ayrıca eklemek isteriz ki; davalı tanığının yukarıda kesitini sunmuş olduğum ve duruşma esnasında zapta geçen beyanlarının bir kısmı iş akdinin sonlanması ve şirketin işleyişi ve çalışma düzenine yönelik bilgisinin tamamıyla görgüye ve bilgiye dayalı olmayıp şirket yetkilileri tarafından kendilerine bu şekilde aktarıldığı açıkça ortadadır. Kaldı ki davalı şirket tanığı ile davacı müvekkilin vardiya saatleri bile farklıdır. Davacı müvekkil 08:00-20:00 saatleri arasında iş yerinde çalışmış olup davalı tanığı ise 19:30-07:30 saatleri arasında davalı işyerinde çalışmaya devam etmiştir. Açıkladığımız sebeplerle davalı tanığı sayın mahkemeyi yanıltıcı beyanlarda bulunmakta olup davalı tanığının işbu beyanlarına itibar edilmemesini saygılarımla, arz ve talep ederim.

*** Yukarıda detaylıca açıkladığımız sebeplerle ve re’sen gözetilecek sebepler doğrultusunda davalı şirket tanıkları ile davacı müvekkilin tanıklarından aleyhe olan hususları kabul etmediğimizi öncelikle bildiriyoruz. Ayrıca mahkemenizin 15.12.2020 tarihli duruşmasında dinlenen davalı şirket tanıklarının beyanlarının görgüye ve bilgiye dayalı olmadığı, duyumlardan ibaret olduğunu kısımlarını dilekçemizde belirttik. İşbu sebeplerden dolayı davalı şirket tanıklarının çelişkili ve dilekçemizde açıklamış olduğumuz duyumlardan ibaret olan beyanlarına Yargıtay’ın da yerleşik içtihatlarında belirttiği üzere itibar edilemez niteliktedir. İşbu hususların davamızın akıbetini etkilememesi bakımından kuracağınız hükme esas alınmamasını saygılarımla, vekaleten arz ve talep ederiz.

*** Son olarak eklememiz gereken bir diğer husus; davalı şirket iş yerinde küçülmeye gittiğini beyan edip davanın reddini talep etmişse de davalı şirketin beyanları ve talepleri mahkeme nezdinde lehine olumlu kanaat oluşturmaya çaba göstermesindendir. Davalı şirket beyanlarının aksine hareket ederek küçülmeye gitmesinden ziyade İŞÇİ ALIMLARINI ARTTIRMAYA HALEN DAHA DEVAM ETMEKTEDİR. Davalı şirketin çeşitli kurumlardaki İŞÇİ ALIMINA YÖNELİK İLANLARIN EKRAN GÖRÜNTÜLERİ dilekçemiz ekinde dosyaya ibraz edilmiş olup davalı şirketin davacı müvekkilin iş akdini KÜÇÜLMEYE GİDİLMESİ SEBEBİYLE FESİH KARARI haksız, geçersiz, gerçek dışı olup alenen ortadadır. İşbu sebeplerden dolayı da haklı olarak ikame ettiğimiz huzurda görülen İŞE İADE VE FERİLERİ davamızın kabul edilmesine karar verilmesini, saygılarımla, vekaleten, arz ve talep ederim.

NETİCE VE TALEP : Yukarıda kısaca arzına ve izahına çalışılan sebepler ve mahkemeniz tarafından re’sen nazara alınacak sebepler doğrultusunda ve davalı tarafın davanın esasına yönelik bulunacağı beyanlarına ve sunacağı delillere karşı beyanda bulunmak hakkımız ile karşı delil bildirme hakkımız saklı kalmak kaydıyla;

  • Öncelikle haklı olan davamızın KABULÜ İLE maddi ve manevi tazminat, kıdem ve ihbar tazminatı, ücret, fazla mesai, hafta tatili, yıllık izin ücreti, eşit davranmama tazminatı, bayram tatili vesair işçilik alacakları davası açma hakkımız saklı kalmak kaydıyla; davalı işverenin müvekkilin işten çıkarılmasına yönelik fesih ihbarnamesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunun tespiti ile müvekkilimin aynı işe, aynı görev tanımı ve ünvanı ile özlük haklarında herhangi bir değişiklik olmaksızın veyahut daha iyi bir pozisyona olmakla birlikte İŞE İADESİNE,
  • İşe iade kararına uyulduğu veya uyulmadığı durumlarda müvekkilin fesihten itibaren boşta geçen süreye ilişkin 4 AYLIK BRÜT MAAŞ ÜCRETİNİN ve diğer sosyal haklarının davalı işverenden TAHSİLİNE, kararın kesinleştirilmesine kadar çalıştırılmadığı süreler için müvekkile 4 AYLIK BRÜT MAAŞ ÜCRETİNİN ve diğer tüm haklarının DAVALIDAN ALINARAK MÜVEKKİLE ÖDENMESİNE,
  • İşe iade kararına uyulmadığı takdirde iade kararına aykırılıktan dolayı 8 AYLIK BRÜT MAAŞ ÜCRETİ tutarında İŞE BAŞLATMAMA TAZMİNATINA ve diğer sosyal hakların davalı işverenden TAHSİLİNE karar verilmesini, iş akdinin feshinin geçersizliğinin tespiti kararı ile birlikte İş Kanunu’nun 21.maddesi gereğince işverenin işçiyi 1 ay içerisinde işe başlatmasına, başlatmaması halinde, 8 AYLIK BRÜT MAAŞI TUTARINDA TAZMİNATIN DAVALIDAN ALINARAK MÜVEKKİLE ÖDENMESİNE,
  • Davalı şirketin iddialarının TÜMDEN REDDİNE,
  • Her türlü fazlaya ilişkin hak ve taleplerimiz saklı kalmak kaydıyla, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı işverene yükletilmesine ve tahsiline karar verilmesini ve gereğinin yapılmasını mahkemenizden, saygılarımla, vekaleten, arz ve talep ederim.

EK: DAVALI ŞİRKETİN İŞÇİ ALIMINA İLİŞKİN ÇEŞİTLİ KURUMLARDA YAYINLANAN İLANLARININ EKRAN GÖRÜNTÜSÜ

Davacı Vekili

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir