Kişisel İlişkiyi Yeniden Düzenlemek
Çocukla velayet sahibi olmayan eş arasında kişisel ilişki kurulur. Kurulan kişisel ilişkinin hangi tarihlerde ve zaman aralıklarında olacağına mahkeme karar verir. Velayet sahibi olmayan eş kişisel ilişki süresini az bulabilir. Bu durumda kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi için dava açması gerekecektir.
Bu yazımızda Adana Aile Avukatı Saim İNCEKAŞ tarafından; kişisel ilişkinin nasıl yeniden düzenleneceği, ne şekilde bir dava dilekçesi hazırlanması gerektiği, dava dilekçesi örneği ele alındı.
ADANA … AİLE MAHKEMESİNE
DOSYA NO :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVACI :
VEKİLİ :
KONU :
AÇIKLAMALAR :
Sosyal inceleme raporunda yer alan pedagog değerlendirmesindeki aleyhe olan hususları kabul etmiyor, mahkemenizin yukarıda belirtilen esasında kayıtlı bulunan dava dosyası ile ilgili olarak düzenlenen … tarihli rapora ve esasa ilişkin beyanlarımızı sunuyoruz.
1) Dosya kapsamına henüz tanık beyanlarının alınmaması nedeniyle şu ana kadar dosyada bulunun salt davacı beyanlarının esas alınarak ve neticede bu beyanlara istinaden oluşan pedagog değerlendirilmesinde her ne kadar ”Şahsi ilişki günlerinin artırılmasına engel teşkil edebilecek herhangi bir durum gözlenmemiş olup davacı babanın ve davalı annenin talepleri de değerlendirilerek uygun gün ve saatlerinin düzenlenmesi hususunun mahkeme takdirine bırakılmasının uygun olacağı” kanaatine varılmış olsa da bu değerlendirmenin kabul edilebilmesi mümkün değildir. Şöyle ki;
2) Müvekkil … ile yapılan görüşme değerlendirildiğinde; Pedagog … tarafından davalı annenin, davacı baba ile çocuk arasında kurulan kişisel ilişkiye karşı olmadığı gibi bir değerlendirilmeye dayanılarak davaya konu kişisel ilişkinin artılması talebi konusunda olumlu görüş bildirilse de ortada varılan kanaatin aksine bir durum vardır. Müvekkil anne, davacı taraf gibi intikam duygusuyla hareket etmemekte bilinçli bir anne olarak müşterek çocuk …’in kişisel gelişiminde babasına olan ihtiyacın farkındadır. Fakat pedagog tarafından karıştırılan ve hatalı değerlendirilmeye sebebiyet veren husus; müvekkil annenin, işbu davaya konu kişisel ilişkinin artılması talebine olumlu bakması değil şu an zaten halihazırda devam eden … 3. Aile Mahkemesi 2017/… E. sayılı kararı doğrultusunda tesis edilen görüşmelere olumlu bakmasıdır. Müvekkil anne zaten müşterek çocuğun babasıyla görüşmesine hiçbir zaman karşı olmamış, şu ana kadar bu konuda davacıya karşı hiçbir zorluk çıkarmamış, tesis edilen mahkeme kararını aynen yerine getirmiştir. Fakat pedagog tarafından yapılan yanlış değerlendirme sonucu müvekkil annenin, sanki işbu dava kapsamında davacı babanın kişisel ilişkinin artırılması talebine olumluğu baktığı gibi bir sonuca varılmış, sosyal inceleme raporunda oluşan kanaat de doğal olarak yanlış oluşmuştur.
3) Müşterek çocuk … pedagog … ile olan görüşmesinde; ”Babasıyla görüşmek için gittiğinde babasının kendisini halası ve dedesine bırakıp işe gittiğini, babası yanında olduğu zamanlarda da annesini çok özlediğini ve bu yüzden fazla uzun kalmak istemediğini, şu anda babası ile görüştüğü sürenin kendisi için yeterli olduğunu” açıkça beyan etmiştir.
Müşterek çocuğun anneden uzak kaldığı sadece 1 haftalık kısa bir dönem sonunda bile; uzun süre annesi yanında olmadan uyuyamama, oyun oynarken sürekli bir eliyle annesinin elinden tutma, oyuncaklarını sağa sola fırlatma vs. gibi olumsuz davranışlar gözlemlenmiştir. Çocuğun anneden ayrı kalması sonucu çocuğun ruhsal gelişiminin ve davranışlarının olumsuz etkilendiği açıktır. Ayrıca daha önce … tarihli Sosyal İnceleme Raporunda, müşterek çocuğun yaşının küçük olması sebebiyle anneden uzun süre ayrı kalmak istemediği tespiti yapılmıştır.
Yargıtay 2. H.D. 7.7.2005 T. 9057 E. 10845 K.
“…Küçükle şahsi münasebetin yeniden düzenlenmesine ilişkin davada Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6. maddeleri ile BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin 12. maddesi dikkate alınarak küçüğün şahsi ilişki konusunda beyanının alınması gerekir…”
Yargıtay 2. H.D. 28.06.2004 T. 7643 E. 8532 K.
“Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12., Avrupa Çocuk Hakları Sözleşmesinin 3. ve 6. maddeleri gereğince Küçük Esra annesi ile kaldığını ve onunla kalmak istediğini belirtmiştir. ” denilerek kişisel ilişki hakkının kurulmasında çocuğun isteklerinin dinlenilmesi gerektiğini belirtilmiştir.
4) BM Çocuk Hakları Sözleşmesi m.3, Avrupa Konseyi Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi (m.4, m.5, m.6, m.7, m.8) gibi uluslararası pozitif hukuk metinlerinde ve birçok ulusal hukuk sisteminde temel düşünce olarak açıkça düzenlenen “çocuğun yararı” kavramı çocukla kişisel ilişki kurulması noktasında da merkez kavram olma özelliğini korumaktadır. Yargıtayın da kişisel ilişki kurulma konusundaki içtihatlarında “hareket noktası olan, onu yönlendiren, adeta rotasını çizen ve belirleyen birincil, temel ve nihai düşünce “ÇOCUĞUN YARARI”dır.
Çocukla kişisel ilişki kurulması konusunda ebeveynlerin menfaatleri ile çocuğun menfaatlerinin çatışması olasılığında “çocuğun menfaatleri” korunarak çocuğun menfaatlerine üstünlük tanınmalı, ana babanın menfaatleri ikinci planda gündeme gelmelidir. Başka bir ifadeyle, çocuğun yararı kavramı birincil ve en üst ilke olarak dikkate alınmalı ve hakim çocuğun yararı kavramı ekseninde kararlara hükmetmelidir.
5) Çocuğun yararı kavramı, işbu dosya kapsamında alınan pedagog değerlendirmesinde tamamen hatalı olarak belirlenmiş olsa da mahkemenizce anılan kavram daima çocuğun perspektifinden onun mevcut ve gelecekteki istek ve ihtiyaçları da dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda, çocuğun yararı kavramında belirleyici faktör olarak elbetteki çocuğun yaşı ve olgunluğu da göz önünde bulundurularak çocuğun gerçek düşünceleri ve istekleri dikkate alınmalıdır. Çocuğun istemediği bir ziyarete zorlanması onun henüz olgunlaşmamış ve istikrar kazanmamış ruh dengesini bozacaktır.
Yargıtay 2. H.D. 2016/24299 E. 2017/302 K. 12.1.2017 T.
ÖZET: Velayet ve kişisel ilişki hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir. Düzenleme yapılırken; çocukla ana/baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecek idiyse, çocuk için karar verme makamındaki kişinin de aynı yönde karar vermesi, yani çocuğun farazi düşüncesinin esas alınması gerekir. Bu bakımdan baba ile kişisel ilişki düzenlemesi hakkındaki tercihlerinin kendilerinden sorulmalı ve psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan üç kişilik uzman heyetinden ortak çocukların anne ve baba yanındaki barınma ve yaşama koşullarını da değerlendirir içerikte sosyal inceleme raporu alınmalı, tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmelidir.
6) Avrupa Konseyi Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’nin 6. maddesinde;
“İç hukukuna göre yeterli ayırt edebilme yeteneğine sahip olduğu kabul edilen bir çocuğun kendi yüksek yararlarına açıkça aykırı olmadıkça,
a) İlgili tüm bilgileri almak,
b) Kendisine danışılmak ve kendi görüşünü ifade etmek,
c) Görüşlerini ifade etmek haklarına sahip olduğu belirtilerek, çocuğun söz konusu görüşleri ile anlaşılabilir istek ve duygularına gereken önemin verileceği” düzenlenmiştir.
Madde 6’nın (b) ve (c) bentlerinde ise;
b)”…Çocuğun iç hukuk tarafından yeterli idrak gücüne sahip olduğunun kabul edildiği durumlarda,…çocuğun yüksek çıkarına açıkça ters düşmediği takdirde, gerekirse kendine veya diğer şahıs ve kurumlar vasıtasıyla, çocuk için elverişli durumlarda ve onun kavrayışına uygun bir tarzda çocuğa danışmalıdır, çocuğun görüşünü ifade etmesine müsaade etmelidir.
c) Çocuğun ifade ettiği görüşe gereken önemi vermelidir.” hükümleri yer almaktadır.
YARGITAY HGK 2017/2066 E. 2019/15 K. 17.01.2019 T.
ÖZET: Yeterli idrak gücüne sahip olduğu kabul edilen çocuğun kendisini doğrudan ilgilendiren velayet, çocukla kişisel ilişkinin kurulması gibi konularda bizzat dinlenmesi gerekmektedir.
Ayırt etme gücüne sahip bir çocuğun kişisel ilişki kurmaktan kaçınması, kişisel ilişkiyi reddetmesi halinde kişisel ilişki kurma talebinin de çocuğun yararına uygun olmaması sebebiyle reddedilmesi gerekir. Zira çocuğun kişisel ilişkiyi reddetmesine rağmen kişisel ilişkinin zorla kurulması mümkün olmadığı gibi böyle bir durum ÇOCUĞUN KİŞİLİK HAKKININ İHLALİNİ de oluşturmaktadır.
7) Kaldı ki çocukla kişisel ilişki kurulması çoğunlukla çocuğu ziyaret etme, onunla buluşup görüşme, onun yanında sınırlı bir süre için birlikte kalma şeklinde gerçekleşse de bununla sınırlı değildir. Kişisel ilişki kurma hakkının kapsamına ziyaret dışında yazışma, iletişim araçlarıyla görüşme, bilgi edinme hakları da girer. Davacı baba eğer intikam saikiyle hareket etmek yerine müşterek çocuğun isteklerine önem vererek çocuğunun yararını esas alsa zaten şu an için yeterli düzeyde kurduğu görüşmelerine ek olarak telefon, mesaj ve görüntülü iletişim yöntemleri gibi her türlü iletişim şeklini kulanarak hem müşterek çocuğun yararını gözetecek hem de kendi kişisel taleplerini karşılamış olacaktır. Ayrıca davacı babanın daha önce … 3. Aile Mahkemesi 2017/… E. sayılı dosyasında, pedagog ve hakim tarafından belirlenen ayda 2 kez görüşme önerisini kabul etmeyerek müşterek çocukla kişisel ilişkinin ayda 1 kez olarak belirlenmesini istemesi bile işbu davadaki niyetinin ne kadar samimi ve gerçek olduğunu ortaya koyan bir başka önemli husustur.
Yargıtay 2. HD. 20.2.2003 T. 1166 E. 2145 K.
“Velayeti anneye bırakılan E. 9.10.2000 doğumludur. Hafta sonu günlerinde sürekli olarak baba ile kişisel ilişki kurulması annenin velayet hakkını engellediği gibi E.’nin bedeni ve fikri gelişimine de olumsuz etki yapacak niteliktedir.”
8) Kişisel ilişki kurma hakkına sahip ana-babanın çalışma günleri ve saatleri, çalışma koşulları, yerleşim yeri, yaşadıkları ortam gibi unsurlar da bu kapsamda dikkate alınmalıdır. Yargıtay tarafların farklı şehirlerde oturmaları halinde sık kişisel ilişki kurulmasını yerinde bulmamaktadır. Müşterek çocuk …’in ise babasıyla İstanbul’da görüştüğü sabittir. Bu bağlamda çocuğun somut olaydaki gibi babasıyla uzun seyahatler sonucu görüşme sağlaması çocuğun ruhsal ve bedeni gelişimi ile eğitimini olumsuz etkileyeceği muhakkak göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Ayrıca davacı baba bu görüşmelerde Konya’dan çocukla birlikte giden eşyaların kasıtlı olarak İstanbul’da bırakılmasını sağlayarak hem müvekkil anneyi zor durumda bırakmakta hem de çocuğun İstanbul’a bağlı kalmasını sağlamaktadır. Kişisel ilişkilerin değişkenliği ve özelliği, özellikle de ziyaretlerin sıklığı çocuğun düzenli ve planlı bir eğitim görmesini engeller. Birbirine zıt iki ortam içindeki yaşam, ana ve babaya karşı bir güvensizlik doğuracağı gibi çevresine karşı da tutumunu olumsuz yönde etkilemektedir.
9) TMK m. 324/1 ve 324/2 hükümleri karşısında çocuğu teslim almada veya teslim etmede kararlaştırılan sürelere uyulmaması, çocuğun aşırı yorulması ve zorlanması, diğer tarafın çocuk ile kişisel ilişki kurmasını engellemesi, buna karşılık özellikle kişisel ilişki kurma hakkına sahip olan tarafın velayet hakkına sahip tarafın verdiği eğitime karışması, bu eğitimi ihlal etmesi, çocuğu ihmal etmesi gibi işbu davaya konu sebeplerin varlığı halinde çocukla kişisel ilişki kurulması talebinin reddedilmesi gerekmektedir. Somut olayda ise müşterek çocuk … eğitim hayatının temellerinin atıldığı bir dönemdedir. Davacının halihazırda çocuğu ayda bir kez İstanbul’a götürüp getirmesi dahi çocuğu fiziksel ve psikolojik açından çok fazla yormaktadır. Bu yüzden ders ve ödevlerini yapamamakla birlikte ayrıca bu yorgunluktan kaynaklı okula gitme konusunda bile zorluk çıkarmaktadır.
Yargıtay çocukla kişişel ilişkinin kurulmasında ilke kararı olarak;
-Çocuğun görüşünün yeterli idrak gücüne sahipse alınması gerektiğini,
-Çocuğun yaşı,
-Çocuğun eğitimi, okul ve kurs dönemleri, okul tatillerini göz önünde bulundurulması gerektiğini benimsemektedir.
YARGITAY 2 H.D. 2003/1093 E. 2003/2503 K. 26.2.2003 T.
ÖZET: Mahkemece tarafların çocuk ile ayda 3 gün davalı babasının gece yatılı olarak kalacak şekilde kişisel ilişki tesisi çocuğun yaşı nazara alındığında çocuğun bedeni ve fikri gelişmesine olumsuz etki yapacağı gibi, tarafların anlaşmalarına uygun da değildir. Bu yön nazara alınmadan hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
10) Davacı babanın zaten şu an müşterek çocukla yeterli düzeyde kişisel ilişki kurmasına rağmen bu ilişkinin artırılmasına yönelik müvekkil anneye karşı işbu davayı ikame etmesi hususunda adeta özet niteliğinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında;
Yargıtay HGK 2012/2799 E. 2013/389 K. 20.3.2013 T.
”…Ziyaret günleri olarak ebeveyn ve çocuk için güçlük ve sorun çıkarmayacak gün ve dönemler tercih edilecektir. Bu dönemler genellikle hafta sonları ve tatil günleridir.
-Çocuğun hafta sonlarını velayet kendisine verilmeyen ebeveynle geçirmesi gerek velayete sahip taraf gerekse çocuk için sakıncalı sonuçlar doğurabilir. Zira tatil günleri ve hafta sonlarında kişi kendini psikolojik bakımdan daha rahat ve serbest hisseder. Çocuğun bu ayrıcalıklı günleri sadece bir tarafta geçirmesi sıkıntılı günleri ise velayeti üstlenenle geçirmesi, velayeti üstlenenden uzaklaşmasına, soğumasına ve karşı tarafa bağlanmasına yol açabilir.
-Böyle bir durumda, velayeti üstlenen, çocuğuna fazla zaman ayıramayabilir, eğitim ve terbiye ile yetiştirme görevini layıkıyla yerine getirmesi de güçleşebilir.
-Diğer yandan, her hafta sonu velayet kendisinde olmayan ebeveynle kalan çocuğu nedeniyle velayet kendisinde olan çocuğu teslim ve geri alma durumu nedeniyle hafta sonlarını planlayamaz duruma düşecektir.
-Öyleyse kişisel ilişkide hafta sonları ve tatil günlerinin, çocuğun yaşı da gözetilerek, ebeveynler tarafından paylaşılması makul ve adildir.”
11) Davacı taraf her ne kadar babalık duygusunun tatmini ve çocuğun hayatında baba figürünün daha fazla olması gerektiğinden bahisle bu durumu davaya gerekçe yapmış olsa da;
Yargıtay 2. H.D. Esas: 2003/2692 Karar: 2003/3574 Tarih: 17.03.2003
Özet: Velayet düzenlenirken analık babalık duygularından önce, küçüğün bedeni ve fikri gelişimi gözetilmelidir.
Yargıtay 2. H.D. 19.4.1971 T. 5218 E. 5027 K.
“…Sadece velâyet kendisine verilmeyen tarafın sevgi ve şefkat hislerini tatmin için çocuğun fikri ve bedeni gelişmesini olumsuz etkileyecek şekilde ilişki kurulmasına karar verilemez. Çeşitli vasıtalar değiştirerek seyahate zorlanması sakıncalar doğuracağı gibi anasından ayda bir ayrılmasının ruhi yapısına da kötü tesir edeceği kuvvetle muhtemeldir. Babanın şefkat hislerini tatmin için çocuğun bu şekilde bir işleme tutulması doğru değildir. ”
Yargıtay 2. H.D. 17.01.1983 T. 103 E. 81 K.
“Çocukla ana baba arasında kişisel ilişki düzenlenirken ön planda tutulması gereken husus, çocuğun yararlarıdır. Başka bir anlatımla, küçüğün bedeni ve fikri gelişimine engel olacak ya da tehlikeye düşürecek şekilde bir ilişkiye müsaade edilemez. Her ne kadar ana babalık duygularının tatmini de önemli bir faktör ise de çatışma halinde çocuğun yararını, ana babanın yararına üstün tutmak zorunludur.”
12) TMK hükümleri gereğince çocuğun alınması ve bırakılması ziyaret hakkı sahibinin yükümlülükleri arasında yer almaktadır. Ayrıca ziyaret hakkına bağlı olarak ortaya çıkan masrafları da kural olarak ziyaret hakkı sahibinin karşılaması gerektiği, bu durumların sağlanamaması durumunda ise kişisel ilişki kurulması talebinin reddedilmesi gerektiği hem öğreti hem de Yargıtay tarafından kabul edilmektedir. Sosyal inceleme raporunda yer alan davacı baba … beyanında; ”İstanbul’da yaşadığını, aile şirketlerinin bulunduğunu ve yoğun bir şekilde çalıştığını, kendisinin çocuğunu götürüp getirmesinin kendisine çok fazla zaman kaybettireceğini ve bu yüzden şimdiye kadar oğlunu hava alanından alarak tekrar hava alanında teslim ettiğini ” kendisi bizzat ikrar etmiştir.
13) Yukarıda arz ve izah edilen tüm bu hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; konuya ilişkin uluslararası sözleşmeler, kanunlar ve kararlılık kazanmış Yargıtay içtihatları ışığında Sosyal İnceleme Raporunda yer alan pedagog değerlendirilmesi sonucu varılan kanaat hakkaniyete aykırı hukuki gerçeklikten beridir. Bu minvalde alınan pedagog raporuna itibar edilerek hükme esas alınması durumunda hem müşterek çocuk hem de müvekkil anne açısından mağduriyetin yaşanacağı açıktır. Davacının şahsi münasebet süresinin artırılarak yeniden düzenlenmesi talebi müşterek çocuk …’in mevcut hayatı göz önüne alındığında oldukça haksız ve yersiz bir talep olduğu açıkça görülmektedir. Kaldı ki davacı taraf şahsi münasebetin değiştirilmesini gerektirebilecek bir sebebin ne çocukta ne de taraflar arasında doğduğunu ispat edememiştir.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenler ve re’sen göz önüne alınacak gerekçelerle tüm bu beyanlarımız doğrultusunda sosyal inceleme raporuna karşı itirazlarımızın kabulüyle,
-Davacının davasının ve tüm taleplerinin reddine,
-Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederim.
Davalı Vekili