Hukuk Davasına Katılma – Davaya Müdahale

Davaya Müdahale - Katılma

DAVAYA MÜDAHALE (KATILMA)

Taraflar arasında görülmekte olan bir davaya üçüncü bir kişinin, taraflardan birinin yanında ona yardımcı olmak maksadıyla katılmasına veya üçüncü kişinin görülmekte olan davanın taraflarına karşı dava açarak müdahale etmesine ” denilmektedir. “Davaya müdahale”, “Davaya Katılma” olarak da ifade edilmektedir.

“Davaya Müdahale” den söz edebilmemiz için, öncelikle ortada “görülmekte olan bir dava” bulunmalı; üçüncü bir kişi bu davanın taraflarından birinin (yani davacının ya da davalının) yanında yardımcı olmak amacıyla davaya katılmış bulunmalı veyahut üçüncü bir kişi aynı davanın taraflarına karşı (aynı dava konusuyla ilintili) bir dava açmış bulunmalıdır.

Görülmekte olan bir davaya katılana “Müdahil” denilir.

Davaya Nasıl Müdahale Edilir? Çeşitleri Nelerdir?

Özel Hukuk Yargılama Sistemimizde davaya müdahalenin iki türü vardır: Aslî Müdahale, Fer’î Müdahale.

Aslî Müdahale
Aslî müdahale, HMK. md. 65’te düzenlenmiştir. Bir yargılamanın konusu olan “hak” veya “şey” üzerinde ” kısmen” ya da “tamamen” “hak iddia eden kişi“, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı “aynı mahkemede” dava açabilir.

“Aslî müdahale davası” ile “asıl yargılama” birlikte yürütülür ve karara bağlanır.

Örneğin, iki köy arasında görülmekte bulunan “Mer’aya Tecavüzün Önlenmesi Davasında (üçüncü kişi/tüzel kişi konumunda bulunan) Orman İdaresi, dava konusu taşınmazın mer’a olmayıp orman sayılan yerlerden olduğundan bahisle, davanın taraflarına yani iki köy tüzel kişiliğine karşı “Müdahalenin Önlenmesi Davasını aynı mahkemede açabilir. İşte bu tür dava, bir “aslî müdahale davası” olarak nitelendirilir.

“Aslî Müdahale Davası”, derdest olan bir davada söz konusu olur. Yani aslî müdahale davası, görülmekte olan davaya bakan mahkemede açılır. Aslî müdahale davası, açılan ve derdest olan ilk davadan ayrı, müstakil bir davadır.

İlk dava ile aslî müdahale davası, birlikte görülür ve karara bağlanır (HMK. md. 65/2).

Aslî Müdahale çekişmeli yargıda olduğu gibi, çekişmesiz yargıda da olabilir. Örneğin, iki kişinin veraset belgesi almak için açtıkları davanın görülmesi sırasında bunu öğrenen üçüncü bir kişi, kendisinin de mirasçı olduğundan bahisle, aynı mahkemeye başvurup davaya müdahale ederse, bu tür müdahale de bir “aslî müdahale” olarak nitelendirilebilir.

# Aslî Müdahalenin Şartları

  1. “Çekişmeli” ya da “Çekişmesiz” olan açılmış bir ilk dava bulunmalıdır.
  2. İlk davada henüz bir hüküm verilmemiş olmalıdır. Çünkü, aslî müdahale, en geç (ilk davada) nihâî hüküm verilinceye kadar mümkündür (HMK. md. 65/1).
  3. Aslî müdahalede bulunan, görülmekte olan davanın taraflarından olmayıp üçüncü kişi konumundan bulunmalıdır.
  4. Aslî müdahalede bulunan, taraf ve dava ehliyetine sahip olmalıdır.
  5. Aslî müdahilin talebi, derdest olan ilk davadaki çekişme konusu hak ya da şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia etmesine ilişkin bulunmalıdır (HMK. md. 65/1).

