Velayet Nedir, Velayet Hakkı Ne Demektir?

Velayet Ne Demektir? – Avukat Saim İncekaş

Velayet Nedir?

Velayetin anlamı: Sözlük anlamı olarak velayet, otorite, yetke, velilik anlamlarına gelmekle birlikte, hukuki bir terim olarak, bir başkası üzerinde kurulan otoriteyi ifade eder. Velayetin, kaynağı anne ve baba ile çocuk arasındaki soybağı olan, çocuğun hem şahsı hem de malvarlığı üzerinde anne ve babasının sahip oldukları hak ve görevlerin tümü olduğu söylenebilir.

Velayetin kaynağı ise çocukla anne ve babası arasındaki soybağıdır. Bu sebeple velayet, anne ve baba ile çocuk arasında soybağının kurulması ile başlayıp, çocuğun erginliğini kazanmasına dek devam eder.

Boşanma sürecinde eşler arasında en çok tartışma yaratan konulardan olan velayet, aynı zamanda boşanmanın çocuklara ilişkin sonuçları bakımından belki de en önemlisidir de. Şöyle ki, evlilik birliği devam ederken ortak çocuğun velayeti her iki eşe de aitken, evliliğin sona ermesi ile birlikte velayetin hangi tarafa ait olacağı sorusu ile karşılaşılmaktadır.

Boşanma halinde velayet, hakimin çocuğu bıraktığı tarafa ait olacağı için velayete bağlı olan tüm yetkiler, ebeveynlerden birine ait olmakta; buna karşın diğer ebeveyn bu yetkilerden mahrum kalmaktadır. Bu sebeple velayetin hangi ebeveyne bırakılacağı meselesi oldukça önemlidir.

Velayet Hakkı Ne Demektir?

Velayetin bir hak mı görev mi olduğu tartışmalıdır. Bir görüşe göre velayet, sadece bir görev olarak kabul edilmelidir. Başka bir görüşe göre ise velayet, anne ve babaya tanınmış bir haktır .Üçüncü bir görüşe göre ise velayet ne sadece bir hak ne de sadece bir görevdir; hem hak hem görevdir.

Velayet anne ve babaya haklar verirken aynı zamanda görevler de getirmektedir. Ancak anne ve babaya tanınan hakların genellikle, velayete ilişkin görevlerin daha iyi yerine getirilmesini sağlamaya yönelik olduğu düşünüldüğünde, velayetin görev yönünün daha çok ön planda olduğu da bir gerçektir.

Bir hak olarak velayet, şahıs varlığı hakları içerisinde yer alır. Ancak velayetin anne ve babanın kişilik haklarından mı olduğu yoksa başkası üzerinde sahip oldukları bir hak mı olduğu hususu tartışmalıdır. Bir görüşe göre velayet, anne ve babanın kişilik haklarından biridir. Diğer bir görüşe göre ise başkası üzerinde sahip olunan bir haktır.

Kişilik hakkı, kişinin kendi kimlik ve kişiliğine bağlı olan değerler üzerindeki hakları ifade eder. Velayet de hukuk düzeni tarafından kişilere, anne ve baba olma kimlikleri göz önünde tutularak tanınan bir haktır. Bu sebeple velayetin bir kişilik hakkı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak kişilere, anne ve baba olma kimlikleri uyarınca velayet hakkı tanınmasının belki de en önemli nedeni, çocuğa en iyi, annesinin ve babasının bakacağı; çocuğun en iyi, annesi ve babası tarafından yetiştirileceği ve korunacağı fikridir ve bu sebeple velayet hakkının çocuğun yararına uygun olarak kullanılmalıdır.

Velayet, bir mutlak haktır. Nitekim kişilik hakları mutlak haklardandır. Yasal bir dayanak olmadıkça çocuğun, annesi ve babasından alınamaması ve çocuğun haksız bir şekilde başka biri tarafından alınması durumunda, anne ve babanın, süre sınırı olmaksızın, çocuğun geri verilmesini isteyebilmeleri de velayetin bir mutlak hak olduğunu göstermektedir.

Velayetin kullanılması mecburidir. Bu nedenle anne ve baba, velayet hakkını, birbirlerine dahi devredemez.

Velayetin kural olarak sadece anne ve babaya tanınan bir hak olduğu düşünüldüğünde, bu hakkın ne kendisinin ne de kullanılmasının başka birine veya diğer ebeveyne devredilmesi kural olarak mümkün değildir. Ancak çocuğun yararının gerektirdiği bazı durumlarda, velayetin içerdiği belli birtakım görev ve yetkilerin kullanılmasının başka birine veye diğer ebeveyne geçici olarak devredilebilmesine de olanak tanımak gerekir.

Velayetin Özellikleri

Velayette Önemli Olan Çocuğun Yararının Gerçekleştirilmesidir

Çocuğun yararı velayetin, sınırını oluşturur. Şöyle ki TMK’nın velayete ilişkin hükümleri incelendiğinde velayetin çocuk için, onun yararını korumak için var olan bir kurum olduğu görülmektedir.
Bunun yanı sıra, anne ve baba çocuğun yararını göz önüne alarak hareket etmelidir.

Velayet Bölünememektedir

Anne ve babanın evli oldukları müddetçe velayeti birlikte kullanmaları esastır. Bu bakımdan velayet, anne ve baba arasında bölünememektedir. Boşanma ve ayrılıkta da velayet, anne ve baba arasında pay edilmemektedir ve taraflardan birine bırakılmaktadır.

Yargıtay vermiş olduğu bir kararda; çocuğun benimsediği düzenin değişeceği, zamanı gelince başka bir ortama ve yaşama adapte olmak zorunda kalacağı düşüncesi çocuğu psikolojik açıdan yıpratacak, tedirgin ve huzursuz olmasına neden olacaktır. Çocuğun, yaşına göre anne veya babasından birine ihtiyaç duyabilmesi ise esasen bir ihtimaldir ve bir ihtimale göre velayeti zaman yönünden bölmek yerinde değildir. Çocuğun velayetinin bırakıldığı tarafın, velayeti mutlak şekilde kazanmış olmayacağı ve ilerleyen zamanlarda değişen durum ve koşullara göre velayetin yeniden düzenlenmesinin ve hatta kaldırılmasının mümkün olduğu da düşünüldüğünde, çocuğun yararı gereği velayet, zamana, göreve yahut başka bir kıstasa göre anne ve baba arasında pay edilmemelidir.

Velayet Süreye Tabidir ve Zamanla Önemi Azalır

Velayetin bir diğer özelliği ise süreye tabi olmasıdır . TMK-m.335/ a. l’de ergin olmayan çocukların velayet altında oldukları belirtilmiş olduğundan ergin olan kişilerin velayet altında olmaktan kurtuldukları aşikardır. Bu da velayetin, erginliğin kazanılması ile sona ereceği anlamına gelmektedir.

Çocuğun yaşı ilerledikçe velisine duyduğu ihtiyaç ve buna bağlı olarak velayetin kapsamı ve önemi de azalmaktadır.

Velayet Kamu Düzenindendir

Velayetin başka bir özelliği ise kamu düzenine ilişkin olmasıdır. Yargıtay da kararlarında bu hususu vurgulamaktadır. Velayetin varlık sebebi çocuğun anne ve babanın gözetiminde, sağlıklı bir fiziksel ve düşünsel gelişim evresi yaşaması ve korunması olduğundan, velayetin kamusal bir temele dayandığı aşikardır. Anne ve babanın velayetin gereklerini yerine getirememeleri durumunda hâkimin velayet hakkına müdahale edebilmesinin altında yatan düşünce de yine velayetin kamusal bir nitelik taşımasıdır.

Velayetin kamu düzenine ilişkin olması nedeni ile velayetle ilgili davalarda resen araştırma ilkesi geçerlidir.

Velayete Tabi Olan ve Velayete Sahip Olan Kişiler

Velayete Tabi Olanlar

Velayet esas olarak çocuklar bakımından söz konusu olmakla birlikte istisnai olarak ergin kişiler için de gündeme gelebilir. Şöyle ki, TMK- m.335/f.2 hükmü gereği, kısıtlanan ergin kişiler de hakim tarafından vesayet altına alınmaları uygun görülmedikçe velayet altına alınacaklardır.

TMK-m.419/f.3 ise kısıtlanan ergin kişilerin kural olarak velayet altına alınmaları gerektiğini belirtmiş, vesayet altına alınmalarını ise istisna olarak kabul etmiştir.

Bu durumda velayete tabi olan kişiler kural olarak çocuklar olmakla birlikte, kısıtlanan ergin kişiler de kendilerine vasi tayin edilmesi uygun görülmedikçe velayet altına alınırlar.

Velayete Sahip Olanlar

Velayet sadece anne ve babaya ait olan bir haktır; kural olarak başka hiç kimse velayete sahip olamaz. Ancak, velayetin kaynağı soybağı olduğundan, anne ve babanın velayete sahip olabilmeleri için çocukla aralarında soybağı kurulmuş olmalıdır. Sadece anne ve babanın velayete sahip olabileceği kuralının istisnası ise evlat edinmedir. Bunun yanı sıra, kanunda belirtilmiş olmamakla beraber, anne ve babanın velayete sahip olabilmeleri için ayırt etme gücüne sahip, kısıtlı olmayan ve ergin kişiler olmaları gerektiği de belirtilmektedir.

Kural olarak velayet, anne ve babanın her ikisine de aittir. Şöyle ki, çocuğun doğumu sırasında anne ve baba evli ise yahut sonradan evlenirlerse TMK-m.336/f.l uyarınca evlilik süresince velayet, anne ve babanın her ikisine de ait olmaktadır; boşanmadan sonra anne ve baba birbirleriyle tekrar evlenirse velayet, başka bir işlem gerekmeksizin, kendiliğinden hem anneye hem babaya ait olur.

Boşanma halinde ise velayet, TMK-m.336/f.3 uyarınca, çocuğun kendisine bırakıldığı tarafa ait olmaktadır.

Velayetin Birlikte Kullanılması

Velayete hangi ebeveyn sahipse velayeti kullanacak olan da doğal olarak odur. Ancak evlilik devam ettiği müddetçe velayet, TMK-m.336/f.l uyarınca anne ve babanın her ikisine de ait olduğundan anne ve baba velayeti birlikte kullanırlar.

Öncelikle belirtilmelidir ki velayetin birlikte kullanılması, eşlerin çocukla ilgili konularda birlikte karar vermeleri ve birlikte hareket etmeleri demektir ve eşler, velayetin kullanılması bakımından eşit haklara sahiptir.

Velayetin birlikte kullanılması, eşlerin her daim beraber ve aynı anda hareket edecekleri anlamına gelmemekte, eşlerin birbirlerine danışarak ortak bir karar çerçevesinde hareket etmelerini ifade etmektedir. Hatta eşlerden birinin, diğer eşin açık veya zımni rızası olması halinde fiilen tek başına hareket etmesi mümkündür. Bu noktada değinmek gerekir ki TMK-m.342/f.2 uyarınca üçüncü kişilerin, bir eşin, diğer eşin rızasıyla işlem yaptığına dair iyiniyeti korunur.

Eşinin verdiği rızaya dayalı olarak velayetin kullanılması bakımından iş veya işlem yapacak olan eş, diğer eşin velayetin kullanılması ile ilgili irade, istek ve fikirlerini de dikkate almak durumundadır.

Eşler, evlilikle ilgili konularda uyuşmazlık yaşamaları halinde TMK-m.195/f.l uyarınca hakime başvurma imkanına sahiptir. Bu durumda eşlerin, anılan hüküm uyarınca, velayetin kullanılması ile ilgili anlaşmazlıklarda da hakime başvurmaları mümkündür. Boşanmadan sonra ortak velayete hükmedilmesi durumunda anne ve babanın, velayetin kullanılması bakımından anlaşmazlık yaşamaları halinde ise bu hükmün kıyasen uygulanması mümkün olmalıdır.

TMK-m.l95/f.2’ye bakıldığında ise hâkimden esasen, eşleri uzlaştırmaya çalışmasının beklendiği görülmektedir. Ancak eşlerin uzlaşmamaları durumunda hakimin nasıl bir yol izlemesi gerektiği TMK-m. 195’te düzenlenmemiştir. Bu durumda hâkim, eşlerin her ikisinin de isteklerini göz önüne alarak onları orta noktada buluşturacak ve çocuğun yararını zedelemeyecek bir karara varmalıdır.

Eşlerden birinin velayeti kullanması fiilen mümkün değilse, örneğin uzak bir ülkede yaşıyorsa, diğer eş velayeti tek başına kullanabilir; ancak aciliyet arz eden haller istisna olmak üzere, velayeti kullanamayan eşin de görüşünü almalı ve yapılan iş ve işlemler hakkında onu bilgilendirmelidir.

Yargıtay Kararları


Baba ile Çocuğun Arasında Soybağı Kurulması

Çocuk ile baba arasındaki soybağı, ana ile evlilik, tanıma ya da hâkim hükmüyle kurulabilmektedir (TMK m. 282/2). (Yargıtay 2. HD., 04.05.2017, E. 2016/5148, K. 2017/5332).

Adana Avukat Saim İncekaş -Velayet Aile Avukatı

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin