Hukukta Usulü İşlemler Her Aşamada Yer Almaktadır
Özel Hukuk Yargılama sürecini başından sonuna kadar yönlendiren, şekillendiren taraf ve yargı işlemlerine “Usûlî İşlemler” denir.
“Usûl” kavramı, sözlükte, Arapça’daki “Asıl” kelimesinin çoğulu olup; astllar, ilkeler, kökler anlamlarını taşır. Usûl terimi, Özel Hukuk Yargılamasında yargılama sürecini başlangıcından sonuçlanmasına kadar belli bir tertip içinde düzenleyici ve şekillendirici işlev ve işlemleri ifade eder.
Usûli işlemin amacı, bir hukuki ilişki kurmak değil, bir hakkı kullanmak veya var olan bir hukuki durumu korumaktır.
Kısaca, usûlî işlem, yargılama sürecine doğrudan ya da dolayısıyla hizmet eden işlem ve işlevlerdir.
USÛLÎ İŞLEMİN UNSURLARI
Bir “usûlî işlem”den söz edebilmek için, şu unsurları içermiş olması aranır:
Yargılamayı Sürdürme Amacı Güdülmelidir,
Usûl işleminin en temel niteliği budur. Çünkü, asıl amaç, uyuşmazlığı çözmek için adım atmak, amaç doğrultusunda bir düzen ve tertip içinde gerekenleri yapmaktır.
Usûl İşleminin Mahkemece veya Taraflarca Yapılması.
Usûl işlemlerinin başlatılması için öncelikle uyuşmazlığın taraflarından birinin mahkemeye başvurması gerekir. Bu, öncelikli koşuldur. Çünkü, iki taraftan birinin talebi olmadıkça, hakim bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz. Ancak, yargılama süreci içinde taraf talebi olmasa da mahkeme, bazı usûl işlemlerini re’sen (kendiliğinden) yapabilir. Re’sen isticvaba, re’sen keşif ve bilirkişi incelemesine karar vermesi gibi.
Usûl İşlemlerinde Olumluluk veya Olumsuzluk
Örneğin; “Kanun Yolu”na başvurma olumlu, başvurmama ise, olumsuz bir usûl işlemidir. Ancak her iki usûl işlemi de hukuki sonuç doğurucu nitelik taşır.
USÛLÎ İŞLEMLERİN GRUPLANDIRILMASI
Özel Hukuk Yargılama sürecinde usûlî işlemler, iki gruba ayrılır: Taraflarca Yapılan Usûl İşlemleri; Mahkemece Yapılan Usûl İşlemleri.
Taraflarca Yapılan Usûl işlemleri
Tarafların usûl işlemleri, yargılama sürecini başlatan işlemlerdir.
Taraf işlemi, taraflardan birinin yargılama sürecinin işlemesine, yürütülmesine ve sonuçlandırılmasına etkili bulunan açık / kapalı / müspet / menfi irade beyan ve tasarrufudur.
Taraflara ait usûl işlemlerinin başlıcaları, talep ve iddiaları, delilleri, karşı sav ve savunmaları üsülünce mahkemeye sunmaktır. Diğer bir deyişle “Taraflarca Getirilme’nin gereklerini ifa etmektir (HMK. md. 25).
Taraflara ait usûl işlemleri de kendi içinde tâli bir ayrıma tabi tutulabilir:
Tarafların Sayısına Göre Usûl İşlemleri:
İki Taraflı Usûl İşlemleri: Bu işlemlere Yetki Sözleşmeleri (HMK. md. 17), Delil Sözleşmeleri (HMK. md. 193), Tahkim Sözleşmeleri (HMK. md. 412 vd.) ve yargılama giderlerine ilişkin sözleşmeleri (HMK. md. 326) örnek gösterilebilir.
Tek Taraflı Usûl İşlemleri : Tek taraflı usûl işlemleri, davacı ya da davalı tarafın yargılama sürecine ilişkin olarak yaptığı yargılamanın yürütülmesine yönelik işlemlerdir. Örneğin; davacının dava açması, davalının savunması, davanın ihbarı, ikrar beyanı gibi.
Amacına Göre Usûl İşlemleri:
“Taraf İşlemleri”ni, iddia araçları, savunma araçları ve diğer araçlar olmak üzere üç alt gruba ayırabiliriz:
İddia Araçları: İddia araçları, yargılama sürecinde taraflardan birinin karara etkili olmak üzere, hukuksal vakıa ve olgular hakkında bilgi ve görüşünü mahkemeye sunduğu işlemlerdir. İddia araçları, genellikle davacı tarafça ileri sürülür. Davayı açmak ve iddiaların dayandırdığı hukuki sebep ve kanıtlayıcı doneleri sunmak gibi.
Savunma Araçları: Savunma araçları, genelde davalı tarafça ileri sürülür. Davalı tarafın, davacının iddialarını çürütme ve geçersiz hale getirme sâikiyle yaptığı, inkar, ret, defi ve itirazlar bu gruba girer. Davacının iddia vasıtaları ve davalının savunma vasıtaları, yargılamayı yapan hakimi, bir işlem yapmaya ve esas hakkında karar vermeye sevk eder.
Diğer Vasıtalar: “Diğer Vasıtalar” olarak nitelendirilen taraf işlemleri, iddia ve savunma araçları değildirler. Ancak verilecek karara etkili olabilecek bir durum meydana getirirler, yemin teklifi, ıslah, davaya müdahale gibi işlemler bu gruba örnek gösterilebilir.
Davaya Son Veren Taraf İşlemleri
Tasarruf Serbestisi İlkesi (HMK. md. 24) uyarınca davanın taraflarının dava konusu üzerinde diledikleri gibi tasarrufta bulunmalarına imkân tanıyan çeşitli usûlî işlemler vardır. Bu işlem ve
yolların bir kısmı “davayı sonlandıran taraf işlemi” alarak nitelenir.
Bu işlemlerin başlıcaları,
- Tarafların sulh olmaları.(HMK. md. 313),
- Davacının davadan feragati md. 307),
- Davalının davayı kabulü (HMK. md. 308) işlemleridir.
Mahkemece Yapılan Usûl İşlemleri
Bu işlemler, mahkemece davaların yürütülmesinde yapılan sevk ve idare ile uyuşmazlığı sonlandırmaya yönelik yapılan işlemlerdir.
Mahkemenin usûl işlemlerinin derdest olan dava sürecinde olması asildir. Ancak, henüz ortada görülmekte bulunan bir dava yok iken de, mahkeme, “usûl işlemi” yapabilir. Delil tespiti ve ihtiyati tedbir başvurularındaki işlemler gibi.
Kuşkusuz ki hakim, taraflardan birinin talebi olmaksızın, re’sen bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz (HMK. md. 24). Ne var ki, eğer konu (çekişmesiz yargı işlerinde olduğu gibi) kamu düzenini ilgilendiriyorsa, hakimin talep olmasa da re’sen (kendiliğinden) harekete geçmesi ve gerektirici usûlî işlemleri yerine getirmesi aslî görevidir.
Mahkemenin usûl işlemleri, davanın sonuçlandırılmasını sağlayan işlemler ile yargılamanın yönetim ve disiplinini temine yönelik işlemlerdir.
Mahkemenin davaların sonuçlandırılmasıyla ilgili işlemleri, genelde iki tür kararlar olarak tezahür eder: (1) Ara kararlan, (2) Nihai kararlar
Ara Kararları
Hakim, yargılamayı sürdürürken birçok ara kararı verir.
Mahkemeler, ilke olarak verdikleri ara kararlarıyla bağlı değildir. Hatalı ara kararlarından gerekçelendirilerek dönülmesi mümkündür.
Nihai Kararlar
Yargılama sürecini sonlandıran kararlara nihai (son) karar denilir. Nihai kararlardan ( Kanun Yolu bozmalarındaki süreç hariç) dönülemez.
Nihai kararlar, yargılamayı ya usûlden sonlandırır ya da esastan sonlandırır. Usûlden sonlandırıcı kararlar, “Görevsizlik” ve “Yetkisizlik” gibi kararlardır.
Esastan sonlandırıcı kararlar ise, uyuşmazlığı esastan çözümleyici kararlardır. Bunlara “Hüküm” denilir. Hükümler kesinleşirse, “Kesin Hüküm” adını alır. Hakimler, yargılama sürecini, hem maddi bakımdan hem de şeklî bakımdan yürütme yetkisine sahiptirler.
Hakim, davaları seri biçimde ve makul süre içinde sonlandırmak için gerekli tedbirleri alır (HMK. md. 30). Gerektiğinde davaları tefrik ederek inceleyip karara bağlar (HMK. md. 167), gerektiğinde de birbiriyle bağlantılı davaları birleştirerek inceleyip sonuçlandırır (HMK. md. 166).
Hakimlerin, şeklî bakımdan da yargılamanın düzenli ve disiplinli yürütülmesini sağlama görevleri vardır. Bu görev yürütülürken gerektiğinde duruşma disiplinini bozan taraf için 4 güne kadar Disiplin Hapsi ile tecziye kararı da verilebilir (HMK. md. 151/1).
Gerek mahkemede gerekse mahkeme dışında hakimin huzuruyla yapılacak her türlü usûl işlemlerinde zabıt kâtibinin hazır bulunması zorunludur (HMK. md. 157/1).
Hukuki veya fiili engellerle zabıt kâtibi görev yapamayacak durumda olur ve işin gecikmesinde de sakınca bulunursa, görevin niteliğine uygun yemin ettirilmek koşuluyla, başka bir kimse, zabıt
kâtibi olarak görevlendirilebilir (HMK. md. 157/2).
USÛLÎ İŞLEMLERİN ÖZELLİKLERİ
Usûl İşlemleri Genel Olarak Şekle Tabidir
Hukuk Muhakemeleri Kanunu, her yargısal işlemin nasıl yapılması gerektiği konusunda özel düzenlemeler içerir. Bu düzenlemelerin çoğu “yazılı” olmakla birlikte tutanakla belirlenen “sözlü” usûl işlemleri de vardır.
Yargılama sürecinde mahkeme huzurundaki her türlü işlemin varlığı, kapsamı ve içeriği ancak zabıtla (tutanakla) ispatlanabilir (HMK. md. 156).
Usûl işlemlerinde şekil, kamu düzenindendir. Sözgelimi dava dilekçelerinin ve cevap dilekçelerinin nasıl düzenleneceğinin ve içeriklerinin nasıl olacağının kanunla düzenlendiği gibi (HMK. md.119,
129).
Usûl İşlemleri Süreye Tâbidir
Usûl hukukumuzda, usûlî işlemleri ilke olarak süreye bağlanmıştır.
Sürelerin bir kısmı yasa koyucu tarafından belirlenmiş (HMK. md. 126, 366, 371), bir kısmı da hakimin takdirine bırakılmıştır (HMK. md. 146, 325). Yasal süreler, kesindir. Mahkemenin belirlediği sürelerin kesinliğine de karar verilebilir.
Taraflar için getirilen sürelerin yanında, mahkemeler için de getirilmiş süreler vardır (HMK. md. 90,1551, 294,372).
Mahkemeler için getirilen süreler hak düşürücü nitelikte değildir.
Usûl İşlemleri İlke Olarak Şarta Bağlanamaz
Genel kural, usûlî işlemlerin şarta bağlanamayacağı yönündedir. Örneğin, davaya son veren usûlî işlemlerden “kabul” şarta bağlanamaz (HMK. md. 309/4). Fakat, “sulh” şarta bağlı olarak da
düzenlenebilir (HMK. md. 313/4).
Ayrıca terditli usûl işlemleri de geçerli kabul edilebilir. Sözgelimi, görevsizlik itirazı yerinde görülmezse, davanın yetki yönünden reddi istenebilir.
Usûl İşlemlerinin Hasmın Bilgisine Sunulması Zorunludur
Usûl işlemleri yazılı da sözlü de olabilir. Ancak, işlemin hukuki bağlayıcılığı için ilgiliye bildirimi gerekir. Sözlü bildirime “Tefhim“, yazılı bildirime ise “Tebliğ” denilir.
Bildirim yapılmayan işlem, hasım için “yok” hükmündedir. Kanuna aykırı tebliğ de geçerli değildir. Ancak -hukuka aykırı tebliğe rağmen- ilgilisi, tebligata içeriğine ıttıla kesbetmiş ise, tebliğ geçerli
sayılır. (Tebligat Kn. md.32).