Türkiye’ye Giriş Yasağı İptali Dava Dilekçesi
X ( ) İDARE MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI’NA
GÖNDERİLMEK ÜZERE
X HUKUK MAHKEMELERİ ÖNBÜROSU’NA
DAVACI :
DAVALI :
TEBLİĞ TARİHİ :
AÇIKLAMALAR :
1- MÜVEKKİL HAKKINDA BİLGİ
2- MÜVEKKİL HAKKINDA TESİS EDİLEN GİRİŞ YASAĞI İŞLEMİ SEBEP UNSURU BAKIMINDAN HUKUKA AYKIRIDIR.
6458 sayılı kanunun Türkiye’ye giriş yasağını düzenleyen 9. maddesinin 1. fıkrasına göre;
‘’Türkiye’ye giriş yasağı
MADDE 9 –(1) Genel müdürlük, gerektiğinde ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşlerini alarak, Türkiye dışında olup da kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından Türkiye’ye girmesinde sakınca görülen yabancıların ülkeye girişini yasaklayabilir.’’
Bu doğrultuda bir yabancının ülkeye girişinin engellenmesi için şahsın kamu sağlığı ya da, kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından sakıncalı görülmesi yani tehdit oluşturması şarttır. Müvekkilin ülkemiz kamu düzeni ve kamu sağlığı açısından tehdit oluşturduğu konusunda hiçbir veri bulunmamaktadır. Ancak müvekkilin hiçbir gerekçe gösterilmeden kolluk görevlilerince ülkeye girişinin engellendiği gerçeği göz önünde bulundurulduğunda dava konusu işlemin müvekkilin kamu güvenliği açısından tehdit olarak algılanması nedeniyle tesis edildiği ortadadır.
2a. Müvekkil ülkemiz kamu güvenliği açısından tehdit oluşturmamaktadır.
Kamu güvenliği kavramı Türk hukuk doktrininde “devletin, toplumu oluşturan bireylerin gerek umumi gerekse umuma açık yerlerde can ve malları için endişe duymadan yaşamalarını temin amacıyla aldığı önlemlerin bütünü” olarak tanımlanmaktadır. (Metin Günday, İdare Hukuku 8. Baskı, İmaj Yayıncılık, Ankara 2003 s262; Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları, İkinci Cilt İkinci Tabı,İsmail Akgün Matbaası, İstanbul 1960, s1109)
Bu itibarla bir yabancının kamu güvenliği açısından tehdit oluşturduğu gerekçesiyle yurda girişinin yasaklanabilmesi için, şahsın bireylerin canlarına veya mallarına yönelik bir tehdit oluşturması ve bu tehdidin itibar edilebilir bir endişeye dayanması yani somut ve hissedilebilir olması gerekmektedir. Zira Danıştay “genel güvenlik, siyasi veya idari icap gibi deyimlerin belirsiz yasal kavramlar oluşturduğunu ve bugünkü yoğun uluslararası ilişkiler karşısında uygulamada çok büyük bir duyarlılığı gerektirdiğini” ifade etmektedir. (Danıştay 12. D., E.1977/1349, K.1978/955, KT:24.04.1978, AİD 1978, c.11, S.4, sh101)
Oysa müvekkilin; fiili durumu ve geçmiş tecrübeleri göz önünde bulundurulduğunda, toplumu oluşturan bireylerin can ve mallarına yönelik itibar edilebilir bir endişe duymalarına sebebiyet verecek niteliği bulunmadığı ve bu doğrultuda hiçbir menfi eyleminin olduğunu gösterecek herhangi bir delil bulunmamaktadır.
Müvekkil izin almak suretiyle Türk vatandaşlığından çıktıktan sonra defalarca sorunsuz bir şekilde ülkemize giriş-çıkış yapmış, bu süre zarfında kamu güvenliğini tehdit edecek en ufak bir menfi eylemde bulunmamıştır.
Müvekkilin tüm ailesi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır halen Konya’da ikamet etmektedir. Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihe kadar müvekkil veya ailesi aleyhine adli hiçbir takibat yapılmamış olması da müvekkilin kamu güvenliğine karşı tehdit oluşturmadığının açık bir göstergesidir.
Davalı idare, keyfi işlemleriyle hukuk güvenliği ilkesini hiçe sayarak gerekçe dahi göstermeden müvekkilin mağduriyetine sebep olmuştur. Somut dayanaktan yoksun olan müvekkilin kamu güvenliği açısından tehdit oluşturduğu iddialarına itibar edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle somut dayanaktan yoksun ve sebep unsuru bakımından sakat olan dava konusu işlemin iptali gerekmekte ve sayın mahkemenizden talep olunmaktadır.
2c. Müvekkil hakkında ülkeye giriş yasağı tesis edilmesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. Ve T.C. Anayasası’nın 20. Maddesinde koruma altına alınan Özel ve Aile Yaşamına Saygı Hakkı’nın ihlalidir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili 8. Maddesi şu şekilde düzenlenmiştir.
Özel ve Aile Yaşamına Saygı Hakkı
MADDE 8 – (1) Herkes özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.
T.C. Anayasası’nın ilgili 20. Maddesi ise şu şekildedir:
Özel Hayatın Gizliliği
MADDE 20 – (1) Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.
Müvekkilin, anne ve babasının halen ülkemizde yaşaması nedeniyle sık sık aile ziyareti için ülkemize giriş çıkış yaptığı yukarıda mahkemenize dermeyan edilmiştir. Bununla birlikte annesinin hasta oluşu ve ailesinin yaşlı oluşu müvekkilin ailesinin tedavi ve bakımını üstlenmesi amacıyla ülkemize giriş çıkış yapmasını zaruri kılmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşmiş içtihatlarına göre akrabalar arasında yakın kişisel bağların bulunması durumunda aile yaşamı mevcuttur ve bu bağın 8. Madde kapsamında korunması gerekmektedir;
- “ madde aile yaşamına saygı hakkını garanti altına alarak bir ailenin mevcudiyetini önceden varsaymaktadır. “Aile yaşamının” mevcut olup olmaması temel olarak uygulamada yakın kişisel bağların gerçekten var olması meselesidir.” (Şerife Yiğit/Türkiye [BD], no. 3976/05, § 93, 02.11.2010, ayrıca bkz. K. ve T. / Finlandiya[BD], no. 25702/94, § 150, 12.07.2001)
Bu bağlamda AİHM, ilgili kişilerin normal bir aile yaşantısı sürmeleri için sözleşmeci devletlerin aktif şekilde hareket etmelerini gerektiren yükümlülükleri olduğunu ifade etmektedir;
- “(…) maddenin aynı zamanda «aile yaşamına» saygı hakkını da koruduğunu hatırlatmak gerekmektedir. Bu durumdan, devletin ilgili şahıslara normal bir aile yaşamını sürdürebilmelerine imkan sağlamak için hareket etmeleri gerektiği sonucu çıkmaktadır.” (Nada/Finlandiya [BD], no. 10593/08, §152, 12.09.2012)
Yine AİHM bu yükümlülüklere aykırı olarak kişilerin bir ülkeye girişinin yasaklanması veya sınır dışı edilmesi sonucu yakınlarıyla görüşmesinin imkansız hale gelmesinin özel ve aile yaşamına saygı hakkını ihlal edeceğini ifade etmektedir;
- “Yabancıların bir ülkeye girmesi veya o ülkede kalması hakkı sözleşme tarafından garanti altına alınmamıştır, ancak göç idaresi/kontrolü işlemlerinin sözleşmesel yükümlülüklere uygun olarak icra edilmesi gerekmektedir ve bir kişinin ailesinin bulunduğu ülkeden sınır dışı edilmesi 8. Madde bağlamında ihlal teşkil edebilir.” (Abdulaziz, Cabales, Balkandali/Birleşik Krallık [BD], no. 9214/80; 9473/81; 9474/81, 59, 28.05.1985)
Bu içtihatlar ışığında mahkeme yukarıda bilgileri verilen Nada v. Finlandiya kararında İsviçre’ye girmesi yasaklanarak yakınlarıyla görüşmesi imkansız hale gelen başvurucunun özel ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Bahsi geçen kararın ilgili hükümleri şu şekildedir;
- “ Mahkeme öncelikle, İsviçre’ye girme ve bu ülkeden geçme yasağından dolayı özel yaşam hakkı ile aile yaşamı hakkına bir müdahaleye maruz kaldığı yünündeki iddiasını inceleyecektir.
- (…)Mahkeme başvurucuya en azından altı yıl süreyle uygulanan Campione d’Italia topraklarından sınırlı bir şekilde ayrılma yasağının, başvurucunun bu yerleşim yerinin dışında yaşayan başka şahıslar ile –özellikle yakınları ile– ilişkiye girme hakkının yerine getirilmesini imkansız hale getirdiğini belirtmektedir.
- Yukarıda belirtilenler ışığında Mahkeme, başvurucunun 8 § 1 madde anlamında özel ve aile yaşamına saygı hakkına bir müdahale yapıldığını ifade etmektedir.
- Yukarıda belirtilenler dikkate alındığında Mahkeme, Hükümet tarafından öne sürülen başvurunun Sözleşme ile konu bakımından ratione materiaeuyumsuz olduğu yönündeki ilk itirazını reddetmektedir ve esasa ilişkin inceleme yaparak Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermektedir.” (Nada/Finlandiya [BD], no. 10593/08, §163, §165, §166, §199, 12.09.2012)
Hal böyle iken müvekkilin ülkeye giriş yasağı konularak ailesinin tümüyle görüşmesinin imkansız hale getirilmesi Anayasamızın 20. Maddesinde koruma altına alınan “Özel Hayatın Gizliliği” ve AİHS’nin 8. Maddesinde koruma altına alınan “Özel ve Aile Yaşamına Saygı Hakkı”’nın ihlali olup söz konusu işlemin iptali gerekmekte ve talep olunmaktadır.
2c. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından ihdas edilen giriş yasakları çoğu zaman gerekli ve ayrıntılı inceleme yapılmaksızın keyfi olarak ihdas edilmektedir.
Terörle mücadele konusunda emniyet ve istihbarat birimleri, kuruma yöneltilen yoğun eleştirilerden sıyrılmak ve üzerindeki baskıdan kurtulmak amacıyla gerekli ve yeterli inceleme yapılmaksızın Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne bilgi paylaşımı sağlamaya, Genel Müdürlük ise paylaşılan bilgileri hiçbir süzgeçten geçirmeksizin keyfi olarak giriş yasakları ihdas etmeye başlamıştır. Devlet yetkililerince, özellikle uluslararası arenada Türkiye’nin terörle aynı safta yer almadığını, teröre karşı mücadele ettiğini ispat etmek kaygısıyla, 50.000’den fazla yabancıya giriş yasağı konulduğu her fırsatta ifade edilmektedir. İçişleri Bakanlığı’nın 2017 Yılı TBMM Genel Kurulu Bütçe Sunuşunda giriş yasağı konan yabancıların sayısı 52 bin 75 olarak açıklanmıştır.
Kısa bir zaman diliminde on binlerce kişiye söz konusu giriş yasaklarının konulması şüphesiz mağduriyetleri de beraberinde getirmekte, kayıtların tartışmasız kabul edilmesinin mümkün olmadığı ise gün geçtikçe daha net ortaya çıkmaktadır.
Söz konusu giriş yasakları “terör” gerekçesiyle maalesef “bebeklere” dahi uygulanmaktadır. Hatta sadece yabancı uyruklu şahıslara uygulanması gereken giriş yasaklarının Türk vatandaşlarına dahi uygulanmakta olduğu görülmektedir.
Tüm bu bilgiler doğrultusunda somut bilgi ve belge sunulmaksızın tesis edilen dava konusu işlemin yargılamaya tabi tutulması ve nihayetinde sebep unsuru bakımından sakatlık içermesi nedeniyle iptali gerekmektedir.
2d. Gerekli ve ayrıntılı inceleme yapılmaksızın ve ikna edici bilgi belge sunulmaksızın G kodları ihdas edilmesi Danıştay içtihatlarına aykırılık teşkil etmektedir.
Danıştay müstekar kararlarında, yabancıların yurda girişinin yasaklanmasını gerektiren nedenlerin ve genel güvenlik bakımında sakıncaların tespiti halinde, yabancının yurda girişinin yasaklanmasının idarenin takdir yetkisi olduğunu, ancak bunun için gerekli ve ayrıntılı inceleme yapılması ve ikna edici bilgi ve belgelerin bulunması gerektiğini söylemiştir.
Yurda girişi yasaklanan yabancılar hakkında Danıştay, idarenin verdiği kararı müvekkilin durumu ile paralel olan şu sebepler ile bozmuştur:
‘davacının bulunduğu tarihten itibaren yasal olmayan hiçbir faaliyete karışmadığı Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtları ile sabit olduğundan tesis edilen iş MİT kayıtlarına dayanmaktadır. Ancak sürekli Ürdün ve Türkiye arasında gidip gelen ve bu zaman zarfında hiçbir yasal yaptırıma uğramayan davacının Türkiye’ye girişinde idare tarafından hangi nedenlerle Türkiye Cumhuriyeti’nin emniyetini ve umumi nizamını bozmak niyetiyle geldiğinin sezinlendiği belli değildir.”[1]
“Türkiye’de yaşayan şahsın güvenlik bakımından sakıncasının bulunduğu ileri sürülerek başvurusu İçişleri Bakanlığınca reddedilmiş ise de; bu sakıncasının somut bilgi ve belgeyle açıkça ortaya konulamadığı dikkate alındığında ve İçişleri Bakanlığınca reddi yolunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlılık bulunmadığından, temyiz isteminin kabulü gerekmektedir.” [2]
“Dava konusu işlemin sadece istihbari nitelikteki bir listede adının geçmesine dayalı olarak tesis edildiği, istihbari nitelikteki bu bilgiyle ilgili gerekli incelemenin yapılması istendiği halde yapılmadığı veya bu konuda herhangi bir belge bulunmadığı hususları dikkate alındığında, davacının yurda girmesinin yasaklanması yönündeki işlemde hukuki isabet bulunmamaktadır.” [3]
Yukarıda açıklanan sebepler ve müstekar Danıştay kararları ışığında, sadece idare tarafından konulan soyut tahdit kayıtlarına göre müvekkilin ülke güvenliği açısından tehlike oluşturduğuna dair ciddi emarenin mevcut olduğu söylenemez. Bu nedenle de dava konusu işlemin iptali gerekmektedir.
SÜBUT DELİLLER :
HUKUKİ DELİLLER : 6458 sayılı Kanun’un 9. Ve 5901 sayılı kanunun 28. Maddesi, T.C. Anayasası’nın 20. Ve 90. maddeleri, AİHS’in 8. Maddesi, ve her türlü mevzuat.
SONUÇ VE TALEP : Yukarıda arz ve izah edilen ve ayrıca Sayın Başkanlığınızca re’sen dikkate alınacak nedenlerle; öncelikle davalı idare tarafından müvekkil hakkında hukuka aykırı şekilde tesis edilen yurda giriş yasağına ilişkin idari işlemin yürütmesinin durdurulmasına ve yapılacak yargılama neticesinde söz konusu işlemin iptaline, müvekkilin maddi durumu gereği adli yardım talebimizin kabulüne, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi Sayın Başkanlığınızdan saygı ile vekâleten talep olunur.