Ceza kanunumuzda kişisel verilerin hukuka aykırı olarak verilmesi veya ele geçirilmesi suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun kanuni dayanağını anlamak için öncelikle Türk Ceza Kanunu, Kişisel Verileri Koruma Kanunu ve Anayasa’da konuyu aydınlatan kanun maddelerini inceleyelim.
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme
Türk Ceza Kanunu Madde 136: “(1) Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun konusunun, Ceza Muhakemesi Kanununun 236. maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları uyarınca kayda alınan beyan ve görüntüler olması durumunda verilecek ceza bir kat artırılır.”
Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar – Nitelikli haller
Türk Ceza Kanunu Madde 137: “(1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların;
a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle,
b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.”
Tanımlar
Kişisel Verileri Koruma Kanunu Madde 3/d: “Kişisel veri: Kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi ifade eder.”
Özel Hayatın Gizliliği
Anayasa Madde 20: “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, Bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar, kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”

Kişisel Veri Kavramını Anlayalım
Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun nasıl meydana gelebileceğini anlamak için öncelikle kişisel verilerin ne olduğunu inceleyelim.
Kişisel veri kavramı, Kanun’da[ref]Kişisel Verilerin Korunması Kanunu[/ref] “Kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi” olarak tanımlanmıştır. Her türlü bilgi deyimi ile yalnızca bireyin adı soyadı, doğum tarihi, doğum yeri gibi onun kesin teşhisini sağlayan bilgiler değil; aynı zamanda kişinin fiziki, ailevi, ekonomik, sosyal ve buna benzer özelliklerine ilişkin bilgiler de kast edilmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; cinsiyet, doğum yeri, medeni hal gibi bilgilerin zorla toplandığı nüfus sayımlarını ve aile kayıtlarını, parmak izleri ve DNA profillerini, tıbbi verileri, iletişim numaralarını, telefon görüşmelerinin izlenmesini ve saklanmasını, kamuya açık alanlarda görüntü yakalayan kameralarda yer alan görüntüleri, dini veya ailevi bilgilerini, mahkûmların ziyaretleri sırasında yakınları ile görüşmelerinin kayda alınmasını, polis tarafından tutulan kayıtları, mahkemede delil olarak sunulan belgeleri kişisel veri kapsamında değerlendirmiştir.
Kişisel Verileri Verme veya Ele Geçirme Suçu
TCK’nın 136. maddesinde düzenlenen bu suç tipi ile korunan hukuksal yarar, anayasal düzeyde güvence altına alınmış bağımsız bir hak kategorisi olan kişisel verilerin korunması hakkı olup, esas itibarıyla bireyin kendi mahremiyetini imkân ölçüsünde koruyarak toplumsal yaşam içerisindeki varlığını huzur içerisinde devam ettirebilmesi amaçlanmıştır.
kişisel verilerin bilgisayar ortamında veya kağıt üzerinde kayda alınması arasında bir ayırım gözetilmemiştir.
Bir kişinin belirli veya belirlenebilir olması, mevcut verilerin herhangi bir şekilde bir gerçek kişiyle ilişkilendirilmesi suretiyle, o kişinin tanımlanabilir hale getirilmesini ifade eder. Yani verilerin; kişinin fiziksel, ekonomik, kültürel, sosyal veya psikolojik kimliğini ifade eden somut bir içerik taşıması veya kimlik, vergi, sigorta numarası gibi herhangi bir kayıtla ilişkilendirilmesi sonucunda kişinin belirlenmesini sağlayan tüm halleri kapsar. İsim, telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, genetik bilgiler gibi veriler dolaylı da olsa kişiyi belirlenebilir kılabilme özellikleri nedeniyle kişisel verilerdir.
Kişisel verilerin ceza hukuku anlamında suç konusu olabilmeleri, düzenlemelerinin yer aldığı bölüm başlığından hareketle özel hayata ve hayatın gizli alanına ait olup, kişinin başkaları ile paylaşmadığı ve alenileştirmediği kişisel bilgiler olarak anlamak gerekir.
Buna göre kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı veya cinsel hayatı ile ilgili verilerinin kaydı, bir başkasına verilmesi veya ele geçirilmesi bunlar hassas veriler oldukları için mutlak olarak cezai yaptırımlar alanına alınması gereken kişisel verilerdir.
Kişisel Verileri Koruma Kanunu, ilgili kişisinin kendisi tarafından alenileştirilmiş bilginin ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın işlenebileceğini kabul etmiştir.
TCK’nın 136. maddesinde tıpkı 135. maddesinde olduğu gibi korunan hukuki değer genel olarak kişilerin özel hayatı ve hayatın gizli alanı, özelde ise kişisel verilerdir. Bu düzenlemeler ile tüm kişisel veriler koruma altına alındığından kişisel verilerin mutlaka gizli olması zorunlu değildir. Gizli olmayan ve herkes tarafından bilinen kişisel veriler de hukuka aykırı eylemlere karşı korunmalıdır. Zira kişisel verilerin korunmasına ilişkin suçlarda korunan hukuki değer “sır” olmayıp, verinin ilgilisi olan kişinin kişilik haklarıdır.
Suç nasıl meydana gelir?
TCK’nın 136. maddesindeki suç, bir seçimlik hareketli suç olup, suçun kanuni tanımında belirlenmiş kişisel verileri hukuka aykırı olarak “bir başkasına vermek”, “yaymak” ve “ele geçirmek” şeklindeki hareketlerden birinin gerçekleştirilmesiyle suç oluşur.
TCK’nın 136. maddesindeki “verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” suçu, seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir. Hukuka aykırı olarak kişisel verilerin başkasına verilmesi, kişisel verilerin yayılması ve kişisel verilerin ele geçirilmesi şeklindeki seçimlik hareketlerin birinin gerçekleştirilmesiyle suç işlenmiş olacaktır. Bu suçta herhangi bir neticenin gerçekleşmesi aranmadığından maddede sayılan seçimlik hareketlerin yapılmasıyla suç oluşacaktır. Bu açıdan TCK’nın 136. maddesindeki “verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” soyut bir tehlike suçudur.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.06.2014 tarihli, 2012/1510 esas, 2014/331 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; TCK’nın 135 ve 136. maddelerindeki kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerde sadece sır niteliğinde kişisel verilerin korunacağına ilişkin bir hükmün bulunmaması ve aksine 135. maddenin gerekçesinde gerçek kişiyle ilgili her türlü bilginin kişisel veri olarak kabul edilmesi gerektiğinin belirtilmesi karşısında, her türlü kişisel verinin hukuka aykırı olarak başkasına verilmesi, yayılması ve ele geçirilmesi fiilleri TCK’nın 136. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturur. Bu nedenle herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler de, yasal anlamda “kişisel veri” olarak kabul edilmektedir. Ancak, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçların doğmaması için, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni veya bu kapsamda nazara alınabilecek bir hususun bulunup bulunmadığının saptanması ve sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da tespit edilmesi gerekir.
“Kişisel verileri bir başkasına verme” seçimlik hareketinde, maddede geçen “başkası” gerçek bir kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilecek, veriler bu kişilere elden, posta ya da internet üzerinden elektronik posta ile vb. şekillerde verilebilecektir. Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde “vermek”; “üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek, düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek” şeklinde açıklanmıştır. Buradaki vermek ibaresi de kişisel verinin bir başkasına aktarılmasını, ulaştırılmasını ifade eder.
Failin mağdura ait kişisel verileri verdiği kişi, bir gerçek kişi olabileceği gibi, bir tüzel kişi de olabilir. Bu seçimlik harekette verilerin hukuka uygun ya da aykırı yöntemle elde edilmiş olmasının önemi bulunmamakta olup, önemli olan husus verme eyleminin hukuka aykırı olmasıdır. Kişisel verinin bir başkası tarafından öğrenilebilir kılınması ile suç tamamlanır. Bu aktarma işlemi ise birçok değişik şekillerde işlenebilir, aktarımın yöntemi ve biçimi konusunda herhangi bir sınırlama olmadığından, kişisel verileri başkasına vermek, kişisel verileri içeren bilgi veya belgeleri fiziksel olarak (yazılı bir kâğıt veya defter, dosya, CD, USB, hafıza kartı veya başkaca bir taşınabilir bellek biçimi ile) bir başkasına ulaştırmak şeklinde olabileceği gibi, bir iletişim aracı (faks, e-posta, sms, WhatsApp, sosyal medya araçlarındaki doğrudan mesaj (DM) vb. iletim imkânları) ile veya bulut bilişim (Clouding) sistemleri gibi yollarla da gerçekleştirilebilir.
“Kişisel verileri yayma” seçimlik hareketi de çeşitli şekillerde gerçekleştirilebilecektir; internet üzerindeki bir web sitesinde kişisel verileri yayınlamak, birçok kişiye elektronik posta ile ya da telefondan kısa mesajla göndermek, yazılı ya da görsel medyada yayınlamak gibi… Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde “yaymak”, “birçok kimseye duyurmak, çevreye dağılmasına sebep olmak” olarak açıklanmıştır.
Kişisel verilerin özellikle sosyal medya ve bulut bilişim sistemlerindeki iletimi, somut bir kişinin değil ancak çok sayıdaki başka kişilerin de ulaşabileceği şekilde gerçekleştirilmiş ise bu takdirde yayma şeklindeki seçimlik hareketin işlenmiş olduğu kabul edilmelidir. Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak yayılması bu verilerin çok sayıda kişiye duyurulması anlamını taşıdığından daha geniş bir hareket biçimi olma özelliği taşımaktadır ve örneğin mağdura ait kişisel verinin üçüncü bir kişiye elektronik posta veya WhatsApp mobil iletişim sistemi üzerinden gönderilmesi vermek iken aynı kişisel verinin çok sayıda insanın ulaşabileceği bir sosyal paylaşım sitesine konulması ise yaymak olarak kabul edilir.
Yayma şeklindeki seçimlik hareket herhangi bir usul veya şekil kuralına bağlı olmayıp, mağdura ait olan kişisel verinin söz gelimi; mektupla birden çok kişiye yazılı şekilde veya birden çok kişiye elektronik postayla ya da CD, USB, hafıza kartı vb. ortamında taşınabilir bellek ile gönderilmesi, bir web sitesine ya da sosyal paylaşım sitesine konulması, yayma hareketi kapsamında yer alan davranışlar olarak kabul edilmelidir.
Fail tarafından yayılan kişisel verinin içeriğinin başkaları tarafından fiilen öğrenilmiş olup olmaması, suçun oluşması yönünden herhangi bir önemi olmayıp, failin gerçekleştirmiş olduğu bu yayma hareketi ile mağdura ait kişisel verilerin içeriğinin birden fazla kişi tarafından öğrenilebilmesi olanağının sağlanmış olması yeterlidir. Bu seçimlik harekette verilerin hukuka uygun ya da aykırı yöntemle elde edilmiş olmasının önemi bulunmamakta olup, önemli olan husus yayma eyleminin hukuka aykırı olmasıdır.
“Kişisel verilerin ele geçirilmesi” seçimlik hareketi ise; kişisel verilerin kayıtlı olduğu belgelerin alınması ya da kayıtlı olduğu bilişim sisteminden ele geçirilmesi vb… şekillerde gerçekleştirilebilecektir. Ele geçirme fiili, başkasının hakimiyeti altında bulunan bir kişisel verinin, failin hakimiyeti altına girmesi ile gerçekleşmiş olacaktır. Ele geçirme hareketine konu olan kişisel veriler, genellikle normal koşullarda ulaşılabilir bir alanda bulunmayan kişisel verilerdir. Bu noktada belirtmek gerekir ki, kişisel verilerin, üzerinde yazılı olduğu belgenin bulunduğu yerden alınması ya da kaydedilmiş haliyle başka bir nesne üzerine taşınarak (örneğin; yazının başka bir kağıt, defter vb. nesne üzerine geçirilmesi, taşınabilir belleğe veya CD’ye aktarılması gibi işlemlerle) sabitlenmesi, böylece istenildiğinde tekrar kullanılabilmesi olanağını sağlayan her türlü faaliyet, kişisel verileri “ele geçirme” kapsamında değerlendirilebileceği gibi, kişisel verilerin kaydedilmeden önce öğrenilmesi, kişisel verilere salt duyu organları aracılığıyla vakıf olunması da aynı kapsamda değerlendirilmelidir.
Suçun konusunu oluşturan kişisel veri türlerine örnekler verelim
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, adı, soyadı, doğum tarihi, doğum yeri, nüfusa kayıtlı olunan yer (il, ilçe, mahalle veya köy), anne ve baba adı, medeni hali (Evli, bekâr, boşanmış), nüfusa kayıtlı olduğu cilt ve aile sıra no, kan grubu, evlenme tarihi, boşanma tarihi ve mahkeme kararı bilgileri, adı-soyadı veya diğer kayıt düzeltmeleri, vatandaşlıktan çıkarılma bilgileri, evlatlık ilişkisi, adresi, dini, bitirilen okullar (ilk-orta-yüksek), hastalıkları, hastalıkları ile ilgili tahlil sonuçları (DNA bilgileri), mali durumu (servet, aldığı ücretler), ahlaki eğilimleri, zaafları, çevre ile ilişkileri, hatıra, ani ve günlükle ilgili defterindeki bilgileri, siyası görüşü (oy verdiği partiler, üye olduğu dernekler), alışkanlıkları, sevdiği kitaplar veya gazeteler, alışveriş eğilimleri, vergi numarası, e posta adresi ve şifresi, banka bilgileri, bilgisayarının IP numarası, emeklilik ve kurum sicil numarası, aldığı ödüller, parmak izi, avuç içi izleri, mektupları, yazıları, kitapları, telefon numaraları, mesajları, fiziki kimliği (boy, kilo, engellilik durumu, ten rengi, göz rengi, saç rengi ve şekli, sesi, genel görünüm, ayak ve beden numarası) ve çok daha fazla bilgi kişisel veri kapsamında değerlendirilebilecektir. Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı veya cinsel hayatı ile ilgili verilerinin kaydı, bir başkasına verilmesi veya ele geçirilmesi bunlar hassas veriler oldukları için mutlak olarak cezai yaptırımlarla korunmaları gereken kişisel verilerdir. Bu kapsamda kişilerle ilgili bilgi nin; ilgili kişi tarafından alenileştirilmemiş, üçüncü kişilerle paylaşılmamış, bilinmesinin kişinin yaşam şekline, ekonomik ve finansal ve bilişim alanına zarar verme ihtimali bulunan bilgiler olması halinde kişisel verilerle ilgili suçların konusunu oluşturur.
Özel hayatın gizliliğini ihlal ile verileri yayma veya ele geçirme suçu arasında ince bir fark vardır
Ayrıca, bir özel hayat görüntüsünün ya da sesinin, “kişisel veri” olduğunda kuşku bulunmamakta ise de, kişinin özel hayatına ilişkin görüntüsünün ya da sesinin, bilgisi dışında, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip aletle belli bir elektronik, dijital, manyetik yere sabitlenmesi TCK’nın 134/1. madde ve fıkrasının 2. cümlesinde; rızası dışında ifşa edilmesi, yani; yayılması, açığa vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması, aleniyet kazandırılması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunulması TCK’nın 134/2. madde ve fıkrasında özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında düzenlendiğinden, kişinin özel hayatına ilişkin görüntüsü ya da sesi, yasal anlamda, TCK’nın 136/1. madde ve fıkrası kapsamında kişisel veri olarak değerlendirilemez.
Verileri yayma ve ele geçirme suçunu kimler işleyebilir?
TCK’nın 136. maddesinde düzenlenen suç tipinin kanuni tanımında da, bu suçun faili, kişisel verileri hukuka aykırı olarak veren, yayan veya ele geçiren kişi şeklinde öngörüldüğünden herkes bu suçun faili olabilir.
TCK’nın 20’de tüzel kişilerin suç faili olamayacağı hususundaki açık düzenlemenin zorunlu bir sonucu olarak, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak verilmesi, yayılması veya ele geçirilmesi suçunun tüzel kişiliğin yararına veya faaliyeti kapsamında işlenmiş olsa bile, tüzel kişi fail olarak kabul edilemez ve tüzel kişi hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz.
Suçun bir kamu görevlisi tarafından işlenmesi durumunda ceza artırılır
TCK md.136’da kişisel verileri verme, yayma ve ele geçirme suçunun temel şekli herkes tarafından işlenebilen bir suç olarak düzenlenmiş iken, TCK’nın 137/1-a.maddesinde ise bu suçu da kapsayan “görünüşte özgü suç” biçiminde bir nitelikli hal düzenlenmiş ve suçun bir kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde cezanın yarı oranında arttırılacağı öngörülmüştür.
Kasten işlenmesi gerekir
Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme, yayma veya ele geçirme suçu, kasten işlenebilen bir suç olup, failin mağdura ait kişisel verileri bir başkasına verdiğini, yaydığını veya ele geçirdiğini bilerek ve isteyerek hareket etmiş olması, suçun oluşması için yeterlidir. Kanun’da suçun işlenmesi esnasında herhangi bir saik, amaç veya maksatla hareket edilmiş olması aranmadığı için, bu suç genel kast ile işlenebilen bir suçtur, ayrıca bir özel kastın varlığı aranmamakta ve Kanun’da suçun taksirle işlenebileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı için, bu suçun taksirle işlenebilmesi de mümkün değildir.
Suç tipinin gerçekleşebilmesi için failin suçun konusunu oluşturan kişisel verilerin, kimliği belirli veya belirlenebilir bir gerçek kişiye ait bir bilgi olduğunu bilerek hareket etmiş olması gerekmekte olup, failin suçun konusuna ilişkin olarak bir bilgisizlik veya yetersiz bilgi ile hareket etmiş ya da bir başkasına verdiği, yaydığı veya ele geçirdiği bilginin bir kişisel veri olduğunu bilmeden hareket etmiş ise bu durumda TCK’nın 30/1. maddesi uyarınca suçun kanuni tanımında maddi unsurlarında hataya düştüğü kabul edilmeli ve bu durum failin kastını ortadan kaldırdığı gözetilmelidir.
Bu suçun mağduru kimdir?
Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme, yayma veya ele geçirme suçunun mağduru, kişisel verinin ilgili bulunduğu kişi olup, mağdur sıfatının oluşması yönünden mutlaka bir bilişim sistemine kaydedilmiş olan kişisel verinin maliki veya zilyedi olması gerekli olmayıp, hukuka aykırı olarak verilen, yayılan veya ele geçirilen kişisel verinin bir birey ile ilgili olması, mağdur sıfatının gerçekleşmesi için yeterlidir.
Bu suç tipi mağdur yönünden herhangi bir özellik göstermez ve herkes bu suçun mağduru olabilir. Bu suçun mağduru yalnızca gerçek kişiler olabilir; tüzel kişiler ve kurumlar ise suçun mağduru değil ancak suçtan zarar gören olabilirler.
KVKK’nın 3/1-d.maddesi uyarınca kişisel veri, kimliği belirli veya belirlenebilir “gerçek kişiye” ilişkin her türlü bilgi olarak öngören tanımda, kişisel veri yalnızca gerçek kişilere özgülenmiş olduğu için, tüzel kişilere ait kişisel verilerden söz edilemez ve dolayısıyla kişisel verisi olmayan tüzel kişiler, TCK’nın 136. maddesindeki suçun mağduru da olamazlar.
Suçun oluşması için neticenin gerçekleşmesi aranmaz
Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme, yayma veya ele geçirme suçu bir sırf (salt)bağlı hareket suçu olarak düzenlenmiş olduğundan, suçun kanuni tanımında belirtilen hareketlerden birinin yapılmasıyla birlikte, kanuni tipin ihlali tamamlanır ve ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmaz. Suçun kanuni tanımında yalnızca bu suçu oluşturan hareketlerin gösterilmesi ile yetinildiği ve ayrıca bir zarar neticesi öngörülmediği için bu suç aynı zamanda bir soyut tehlike suçudur ve bu suç tanımında yer alan hareketlerin yapılması ile birlikte suç tamamlanır.
Teşebbüs mümkün değildir
Kişisel verileri hukuka aykırı aykırı olarak verme, yayma veya ele geçirme suçu, hareketi incelerken de değinildiği üzere, bir sırf hareket suçudur. Bu itibarla verme, yayma veya ele geçirme şeklindeki hareket biçimlerinden birinin gerçekleştirilmesi ile birlikte suç oluşur; ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmaması nedeni ile bu suç teşebbüse elverişli değildir.
Suça iştirak mümkündür
Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme, yayma veya ele geçirme suçu, iştirak müessesesi yönünden özellik gösteren bir suç tipi değildir, suça iştirak mümkündür. TCK’nın 136. maddesindeki bu seçimlik hareketler failler arasında önceden anlaşmaya dayalı bir suç işleme kararı kapsamında ortaya çıkmış ise bu takdirde suça iştirak hükümleri uygulanabilir.
Verileri yayma veya ele geçirme suçu diğer suçlarla birlikte işlenirse nasıl ceza verilir?
Kişisel verileri hukuka aykırı olarak, yayma veya ele geçirme suçunun TCK’nın 42. maddesi uyarınca bir bileşik suç biçiminde ortaya çıkması söz konusu olması durumunda, TCK’nın 136. maddesindeki suçu oluşturan hareket biçimlerinin, bir başka suçun unsuru veya cezayı ağırlaştıran bir nitelikli hali olarak ortaya çıkması durumunda, TCK’nın 136. maddesinden dolayı ayrıca bir ceza verilmez.
Zincirleme şekilde işlenmesi mümkündür
Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme, yayma veya ele geçirme suçu zincirleme şekilde de işlenebilir. Buna göre, aynı kişiye ait bulunan kişisel verilerin, aynı suç işleme kararı kapsamında olarak değişik zamanlarda başkaca kişilere verilmiş, yayılmış veya ele geçirilmiş ise, TCK md. 43/1 uyarınca zincirleme suç hükümleri uygulanır.
Tüzel kişiler aleyhine güvenlik tedbiri uygulanabilir
TCK md. 140 uyarınca, kişisel verilerin korunmasına ilişkin diğer suç tiplerinde olduğu gibi, TCK 136’daki suç yönünden de, bu suçun işlenmesi dolayısıyla tüzel kişi yararına bir haksız menfaatin sağlanmış olması durumunda, TCK’nın 60. maddesi uyarınca tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
Şikayete bağlı değildir
Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı işlenen suçlar her ne kadar kural olarak şikâyete bağlı suçlar şeklinde düzenlenmiş ise de TCK’nın 139. maddesindeki açık düzenleme ile kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme, yayma veya ele geçirme suçu bu kuralın istisnaları arasında sayıldığı için, bu suçla ilgili olarak bir şikâyet koşulu aranmaz ve Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından resen soruşturma yapılır.
Buna karşın, suçun TCK’nın 137/1-a maddesi kapsamında bir kamu görevlisi tarafından görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle işlenmiş olması, bahse konu kamu görevlisi hakkında soruşturma yapılabilmesi için 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uyarınca, yetkili merciden soruşturma izni alınması gereklidir.
Uzlaştırma mümkün değildir
Suçun soruşturulması şikâyete bağlı olmadığı ve ayrıca bu suça CMK md. 253’de sayılan suçlar arasında yer verilmediği için uzlaştırma hükümlerine tâbi değildir.
Görevli mahkeme Asliye Ceza mahkemesidir
TCK’nın 136. maddesindeki suç için görevli mahkeme, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ve Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 1. maddesi uyarınca, Asliye Ceza Mahkemesidir.
Cinsel istismar ve saldırıya ait görüntüler söz konusuysa ceza artırılır
TCK’nın 136.maddesinin 2. fıkrasına göre, kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme, yayma veya ele geçirme suçunun konusunun, çocukların cinsel istismarı veya nitelikli cinsel saldırı suçlarının mağdurlarının soruşturma evresinde kayıt altına alınan beyan ve görüntüleri olması durumunda, fail hakkında uygulanacak olan ceza bir kat artırılacaktır. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, cinsel istismar ve cinsel saldırı suçunun mağdurlarının örselenmelerinin engellenmesi ve korunmaları amacıyla soruşturma ve gerekiyorsa kovuşturma aşamasında ifade ve beyanların kayıt altına alınması esası getirilmekte ve TCK md. 136 kapsamında gerçekleştirilecek ihlallerin, burada belirtilen nitelikteki kayıtları konu alması halinde failin daha ağır şekilde cezalandırılması öngörülmektedir.
Özel yaşama ait olmayan fotoğraf da bu suçun konusunu oluşturur
Kişilerin, özel yaşam alanına ilişkin olmayan ve kolaylıkla ulaşılması mümkün olan kişisel veri niteliğindeki fotoğrafının, hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmamasından dolayı hukuka aykırı olduğunda tereddüt bulunmayan bir yöntemle başkalarının görgüsüne sunulması eyleminin, TCK’nın 136. maddesinde “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında suç olarak tanımlandığı gözetilmelidir.
Failin, müştekiler arasındaki ilişkinin varlığını ve boyutunu gösteren mağdurların cinsel ve fiziksel mahremiyetlerine ilişkin özel yaşam alanı kapsamındaki fotoğraflarını, onların rızası dışında ele geçirilip, cep telefonuna kaydedilmesi eyleminin, TCK’nin 134/1. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında, söz konusu fotoğrafların başka bir kişiye gönderilmesi eyleminin ise müştekiye yönelik görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebileceği gözetilmelidir. Sadece, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet hükmü kurulması bozma nedeni olacaktır.
İzinsizce telefon arama kayıtlarının incelenmesi suç oluşturur
Müşteki ile bir dönem duygusal birliktelik yaşayan failin, onun rızası dışında cep telefonunu alarak arama kayıtlarına bakması şeklindeki eyleminde; TCK’nın 132/1. madde ve fıkrasındaki suçun konusunun, haberleşme içeriği olup söz konusu suçun, belirli kişiler arasındaki haberleşme içeriğinin hukuka aykırı biçimde öğrenilmesiyle oluşacağı, haberleşmenin gizliliğinden söz edebilmek için, kişiler arasında haberleşme olarak isimlendirilebilecek bir iletişimin olması, en az iki kişi arasında bir haberleşme vasıtası olması (telefon, mektup, e-posta vb.) ve tarafların bu haberleşmeyi gizlilik önlemlerini alarak yapması gerektiği, müştekinin, kim ile, ne zaman, hangi sıklıkla, hangi süreyle görüştüğüne ilişkin bilgiler kişisel veri kapsamında olup haberleşme olarak nitelendirilemeyeceği anlaşıldığından, müştekiye ait kişisel veri kapsamındaki arama kayıtlarına katılanın rızası dışında bakarak içeriğine vakıf olan fail hakkında TCK’nın 136/1. madde ve fıkrasındaki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet kararı verilmesi gerekir.
Bir daha kanıt elde etme olanağı bulunmayan durumlar
Kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntülerini dinleme, izleme ya da kaydetme eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, esasen bu hallerde, kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket ettiğinden de söz edilemeyeceği suç unsurlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
Hukuka Uygunluk Nedenleri
Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme, yayma veya ele geçirme suçundaki hukuka uygunluk nedenleri üzerinde de durulmalıdır. Kanun hükmünü yerine getirme, ilgilinin rızası ve hakkın kullanılması gibi durumlarda cezasızlık hali söz konusu olur. Örneğin; yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.
Nitekim TCK’nın 135. maddesinin gerekçesinde; “Bu suçun oluşabilmesi için, kişisel verilerin hukuka aykırı bir şekilde kayda alınması gerekir. Kişinin rızası ile kendisiyle ilgili bilgilerin kayda alınmasının suç oluşturmayacağı muhakkaktır. Belirli nitelikteki kişisel verilerin kayda alınması kanun hükmünün gereği olarak yapılmaktadır. Bu bakımdan, çeşitli kamu kurumlarında verilen kamu hizmetinin gereği olarak kişilerle ilgili bazı bilgiler, ilgili kanun hükümlerine istinaden kayda alınmaktadırlar. Bu durumlarda, söz konusu suç oluşmayacaktır” denilmektedir.
Hukuka uygunluk nedeninin bulunması, eylemin suç olmasını engelleyeceğinden, bu durumda fail hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan beraat kararı verilmesi gerekecektir.
Yargıtay Ceza Dairesi Ne Diyor?
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçuyla ilgili önemli Yargıtay kararları şu şekildedir:
- Mağdurun yazarlık adı olarak tanımladığı “Mine G. Kırıkkanat” biçimindeki isminin mutlaka ve sadece mağdura ait kişisel veriler olarak değerlendirilemeyeceği kabul edilmiştir. Bu neticede Mine Kırıkkanat ismiyle açılan web sitelerinin mağdura ait kişisel bilgi niteliğinde olmadığı kabul edilir.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2019/3710 E ve 2020/1106 K Sayılı Kararı[/ref]
- Sanıkla beraber çekim yapan cihaza odaklanan mağdurun, yanında yatan ve çıplak vaziyette olan sanığa sarılmış ve göğüs hizasından itibaren çekilmiş görüntüsünün izinsizce paylaşılması özel hayatın gizliliğin ihlal suçunu oluşturur.
- Sanığın, katılana ait cep telefonu numarasını kaydedilmiş haliyle ve hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğunda tereddüt bulunmayan bir yöntemle arkadaşına vermesi verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturur.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2018/8466 E ve 2019/9054 K Sayılı Kararı[/ref]
- Fenerbahçe Spor Kulübü adına aradığını beyanla ürün satın alıp almayacağını soran, kişisel numarasına nasıl ulaştığını sormasının ardından da iletişimi sonlandırıp, numarasını engelleyen şahsın tespit edilerek verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan cezalandırılması gerekir.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2019/5491 E ve 2019/8319 K Sayılı Kararı[/ref]
- Katılan tarafından arkadaşı olan herkesin görebileceği şekilde konan fotoğrafları kopyalayıp kendi profilinde paylaşan sanık verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu işlemiş olur. Fotoğrafların katılan kadın tarafından arkadaşlarına açık şekilde paylaşılmış olması bu fotoğrafların kişisel veri niteliğini ortadan kaldırmaz.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2018/8186 E ve 2019/5456 K Sayılı Kararı[/ref]
- Avukatlık mesleğini icra eden kişinin Türkiye Barolar Birliği’ne göndermiş olduğu fotoğrafının kendisinden izinsizce başka bir web sitesinde yayımlanması verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturur.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2019/3534 E ve 2019/5452 K Sayılı Kararı[/ref]
- Katılana ait kişisel veri kapsamındaki arama kayıtlarına katılanın rızası dışında bakarak içeriğine vakıf olan sanık verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu işlemiş olur.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2018/8152 E ve 2019/4886 K Sayılı Kararı[/ref]
- Katılanın ad ve soyadıyla birlikte katılanın göz bölgesinin resmini kendi facebook adresinde yayınlayan sanık verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu işlemiş olur.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2017/5654 E ve 2018/2911 K Sayılı Kararı[/ref]
- Katılanın gündelik kıyafetler ile kamuya açık alanda çekilmiş ve kişisel veri niteliğindeki resimlerini daha önce kendi facebook hesabında yayımlamasının bu resimlerin kişisel veri olma özelliğini değiştirmeyeceği gibi, üçüncü kişiler katılanın rızası dışında bu tür resimleri yayımlarsa verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu işlemiş olur.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2017/2960 E ve 2018/1541 K Sayılı Kararı[/ref]
- Sanığın sokakta gezen şikayetçilerin arkasından yürüyerek cep telefonunun kamerası ile şikayetçilerin kalça bölgesine odaklanarak resimlerini çekme şeklinde sübutu kabul edilen eylemini özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturur.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2017/2548 E ve 2018/1533 K Sayılı Kararı[/ref]
- Mağdura ait facebook hesabından herkes tarafından erişilip, kolaylıkla elde edilebilen ve mağdurun özel yaşam alanına ilişkin olmayıp, günlük kıyafetleriyle poz vermiş şekilde çektirdiği kişisel veri niteliğindeki resmini, mağdura ait kimlik, adres, telefon vb. bilgilere yer vermeksizin aynı sitedeki kendisine ait profilde başkalarının görgüsüne sunan sanık verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu işlemiştir.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2016/9759 E ve 2017/10938 K Sayılı Kararı[/ref]
- Makul, meşru ve mantıklı bir sebep bulunmadıkça kişinin cep telefonu numarasını izinsiz şekilde başkasına vermek verileri hukuka aykırı olarak verme suçunu oluşturur.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2015/10737 E ve 2016/13557 K Sayılı Kararı[/ref]
- Sanığın, katılan ile suça sürüklenen çocuk arasındaki cinsel yakınlaşmaya ait görüntüleri kaydetmesi eylemi, kişisel verilerin kaydedilmesi suçunu değil, TCK’nın 134/1-2.cümlesinde tanımlanan özel hayata ilişkin görüntülerin kaydedilmesi suçunu oluşturur.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2015/7717 E ve 2016/6820 K Sayılı Kararı[/ref]
- Herkese açık facebook profilinden kolaylıkla elde edilen fotoğrafların, ilgilinin isim ve soyismi kullanılmadan, sadece başka bir facebook profilinde yayınlanması eyleminin suç olarak kabul edilemeyeceği, bu eylemlerin yalnızca özel hukuk yaptırımlarına konu olabileceğine karar verilmiştir.[/ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2015/4349 E ve 2016/5349 K Sayılı Kararı[/ref]
- Sanığın, mağdurun adını ve soyadını taşıyan sahte facebook hesabı açıp, mağdurun günlük kıyafetleriyle poz vermiş şekilde çektirdiği bir resmini, bu hesapta yayımlaması verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturur.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2015/4006 E ve 2015/18748 K Sayılı Kararı [/ref]
- Banka görevlisinin müşterilere ait kişisel verileri kendi bilgisayarına aktarması kişisel verilerin kaydedilmesi suçunu oluşturmaz.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2015/10789 E ve 2015/14140 K Sayılı Kararı[/ref]
- Bilgisayar tamircisinin, müşterilerin bilgisayarlarındaki, tatilde çekilmiş, kendisi ve yakınlarına ait bikinili, mayolu ve mini etekli özel görüntülerini taşınabilir diske aktarıp kaydederek sakladığı olayda özel hayatın gizliliğin ihlal suçu oluşur.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2014/18988 E ve 2015/2132 K Sayılı Kararı[/ref]
- GSM şirketi alt bayisinin kendileri ile işlem yapan müşterilerine ait kişisel veri niteliğindeki kimlik belgesi örneklerini hukuka aykırı olarak kişisel ve bayilerine ait bilgisayarlar ile taşınabilir diske kaydedip arşivlemeleri kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde kaydedilmesi suçunu oluşturur.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2014/18783 E ve 2015/2124 K Sayılı Kararı[/ref]
- Kamuya açık alanda fotoğraf çekme eylemi tek başına özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmaya yetmez.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2014/11938 E ve 2015/593 K Sayılı Kararı[/ref]
- Mağdurun gönderdiği çıplak fotoğrafları flaş diske kaydederek mağdurun babasına veren sanık özel hayatın gizliliğini ifşa suretiyle ihlal suçunu işlemiştir.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2014/11530 E ve 2015/584 K Sayılı Kararı[/ref]
- Başkasının eczaneye giriş-çıkış yaparken fotoğraflarını izinsiz çekmek özel hayatın gizliliğin ihlal suçunu oluşturabilir. [ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2014/11488 E ve 2015/576 K Sayılı Kararı[/ref]
- Sanığın, boşandığı eşi adına, internette facebook sosyal paylaşım sitesinde profil hesabı açarak birlikte oldukları döneme ait özel fotoğrafları yayımlaması biçiminde gerçekleşen eylemler özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturur. [ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2014/7126 E ve 2014/26306 K Sayılı Kararı[/ref]
- Eşinin sadakatinden kuşkulanarak, ses alma fonksiyonunu açık halde bıraktığı cep telefonunu, aile konutunun yatak odasına gizlice yerleştiren eş, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlemiş olur.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2014/4964 E ve 2014/19495 K Sayılı Kararı[/ref]
- Soruşturma aşamasındaki iddiasını ispatlama amacıyla ses kaydı alan ve bu ses kaydını başkalarıyla da paylaşmayan sanık hukuk aykırılık kastı bulunmadığı gerekçesiyle suçsuz bulunmuştur.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2014/1892 E ve 2014/18281 K Sayılı Kararı[/ref]
- Telefon numarasının izinsiz bir şekilde başkasına verilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme suçunu oluşturur. [ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2014/607 E ve 2014/16665 K Sayılı Kararı[/ref]
- Sanığın, msn üzerinden görüntülü sohbet yaptığı sırada, şikayetçinin, rızası dışında çıplak fotoğraf ve video görüntülerini kaydettiği olayda özel hayatın gizliliğin ihlal suçu oluşur. [ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2014/11 E ve 2014/16654 K Sayılı Kararı[/ref]
- Komşunun bahçesini 6 farklı açıdan kamerayla izleyen sanık özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan cezalandırılmıştır. [ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2013/29575 E ve 2014/14707 K Sayılı Kararı[/ref]
- Sanıkların, katılanlarla aralarında yargılaması biten ve devam eden hakaret ve tehdit suçlarına ilişkin olaylar nedeniyle oluşan husumet üzerine kendilerine karşı işlenebilecek suçlar nedeniyle, kaybolması olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla katılanların rızası dışında özel hayata ilişkin ses ve görüntülerini dinleme, izleme ya da kaydetme eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı, bu halde sanıkların hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket ettiğinden de söz edilemeyeceği anlaşılmıştır.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2013/26464 E ve 2014/12686 K Sayılı Kararı[/ref]
- Sanığın, katılan hakkında bahsettiği açıklamalarını delillendirme amacını taşıyan eyleminde, hukuka aykırılık bilinciyle hareket ettiği de kabul edilemez.[ref]Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2013/24278 E ve 2014/4421 K Sayılı Kararı[/ref]
Anayasa Mahkemesi Ne Diyor?
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçuyla ilgili önemli Anayasa Mahkemesi kararları şu şekildedir:
- Başvuru, bazı haber sitelerinin internet arşivinde erişilebilir durumda olan haber ve yayınlar ile ilgili içeriğin yayından kaldırılması yönündeki talebin reddedilmesinin şeref ve itibarın korunması hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir. Başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesinin 2017/15421 E Sayılı Kararı
- Başvuru, özel bir şirkette çalışan başvurucunun kurumsal e-posta hesabı içeriğinin işveren tarafından incelenmesi ve bu yazışmalar gerekçe gösterilerek iş akdinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
- Başvurucu; e-posta hesabının incelenmesinin özel hayat alanına ve haberleşme hürriyetine haksız bir müdahale oluşturmasına rağmen açtığı işe iade davasında bu yönde bir tespit yapılmadığını, yazışmalarının işveren tarafından alenileştirildiğini, mahkemelerce verilen kararlar nedeniyle söz konusu müdahalelerin meşru hâle getirildiğini iddia etmiştir.
- Öte yandan somut olayda işverenin yaptığı müdahalenin kapsamının tartışılması gerekir. Bu bağlamda yargılama kapsamında işveren tarafından sunulan başvurucunun yazışmaları ve yargılama süreci bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde işverenin yazışma içeriklerine E.Ü.nün ve başvurucunun rızası hilafına erişim sağladığı, E.Ü. ile başvurucu arasında geçen yazışmalar dışında üçüncü kişilerle olan yazışmaların da incelendiği, ayrıca incelemeye dayanak gösterilen iddialarla sınırlı bir denetim yapılmayarak konu ile ilgili olup olmadığı belirsiz içeriklere de erişildiği ve bu içeriklerin de iş akdinin feshine dayanak yapıldığı görülmüştür. Dolayısıyla başvurucunun kişisel verisi kapsamında olan e-postaları ile ilgili olarak trafik bilgisi ile yetinilmediği gibi içeriklerine de kapsamı belirsiz olacak şekilde erişildiği ve bunların kullanıldığı anlaşılmıştır (Aynı yönde değerlendirmeler için bkz. E.Ü. [GK], §§ 76-79). Anayasa Mahkemesinin 2016/13011 E Sayılı Kararı
- Başvurucu; söz konusu gazete haberlerinde isminin, fotoğrafının ve bazı kişisel bilgilerinin izinsiz şekilde kullanıldığını, sıradan bir basın mensubu tarafından bu kişisel verilere ulaşılmasının mümkün olmadığını, kişisel verilerinin MİT’te, Pasaport Daire Başkanlığında ve Nüfus Müdürlüğünde görev yapan kamu görevlileri tarafından haberi yapan basın mensuplarına hukuka aykırı şekilde aktarılmış olabileceğini belirterek sorumlular hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kişisel verilerin korunması hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Olayın özellikleri dikkate alındığında kamusal makamların devreye girmeleri ve olayı aydınlatmaları gerektiği değerlendirilmektedir. Başka bir anlatımla olayın meydana gelme şekli ile ağırlığı göz önüne alındığında devletin etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünün -somut olay özelinde- etkili bir ceza soruşturması yapılmasını gerekli kıldığı kanaatine varılmıştır.
Başvuruya konu olan tüm bu süreç, olayın somut koşulları dikkate alınarak başvurucunun iddialarıyla ve soruşturma aşamasında sunduğu delillerle birlikte değerlendirilmelidir. Soruşturma konusu edilen olayın Başsavcılık tarafından araştırıldığı; hukuka aykırı şekilde aktarıldığı ileri sürülen başvurucunun kişisel bilgilerinin internet üzerinden yapılan aramalar neticesinde elde edilmeye uygun olduğunun Başsavcılıkça tespit edildiği anlaşılmaktadır (bkz. § 8). Bu bağlamda Başsavcılıkça iddiayı destekleyecek somut bilgi veya belgelerin bulunmadığı şeklinde bir değerlendirme yapılarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği görülmektedir. Dolayısıyla suç oluşturduğu ileri sürülen söz konusu olaya ilişkin gerçeklerin saptanması konusunda kamusal makamların ceza soruşturması yoluyla aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmediğini söylemeye neden olacak belirsiz bir durum olmadığı değerlendirilmektedir. Neticede başvurucu tarafından gerçeklerin ortaya konulması talebiyle ileri sürülen iddialar konusunda kamusal makamlarca gerekli tahkikatın yürütüldüğü, ulaşılan sonucun ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklandığı, soruşturmanın etkili bir şekilde yapılmadığı tespitinde bulunmayı gerektiren bir nedenin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Anayasa Mahkemesinin 2015/11671 E Sayılı Kararı - Başvuru, kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde kaydedildiğine yönelik şikâyet hakkında etkili bir ceza soruşturması yapılmaması nedeniyle kişisel verilerin korunması hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Somut olayda şüpheli tarafından tutulan ve müştekiler tarafından doğruluğu reddedilen notların kişisel veri olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, notlarda yer alan bilgilerin bir sisteme kayıtlı olmaması nedeniyle hukuka aykırı olarak ele geçirilmiş bilgiler olarak kabul edilemeyeceği ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin 2015/19298 E Sayılı Kararı
- Başvuru, kanunen verilmemesi gereken kişisel verinin idari makamlara açıklanması ve güvenlik soruşturmasına esas alınması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
Buna göre başvuruya konu müdahalenin dayanağı olan düzenlemenin kanunilik şartını sağlamadığı sonucuna varılmaktadır. Anayasa Mahkemesinin 2014/7256 E Sayılı Kararı - Başvuru, bir gazetenin internet haber arşivinde erişilebilir durumda olan haber ve yayınlar ile ilgili içeriğin yayından kaldırılması yönündeki talebin reddedilmesinin şeref ve itibarın korunması hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
Başvurucunun ortaya çıktığını iddia ettiği zararın giderimi için uyuşmazlığın esasına dair ve somut başvuru açısından koşullara göre sulh ceza hâkimliklerinin görevinde bulunan içeriğin yayından çıkarılması dışındaki daha etkili diğer koruma yollarına başvurmadığı anlaşıldığından Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için tüm başvuru yollarının tüketilmesi koşulunun yerine getirildiği söylenemez. Anayasa Mahkemesinin 2014/7244 E Sayılı Kararı - Başvuru, hırsızlık suçlarına ilişkin bilgilerin adli sicil arşiv kaydında tutulması ve Genel Bilgi Toplama Sistemi’ne kaydedilmesi nedeniyle özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
Somut olayda söz konusu verilerin toplanması, muhafazası ve kullanımı hususunda tespit edilen amaç dışında yararlanıldığına yahut özel yaşamı ve çalışma hayatı bakımından olumsuz sonuçlar doğurduğuna ilişkin somut olgulara dayalı herhangi bir delil başvurucu tarafından ortaya konulamamıştır. Bu nedenlerle başvuruya konu müdahalenin demokratik toplumda gerekli ve ölçülü olmadığı söylenemez. Anayasa Mahkemesinin 2014/5671 E Sayılı Kararı
Suçun Özellikleri Şablonu
Suç: | Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme, Ele Geçirme |
Suç Tipi: | Seçimlik hareketli suç, soyut tehlike suçu, genel kastla işlenebilir |
Cezası: | 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası |
Fail: | Herkes olabilir. |
Mağdur: | Tüzel kişiler hariç tüm gerçek kişiler olabilir. |
Korunan Hukuki Değer: | Özel yaşam hakkına saygı |
Şikayet Zamanaşımı: | 6 ay |
Dava Zamanaşımı: | Kamu davası 8 yıl içerisinde sona erdirilmelidir. |
Şikayete Bağlı Mı: | Hayır |
Uzlaştırmaya Tabi Mi: | Hayır |