İmar Kanunundan Kaynaklanan İdari Para Cezasına İtiraz

Bu yazımızda imar kanunu kaynaklı idari para cezalarına şekilde itiraz edebileceğinizi inceledik. Av. Saim İncekaş tarafından yazılan itiraz dilekçesi bu konuda sizler için aydınlatıcı olacaktır. 

İmar Cezası Nedeniyle Para Cezasına İtiraz Dilekçesi


Yürütmenin Durdurulması İstemlidir.

ADANA İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

DAVACI…………….: 

VEKİLİ: Adana İncekaş Hukuk Bürosu – Av. Saim İncekaş

DAVALI……………..:  Adana Belediyesi  İmar Ve Şehircilik müdürlüğü

TEBLİĞ TARİHİ…..: 

DAVANIN KONUSU : 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca 4.959,88 TL idari para cezası verilmesine ilişkin … belediye encümeninin 12/09/2018 tarih ve 2018/2114 sayılı kararının iptali ile yürütmenin durdurulması istemidir.

OLAY VE HUKUKİ AÇIKLAMA:  

Kocaeli İli,  Gebze ilçesi,  Barış Mahallesi, Hayri Macar caddesi, No 56 adresinde tapununu   1141 ada , 12 numaralı parsel no:56/A kapı sayılı yerde kayıtlı taşınmaz üzerindeki yapı ile ilgili olarak tespit ayıplanmıştır.

Daha sonra ise gelen tebligatta, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca 4.959,88 TL idari para cezası verildiği bildirilmiştir.

Öncelikle imar para cezalarının hesaplama şeklini düzenleyen 42. madde ile yapıların sınıf ve gruplarının Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca çıkarılan Tebliğe bağlanması Anayasanın SUÇTA VE CEZADA KANUNİLİK ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.

Yine 42. maddede düzenlenen para cezası miktarları bugüne kadar Danıştay’ın içtihatlarına aykırı olarak düzenlenmiştir. Ayrıca Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırılık teşkil etmektedir.

Tesbitte bulunan ekipte yapı kontrol şefi bulunmamaktadır.  Şöyle ki; yapı durdurma tutanağının tutulduğu esnada olay yerinde yapıyı kontrol etmek için tutanakta ismi geçen inşaat mühendisi Ömer Faruk Öztürk  bulunmamaktadır. Teknik eleman ve zabıta memuru tutanak tutup imza altına alıp söz konusu tutanağı orda görevli olmasına rağmen orada bulunmayan yapı kontrol şefine sonradan imzalattırılmıştır. Yapı kontrol şefinin yapıyı görmeden hazırlanmış tutanağı imza altına alması başlı başına tutanağa konu olan idari işlemin hukuka aykırı olarak düzenlendiğini kanıtlar niteliktedir. Bu hususun delillendirilmesi  ise yapı kontrol ve tutanak tutulması esnasında kayıt yapan iş yeri kamerası tarafından doğrulanmaktadır. Dolaysıyla burada hukuka aykırılık söz konusudur.

Söz konusu tutanakta özetle; “ İlçemiz barış Mahallesi 1141 Ada 12 numaralı parselno:56/A kapı sayılı yerde Vezir kılci  tarafından ruhsat ve onaylı proje eklerine aykırı olarak yapılan inşaat çalışması tespit edildiği görülerek 3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 42.maddesi uyarınca yapının Belediye encümen kararı doğrultusunda yapının zemin kat işyeri önüne çelik malzeme ve kepenk sistem kapalı olarak ilave yapıldığı ince işçilikler yapılır vaziyette olduğu  3194 sayılı kanunun 32. Maddesine istinaden yapı durdurma tutanağı tanzim edilmiştir.

3194 sayılı kanunun 42. Maddesi ve yapı durum belgesi gereği idari para cezası uygulanması konusunda encümene havale yapılmıştır. Konu encümence incelenmiş ve vezir kılci’ye ödettirilmesi içinidari para cezası 12/09/2018 tarihinde hazır bulunan üyelerle oy birliği ile kabul edilmiştir.

İmar ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından 31/08/2018 tarihinde tanzim edilen yapı durdurma tutanağı imar kanununun 32. Maddesine dayanılarak mühürlenmiş ve çalışma tatil edilmiştir. Bu tarihten itibaren yapının 1 ay süre içerisinde ruhsata uygun hale getirilmesi kararı alınmıştır.

Belediye encümenince , [ihc-hide-content ihc_mb_type=”show” ihc_mb_who=”2,4″ ihc_mb_template=”1″ ]12/09/2018 tarih ve 2018/2114 sayılı karar ile idari para cezası  verildiği hususu 05/10/2018 tarihinde tebliğ [/ihc-hide-content]edilmiştir.

Söz konusu yapı 1366403 başvuru numarası ile 31.08.2018 tarihinde imar barışı kayıt başvurusuyla kayıtlanmış ve 8.689,47 tl ödeme tutarı ile birlikte gerekli incelemeler neticesinde 3194 sayılı imar kanunu geçici 16. Maddesi doğrultusunda 158 m2 bağımsız bölüm için  yapı kayıt belgesi verilmiştir.(ekte mevcuttur.)

İmar ve şehircilik bakanlığı tutanaklarında her ne kadar kaçak yapı inşa edildiği( çelik malzeme ve kepenk ilave edildiği) söylenilmişse de söz konusu yapının iş yeri olarak kullanılan zemin katında tutanağa konu olan alan zaten 2010_2011 yıllarından beri mevcut ve kullanılan bir alandır. Daha eski tarihe ait uydu görüntülerinde de görüldüğü gibi söz konusu alan zaten büyük bir kısmı kapalı ve kullanılır durumda olduğu görülecektir. Sadece küçük bir kısmında ağaç bulunduğu için çatı olmadan yani başka bir ifade ile üstü açık ama yanları kapalı olarak kullanılmıştır. Daha sonra üstü açık olan ağacın bulunduğu kısım doğa olaylarından kaynaklı yağmur ve kar suyu yüzünden işyerine zarar verir duruma gelmiştir. İşyerinin kullanımını engelleyen bu ağaç mucbir sebepten kaynaklı kesilmiş ve o boşluk iş yerine daha çok zarar vermesin , hasar olşturmasın diye tamir edilmiş kapatılmış ,ufak tefek onarımları yapılmıştır. Basit tamir ve onarılma haricinde herhangi bir işlem yapılmadığı aşikar iken çevre ve şehircilik müdürlüğü tarafından gönderilen görevliler tarafından ne amaçla kaçak yapı adı altında tutanak tutulduğu bizce anlaşılır değildir. Özellikle tutanak tutan görevlilerden yapı kontrol şefinin de sahada olmaması hukuka aykırı işlem tesisinde bulunulduğu ve baştan savma ,keyfi bir muamele uygulandığı malumdur. Hukuka aykırı, keyfi olarak tutulan tutanak dayanak tutularak verilen idari para cezasının da dayanağı mevcüt değildir.

İşyerinin tutanağa olan kısmı uzun yıllardır kullanılmasından dolayı yıpranmış ve hatta yıkılmak üzere olmasından ötürü söz konusu yapıyı tamir edilmek  zorunda kalmıştır. Nitekim bu alan tamir edilmeseydi onarımı yeniden yapmasaydı bu aşamada işyerinde çalışanlar ve müşteriler bu alanın yıkılma tehlikesinden dolayı zarar görme ihtimalleri bulunacaktı. İş yerinde çalışanların ve müşterilerin burada hayati tehlikesi söz konusu olduğundan mücbir sebep nedeniyle konutu yeniden dizayn edilmek zorunda kalınmıştır.  Davalı idare söz konusu işlemleri ile kötü niyetli hareket etmiş olup adeta bizi mağdur etmiştir. Burada davalı idare tarafından KAMU YARARINA aykırı hareket edilmiştir.

Yapı Kayıt Belgesi Hangi Binaları Kapsar :  inşaat ruhsatı bulunmayan veya inşaat ruhsatı eklerine aykırı olarak inşa edilmiş bina sahiplerinin, 31.12.2018 tarihine kadar, Bakanlığın yetkilendirdiği yapı denetim kuruluşlarına başvurması şartıyla, Yapı Kayıt Belgesi verilecektir. Hükmü mevcuttur.

3194 Sayılı Yasanın 32. Maddesinin 1. Fıkrası; “ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur.” Hükmünü, 2. fıkrası; “Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshası da muhtara bırakılır.” Hükmünü haizdir. Görüleceği üzere, yasa durdurma işlemi üzerine yapı tatil zaptının yapı yerine asılması gerektiğini, bu suretle yapı sahibine tebliğin yapılmış olacağını düzenlemiştir. Hâlbuki davalı idare tarafından, iş yerne ilişkin sahada mühürleme işlemi gerçekleştirilmediği gibi, düzenlendiği iddia olunan yapı tatil zaptı da yapıya asılmamıştır. Yine, yapı tatil zaptının bir nüshasının muhatara da bırakılacağı yasada düzenlenmiş ise de; bu şarta da uyulmamış ve muhtara da herhangi bir evrak bırakılmamıştır. Yasanın öngördüğü hiçbir tebliğ işlemini yapmayan ve şifahen dahi tarafımıza bu konuda bir bilgi vermeyen davalı idare işlemi fiilen de icra edilmemiştir. Davalı idarenin bu işlemleri yaptığından biz, encümen tebliği üzerine haberdar olduk. Yine İmar para cezası hatalı hesaplanmıştır. Taşınmazın üzerindeki yapının sınıfı ve grubu hatalı belirlenmiştir. Böylelikle daha fazla para cezası hesaplanmıştır. Para cezasının artırım nedenleri olmamasına rağmen artırım yapılmıştır. Tespitte bulunan ekipte yapının metrekaresini ölçebilecek uzman eleman bulunmamaktadır. Mevzuata aykırı yapının alanının hesaplanmasında aykırılıktan etkilenen alan dikkate alınır. Açıklamamız doğrultusunda idarece yapılması gereken iş; mevzuata aykırı kısmın belirlenmesi, sadece belirlenen bu yüzölçümü üzerinden idari para cezası hesabı yapılmasıdır Dolaysıyla burada ölçüm hatası vardır. Bu durumda yapılan işlemlerde güdülen saikin kamu yararı olmadığı Sayın Mahkemenizce de takdir edilecektir ve bu yönüyle tesis edilen işlemin iptali gerekmektedir.

Yine dava konusu para cezasına dayanak gösterilen yapı tatil zaptında söz konusu yapıdaki ruhsata aykırılıkları somut ve ayrıntılı olarak belirtecek şekilde düzenlemesi gerekir. Çünkü belirtilen noksanlıkların 1 aylık süre içerisinde giderilmesi, ruhsata uygun hale getirilmesi söz konusudur. Y.İDDK.’nun 05.05.2005 Tarihli ve 2004/2530 Esas, 2005/1121 Karar sayılı kararında bu husus aynen benimsenmiştir. Oysa davamızda iptalini talep ettiğimiz para cezasına dayanak gösterilen yapı tatil zabtı mevzuata ve yukarıda belirtilen yüksek mahkeme kararına uygun değildir. Somut ve ayrıntılı bir aykırılık gösterilmemiştir. Bu nedenle idari işleme dayanak gösterilen yapı tatil zaptının hukuka aykırı olması sebebiyle hakkımızda buna dayalı olarak düzenlenmiş olan para cezasına ilişkin idari işlem de hukuka aykırı olup söz konusu idari işlemin iptali gerekmektedir. Yukarıda izah olunduğu üzere yapı tatil zabıtlarının ruhsata aykırılıkları somut ve ayrıntılı olarak belirtecek şekilde düzenlemesi gerekir. Aynı koşullar idari para cezası verilmesine ilişkin Belediye Encümen Kararları için de geçerlidir. Oysa dava konusu ettiğimiz encümen kararları yeterli ve ayrıntılı açıklamadan yoksundur. Yapı tatil zabıtlarının tekrarı hüviyetindedir. 

DAVA KONUSU İDARİ İŞLEM SEBEP, ŞEKİL VE AMAÇ UNSURLARI YÖNÜNDEN HUKUKA AYKIRIDIR. Bilindiği gibi bir idari işlem yetki, şekil, sebep, konu ve amaç olmak üzere beş unsurdan oluşmaktadır. İdarenin yaptığı tüm işlem ve eylemler burada bahsi geçen unsurlar bakımından hukuka uygunluk taşımak zorundadırlar. Bu unsurlardan her hangi birinde meydana gelen bir hukuka aykırılık söz konusu idari işlemi sakat hale getirecek ve yargısal yaptırımlarla karşı karşıya bırakacaktır. Dava konusu işlem yukarıda bahsi geçen unsurlar ışığında incelendiğinde öncelikle sebep unsuru ve devamında ise amaç unsuru bakımından hukuka aykırılık ihtiva etmektedir.

***İDARİ İŞLEM SEBEP UNSURU YÖNÜNDEN HUKUKA AYKIRIDIR. Dava konusu işlem sebep unsuru bakımından hukuka aykırılık içermektedir. İdari işlemin sebep unsuru, İdari işlemden önce gelen ve idareyi belirli bir işlem yapmaya sevk eden etkenler, idari işlemin sebebi olarak gösterilebilir. Diğer bir söyleyişle idareyi işlem yapmaya sevk eden saiktir, işlemin gerekçesidir. İdari işleme neden olarak gösterilen hukuksal işlemin sakat olması veya olayın gerçeğe uygun olmaması yahut nitelendirilmesinde yanlışlık yapılmış olması, esas işlemi neden yönünden sakatlar. İdare hukukunun, özel hukukla ayrıldığı temel noktalardan birisi sebep konusudur. Özel hukukta işlemin mutlaka sebep içermesi gerekmez. Sebepsiz işlem olabilir. Ancak idare hukukunda işlemin mutlaka kanuna uygun bir sebep içermesi gerekir. Davalı idare, Dava konusu Yapı Tatil Zaptı düzenlemek şeklindeki işlemine, açık, yeterli ve etkin bir itiraza elverecek hiçbir tebliğ usulüne riayet etmediği gibi, encümen kararında bahsedilen sözde hukuka aykırılıklar gözetildiğinde de yapı tatil zaptı düzenleyebilmek için hiçbir haklı gerekçe göstermemiş olup, genel geçer ifadelerle tespit ettiğini bildirmiştir. Bu ise, hangi kanuni dayanaktan hareketle işlem tesis edildiğinin öğrenilememesi nedeniyle etkili bir itiraz sürecinin işletilmesine olanak vermemektedir. Bu ise, tesis edilen işlemi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı kılmakla birlikte; İdari işlemin hiçbir sebebe dayanmaması nedeniyle keyfi bir işlem hükmünde olması sonucunu da doğurmaktadır.

*** İDARİ İŞLEM AMAÇ UNSURU BAKIMINDAN HUKUKA AYKIRILIK TEŞKİL ETMEKTEDİR. Prof. Dr. Kemal Gözler tarafından da İdare Hukukuna Giriş adlı eserde vurgulandığı üzere; İdari işlemlerde amaç unsuru idari işlem ile ulaşılmak istenen nihai sonuçtur. Amaç, idari işlemi yapan kişinin, bu işlemle ulaşmak istediği sonuç konusunda zihninden geçen niyet ve düşüncelerdir. Amaç, idari işlemin sübjektif unsurudur. İdari işlemin amaç unsurunu kamu yararı oluşturur. İdari işlemde nihai olarak amaçlanan kamu yararıdır. Bunun dışında bir amaç için alınacak karar veya yapılacak işlemler hukuka aykırılık teşkil ederler. Amaç unsurunda ortaya çıkacak hukuki sakatlık genelde ” Yetki Saptırması” olarak karşımıza çıkar. Yetki saptırması idari işlemi yapan makamın yetkilerini kullanması gerektiği amaç için değil, başkaca amaçlar için kullanmasıdır. Kısaca arz edildiği üzere, Davalı idare tarafından gerçekleştirilen ve birçok yönden hukuka aykırılık taşıyan işlem, amaç unsuru yönüyle de hukuka aykırılık taşımaktadır. Adı geçen işlemin bu yönüyle de iptaline karar verilmesini Yüce Mahkemenizden arz etmek zorunluluğumuz hâsıl olmuştur.

DAVA KONUSU İŞLEM YASAL MEVZUATA OLDUĞU KADAR, HUKUK DEVLETİ, HUKUK GÜVENLİĞİ, KAZANILMIŞ HAKLARA SAYGI VE HAKLI BEKLENTİLERİN KORUNMASI İLKELERİNE DE AYKIRILIKLAR TAŞIMAKTADIR. Hukukun genel ilkelerinden olan, hukuki güven ve idari istikrar ilkeleri ile yasa ve idari işlemlerin kural olarak geriye yürümezliği ilkesi ve bu ilkelerle doğrudan bağlantılı olan kazanılmış haklara saygı ilkesi hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak karşımıza çıkmaktadır. Anayasamıza göre, Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti olup, idari istikrar, idareye güven, haklı beklenti, hukuk devletinin unsurlarındandır. Buna göre; idarenin tesis ettiği işlemlere güvenilmeli, onların hukuki ve geçerli sebepler olmadan geri alınıp değiştirilmeyeceğine inanılmalıdır. Başka bir ifade ile, idarenin tesis ettiği işlemler, idareciler değiştikçe, İdari makamlar değiştikçe veya işlemin muhatapları değiştikçe değiştirilmemelidir. Nitekim bu ilke, Danıştay’ın 1973 tarihli ( E:1968/8, K:1973/14 ) içtihadı birleştirme kararıyla objektif unsurları belli olan bir norm halini almıştır. Hukuk devletinin önemli gereklerinden biri de, bireylerin öngörülebilir bir hukuk ortamında yaşamalarının, yani hukuksal güvenliğin sağlanmasıdır. İdari istikrar ilkesi bu anlamda, hukuk güvenliğin sağlanmasında önemli ilkelerden biridir. İdari istikrar, en genel anlamda, idarenin yarattığı ve bir süredir devam eden öznel hukuki durumların devamlılığını, idarenin bu tür durumları keyfi biçimde değiştirememesini ifade eder. Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği, kural olarak yasaların ve düzenleyici işlemlerin geriye yürütülmemesini gerekli kılar. Düzenleyici işlemlerin geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olmaması hukukun genel ilkelerindendir. Hukuk güvenliği ilkesi ilgilinin hukuki durumunun süreceğine olan güveni dolayısıyla hayal kırıklığına uğratılmaması anlamına gelir. Bu yönüyle, Hukuk Devleti’nin önemli bir unsuru olarak Hukuk güvenliği, yalnızca hukuk düzeninin değil, aynı zamanda belirli sınırlar içinde, bütün Devlet davranışlarının, az çok, önceden öngörülebilir olması anlamını taşır. Hukuki güvenlik sadece bireylerin devlet faaliyetlerine duyduğu güven değil, aynı zamanda kamu kurum ve kuruluşlarının iş ve eylemlerinin çelişkiler içermemesini de içerir.Haklı beklentilerin korunması ilkesi, hukukî güvenlik ve hukukî istikrar ilkelerine, bunlar da nihaî tahlilde “hukuk devleti” ilkesine dayandırılmaktadır. Gerek haklı beklenti, gerek hukukî güvenlik ve istikrar, gerekse nihaî tahlilde hukuk devleti ilkesi, devletin organları karşısında bireyleri koruyan ilkelerdir. İdarenin bir düzenleyici işlemini beklenmedik bir zamanda kaldırması veya idarenin istikrar kazanmış bir uygulamasından beklenmedik bir şekilde dönmesi, ona güvenerek işlem ve eylemler yapmış bireylerin zarara uğramasına yol açabilir. Doktrinde, bir düzenleyici işlemde yararlandırın nitelikte bir hüküm öngörülmüş ve bu hükmün sonuçlarının doğması bir süreci veya zamanı gerektiriyorsa, böyle bir kapsama giren durum ve kişilerin düzenleyici İşlemin kendilerine yönelik etkilerinden yararlanma haklarının korunması gerektiği, bu durumda ise, kazanılmış haktan çok, ‘haklı beklentiler’ kavramının söz konusu olduğu, idarenin yaptığı işlemlerle veya istikrar kazanmış uygulamalarıyla ilgilileri haklı beklenti içine sokması halinde, bu durumun hukuki istikrar ve güvenlik ilkesinin bir sonucu olarak korunması gerektiği belirtilmektedir. Nitekim Danıştay 10. Dairesinin 14.6.2011 gün ve E. 2007/5427 K. 2011/2289 sayılı kararında; “Haklı beklenti, yönetimin bir düzenleyici işlemine veya bir taahhüdüne veyahut da uzun süren bir uygulamasına güvenerek olsun, bireylerin çıkarlarına ya da lehlerine olan bir sonuca ulaşabileceklerini ümit etmeleridir. İdareler, kendi görev alanlarını ilgilendiren yasa ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, her zaman yönetmelik, tebliğ, genelge çıkarabilme ve bu düzenlemelerle, değişen koşullar dikkate alınarak, daha önceki düzenlemeler ile doğmuş bulunan objektif hukuki durumları, ileriye yönelik olarak yürürlükten kaldırma yetkisine sahip bulunmaktadırlar. Ancak idareler, bu konudaki yetkilerini kullanırken önceki düzenlemeler kapsamında kişilerin kazanılmış haklarını ve haklı beklentilerini korumak zorundadırlar. Bu durum, hukuk güvenliğinin ve hukuki istikrarın sağlaması açısından vazgeçilmez niteliktedir” ifadelerine yer verilmiştir.

YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI VERİLMESİ İSTEMİMİZ İLE UYGULANMAKLA ETKİSİ TÜKENECEK İŞLEMLERDEN OLMASI HASEBİYLE BU HUSUSTA DAVALI İDARENİN SAVUNMASI BEKLENMEKSİZİN İVEDİ KARAR VERİLMESİ TALEBİMİZ. İdari Yargılama Usulünde, işlemin hukuka aykırılığı ve mağduriyetin birlikte bulunması halinde yürütmenin durdurulması kararı verilebileceğinde şüphe yoktur. Yine İdari Yargılama Usul Kanunumuzun 27’nci maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca, “Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir.”Uygulanması halinde yıkım kararı verilebilecek ve müvekkille birlikte, birçok kişinin mağduriyetine sebep olacağından, kamusal zarar doğması da kaçınılmazdır. Tesis edilen düzenleyici işlem; açıkça hukuka aykırı olduğu gibi ortaya çıkardığı ve çıkaracağı bu tür sonuçlar itibariyle telafisi güç veya imkansız zararlara da sebebiyet verecek niteliktedir. GERİ DÖNÜŞÜ MÜMKÜN OLMAYAN MAĞDURİYETLERİN YAŞANMASININ ENGELLENMESİ BAKIMINDAN, BİR AN ÖNCE, DAVALI İDARENİN SAVUNMASI ALINMAKSIZIN VE DOSYA ÜZERİNDEN YÜRÜTMENİN DURDURULMASI TALEBİMİZİN DEĞERLENDİRİLMESİNİ ARZ VE TALEP EDİYORUZ.

Sunulan nedenlerle, İdari Yargılama Usulü Yasasının 27’nci maddesinde sayılan koşullar gerçekleşmiş olup, İşlem;

**Sebep unsuru bakımından hukuka aykırıdır. İdareyi bu işleme iten saik maddi ve hukuki dayanaktan yoksundur.

**Amaç unsuru bakımından hukuka aykırıdır. Söz konusu işlemde kamusal yarar gözetilmemiş ve kamusal yarar dışı amaçlar güdülmüştür.

DAVA KONUSU TÜM İŞLEMLERDE ANAYASAMIZIN 40/2. MADDESİ NDEKİ ZORUNLULUK DİKKATE ALINMAMIŞTIR.

2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 40/2. maddesinde “…Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” denilmiştir.  Ayrıca 5326 Sayılı Yasanın 26/1. maddesinde idari yaptırım kararının tebligat metninde bu karara karşı başvurulabilecek kanun yolu, mercii ve süresinin açık bir şekilde belirtileceği yazılıdır. 12.05.2007 Günlü ve 26520 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Tahsilâtlar Genel Tebliğinde de idari para cezasını ödeme süresi, ödeme yeri, kanun yolu, taksitlendirme talep hakkı vs. bilgileri kapsamak zorunda olduğu duyurulmuştur. Dava konusu Belediye Encümen Kararları bu bilgilerden yoksundur.  Dava konusu ettiğimiz yapı tatil zaptı ve Belediye Encümen Kararının hiçbirisinde yasal başvuruların hangi makama hangi sürede yapılacağına ilişkin en küçük bir bilgi veya açıklama bulunmamaktadır.  Belirttiğimiz Anayasal hak dikkate almadan verilen kararların salt bu nedenle iptalleri gerekir.

İdari yargının yetkisinde olması nedeni ile davamız mahkemenizde açılmıştır.

Anayasa Mahkemesinin [ihc-hide-content ihc_mb_type=”show” ihc_mb_who=”2,4″ ihc_mb_template=”1″ ]05.04.2007 Tarihli ve 2007/35 Esas ve 2007/36 Karar sayılı kararında aynen: “….Bu çerçevede, İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca para cezası verilmesi işlemi, imar mevzuatına aykırı bir yapılanmanın tespiti, önlenmesi veya giderilmesine yönelik idari bir işlemin devamı niteliğinde olduğundan, Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca idari yaptırım kararının yanı sıra idari yargının görev alanına giren başka bir kararın da verilmiş olduğunun ve buna bağlı olarak söz konusu para cezalarına karşı açılacak davalarda idari yargının görevli olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda, İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca verilen para cezasına karşı Sulh Ceza Mahkemesinde açılan dava, itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme’nin görevine girmemektedir…” denilmiştir. Kararda açıkça imara aykırılık iddiası ile verilen para cezalarına ilişkin olarak açılan davaların idari yargıda görüleceği, sadece para cezasının iptali halinde de idari yargının görevli olduğu bildirilmektedir. Davamız bu nedenle idari yargıda açılmıştır.[/ihc-hide-content]

İmar Barışı Kapsamında Yapılan Düzenlemeler: Öncelikle [ihc-hide-content ihc_mb_type=”show” ihc_mb_who=”2,4″ ihc_mb_template=”1″ ]18.05.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Vergi Ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu’na geçici 16. madde eklenmiştir. Daha sonra İmar Kanunu’nun geçici 16. maddesi kapsamında Yapı Kayıt Belgesi verilmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul Ve Esaslar Tebliğ 06.06.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.Söz konusu düzenlemeler kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla Yapı Kayıt Belgesi verilebileceği[/ihc-hide-content] belirtilmiştir.

2. Yapı Kayıt Belgesi’nin Kullanım Yerleri

Yapı Kayıt Belgesi’nin kullanım yerlerini temel olarak aşağıdaki gibidir:

– Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılara geçici olarak su, elektrik ve doğalgaz bağlanabilir.

– Yapı Kayıt Belgesi alındıktan sonra yapı ruhsatı alıp da yapı kullanma izin belgesi almamış veya yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda, yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın kullanım maksadı değişiklikleri de dahil olmak üzere tapuda cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesisi yapılabilir.

– Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarda işyeri açma ve çalışma ruhsatı yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın verilir.

– Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarla ilgili 3194 sayılı Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilir.

3. Yapı Kayıt Belgesi’nin Yıkım Kararları Ve İdari Para Cezalarına Etkisi

Düzenlemeler kapsamında, Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarla ilgili olarak 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca verilen yıkım kararları iptal edilecektir. Aynı şekilde tahsil edilemeyen idari para cezaları da iptal edilecektir. Fakat ödenmiş olunan idari para cezaları geçerliliğini koruyacak ve yapılan ödemeler geri alınamayacaktır.

Tüm bu nedenlere binaen, Davalı idarenin hukuka aykırı tesis ettiği dava konusu düzenlemenin uygulanması halinde TELAFİSİ İMKÂNSIZ ZARARLARIN DOĞMASINA neden olacağından, öncelikle ve ivedilikle YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASINI, yapılacak yargılama neticesinde ise işlemin iptaline karar verilmesini talep etmek zaruretimiz hâsıl olmuştur.

HUKUKİ NEDENLER        : Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Anayasa, 3194 S.K., İYUK

HUKUKİ DELİLLER     : 12/09/2018 tarih ve 2018/2114 Karar Nolu Gebze Belediye Başkanlığı Belediye Encümen Kararı,  Gebze Belediye Başkanlığı Yapı Durdurma Zaptı, İmar Cezası Hesaplama Raporu ve her türlü sair delil.

SONUÇ VE İSTEM           : Yukarıda kısaca arz ve izah edilmeye çalışılan ve re’sen göz önünde bulundurulacak nedenlerle;

1-) Öncelikle ve ivedilikle, dava konusu idari işlemlerin UYGULANMAKLA ETKİSİ TÜKENECEK İŞLEMLERDEN OLMASI HASEBİYLE dosya üzerinden yapılacak inceleme ile ve davalı idarenin savunması alınmaksızın: özellikle konunun aciliyeti nedeniyle ileride telafisi mümkün olmayacak zararların engellenmesi amacıyla evveliyatla ve ivedilikle YÜRÜTMESİNİN DURUDURULMAS1NA,

2-) Akabinde yapılacak yargılama neticesinde; Gebze Belediye Başkanlığı 2018/17 tutanak numaralı Yapı Durdurma Zaptının, yine aynı işlem kapsamında düzenlenen; Gebze Belediye Başkanlığı Belediye Encümeni 12/09/2018 tarih, 2018/2114 Karar Nolu kaçak yapı cezasına ilişkin idari işlemin İPTALİNE, ileride avukat tutmam halinde avukatlık giderleriyle yargılama giderlerin davalı idare üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemekteyim.

EKLER:

1- Dava konusu işlem

2- Başvurular

3-Diğer deliller

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin