Hukukta Çocuğun Tanımı

Çocuk, genel bir ifadeyle, ergenlik dönemine girmemiş ve gelişmekte olan insan yavrusu olarak tanımlanabilir. Hukukta ise çocuk kavramı henüz ergin olmayan kişileri belirtmek için de, anne ve baba ile olan soybağını belirtmek için de kullanılabilen bir kavramdır.

Çocuk kavramı gerek ceza hukukunda gerek ise kamu hukukunda önem arz eder. Adana, Avukat Saim İNCEKAŞ çocuk tanımı çerçevesinde mahkeme kararlarının değişik neticeler ile sonuçlanabileceğini belirtmektedir.

Türk Ceza Kanununda Çocuk Tanımı:

Kanunlar çocuk kavramını hangi anlamda kullandıklarını açıkça belirtmiş olabilirler. Örneğin 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda (TCK) çocuk, “henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişi”, olarak tanımlanmıştır.

Çocuk Koruma Kanununda Çocuk Tanımı:

5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun (ÇKK) 3.maddesinin 1. fıkrasının a bendinde de çocuk, “on sekiz yaşını doldurmamış kişi”, olarak tanımlanmaktadır.

Çocuk haklarının ve çocuk hukukunun temelini oluşturan Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin (ÇHS) 1.maddesinde de çocuk kavramı tanımlanmıştır. ÇHS-m.l’e göre “on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır”.

Medeni Kanunda Çocuk Tanımı:

Medeni hukukta çocuk kavramının hangi anlamda kullanıldığının anlaşılabilmesi için ise ilk olarak bakılması gereken yer, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu (TMK) ’dur. Ancak TMK incelendiğinde çocuk kavramının açık bir tanımının yapılmamış olduğu görülür. Bunun yanında, TMK’da çocuk ve küçük olarak iki kavram karşımıza çıkmaktadır. İlk bakışta bu iki kavramın aynı şeyi ifade ettiği düşünülebilir; ancak durum böyle değildir. Şöyle ki TMK m 1 /f-1, on sekiz yaşın tamamlanmasıyla erginliğin kazanılacağını belirtmektedir. Ancak erginliğin kazanılması, TMK anlamında çocuk sayılmaktan kurtulmak anlamına gelmemektedir.

Zira TMK, ergin ve ergin olmayan çocuk şeklinde ayrımlara da gidebilmektedir. Örneğin TMK-m.335, “ergin olmayan çocuk” ifadesi ile başlamaktadır. Soybağını düzenleyen maddeler incelendiğinde ise TMK- m.289/f.2’de çocuğun, soybağının reddi davasını, ergin olmasından itibaren bir yıl içinde açmak zorunda olduğu belirtilmektedir. Tanımanın iptaline ilişkin hak düşürücü süreleri düzenleyen 300.maddenin 3.fıkrasında da çocuğun, ergin olmasından itibaren bir yıl içinde dava açmaması halinde, dava hakkının düşeceği ifade edilmektedir. Yine evlat edinme başlığı altında küçüklerin evlat edinilmesi (TMK-m.305 vd) ile ergin ve kısıtlı kişilerin evlat edinilmesinin (TMK-m.313) ayrı ayrı düzenlenmiş olduğu görülmektedir. TMK’nın 314.maddesinde de küçük ve ergin evlatlık ayrımı yapıldığı görülmektedir. Anne ve babanın bakım borcunun süresini düzenleyen TMK-m.328’in 1.fıkrasında çocuğun ergin olması ile bu borcun sona ereceği düzenlenmektedir. TMK-m.335/f.l’de ise ergin olmayan çocukların velayet altında oldukları ifade edilmektedir. TMK-m.329/f.fde ise “Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir” ifadesi yer almaktadır.

Görüleceği üzere, TMK’da çocuk, esasen, anne ve baba ile soybağını belirten bir hısımlık ifadesi olarak kullanılırken; on sekiz yaşını tamamlamamış kişiler için yer yer “küçük”, yer yer “ergin olmayan çocuk” ifadesi kullanılmaktadır.

Yargıtay kararları incelendiğinde ise medeni hukuk alanında ve özellikle boşanma davaları açısından düşünüldüğünde, TMK ile paralel olarak, çocuk kavramının daha çok bir hısımlık ifadesi olarak kullanıldığı; küçük ifadesi ile ise henüz ergin olmayan kişilerin kast edildiği görülmektedir.

Çocukluk Ne Zaman Başlar ve Biter

Değinilmesi gereken bir başka husus ise çocukluğun başlangıcı ve sonudur. TMK-m.28/f. 1 ’de kişiliğin, çocuğun tam ve sağ olarak doğduğu anda başlayacağı belirtilmiştir. Tam ve sağ doğum ile anlatılmak istenen, çocuğun, annenin bedeninden tamamen ve sağ olarak ayrılması ve bir anlık da olsa anneden ayrı olarak yaşamasıdır.

Tam ve sağ doğumla beraber kişilik kazanılacak ve bu sayede çocukluk da başlamış olacaktır. Buna göre çocukluğun başlangıcının kişiliğin kazanılmasına bağlandığı görülmektedir. Çocukluğun sona ermesi ise erginliğin kazanılması ile gerçekleşir. TMK-m.l 1/f.l, erginliğin on sekiz yaşın tamamlanması ile kazanılacağını ifade etmiştir. ÇHS-m.l ise, “çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma” durumunu hariç tutarak on sekiz yaşına kadar herkesin çocuk sayılacağının ifade etmiştir. Yani ÇHS anlamında da erginliğin kazanılması, çocukluğun sona ermesi için bir kıstas olarak kabul edilmiştir.

18 Yaşından Önce Ergin Olunabilir Mi?

Buradan hareketle denilebilir ki çocukluk tam ve sağ olarak doğumla başlayıp erginliğin kazanılmasıyla, yani kural olarak on sekiz yaşının doldurulması ile sona ermektedir. Hukukumuzda on sekiz yaşının doldurulmasından önce erginliğin kazanılabildiği istisnai haller de vardır. Bunlar evlenme (TMK-m.ll/f.2) ve mahkeme kararıyla ergin kılınmadır (TMK-m.12). TMK-m.l l/f.2’de evlenme ile kişinin erginliğini kazanacağı ifade edilmiş; TMK-m.12’de ise on beş yaşını tamamlayan küçüğün, kendi isteği üzerine ve velisinin rızasının alınması suretiyle, mahkeme kararı ile ergin kılınabileceği belirtilmiştir.

Bu iki durumda, on sekiz yaşını henüz doldurmamış kişiler ergin sayılmaktadır. Bu noktada on sekiz yaşını tamamlamadan ergin olan kişilerin çocuk sayılıp sayılamayacağı sorunu ortaya çıkmaktadır. ÇHS ile ÇKK’nın bu noktada çeliştikleri göze çarpmaktadır. Zira ÇHS-m.l, çocuğun tanımını yaparken “çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma’’ durumunu hariç tutmuştur. ÇKK-m.3/f. 1/a ise “daha erken yaşta ergin olsa bile, on sekiz yaşını doldurmamış kişiler”in çocuk olduklarını ifade etmiştir. Ancak anılan iki istisnai halde erginliğine kavuşarak TMK anlamında küçük sayılmaktan kurtulan kişiler, aynı zamanda ÇHS anlamında da artık çocuk sayılamayacakları için kanaatimizce, bu iki istisnai halde erginliğini elde eden kişiler, artık çocuk sayılmamalıdır.

Son olarak ceninin durumuna bakacak olursak, cenin henüz tam ve sağ doğum şartlarını gerçekleştirmiş olmadığından hukuken kişilik kazanamamıştır.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir