Ohal ret kararına itiraz süreci detaylı ele alınması gereken hassas bir süreçtir. Av. Saim İNCEKAŞ tarafından bu yazıda komisyonun verdiği ret kararına karşı ne şekilde itiraz edilebileceği kaleme alınmıştır.
Ohal Komisyonu Ret Kararına İtiraz Dilekçesi 1
ANKARA İDARE MAHKEMESİNE
Gönderilmek Üzere
NÖB. İDARE MAHKEMESİNE
Adli Yardım, Duruşma ve YD Taleplidir
Davacı :
Vekili :
Davalı : İçişleri Bakanlığı. Ankara
Dava : İptal – Zarar Tazmini
İptali İstenen Karar : TC Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun …tarih, …. Başvuru ve ….Karar sayılı kararı .
Tebliğ Tarihi :
Dava Tarihi :
Davanın İzahı : Emniyet Genel Müdürlüğü Balıkesir Emniyet Müdürlüğü Dursunbey
ilçe Emniyet Müdürlüğü bünyesinde polis memuru olarak görev yapan müvekkil davacı 692 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılmış, göreve iade edilmesi konusunda yaptığı başvuru OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun davaya konu kararı ile reddedilmiştir. OHAL Komisyonu red kararı aşağıdaki nedenlerle yasaya aykırıdır.
- KARAR, YETKİ YÖNÜNDEN YASAYA AYKIRIDIR.
Kamu görevlilerinin hangi hallerde görevlerine son verileceği, Anayasa ve yasalarda tahdidi olarak sayılmıştır. Hakkında soruşturma olmayan bir kamu görevlisinin, somut bir suçlama olmadan ve kendisine savunma hakkı tanınmadan ihraç edilmesi, Anayasaya ve yasalara açıkça aykırıdır. Görevi ve sıfatı ne olursa olsun hiçbir makamın veya kurumun böyle bir kararı verme yetkisi yoktur.
- KARAR, SEBEP YÖNÜNDEN YASAYA AYKIRIDIR.
Müvekkil davacı hakkında ihraç kararı verilmesi için neden yoktur. Esas alınan
hususlar, memuriyetten çıkarılmayı gerektirir nitelikte değildir. Nitekim ;
- 2014 Yılında Kimse Yok mu Derneğine SMS le bağış yapılması. 2014 yılı itibariyle bir şahsın “Kimse yok mu” derneğine bağış yapması suç yada kusur değildir.
Bilindiği üzere Kimse Yok mu Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Kamu Yararına Çalışan bir dernektir.
Bu derneğe, İçişleri Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla “Kamu Yararına Çalışan Dernek” statüsü verilmiştir. Kimse yok mu derneği, aynı statüdeki diğer kamu yararına çalışan dernek statüsündeki dernekler gibi, yasaların tanıdığı üstün hak ve yetkilerle donatılmıştır. Bu ayrıcalıklar ;
- İzin almadan yardım toplayabilirler. (2860 s.y 6. Md.)
- Damga, KDV, Veraset İntikal, Emlak, Kurumlar, Gümrük, Tapu vb. birçok
vergiden muaftır. (488,3065,7338,1319,193,5520,4458, 492,237, 2464, 2863, 2886,5018 sy)
- Başkanları “Ulusal ve Resmi Bayramlarda Yapılacak Törenlerde” devlet
protokolünde yer alırlar. (2429 s. y. nın 4. Md. ve Yönetmelik)
- Mallarına karşı suç işleyenler Devlet malına karşı suç işlemiş gibi cezalandırılır.
(5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 27/Son Maddesi.)
İçişleri Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla “Kamu Yararına Çalışan Dernek” statüsü verilen, yasalarla koruma altına alınan, başkanlarına devlet protokolünde yer verilen bu derneğe, 2014 yılında yardım amaçlı olarak SMS gönderilmesi, bağış tarihi itibariyle ancak takdir edilecek bir davranış olarak değerlendirilebilir.
Bu nedenle, Kimse yok mu derneği, yapılan bağıştan yıllar sonra KHK ile kapatılmış olsa bile, böyle bir derneğe SMS le bağış yapılması, memuriyetten ihraç için neden olarak kabul edilemez. İşlem açıkça yasaya aykırıdır.
- … C. Başsavcılığınca davacaı hakkında soruşturma yürütülüyor olması, memuriyetten çıkarılması için neden olarak kabul eidlemez.
Kişilerin suçszuluğu esastır. Hiç kimse, hakkında kesinleşmiş ceza mahkumiyet kararaı olmadan suçlu olarak kabul eidlemez.
Bu nedenle, herhangi bir suçtan dolayı, bir şahıs hakkında soruşturma yapılıyor olması, o şahsın aleyhine bir durum olarak değerlendirilemeyeceği gibi, memuriyetten çıkarılması için neden olarak da kabul eidlemez.
- Emniyet Niyet Genel Müdürlüğü arşiv kayıtları da, polis memuru olan davacının memuriyetten çıkarılması için esas alınamaz.
Devlet memurlarının hangi neden ve usullerle memuriyetten çıkarılacağı yasalarda sınırlı olarak sayılmıştır. Görev yapan bir devlet memuru hakkında, çalıştığı kurumda arşiv kaydı tutulmasının yasal dayanağı yoktur. Kaldı ki kayıtların gerçekle de Kaldı ki kayıtların gerçekle de ilgisi yoktur.
Bu nedenle, yasal olmayan ve gerçek bilgiler de içermeyen bir kayda dayanılarak davacı hakkında işlem tesis edilmesi de yasaya aykırıdır.
- KARAR, ŞEKİL YÖNÜNDEN YASAYA AYKIRIDIR.
Dava konusu kararın içeriğini teşkil eden kanun hükmünde kararname, olağanüstü hal İlan edilmesinden sonra çıkarılmış geçici bir düzenlemedir.
Kamu görevlilerinin hangi usullerle görevlerine son verileceği, ilgili yasalarda tahdidi olarak sayılmış, çağdaş hukuk anlayışına uygun olarak, kamu görevini ifa eden kişilere daha fazla hukuki koruma sağlanmıştır.
KHK’nın tek bir hükmü ile müvekkil davacının Anayasanın teminatı altındaki tüm hakları yok edilmiş, hiçbir soruşturma ve incelemeye tabi olmaksızın, savunma hakkı dahi tanınmadan görevinden ihraç edilmiştir.
Davaya konu işlem şekil yönünden hukuka aykırı olduğu gibi, dayanak KHK de bu yönüyle Anayasaya açıkça aykırıdır.
- İŞLEM, KONU ve AMAÇ BAKIMINDAN YASAYA AYKIRIDIR.
- Anayasanın 15. maddesine göre, olağanüstü hallerde dahi kişilerin belli haklarına
hiç bir surette dokunulamaz, bu hakların kullanılması, tamamen veya kısmen engellenemez. Mutlak haklar kapsamına masumiyet karinesi, işkence ve kötü muamele yasağı, yaşam hakkı, ifade hürriyeti ile suç ve cezaların geçmişe yürütülmesi yasağı girmektedir. İhraç kararı, AY nın 15. Maddesini ihlal eder niteliktedir.
- Y. nın 90. Md. ne göre “ .. Temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası
anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.”
KHK ile hiçbir soruşturma açılmadan, savunma hakkı tanınmadan ve en önemlisi somut hiçbir gerekçe gösterilmeden listelerde ismi sayılmak suretiyle mesleklerinden ihraç edilmesi, insan hakkı ihlali niteliğinde olup AİHS’nin 6/1 ile 6/3 a, b, c, d) fıkralarında korunan ilgili tüm hak ve ilkelere aykırıdır.
Buna göre Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olan
KHK hükümleri esas alınamaz. KHK’larla tesis edilen bireysel işlemlerin iptali gerekir.
- Müvekkil davacının KHK ile terör örgütü üyesi olarak gösterilmesi “Masumiyet Karinesinin İhlalini düzenleyen AİHS m. 6/2 maddesine aykırıdır.
- Kişilerin meslek hayatı, şeref ve itibarı özel hayata saygı hakkının kapsamındadır.
Yasadışı şekilde daha önceden fişleme yapılarak hazırlanan listelerde ismi belirtilen davacının mesleki hayatı, darbe girişimi bahane edilerek savunma hakkı tanınmadan ve hiçbir yargısal güvence sunulmadan tamamen keyfi şekilde sonlandırılmış, bir daha kamuda istihdam edilmeyecek şekilde işine son verilmiştir. KHK’de ismi açıkça belirtilerek terör örgütü üyesi olarak ilan edilmiş, toplumla yeniden sağlıklı ilişki kurması ve özel sektörde iş bulması imkânsızlaştırılmıştır. Yargılanmadan terör örgütü üyesi olarak afişe edilmesi, şeref ve itibarıma saldırı niteliğindedir. Bu ihlaller iç hukukta yasal dayanaktan yoksun ve ömür boyu süreceğinden dolayı da ölçüsüzdür. Bu nedenlerle AİHS’nin 8. maddesi ihlal edilmiştir.
- İlgili KHK, OHAL’ in kesinlikle gerektirdiği türden tedbirler olmadığı için AİHS nin 15. Maddesi ihlali söz konusudur.
- İhraç kararı, OHAL’in gerekli kıldığı bir tedbir olmayıp, darbe teşebbüsü fırsat bilinerek yapılan toplu tasfiyenin bir parçasıdır. Kamuda, çalışma hakkı bakımından vatandaşlar arasında siyasal görüş yönünden ayrımcılık yapılmıştır. Davaya konu karar, ayrımcılık yasağını düzenleyen AİHS’nin 14. maddesi ile de bağdaşmamaktadır.
- Müvekkil davacının, yasaların suç olarak öngörmediği davranışları nedeniyleihraç edilmesi AİHS nin “Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz İlkesinin İhlali niteliğindeki 7. Maddesine de aykırıdır.
- İŞLEM YASAYA AYKIRI ve TELAFİSİ GÜÇ ZARAR DOĞRACUDUR.
Yapılan işlem açıkça yasaya aykırı ve uygulanması halinde telafisi güç veya
imkansız zarar doğuracak niteliktedir. Kararın uygulanmasına devam edilmesi halinde, davacı için ağır maddi ve manevi zarar doğuracaktır. Bu durumun dikkate alınmasını ve yürütmenin durdurulmasını talep ediyoruz. Bu itibarla, Formun Altı
- ADLİ YARDIM TALEBİ
KHK ile meslekten ihraç edilen davacının hiçbir yerden gelirinin olmaması ve yargılama masraflarını karşılayamayacak durumda olmaması nedeniyle adli yardım kararı verilmesini talep ediyoruz.
Deliller: Şahsi sicil dosyası , KHK, OHAL İnceleme Kom. Kararı .vd. deliller.
Hukuki Sebepler: A.Y., 2577, 7075, 657 s.k. ve diğer diğer ilgili mevzuat
Sonuç ve Talep: Yargılamanın duruşmalı olarak yapılarak öncelikle adli yardım talebinin kabulü ile sabit olacağı üzere ;
- Dava konusu işlemin iptaline,
- İhraç işlemi nedeniyle davacının yoksun kaldığı tüm özlük ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte kendisine ödenmesine,
3- Yürütmenin durdurulmasına,
4-Yargı giderleriyle vekalet ücretinin davalıdan alınmasına karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederim. Saygılarımla.
Ad. OHAL Kom. Kararı
Davacı Vekili
EK: Vekaletname
Ohal Komisyonu Ret Kararına İtiraz Dilekçesi 2
ANKARA NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
(Gönderilmek Üzere)
ADANA NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’ NA
ADLİ YARDIM TALEPLİDİR.
DAVACI:
DAVALI: İçişleri Bakanlığı – Bakanlıklar / ANKARA
KONU: OHAL Komisyonu RET Kararının İptali
TEBLİĞ: (Tarihi giriniz)
ÖZET:
Davalı kurum bünyesinde Polis Memuru olarak görev yapmakta iken 17/08/2016 tarihli Resmi Gazete ‘de yayımlanan 670 sayılı Olağanüstü Hal (OHAL) Kapsamında Kararname ile kamu görevinden çıkarıldım. OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’na (OHAL Komisyonu) yaptığım başvurunun reddine ilişkin … tarih ve 2019/30894 sayılı işlemin iptalini arz ve talep ederim.(ek:1)
AÇIKLAMALAR:
A – KOMİSYON KARARINDA GEÇEN KRİTERLERE CEVABIM
1) SORUŞTURMA BİLGİLERİNE DAİR
Adli soruşturma/kovuşturma bilgilerime dair: “…silahlı terör örgütüne üye olma suçundan … Cumhuriyet Başsavcılığındaki … sayılı dosya kapsamında soruşturmanın devam ettiği” belirtilmektedir.
Sadece soruşturma olduğu ve içeriğinden bahsedilmediği göz önüne alındığında hakkımdaki soruşturmanın söz konusu Garson Kod fişleme listesinden olduğu gayet açıktır. Söz konusu listenin ne şekilde temin edildiği ve hatalardan ayrıntılı olarak bahsedeceğim. Ancak, Anayasa‘nın 38. maddesi, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Ayrıca söz konusu fişleme listelerinin delil sayılamayacağı içerisinde çelişkiler barındırdığı ve 250 bin kişilik bir listenin tek bir adam tarafından oluşturulup hazırlandığı düşünüldüğünde daha ne büyük çelişkiler ortaya çıkaracağı açıktır. Zaten bu haliyle bile fişleme listelerinin ne idari ne de adli yargıda delil olarak değerlendirilmesi düşünülemez. Keza çok sayıda takipsizlik ve beraat kararları gelmektedir.
Ülkemizin gündemini yaklaşık 3 yıldır meşgul eden FETÖ/PDY terör örgütü ile şahsımın herhangi bir irtibatı, iltisakı ve en ufak bir bağlantısı yoktur. Eğer en ufak bir bağlantım olsaydı, yapılan soruşturma ve araştırmalardan ortaya çıkması gerekirdi. İhraç olduğum günden bu güne kadar hakkımda; arama, el koyma, gözaltı gibi hiç bir adli işlem yapılmamıştır. Kamuoyunda bilinen, yazılı ve görsel basında yer alan: Bylock, bank asya, sendika, gazete dergi aboneliği gibi hiçbir kriter şahsım açısından söz konusu değildir.
2) DİĞER TESPİTLERE DAİR İDDİALAR
a) Kurum Görüşü ve Üst amir kanaati hakkındaki cevabım :
Komisyon kararında; “…üst amir kanaati olarak … tarihinde yapılan değerlendirmede FETÖ/PDY terör örgütü ile kuvvetli irtibat ve iltisakı bulunduğu yönünde görüş…” belirtildiği yazmaktadır.
Davalı kurum şahsım hakkımda gizli/çok gizli, özel/hizmete özel/kişiye özel belgeler dahil olmak üzere; kurum içi idari soruşturma raporu, kurum içi çevre ve saha araştırma raporları, tanık beyanları, polis görgü ve tespit tutanakları istihbarat raporu, mit raporu gibi bilgi belgeleri OHAL Komisyonu dosyasına sunması gerekirken tarafım açısından kaynağı belli olmayan şaibeli soyut hiçbir haklı ve hukuki dayanağı olmayan her türlü maddi ve manevi gerçeklikten uzak masa başında üretilmiş kurum görüşü üst amir kanaati gibi soyut maddi geçerliği olmayan iddialar ve varsayımlar sunulmuş OHAL Komisyonu da bunlara göre RED kararını vermiştir. Söz konusu işlemin hiçbir haklı ve hukuki dayanağı bulunmadığı gibi maddi ve manevi delili de yoktur. Masa başında üretilen ve soyut varsayımlar üzerinden yapılan haksız değerlendirmeler esas alınarak mağdur edildim. OHAL Komisyonun almış olduğu RET kararı adalet duygusunu zayıflatıcı açık bir haksızlık olup; hukuken ve vicdanen kabul edilemez. OHAL Komisyonu’nun almış olduğu RET kararı dahil olmak üzere davalı kurumdan aldığı ve yukarıda belirtmiş olduğum her türlü belgeyi mahkemeye sunmak zorundadır.
Davalı kurumun belirtmiş olduğu üst amir kanaatine gelince;
Üst Amirlerim olan dönemin İl Emniyet Müdürü ve yardımcılarının, hakkımda bu kadar önemli olan bir konu olan FETÖ/PDY terör örgütü ile alakalı herhangi bir görüşe sahiplerse Resen idari soruşturma açma yetkileri olduğundan soruşturma açabilirlerdi. Ayrıca hiçbir ortamda söz konusu üst amirlerimizle yan yana gelmem söz konusu olmadığı göz önüne alındığında beni teşhis bile edemeyecekleri de açıktır.
Benim, gösterilen resimlerden dahi kim olduğumu tespit edemeyecek olan üst amirlerim, ülkemiz devletimiz ve bizler için bu kadar önemli olan FETÖ/PDY terör örgütü ile alakalı; şahsımı tanımadan bilmeden, bir mülakat dahi yapmadan kanaat bildirmeleri hayatın olağan akışına aykırıdır.
Davalı kurum, OHAL Komisyonu’nun haksız ve hukuksuz bir karar almasına neden olarak, şahsım açısından telafisi zor hatta imkansız bir karara sebebiyet vererek, tüm kamu vicdanının büyük bir yara almasına sebep olmuştur.
Hiçbir haklı ve hukuki dayanağı bulunmayan maddi ve manevi delili olmayan Masa başında üretilen ve soyut varsayımlar üzerinden yapılan haksız değerlendirmeler esas alınarak üst amir kanaati adı altında böyle bir görüş bildirilmesi adalet duygusunu zayıflatıcı açık bir haksızlık olup; hukuken ve vicdanen kabul edilemez.
b) Garson (SAY Kodu) iftirası hakkındaki cevabım ve hak ihlalleri:
Komisyon kararında: “…başvurucunun … hazırlık numaralı soruşturma dosyası kapsamında ele geçirilen Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilat personeline ilişkin örgüt arşivindeki detay bilgisinde; mahrem yapıda SAY (FETÖ üyesi olup her şeyiyle teslim olan ancak yöneticilik vasıfları olmayan polis memurları) seviyesinde kodlandırılmış durumda olduğu” belirtilmiştir.
Garson listesi ne zaman hazırlandığı belli olmayan, şaibelerle dolu olan bir listedir. Kurumun, say kodu ile fişlendiğimi iddia etmesi tek başına bir şey ifade etmeyecektir. Kurum, bu iddiasını destekleyecek bilgi, belge, tanık beyanları ve diğer delilleri mahkemeye sunmalıdır, aksi takdirde savunma hakkını kaybedecek ve somut olarak iddiasını ispatlayamadığından bu iddia yok hükmünde olacaktır.
SD Karttaki verilerin bir fişleme olduğu EGM KOM Daire Başkanlığı tarafından açıkça itiraf edilmektedir. “Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı görevlilerince imaj alma işlemi gerçekleştirilen dijital veri üzerinde yapılan incelemelerde, Emniyet Mahrem Yapılanması kapsamında Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin FETÖ/PDY üyeleri tarafından Fişlendiği ve Personelin…” ( EGM KOM Daire Başkanlığı, Veri İnceleme Raporu)
Bu Dijitallerde, 200 bini aşkın emniyet personeli ile ilgili fişlemeler olduğu görülmektedir. Kim tarafından, ne şekilde, hangi tarihte ve ne maksatla hazırlandığı bilinmeyen, kaynağın güvenirliliği, delil zinciri ve veri bütünlüğü belli olmayan FİŞLEME listelerinde, fişlenen EGM personelinin çalıştığı şube ve birimlerinden eğitim durumlarına kadar birçok alanda çelişkiler ve gerçeğe aykırı kodlar yer almaktadır. Veriler kesin ve açık bir ispata dayanmamakta; şahıs, listelerdeki kodlanan kişileri tanımamaktadır. Kod çözümlerinin neye göre yapıldığı belli olmadığı gibi birbiri ile aynı anlama gelen kodların bulunması şahsın kodların anlamlarını da doğru düzgün bilmediğini göstermektedir.
Şahıs (Garson-Gizli Tanık) bu fişleme listelerini elinde uzun süre tutmuş, darbe girişiminden yaklaşık bir sene sonra savcılığa teslim etmiştir. En az bir senedir elinde tuttuğu bu listelere müdahale edip etmediği belli değildir. Bu nedenle bu fişleme listelerinin güvenilirliği de sorunludur ve hükme esas alınamaz.
FETÖ Çatı iddianamesinde de belirtildiği gibi “gizliliğe olağanüstü riayet eden” bir örgütün bu kadar uzun bir süre bu verileri elinde tutmuş olması ve bu verilerin bir manipülasyona uğramış olması ihtimali verilerin güvenirliğini ayrıca şüpheli kılmaktadır.
GARSON (KOD) Gizli Tanık İfadelerindeki Çelişkiler
Garson(K) gizli tanığın farklı makamlarda vermiş olduğu ifade ve beyanlarda çok sayıda tutarsızlıklar ve çelişkiler bulunmaktadır. Bunlardan en önemlileri şunlardır; Garson Kod Adlı Gizi tanığın iki adet SD kartı teslim etmesi sonucu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 2017/68532 sayılı dosya ile soruşturma başlatılmıştır. Garson kod adlı gizli tanığın İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi 2016/697 esas sayılı davada mahkemede vermiş olduğu beyanlar çerçevesinde bahse konu sd kart içerisinde yer alan excel dosyasında emniyet teşkilatı personeline ait bilgilerin, Emniyet Genel Müdürlüğü kapalı ağ sistemi olan polnet ağında yer alan ve personel daire başkanlığı tarafından kullanılmakta olan PBS (personel bilgi sistemi) isimli yazılımdan alındığını itiraf ve beyan etmiştir. Yine aynı zamanda gerek Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi 2018/273E. Sayılı dosyasının 08.11.2018 tarihli duruşma tutanağında gerek garson ifade analizi bölümünde diğer beyanlarından da görüleceği üzere polis memurlarının 2015 yılı mart nisan ayında güncellemelerinin olduğunu beyan etmektedir.
Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu’nda … tarihli verdiği ifadede: “Ayrıca benim şahsen tanıdığım kişileri de bu kartlara ben yazdım” beyanı ile söz konusu SD Kart içerisinde yer alan Excel dosyası içerisine kendisinin tanıdığı kişiler ile ilgili fişleme bilgilerini yazdığını itiraf etmektedir. Ancak İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi 06/10/2017 tarihli 2017/292 Esas numaralı Duruşma Tutanağında ise “listeye ben herhangi bir ekleme yapmadım.” ifadesi ile bir önceki ifadesi çelişmektedir.
Yine aynı ifadede: “Bu liste 2016 Nisan ayında hazırlanmış bir listedir.” Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesi, 2017/250 Esas sayılı 16/02/2018 tarihli ifadesinde “Bu veriler efendim en son 2016 Nisan ayında bir araya getirilmiş cem edilmiş bilgilerdir” İzmir 2.Ağır Ceza Mahkemesi 2016/697 Esas numaralı 01/06/2018 tarihli duruşma tutanağında ise “amir -memur kısmındaki verilerde 2005’ten sonra problem olabilir.”, “sivil olarak da amir memur olarak da ama özetlemem gerekiyorsa 2005’ten sonra derse ki bir polis memuru veya bir amir arkadaşımız; kardeşimiz; yani ben 2015’ten sonra zaten gitmiyordum, irtibatı koparmıştım derse benim onu iddia ederek yok gidiyor diyecek bir belge yok, çünkü elimdeki belgenin özelliği 2005’te güncellenmiş bir listeyi teslim ettiğim için onun üzerinden ben yorum yaparak bilgi veriyorum” ifadelerinde görüleceği üzere, söz konusu SD Kart içerisinde yer alan Excel listesinin en son ne zaman güncellendiği ile ilgili çok büyük çelişkiler vardır.
Ankara 25.Ağır Ceza Mahkemesi, 2015/250 Esas sayılı 16.02.2018 tarihli ifadede; Başkan Abdullah TANRIKULU: “bazı bilgiler hatalı, eksik olabiliyor mu bu konuda?” Gizli Tanık Garson: “efendim olabilir…bazen Excel’in acizliğine gelebilecek yani çakıştırma, aşağı doğru çekildiği zaman bazen yanlış olduğu olabiliyor…” şeklinde beyanda bulunmuştur. SD kart içerisinde yer aldığı iddia edilen Excel dosyası ve içerdiği bilgiler ile ilgili hata, yanlışlık, olup olmadığına yönelik sorulan sorulara karşılık verilen cevaplara bakıldığında “çakıştırma, hızlı yazma, aşağıya doğru çekilme olduğu zaman bazen yanlışlık olabiliyor” beyanı verdiği görülmüştür. Esasen bu beyan söz konusu listede yer alan hiçbir bilginin doğru olarak addedilemeyeceğini ortaya koymaktadır.
Zira, İzmir 2.Ağır Ceza Mahkemesi, 2016/697 Esas numaralı 01/06/2018 tarihli duruşma tutanağında garson kod adlı gizli tanık: “ikincisi emniyet teşkilatının tüm listesi var, amir memur olarak, bu az öncede diğer avukat beyin ifade ettiği gibi POL-NET’ten çekilmiş bilgiler , Bu POL-NET’ten çekilmiş bilgilerin ilgili bölümlerinin bir tarafına yapı kendi bazı sütunlar açarak buraya A5 A demiş aynı şeyi kullanmış kendisi, farklı bir eksen oluşturmamış” beyanında bulunmuştur. Demek oluyor ki emniyet teşkilatında yer alan tüm personelin bilgileri alınmış ve kişi bilgilerinin yanına bazı sütunlar açılarak kodlamalar eklenmiştir. Bu sütunlara ait satırlarda yazan bilgilerin, kendi ifadesiyle “çakıştırma, hızlı yazma, aşağıya doğru çekilme olduğu zaman bazen yanlışlık olabiliyor” şeklinde yanlışlık olduğunu beyan ve itiraf etmiştir. Somut örnek vermek gerekirse; F kodu ile kodlanmış bir emniyet teşkilatı personelinin yukarıda belirtildiği gibi bir yanlışlık olduğunda diğer kodlamalar ile karıştırılarak SAY olabileceği, AD kodlaması verilen bir emniyet teşkilatı personelinin EA olabileceği yahut tam tersi olarak tüm kodlamaların ve diğer bilgilerin bu şekilde yer değiştirmesinin mümkün olacağında şüphe yoktur.
İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 2016/697 Esas numaralı 01/06/2018 tarihli duruşma tutanağı;
GİZLİ TANIK GARSON: “Ankara CBS‘ ye nisan ayında giderek verdim, ben bunları 17-25 aralıktan sonra hazırladım. Darbeden sonra da götürdüm bunu evimdeki sd kartı Ankara CBS nisan ayında 18 nisan 2017 de teslim ettim, bizzat savcılığa teslim ettim.”
Ayrıca “ben bunları 17-25 aralıktan sonra hazırladım” ifadesi bir çok soruyu beraberinde getirmektedir. Hazırlanan bu listede yer alan kişilerin tümünü tanımamaktadır. Zira kendi ifadesiyle sadece “ mahrem imamları” tanımaktadır. Mahrem imam sayısı 4700 dür. Bunlardan da sadece 50 kişiyi tanıdığını ve teşhis ettiğini beyan etmiştir. Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesi, 2017/250 Esas sayılı 16/02/2018 tarihli ifadede : “ Bu 4700 ün içerisinde bir polis memuru yoktur, hakim yoktur, savcı yoktur yani mahrem yapıyla ilgileri yoktur yani” ifadesiyle emniyet teşkilatı personeliyle ilgili herhangi bir bilgisi veya tanıdığı bulunmamaktadır. O halde tanımadığı insanlarla ilgili fişleme kodlamalarını neye göre vermiş neye göre ilişkilendirmiştir.
ADLİ BİLİRKİŞİ GÖRÜŞÜ
Adli Bilişim Uzmanı … EGM’nin GARSON tarafından teslim edilen dijitallere dair hazırladığı raporda, Uluslararası Adli Bilişim Standartlarına dayalı olarak iç ve dış denetim unsurlarının incelenmesinin eksik olduğu, elde edilip incelenen materyalin tahrifata uğramış olup olmadığının, tarihleri ileri-geri alınarak kaydedilmiş dosyalar içerip içermediklerinin ve sahtecilikle oluşturulmuş veri içermeleri olasılığının üzerinde durulmadığını belirtmiştir.
Sayılı nedenlerle bu materyalin içerdiği verinin;
- Eksik görülen bu tutarlılık denetimleri olmaksızın
- Dış veriyle desteklenmeksizin
- Fiziksel delillerle uyumluluğu, yani olmuş olayların bıraktığı izlerin doğrulaması yapılmaksızın delil olarak kabul edilmeleri sakıncalı olduğunu belirtmiştir.
FİŞLEME EVRAKINDAKİ ÇELİŞKİ VE HATALAR
FİŞLEME listelerinin oluşturulmasında kullanılan formlardaki bilgilerle, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün POL-NET Personel Bilgi Sistemi’nden (PBS) ÇALINDIĞI çok açık olarak anlaşılmaktadır. ( T.C Kimlik No, çalışılan birim, eş, çocuk, telefon, ev adresi vb bilgiler)
Örneğin bir çok kişi hakkında “EA”(örgüt benim örgütüm diyen ancak bazı zaafları olan kişileri ifade eden) şeklinde kodlama yapılmış olmasına karşın fişleme evrakında yer alan ZAAF bölümünde hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Bu büyük çelişki de yine fişleme verilerinin gerçek dışı olduğunu kanıtlamaktadır.
TCK 137-a kapsamında kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi hali nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Pol-net veri çekilme işlemi ancak kendisine bu yetkiyi verilmiş bir kişi tarafından yapılabilmekte olup, kim tarafından ( Görevde/ihraç/açıkta) sistem bilgisi alındığı hala gizliliğini korumaktadır.
Sonuç itibariyle; Garson Kod Adlı Gizli Tanığın vermiş olduğu listelerden Emniyet Teşkilatı personelinin kişisel ve mesleki bilgileri hukuka aykırı bir şekilde pol-net sisteminden temin edilerek kanuna aykırı yollarla elde ettiği gayet açıktır.
Garson (k) isimli gizli tanık, 18.04.2017 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 2 adet sd kart 1 adet cep telefonu teslim etmiştir. Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı Adli Bilişim Şube Müdürlüğünce hazırlanan inceleme raporunun 2.sayfasında, söz konusu iki adet SD karttan Lexar Marka 64 Gb kapasiteli kartın imajının 19.04.2017 tarihinde alındığı belirtilmektedir. Bu materyale ait imaj dosyasının incelenerek KOM daire başkanlığına gönderilmesi ise 05.06.2018 tarihinde yapılmıştır. Ancak haklarında fişleme bilgileri olduğu öne sürülerek 9103 polis memurunun görevden uzaklaştırılma tarihi ise 26.04.2017 tarihidir.
Tüm bu hususlar göz önüne alındığında; Öncelikle belirtmek gerekir ki; bu yer verilen her iki adet SD kartın içindeki hususlarla ilgili olarak yapılan işlemlerin en baştan denetlenmesi, incelenmesi ve hiçbir mağduriyete yer vermemek, mağduriyetleri gidermek ve kasten yahut hata ile yapılan eylemlerin müsebbibi olan görevlileri ortaya çıkararak adli makamlara intikal ettirmek adalet ve güvenirliğin, tarihe ve geleceğe örnek bir davranış sergilemenin gereğidir.
Adil Yargılanma kapsamında; iki adet SD kartın çözüm raporundaki en önemli hata olan hash bilgileri (dijital imza, hash’i hesaplanan veriye özel ve parmak izi gibi benzersiz bir değerdir), meta data olarak bilinen tarih ve zaman bilgileri, veriyi oluşturan, son erişen ve değiştiren kullanıcıların kim yada kimler olduğu, tarih gibi bilgileri ve en önemlisi ise imaj alma işlemine ait log dosyasına yer verilmemiştir. Bu doğrultuda ise CMK 217 kapsamında, sanık ve müdafi ine Yargıtay kararları doğrultusunda delilin elde ediliş şeklinin okutulması neticesinde verilecek beyan kapsamında hazırlanan bu raporda; Veri bütünlüğünün bozulması ve raporda bahsettiğimiz diğer hususlar neticesinde ilgili delilin elde edilişinde hukuka ve adli bilişim kurallarına aykırı işlem tesis edilmesi neticesinde Anayasa 38/6 Ceza Muhakemesi Kanunu m.206/2-a, 217/2, 230/1-b maddeleri uyarınca hukuka aykırı delil kapsamında değerlendirilmelidir.
YARGI KARARLARI
Fişleme evrakı nedeniyle yargılanan bir polis memuru ile ilgili mahkeme, beraat kararı vermiştir. Kararda: “Ne şekilde ve kim tarafından oluşturulduğu dosya kapsamından belirlenemeyen ve GARSON isimli gizli tanık tarafından teslim edilen dijital materyallerin içerisindeki bilgilerin, tek başına sanığın örgüt ile organik bağ oluşturarak örgüt mensubu olduğuna kanıt olarak ileri sürülmesi yeterli olmayıp, sanığın süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemlerle örgüt faaliyetlerine iştirak etmesi, örgütün nihai amacı doğrultusunda eylemlerde bulunması gerekmektedir.“ denilmektedir.(Samsun 4. ACM 2017/391 E 2018/75 K – Samsun BAM 2.CD 2018/1264 E ve 2018/1181 K sayılı kararı ile istinaf başvurusunu reddederek BERAAT KARARINI ONAMIŞTIR.)
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı tarafından Yargıtay 16. C D’ne yazılan TEBLİĞNAMEDE, fişleme verilerinin yer aldığı SD karttaki bilgilerin , “ verileri hazırlayan şahsın kanaatini ifade ettiği ve örgütsel faaliyeti gösterip ispat etmeye yeterli olmadığı” na dikkat çekilmiştir.( Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, TebliğnameNo : 2018/7039)
Yine bir başka mahkeme kararında “…silahlı terör örgütüne üye olma suçunun oluşabilmesi için çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk gösteren şekilde sanığın eylemlerinin bulunmasının gerektiği,… ayrıca mahrem yapılanma ile ilgili SD kartın tek başına mahkumiyete yeter delil niteliğinde olmadığı, sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle CMK 223/2-e maddesi gereğince atılı suçtan beraatına karar vermek gerekmiştir.”( Elazığ 3.Ağır Ceza Mahkemesi , 2018/21 Esas 2018/221 Karar) denilmektedir.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ
“Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığının 31.07.2017 tarihli veri inceleme raporuna dayanak delilin elde edilişi ve CMK’nın 134.maddesine göre alınan mahkeme kararı emniyet mahrem yapılanması soruşturmasını yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından araştırılıp Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde dosyaya getirtilerek duruşmada sanık ve müdafiine okunduktan sonra deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazı yazılı şekilde hüküm kurulması.” Gerekçesi ile BOZMA KARARI vermiştir.(Yargıtay 16.CD.2018/1947 E , 2018/2742K )
Anayasanın, Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması başlıklı 20. Maddesi ile 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, TC Kimlik numaraları dahil kişilerin özel bilgilerini yasal teminat altına almıştır.
TCK’nin 135/1 ve 135/2 ‘ de “ Siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına” göre fişlemeye hapis cezası öngörürken FETÖ’nün gerçeğe aykırı FİŞLEMELERİ ile işlem yapmak, TCK ve Anayasanın 20.ve 38. Maddelerine açıkça aykırıdır.
CMK’nın muhtelif maddelerinde hukuka aykırı delillerden bahsedilmiş ve hukuka aykırı delillerin fark gözetilmeksizin yargılama dışında tutulması gerektiğine yer verilmiştir. Bu maddeleri; CMK m. 206/2-a, 217/2, 230/1-b ve 289/1-i olarak sıralayabiliriz
Tüm bu hususlar göz önünde alındığında FETÖ/PDY terör örgütünün Egm personelinin bilgilerini bu sistemden aldığı bilinmekte ancak kimin ya da kimlerin bu eylemi gerçekleştirildiği bilinmektedir. Bu sebeple özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmiş kişilerin TC. Kimlik numaralarından eşlerinin çocuklarının isimlerine ev adreslerinden telefon numaralarına kadar çok daha fazla bilgiler terör örgütünün amaçları doğrultusunda alınmıştır. Yapılan bu eylemin fail ya da faillerinin ortaya çıkarılması için adli bilişim uygulamaları çerçevesinde PBS yazılımına ait veri tabanının bulunduğu sunucu/ sunucularının imajının (adli kopyasının) alınarak inceleme yapılması söz konusu yazılıma kimlerin bağlantı yapıp ne gibi işlemler yaptığının araştırılması, veri tabanında bulunan log kayıtlarının incelenmesi, silinmiş verilerin tespitinin yapılması silinen verilerin olması durumunda adli bilişim uygulamaları çerçevesinde veri kurtarma işlemi yapılması sunuculara yapılan bağlantıların sahip olduğu kullanıcı adı ve IP bilgilerinin tespitinin yapılarak EGM teşkilatı personellerinin kim ya da kimler tarafından alınarak FETÖ/PDY terör örgütüne servis (GARSON) edildiğinin tespit edilmesi gerekmektedir. Aksi her durum yine bu delileri askıda bırakacak ve adil yargılanma hakkının ihlali kapsamında değerlendirilerek AİHM ve İHAS hükümleri gereği tazminatlara yol açacaktır.
Bir fişleme evrakı olan Garson listesindeki, aleyhime olan ve gerçeğe aykırı bu bilgileri kabul etmiyor şiddetle reddediyorum. Şanlı polislik mesleğim zamanı dahil, hayatımın hiç bir aşamasında; illegal yapı veya örgütlerle bağım(irtibatım, iltisakım) olmamıştır. Anayasal bir suç olan ve Kanunlara göre de suç olan bu fişleme evrakındaki aleyhime gerçeğe aykırı bilgilerle, OHAL komisyonu tarafından hakkımda RED kararı beni suçlu ilan ederek başvurumu reddetmesi kabul edilemez.
3) MÜZAHİR KURULUŞLARA YAPILAN MALİ DESTEK/PARA GÖNDERME BİLGİLERİNE DAİR CEVABIM:
İçişleri bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığından temin edilen bilgilerde;kapatılan Kimse Yok mu Derneğine 12.01.2014-19.09.2014 tarihleri arasında SMS yolu ile para gönderdiğim bilgisi yer almıştır.Söz konusu bilgide hangi telefon ile hangi tarihte kaç adet sms yolladığım ne kadar lira para yolladığım bilgisi verilmemiştir.Ben söz konusu derneğe sms ile bu tarihlerde para yolladığımı hatırlamamaktayım. Mahkemenizden öncelikle gönderen hat bilgilerini,kaç sms ve ne kadar para yollandığını tespit etmek amacıyla Dernekler Daire Başkanlığından bu hususun teğiti için belgelerin istenmesini arz ve talep ederim.
Ayrıca şahsen örgüte yardım yapacak olsam batmakta olan ve Fetö terör örgütü liderinin talimatla herkesten hesap açılmasını ve para yatırılmasını istediği Bank Asya da hesap açıp para yatırmam gerekmez miydi. Aksine söz konusu dönemde tam tersine 25.04.2014 tarihinde Kuveyttürk katılım bankasında hesap açıp tüm işlemlerimi o bankada yapmıştım. Halen de aktif kullanıyorum. Söz konusu hesap ekstrelerini ekte sunuyorum.(ek:2)
Bunun dışında şayet sms göndermiş olsam dahi söz konusu dernek, bu tarihlerde bağış toplama izni olan yasal bir dernektir. Söz konusu dernekle ilgili olarak olumsuz hiç bir haber, tebliğ, yayın yapılmadığı için derneğin gerçek amacının ne olduğunu bilmiyordum. Haberlere yansıyan 22.09.2014 tarihli ve 2014/6812 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla derneğin yardım toplama yetkisinin alındığını televizyondan duydum.Sonrasında da zaten herhangi bir şekilde dernekle münasebetim olmadı. Hatta 20.11.2014 tarihinde danıştay 10 uncu dairesi tarafından (Esas no.: 2014/5255) bağış toplama izninin devamına yönelik karar verilmesine rağmen herhangi bir bağışım kesinlikle olmamıştır. Eğer derneğin gerçek amacını bilsem, FETÖ/PDY denen örgütle bilerek ve isteyerek münasebetim olsa danıştay tarafından verilen bağış toplayabilir haberinden sonra en azından tepki amaçlı bile olsa bağış yapmaz mıydım? Yapmadım. Kaldı ki dernek KHK ile terör örgütlerine yardım gerekçesiyle 23.07.2016 tarihli 667 sayılı KHK ile kapatılana kadar bağış toplamaya devam etmiştir.
Bu bağlamda komisyon kararında dernek bağışının hakkımda gerekçe olarak kullanıldığı “mezkur örgütle irtibatının bir unsuru olarak..” cümlesindeki “irtibat” sözcüğünün ne manaya geldiğini merak ettim ve araştırdığımda benzer davalarda verilen kararlarda ki tanımına ulaştım şöyle ki; (Ankara 22. İdare Mahkemesine ait ESAS NO : 2018/2349 KARAR NO : 2019/938 ve Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13 üncü İdari Dava Dairesi ne ait Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı/Ankara aleyhine açılan ve 24.04.2019 tarihli Karar No.: 2019/246)
“irtibat; yani bir çıkar ilişkisi nedeniyle gönüllü veya gönülsüz kendi davranışlarını bireysel iletişim yoluyla ya da yazılı ve görsel basın, sosyal medya paylaşımları üzerinden gelen mesajları dikkate alarak belirleme hali ” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanımı ister bir bütün isterse parça parça ele aldığımızda yukarı da belirttiğim şekilde, yaptığım bağış hangi mantıkla hangi somut gerekçeyle yada vicdanen fetö/pdy ile ilişkilendirilebilir. Kaldı ki bu tanımdan yola çıkarak benim özellikle danıştay tarafından bağış toplayabileceği yönünde verilen karar sonrasında adı geçen derneğe bağış yapmamın beklenmesi daha gerçekçi bir gerekçe olmaz mıydı?
4) OHAL KOMİSYONUNUN SADAKAT İDDİALARINA CEVABIM:
Bursa İl emniyet müdürlüğü bünyesinde 325066 sicil sayılı Polis Memuru olarak görev yapmakta iken 20.08.2016 tarihinde Batman ilinde gerçekleşecek düğün merasimime katılmak için yol hazırlığı yaptığım sırada hakkımda herhangi bir açığa alma işlemi uygulanmamış olmasına rağmen 17.08.2016 tarih ve 29804 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname Ek 4 sayılı listede ismimin yer alması sebebiyle başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın kamu görevinden çıkarıldığımı öğrendim. .
Ben Polis Meslek Yüksek okulundan 2010 yılında mezun olduktan sonra kura da İstanbul çektim ama gönüllü olarak becayişle Hakkari’ye gittim. Ben Batmanlıyım ve Kürt kökenliyim Kürtçe biliyorum. Başlama evrakında da bu özelliğimi yazmıştım. Başlamamdan bir ay sonra Terörle mücadele Şube müdürlüğü tarafından arandım Kürtçe bildiğim için arandığım ve çalışmak isteyip istemeyeceğim soruldu. Ben de kabul ettim ve yaklaşık bir yıl teknik kısmında PKK/KCK masasında çalıştım. Çalıştığım süre içerisinde istihbarat şubesinin Kürtçe bilen personel alımı vardı ben de az çok tecrübeli olduğum için şubedeki ön mülakata girdim ve geçtim bir süre sonra Ankara’dan istihbarat daire başkanlığından sınav evrakım geldi. Ankara İDB de girmiş olduğum 3 aşamalı sınavdan sonra(yazılı, meziyet(Kürtçe), sözlü) İstihbarat Şubesi tarafından kabul edildim. Burada da yine PKK/KCK terör örgütüne yönelik dinleme faaliyetlerinde bulundum. Bizzat tarafımdan çok sayıda saldırı girişimi engellenmiş örgüt elemanı deşifre edilmiştir. Ülkemizin birliği için gerçekten olağanüstü şartlarda çalıştım. Normal bir teknikçinin dinleyeceği hat sayısı 20 olması gerekirken ben 120-130 hat takip etmeye çalışıyordum.2012 yılında Hakkari ilinde görev sürem bitmiş olmasına rağmen PKK/KCK terör örgütünün final yılı ilan etmesi ve saldırılarını arttırmasının üzerine ipka vererek bir sene daha Hakkari’de kaldım çünkü Kürtçe her yörede farklı konuşulan bir lehçe ve Hakkari de bunlardan en zoruydu ve yeni gelecek personelin en az 6 ay bu yöredeki dili öğrenmesi sürüyordu. 3. Yılın sonunda Bursa iline tayin oldum. Burada da 2014 ağustos ayına kadar PKK/KCK masasında çalıştım.Çalıştığım süre boyunca onun bunun adamı olduğum için değil ihtiyaç olduğu için çalıştım. 3 yıllık çalışmam boyunca branşsız bir şekilde çalıştırıldım. Şayet Fetö terör örgütü üyesi olmuş olsaydım branş ilk fırsatta aldırılmaz mıydı? Branş demek o şubede kadrolu olmak demektir. Çıkarılsanız dahi mahkeme kararıyla şubenize geri dönersiniz. Normal bir İstihbarat şube çalışanı ilk yılın sonunda kurs aldırılması gerekirken bana hep sıra gelmesine rağmen hiçbir şekilde branş kursuna yollanılmadım. Şubeden çıkarıldıktan sonra da o şubeden o şubeye gönderildim ama hiç itiraz etmedim. Gittiğim tüm şubelerde görevimi hakkıyla yapmak için uğraştım.
Meslek hayatımı bugüne kadar vatan ve millet sevgisi içinde başarıyla yerine getirdim. Ne FETÖ/PDY terör örgütü ne de herhangi başka bir terör örgütü ile uzaktan yakından ilgim bulunmamıştır ve bulunması da mümkün değildir. 15 Temmuz 2016 gecesi Antalya Kemer’ de kursta olduğum esnada vatanımıza yapılan bu alçak saldırıyı haberlerden öğrendim. Derin üzüntü ve korku esnasında otel önünde toplanmamızı isteyen amirlerimizin emirleri üzerine toplantı yerine gittim. Bu kalkışmanın büyüyebileceği gerekirse ölebileceğimiz ama vatanın selameti için kalkışmaya karşı koymamız gerektiği söylendi ve bunun gönüllü olacağı söylendi. Ben ve gönüllü olan diğer arkadaşlarıma uzun namlulu silahlar verildi ben AK-47 Kaleşnikof marka silah aldım. Kemerden bindiğimiz otobüsle Antalya merkeze, Tugay komutanlığı önüne geldik sabah saat 09.00 a kadar bekledik neyse ki bu alçak saldırı engellendi ve çatışmaya girmek zorunda kalmadık lakin gerekseydi hiç gözümü kırpmadan vatanım için ölmeye hazırdım.
Hayatımın hiçbir safhasında hukukun dışına çıkmayan biri olarak suçlamaları kabul etmiyorum. Emniyet Genel Müdürlüğünce bu kapsamda silahım, kimliğim, kendimin ve ailemin sosyal tesislere giriş kartları geri alındığı gibi hayatımızı sürdürebilmek için özel güvenlik alanında dahi çalışmam daimi olarak yasaklanmıştır. Hiçbir söz hakkı tanınmadan savunmasız bir şekilde Olağanüstü Hal süresinden sonra da devam edecek şekilde memuriyetten süresiz olarak çıkarıldım. Maaşımdan başka hiçbir geliri olmayan bir kamu görevlisi olarak çok ağır mağduriyetlere muhatap oldum. Bunlardan en ağırı da suçlamanın niteliği ve sürülen kara lekedir. Şahsıma ve aileme hakaret saydığım iddiaların hiç birini kabul etmiyorum. Yapılan bu uygulamalarla aile olarak bir sivil ölüme terk edildik.
Hal böyle iken ve ben tereddüt etmeden darbe gecesi darbecilere karşı görev yapmış olmama ve sonrasındaki 1 ay boyunca amirlerimin emrinde her türlü görevi ifa ettiğim halde maksadımın tam tersi gerekçelerle davalı idarenin memuriyetimin sonlandırılması ve OHAL Komisyonun almış olduğu RED kararı adalet duygusunu zayıflatıcı açık bir haksızlık olup bu durum hukuken ve vicdanen kabul edilemez.
Anayasamızın 38. Maddesi ise “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.”, “… Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” hükmünü içermektedir. Bunlara ek olarak Anayasamızın 15.maddesi “suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” hükmünü içermektedir.
Anayasamızın 15, 38 ve 129. maddelerinden de anlaşılacağı üzere memurlar anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler. Yani kişi aleyhine anayasa ve mevcut kanunlara aykırı bir fiil, eylem veya davranış içinde bulunmadığı sürece hukukun en temel ilkelerinden biri olan masumiyet karinesi ilkesine de bağlı olarak devlete karşı sadakat yükümlülüğünün ihlal edildiğine karşı iddiada bulunulamaz ve kişi bundan dolayı suçlanamaz.
İdare kişinin sadakati konusundaki kanaatini anayasada ve kanunlarda açıkça belirtilen somut olgulara ve kanıtlara dayandırmak zorundadır.
Şahsım tarafından Anayasa ve kanunlara aykırılık teşkil edecek şekilde hiçbir işlem, fiil veya eylem içerisinde bulunmadım. Hem memuriyet öncesi hem de memuriyet hayatımda görev yaptığım süre boyunca hiçbir şekilde Anayasa ve Kanunların dışına çıkmadım. Devlete karşı sadakat yükümlülüğünün ihlal edildiğini gösteren hiçbir somut kanıt ve delil bulunmamaktadır.
İdare, kişinin sadakati konusundaki kanaatini somut olgulara dayandırmak zorundadır. Yani kişi hakkında anayasa ve yasalara aykırı bir eylem bulmak zorundadır. Bu konudaki kanaatini oluştururken anayasanın ilgili maddesine ve ilgili kanunlara uymak zorundadır.
Danıştay 12. Dairesi’nin 16.11.2015 tarih ve 2002/5920 Esas ve 2005/4029 Karar No’lu kararında özetle, “disiplin cezası ile cezalandırılan kişinin, disiplin suçu sayılabilecek bir eylemde bulunduğunun objektif bir şekilde ortaya konulması gerektiği, isnat edilen fiili işlediğinin, hangi eylemi ve fiili nedeniyle bu cezanın verildiğinin belirtilmesi gerektiği, isnat edilen fiilin somut olarak ortaya konmadan kişiye ceza verilemeyeceğini” açıkça belirtmiştir. Danıştay’ın bu ilkeyi disiplin suçları açısından isabetle uyguladığı görülmektedir.
Yine Danıştay 10. Dairesi’nin 27.10.1987 tarihli ve K.N :1987/1721, E.N:1987/2015 sayılı kararında, “… Bu durumda üstüne atılı disiplin suçunu işlediği hiç bir şüpheye yer vermeyecek biçimde kesin olarak ortaya konmadan, çelişkili ifadeler dayanak alınarak davacının meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılması yolundaki dava konusu işlemde hukuki isabet görülmemiştir…” denilerek, şüpheden sanık yararlanır ilkesini uygulamıştır.
Sonuç olarak, hiçbir delil gösterilmeden, şahsımın savunması dahi alınmadan “suçta ve cezada şahsilik ilkesi” başta olmak üzere evrensel temel hukuk ilkelerinin çiğnenerek, meslekten çıkarılmam hukuka aykırıdır. Devlete karşı sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğim iddiası kabul edilemez, tarafıma hiçbir suç isnadında bulunulamaz..
5) FETÖ İLE BAĞIM OLMADIĞINA DAİR DİĞER CEVAPLARIM
Bylock Kaydımın: Örgüt üyelerinin haberleşmek için kullandığı Bylock ve benzeri programları kullanmadım.
BANKASYADA : Herhangi hesabımın ve hesap hareketimin olmaması.
HTS Kaydı olmaması: Adli mahkemece sabit olarak, hiçbir üst düzey örgüt üye(si)leri ile irtibatım yoktur.
Örgüt sorumlularına para transferi olmaması: Hiçbir örgüt üyesine veya üst düzey-alt düzey sorumlusuna para havale ve para transferim yoktur.
SGK kaydı olmaması: SGK kayıtlarında da sabit olduğu gibi, FETÖ ile irtibatlı hiçbir kurumda çalışmadım.
Örgüt evi bilgisi : Hayatımın hiçbir evresinde FETÖ örgüt evinde kalmadım.
Sendika üyeliği olmaması:FETÖ ile irtibatlı hiçbir sendikaya üye olmadım.
Dernek, vakıf üyeliği olmaması:FETÖ ile irtibatlı hiçbir dernek, vakıf gibi kurumlara üyeliğim yoktur.
Bu liste bilmediğim diğer FETÖ bağı (irtibat, iltisakı) sayılan kriterler için de uzatılabilir.
B)HAK İHLALLERİ:
AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNİN;
KANUNSUZ CEZA OLMAZ İLKESİ BAŞLIKLI; 7. MADDESİ;
“Hiç kimse islendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç sayılmayan bir fiil veya ihmalden dolayı mahkûm edilemez. Yine hiç kimseye, suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Bu madde, işlendiği zaman uygar uluslar tarafından tanınan genel hukuk ilkelerine göre suç sayılan bir fiil veya ihmalden suçlanan bir kimsenin yargılanmasına ve cezalandırılmasına engel değildir.”
T.C. ANAYASASININ;
MADDE 38-
- Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
- Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır.
- Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.
- Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.
- Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
Diğer yandan; “KANUNSUZ CEZA OLMAZ” İLKESİ; evrensel hukuk ilkeleri arasında yer almakta olup, gerek ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde ve gerekse iç hukukumuzda benimsenmiş bir ilkedir:
Dolayısıyla işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kişilere ceza verilmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7. Maddesinde ve Anayasanın 38. Maddesinde yer alan “kanunsuz ceza olmaz” ilkesine açıkça aykırıdır.
670 Sayılı OHAL KHK’SI ile ihraç işlemi uygulanırken savunma hakkı kullandırılmaksızın işlem tesis edilmiştir.
Anayasa ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile sair diğer yasal mevzuattan da anlaşılacağı üzere hakkında meslekten çıkarma cezası istenen kişiye soruşturma dosyasını serbestçe inceleme ve edinme hakkı tanınmıştır. Anayasa Mahkemesi “Savunma Hakkı”nı şu şekilde yorumlamaktadır:
“Savunma hakkı, Anayasa’nın “Kişinin Hakları ve Ödevlerini” belirleyen ikinci bölümünde yer alan, temel haklardandır. Hukuk öğretisinde olduğu kadar uygulamada da, önemi ve erdemi tartışılmaz yüceliktedir. Evrensel konumu nedeniyle, insanlığın ortak değerlerinden sayılmaktadır. Felsefi ve hukuksal nitelikleri ve içerikleriyle adalet kavramı ve yargılama işlevi, birbirini tümleyen, birbirinden ayrılamaz sav, savunma, karar üçlüsünden oluşan yargıyla yaşama geçmektedir. Yargılama süresince, savunma hakkının sanık için yararı ve gereği tartışma götürmez. Savunma, hak arama özgürlüğünün ve adil yargılamanın vazgeçilemez bir koşuludur. Savunmanın tam olarak yapılmasında kamu yararı da vardır. Gerçekten savunma, sonuçta kararın doğru olarak verilmesini sağlar. Bu da ceza adaletinin hakkıyla gerçekleşmesine yardımcı olur. Adaletin devletin temeli olduğunu bir kez daha doğrular. ”
Savunma, suçlamaya karşı sanığın yararına yürütülen; onu hukukî ve fiilî açıdan korumayı amaçlayan bir faaliyettir. Bu hak Anayasa’da, taraf olduğumuz milletlerarası sözleşmelerde ve kanunlarımızda yer almıştır. (m. 36/1 AY, m. 11 İHEB, m. 6 İHAS, m. 14/3b MvSHS). CMK’ ya göre de bu hakkın kısıtlanması mutlak bozma sebebidir. (m. 308/8 CMK).
AİHM, Jespers Belçika’ya karşı davasında silahların eşitliği ilkesi 6. Madde (3) b ile birlikte değerlendirildiğinde, savcılık veya “soruşturma makamının ellerindeki ya da ulaşabildikleri ve sanığın kendisini temize çıkarabilmesine veya cezasını azaltmasına yardımcı olabilecek nitelikteki tüm malzemeleri açıklamakla yükümlü olduğu” şeklinde anlaşıldığını belirlemiştir. Bu ilke aynı zamanda bir savcılık tanığının inandırıcılığına halel getirebilecek malzemeyi de kapsar. Foucher Fransa’ya karşı davasında AİHM, kendi kendini savunmak isteyen bir sanığın savcı tarafından dava dosyasına erişiminin engellendiği ve dosyada bulunan evrakın birer nüshasının sanık tarafından alınmasına izin verilmediği için sanığın savunmasına yeterince hazırlanamamasının 6. Madde (3) ile birlikte okunduğunda, silahların eşitliğinin ihlâli anlamına geldiğini kararlaştırmıştır.
Devlet memurlarına tanınan savunma güvencesi 657 sayılı Yasa’nın 130. Maddesinde şu şekliyle yer almaktadır: Devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemez. Soruşturmayı yapan kurul 7 günden az olmamak üzere kamu görevinden çıkarılması talep edilen memura süre vermek zorundadır. Yine, 657 sayılı Yasa’nın 129/2 maddesine göre; hakkında memurluktan çıkarma cezası istenen memur, soruşturma evrakını incelemeye, tanık dinletmeye, disiplin kurulunda sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma yapma hakkına sahiptir. Savunma hakkının kullanılabilmesi için savunması istenen kamu görevlisine suçlama konusunun ve hakkındaki isnadın ne olduğunun açıkça bildirilmesi gerekmektedir. İsnadın bildirilmesinin yanında hakkındaki deliller ilgiliye tebliğ edilmeli, lehe delil gösterebilmesi için zaman ve imkân tanınmalı, talep ettiği deliller toplanmalıdır. Ayrıca kamu görevlisine savunmasını yapabilmesi için yeterli sürenin verilmesi zorunludur.
Hakkımda usulüne uygun bir disiplin soruşturması yapılmadığı gibi, hayatımın geri dönülemez şekilde değiştirmesine ve tüm kazanılmış haklarımı kaybetmeme neden olan kamu görevinden çıkarılmama ilişkin suçlamayla ilgili savunma yapmak, soruşturma evrakını incelemek, tanık dinletmek ve diğer tüm yasal delilleri sunmak hakkı da kullandırılmamıştır.
Masumiyet karinesi ihlal edilmiştir (AİHS m. 6/2)
Şahsımın kamu görevinden çıkarılmasına dayanak olan KHK’ya göre, “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan (eklerde yer alan listelerde ismi geçen kamu görevlileri)başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır.” KHK’nın ekindeki listelerde ismime yer verilerek, benim bir terör örgütüne üye olduğum şüpheye yer vermeyecek şekilde kararlaştırılmış, yasa niteliğindeki bir işlemle yargılanmadan cezalandırılmış bulunmaktayım. Hiçbir yargılama yapılmadan, savunmam alınmadan, kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan, şahsım bir terör örgütüne üye olmakla suçlanmış ve cezalandırılmıştır. KHK ile terör örgütünün üyesi gösterilerek masumiyet karinesi açıkça ihlal edilmiştir. Zira Anayasanın 38/4 maddesine göre, “Suçluluğu hükmen (kesin bir yargı kararı ile) sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.”
Hukukumuza göre, meslekten çıkarmayı gerektirecek disiplin suçu işlenmediği ve bu hususta adil bir yargılama sonucu karar verilmediği sürece başvurucu meslekten çıkarılamaz.
Darbe girişimine hiçbir şekilde bulaşmamış olan şahsımın, adil yargılanma hakkının gereklerine uygun bir yargılama yapılmadan, savunmam dahi alınmadan (AY m. 129/2) kamu görevinden çıkarılmamda OHAL’e neden olan şiddet olaylarının bastırılmasıyla ilişkisi olmadığı gibi, bu tedbir geçici olmayıp kalıcı niteliktedir. Bu şekilde kamu görevinden çıkarma Anayasanın 15, 38/4, 121 ile AİHS’nin 6. maddelerine aykırıdır.
AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNİN;
“ADİL YARGILANMA HAKKI” BAŞLIKLI; 6. MADDESİ;
- Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir.
- Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.
- Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
- Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
- Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak;
- Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafiinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek;
- İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;
- Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak.”
T.C. ANAYASASININ;
MADDE 129-2 “Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yukarıda yer alan hükümler çerçevesinde, olağanüstü hal dönemlerinde dahi idarelerce gerçekleştirilen işlemlerin, taraf olduğumuz uluslararası sözleşme hükümleri ile T.C. Anayasasında yer alan hükümler doğrultusunda gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
İdare tarafından FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat halinde olduğum kanaatiyle kamu görevinden çıkarma cezası gibi ağır bir yaptırım ile karşı karşıya bırakılmış bulunmaktayım. Ancak, soruşturma kapsamında tarafıma yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden haberdar edilmediğim gibi; savunmam dahi alınmamıştır. Avrupa insan Hakları Sözleşmesinin 6. Maddesi ve Anayasanın 36. Maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkım çiğnenmiştir.
Anılan Anayasa hükmünün gerekçesinde, “yapılacak disiplin kovuşturmalarında ve disiplin cezası uygulamasında ilgiliye isnat olunan hususun bildirilmesi, dinlenilmesi, savunmasını yapma imkânı tanınması bu madde ile güvence altına alınmaktadır” ifadelerine yer verilerek, disiplin cezaları ile ilgili olarak Anayasal güvenceye bağlanan savunma hakkının içeriği belirtilmiştir.
DANIŞTAY İDARÎ DAVA DAİRELERİ KURULUNUN ESAS NO: 2007/1846 KARAR NO: 2011/66 SAYILI KARARIN Dada savunma alınmadan verildiği anlaşılan disiplin cezasında hukuka uygunluk bulunmadığı açıkça ifade edilmiştir. Aynı kararın gerekçesinde; Anayasa Mahkemesinin, Avrupa İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme’nin,savunma hakkının önemini ve gereğini vurgulayan maddesini de dikkate alarak savunma hakkının niteliğini vurguladığı, 14.7.1998 günlü, 1997/41, 1998/47 sayılı kararında, herkesin kendisine yönelik isnadın nedeninden ve niteliğinden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek hakkına sahip olduğu; olayı, isnadın nedenini ve hukukî niteliğini bilmeyen kişinin kendisini yeterince savunamayacağının açık olduğu, bu hususun, savunma hakkının temelini oluşturduğu belirtilmiştir
Anayasa hükmü, gerekçesi ve Anayasa Mahkemesi kararı karşısında, disiplin cezaları ile ilgili olarak savunma hakkı kullandırılmadan disiplin cezası verilmesinin hukuken olanaklı olmadığı; savunma hakkının hukuka uygun şekilde kullanılabilmesi için de, ilgili kamu görevlisinin hakkındaki iddiaları, bu iddiaların dayandığı delilleri, üzerine atılı fillerin hukuki nitelendirmesini ve önerilen disiplin cezasını bilmesi gerektiği sonucuna varılmakta olup, tüm bu hususlar kendisine bildirilmeyen kişinin kendisini yeterince savunamayacağı açıktır…” denilmiştir.
Evrensel hukuk ilkeleri gereğince savunma hakkı kutsaldır. Anayasamız da savunma hakkını güvence altına almıştır. Yukarıda bahsi geçen Danıştay İDDK kararında ve bu kararın atıfta bulunmuş olduğu Anayasa Mahkemesi kararında; herkesin kendisine yönelik isnadın nedeninden ve niteliğinden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek hakkına sahip olduğu; olayı, isnadın nedenini ve hukukî niteliğini bilmeyen kişinin kendisini yeterince savunamayacağının açık olduğu, bu hususun, savunma hakkının temelini oluşturduğu belirtilmiştir. Tarafıma ise savunma hakkı tanınmamıştır.
C) OHAL Komisyon Kararı iptal edilmelidir.
Şöyle ki;
- OHAL döneminde çıkarılan kanun hükmünde kararnameler Resmi Gazetede yayınlandıkları gün TBMM’ye sunulmalı ve 30 gün içerisinde Meclis tarafından onanmalıdır. Oysa bugüne kadar çıkarılan OHAL KHK’larının hiçbiri Parlamento tarafından süresinde onanmamış olup, tüm KHK’lar Anayasanın açıkça öngördüğü şekil şartlarına riayet edilmeden uygulanmıştır. Anayasa ve Meclis İçtüzüğünün açık hükümlerine aykırı olarak süresinde onaylanmayan KHK’lar yok hükmünde olup, kamu görevinden çıkarma işlemine hukuki dayanak olamazlar. 670 sayılı KHK’nın Resmi Gazetede yayınlandığı tarihten itibaren Meclis tarafından onaylanmadan 30 gün geçmekle, hakkımdaki kamu görevinden çıkarma işleminin hukuki hiçbir dayanağı kalmamıştır. Hukuki dayanağı kalmadığı için de dava konusu OHAL Komisyonu kararı iptal edilmelidir.
- Anayasanın 15. maddesine göre, masumiyet karinesinden yararlanma hakkı, OHAL döneminde dahi ihlal edilemeyecek türden, mutlak haklardandır. Kamu görevinden çıkarılmama ilişkin OHAL KHK’sı ile yargılanmadan terör örgütü üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olmakla suçlandım ve ceza hukuku anlamında bir cezaya çarptırıldım. Eş ifade ile kamu görevinden çıkarılmama dayanak yapılan OHAL KHK’sı, masumiyet karinesini açıkça ihlal etmiştir. Oysa Jus cogens niteliğindeki hukukun bu temel ilkesi OHAL döneminde dahi ihlali mümkün olmayan bir ilkedir. Kamu görevinden çıkarılma işlemine dayanak oluşturan OHAL KHK’sı, masumiyet karinesini açıkça ihlal ettiği için, söz konusu KHK Anayasanın 15. Maddesine dolayısıyla OHAL Hukukuna aykırıdır. Kamu görevinden çıkarılma işleminin dayanağı olan KHK Anayasaya aykırı olduğu için kamu görevinden çıkarılma işlemi de Anayasanın 15. Maddesine aykırıdır; bu nedenle de dava konusu OHAL Komisyonu kararı iptal edilmelidir.
- İşlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kişilere ceza verilmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7. Maddesinde ve Anayasanın 38. Maddesinde yer alan “kanunsuz ceza olmaz” ilkesine açıkça aykırıdır. Eş ifade ile kamu görevinden çıkarılma işleminin dayanağı olan KHK, Anayasanın 38 ile AİHS’nin 7. maddelerine (OHAL hukukuna) aykırı olarak kabul edilmiş olup, OHAL döneminde de olsa kamu görevinden bu şekilde çıkarılma işlemi hukuka aykırıdır. Bu nedenle de dava konusu OHAL Komisyonu kararı iptal edilmelidir.
- Danıştay İçtihadı Birleştirme kararları hukukun asli kaynaklarındadır. Yasa gücünde olup tüm kişi kurum ve yargı organlarını bağlar. Yargı organları İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararlarına uygun karar vermek zorundadır. Danıştay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu, 12 Eylül Darbesi sonrası 02.12.1989 tarihinde verdiği bir kararda, sıkıyönetim veya OHAL dönemindeki tedbirlerin geçici olma niteliğine vurgu yaparak, 1402 sayılı Kanunla öğretim üyeliğine son verilen akademisyenlere uygulanan bu tedbirin geçici nitelikte olduğunu ve Sıkıyönetim ya da OHAL sona erdikten sonra uygulamasının devam ettirilemeyeceğini kararlaştırmıştır. Sonuç olarak Danıştay, 1402 sayılı Yasa ile üniversitelerden uzaklaştırılan öğretim üyelerinin mesleklerine iadesine karar vermiştir. Bu nedenlerle dava konusu OHAL Komisyonu kararı iptal edilmelidir.
- Danıştay 5. Dairesi’nce verilen 25.04.1979 gün ve E; 1979/15059, K; 1979/11022 sayılı kararda “Bu durumda dava konusu görevden uzaklaştırma işleminin kanunun amaçladığı şekilde kamu yararına ve kamu hizmetinin gereklerine uygun olmaksızın tesis edildiği anlaşıldığından” maksat yönünden mevzuata aykırı olduğu gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiştir. Geçmiş hizmetlerim olumlu, sicil notum yüksek, sicilim temiz, konusunda uzman ve tecrübeli bir devlet memuruydum. Dava konusu işlem tarihine kadar hakkımda hayatım boyunca adli ve idari tek bir ceza mevcut değildir. Hukukun temel prensiplerin tamamı bu düzenleme ile açıkça ihlal edilmiştir. Bu nedenle idarenin bu işlemdeki maksat unsurunun hukuka uygun olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Dolayısıyla, hukuka aykırı olarak tesis edilen OHAL Komisyon kararının iptali gerekmektedir.
- Komisyon benim suç olmayan eylemlerimi göz önüne almış, düzenleyici yetkisini kullanarak kıyas yoluyla bir suç ve ceza oluşturma yoluna gitmiştir. Komisyonun bu işlemi açık bir şekilde hukuka aykırıdır. Ayrıca bu hususlarla ilgili tarafımın beyanlarına başvurulmamış olması, tarafımdan savunma alınmadan memurluğuma son verilmesi açık hukuk ihlalidir. Anayasamızın 129. Maddesi 2. Fıkrasında “Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına SAVUNMA HAKKI tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.”şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Bu yönüyle Anayasanın 129. Maddesi ihlal edilmiştir ve bu nedenle OHAL Komisyonu kararı iptal edilmelidir.
- Dava konusu işlem sebebiyle, işlemediğim bir suçtan dolayı hakkımda adli bir kovuşturma dahi olmamasına rağmen terör örgütü üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı ile kamu görevinden çıkarıldım. Kamu görevinden çıkarılmak, memuriyet hayatında karşılaşılabilecek en ağır yaptırımdır. Tamamen yasal faaliyetler nedeni ile bu şekilde bir yaptırımla karşı karşıya bırakılmamdan dolayı, ben ve ailem açısından maddi ve manevi anlamda telafisi imkânsız zararlar söz konusudur. Kişisel ve mesleki itibarım son derece ağır biçimde zedelenmiştir. Bu nedenlerle OHAL Komisyon kararı iptal edilmelidir.
- 15 Temmuz darbe girişiminden sonra hayatımıza giren “iltisaklı ve irtibatlı” kelimesi Türkçedeki anlamlarıyla isteğiniz yere oturtabilir istediğiniz gibi değerlendire bilirsiniz. Kişiden kişiye göre değişen göreceli bir kavram haline gelmiştir. Hukuk literatüründe de KHK lar dışında hiçbir kanun da yeri yoktur. Önemli olan sizin niyetiniz. Benimle ilgili olarak örgüt iltisak, irtibat suçlamalarını kesinlikle kabul etmiyorum. Bilerek yada bilmeyerek silahlı yada silahsız herhangi bir suç örgütünün üyesi yada sempatizanı değilim ve asla hayatım boyunca da olmadım. Bilerek veya bilmeyerek suç işlemedim ve suç işleme kastıyla da hiçbir davranış içerisine girmedim. İltisak kelimesi, örgüt üyesi ile sempatizanlarını aynı torbada mütalaa eden bu ceza anlayışının ve uygulamasının sürdürülemez bir gerçeğidir. Hiçbir haklı ve hukuki dayanağı olmayan her türlü maddi ve manevi gerçeklikten uzak masa başında üretilmiş kurum görüşü üst amir kanaati gibi soyut maddi geçerliği olmayan iddialar ve varsayımlar OHAL Komisyonu RED kararını vermiştir. Bu nedenlerle OHAL Komisyonu RED kararı iptal edilmelidir.
- Yine Benim ile ilgili olarak FETÖ Silahlı Terör Örgütü tarafından gerçeğe aykırı olarak oluşturulan-üretilen SD Kart Fişlemesi anayasal bir suçtur. Kodlamalar hiçbir somut gerçekliğe dayanmıyor ve OHAL komisyonu tarafından da ismimin sd kart ta bulunması benim terör örgütünün mahrem yapılanması içinde olduğumu yeterli görüyor ve iltisak, irtibatlı göstererek başvurumu ret ediyor. İşte bu hukuka aykırı OHAL komisyonu kararı iptal edilmelidir.
Yukarıda izah edilen sebeplerle işbu davanın açılması zarureti hâsıl olmuştur. Takdir şüphesiz Sayın Mahkemenizindir.
Sonuç olarak; Yukarıda da belirtmiş olduğum gibi Davalı kurum, gizli / çok gizli belgeler dahil olmak üzere, OHAL Komisyonu dosyası ve eklerini, kurum içi İdari Soruşturma Raporu’nu, kurum içi Çevre Araştırma Raporu’nu, tanık beyanlarını, istihbarat raporunu, ihracıma sebep olan diğer bilgi belge ve delilleri eksiksiz göndermek zorundadır.
Kamu görevinden ihracımı gerektiren somut hiçbir neden bulunmamaktadır. Anayasa ve yasalarımıza uygun davrandım, aksi bir fiilim söz konusu değildir. OHAL Komisyonu somut herhangi bir bilgi ve belge ortaya konulmaksızın, objektiflikten uzak ve keyfi bir şekilde başvurumu reddetmiştir.
Davalı kurum görevden ihracıma yönelik hiç bir yasal gerekçe sunamadığından dolayı öncelikle savunma hakkı olmak üzere, kanunlarımızın, Anayasamızın ve AİHS göre tüm ilgili maddeler ihlal edilmiştir. Kurum istenen tüm belgeleri eksiksiz göndermez ise savunma hakkını kaybedeceğinden dolayı OHAL Komisyonu ret kararının iptaline karar verilmesi gerekmektedir.
Dava konusu 670 KHK ile meslekten çıkarıldığım ve hiçbir gelirim olmadığı, bu davanın masraflarını karşılayacak maddi gücümün bulunmaması sebebiyle ADLİ YARDIM İSTEMİ’min kabul edilmesini, OHAL Komisyonu’nun, hiçbir geçerli sebep ve somut delile dayanmayan 16.07.2019 tarih ve 2019/30894sayılı işlemin; kanunlarımıza, Anayasamıza ve AİHS’ne aykırı olduğundan reddini arz ve talep ederim.
HUKUKİ SEBEPLER:
Anayasa, AİHS, Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanununun ilgili hükümleri ve diğer yasal dayanaklar.
DELİLLER:
Komisyon ret kararı, Kuveyttürk Hesap ekstresi, Garson Listesinin Geçerli Olamayacağına Dair Teknik Rapor, ilgili açıklamalarım, hak ihlalleri, İhlal edilen haklarım konusundaki açıklamalarım.
SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle, fazlaya ilişkin tüm haklarım saklı kalmak üzere,
- Davalı kurumdan gizli/çok gizli dahil, belirtilen tüm belgelerin istenip dava dosyama konulmasına,
- … tarih ve 2019/30894sayılı OHAL Komisyonu RET KARARININ İPTALİNE,
- Adli yardım istemimin kabulüne,
- Mahsur kaldığım tüm özlük haklarımın iadesine,
- Tüm parasal haklarımın FAİZİ İLE BERABER ödenmesine,
- Tüm yargılama giderlerinin davalı idare üzerinde bırakılmasına
Karar verilmesini arz ve talep ederim. 07.03.2021
DAVACI
EKLER
Ek-1 OHAL Komisyonu Ret Kararı
Ek-2 Kuveyttürk Hesap Ekstresi
Ek-3 Garson Listesinin Geçerli Olamayacağına Dair Teknik Rapor
Ek-4 Kimlik Fotokopisi