# Aslî Müdahalede İzlenecek Yol

Yetkili ve görevli mahkeme, derdest olan ilk davanın görüldüğü mahkemedir. Aslî müdahalede bulunan üçüncü kişiden, başvuru harcı ile karar ve ilam harcı alınır. Aslî müdahale davası, derdest ilk dava ile birlikte görülmeye devam olunur. Birlikte karara bağlanır (HKM. md. 65/2)

#  Asli Müdahalenin Sonuçları
Aslî müdahale talebi, görülmekte olan ilk ve derdest davadan ayrı ve bağımsızdır. Aslî müdahalede bulunan, davada taraftır. Mahkeme iki dava hakkında da ayrı ayn hüküm verir.
Dolayısıyla iki davanın tarafları ayrı ayrı “Kanun Yolu”na başvuru hakkına sahiptirler. Derdest ilk davanın tarafları, aslî müdahale davasında “zorunlu dava arkadaşı” konumundadırlar.

Zamanaşımı, aslî müdahale ile kesilir.

Aslî müdahalede bulunan, nihâî hükme karşı, ilk davanın taraflarından ayrı olarak “Kanun Yolu”na başvurabilir. Aslî müdahalede verilen hüküm, aslî müdahil ile aslî müdahalenin tarafları arasında “kesin hüküm” oluşturur.

Fer’î Müdahale
Çekişmeli Yargıya dâir görülmekte olan bir davada, üçüncü bir kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunanın yanında kendisine yardımcı olmak maksadıyla yer almasına “Fer’î Müdahale” denilir. Fer’î müdahale, tahkikat sona erinceye kadar yapılabilir.

Fer’î müdahalede bulunan üçüncü kişi, davada taraf sıfatını kazanmış olmaz. Fer’î müdahil, yanında yer aldığı tarafın yardımcısıdır. Fer’î müdahilin (bir tarafın yanında) yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir (HMK. md. 69/1).

#  Fer’î Müdahalede Bulunmanın Şartları

  1. Öncelikle, görülmekte olan derdest bir dava bulunmalıdır.
  2. Derdest olan dava, Çekişmeli Yargıya tâbi bulunan bir dava olmalıdır.
  3. Davada tahkikat aşaması sona ermemiş bulunmalıdır.
  4. Fer’î müdahalede bulunmak isteyen üçüncü kişi olmalı, davanın tarafı bulunmamalıdır.
  5. Fer’î müdahalede bulunmak isteyenin dava ehliyeti olmalıdır.
  6. Fer’i müdahalede bulunmak isteyen üçüncü kişinin, davaya müdahalede hukuki yararı bulunmalıdır.
  7. Fer’î müdahalede bulunmak isteyen, Türkiye’de mutad meskeni olmayan Türk yurttaşı ise, teminat gösterme şartını yerine getirmelidir ( HMK. md. 84/1).

# Fer’î Müdahalede Nasıl Bulunulur?
Fer’î müdahale, davanın görüldüğü mahkemeye verilecek bir dilekçe ile olur.

Fer’î müdahalede bulunmak isteyen üçüncü kişi, başvuru dilekçesinde, yanında müdahil olarak yer almak istediği tarafı, müdahalesini haklı gösteren sebepleri, bunun dayanaklarını ve kanıtlarını açıkça göstermelidir (HMK. md. 67/1).

Fer’î müdahale talebinde bulunandan başvuru (katılma) harcı alınır. Fer’î müdahale talep dilekçesi, mahkemece taraflara tebliğ olunur.

Mahkeme, gerekirse, karar vermeden önce, üçüncü kişiyi de (yani fer’î müdahalede bulunan kişiyi de) dinlemek üzere davet eder, duruşmaya çağırır. Gelmeseler dahi, fer’î müdahale talebi hakkında (Kabul ya da Red yönünde) karar verir. Bu karar, niteliği itibariyle bir “ara kararı” dır.

Taraflar duruşmaya gelerek, fer’î müdahale istemine itiraz da edebilirler. Bu durumda hâkim, talep ve itirazları “Ön Sorun” olarak inceleyip karara bağlar (HMK. md. 163-164).

Mahkeme, fer’î müdahale talebini kabul ederse, bu karar nihâî karar sayılmadığından, tek başına “Kanun Yolu” na götürülemez. Fer’î müdahale talebinin reddi kararı da (asıl dava devam ederken) Kanun Yolu’na götürülemez.

# Fer’î Müdahilin Davadaki Durumu
Fer’î müdahale talebinin kabulü halinde, fer’î müdahil, davayı, ancak bulunduğu noktadan (yani müdahilliğine karar verildiği andan) itibaren takip edebilir.

Fer’î müdahil, yanında yer aldığı tarafın yararına olan iddia ve savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usûl işlemlerini yapabilir (HMK. md. 68/1).
Mahkeme, fer’î müdahilin davaya katıldığı noktadan itibaren, taraflara bildirilen işlemleri, fer’î müdahile de tebliğ eder (HMK. md. 68/2).

# Fer’î Müdahalenin Hukuki Sonuçları
Fer’î müdahil, davada “taraf’ değildir. Sadece ” Taraf Yardımcısı” dır. Dolayısıyla, yanında yer aldığı tarafla birlikte hareket eder.

Fer’î müdahil, ilke olarak, kararı, yalnız başına “Kanun Yolu”na götüremez; yanında yer aldığı tarafla birlikte “Kanun Yolu”na gidebilir. Çünkü, nihâî karar, taraflar hakkında verilir (HMK. md. 69/1).

Fer’î müdahil, yanında yer aldığı tarafın yararıyla bağdaşmayan işlemleri yapamaz. Fer’î müdahil, karşı tarafın davayı ya da savunmayı genişletmesine rıza gösteremez; davayı ıslah yoluna başvuramaz.

Taraflar hakkında verilen nihâî hüküm, fer’î müdahil hakkında kesin hüküm teşkil etmez.

Fer’î müdahil, tek başına, davayı kabul edemez; davadan feragat edemez; sulh olamaz talep sonucunu genişletemez; daraltamaz; karşı dava açamaz, dava konusunu başkasına devredemez.

Fer’î müdahilin, tarafla olan rücû ilişkisinde, asıl davadaki uyuşmazlık hakkında yanlış karar verildiği iddiası dinlenilmez ve dikkate alınmaz.

Ancak, fer’î müdahil, zamanında kendisine ihbar yapılmadığı için davaya gecikmeli olarak katıldığını veya yanında katıldığı tarafın, iddia ve savunma imkânlarını kullanmasını engellediğini ya da kendisince bilinmeyen iddia ve savunma imkânlarının, tarafın ağır kusuru sebebiyle kullanılamadığını belirterek, yanında katıldığı tarafın yargılamayı hatalı yürüttüğünü rücû davasında ileri sürebilir (HMK. md. 69/2).

Cumhuriyet Savcısının Davaya Müdahalesi

Cumhuriyet Savcısı, kanunda açıkça öngörülen hallerde, hukuk davası açabileceği gibi, açılmış bulunan hukuk davasında da taraf olarak yer alır (HMK. md. 70/1).

Cumhuriyet Savcısı, resmi dairenin bildirimine rağmen hukuk davası açmaz ise, ihbar eden resmi daire, Cumhuriyet Savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza merkezine en yakın kıdemli Asliye Hukuk Mahkemesi hakimine itiraz edebilir. Bu hususta 5271 sayılı CMK.’nun 172 ve 173. maddeleri kıyasen uygulanır (HMK. 70/2). Cumhuriyet Savcısının yer aldığı hukuk davası ve hukuki işler üzerinde taraflar serbestçe tasarruf edemezler (HMK. md. 70/3).

Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana Avukatlık ve Hukuk Ofisi

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir