Bilindiği gibi hukuk dili, herkesin kolaylıkla anlayamadığı bir dildir. Bunun başlıca nedeni, bir bilim dalı olarak hukukun kendisine özgü bir terminolojisinin (teknik terimlerinin) bulunmasıdır. Bir başka neden ise, ülkemizde yasaların dilinin oldukça eski ve ağır olmasıdır. Öyle ki, yasaların halk için yapılmasına ve yasayı bilmemenin özür sayılmamasına karşın, hukuk metinlerini okuyup anlayabilmek, az da olsa biraz hukuk bilgisini gerektirmektedir.
Bununla birlikte, kendi kişisel gözlemlerim göstermektedir ki, eskilerden günümüze doğru, yasakoyucular yasaları, bilim adamları hukuk kitaplarını ve yargıçlar yargısal kararlarını, gittikçe daha güzel, anlaşılır ve duru bir Türkçe ile kaleme almaktadırlar. Bütün bunların sonucunda, günümüzde hukuk metinlerinin eskiye oranla çok daha kolay anlaşılabildiğini, sevinerek söylemek gerekir.
Bu arada, hiç şüphesiz “hukukta öztürkçeleştirme (Güzel Türkçemizi yabancı sözcüklerden arındırma)” akımının başarılı olması da büyük etkendir.
Hukukçuların Kelime Hazinesi Çok Geniştir
Aslında hukukçular, bütün Dünya’da, kelime hazinesi en zengin meslek gruplarının başlarında yer alır. Çünkü, hukukçu olarak örneğin bir hâkim, toplumda çıkan her türlü uyuşmazlığı çözme görevini yüklenmiştir ve vereceği karar sonucu dağıtacağı adaletin doğruluğu açısından hâkim, herkesin (başka başka bilim dallarının teknik terimleri de dahil) ne konuştuğunu veya yazdığını tam olarak anlamalıdır. Bu açıdan, hâkimin tarafların söylediği her hangi bir kavram veya kelimeyi bilmemesi (bilmiyorsa, öğrenmemesi) yaptığı işin önemi ve özelliği nedeniyle düşünülemez.
Aynı husus avukatlar bakımından da kaçınılmazdır. Zira avukat, kendisine güvenerek gelen ve savunmasını aldığı müvekkilinin haklarını en iyi şekilde koruyabilmek için, onun ne dediğini (başka başka bilim dallarının teknik terimleri de dahil) anlamalı, bilmediklerini veya bilemediklerini öğrenmeli ve hâkime (onun da anlayabileceği bir şekilde) anlatmalıdır. İşte bu olgu, hukukçunun kelime hazinesini artıran çok önemli bir etkendir.