Sosyal İnceleme Raporuna(SİR-Velayet Bilirkişisi) İtiraz Dilekçesi -1-
…. AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ’ NE
DOSYA NO : 2019/ E.
DAVACI :
VEKİLİ :
KONU : ………tarihli sosyal inceleme raporuna karşı beyanlarımızın sunulması HK.
AÇIKLAMALAR :
1-) Davalı her ne kadar rapordaki beyanında “çocukların velayetinin kendisine verildiği takdirde müvekkilimle çocukları istedikleri zaman görüştüreceğini” beyan etmişse de geçici velayet davalıda olup; davalı, müvekkilime tarafların müşterek çocuklarını göstermemektedir. Müvekkilim davalının bu tavrından dolayı kendi öz çocuklarını ancak icra aracılığı ile görebilmiştir. Çocukları almaya icra aracılığıyla gidildiğinde dahi davalı çocuklarını vermekten kaçınmıştır. Bir babanın kendi evlatlarını polis zoruyla görmeye çalışması hem çocuklarını hem de müvekkilimi yıpratmıştır. Kaldı ki müşterek çocuklar raporda babalarını sevdiklerini babalarını yanlarında istediklerini beyan etmişlerdir.
2-) Davalı tarafın ikamet ettiği konut, tarafların evlilik birliği içerisinde beraber düzen kurup birlikte oturdukları evdir. Müvekkilim ayrılık aşamasında tarafların müşterek konutundan kıyafetlerini dahi almadan çıkmıştır. Bu sebeple gidebileceği en iyi yer kendisine ait olan aparttır. Ancak çocukların velayetinin kendisine verildiği takdirde daha geniş bir ev satın alacağını zaten SİR raporunda da beyan etmiştir.
Müvekkilimin aylık gelir kazancının 30.000,00 TL olduğu göz önüne alındığında Uşak şartlarında en iyi evi alabileceği ortadadır. Müvekkilimin maddi açıdan davalı anneden daha iyi imkânlara sahip olduğu raporda değerlendirilmemiştir. Velayetin babaya verilmesi durumunda çocuklar beslenme, eğitim, barınma, giyinme, sosyal yaşam gibi birçok yönden daha iyi imkânlar çerçevesinde büyüyecektir.
3-) İlgili raporda davalı, müvekkilimin sağlık sorunlarından bahsetmişse de anılan hastalıklar çevresindekiler bakımından tehlike arz edebilecek hastalıklar değildir. Bu nedenle velayetin müvekkilime verilmemesi için hastalıkların bahane edilmesi ve müvekkilimin çocuklarına bakamayacağı iddiası yersizdir.
4-) Yukarıda izah edilmeye çalışılan ve resen gözetilecek sebepler ile rapora karşı itiraz ettiğimizi bildiriyor, çocukların gelişimi ve üstün menfaati açısından detaylı şekilde değerlendirilmek suretiyle, her halde çocukların velayetinin müvekkile verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.
DAVACI VEKİLİ
Sosyal İnceleme Raporuna(SİR-Velayet Bilirkişisi) İtiraz Dilekçesi -2-
AİLE MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE
Dosya No:.
DAVALI
KARŞI DAVACI :
VEKİLİ :
DAVACI
KARŞI DAVALI :
KONU : X tarihli sosyal inceleme raporuna karşı itirazlarımız ile yeniden sosyal inceleme raporu alınması yönündeki taleplerimizden ibarettir.
AÇIKLAMALAR
Sayın Mahkemenizce; yukarıda esas numarası belirtilen dosyadan sosyal inceleme raporu alınmasına karar verilmiş olup, bu kapsamda hazırlanan rapor tarafımıza … tarihinde tebliğ edilmiştir. Eksik ve yanlış tespitler içeren sosyal inceleme raporu tarafımızca kabule şayan olmayıp, aşağıda izah edilecek ve resen gözetilecek sebeplerle yeni bir sosyal inceleme raporu alınması gerekmektedir. Şöyle ki;
1)Sosyal inceleme raporu kendi içinde çelişmektedir;
İlgili raporda küçüğün annesi davacı …hakkında; davacının psikiyatrik tedavi gördüğü, düzenli olarak ilaç kullandığı, şizofren tanısı konulduğu, Abilify Aripiprazol 15mg Tablet isminde ilaç kullandığı belirtilmiş olmasına karşın; raporun sonuç kısmında, küçüğün davacı anne yanında kalmasının menfaatine olacağı belirtilmiş olup, rapor bu yönü ile kendi içinde çelişmektedir. Zira şizofreni; kişinin yaşam kalitesini, çevresi ile olan bağını zorlaştırabilen, her ne kadar tedavi ile belirtilerin azalması sağlanabilse dahi tam anlamıyla tedavisi ve ortadan kalkması mümkün olmayan, hasta ve çevresindekiler bakımından tehlike arz edebilecek, ruhsal yönden ciddi hastalıklardan bir tanesidir. Şizofreni hastalarının dünyaya bakış açısı diğer insanlarda daha farklıdır. Hastalar olmayan sesleri duyar ve olmayan şeyler üzerine hayaller kurarlar. Onlar için dış dünya oldukça karmaşık ve anlaşılmaz olabilir. Kendi kendine konuşmak, sesler duymak, halsiz ve bitkin ruh hali gibi belirtiler hastalığın ilerlemiş boyutunda görülebilen belirtiler arasındadır. Şizofreni hastalarında korku, kaygı, sinir ve aşırı heyecan gözlemlenen yaygın belirtilerdendir. Şizofren bireyler bu tür duygular nedeni ile anormal davranışlarda bulunabilirler. Şizofreni bazı vakalarda aniden oluşum gösterebileceği gibi, bazı vakalarda ağır ağır sinsi bir şekilde ilerleyebilen, dikkat dağınıklığı, toplumsal ilginin azalması, dini uğraşlarda artma, kişisel bakımda azalma, içe kapanma, halsizlik ve isteksizlik, uyku bozuklukları, cinsel konulara eğilim, asabiyet, alınganlık gibi belirtiler gösteren ciddi bir hastalıktır.
2 ) İlgili rapor; yeterli gözlem ve araştırma yapılmadan hazırlanmış olup, bu sebeple eksik ve yanlış değerlendirmeler içermektedir;
Davacı annenin şizofreni hastalığının ne aşamada olduğu, hastalığın ilerlemesi durumunda ne gibi belirtiler gösterebileceği, bu belirtilerin çocuğun gelişimine ve beden bütünlüğüne tehlike yaratabilecek boyutta olup olmadığı, hastalık sebebi ile annenin gösterebileceği davranış bozukluklarının çocuğun ruhsal gelişimini etkileyip etkilemeyeceği gibi faktörler hiç irdelenmemiştir. Davacı anne…nin, bu denli ciddi bir ruhsal rahatsızlığı bulunmasına rağmen, ilgili sosyal inceleme raporunda ‘’ çocuğun velayetinin davacı anneye verilmesi’’ yönündeki görüş tarafımızca kabule şayan olmayıp, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayanan kanaat çocuğun üstün menfaatine kesinlikle uygun düşmemektedir. Sosyal inceleme raporuna bu yönden itiraz ediyor, davacı annenin şizofreni hastalığı, hastalığın aşaması, mevcut belirtileri ve ilerlemesi durumunda ne gibi belirtiler göstereceği ve bu durumun çocuğun gelişimi ve üstün yararı bakımından değerlendirilerek, bir psikiyatrist bilirkişiden de görüş alınmak suretiyle öncelikle yeniden bir sosyal inceleme raporu alınmasını talep ediyor, mahkeme yeniden rapor alınması yönünde aksi kanaatte ise, davacının şizofreni hastalığı sebebi ile göstermiş olduğu bir takım davranış bozukluklarının küçüğün gelişimini kötü yönde etkileyebileceği de gözetilerek, her bakımdan çocuğun velayetinin ciddi ruhsal rahatsızlığı bulunan anneye verilmesinin çocuğun menfaatine olmayacağı, aksine çocuğun zararına olacağını belirterek velayetin babaya verilmesini talep ediyoruz.
3) Sosyal inceleme raporunda tarafların maddi imkanları hakkında değerlendirme ve kanaat bildirilmemiştir;
İlgili raporda görüleceği üzere davacı anne; boşandıktan sonra çok fazla iş değiştirdiğini ve düzenli bir iş bulmakta zorlandığını, ekonomik yönden ailesinin desteğini aldığını belirtmiştir. Müvekkilin sabit gelirli düzenli bir işi bulunmakta olup, maddi açıdan davacı anneden daha iyi imkanlara sahiptir. Velayetinin babaya verilmesi durumunda, küçük beslenme, eğitim, barınma, giyinme, sosyal yaşam gibi bir çok yönden daha iyi imkanlar çerçevesinde büyüyecektir. Sosyal inceleme raporunda bu hususta hiç bir değerlendirmede bulunulmamıştır.
4) Küçüğün velayetinin babaya verilmesi durumunda anne sevgisinden yoksun kalmayacağı gözetilmemiştir;
Küçük zaten mevcut durumda bir hafta anne yanında bir hafta baba yanında kalmakta olup, taraflar çocuğun gösterilmesi hususunda birbirine zorluk çıkarmamaktadır. Velayetin müvekkile verilmesi her bakımdan çocuğun üstün yararına olacak, yine küçük annesini istediğini zaman görebilecek ve böylelikle anne bakım ve sevgisinden de mahrum kalmayacak, ancak müvekkilin yanında daha iyi imkanlar ile yaşamış olacaktır.
5) Sosyal inceleme raporunda davacı annenin beyanları dikkate alınmamıştır;
İlgili raporda da görüleceği üzere davacı… ın ; evli oldukları dönemde ev işlerini zaman zaman aksattığını kendisi beyan etmiştir. Davacının bu beyanı, müvekkilimin davacının çocuğun bakımı, beslenmesi, ev temizliği ve yemek konusunda ilgili olmadığı, çocuğun katı gıdaya geçildiğinde temel besin takviyeleri ile değil çikolata, gofret gibi abur cubur ile beslendiği yönündeki beyanları doğrulamaktadır. Davacı anne çocuğun bakım ve beslenmesine gereken özeni göstermemektedir. Küçük alerjik astım hastası olduğundan, yaşadığı yerin temizliği ve etrafta toz bulunmaması diğer çocuklara nazaran daha fazla önem arz etmektedir. Sosyal çalışmacı bu beyanları dikkate almamış, bu konuda görüşlerini bildirmemiştir.
6)Sosyal inceleme raporunda bildirilen kanaat yeterli gerekçelere dayanmamaktadır;
Sosyal inceleme raporunda; yalnızca küçüğün yaşı sebebi ile anne sevgisi ve güvenine ihtiyaç duyacağı üzerinde durulmuş ve sadece bu gerekçe ile kanaat bildirilmiş, ancak belirttiğimiz hususlarda hiçbir değerlendirmede bulunulmamıştır. Çocuğun anne bakım ve sevgisine ihtiyaç duyacağı tabiidir; ancak bu noktada üzerinde durulması gereken daha önemli husus çocuğun anne sevgisi ve ilgisini davacıdan gerçekten yeterli şekilde alıp alamayacağı, çocuk ile anne arasında sağlıklı bir anne çocuk ilişkisinin kurulup kurulamayacağının irdelenmesidir. Davacının şizofreni hastalığı başta olmak üzere bu durumun çocuğun gelişimi, normal bir anne çocuk ilişkisi kurulmasına etkisi, çocuğun beslenme, eğitim barınma gibi temel ihtiyaçlarının hangi ebeveyn tarafından daha iyi görüleceği gibi tüm faktörler değerlendirilerek çocuğun üstün menfaatinin neyi gerektirdiği belirlenmelidir.
Yukarıda izah edilmeye çalışılan ve resen gözetilecek sebepler ile rapora karşı itiraz ettiğimizi bildiriyor, davacı annenin şizofreni hastalığının çocuğun gelişimi ve üstün menfaati açısından detaylı şekilde değerlendirilmek suretiyle, psikiyatrist bilirkişiden de görüş alınarak, belirttiğimiz diğer hususlarda gözetilerek yeniden bir sosyal inceleme raporu düzenlenmesini, her halde çocuğun velayetinin müvekkile verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.
SONUÇ VE İSTEM :Yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle; itiraz ettiğimiz hususları içerir yeni bir sosyal inceleme raporu alınmasına, davacı karşı davalının haksız ve mesnetsiz davasının reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini bilvekale saygılımızla arz ve talep ederiz.
Davalı Karşı Davacı Vekili
Sosyal İnceleme Raporuna İtiraz/SİR-Velayet Bilirkişisi Raporuna İtiraz Dilekçesi -3-
AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
Dosya No:
BEYANDA BULUNAN
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
KONUSU : …….. tarihli duruşmada verilen 2 no.lu ara kararı gereğince görüşme raporu ve davalının delil listesine karşı beyanlarımızdır.
BEYANLARIMIZ
Psikolog …. tarafından hazırlanan 14/11/2011 tarihli Görüşme Raporunun sonuç bölümünde “………bu sebeplerle küçüklerin velayetlerinin değiştirilmesinin uygun olmadığı kanaatine varılmıştır” şeklindeki açıklamaya katılmıyoruz.
Sözkonusu açıklama ve rapor, bilimsel ve objektif değerlendirmelerden uzak olup, küçüklerin velayetlerinin neden değiştirilmemesi yönünden tatmin edici değildir. Raporda; çocuklarla yapılan görüşmede, çocuklara neden anneleri ya da babaları ile kalmak isteyip istemediklerinin sorulup sorulmadığı anlaşılamamaktadır. Çocuklara ne tarz sorular sorulmuştur? Çocuklar bu soru ya da sorulara nasıl bir cevaplar vermişlerdir? Anlaşılamamaktadır.
Örneğin, küçük çocuk …ile yapılan görüşmede, …. ’in annesine karşı tepkili olduğu belirtilmiş ve bu husus , …’in ergenlik döneminde olmuş olmasına bağlanarak, bu dönemindeki asabiyet ve otoriteye karşı durma süreci ile açıklanmıştır. Ancak küçük …’in davalı annesine karşı niçin tepkili olduğunun sorulduğu yönünde hiçbir açıklama yoktur. Öyle ise psikolog ….. küçükçocuk … ile ilgili değerlendirmesi eksik ve hatalıdır.
Çünkü, söz konusu raporunun tanzim edildiği tarihten bir gün sonra 15/11/2011 tarihinde yapılan duruşmada tanık olarak dinlenen küçük …, davalı annesinin kendisini bilgisayar meselesi yüzünden süngü ile döverek kapıya attığını, babasının kendisini gelip aldığını ve o günden beri babası ile kaldığını, küçük kardeşlerinin de babası ile kaldığını ifade etmiştir. Ayrıca, anneleri ile 1 hafta kalırlarsa, babaları ile 2-3 ay kaldıklarını da ifade etmiştir.
Küçük …..’in bu ve benzeri açıklamalarının psikolog raporunda yer almaması, psikolog ile küçük …’in yaptığı görüşmenin son derece yüzeysel ve basit olduğunun da bir göstergesidir. 13 yaşında orta öğretim son sınıfta okuyan bir çocuğun velisi olan
annesi tarafından süngü ile dövülerek gecenin bir vakti kapının önüne atılması ne kadar normal değilse, bu şekilde annesinden dayak yiyen bir çocuğun, anne ile olmak istememesi karşısında, ısrarla anneye verilmesi yönünde rapor tanzim etmekte o kadar normal değildir.
Mahkemede dinlettiğimiz tanıklarımız ile dinleteceğimiz tanığımızın anlatımları sonucu ortaya çıkacak olan sonuç, düzenlenen görüşme raporunun ne kadar basit hazırlandığını da ortaya koyacaktır.
Sonuç olarak raporu kabul etmediğimizi, kapsamlı ve yeterince açıklayıcı
olmayan bu rapora itibar edilmemesi gerektiğini ve bu hususta yeni bir rapor tanziminin gerekli olduğunu beyan ederiz. Ayrıca davalı tarafça gösterilen delil listesine bir diyeceğimiz bulunmamaktadır.
Saygılarımla
Davacı Vekili
Sosyal İnceleme Raporuna İtiraz/SİR-Velayet Bilirkişisi Raporuna İtiraz Dilekçesi(Olumlu Sonuç Alındı)
X AİLE MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE
DOSYA NO :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVACI :
KONU : Sosyal İnceleme Raporu ve Esas Hakkında Beyanlarımızdan İbarettir.
AÇIKLAMALAR :
Mahkemeniz X tarihli celsesinin 1 no’lu ara kararı uyarınca süresi içinde bilirkişi raporu ve esas hakkında beyanlarımızı sunmaktayız .Şöyle ki;
ESAS HAKKINDA BEYANLARIMIZ:
1) Müvekkil 2005 yılında görücü usulü ile A… ile evlenmiş ve on iki, dokuz ve yedi yaşında üç çocuk dünyaya getirmiştir. Evlendikten sonra davacının köyü Kağızman Günündü’ ye yerleşmişlerdir. Davacı eşi inşaat işçisi olarak çalıştığı için çok sık şehir dışına çıkmakta ve hatta bir yıla yakın süre eve gelmemektedir. Eve bulunduğu süre de zarfında da müvekkile şiddet uygulamakta küfür etmekte ve yaptıklarını müvekkilin ailesine söylememesi için müvekkili ölüm ile tehdit etmektedir. Evde bulunmadığı zamanlarda müvekkili aldatmakta, aldattığını, aldattığı kişiyi müvekkilin üzerine kuma getireceğini söylemekle yetinmeyip müvekkille aldattığı şahsı telefonda konuşmaya zorlamaktadır. Müvekkil bu durumları içinde bulunduğu çaresizlik ve ölüm tehditleri sebebiyle ailesi dahil kimseye söyleyememiş, davacı eşinin uyguladığı şiddetler hakkında darp raporu dahi alamamıştır. Müvekkil davacı eşin sadece 2016 yılı ramazan ayından önceki bir tehdidi için Torbalı Jandarma Komutanlığı’na başvuruda bulunabilmiştir. Başvurusu kayıt altında olup böyle bir başvurunun yapılıp yapılmadığına dair ilgili jandarma komutanlığına müzekkere yazılmıştır.
2) Müvekkil çocuklarını düşünerek bu zulme katlanmak mecburiyetinde kalmıştır. En son gördüğü şiddetten sonra evden kovulmuş ve İstanbul’daki ablasının yanına sığınmıştır. Daha sonra davacı eş işbu davayı derdest etmiştir.
3) Davacı yanın derdest ettiği işbu davada 14.06.2017 tarihli celsede dinlettiği tanıklar davacının ağabeyi ve kardeşi olup tanıklığa engel hallerine rağmen tanıklık yapmışlardır. Tanıkların beyanlarının kabulü mümkün değildir. Tanık beyanları işbu boşanma davasının kusurlu tarafının müvekkil olduğu, davacı yanın hiç bir kusuru bulunmadığı, davacının müvekkile uyguladığı şiddetten haberdar olmadıklarını beyan etmişlerdir. Davacı yanın hiç bir kötü muamelesinden bahsetmemişlerdir. Davacı yanın tanıklarının beyanlarının davacı ile aralarında bulunan abi kardeş ilişkileri dikkate alındığında davacı yanı masum göstermekten ibaret olduğu , beyanlarının objektif nitelikte olmadığı gözetilmelidir. Davacı yanın tanık beyanlarını kabul etmiyoruz.
4) Davacı ile müvekkilin müşterek çocuklarının velayetinin kimde kalacağı hususunda düzenlenen 07.06.2017 tarihli değerlendirme raporunda Davacı yan ve müşterek çocuklarla görüşülmüş ve müşterek çocukların eğitim durumları, davacı babalarının yanındaki yaşama alışmış olmaları, müşterek çocukların annelerini özlemelerine rağmen babalarının yanında kalmak istediklerini beyan etmişlerdir. Bu beyanlar üzerine işbu davanın 11.10.2017 tarihli celsenin 5 nolu ara kararı uyarınca müşterek çocukların davanın neticelenmesine kadar davacının yanında kalmalarına karar verilmiştir. Ancak çocukların yaşlarının yedi, dokuz ve on iki olduğu, bu yaşlardaki çocuklara söylemek istemedikleri sözleri söyletmenin kolay olduğu, kendilerine baskı yapıldığında buna hemen boyun eğecekleri bir yaşta oldukları dikkate alınmalıdır. 7-12 yaş gurubundaki çocukların bulundukları ortama alışmaları çok kolay olup davacı yanın yanındaki hayata alışmış olmaları müşterek çocuklarının sağlıklı gelişimleri için doğru bir karar olduğu söylenemez. Zira müşterek çocuklar anne şefkatine en çok ihtiyaç duydukları yaştadırlar.
5) İşbu davanın 11.10.2017 tarihli celsenin 6 nolu ara kararı uyarınca çocukların anne yanında yatılı kalacak şekilde tedbiren şahsi ilişki kurmalarına karar verilmiş ise de müvekkil değil yatılı kalacak şekilde çocukları ile görüşmeyi telefonla bile çocuklarıyla konuşturulmamaktadır. Anne olgusu unutturulmaya çalışılan 7-12 yaş gurubu çocukların babanın yanında kalmak istemeleri olağandır. Müşterek çocuklar ile müvekkil görüştürülmeyerek çocuklar üzerinde adeta annelerinin kendilerini arayıp sormadıkları algısı yaratılmaktadır.
MÜVEKKİLİN ÇEYİZ VE ZİYNET EŞYALARININ İADESİ GEREKMEKTEDİR:
Müvekkil davacı eşin en son uyguladığı şiddetten sonra evden kovulmuştur. Doğal olarak çeyiz ve ziynet eşyalarını yanına alamamıştır. Müvekkilin 4 adet bilezik, 2 adet küpe, 2 adet altın yüzük, 1 adet altın saat, 6 yarım ,1 tam, 6 adet çeyrek altından ibaret ziynet eşyaları ve çeyiz eşyaları (beyaz eşya, koltuk takımı, yatak odası vs.) davacı eşte kalmış olup müvekkile iadesi gerekmektedir. Zira düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Ziynet eşyaları müvekkile ait olup davacı eşten alınıp müvekkile iadesi gerekmektedir. Müvekkilin boşanmada kusurlu olduğunu kabul etmemekle birlikte Sayın Mahkemeniz boşanmada kusurlu tarafın müvekkil olduğu sonucuna ulaşsa dahi ziynet eşyaları müvekkilin kişisel malı olup müvekkile iadesi gerekmektedir. Zira ilgili Yargıtay kararları da ziynet eşyalarının kadının kişisel malı olduğu ve iade edilmesi yönündedir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/12640 E. , 2017/11971 K. “…..Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür.
Kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bu eşyaları iadeden kurtulur…..”
Müvekkil en son gördüğü şiddetten sonra evden kovulmuş ve bu esnada ziynet eşyalarını yanına almasının müvekkilden beklenmesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Her ne kadar tanık olarak dinlenen ağabey müvekkilin annesi ile yapılan telefon görüşmesinde müvekkilin ziynet eşyalarını yanında götürdüğünü söylediğini beyan etmişse de tanığın beyanları hayatın olağan akışana aykırı olduğu için bu durumu ispat yükü yani müvekkilin ziynet eşyalarını yanında götürdüğü hususunu ispat yükü davacı eştedir. Durum davacı eş tarafından ispatlanmadığı müddetçe ziynet eşyalarının davacı eşten alınıp müvekkile iadesi gerekmektedir.
BİLİRKİŞİ RAPORU HAKKINDA BEYANLARIMIZ:
Müvekkil ile davacı 1,5 yıldır ayrı yaşamakta ve müvekkil 9 aydır çocuklarıyla hiç bir şekilde görüştürülmemektedir. Bu duruma karşın çocukların velayetinin kime verileceği hususunda müvekkil ile ilgili düzenlenen 11.12.2017 tarihli sosyal inceleme raporunda çocukların davacı yanında kalmalarının sağlıklı gelişimleri açısından yararlı olacağı hususundaki bilirkişi raporunun kabulü mümkün değildir. Şöyle ki;
A)MÜŞTEREK ÇOCUKLAR ANNE ŞEFKATİNE EN ÇOK İHTİYAÇ DUYDUKLARI YAŞTADIRLAR:
Müvekkilin davacı ile müşterek olan çocukları Hasan Hüseyin on iki, Fatma Nur dokuz ve Eda Nur yedi yaşındadır. Uzmanlara göre 3-7 yaş arasındaki çocukların hala annenin bakım ve şefkatine muhtaç olduğu tespit edilmiş ve bu yaş grubu çocukların velayetinin istisna durumlar dışında anneye verildiği görülmektedir. 6-12 yaş gurubu çocuklarında yaşı velayet konusunda önem arz etmekle birlikte hangi tarafın daha iyi bir eğitim ve gelecek sağlayacağı hususları da dikkate alınmaktadır. Ancak velayet husunda takdir yetkisi herhalde hakime bırakılmıştır.
Müvekkilin on iki, dokuz ve yedi yaşında olan çocukları da şu anda anne bakım ve şefkatine en çok ihtiyaç duydukları yaştadırlar. Çocukların bu yaşta baba da kalmasına karar verilen bilirkişi raporunun kabul mümkün değildir. Müvekkilin çocuklarının sağlıklı gelişimleri açısından anne şefkatini daha çok hissetmeleri gereken bir yaştadırlar. Bu hissi bir babanın vermesi mümkün değildir. Zire davacı yan inşaat işçisi olması ve sık sık şehir dışında çalışıyor olması eve günlerce gelmediği düşünülürse çocukların değil şefkat ihtiyacını karşılamak temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayacağı ortadadır. Davacı yanın durumu gözetilmeden çocuklarının yanında kalmasına karar verilen bilirkişi raporunun reddi gerekmektedir.
B)DAVACI EŞİN ÇOCUKLARA BİR AİLE ORTAMI OLUŞTURMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR:
Davacı yan inşaat işçisi olarak çalışmakta ve şehir dışına sık sık gitmekte ve günlerce eve gelmemektedir. Davacı eş ile ilgili hazırlanan 07.06.2017 tarihli Sosyal İnceleme Raporunda çocuklara onun yokluğunda davacı eşin anne ve babasının bakacağını zaman zaman akrabalarından yardım alacağını beyan etmiştir. Her ne kadar bilirkişi raporunda çocukların alışılmış yaşantıları ve öğrenim durumları dikkate alınarak yaşadıkları sosyal ve fiziki ortamdan ayrılmalarının sağlık gelişimleri açısından yararlı olmayacağı kanaatine varılmış ise de zaman zaman tanımadıkları bir akrabaları ya da ebeveyn özverisi gösteremeyecek dede ve ninelerinin bakımına ve babalarının yokluklarına alıştıkları bir hayatın sağlıklı bir gelişim sağlaması mümkün görünmemektedir. Zira davacı yan müvekkile evlilikleri süresince şiddet uygulamış, hakaret etmiş ,ölüm tehditlerinde bulunmuş, müvekkili çamaşır suyu içmeye zorlamış ve boğazını sıkarak öldürme teşebbüsünde bulunmuştur. Müvekkil de bilirkişi raporunda çocuklarının bulunduğu ortamda şiddete maruz kalacakları hususunda endişe duyduğunu beyan etmiştir. Dolayısıyla davacı eşin evlilik birliği içinde eşine davranışları dikkate alınmadan çocukların kendi yanında kalmasında yarar görülen bilirkişi raporunun reddi gerekmektedir.
Hukuk Dairesi 2015/21655 E. , 2017/598 K. “Velayet düzenlemesi yapılırken; gözönünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun “Üstün Yararıdır” (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m. 3 ve 6, Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi m.l2, TMK m. 339/1 ve 346/1, Çocuk Koruma Kanunu m. 4/b). Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. “demektedir. 2 Hukuk Dairesi’nin kararını davacı yanın evlilik devam ederken müvekkile karşı tutumları göz önünde bulundurularak yorumladığımızda müşterek çocukların velayetinin müvekkilde kalmasının onların sağlıklı gelişimleri açısından en doğru karar olduğu görülecektir.
Her ne kadar çocukların alışmış yaşantıları ve öğrenim durmları dikkate alınarak davacı yan da kalmaya devam etmeleri sağlıklı gelişimleri açısından yararlı görülmüşse de anne şefkatine hasret müşterek çocukların yaşlarının yedi ile on iki yaş arasında olduğu gözetildiğinde müvekkilin yaşantısına kolaylıkla uyum sağlayacakları ve hatta daha sağlıklı bir gelişim gösterecekleri aşikardır. Müşterek çocukların müvekkilin velayetinde olmaları onların sağlıklı gelişimlerinin bir parçasıdır.
C)MÜVEKKİLİN ÇOCUKLARINA KURACAĞI YENİ HAYATI, SOSYAL VE EKONOMİK DURUMU ONLARA İYİ BİR GELECEK SAĞLAMAYA YETECEK DÜZEYDEDİR:
Müvekkil şu an sabah altı akşam altı bir restaurantta aylık 1500 Türk Lirası ile çalışmakta ve ağabeyi ve yengesi ile kalmaktadır. Bilirkişi raporunda müvekkilin yeni hayatına alıştığı ,müşterek çocuklara özlem duyduğu , yaşadığı ortamın müşterek çocuklar bakımından risk taşımadığı ve müvekkilin evde bulunmadığı zamanlar da ev hanımı olan yengesinin çocuklara bakmaya istekli olduğu ve sosyo-ekonomik durumun istenilen seviyede olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla müvekkil müşterek çocuklara huzurlu bir aile ortamı sağlayabilmenin yanında çocuklarının ihtiyaçlarını da karşılayabilecek durumdadır. Müşterek çocuklar müvekkil çalışırken de yengelerinin yanında kalarak huzurlu ve ihtiyaçları karşılanan bir aile ortamında bulunacaklardır. Müvekkil, davacı yan ile aynı ekonomik gelire sahip olmasının yanında müşterek çocukların bulundukları yaşlarda en çok ihtiyaçları olan anne şefkatini de onlara verebilecektir. Davacı yanın böyle bir ortam sağlayabilmesi mümkün değildir.
Bilirkişi raporunda müvekkil ile müşterek çocukların daha sık şahsi ilişki kurmalarının gelişimlerini destekleyeceği belirtilmişse de bu durum zaten davacı yan tarafından engellenmektedir. Bu hususlar dikkate alınmadan müşterek çocukların şiddet görmediklerinin tespiti halinde davacı yanda kalmalarının sağlıklı olacağı husunda tespitte bulunan bilirkişi raporunun kabulü mümkün değildir.
Yukarıda anılı nedenlerle müvekkil ile davacı eşin müşterek çocuklarının velayetinin iş bu boşanma davası sonuçlanıncaya kadar ve sonuçlandıktan sonra müvekkile verilmesini, müşterek çocukların her biri için ayrı ayrı 300 Türk Lirası tedbir nafakasının, dava kesinleştikten sonra iştirak nafakası olarak verilmesini ve her yıl enflasyon oranında artırılmasını, müvekkilin uğradığı zararlar sebebiyle 10.000 Türk Lirası maddi, davacı eşin sebep olduğu olaylar ve müvekkile yaşattığı elem ve ızdırap dolu yıllar sebebiyle 10.000 Türk Lirası manevi tazminatın davacıdan alınıp müvekkile verilmesini, dava tarihinden itibaren müvekkile 500 Türk Lirası tedbir nafakasını, dava kesinleştikten sonra da yoksulluk nafakası olarak verilmesini ve her yıl enflasyon oranında arttırılmasını, davacıda kalan çeyiz eşyaları ( beyaz eşya, yatak odası, koltuk takımı vs.) ve ziynet eşyalarının müvekkile iadesini talep etme zorunluluğu doğmuştur.
SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda arz ve izahına çalıştığımız ve Sayın Mahkeme’nin re’sen takdir edeceği nedenlerle;
Müvekkil ile davacı eşin boşanmalarına,
X tarihli bilirşi raporunun reddine,
Müşterek çocukların velayetinin müvekkile bırakılmasına,
Müvekkilin uğradığı zaralar sebebiyle 10.000 Türk Lirası maddi ,yaşadığı ızdırap sebebiyle 10.000 Türk Lirası manevi tazminatın davacıdan alınıp müvekkile verilmesine,
Dava tarihinden itibaren müvekkile 500 Türk Lirası tedbir nafakasına, dava kesinleştikten sonra da yoksulluk nafakası olarak verilmesine ve her yıl enflasyon oranında arttırılmasına,
Müşterek çocukların her biri için ayrı ayrı 300 Türk Lirası tedbir Nafakasına, dava kesinleştikten sonra da iştirak nafakası olarak verilmesine ve her yıl enflasyon oranında arttırılmasına
Müvekkilin davacıda kalan çeyiz eşyalarının (beyaz eşya, yatak odası, koltuk takımı vs.) ve yine 4 adet bilezik, 2 adet küpe, 2 adet altın yüzük, 1 adet altın saat, 6 yarım ,1 tam, 6 adet çeyrek altından ibaret ziynet eşyalarının davacı eşten alınarak müvekkile iadesine
Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine ,
Karar verilmesini saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz. X
DAVALI VEKİLİ
Sosyal Hizmet Uzmanı Raporuna İtiraz Dilekçesi(Olumlu Sonuç Alındı)
X ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE
DOSYA NO:
RAPORA İTİRAZ EDEN
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
TALEP KONUSU : Sosyal Hizmet Uzmanı Bilirkişinin Sosyal İnceleme Raporuna
Karşı Beyan Ve İtirazlarımız
Müvekkil çocukları ile davayı açtığımız tarihte halen ikamet ettiği evinden ….. tarihinde taşınmıştır. Daha önce davalı eş ile müşterek kullanılan, davalı hakkında verilen uzaklaştırma kararı sonrası müvekkilin çocuklarıyla birlikte oturduğu evde davalı eş tarihinde bu evi benzin dökerek yakmış ve ev zarar görmüştür. Bu olay sonrası apartman komşularının rahatsız olması nedeniyle müvekkil çocuklarıyla hemen taşınmak birlikte taşınmak zorunda kalmıştır.
Dava açılış tarihinden sonra müvekkil taşınmış olup, aynı zamanda bir işte çalışan müvekkil evin temizliği ve hijyenine yeterli ilgiyi gösterememiştir. Daha sonra sosyal hizmet uzmanı bilirkişi eve gelmiş ve görüşme yapılmıştır. Çok kısa bir zaman diliminde ev taşımak zorunda kalması ve müvekkilin çalışıyor olması nedeniyle yaşanılan evin durumu rapora bu şekilde yansımıştır.
Müvekkil işe başladığı ve yeni taşındığı tarihten bu yana çocuklarına bakıcı arayışında olup dört çocuk olması ve ücret ve barınma gibi hususlar nedeniyle bu kısa zaman diliminde bakıcı bulunamamıştır. Son yaşanılan davalının ev yakma olayından önce ve davalı hakkında uzaklaştırma kararı verilmeden önce müvekkil çalıştığı sürelerde çocukları babalarına bırakmıştır ve bazen de komşularından destek almıştır. Müvekkil yeni taşınmış olması nedeniyle taşındığı binada kimseyi tanımadığı için komşularından destek de alamamış ailesi uzakta olması nedeniyle çocuklarına bakacak kimse bulamamıştır. Önceki taşındığı evinde komşularından çocuklarına bakması için destek almıştır. Müvekkil yaşadığı bu zorlu dönem nedeniyle çalıştığı işyerinden sık sık izin alıp çocuklarıyla ilgilenmiştir. Müvekkil aradığı kriterlere uygun, çocuklarına bakması için bakıcı tutmuş olup çocuklara bakıcıları tarafından bakılmaktadır. Müvekkil tarafından yatırılan bakıcı ücreti dekont örneği ektedir. Müvekkilin işyerinin evine yakın olması nedeniyle izin saatlerinde eve gelerek çocuklarına kontrol etmektedir.
Müvekkil sigortalı olarak çalıştığı işyerinde çalışma saatleri ilk işe başladığında gündüz sabah 06.00 akşam 18.00 saatleri arasında çalışmış ve daha iki hafta kadar geçici bir süre gece çalışmış işyeri ile görüşmüş ve gündüz çalışma saatlerinde çalışmaktadır.
Müvekkil tüm çabasını çocuklarını korumak, onların temel ihtiyaçlarını karşılamak için harcamaktadır. Müvekkil davalı eşin şiddetinden çocuklarını korumak için daha önce koruma tedbiri aldırmış olup dava dilekçemizde belirttiğimiz dosyalarda karar bulunmaktadır. Müvekkil çocukları için bir annenin yapabileceği tüm fedakarlıkları yapmakta ve davalı eşin hiçbir desteği olmadan tek başına mücadele etmektedir. Müvekkil çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmakta ve çocuklarından ayrı kalmamak için tüm çabayı göstermektedir.
Müvekkilin özel durumunun değerlendirilmesini; çok kısa bir zaman diliminde evinden zorunlu nedenle taşınması, bir işte çalışıyor olması ve bakıcı bulamaması nedeniyle çocukları ile ilgilenememiş ola da bakıcı tutmuş ve bakıcı için evinde koşulları sağlamış çocuklar ile bakıcıları ilgilenmektedir. Günümüz şartları ve ülkemizin yaşam koşulları dikkate alındığında müvekkil bir anne olarak tüm gayret ve çabasıyla çocuklarına bakmaya onların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaktadır. Çocuklarının kendisinden ayrılmasını asla istememektedir. Müvekkil çocuklarına bakabilmek için düzenli bir işte çalışmakta ve ek gelir olarak ev temizliğine gitmektedir. Bu nedenlerle müvekkil dava dilekçesinde açıkladığımız nedenlerle bir an önce boşanma davası açmak zorunda kalmış ve çocukları için en iyi koşulları oluşturm aya çalışmaktadır. Bu nedenlerle velayetinin kendisinden alınmasını istememektedir. Mahkemenizce yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasını talep ediyoruz.
Davalının sosyal hizmet uzmanı ile yaptığı görüşmede; Müvekkille ilgili tamamen yanlış ve müvekkili zor duruma düşürmek amaçlı bilerek gerçeğe aykırı söylemlerde bulunmuştur. Müvekkilin herhangi bir uyuşturucu madde bağımlılığı bulunmamaktadır. Müvekkil çocuklarına karşı şiddet uygulamamış, davalı babanın şiddetinden çocuklarını korumuştur. Müvekkile ve çocuklarına zarar vermek ve mahkeme karşısında müvekkili zoru duruma düşürmek amacıyla kötüniyetli şekilde müvekkille ilgili yanlış ve uydurma bilgiler vermiş ve müvekkile iftira atmıştır.
HUKUKİ NEDENLER: HMK 266 vd., vs ilgili mevzuat.
SONUÇ VE TALEP;
Yukarıda açıklanan ve mahkemenizce resen göz önüne alınacak diğer nedenlerle, Mahkemenizden gerekli görülmesi halinde sosyal hizmet uzmanı tarafından yeniden inceleme yaptırılmasını, müvekkilin talebine uygun şekilde velayetin anneye verilmesini,
Karar verilmesini mahkemenizden saygıyla arz ve talep ederiz.
DAVACI VEKİLİ