Türk Borçlar Kanunu Madde 346

TBK 346. Madde

Türk Borçlar Kanunumuzun 346. maddesi şu şekildedir:

Konut ve Çatılı İşyeri Kiraları – Kira bedeli – Kiracı aleyhine düzenleme yasağı

Madde 346 – Kiracıya, kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme yükümlülüğü getirilemez. Özellikle, kira bedelinin zamanında ödenmemesi halinde ceza koşulu ödeneceğine veya sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına ilişkin anlaşmalar geçersizdir.

Başlık

TBK’nın 346. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: İKİNCİ KISIM: Özel Borç İlişkileri – DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: Kira Sözleşmesi – İKİNCİ AYIRIM: Konut ve Çatılı İşyeri Kiraları

Madde başlığı şu şekildedir: Konut ve Çatılı İşyeri Kiraları – Kira bedeli – Kiracı aleyhine düzenleme yasağı

Gerekçe

Türk Borçlar Kanunu’nun 346. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

818 sayılı Borçlar Kanununda ve 6570 sayılı Kanunda yer verilmeyen, “IV. Kiracı aleyhine düzenleme yasağı” kenar başlıklı yeni bir maddedir.

Tasarının tek fıkradan oluşan 345 inci maddesinde, kiracı aleyhine düzenleme yasağı öngörülmektedir.

Kiracının kira borcu bakımından korunmaması yönünde, uygulamada ortaya çıkan görüşler benimsenmediği için, madde ile, kiracıya kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme yükümlülüğü getirilmesi önlenmiş; kira bedelinin zamanında ödenmemesi durumunda, sözleşme cezası (ceza koşulu) ödenmesi veya sonraki kira bedellerinin muaccel olması şeklindeki anlaşmalar da geçersiz kılınmıştır.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

– Alt Komisyonca, Tasarının 345 inci maddesinde geçen “…sözleşme cezası ödeneceğine ilişkin…” ibaresi, Tasarıda “sözleşme cezası” yerine “ceza koşulu” ibaresinin kullanılması tercih edildiği için, “…ceza koşulu ödeneceğine ilişkin…” şeklinde, Komisyonumuzca da maddenin ikinci cümlesi menfaatler dengesi açısından daha adil bir çözüm olacağı gerekçesiyle “Özellikle, kira bedelinin zamanında ödenmemesi halinde sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına ilişkin anlaşmalar geçersiz olup en fazla doğmuş olan borcun iki katı tutarında ceza koşulu öngörülebilir.” şeklinde değiştirilmiştir. Ancak madde hakkında TBMM İçtüzüğünün 43 üncü maddesi gereğince yeniden görüşme talep edilmiş ve yapılan müzakere sonucunda madde aşağıdaki gerekçesiyle Alt Komisyonun kabul ettiği ilk metne dönülerek ve teselsül nedeniyle 346 ncı madde olarak kabul edilmiştir.

Sözleşme ile ödenmemiş kira borcunun iki katına kadar ceza koşulu konulması imkanı tanınmıştır. Bu durumda sözleşmelerin genellikle matbu olarak yapılarak kiraya verenler tarafından kiracıya imzalatıldığı gerçeğini göz önüne aldığımızda kiracı ödenmemiş kira borcunun yanında bunun iki katına kadar da ceza ödemekle karşı karşıya kalacak ve mağduriyete uğrayacaktır. Esasen hiçbir borcun karşılığında bu şekilde bir ceza hükmü bulunmamaktadır. Para borçlarında dahi borcun ödenmeyen kısımları için en fazla temerrüt faizi işletilmektedir. Bu maddede ise temerrüt faizinin çok çok üzerinde bir cezai şarta imkan verildiği, bunun da adil bir düzenleme olmadığı açıktır.

Maddenin yeniden görüşülmesi sırasında, kiracısı gerçek veya tüzel kişi tacir olan sözleşmelerde ceza koşulu ve muacceliyet şartı konulabilmesi hususu tartışılmıştır. Kiracıların yasayla korunmasının, sosyal devlet ilkesinin zorunlu bir gereği olduğu, bu gerekliliğin kiracıların malike nazaran zayıf konumda olmaları gerçekliğine dayandığı ancak zayıf konumda olmayan kiracıların da kurabilecekleri ve kimi zaman ticari alanla ilgili kira sözleşmelerinde ceza koşulu ve muacceliyet şartının konulabilmesi gerektiği belirtilmiştir.

İşleme alınmayan ve fakat Komisyon tutanaklarına intikal eden aksi doğrultudaki madde sonuna cümle eklenmesine ilişkin önerge ve gerekçesi şöyledir:

“Ancak kiracı tarafı şirket veya diğer bir tüzel kişi yahut kamu kuruluşu olan kira sözleşmeleri ile kiracısı tacir olan işyeri kira sözleşmelerine ceza koşulu ve muacceliyet şartı konabilir.”

Kiracıların yasayla korunması, sosyal devlet ilkesinin zorunlu bir gereğidir. Bu gereklilik, kiracıların malike nazaran zayıf konumda olmaları gerçekliğine dayalıdır. Ne var ki kira sözleşmesi, zayıf konumda olmayan kiracıların da kurabilecekleri ve kimi zaman ticari alanla ilgili akitlerdir. Esnaf olmayanların (gerçek kişi tacirlerin) ve tüzelkişi tacirlerin kurduğu işyeri kiralarında durum böyledir. Ayrıca şirketlerin, kamu dahil diğer tüzel kişilerin kendi özel hukukları dışında genel hükümlerle korunma ihtiyaçları yoktur. Önerge, belirtilen somut ihtiyacı, gerçekliğe uygun şekilde düzenleme amacı taşımaktadır.

TBMM Kabul Metni

346’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Not

a) 31/03/2011 kabul tarihli, 14/04/2011 tarih ve 27905 sayılı R.G.de yayımlanan 6217 sayılı Kanunun Geçici 2. Maddesi gereğince; Kiracının Türk Ticaret Kanununda tacir olarak sayılan kişiler ile özel hukuk ve kamu hukuku tüzel kişileri olduğu işyeri kiralarında, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 322, 324, 330, 339, 341, 342, 343, 345, 346 ve 353 üncü maddeleri 1/7/2012 tarihinden itibaren 5 yıl süreyle uygulanmaz. Bu halde, kira sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümleri tatbik olunur.

b) 6217 sayılı Kanunun Geçici 2. Maddesi 6353 Sayılı Kanunun 53. maddesi ile değiştirilmiştir. Buna göre; “Kiracının Türk Ticaret Kanununda tacir olarak sayılan kişiler ile özel hukuk ve kamu hukuku tüzel kişileri olduğu işyeri kiralarında, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 323, 325, 331, 340, 342, 343, 344, 346 ve 354 üncü maddeleri 1/7/2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanmaz. Bu halde, kira sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümleri tatbik olunur. Kira sözleşmelerinde hüküm olmayan hallerde mülga Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.”

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin