İdari İşlemin İptali Dava Dilekçesi Örneği

İdari İşlemin İptali(İptal Davası) Dilekçesi

İdari işlem yürütme tarafından tesis edilen her türlü aksiyonu ifade eder. Devlet yani yürütme erki tarafından tesis edilen idari işlemin hukuka aykırı olması durumunda zarar görenlerin bu işlemin iptalini isteme hakkı gündeme gelecektir. Aşağıda idari işlemin iptalinin talep edildiği dava dilekçesi örnekleri yer almaktadır.

İdari İşlemin İptali Dava Dilekçesi -1-

 SAKARYA  İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

Gönderilmek Üzere

KONYA NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

DAVACI                          :

VEKİLİ                             : Avukat Saim İNCEKAŞ- Turhan Cemal Beriker Bulvarı, Ziya Algan İş Merkezi No:9 K:5 D:41, 01010 Seyhan/ADANA  

DAVALI                          : GEBZE KAYMAKAMLIĞI

DAVANIN KONUSU     : Gebze  Kaymakamlığı İlçe Müftülüğünün X tarih 650 Sayılı ek ödemelere ilişkin  talebin reddine dair işleminin İPTALİNE karar verilmesi talebidir.

.

DAVA TÜRÜ                  :İPTAL DAVASIDIR

TEBLİĞ TARİHİ            : 

  

OLAYLAR                      :

Davacı X 2007-7431 kurum sicil numarası ile X müftülüğü ile arasında hizmet sözleşmesi yaparak 4/B Statüsünde imam-hatip olarak göreve başlamıştır.(EK-1)

X yılı yaz Kur’an Kurslarında  görevlendirme yazısı ile  öğretici olarak görevlendirilmiştir.

Görevini başarıyla yerine getirmiş ve X tarihli dilekçe ile yaz kurslarında görev aldığı için hak ettiği ek ders ücretini talep etmiştir.(EK-2)Ancak davalı idare müvekkilimin talebini red etmiştir.

  Devletimizin ve anayasal ilkelerimizin vatandaşlarımıza tanımış olduğu eşit işe eşit ücret ilkesini davalı idare yok sayarak talebini red etmiş ve  müvekkilimin mağduriyetine yol açmıştır.

Müvekkil davacı sözleşmeli olarak X Müftülüğü bünyesinde çalışmaktadır

KANUNEN  SÖZLEŞMELİ  İMAM HATİPLERLE  KADROLU  İMAM-HATİPLER ARASINDA YETKİ , GÖREV VE HAKLAR  BAKIMINDAN  HİÇ BİR FARK GÖZETİLMEMİŞTİR.

Müvekkilim ile idare arasında yapılan hizmet sözleşmesinin ana maddelerinde belirtildiği üzere sözleşmeli imam-hatip ile kadrolu imam-hatipliler arasında yetki ve görev bakımından hiçbir fark gözetilmediği açıktır. Şöyle ki;

HİZMET SÖZLEŞMESİ;

MADDE 1: Personel il/ilçe müftülüğünce gösterilecek görev yerlerinde yürürlükteki imam-hatiplerle ilgili yasal mevzuatı uyarınca verilecek emirler dahilinde göreviyle ilgili kendisine verilen tüm işleri yapmayı taahhüt eder.

 

Personel hizmetin gereği gibi yürütülmesinin temini maksadıyla mevzuatın kadrolu imam-hatibe emrettiği ödevleri yerine getirmek ,uyulması zorunlu kıldığı hususlar ile yasaklarına ve amirlerince verilecek emirlere uymak zorundadır.

 

 MADDE 3: Personelin çalışma saat ve süreleri,kadrolu imam-hatip için belirlenen çalışma saat  ve sürelerinin aynıdır.

 

Davacı müvekkil X tarihleri arasında haftada 5 gün ve günde 3 saat yaz kuran kursunda görev almış olmakla birlikte ek ders ücreti hakkından yararlanamayacağı belirtilmiştir.

Oysa ki 24 Temmuz 2009 tarihli ve 27298 sayılı bakanlar kurulu kararının 7/5 maddesinde;

 En az 15 kursiyer bulunan ve kararın 5. Maddesinde aranan niteliklere haiz olanlardan yaz Kur’an kurslarında görevlendirilenlere, yılda iki ayı aşmamak üzere, haftada 15 saate kadar ek ders görevi verilebilir.’ Denilmektedir.

Görüldüğü üzere DMK’na göre  4/b statüsünde yer alan sözleşmeli imam-hatipliler için yaz kur’an kurslarında görev verilemez,ek ders ücreti ödenemez gibi bir ayrıma gidilmemiştir.Kadrolu imam-hatiplilerle sözleşmeli imam hatiplileri aynı yetkilerle donatan sözleşme maddeleri burada da uygulanacağı açıktır.    

Sözleşmeli öğretmenlerin ek ödemelerden yararlanabileceği hizmet sözleşmelerinde belirtilmiştir;

Hizmet bakımından aynı Devlet Memurluğu Kanununa tabi olmalarına karşılık sözleşmeli öğretmenlere ek ders ücreti ödenmesine karşılık ,sözleşmeli imam-hatipli olarak görev yapan memurlarımız ise bu kapsamın dışında tutulmuştur.

Oysa ki idare müvekkilimin yaz kuran kurslarında çalışması karşılığı olan ek ders ücreti ödenmemesinin gerekçesi olarak; tamamen keyfiyete dayalı ,kanunların kendi çıkar ilişkilerine göre yorumlanması sonucu  müvekkilimin hak kaybına yol açmış ve ANAYASAMIZIN EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET İLKESİNİ TAMAMEN AYKIRILIK TAŞIYAN bir karar verilmiştir.

YAZ KURSLARI İMAM-HATİPLERİN OLAĞAN  VE MAAŞI DAHİLİNDE YAPTIKLARI İŞLERDEN DEĞİLDİR.

Oysaki yaz kuran kursları imam-hatiplilerin olağan görevleri içinde olmayıp ayrı bir başvuruya ve ayrı bir ücrete tabi bir iştir.Yaz kursları yaz tatillerinde dini eğitim alamk isteyen ve şartlarını taşıyan öğrencilerin başvurusu ile açılan ,kurslardır.Yazın talep oldukça fazla olduğu için bu konuda bir yasal düzenleme yapılmış,yukarıda da saydığımız gibi belli özellikleri taşıyan kişiler bu kurslarda görevlendirilmiştir.

Müvekkil davacı da kendisine verilen görevi yapmış,aynı zamanda da asli görevi olan imam-hatipliğe devam etmiş bu iki ay zarfında olağan üstü çaba sarf ederek her iki görevini de layıkıyla yerine getirmiştir.

MÜVEKKİLİMDE İMAM-HATİP OLARAK BU GÖREVİ YAPMIŞ OLMASI DOLAYISIYLA BU ÜCRETE HAK KAZANMIŞTIR.EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET İLKESİ GEREĞİNCE HERKES GİBİ BU İŞE EMEK VEREREK ZAMAN HARCAYAN MÜVEKKİLİMİN DE HAKKI OLDUĞU AÇIK OLUP AKSİ İDDİA EDİLMESİ ANAYASANIN EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRILIK TEŞKİL EDER.

Aynı işi yapan,aynı emeği veren ,aynı zamanı harcayıp topluma yararlı bir iş için güç sarf eden müvekkilimin ücret almama nedeni olarak sözleşmeli olması gösterilemez.Yetki verilirken kadrolu imam hatiplilerle bir tutulacağı açık bir şekilde belirtilirken yararlanacağı haklara gelindiğinde ise ayrıma maruz kalıp, ikinci sınıf muamele yapılması insanlıkla,eşitlikle ve böyle bir kurumun kutsallığıyla bağdaşmamaktadır.

Ancak iptali istenen işleme bakıldığında açıkça usulsüzlük yapıldığı ve kanunun yanlış yorumlandığı ve bu yorumun anayasadaki eşitlik ilkesine ve kanunlara aykırı olduğu ve işlemin hukuka aykırılığının açıkça sergilenmiş olduğu,hazırlanan bir hizmet sözleşmesiyle üst normlar olan (anayasa ve kanunlara )aykırı işlem tesis edilmiş olduğu tereddüte yer vermeyecek kadar açıktır.

 

İş bu nedenlerle dava konusu işlemin iptaline karar verilmesini istemek durumunda kaldık.

Dava konusu işlem, Yetki, Şekil, Sebep, Konu ve maksat öğeleri açısından mevzuat hükümlerine, idari yargı içtihatlarına, hizmet gereklerine ve kamu yararı ölçütüne aykırı olup iptali gerekir.

 

HUKUKİ DELİLLER    : Mevzuatın ilgili hükümleri

 

 DELİLLER                     :

1)İmam-hatipli hizmet sözleşmesi (Ek-1)

2)- Davacının davalı idareye başvuru dilekçesi (EK-2)

3)Konya 2. İdare Mahkemesinin X sayılı emsal kararı(ek-3)

4)Davalı idarenin tesis etmiş olduğu iptali istenen belge (Ek-4)     

SONUÇ VE İSTEM       :Yukarıda arzedilen ve re’sen nazara alınacak sair nedenlerle:

1)Gebze Kaymakamlığı İlçe Müftülüğünün 20.08 2010 tarih 650 Sayılı ek ödemelere ilişkin  talebin  reddine dair işleminin İPTALİNE

2)-Yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine  Karar  verilmesini saygı ile vekaleten arz ve talep ederim.

                                                                                                                        DAVACI VEKİLİ

İdari İşlemin İptali Dava Dilekçesi

İdari İşlemin İptali Dava Dilekçesi (Vergi Mahkemesi) -2-

[ihc-hide-content ihc_mb_type=”show” ihc_mb_who=”2,4″ ihc_mb_template=”1″ ]

X VERGİ MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA ESAS NO               :…….

DOSYA KARAR NO          :………

DAVACI                               : …………..

VEKİLİ                                 : Av.

DAVALI                               : T.C MALİYE BAKANLIĞI GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI ANKARA

 

KONU                                   : Tarafımıza verilen süre içerisinde dava dilekçesinde bulunan eksik hususların giderilmesi ile müvekkil tarafından Vergi indiriminden yararlanmak için yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemimizdir.

 

AÇIKLAMALAR                :

 

Mahkemeniz nezdinde yukarıda numarası belirtilen dosya kapsamında dava dilekçesindeki noksanlıkların tamamlanması için tarafımıza verilen süre içerisinde; söz konusu eksikleri tamamlama zaruriyeti hâsıl olmuştur. Şöyle ki;

 

1-) X İşçi olarak çalışan müvekkilimiz 01.04.2018 tarihinde vergi indiriminden yaralanarak emekli olabilmek için X Eğitim Araştırma Hastanesi tarafından tanzim edilen X tarihli rapor ile çalışma gücünün %46’sını kaybettiğini gösterir rapor ile X Vergi Dairesi’ne başvurmuştur.

Gelir idaresi başkanlığı tarafından X tarihinde yürütülmesi gereken prosedür gereği alınan rapor Merkez Sağlık Kuruluna gönderilmekle söz konusu raporun Merkez Sağlık Kurulunca incelenmesi neticesinde çalışma gücü kaybının %46 değil de %28 olarak belirlendiği ileri sürülerek reddedilmiştir. (EK-1) (EK-2)

2-) X tarihinde müvekkil tarafından Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’na itirazlarını bildirir dilekçe gönderilmiştir. Fakat davalı idare tarafından itirazlara bu güne kadar herhangi bir cevap verilmemiştir. (EK-3)

2-) Oysaki müvekkilimizin almış olduğu X Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen raporda müvekkilimizin çalışma gücünün % 46’ını kaybetmiş olduğu sabittir. (EK-4)

3-) Bunun neticesinde müvekkilimizin emekli olmak üzere vergi indiriminden yararlanmak için yapmış olduğu başvurusu reddedilmiş olup, işlemin iptali ve vergi indiriminden yararlandırılması amacıyla Mahkemenize başvurma zorunluluğu doğmuştur.

HUKUKİ NEDENLER       :

193 S. K. m. 31, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik m. 15, 18

HUKUKİ DELİLLER        :

1-) X tarihli  X Eğitim Araştırma Hastanesi sağlık kurulu raporu

2-) ………..tarihli Gelir İdaresi Başkanlığı Tarafından gönderilen yazı

3-)  ………Tarihli İtiraz dilekçesi

4-) Bilirkişi incelemesi

 

SONUÇ VE İSTEM             : Yukarıda açıklanan nedenlerle müvekkilimizin vergi indiriminden yararlanmak için yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali ve vergi indiriminden yararlandırılmasına karar verilmesini, yargılama giderlerinin ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini vekâleten talep ederiz. TARİH

 

      Davacı vekili

   Av.

EKLER:

1-) X tarihli  X Eğitim Araştırma Hastanesi sağlık kurulu raporu

2-) ……….tarihli Gelir İdaresi Başkanlığı Tarafından gönderilen yazı

3-)  ………….Tarihli İtiraz dilekçesi

4-) Onaylı vekâletname örneği             

[/ihc-hide-content]

İdari İşlemin İptali Dava Dilekçesi(Uzman Öğretmen Kadrosu) -3-

[ihc-hide-content ihc_mb_type=”show” ihc_mb_who=”2,4″ ihc_mb_template=”1″ ]

İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

DAVACI                         :

VEKİLİ                           :

DAVALI                           :

T.KONUSU                          : Müvekkil tarafından X tarihinde uzman öğretmen unvanını alabilmek için yapmış olduğu başvurusunun cevap verilmeyerek zımnen reddine dair tesis edilen idari işlemin iptali ile ekonomik kayıpların geçmişe dönük ve yasal faizi ödenmesine karar verilmesi talebinden ibarettir.

TEBLİĞ TARİHİ                : X

AÇIKLAMALAR                : Müvekkilim X Okulunda öğretmen olarak görev yapmaktadır. Müvekkilim 27.11.205 tarihinde yapılan uzman öğretmenlik sınavına girerek 77.924 puan alarak başarılı olmuştur. Ancak branşında kontenjan yetersizliğinden bahisle uzman öğretmen unvanı alamamıştır. 30.6.2004 günlü, 5204 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un Öğretmenlik Kariyer Basamaklarına ilişkin hükümlerinin Anayasa aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi tarafından görülen dava da Anayasa Mahkemesi adı geçen Kanunun bazı madde ve ibarelerini iptal etmiştir. Uzman öğretmenlik unvanının verildiği dönemde iptal edilen hükümler yürürlükte olduğundan kariyer olarak uzman öğretmenliğe geçememiştir. Anayasa Mahkemesince iptal edilen hükümlerden dolayı mağdur olup bu mağduriyet yeni bir yasal düzenleme yapılmadığından halen devam etmektedir. Anayasa mahkemesinin iptal kararı yürürlüğe 18.03.2010 tarihinde girdiğinden şu anki mevzuat kariyer olarak yükselmesine onay vermektedir. Müvekkilim bu gerekçe ile çalıştığı okula davalı kuruma gönderilmek üzere,  uzman öğretmenlik unvanının verilmesi için 14.09.2011 tarihinde başvurmuştur.Bu başvurusu okul tarafından 14.09.2011 tarih ve ……. sayılı yazı ile ….. Milli Eğitim Müdürlüğüne gönderilmiştir.Ancak davalı kurum müvekkilin bu talebine cevap vermeyerek zımnen ret etmiştir.Dava konusu bu işlem amaç, maksat, sebep ve konu açısından hukuka aykırıdır. Şöyle ki;

02/09/2004 tarihinde 5204 sayılı Kanununun birinci ve ikinci maddelerinin Anayasa’ya aykırılığı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne iptal davası başvurusunda bulunulması üzerine Anayasa Mahkemesi, 18/03/2009 gün ve 27173 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 21/05/2008 günlü ve 2004/83E-2008/107 K sayılı kararı ile;  5204 sayılı Yasa’nın 1. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “hizmet içi eğitim,” ibaresinin, 5. fıkrasında yer alan “hizmet içi eğitim,” ibaresinin, 6. fıkrasında yer alan “sınava katılacaklarda aranacak en az çalışma süresi”,alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans veya doktora öğrenimini tamamlamış olanlardan uzman öğretmenlik veya başöğretmenlik için aranacak kıdem,”, “branşlar temelindeki uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sayıları,” ve “ile diğer hususlar” ibarelerinin ve 7. fıkrasında yer alanToplam serbest öğretmen kadro sayısı içinde, başöğretmen oranı % 10, uzman öğretmen oranı % 20’dir. Bakanlar Kurulu  bu oranları bir katına kadar yükseltmeye yetkilidir.” hükmünün Anayasa’nın ilgili maddelerine aykırılığı gerekçesiyle iptaline karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi söz konusu kararın, Resmi Gazete’de yayımından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine hükmetmiş ve iptal kararı 18/03/2010 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir.

5204 sayılı Yasa’nın 1. maddesinin iptal edilen fıkra ve ibarelerinin doğuracağı hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Yasa’nın 53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince iptal hükümlerinin, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi uygun görüldüğünden Anayasa Mahkemesi kararı 18.3.2010 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, kanun hükümleri bu tarihe kadar uygulanmıştır. 18.03.2010 tarihinde yürürlüğe gireceği bir yıl öncesinden bilinen Anayasa Mahkemesi kararı uyarınca Milli Eğitim Bakanlığı tarafından halen yeni düzenlemeye de gidilmemiştir.

5204 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu Ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun şu şekilde düzenlenmiştir ve koyu renkle altı çizili belirtilen kısımlar iptal edilmiştir;

“ Madde 1 – 14.6.1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 43 üncü maddesinin sonuna aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

Öğretmenlik mesleği; adaylık döneminden sonra öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak üzere üç kariyer basamağına ayrılır. Adaylık dönemini başarıyla tamamlayanlar mesleğe öğretmen olarak atanır.

Kariyer basamaklarında yükselmede kıdem, eğitim (hizmet içi eğitim, lisansüstü eğitim), etkinlikler (bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif çalışmalar) ve sicil (iş başarımı) puanları ile sınav sonuçları esas alınır. Değerlendirme 100 tam puan üzerinden yapılır. Değerlendirme puanının % 10’unu kıdem, % 20’sini eğitim, % 10’unu etkinlikler, % 10’unu sicil (iş başarımı) ve % 50’sini de sınav puanı oluşturur.

Kariyer basamaklarında yükselecekler değerlendirme puanlarına göre başarı sıralamasına alınır. Değerlendirmeye alınmak için sınav tam puanının en az % 60’ını almış olmak şartı aranır.

Sınav yılda bir defa olmak üzere ÖSYM’ce yapılır.

Alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans öğrenimini tamamlamış öğretmenlerden uzman öğretmenlik, doktora öğrenimini tamamlamış olan öğretmenlerden ise başöğretmenlik için sınav şartı aranmaz. Bu durumda olan öğretmenler kıdem, hizmet içi eğitim, etkinlikler (bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif çalışmalar) ve sicil (iş başarımı) ölçütlerine göre değerlendirilir.

Öğretmenlik kariyer basamaklarında yükseleceklerin gireceği sınav, sınava katılacaklarda aranacak en az çalışma süresi, hizmet içi eğitim veya lisansüstü eğitim nitelikleri, her bir değerlendirme ölçütüne ilişkin hususlar ve puan değerleri, alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans veya doktora öğrenimini tamamlamış olanlardan uzman öğretmenlik veya başöğretmenlik için aranacak kıdem, hizmet içi eğitim, etkinlikler (bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif çalışmalar) ve sicil (iş başarımı) şartları ve puan değerleri, branşlar temelindeki uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sayıları, yükselmeye ilişkin usul ve esaslar ile diğer hususlar Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşleri alınarak Millî Eğitim Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Toplam serbest öğretmen kadro sayısı içinde, başöğretmen oranı % 10, uzman öğretmen oranı % 20’dir. Bakanlar Kurulu bu oranları bir katına kadar yükseltmeye yetkilidir.

Madde 2 – 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 152 nci maddesinin “II- Tazminatlar” kısmının “B- Eğitim, Öğretim Tazminatı” bölümünün birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

Birinci fıkrada sayılanlardan ayrıca;

a) Başöğretmen unvanını kazanmış olanlara % 40’ına,

b) Uzman öğretmen unvanını kazanmış olanlara % 20’sine,

Madde 3 – Bu Kanunun 2 nci maddesi 1.1.2005 tarihinde, diğer maddeleri ise yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Madde 4 – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.”

Anayasa Mahkemesinin ilgili kararında; “5204 sayılı Yasa’nın 1. maddesiyle getirilen kariyer basamaklarında yükselme sistemi, öğretmenlerin, nitelik ve statülerinin iyileştirilmesine özel önem verilmesi temeline dayanmakta ve öğretmenlerin kıdem, eğitim ve iş başarımları esas alınarak, meslekî ve kişisel gelişimlerinin sağlanması, niteliklerinin iyileştirilmesi, statülerinin yaptıkları görevin önem, güçlük ve sorumluluk derecesi çerçevesinde olması gereken seviyeye yükseltilmesini amaçlamaktadır.

Kuralda, kariyer basamaklarında yükselme koşullarının tümünü sağlasa bile, % 20 ve % 10’luk sınırlama nedeniyle bütün öğretmenler yükselme olanağına sahip olamayacaklardır. Bakanlar Kurulu’na tanınan bu oranları bir katına kadar yükseltme yetkisinin kullanılmasında da aynı sonuçla karşılaşılabilecektir.

Anılan oranlar dolduğunda geride kalan öğretmenler, boşalma olana kadar yüzde yüz başarı elde etseler bile, uzman veya başöğretmen hakkını elde edemeyeceklerdir. Bu durum ise yığılmalara, tıkanmalara ve çalışma hayatında olumsuzluklara neden olabilecektir. Öngörülen kontenjanlardaki yüzdelere giren son kişilerle aynı değerlendirme puanına sahip olanların kontenjan dışında kalmaları hali hukuk devleti ve eşitlik ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.” Denilmiştir.

Müvekkilim 2006 yılında değerlendirme başvurusunda bulunmasına rağmen belirtilen tarihte uzman öğretmen olabilmesi için branşlarda kontenjan uygulaması  olduğundan dolayı sınırlı sayıda öğretmen bu unvanı branşı bazında alabildi. Müvekkilimde bu unvanı kontenjan dışında kaldığından dolayı alamamıştır. Anayasa Mahkemesi tarafından yukarıda açıklandığı üzere bu duruma ilişkin ibareler yukarıda yer verilen gerekçeler ile iptal edilmiş olup, 18.03.2010 tarihi itibari ile uzman öğretmenlik unvanını kazanabilmek için herhangi bir sayı sınırlaması ve bu sayı sınırlamasını düzenleyen yasal düzenleme bulunmamaktadır.Bu durumda diğer bütün şartları tutan müvekkilime uzman öğretmenlik unvanı verilmesi gerekmekte iken dava konusu işlem tesis edilmiş ve mağduriyetine sebep olunmuştur.

Kaldı ki aynı konuda ………. İdare Mahkemesinde açılmış bulunan bir çok dosyamız müvekkiller lehine sonuçlanarak hak sahiplerinin Uzman Öğretmenlik sertifikası alması sağlanmıştır.Açıkça hukuka aykırı olarak tesis edilen dava konusu işlemin neticesinde müvekkilim uzman olarak atanamamış ve atanabilen emsallerine göre ekonomik kayıpları olmuştur.Bütün bu anlatılanlardan bahisle davamızın kabul edilerek dava konusu işlemin iptali ve ekonomik kayıpların telafisini talep etme zarureti hasıl olmuştur.

HUKUKİ SEBEPLER        : Anayasa, İYUK ve ilgili tüm yasal mevzuat

HUKUKİ DELİLLER        : Anayasa Mahkemesi iptal kararı, Davalı kuruma verilen 14.09.2011 tarihli dilekçe, çeşitli mahkeme kararları, Sınav sonuç belgesi,  bilirkişi vs yasal  deliller.

SONUÇ VE TALEP            : Yukarıda arz ile izah edilen ve mahkemenin de re’sen gözeteceği sair hususlar nedeni ile;

1-Müvekkilin davalı kuruma X tarihinde uzman öğretmen unvanını alabilmek için yapmış olduğu başvurusunun zımnen reddine ilişkin  idari işlemin  iptaline,

2- Anayasa Mahkemesince iptal edilen hükümler ve ibareler nedeniyle uzman öğretmen olamaması nedeniyle 2006 yılından başlamak üzere uğramış olduğu maddi kayıpların hesaplanarak yasal faizi ile tarafımıza ödenmesine karar verilmesi,

Yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı idare üzerine bırakılması vekaleten arz ve talep olunur.

                                                                                                             Davacı Vekili

[/ihc-hide-content]

İdari İşlemin İptali Dava Dilekçesi -4-

[ihc-hide-content ihc_mb_type=”show” ihc_mb_who=”2,4″ ihc_mb_template=”1″ ]

X (   )   İDARE   MAHKEMESİ

SAYIN    BAŞKANLIĞI’NA

gönderilmek üzere

 X NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ

SAYIN BAŞKANLIĞI’NA ,

 

Dosya No:     /      E.

                                                                    

                                                                                           Duruşma Talepli Dava Dilekçesi

 

İTİRAZ EDEN  :  

 

VEKİLİ            : 

 

DAVALI          :

 

KONU            : 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 25. maddesi uyarınca düzenlenerek adı geçen gemi kaptanlığına tebliğ edilmeye çalışılan ______ tarihli İdari Yaptırım Kararı’nın hem çok haksız ve yasal dayanaksız , hem de ilgili mevzuat ve usullere aykırı olması nedeniyle iptali , yargılamanın duruşmalı olarak yapılması ; neticeten , “ödenmiş” bulunan ________ TL para cezasının yasal faizi ile birlikte iadesine karar verilmesi taleplerinden ibarettir.

