Özel hukuka hakim olan ve özel hukukun temelini oluşturan bazı ilkeler vardır. Özel hukuk bu ilkeler üzerine kurulmuştur.
ÖZEL HUKUK YARGILAMA USÛLÜNE HÂKİM OLAN İLKELER
Özel Hukuk Yargılamasına hâkim olan ana ilkeler “Hukuk Muhakemeleri Kanunu”muzun 24-33. maddelerinde özlü ifadelerle sıralanmıştır.
Bu önemli ilkeler şunlardır:
TASARRUF SERBESTİSİ İLKESİ
Bu ilkeyle kastedilen, Özel Hukuk alanına giren herhangi bir hakkın kullanılıp kullanılmaması hususunda hak sahibinin serbestliğidir.
Diğer bir anlayışla, özel hukuka ilişkin bir hakkı, özellikle bir çekişmeyi yargı merciine götürüp götürmemekte, dava açıp açmamakta, açtığı davada esasa ve usûle dair işlemleri yerine getirip getirmemekte kişi serbesttir.
Bunun doğal sonucu olarak:
- Özel Hukuk Yargılamasına tabi bir hukuki çekişmede hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı
inceleyemez ve karara bağlayamaz ( H24/1). - Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse, kendi lehine de olsa, bir davayı açmaya, takibe, bir hakkı istemeye zorlanamaz (HMK. 24/2).
- Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf serbestisi devam eder.(HMK.md.24/3).
Tasarruf serbestisi ilkesinin istisnası, “Hareket” ilkesidir. “Re’sen”, Arapça’da “Baş” anlamındadır. Başkan anlamına gelen “Reîs” de aynı kökten türemiştir. ” Re’sen Harekete Geçme”, “Kendi yetkisi ile gerekeni yapma” anlamındadır.
Özel Hukuk Yargılama Usûlü’nde, hangi hallerde hâkimin kendiliğinden harekete geçmesi gerektiği yasaca belirlenmiştir.
TARAFLARCA GETİRİLME İLKESİ
Bu ilke, bir davanın esasını oluşturan olayları, olguları, delilleri, karşı savunmada nelerin dava dosyasına sunulmasının taraflara ait olduğunu, bu hususta hâkimin taraflara hiçbir biçimde telkin, teşvik ve tavsiyede bulunamayacağını ifade eder.
Bu ilkeye göre:
- Kanunda öngörülen istisnai durumlar dışında, hakim, iki taraftan birinin söylemediği şeyleri veya vâkıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve hatta onları hatırlatabilecek îmâ ve davranışlarda da bulunamaz (HMK.md.25/1).
- Hakim, kanunda belirtilen (yani re’sen harekete geçmeyi gerektiren) haller dışında, taraflar lehine/aleyhine kanıt toplayamaz. (HMK. md.25/2).
Bu ilke de mutlak değildir. İlkenin istisnası, “Re’sen araştırma ilkesi” dir.
Söz gelimi, “boşanma”, “babalığa hüküm”, “soy bağının reddi” gibi Aile Hukuku’na ilişkin davalarla Kadastro Davaları’nda “res’en araştırma” ilkesi uygulanır.
TALEPLE BAĞLILIK İLKESİ
Bu ilke, “Özel Hukuk Yargılamasında hâkimin, tarafların taleplerinden fazlasına ya da talep dışında başka bir şeye karar verememesini ifade eder.
Bu ilkeye göre:
(1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; talepten fazlasına hüküm veremez (HMK. md. 26/1). Örneğin, hâkim, bir tazminat davasında istenen miktarın üstünde bir meblağa karar veremez. Ama talebin altında hüküm verebilir. Yani istenen miktarın daha azma karar verebilir.
- Hâkim, tarafların talepleri dışına çıkarak istenmeyen bir konuya hükmedemez. Söz gelimi, taraflar “Ayrılık” kararı verilmesini istemişlerse, hâkim ” Boşanma”kararı veremez. Kezâ, talep, yalnız kira alacağının tahsili olduğu halde, hâkim, ayrıca tahliyeye de karar veremez. ( md.26/1).
- Eğer hâkimin, taraf talepleriyle bağlı olmayacağına dair istisnai yasa hükümleri varsa, “isteme bağlılık ilkesi” uygulanmaz (HMK. 26/2).
Söz gelimi, Türk Medeni Kanunu’nun açık hükmü uyarınca, davada talep boşanma olsa bile, hâkim, ayrılığa karar verebilir (md.170/3).
HUKUKİ DİNLENİLME HAKKI İLKESİ
Bu ilke, “Özel Hukuk Yargılaması” na tabi bir davada, davanın taraflarının, varsa müdahillerin (davaya katılanların) ve yargılamanın diğer ilgililerinin kendi hakları ile bağlantılı olarak ” dinlenilme hakkına sahip bulunduklarını ifade eder. (HMK. md.27/1).
Hukuki dinlenilme hakkı:
- Yargılama ile ilgili konularda bilgilendirilmeyi,
- Açıklama yapmayı ve ispat hakkını kullanmayı,
- Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirme yapmasını ve kararların açık ve somut biçimde gerekçelendirilerek verilmesini içerir. (HMK. md.27/1).
ALENİYET İLKESİ
Yargılamada ” Aleniyet İlkesi” çok önemlidir. Bu ilke, yargılama faaliyetinin kamuya açık olarak yürütülmesini ifade eder.
Bu ilkeye göre:
- Duruşmalar kural olarak herkese açık yapılır. Kararlar açık olarak bildirilir (HMK. md.28/1). Bu kanuni bir zorunluluktur.
- Aleniyetin istisnası, genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerdir. Bu istisnai hallerde, taraflardan birinin istemi üzerine veya re’ sen mahkemece ” gizli yapılması karan” verilebilir.
- “Davanın gizli görülmesi talebi”, “Ön Sorunlar” hakkındaki hükümler çerçevesinde “gizli duruşma”da incelenip karara bağlanır. Hâkim, bu gizlilik kararının gerekçesini esas hakkındaki kararı ile birlikte açıklar. (HMK. md.28/3).
- Hâkim, gizli yargılama işlemleri sırasında hazır bulunanları (gizliliğe konu hususlarda açıklama yapmamaları hususunda) uyarır; gizlilik kuralını ihlâl edenler hakkında 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun Gizlilik ihlâli hükümlerinin uygulanacağını ihtar ederek tutanağa geçirir (HMK. md.28/4).
DÜRÜSTLÜK VE DOĞRU SÖZLÜLÜK İLKESİ
Bu ilkeyle kastedilen, yargılama sürecinde tarafların dürüst davranmaları, iyi niyetli olmaları ve daima doğruyu söyleme yükümlülüğü altında bulunmaları gerektiğidir.
Dürüstlük, doğruluk ve doğru sözlülük, yaşam düzeninin de en önemli ve en öncelikli ilkesidir.
Bu ilkeye göre:
- “Özel Hukuk Yargılaması” nda yargılama safahatı boyunca tarafların dürüstlük ve doğru sözlülük kuralına uygun davranmaları zorunludur (HMK. md. 29/1).
- Taraflar, davayla ilgili iddia ve savunmalara ve vâkıalarailişkin açıklamalarını “gerçeklik ölçütü” ne uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler. (HMK. md. 29/2).
USÛL EKONOMİSİ İLKESİ
Usul ekonomisi ilkesi, yargılamanın seri (hızlı), düzenli ve en az masrafla yürütülmesini ifade eder.
Özel hukuk yargılamasında hâkim, yargılama faaliyetini makul süre içinde, en az giderle ve belli bir düzen içinde yürütmeyi sağlamakla yükümlüdür (HMK. md.30).
AİHS de, “Adil Yargı” ilkesi çerçevesinde “makûliyet ölçütü” ne yer vermiştir. “Geciken âdalet, âdalet değildir” özdeyişi de usûl ekonomisi ilkesine vurgu yapmaktadır.
HÂKİMİN DAVAYI AYDINLATMA ÖDEVİNİN BULUNDUĞU İLKESİ
Yargı faaliyetleri sırasında hâkimin davayı aydınlatma ödevi, tarafsız ve objektif yargılama yapmak için gereken hassasiyetin gösterilmesini ve daha ziyade, yargılamanın usûl kuralları konusunda
ve eşit şartlar içinde tarafları aydınlatmayı ve bilgilendirmeyi ifade eder.
Davayı usûl yönüyle aydınlatma istisnai bir durumdur.
Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu olduğu durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz ya da çelişkili görülen hususlar varsa, bu yola başvurabilir (HMK. md.31).
Bu çerçevede hâkim:
-Taraflara soru sorabilir.
-Taraflardan delillerini göstermelerini isteyebilir.
-Taraflardan açıklama yapmalarını talep edebilir.
-Hâkimin, davada “aydınlatma ödevi” çok önemlidir.
Bu ödev yerine getirilirken, hâkim, tarafların, bilgi ve kültür seviyesini, algılama ve anlama kapasitelerini dikkate almalıdır. Örneğin, okur-yazar olmadığı anlaşılan ve kırsalda yaşayan yaşlı bir adama hâkim duruşmada “Kanıtın var mı?” diye sorsa, yaşlı adam: “-Yok” cevabı verebilir. Ama “-Delilin, şahidin var mı?” diye sorsa, yaşlı adam: “-Delilim de var, şahidim de var” cevabını verebilir.
Bu sebeple, hâkim, tarafları eşit ve tarafsız biçimde aydınlatmak ve kültürel seviyeye göre açıklama yapmak durumundadır.
HÂKİMİN YARGILAMAYI SEVK VE İDARE ETMESİ İLKESİ
Hâkimin yargılamayı sevk ve idare etmesi, “Davayı aydınlatma ödevi” ile sınırlıdır.
Hâkim, yargılama düzeninin bozulmaması için gerekli her türlü önlemi alma görev ve yetkisine sahiptir.
Hâkim, duruşma düzenini bozan kimseyi, önce bunu yapmaktan yasaklar ve gerekirse (Avukatlar hariç) duruşma salonundan çıkarır; suç niteliği taşıyan eylemlerde tutuklama tedbirine de başvurabilir.
Yukarıda da değindiğimiz gibi, hâkimin “sevk ve idaresi”, “davayı aydınlatma ödevi” ile sınırlı bulunduğundan; hâkim, okunamayan veya uygunsuz ya da ilgisiz bulunan dilekçelerin yeniden
düzenlenmesi için ilgili tarafa uygun bir süre verir ve bu dilekçe dosyada kalır. Verilen süre içinde, ilgili taraf, yeni bir dilekçe düzenleyip dosyaya sunmazsa, kendisine tekrar süre verilmez (HMK.
md.32/2).
HÂKİMİN HUKUKU RE SEN UYGULAMASI İLKESİ
Hâkim, Türk Hukuku’nu re’sen uygular. (HMK. md.33).
“Türk Hukuku” ifadesiyle, Türkiye Cumhuriyeti Hukuk Mevzuatı ile örf ve âdet kurallarını ve ayrıca Türkiye’nin de taraf olarak imzaladığı “Uluslararası Sözleşme Hükümleri”ni anlamalıyız.