Boşanma Sürecinde Evde Kim Kalır? Boşanmada Evde Oturma Hakkı

Boşanma sürecinde evde hangi eşin kalacağı Av. Saim İNCEKAŞ olarak tarafıma en çok sorulan sorulardan bir tanesidir. Gelin bu yazımızda aklınızdaki tüm soruları cevaplayalım.

  • Boşanma davası açarsam eşimle aynı evde nasıl kalacağım?
  • Boşanma davası sırasında evde oturma hakkım var mı?
  • Boşanma davası devam ederken eşimi ortak evden çıkartabilir miyim?

Eşlerin boşanma sürecinde tarafıma en sık sordukları konulardan birisi de bu. “Boşanma davası devam ederken evde oturma hakkı kime ait” konusu. Bu konuyu aydınlatmak istedim. Boşanma davasında müşterek/ortak aile konutunun kime tahsis edileceği Aile Mahkemesi hakimi tarafından belirlenir. Ortak konutun tahsisi için uzman bir boşanma avukatı ile sağlam gerekçeler sunmanız gerekir. 

Bir aileye ait sadece bir tane ortak konut olabilir. Yani yazlık, dükkan veya diğer mülkler ortak konut olarak adlandırılamaz. Dolayısı ile dava sırasında oturma hakkını elde edecek taraf sadece bahsettiğimiz ortak konut üzerinde hak sahibi olur.

Aile konutu olarak kullanılan ortak konut üzerine tapu müdürlüğü aracılığı ile ‘aile konutu şerhi‘ koydurulabilir. Eşlerden herhangi birisi bu şerhi mahkeme kararı olmadan koydurabilmektedir. Bu şerh sayesinde dava süresince bu ev eşten izinsiz satılamaz hale gelecektir.

Boşanma Davasında Evde Kim Kalır?

Türk Medeni Kanunu uyarınca boşanma davasına bakan hakim bazı ‘geçici önlemler‘ alabilir. Geçici önlemler kanunun 169. maddesinde tanımlanmıştır. Bu geçici önlemlerin eşlerden mağdur olan tarafın boşanma davası sürecinde daha da mağdur olmamasıdır.

Boşanma Davasında Evin Tahsisi

Türk Medeni Kanunu’nun 169. Maddesi şu şekildedir;

Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.”

Boşanma davasında evde kimin kalacağına karar verme yetkisi işte bu maddeden kaynaklanmaktadır. Hakim eşlerin korunması ve barınması için bazı önlemler almak zorundadır.

Hakim ‘müşterek konutun taraflardan birine tahsisi‘ yani tarafların birine evde kalma izni verirken hukuka ve hakkaniyete uygun karar vermek zorundadır. Bu neticede eşlerden evde kalmak isteyen taraf gerekçelerini çok iyi bir şekilde sunmalıdır. Çoğu davada taraflar talep etmedikçe mahkeme kendiliğinden evin taraflardan birine tahsisine karar vermemektedir.

Boşanma Davasında Evin Tahsisi Nasıl Talep Edilir?

Medeni Kanun Uyarınca Evin Tahsisi Talebi

Medeni Kanun’un 169. maddesinde geçen ‘geçici tedbirler’ doğrultusunda boşanma davası sürecinde taraflar evde kalma talebinde bulunabilirler. Evin kira veya mülk olması bir önem taşımaz. Akıllara şu soru gelebilir; “Ev kira ise mağdur eş kirayı nasıl ödeyecek?”. Evet, bu duruma karşı da tabi ki hukuk sistemimizde çözüm mevcuttur. Kirayı hali hazırda ödemekte olan eş, kirayı ödemeye devam ettirilir.Boşanma Davasında Evde Kim Kalır

Mahkemenin evi taraflardan birine tahsis etmesi yani taraflardan birisine kalma evde oturma izni vermesi durumunda diğer taraf bu karara bir hafta içerisinde itiraz edebilir.

6284 Sayılı Kanun Uyarınca Evin Tahsisi Talebi

6284 Sayılı Aile İçi Şiddet ve Kadının Korunmasına Dair Kanun doğrultusunda, mağdur olan eşi korumak amacıyla bazı düzenlemeler yapılmıştır. Bu kapsamda mağdur olan eş boşanma sürecinde evde kendisinin kalmasını talep edebilmektedir.

Ev kendisine tahsis edilen eş, diğer eşin eve girmesini önleyebilecektir. Diğer eşin eve girme girişiminde bulunması durumunda bu eş hakkında tazyik hapsi uygulanır. Tazyik hapsi ilk aşamada 3 ile 10 gün arasında uygulanır. Diğer eş eve girme girişimini tekrarlarsa tazyik hapsi cezası 15 ile 30 güne kadar çıkarılır.

Mahkeme Boşanma Sürecinde Evi Bana Tahsis Eder Mi?

Boşanma davası sürecinde mağdur olan eş, bu mağduriyetini delil ve gerekçeler ile ispatlamalıdır. Aile mahkemesi hakimi bu gerekçeleri yeterli bulursa, ortak konutu bu eşe tahsis edecektir. Yani boşanma davası süresince ortak konutta bu eşin kalmasına karar verecektir. Dava sürerken müşterek evin ve eşyaların hangi eş tarafından kullanılacağına ,çocuğun kimin yanında kalacağına ve tarafların evin geçimi ile ilgili maddi katkıları ve miktarına ilişkin hakim karar vermelidir.

Örnek bir ‘evin tahsisi’ karar metni:

Boşanma davası ile tarafların ayrı yaşaması söz konusu olduğundan halen ikamet edilen dairenin dava neticeleninceye kadar davalı eş ve çocuğuna tahsisine…

Yine bir örnek Yüksek Mahkeme kararında;

Davalının, bir süre ayrı yaşayalım diyerek davacıyı evden uzaklaştırdığı, daha sonra ortak konuta kendi anne vc babasını getirerek onlarla birlikte yaşamaya başladığı anlaşılmaktadır. Davalı, davaya verdiği cevap dilekçesinde, evliliğin devamında hiçbir fayda kalmadığını, boşanma davası açmak üzere olduğunu bildirmiştir. Gerçekten de bu olgular karşısında birlikte yaşamaya ara verilmesi davacıdan değil davalıdan kaynaklanmaktadır. Bu yönüyle davacı ayrı yaşamakta haklıdır. Şu halde, Türk Medeni Kanununun 197/2. maddesi gereğince; konut ve ev eşyasından eşlerin hangi oranda yararlanacağının ve davalının, davacı eşe yapacağı parasal katkının belirtilmesi gerekir. (1)

Hakim Evde Kimin Kalacağına Nasıl Karar Verir?

Yukarıda genel olarak bahsettiğimiz üzere ortak konutta kimin kalacağı konusunda kararı hakim verecektir. Eğer taraflar ortak konutta kimin kalacağına dair aralarında anlaşamamışlar ise hakim bu konuda karar verirken bazı kriterleri göz önünde bulundurur. Evin tahsisini almak isteyen eşin iyi bir avukat aracılığı ile bu talepte bulunması önem arz ederi. Adana boşanma avukatı olarak bu gibi durumlarda birçok tahsis kararı aldırmış bulunmaktayız.

Hakim şu gibi durumları göz önüne alarak karar verir:

  • Boşanmaya yol açan olayların sebepleri
  • Eşlerin ekonomik durumu
  • Bireylerin sosyal durumu
  • Ortak çocuğun menfaati

Hakim bu kriterler çerçevesinde ortak konutta kimin kalacağına karar verecektir. Hakim aynı zamanda ortak konutun tahsisi ve içerisindeki eşyaların kullanımı ile ilgili de hüküm verebilir. Bu hüküm dava süresince ‘tedbiren’ verilir.

Çoğu zaman boşanma davasının açılmasıyla eşler bir arada yaşamaya devam etmektedir. Evden hangi eşin ayrılacağı ve ayrılan bu eşin yeni bir düzen kurmasının mümkün olup olmadığının belirlenmesi büyük önem taşır. Özellikle müşterek çocuk var ise bu çocuğun velayetini alan taraf lehine ortak konut tahsis edilmelidir. Bu süreçte uzman bir hukuki yardım alınması hak kayıplarını önleyecektir.

Ortak Konutun Eşlerden Birine Tahsis Edilmesi

TMK nun 240. maddesinde, EMKR’ne özgü olarak: “Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklemek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır.

Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir. Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz.

Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır.”; 254. maddesinde. Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimine özgü olarak: “Evliliğin iptal veya boşanma kararıyla sona erdirilmesi halinde, ailenin ortak kullanımına özgülenmiş ve eşler arasında eşit olarak paylaşma konusu olan konutta kalmaya ve ev eşyasını kullanmaya hangisinin devam edeceği konusunda eşler anlaşabilirler. Konutta kalma hakkını elde eden eş, bu hakkın tapu kütüğüne şerh edilmesini isteyebilir.

Eşlerin aile konutunda kimin kalmaya ve ev eşyalarını kimin kullanmaya devam edeceği konusunda anlaşamamaları halinde, hakkaniyet gerektiriyorsa hakim, olayın özelliklerini, eşlerin ekonomik ve sosyal durumlarını ve varsa çocukların menfaatlerini göz önünde bulundurarak bu hakka hangisinin sahip olacağına iptal ve ya boşanma kararıyla birlikte resen karar verir; bu kararında kalma ve kullanma süresini belirleyerek tapu kütüğüne şerhi için tapu memurluğuna bildirir.

Hakim aksine karar vermedikçe hak, belirlenen sürenin bitiminde kendiliğinden sora erer. Ancak, bu süre sona ermeden yararlanan tarafın durumunda değişiklik olması halinde, diğer taraf hakimden, kararın gözden geçirilmesini isteyebilir. Eşler konutta kira ile oturuyorlarsa hakim, gerektiğinde konutta kiracı sıfatını taşımayan eşin kalmasına karar verebilir. Bu durumda, kiralayanın sözleşmeden doğan haklarını güvenceye almak için gerekli düzenlemeler yapılmasına iptal veya boşanma kararıyla birlikte resen karar verilir.”

Ve yine TMK nun 279. maddesinde, Mal Ortaklığı Rejimine özgü olarak: “Eşlerin birlikte yaşadıkları konut veya ev eşyası ortaklık mallarına dahil ise, sağ kalan eş, payına mahsuben bunların mülkiyetinin kendisine verilmesini isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eş veya ölenin diğer yasal mirasçılarının istemiyle bunlar üzerinde mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınabilir.

Mal ortaklığı rejiminin ölüm dışındaki bir sebeple son bulması halinde, eşlerden her biri, üstün bir yaranının varlığını ispat ekmek suretiyle aynı istemleri ileri sürebilir” hükmü konulmuştur. Keza TMK nun 652. maddesinde de tüm mal rejimlerinde geçerli olmak üzere: “Eşlerden birinin ölümü halinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya mirasçılarının diğer yasal mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir.

Aile konutu özgülenmesini ilişkin olarak ortaya konulan bu hak ve onlara bağlı bulunan dava açma yetkileri kişilere sıkı sıkıya bağlı oldukları için, eşlerin bizzat kendilerine mahsus olup mirasçılarına geçmezler.

Eşlerin mal rejimleri uyuşmazlıklarının çözümünde görev alan mahkemelerle ilgili açıklamalar sırasında da işaret edildiği üzere; TMK nun 652. maddesinin düzenlediği aile konutunun özgülenmesi bağlamında görevli mahkeme; müteveffanın son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesidir[19] [20]. Ancak bu özgüleme evresinde, özgülenmesi istenilen taşınmazın aile konutu olup olmadığı hususunda bir uyuşmazlık çıkarsa, bu uyuşmazlığın çözümü Aile Mahkemesinin görevine girer. İşte bu sebepledir ki; özgülemede görevli Sulh Hukuk Mahkcmesi’nin uyuşmazlık konusunda taşınmazın aile konutu olarak bir eşe özgülenmesine karar vermeden önce, bu taşınmazın aile konutu olup olmadığı konusundaki Aile Mahkemesi kararını beklemesi ve bu hususu bekletici mesele sayması gerekir.

TMK nun 652. maddesi kapsamında Aile Mahkemesinin görevi bu açıklanan hususlarda sınırlı bulunmaktadır.

Aile Mahkemesinin belli bir taşınmazın eşlerden sağ kalana özgülenme hususundaki özel görevi, TMK’da düzenlenmiş bulunan olgularda ortaya çıkmaktadır.

TMK nun 240. maddesine göre; sağ kalan eşin, eski yaşam tarzını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklemek suretiyle intifa veya oturma hakkı ve ev eşyası üzerinde de mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eş veya ölen eşin mirasçıları intifa veya oturma hakkı yerine konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınmasını da isteyebilirler. İşte bu ve diğer şartların varlığı halinde mezkur taşınmaz ve ev eşyaları söz konusu eşe özgülenebilir.

Sağ kalan eşe böyle bir özgüleme yapılabilmesi için; evliliğin ölüm nedeniyle son bulması, tereke malları arasında eşlerin birlikte yaşadıkları konut ya da ev eşyasının bulunması, sağ kalan eşin mirasçı olması, keza sağ kalan eşin bu yolda bir talebinin bulunması gerekecektir. Ancak bu hakkın elde edilebilmesinin diğer bir şartının da; bu konutta ölen eşin bir meslek veya sanat icra ettiği bölümlerin olmaması ya da mirasçılar arasında bu sanatı icra etmek isteyen bir kimsenin bulunmaması da gerekir. Aksi halde sağ kalan eşin konutun özgülenmesi talebinin kabulü mümkün olamayacaktır.

Mezkur 240 maddenin uygulanmasında görev; Aile Mahkemesine ait bulunmaktadır. Bu davada yetkili mahkeme ise; ölen eşin son yerleşim yeri mahkemesidir.

Aile konutuna ilişkin bütün davalarda olduğu gibi, bu davanın görülebilmesi için de, ortada harcı ödenerek usulüne uygun talepleri içerir bir davanın açılmış olması gerekir. Harcın ödenmemiş olması durumunda mahkemece, ortada usulüne uygun bir davanın olmaması sebebiyle; Karar İttihazına Mahal Olmadığı şeklinde bir hükümle dosyadan el çekilmesi gerekir.

Evde Hangi Eşin Kalacağı ile İlgili Hap Bilgiler

Davalı Tarafın Müşterek Konuttan Uzaklaştırılması Talebi Tefrik Edilir

Ayrıca, mahkemece, davacı kadının dava dilekçesinde davalı erkeğin müşterek konuttan uzaklaştırılması yönünde talepte bulunması üzerine, bu talebin tefrik edilerek kaydedildiği aynı mahkemenin 2013/123 değişik iş sayılı dosyasında müşterek evin davacı kadına ve müşterek çocuklara tahsis edildiği anlaşılmaktadır. (Esas : 2017/2067, Karar : 2019/296, Tarih : 14.03.2019)

  • Müşterek evin tahsisinde mülkiyet hakkı korunmaz.
Eşlerden birisi adına olan kira sözleşmesi tek taraflı olarak fesih edilemez.
 
Eşlerden herhangi birisi kira sözleşmesini TMK 194 gereği tek başına feshedemez. Feshederse, diğer eş 194’e dayalı feshin geçersiz olduğuna yönelik dava açabilir. Kira sözleşmesinin evde kalan eş yönünden devam etmesi konusunda TMK 195 doğrultusunda hakimin müdahalesini isteyebilirsiniz.

Kaynak:

  1. Yargıtay 2. HD, 22.11.2005, Tarih ve E. 2005/13308 K. 2005/16082 Sayılı

Eşlerden herhangi birisi kira sözleşmesini TMK 194 gereği tek başına feshedemez. Feshederse, diğer eş 194’e dayalı feshin geçersiz olduğuna yönelik dava açabilir. Kira sözleşmesinin evde kalan eş yönünden devam etmesi konusunda TMK 195 doğrultusunda hakimin müdahalesini isteyebilirsiniz.

Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana Avukatlık ve Hukuk Ofisi

    • Avukat Saim İncekaş
    • İncekaş Hukuk Bürosu
    • Mevzuat ve içtihatlar

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin
İçindekiler