AÇIKLAMALAR      :          

 

1) Müvekkilin işletmecisi olduğu konu gemi X Limanı’nda yük boşaltmasını tamamlayarak bu esnada sefer balastını (deniz suyu safrasını) da almış , yükleme limanı olan X’ya müteveccihen yola çıkmıştır.  Antalya’ya X tarihinde boş fakat balastlı olarak varıp yükünü yüklemeye başlayan gemi, yüklenip denize daha çok battıkça mutat olarak ve denizde taşıma işinin doğası gereği , temiz balast tanklarında bulunan deniz suyu safrasını denize geri basmaya başlamıştır.

2) Bildiğimiz üzere  “Gemi Balast Suları ve Sedimanların Kontrolü ve Yönetimi Uluslararası Sözleşmesi”  2004 yılında  IMO (International Maritime Organization – Uluslararası Denizcilik Organizasyonu) platformunda kabul edilip imzaya açılmıştır ve bu bağlamda gerekli çalışmalar için proje Denizcilik Müsteşarlığı tarafından TUBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’ne verilmiştir.  Elbette amaç , gemilerde balast suları ile taşınan zararlı sucul organizmalar ve patojenlerin taşındıkları yeni deniz ekosisteminde canlı türlerini yok etmesini ve ekosisteme zarar vermesini önlemek , oluşabilecek zararları minimuma indirgemektir.  Ülkemiz bu konuda en fazla zarar gören ülkelerden biri konumundadır.

3) Çevre Kanunu’nun gemilerin yol açtığı  kirlenme zararlarından hukuki sorumluluğu da kapsayan genel nitelikteki düzenlemesi denizcilik gerçeklerine ve deniz hukuku ilkelerine uygun düşmemektedir.  Gemilerden kaynaklanan kirlenmeler için özel bir düzenlemeye, bu düzenlemenin uluslararası alanda benimsenmiş bulunan ilkelere uyumlu olmasına ihtiyaç vardır.

4) Tahliyesi (denize geri boşaltılması) esnasında kirliliğe sebep olduğu ileri sürülen safra deniz suyu ülkemiz karasularından (X Limanı’nda) , uluslararası ticari taşıma teamüllerine uygun olarak gemi balast tanklarına alınmış ve X Limanı’na gelip yüklemeye başladıktan bir süre sonra da yine işin doğası gereği ve uluslararası teamüllere uygun olarak denize geri pompalanmıştır. Temiz ve daimi balast tanklarında taşınmış bulunmakla “yağlardan ve herhangi bir kirden tamamen ari, zararsız” da olan bu su tahliyesine idari yaptırım uygulanması elbette kabul edilebilir değildir.

İTİRAZ ve DAVA NEDENLERİ :

1) 06.06.2009 tarihinde saat 12:30 sularında gemiye Sahil Güvenlik Komutanlığı ekipleri gelmiş  ; iddia ettikleri kirlenmenin türüne  “KİRLİ BALAST BASMA” tanımlanması yapmış , şifahen “gemiden ve denizden” demekle birlikte tam olarak nereden aldıklarını bildirmedikleri numunelere dayanarak bir tutanak tanzim edeceklerini bildirmişlerdir. Ne bu ‘Tespit Tutanağı’  ne ‘Numune Tutanağı’ ne de numuneler gemide ya da işletmeci şirket müvekkilin elinde mevcut değildir (EK : 2).

2) ‘İdari Yaptırım Kararı (EK : 1)’  belgeden açıkça anlaşıldığı üzere , olması gereken matbu ‘Tespit Tutanağı’  formlarına cilt ve sayfa numaralarının da derci gerekirken (ki , İstanbul Limanı’nda uygulama bu yönde olup , herhalde başka limanlarda farklı farklı olması düşünülemez , kabul edilemez.   Dayanak uluslararası sözleşmeler ise , standartların da uluslararası standartlar olması gerekir) bu gereğe / usule uyulmamıştır. Aynı açıklamalar ‘Numune Tutanağı’ için de geçerli olup , bu belge de elimizde mevcut değildir.

3) Müvekkilin işletmecisi olduğu “ARIES” gemisinin temiz balast suyunun denize geri boşaltımı esnasında sebebiyet verildiği iddia olunan çevre kirliliği yaptırımına müvekkil işletenin  ve/veya  gemi kaptanının  ve/veya  diğer gemi personelinin hiçbir şekilde muvafakati / kabulü bulunmamaktadır ; zira , müvekkil işleten son derece deneyimli ve tedbirli , gemi personeli ise böyle bir hataya , deniz kirliliğine sebep olmamak için gerekli eğitimleri almış olan , yeterli profesyonelliğe sahip kişilerdir. Bu nedenle , adı geçenlerin , Çevre Kanunu’nun 2.nci maddesinde yer bulan “Kirleten”  (Kirleten : Faaliyetleri sırasında veya sonrasında doğrudan veya dolaylı olarak çevre kirliliğine, ekolojik dengenin ve çevrenin bozulmasına neden olan gerçek ve tüzel kişiler..) olarak değerlendirilebilmeleri hukuken mümkün değildir.

4) Her şeyden önce , iddia edilen kirliliğe neden olan olay dünya standartlarına ve teamüllerine göre de , Türk Mevzuatı’na göre de uygun olarak serbestçe denize basılabilen  ‘temiz deniz suyu safrasının denize geri pompalanması’ olayıdır. Cezaya (idari yaptırıma) konu tahliye (balast basma)  işleminin alışıldık / olagelen yöntemlerden hiçbir farkı bulunmamaktadır.  Şayet bir kirlilikten söz ediliyor ise buna ilişkin ‘Tespit Tutanağı’ , ‘Numune Tutanağı’  , numuneler , resimler , video kayıtları nerededir ?

EK : 3 resimdeki su çıkışı , balastın tahliyesinde kaçınılmaz ve  -organik olmayan özelliğiyle de-  çevreyi kirlettiği kabul edilmeyecek bir olgudur. ; gemiden boşaltılmalarında , belirlenen standartlara  ve yöntemlere aykırılık söz konusu dahi değildir.  Antalya gibi , turistik olduğu tüm dünya ülkelerince bilinen bir şehrin (ki , bu şehri en yoğun ziyaret edenler -gemi kaptanı gibi-  Rus vatandaşlarıdır) limanında , hem de gündüz gözü  ve de ekli resimde görüldüğü yoğunlukta ve debide  ‘kirli balast basma’ olasılığının takdiri yargıya terk edilmektedir..

Müvekkil İşleten’in “ARIES” gemisi esas itibariyle çevre kirliliğine neden olabilecek hiçbir eylem içinde bulunmamıştır.  İddiada ve tespitte mutlak surette bir yanlışlık olmalıdır.

5) Kanunda  ‘Çevre Kirliliği’  :  “Çevrede meydana gelen ve canlıların sağlığını, çevresel değerleri ve ekolojik dengeyi bozabilecek her türlü olumsuz etki” olarak tanımlanmıştır. Yaptırıma dayanak teşkil eden temiz balast tahliyesinde  ise yukarıdaki unsurlardan hiçbiri gerçekleşmiş değildir ; zira ,

-gemiden boşaltılan bu su , aynı denizden (Akdeniz’den) birkaç gün önce , gemideki jurnaline kaydolunarak alınmış bulunan deniz suyunun ta kendisidir ; Ç.K. md.8’de bahsolunan  atık ya da artık değildir. Çevre ortamına  atılma ya da bırakılma söz konusu edilemez.

[AMAÇ, TANIMLAR VE İLKELER    –    TANIMLAR

Atıksu: Evsel, endüstriyel, tarımsal ve diğer kullanımlar sonucunda kirlenmiş veya özellikleri kısmen veya tamamen değişmiş sular

Atık    : Herhangi bir faaliyet sonucunda oluşan, çevreye atılan veya bırakılan her türlü madde]

[KİRLETME YASAĞI    –    MADDE 8 – Her türlü atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.]

-pervanenin denize yeteri kadar batması , geminin seyir selameti ve dengesi için gerektiği zaman daimi ve temiz balast tanklarına denizden su (safra) doldurulması ve aksine durumlarda da gemi zaten yüklü iken boş yere taşınmasın diye denize geri verilmesi deniz taşımacılığı ve denge unsurunun ‘olmazsa olmaz’ıdır , çevreye zarar ileri sürülemez. Sahil Güvenlik Komutanlığı ekiplerinin kanımızca bu kez oldukça bilinçsiz olarak tatbik etmeye çalıştıkları tespit ve dayandıkları Çevre Kanunu md.20 (‘ı’ bendi – 2 no.lu olasılık) ‘kirli balast’ a ilişkindir ; yukarıdaki açıklamalarınız nedeniyle , ‘daimi ve temiz balast’ operasyonlarına tatbik olunamaz.

6) Uluslararası standartlara uygun (ve uygunsuzluğu laboratuar analizleriyle henüz ortaya konmamış / konamamış) rutin balast tahliyesinin  “çevrede olumsuz etki meydana getirdiği , canlıların sağlığını, çevresel değerleri ve ekolojik dengeyi bozduğu”   iddia olunamaz ; zira , bu suda kimyasal ve/veya mekanik kirlilik  doğurabilecek hiçbir unsurun bulunmadığı bir yana ,  -yukarıda bahis olunan-  “başka denizlerden taşınmış olabileceği iddia edilecek zararlı sucul organizmalar ve patojenler” in bulunması da söz konusu değildir.

Gerçekleştiğini / meydana geldiğini kabul ettiğimiz anlamında anlaşılmamak kaydıyla , eğer bu tür bir kirlilik söz konusu ise , balast suyunun kendi karasularımızdan (Akdeniz’de İskenderun’dan) alınmış bulunması donatan ve/veya işleten ve/veya gemi adamlarının davranışları ile kirlenme zararı arasındaki nedensellik bağını kesecek yoğunluktadır.

7) “Gerçek Kirletenler”i doğru bir şekilde arayıp , usulüne uygun olarak tespit edip cezalandırmak gerekirken , suçsuz  tarafların , haksız şekilde , usullere aykırı  ve yasal dayanaksız olarak cezaya muhatap edilmeleri ulusal ceza anlayış ve tatbikatına gölge  düşürecek , uluslararası arenada  ise yerel idare ve adalet sistemine olan güveni sarsacaktır.

8) Anayasa’nın devlete yüklediği  “çevre kirlenmesini  önlemek” görevinin , haksız da olsa “mutlak surette cezalandırma” yöntemleri kullanılarak yerine getirilmesine çabalamak (ki , temiz balast suları tahliyelerine uygulanan haksız bu kabil cezai idari yaptırımlar tüm dünya ülkelerinin denizcilik çevrelerinde hayret ve esefle karşılanmaktadır) yerine , layıkıyla , kirlenme olayının meydana gelmesi beklenmeden , ‘Balast Tahliyesi İşlemlerinin Etkin Gözetimi’ne ilişkin hukuki düzenlemeler yapılmalı ; gemilerin , bu tür mutat (olmazsa olmaz) balast tahliyesi ile , gelecekleri limanlarda çevre kirliliğine sebebiyet vermeyecek ve ağır cezalara muhatap olmayacak önleyici uygulamalarla varmalarını sağlama  zorunlulukları getirilmelidir ; özellikle yabancı gemi donatanlarının / işletenlerinin Türk idare ve adaletine güvenini sarsıcı , hukuki dayanaklardan yoksun , ulusal ve uluslararası genel teamüllere / usullere aykırı tatbikatın önü alınmalıdır.

(Örneğin , bu zorunluluklardan biri , Rusya’daki gibi , ‘Karadeniz’deki Rus Limanlarına farklı denizlerden gelen gemilerden , üzerlerinde mevcut balast suyunu Karadeniz suyu ile değiştirmelerinin istenmesi ve bu değişim operasyonlarının yapıldığı tarih , saat , enlem ve boylam bilgilerinin de kayıtlarının tutulması’ şeklinde bir zorunluluk olabilir)

Yoksa , bazı uygulamalar ağır eleştiri  ve  adeta ‘alay konusu’ olmaya herhalde devam edecek ; şimdi işbu başvurumuzda olduğu gibi , sayısız uyuşmazlık , itiraz ve davaların mahkemelere taşınması zorunluluğu kaçınılmaz olacaktır.

HUKUKİ SEBEPLER        : Çevre Kanunu  ,  İlgili Yönetmelikler  ,  İ.Y.U.K.   vesair  ilgili Mevzuat.

DELİLLER                           : EK : 1 / 3 arası  belge / yazı ve resimler, doktriner açıklamalar , basın haberleri ve uzman yorumları , tutanaklar (Davalı taraftan celpleri talep olunur) ve İdari Yaptırım Kararı , sertifikalar , gemi kayıtları , numuneler , Danıştay Kararları , Çevre Kanunu’nun ilgili kısımları , teknik bilirkişi incelemesi ,  kanunen muteber sair delail.

SONUÇ ve İSTEM :  Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle , duruşmalı olarak , gerekirse teknik denizci bilirkişilerin görüş ve kanaatlerine de başvurulmak suretiyle itirazlarımızın değerlendirilmesini ; İdari Yaptırım Kararı’nın iptali ile ödemiş bulunduğumuz  ________- TL’nın yasal faizi ile birlikte işleten vekili tarafımıza  iadesini , yargılama masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesini vekil sıfatıyla talep ederiz.

                                                                                                          Saygılarımızla ,

[/ihc-hide-content]

İdari İşlemin İptali Dava Dilekçesi -5-

[ihc-hide-content ihc_mb_type=”show” ihc_mb_who=”2,4″ ihc_mb_template=”1″ ]

 ADANA NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ’NE

DAVACI      :

DAVALI       : X VALİLİĞİ

KONU          : X İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün ‘Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması’ kararının “Çocuklara hizmet veren kamu görevi verilmemesi” cezasının kaldırılması hükmü taşımadığına ilişkin kararının iptali istemidir.

TEB. TAR.   : 

AÇIKLAMA  :

 

  1. X tarihinde, düzenlenen soruşturma raporu ile hakkımda adli işlem sonuçlanıncaya kadar “çocuklara hizmet veren kamu görevi verilmemesi” yönünde karar verilmiştir.
  1. X 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin X Esas ve 2019/742 Karar sayılı dosyası tanzim edilmiş ve kovuşturma yürütülmüştür. Ceza kovuşturması sonucunda X tarihli gerekçeli karar ile hakkımda hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verilmiş ve bu karar X tarihinde kesinleşmiştir.
  1. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına istinaden hakkımda verilmiş olan çocuklara hizmet veren kamu görevi verilmemesi cezasının kaldırılması için X tarihli dilekçe ile X İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yapmış olduğum başvuru üzerine davalı idare, X tarih ve X sayılı yazısı ile ret cevabı verilmiştir. Ret kararı tarafıma X tarihinde tebliğ edilmiştir. Hakkımda ilgili idarece verilmiş olan bu karar usul ve yasaya aykırıdır.
  1. Davalı idare tarafından, hakkımda adli işlem neticeleninceye kadar verilmiş olan tedbirin, yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle, yaptığım başvuru üzerine kaldırılması gerekmektedir. Fakat idarenin bu konuda vermiş olduğu ret kararı ile mağduriyetim devam etmiştir. Yapmış olduğum iş başvuruları bu ceza sebebiyle olumsuz sonuçlanmaktadır. Mesleğimi icra edememem ve bakmakla yükümlü olduğum ailemin geçimini sağlamakta zorlanmam nedeniyle hakkımda verilen cezanın kaldırılması gerekmektedir.

     

  2. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin 5.fıkrasında “..Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.” hükmü amirdir. Kanunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi halinde verilecek hükmün hukuki bir sonuç doğurmayacağı açıkça düzenlenmiş olmasına rağmen ilgili idarenin hakkımda verilmiş olan tedbiri kaldırma talebimi reddetmesi açıkça kanun hükmüne ve hukuka aykırılık teşkil etmektedir.
  3. “…hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanık hakkında hukuki sonuç doğurmadığı; davacının görevine başlatılması gerekmekte iken, bu yönde yapılan başvurunun reddine yönelik dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen karar isabetlidir.” (C Danıştay 5. Daire Esas: 2015 / 2071 Karar: 2015 / 8188 Karar Tarihi: 21.10.2015)
  1. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olarak değerlendirilemeyeceği açık olup, bu kararın sanık yönünden hukuki bir sonuç doğurması ancak denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlenmesi halinde mümkündür. Mahkemenin belirlediği 5 yıllık denetim süresince hükmün açıklanmasına neden olacak bir suç işlenmediği takdirde düşme kararı verilecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar adli sicil kaydına işlenmeyip, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.
  2. Gerek kanun hükmü gerekse bu konudaki yerleşik yargı içtihatları incelendiğinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların memuriyete dahi engel teşkil etmediği görülecektir.
  1. “Uyuşmazlık bu açıdan değerlendirildiğinde; davacı hakkında mahkûmiyet kararını veren Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan inceleme ve değerlendirmede; davacının durumunun Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesi kapsamında olduğu ve bu maddede aranılan koşulların gerçekleşmiş olduğu sonucuna ulaşılarak sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hükmedilmesi karşısında, hükmün sanık hakkında hukuki sonuç doğurmayacağının da anılan maddede açıkça belirtilmiş olması nedeniyle davacının memuriyetine engel bir mahkumiyet hükmünün bulunduğundan söz etme olanağı kalmamıştır”( T.C Danıştay 12. Daire Esas: 2007 / 2534 Karar: 2008 / 4502 Karar Tarihi: 09.07.2008)
  1. Devlet Personel Başkanlığı’nın 09.07.2008 tarihli 9571 sayılı görüşünde “Öte yandan, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231 inci maddesinde; “… (5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. … Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder. …” hükmüne yer verilmiş olup, 657 sayılı Kanunun 48/A-5 maddesinde belirtilen mahkûmiyetlerle ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi halinde, bu durumun memuriyete engel teşkil etmeyeceği düşünülmektedir. Yukarıda yer verilen hüküm ve açıklamalar çerçevesinde; adı geçenin işlemiş olduğu suçların 657 sayılı Kanunun 48/A-5 maddesi kapsamında memuriyete engel bir suç niteliğinde olduğu; ancak 5271 sayılı Kanunun 231 inci maddesi uyarınca “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinden bu durumun memuriyete engel teşkil etmediği; bu kapsamda ilgilinin memuriyet görevine son verilmesinin mümkün bulunmadığı değerlendirilmektedi” şeklinde görüş bildirmiştir.
  1. Kanun hükmü, yerleşik yargı içtihatları ve Devlet Personel Başkanlığı’nın görüşü bir arada değerlendirildiğinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin verilen kararların memuriyete dahi engel teşkil etmediği bu kadar açık iken gerek devlet memurluğunda gerekse özel kurumlarda çalışmama engel olan, çocuklara hizmet veren kamu görevi verilmemesi cezasının kaldırılması gerekmektedir.
  1. Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223’üncü maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan idarece hakkımda verilen cezanın kaldırılması gerektiği aşikârdır.
  1. Menkul ve gayrimenkul herhangi bir malvarlığım bulunmadığından ve hakkımda verilmiş olan ceza nedeniyle herhangi bir işe girip çalışamadığımdan 2577 sayılı Kanun’un 31. Maddesinin atfıyla 6100 sayılı Kanun’un 334 vd. maddelerinde düzenlenen adli yardım kurumundan faydalanmam yerinde olacaktır.
  1. Konuyla ilgili izahatın yapılması için duruşma yapılması yerinde olacaktır.
  1. İş bu red kararı belirtilen nedenlerden dolayı hukuka uyarlı değildir.

 

DELİLLER            :

  • X İl Milli Eğitim Müdürlüğünün X tarih ve X sayılı ret kararı,
  • C Danıştay 5. Daire Esas: 2015 / 2071 Karar: 2015 / 8188 Karar Tarihi: 21.10.2015 Danıştay İlamı,
  • C Danıştay 12. Daire Esas: 2007 / 2534 Karar: 2008 / 4502 Karar Tarihi: 09.07.2008 Danıştay İlamı,
  • Devlet Personel Başkanlığı’nın 09.07.2008 tarihli 9571 sayılı görüşü,
  • X 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/735 Esas ve 2019/742 Karar sayılı dosyası,
  • Bilirkişi vb. yasal her türlü delil.

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda izaha çalışılan ve mahkemenizce resen nazara alınacak sair nedenlerle;

  1. Öncelikle adli yardım talebimin kabulüne,
  2. Duruşma talebimin kabulüne,
  3. …………….. İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 26.09.2019 tarih ve 81181707/903.01/18232786 sayılı işleminin iptaline,
  1. İptal kararının sonucu olarak hakkımda verilmiş olan ‘Çocuklara Hizmet Veren Kamu Görevi Verilmemesi’ cezasının kaldırılmasına,
  1. Yargılama giderlerinin davalı idare üzerinde bırakılmasına karar verilmesini arz ve talep ederim. tarih

                                                                                                                  Davacı

                                                                                    

Ekler          :

  • X İl Milli Eğitim Müdürlüğünün X tarih ve X sayılı yazısı,
  • İçerikte Belirtilen Kararlar ve DPT Görüşü,

İdare mahkemesi iptal dava dilekçe örneği(Memuriyetten Çıkarılma)

ADANA … İDARE MAHKEMESİ

SAYIN BAŞKANLIĞI’NA

YÜRÜTMENİN DURDURULMASI İSTEMLİDİR.

DAVACI             :

VEKİLİ                :

DAVALI               :

1)İçişleri Bakanlığı

2)Emniyet Genel Müdürlüğü

KONU: Emniyet Genel Müdürlüğü … tarihli ve  ……  sayılı yazısı ile Müvekkilin  memuriyetten ilişiğinin kesilmesine ilişkin karar ile bu karara ”olur” onayı ile tasdik eden …….  tarihli  Bakanlık  kararının iptali ile müvekkilin memuriyete kabulüne karar verilmesi istemi hakkındadır.

TEBLİĞ TARİHİ :

AÇIKLAMALAR :

Müvekkil, ……. sicil sayısı ile  Antalya Emniyet Müdürlüğü kadrosunda aday polis memurluğu görevini sürdürmekte iken hakkında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca …….  tarih ve  ………. Soruşturma No’lu  ”5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa Muhalefet (Kaçak/Sahte içki ticareti)”  suçundan soruşturma başlatılmış olup neticesinde müvekkilin suçu işlediğine dair objektif hiçbir delil elde edilememiş ve iddianın sübuta ermediği gerekçesiyle hakkında ”Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar” verilmiştir.

Müvekkil hakkında aynı zamanda disiplin soruşturması başlatılmış olup ………..  tarihinde tanzim edilen  disiplin soruşturma raporu”nda ”5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa Muhalefet” iddiasının sübuta ermediği gerekçesiyle ‘disiplin cezası verilmesine yer olmadığı’   buna karşın yine aynı raporda resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak fiilini işlediği gerekçesiyle 7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin kabul edilmesine dair Kanun’un 8/4-b-6 Maddesi gereği ”Altı Ay Kısa Süreli Durdurma” disiplin cezası verilmesi kanaat altına alınmıştır.

Daha sonra davalı  Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ……….    tarihli ve  ………….  sayılı yazısı ve bu karara ”olur” onayı ile tasdik eden ……….  tarihli  Bakanlık  kararı ile  müvekkilin  ”5607 Sayılı kanuna muhalefet suçundan soruşturmasının devam ettiğinden bahisle  657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 56.maddesi gerekçe gösterilerek memuriyetten ilişiğinin kesilmesine karar verilmiştir. Söz konusu idari işlem hukuka aykırı ve mesnetsiz olup iptali gerekmektedir. Şöyle ki;

Müvekkil hakkında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma sonucunda üzerine atılı suçu işlediğine dair sabit ve yeterli delil bulunamamıştır. Dolayısıyla  gerek disiplin cezasının gerek ise müvekkilin memuriyetten ilişiğinin kesilmesi işleminin hukuki hiçbir dayanağı yoktur. Oysa ki idari makamlar , hukuk devleti ilkesinin bir sonucu olarak tüm işlem ve eylemlerini kanuna ve  hukuka uygun olarak yürütmek zorundadırlar. Söz konusu idari işlemin hukuka uyar bir tarafının olmamasının yanı sıra ölçülülük ilkesini de açıkça ihlal etmektedir. Müvekkilin üzerine atılı suçu işlemediği savcılık takipsizlik kararı ile ortadayken davalı idare tarafından asılsız iddialarla  müvekkil hakkında memuriyetten ilişiğinin kesilmesi işlemi tesis edilmesi  davalı  idarenin keyfi hareket ettiğini açıkça ortaya koymaktadır.

YÜRÜTMENİN DURDURULMASI TALEBİMİZ

Müvekkil ,  üstün yetkilerle donatılmış idarenin hukuki dayanağı olmayan işlemleri karşısında oldukça mağdur olmuş hayatını ortaya koyduğu mesleği henüz başındayken elinden alınmıştır. Dava konusu hukuka aykırı  işlemin yürütülmesi ile birlikte  ileride telafisi mümkün olmayan zararların ortaya çıkacağı göz önüne alındığında esas ilişkin hüküm verilene kadar yürütmenin durdurulmasını talep etme zorunluluğu doğmuştur.

HUKUKİ NEDENLER  : İYUK ve sair yasal mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER     :

SONUÇ VE İSTEM  : Yukarıda açıklanan ve re’sen tespit edilecek nedenlerle,

Dava konusu işlem açıkça hukuka aykırı ve uygulanması halinde ileride telafisi güç zararlar doğuracağından ve davacının mağduriyetinin biran önce giderilmesi bakımından; öncelikle davalı idarenin savunması beklenmeden ‘Yürütmenin Durdurulması’ na,

Emniyet Genel Müdürlüğü ….ve  ………… sayılı konulu kararı ile bu karara ”olur” onayı ile tasdik eden Bakanlık ……… tarihli kararının iptali ile müvekkilin memuriyete kabulüne karar verilmesine,

Yargılama giderleri ve ücret-i vekaletin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini arz ve talep ederim.

                                                           Davacı Vekili

Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana Avukatlık ve Hukuk Ofisi

  • İlk yayınlanma tarihi: 18 Şubat 2019

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin
İçindekiler
Bize WhatsApp'tan ulaşın!